text
stringlengths 53
17.2k
|
---|
na göre, marka tescil başvurusunda bulunabilmek için ticari ya da sınai bir işletme işletmenin zorunlu olduğu söylenemez. Bu bakımdan, 556 sayılı mülga KHK m.23/ 1-h hükmünde başvuru sahibinin ticareti e uğraştığını gös terir belge aranması yerinde olmamıştı. Kanımızca, mülga KHK m.3 'ün açık düzenlemesi karşısında, yalnızca başvuru esnasında sunulacak belgeleri dü zenleme amacına yönelen mülga KHK m.23 hükmünden hareketle başvuru sahibinin mutlaka ticaretle uğraşması gerektiğinin ileri sürülmesi mümkün değildi. Nitekim SMK'nın ll. maddesinde, başvuru sahibinin ticaretle uğ raştığını gösterir belge, marka başvurusunda bulunacak bilgi ve belgeler arasında sayılmamıştır4• Dolayısıyla marka başvurusunda bulunabilmesi için, sınai ya da ticari bir işletmenin işletilmesinin şart olmadığının kabulü gerekir. Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması'nın eklerinden olan TRIPS kastedilmektedir. Bu hususta mülga 556 sayılı KHK ile SMK arasındaki farklılıklar hakkında bilgi için bkz. Şerh m. ll ile ilgili açıklamalar. Madde 15-Şekli inceleme, Şekli Eksikliklerin Giderilmesi ve Başvuru Tarihi 2359 ll. SMK M.ll'E GÖRE ŞEKLi iNCELEME5 SMK m.ll 'de marka başvurusunun kapsayacağı hususlar düzenlenmiş tir. Anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca, marka başvurusu şunları kapsamak tadır: a) Başvuru sahibinin kimliğine ilişkin bilgileri içeren başvuru formunu6, b) Marka örneğini7, c) Başvuroya konu mal veya hizmetlerin listesini, ç) Başvuru ücretinin ödendiğini gösterir bilgiyi, d) Başvuru, ortak marka veya garanti markası için yapılmışsa 32. madde kapsamında düzenlenmiş teknik şartnameyi, e) Rüçhan hakkı talebi varsa rüçhan hakkı talep ücretinin ödendiğini göste rir bilgiyi, f) Marka örneğinde Latin alfabesi dışında harf veya harfler kullanılmışsa bunların Latin alfabesindeki karşılığını. TÜRKPATENT, başvuruda ll. madde çerçevesinde herhangi bir eksik liğin bulunmadığına karar verirse, bir diğer ifadeyle başvuruda bulunması gereken tüm belgelerin mevcut olduğu ve başvuru ücretinin ödendiğini tespit eder ise, marka tescil başvurusu, başvurunun Kurum tarafından alındığı ta- Ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m. ll. ile ilgili açıklamalar. Uygulama Yönetme liğinin S. maddesinin ı. fıkrasına göre, marka başvurusu, Kurum tarafından geçerli kabul edilen başvuru formunun elektronik ortamda dalduru lması suretiyle Kuruma sunulur. Aksi halde başvuru işlemden kaldırılır ve talep halinde alınan ücret başvuru sahibine iade edilir. Uygulama Yönetmeliğinin 7. maddesine göre, sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların veya ambalajlarının biçimi gibi görme duyusu ile algılanabilen işar etler veya bunların kombinasyonun dan oluşan işaretierin marka başvurusuna konu edilm esi halinde marka örneği, başvuru formu ile Kuruma sunulur (f. 1). Başvurunun ses, renk ve hareket markası ile üç boyutlu marka olarak tescili nin talep edildiği hallerde, bunun başvuru formunda açıkça belirtilmesi gerekir. Ses markası olarak tescil başvurusunda, işaretin elektronik ortamda dinlemeye ve saklamaya elverişli kaydının Kuru ma sunulması gerekir. Başvuru sahibi nota ile gösterimin mümkün olduğu hallerde bu gösterimi de başvuruyla birlikte sunabilir (f. 2). Başvurunun üç boyutlu marka olarak tescilinin talep edilmesi durumunda, koruma konusunun açık ve kesin olarak aniaşılmasını sağlayacak şekilde işaretin tek bir yönden veya farklı açılardan görünümünü içeren gösterimlerinin Kuruma sunulması gerekir. Bu gösterimler, en fazla altı farklı açıdan görünümü içerecek ve markanın bütünlüğünü bozmayacak şekilde olmalıdır (f. 3). Başvuru nun renk markası olarak tescilinin talep edildiği hallerde, işareti oluşturan renk görselinin sunulması ve Kurum tarafından geçerliliği kabul edilen renk kodunun be lirtilmesi gerekir (f. 4). Bir hareket markası için tescil başvurusunda bulunulduğunda ise, işareti oluşturan hareketi tasvir eden bir görüntünün veya hareketsiz ya da hareketli görüntü dizisinin Ku ruma sunulması gerekir. Gösteri mler, markanın bütünlüğünü bozmayacak nitelikte olmalıdır (f. S). 2360 Yasaman/Yasaman rih, saat ve dakika itibariyle kesinleşir (SMK m.15/l). Madrid Protokolü kapsamında Türkiye'nin belirlenmiş akit taraf olduğu bir uluslararası başvu ru, uluslararası başvuru tarihinin ilk saat ve dakikasında yapılmış sayılır8• Marka tescil başvuru tarihi, marka koruma süresinin başlangıcı olup bu açı dan önem arz etmektedir. Madde ll kapsamında yapılan inceleme sonucunda şekli eksikliğin bu lunması halinde başvuru sahibine eksikliği gidermesi için iki ay süre veril mektedir. ll. maddenin 1. fıkrasının (a), (b), (c) ve (ç) benderine ilişkin eksiklik lerin söz konusu olması halinde, yani başvuru sahibinin kimlik bilgilerini içeren imzalı başvuru formunun, marka örneğinin, başvuroya konu mal veya hizmetlerin listesinin ve başvuru ücretinin ödendiğine ilişkin belgenin eksik olması ve başvuru sahibinin bu eksiklikl eri iki aylık süre içerisinde giderme si halinde, başvuru işlemlerine devam edilmekte; bu halde başvuru tarihi eksikliğin giderildiği tarih, saat ve dakika itibarıyla kesinleşmektedir9• Buna karşın, ll. maddenin 1. fıkrasının (d), (e) ve (t) benderine ilişkin eksiklikl er, yani ortak veya garanti markasına dair teknik şartname, rüçhan hakkı var ise buna ilişkin ücretin ödendiğini gösteren bilgi ve markada Latin alfabesi dışında harfiharfler kullanılmışsa bunların Latin alfabesindeki karşı lığını gösteren belgelerin eksikliği başvuru tarihinin kesinleşmesini etkile memektedir (SMK m. l5/2). Dolayısı ile ortak veya garanti markasına dair teknik şartnamenin veya marka örneğinde Latin alfabesi dışında harf veya harfler kullanılmış ise bunların Latin alfabesindeki karşılığının sunulmaması halinde, başvuru sahibine eksiklikleri tamamlaması için iki aylık süre veril mekte, bu süre içinde eksiklikler tamamlanır ise başvuru tarihi etkilenme mektedir. Ancak eksiklikler giderilmez ise başvuru işlemden kaldırılmakta dır (Yön. m.8/5). Diğer taraftan, rüçhan hakkına ilişkin ücret ödenmez veya yetkili makamlardan alınan rüçhan hakkını gösterir belgenin aslı ve bu bel genin yeminli tercüman tarafından onaylanmış Türkçe tercümesi SMK m. 13 gereğince başvuru tarihinden itibaren üç ay içinde TÜRKPATENT'e sunul maz ise başvuran sadece rüçhan hakkından yararlanamamaktadır (Yön. m.8/6). Dolayısı ile ll. maddenin 1. fıkrasının (e) bendi uyarınca rüçhan Madrid Protokolü kapsamında yapılan uluslararası marka başvuruları hakkında detaylı bilgi için bkz. Şerh m.14 ile ilgili açıklamalar. Mülga 556 sayılı KHK zamanında, söz konusu eksikliklerin bulunması halinde başvuru sahibine eksiklikleri gidermesi için herhangi bir süre verilmeksizin başvuru reddediliyor idi (KHK m.30/2). Madde 15-Şekli inceleme, Şekli Eksikliklerin Giderilm esi ve Başvuru Tarihi 2361 hakkına ilişkin eksikliklerin giderilmemesi, rüçhan hakkının kaybı sonucunu doğurmakta (SMK m.l5/3, son cümle); tescil başvurusu, rüçhan hakkından yararlanma talebi içermeyen alelade bir başvuru gibi işleme alınmaktadır. Çağlar, Kanunun 15. maddesinde başvurunun kesinleştiği zaman bakı mından şekli eksikliğin türüne göre bir ayrım yapılıp, ücretin eksik yatırıl ması gibi sonradan tamamlanabilecek eksikliklerin hak kaybına neden ola cak biçimde düzenlenmesinin uygun olmadığını; keza ı ı. maddenin a, b, c ve ç bentleri bakınundan eksikliğin giderilmesi ile yeni başvuru arasında başvurunun kesinleşmesi açısından fark kalmadığını ifade ederek düzenle meyi eleştirmektedir 10• Teknik şartnamen in garanti markasına ilişkin olması halinde, başvuru sahibi veya sahiplerinin kimlik ve iletişim bilgilerinin başvuroya ilişkin tek bir yazışma adr esinin, marka örneğinin, markanın garanti ettiği mal veya hizmetlerin ortak özelliklerinin, markanın hangi mal veya hizmetlerde ne şekilde kullanılacağının, markanın kullanım usullerinin özellikle markayı kullanmaya yetkili kişilerin, markayı kullanma hakkının ne
|
cümle); tescil başvurusu, rüçhan hakkından yararlanma talebi içermeyen alelade bir başvuru gibi işleme alınmaktadır. Çağlar, Kanunun 15. maddesinde başvurunun kesinleştiği zaman bakı mından şekli eksikliğin türüne göre bir ayrım yapılıp, ücretin eksik yatırıl ması gibi sonradan tamamlanabilecek eksikliklerin hak kaybına neden ola cak biçimde düzenlenmesinin uygun olmadığını; keza ı ı. maddenin a, b, c ve ç bentleri bakınundan eksikliğin giderilmesi ile yeni başvuru arasında başvurunun kesinleşmesi açısından fark kalmadığını ifade ederek düzenle meyi eleştirmektedir 10• Teknik şartnamen in garanti markasına ilişkin olması halinde, başvuru sahibi veya sahiplerinin kimlik ve iletişim bilgilerinin başvuroya ilişkin tek bir yazışma adr esinin, marka örneğinin, markanın garanti ettiği mal veya hizmetlerin ortak özelliklerinin, markanın hangi mal veya hizmetlerde ne şekilde kullanılacağının, markanın kullanım usullerinin özellikle markayı kullanmaya yetkili kişilerin, markayı kullanma hakkının ne şekilde elde edi leceğinin markanın kullanma hakkının verilmesinden sonra denetimierin nasıl ve hangi sıklıkta yapılacağının ve teknik şartnameye aykırı kullanma halinde uygulanacak yaptırımların belirtilmesi zorunludur (Yön m.8/8). Teknik şartnamenin ortak markaya ilişkin olması halinde ise, başvuru sahibi veya sahiplerinin kimlik ve iletişim bilgilerinin, başvuroya ilişkin denetimierin nasıl ve hangi sıkl ıkta yapılacağının ve başvuroya ilişkin tek bir yazışma adresinin, marka örneğinin, markanın hangi mal veya hizmetler de ne şekilde kullanılacağının, markanın kullanım şartlarının, markayı kul lanmaya yetkili olan işletmelerin, bu işletmelerin oluşturduğu topluluğa üye lik şartlarının, varsa teknik şartnameye aykırı kullanma halinde uygulanacak yaptırımların belirtilmesi zorunludur (Yön m.8/9). Garanti ve ortak markalara dair teknik şartname nin yukarıda belirtilen hususları içermemesi ya da kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı olması halinde başvuru sahibine söz konusu eksiklikleri gidermesi için altı aylık süre verilir. Eksikliklerin bu altı aylık süre içinde giderilmemesi halinde başvuru işlemden kaldırılır. Bunun yanı sıra, Kanun'un ı5/2 maddesinde, teknik şartnameye ilişkin eksiklik bulunması halinde bu eksikliğin başvuru 10 Hayrettin ÇA�LAR, Sınai Mülki yet Kanununun Marka Hukuku Alanında Getirdiği Önemli Yenilikler, 5.140-141. 2362 Yasaman/Yasaman tarihinin kesinleşmesini etkilemeyeceğinin öngörülmesi sebebiyle, şartna medeki eksiklikler altı aylık süre içinde tamamlanırsa, marka tescil başvuru su, başvurunun ilk yapıldığı tarih itibarıyla kesinleşir. Süresi içerisinde eksiklikl erin giderilmemesi halinde başvuru işlemden kaldırılma ktadır. Buna karşın, başvurunun birden fazla sınıfı kapsayan mal veya hizmetler için yapılmış olması ve sınıflara ilişkin ücret eksikliğinin süresinde giderilmemesi halinde başvuru, ödenen ücretin kapsadığı sınıf veya sını flar açısından incelenir (SMK m. 1 5/3). Dolayısı ile birden fazla sınıf içeren başvurula rda, başvuru kapsamında yer alan mal veya hizmet sınıflarının tamamına karşılık gelen ücretin ödendiğine ilişkin bilginin su nulmadığı tespit edilirse, ilave sınıf ücretine ilişkin eksikliğin giderilmesi için başvuru sahibine iki aylık süre verilmektedir. Bu süre içinde eksikliğin giderilmesi halinde başvuru tarihi etkilenmez (Yön. m.8/4). Bu eksikliğin süresi içinde giderilmemesi halinde ise başvuru, mal veya hizmet sınıflarının başvuru formundaki yazılış sırası dikkate alınmak suretiyle, ödenen ücrete karşılık gelen sınıflar bakımından değerlendir meye alınmaktadır. Başvuru sahibinin bu hususta bir talebi var ise, ödenen ücrete karşılık gelen mal veya hizmet sınıflarının belirlenmesinde bu dikkate alınır (Yön. m.9/5). BAŞVURUNUN MUTLAK RET NEDENLERİ AÇlSIN DAN İNCE LENMESİ VE YAYlMLANMASI MADDE 16: (1) Kurum, başvurunun şekli yönden eksikliği bulunmadığına ka rar verirse S'inci madde kapsamında başvuruyu inceler. İnceleme sonucunda, başvurunun, başvuru kapsamındaki mal veya hizmetlerin bir kısmı ya da tamamı için tescil edilerneyeceği sonucuna varılırsa başvuru bu mal veya hizmetler bakımından reddedilir. (2) Başvuru şartları eksiksiz şekilde yerine getirilmiş ve 15'inci madde ile bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre reddedilme miş başvuru Bültende yayımlanır. (3) Başvuru nun, 15'inci madde ile bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre reddedilmesine yayımdan sonra karar verilmesi halinde bu karar da Bültende ayrıca yayımlanır. Gerekçe: Maddenin birinci fıkrası ile, başvuru şartlan eksiksiz olarak yerine getirilmiş marka tescil talebinin 5 'inci madde kapsamınd a incelenmesi ve bunun sonuçlan düzenlenm ektedir. Maddenin ikinci fıkrasında, marka başvurusunun Bültende yayımianmasının şartlan düzenlenmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında ise, başvurunun yayımından sonra başvurunun kısmen veya tamamen reddine ilişkin yeni bir karar verilmes i halinde, bu kararın da Bültende ayrıca yayımlanacağı belirtilerek, marka te scil taleplerinin tüm aşama larının üçüncü kişilerin bilgisine sunulmas ı sağlanmıştır. Uluslararası Düzenlemeler: 2017/1001 s. AB Markası Tüzüğü m.44. 20181626 s. AB Marka Uygulama Tüzüğü m.7. PLAN I. BAŞVURUNUN MUTLAK RET SEBEPLER İ AÇlSINDA N İNCELENMESİ II. BAŞVURUNUN KABUL VEYA REDDİ III. BAŞVURUNUN YA YIMLANMASI IV. MADDE İLE İLGİLİ Y ARGITA Y KARARL ARI 2364 Yasaman/Yasaman AÇIKLAMALAR 1. BAŞVURUNUN MUTLAK RET SEBEPLERi AÇlSlNDAN iNCELENMESi SMK m. 15 kapsamında şekli açıdan ve başvuru sahibinin başvuru hakkına sahip bulunup bulunmadığı bakımından değedendirilip uygun bulunan başvuru, sonraki aşamada SMK m.5'te yer alan mutlak ret nedenleri yönünden incelemr. Bu aşamada, başvurunun Kurum tarafından re'sen SMK m.6 hükmünde yer alan nispi ret nedenleri yönünden incelenmesi mümkün değildir. 6. madde çer çevesinde inceleme, ancak ve ancak üçüncü kişiler tarafından m.l8 vd. hüküm leri çerçevesinde ilgili kişiler tarafından "itiraz "da bulunulması halinde söz konusu olabilir; bu incelemenin itiraz mevcut değilken Kurum tarafından re' sen yapılması mümkün değildir. Keza Kanunun 6. maddesinde yer alan "nispi ret" sebepleri, kamu hukukunu ve düzenini ilgilendirmez ve fakat özel ilişkileri ilgi lendirir. Bunlar ancak ilgili kişilerin talebi üzerine nazara alınırlar. Bu noktada, mutlak ret nedenlerinden SMK m.5/l-ç ile nispi ret nedenle rinden m.6/1 arasındaki farktan ve bu farkın TÜRKPATENT tarafından başvu runun incelenmesi esnasında göz önünde bulundurulmasından bahsetmek gere kir. Şöyle ki, SMK m.5/1 -ç uyarınca, tescili talep edilen işaretin daha önce aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olması halinde tescil başvurusu reddedilecektir. Bu bakımdan Kanunun 5/1 -ç maddesi, aynı veya aynı türdeki mal ve hizmetlerle ilgili "aynı" veya "ayırt edilemeyecek kadar benzef' markalan tescil için mutlak ret sebepleri kapsa mında saymıştır. Buna karşılık, nispi ret nedenlerinin düzenlendiği 6/1. madde de önceki marka ile aynılığı ve benzerliği ve kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı lığı ya benzerliği olan ve bu suretle kanştırma ihtimali yaratan markalar nispi ret sebebi olarak kabul edilmiştir. Dolayısı ile marka tescil başvurunun incelenme sinde, başvurunun reddi için m.511-ç anlamında işaretler arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlik olması gerekmekte, başka bir ifade ile mar kalar arasındaki benzerliğin ittibasa yol açacağının aynca inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olması gerekmekte olup; m.6/l anla mında iltibas değerlendirmesi yapılmasını gerektiren benzerlikler bu kapsamda değerlendirilm eyecektii. TÜRKPATENT tarafından 5. madde yönünden ince- Tescil için mutlak ret nedenleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m.S. ile ilgili açıklamalar.
|
edilemeyecek kadar benzef' markalan tescil için mutlak ret sebepleri kapsa mında saymıştır. Buna karşılık, nispi ret nedenlerinin düzenlendiği 6/1. madde de önceki marka ile aynılığı ve benzerliği ve kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı lığı ya benzerliği olan ve bu suretle kanştırma ihtimali yaratan markalar nispi ret sebebi olarak kabul edilmiştir. Dolayısı ile marka tescil başvurunun incelenme sinde, başvurunun reddi için m.511-ç anlamında işaretler arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlik olması gerekmekte, başka bir ifade ile mar kalar arasındaki benzerliğin ittibasa yol açacağının aynca inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olması gerekmekte olup; m.6/l anla mında iltibas değerlendirmesi yapılmasını gerektiren benzerlikler bu kapsamda değerlendirilm eyecektii. TÜRKPATENT tarafından 5. madde yönünden ince- Tescil için mutlak ret nedenleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m.S. ile ilgili açıklamalar. Bu hususta bkz. Şerh m.S/1-ç ile ilgili açıklamalar ve Yarg. ll. HO. 2017/2173 E. 2018/7566 K. 03.12.2018 tarihli. "Arev" kararı, karar no.S/44. Madde 16-Başvurunun Mutlak Ret Nedenleri Açisından incelenmesi ve Yay1mfanmas1 2365 leme yapılırken, başvuru konusu işaretin üzerinde kullamlacağı mal veya hiz metlerin ortalama tüketicileri nezdinde sicilde daha önce tescilli bir marka veya marka başvurusu ile karıştınlma ihtimaline yol açılıp açılmayacağımn da değer lendirilmesini gerektiren derecede TÜRKPATE NT'in takdir yetkisinin kullam lacağı bir benzerlik mevcut ise, işaretler arasında güçlü ve açık bir iltibasın var lığı peşinenkabul edilmiş sayılamayacağından "ayırt edilemeyecek kadar ben zerlik" bulunduğundan bahisle re'sen başvurunun reddine karar verilemez. Ke za, böyle bir durumda işaretierin arasında SMK m.6/1 anlamında bir benzerlik söz konusu olacağından, artık bu husus nispi ret nedeni olarak ve ancak başvu roya itiraz halinde Kurum tarafından değerlendirilebilec ektit. Kanunun 5. maddesinde on iki benthalinde marka tescilinde mutlak ret sebepleri gösterilmiştir. Bu sebepler kamu düzeni ile ilgilidirler. Bu nedenle TÜRKPATENT tarafından re' sen nazara alınırlar. Tescil başvurusuna konu marka bu madde kapsamına girdiği takdirde talep reddedilir. Marka tescilinde mutlak ret nedenleri kamu yararı/menf aati gözetmek tedir. Diğer bir ifade ile, bu tür işaretler, kamu yararı gereğince mülkiyeti kimsenin tekeline bırakılamayacak işaretler4 olarak kabul edilmektedir. Her bir mutlak ret sebebi birbirinden bağımsız olup ayrı inceleme gerektirmekte dir. Bu bakımdan, her bir mutlak ret sebebi, her birinin temelini oluşturan kamu menfaati ışığında değerlendi rilmelidir. Keza söz konusu ret nedenine bağlı olarak, incelemede nazara alınan kamu menfaati farklı hususları içer mektedir 6. AB Adalet Divanının çeşitli kararlarında da her bir sebebin altın da yatan kamu menfaatinin birbirinden farklılaştığı ve her bir sebebin kamu menfaatini ne şekilde koruduğunun belirtildiği görülmektedir. Nitekim tek nik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan mutlak ret sebebi ile ilgili mad denin temelinde yer alan yarar, bir ürünün teknik çözümleri ya da işlevsel özellikleri hakkında bir teşebbüse tekel veren marka kanununun önlenmesi7 Yarg. 11. HD. 2010/8474 E. 2012/9165 K. 29.05.2012 tarihli. Bkz. "Uitra" kararı, karar no.16/l. Yarg. 11. HD. 2018/1998 E. 2019/3380 K. 06.05.2019 tarihli. Nitekim Tekinalp de mutlak ret ne denlerinin marka olarak seçilmiş bulunan işaretin niteliğinden kaynaklanan itirazlar olduğunu ve bu nedenle bu itirazdan feragat edilemeyeceğ ini; zira itirazın dayana ğını kamu menfaati, hatta dü zeninde bulduğunu ifade etmiştir. Bkz. Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 25, no. 3. OEU C-337/12 P -C-340/12 P, Pi-Desgin and Others v. Yoshida Metal lndustry, 06.03.2014, par.44; C-173/04 P, Deutsche SiSi-Werke/ OHIM, 12.01.2006, par.59. OEU C-304/06 P, Eurohypo v. OHIM, 08.05.2008, par.55; C-456/01 P-C-457/01 P, Henkei/OHIM, 29.04.2004, par.45-46. OEU C-48/09, Lego Juris v. O HIM-Mega Brands, 14.09.20 10, par.43. 2366 Yasaman/Yas aman iken; herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretierin tescil enge lindeki yarar ise karı ştınlma ihtimali olmaksızın mal veya hizmeti başka bir kaynağa sahip olanlardan ayırt etmesini sağlayarak, işaretli ürün veya hiz metin kaynağını tüketiciye veya nihai kullanıcıya garanti altına alan marka nın asli işlevini yerine getirmesini sağlamaktır8• Tanımlayıcı işaretierin tesci linin engellenmesindeki kamu yararı ise, teşebbüslere, tescili istenen mal veya hizmetlerin özelliklerini belirlemeye hizmet edebilecek tüm işaretlerin, kendi mallarının aynı özelliklerini tanıml arken kullanabilmeleri için erişile bilir kılınmasıdır9• Bir marka başvurusunun mutlak ret sebeplerinden biri kapsamına gir memesi, bir başka mutlak ret sebebi kapsamına girmeyeceği anlamına gel memektedir 10. Bu nedenle örneğin, tanımlayıcı olmayan bir markanın kesin likle ayırt edici olduğunu söylemek mümkün değildir; zira söz konusu mar kanın tescili talep edilen mal ve hizmetler bakımından ayırt edici nitelikte olması gerekmektedir 11• Yargıtay içtihatları uyarınca, mutlak ret nedenlerinin TÜRKPATENT tarafından tescil sürecinde, uyuşmazlığın yargıya taşınması halinde ise mah kemelerce re'sen dikkate alınması gerekmektedir 12. Bununla birlikte, TÜRKPATENT YİDK kararlarında bahsi geçmemiş bir mutlak ret nedeni nin yargılama sırasında itiraz olarak gündeme getirilmesinde bir yanlışlık bulunmamaktadır. Ayrıca, mutlak ret sebeplerinin kamu düzeni ile ilgili olması sebebiyle yargılama sırasında TÜRKPATENT tarafından dayanılan mutlak ret sebeplerinin değiştirilmesi mümkün olup, bu durum savunmanın genişletilmesi olarak kabul edilmemektedir13• TÜRKPATENT tarafından dayanılan mutlak ret sebepleri yargılama es nasında değiştirilebilmekle birlikte, yine TÜRKPATENT tarafından tescil başvuru sürecindeki farklı aşamalarda da bunun yapılması mümkündür. Bu bağlamda, marka tescil başvurusu TÜRKPATE NT'in ilk incelemes inden CJEU C-173/04 P, Oeutsche SiSi-Werke v. OHIM, 12.01.2006, par.60. CJEU C-265/00, Campina Melkunie BV ve Benelux-Merkenbureau, 12.02.2004, par. 36. 10 CJEU C-363/99, Koninklijke KPN Nederland/Benelux-Merkenbureau, 12.02.2004, par.69. 11 CJEU C-173/04 P, Oeutsche SiSi-Werke v. OHIM, 12.01.2006, par.70. 12 Yarg. ll. HO. 1999/5790 E. 1999/9590 K. 26.11.1999 tarihli. Bkz."Pendik" kararı, karar no. 5/1. Aynı yönde bkz. Yarg. HGK. 2003/ll-578 E. 2003/703 K. 19.11.2003 tarihli. Bkz. "Lecce Pen" kararı, karar no.7/4. 13 Yarg. ll. HO. 2004/4734 E. 2005/2590 K. 22.03.2005 tarihli. Bkz. "Ara rat" kararı, karar no.S/2. Madde 16-Başvurunun Mutlak Ret Nedenleri Açısmdan incelenmesi ve Yayımlanması 2367 geçtikten ve markalar bülteninde yayınianmasına karar verilmesinden sonra ki (marka tescil edilene kadarki14) süreçte, TÜRKPATENT 'in ilk inceleme sinden sorunsuz olarak geçmesine ve üçüncü kişilerin itirazlarını sunmaları için bültende yayınianmasına rağmen yine TÜRKPATENT tarafından bir mutlak ret sebebine dayalı olarak başvurunun reddine karar verilmesi müm kün olabilmektedir. Bu hususta örneğin, Yargıtay önüne gelen bir davaya konu olayda, davacı TÜRKPATENT nezdinde marka tescil başvurusunda bulunmuş, başvuru şekli ve mutlak ret nedenleri bakımından incelemeden geçerek Markalar Bülteninde yayınlanmış, bu yayma karşı davalı tarafça itirazda bulunulmuş, itiraz kısmen kabul edilerek başvurunun kısmen reddi ne karar verilmiş; sonrasında bu karara karşı davalı taraf yeniden itirazda bulunmuş, ancak nispi ret nedenleri bakımından itirazlar reddedilirken, söz konusu başvuru ilgili mallar yönünden tanımlayıcı olduğu nedeni ile re'sen tümden reddedilmiştir. Bu ret kararına karşı açılan davada, davacı taraf TÜRKPATE NT'in mutlak ret nedenleri bakımından incelerneyi yayın
|
tescil edilene kadarki14) süreçte, TÜRKPATENT 'in ilk inceleme sinden sorunsuz olarak geçmesine ve üçüncü kişilerin itirazlarını sunmaları için bültende yayınianmasına rağmen yine TÜRKPATENT tarafından bir mutlak ret sebebine dayalı olarak başvurunun reddine karar verilmesi müm kün olabilmektedir. Bu hususta örneğin, Yargıtay önüne gelen bir davaya konu olayda, davacı TÜRKPATENT nezdinde marka tescil başvurusunda bulunmuş, başvuru şekli ve mutlak ret nedenleri bakımından incelemeden geçerek Markalar Bülteninde yayınlanmış, bu yayma karşı davalı tarafça itirazda bulunulmuş, itiraz kısmen kabul edilerek başvurunun kısmen reddi ne karar verilmiş; sonrasında bu karara karşı davalı taraf yeniden itirazda bulunmuş, ancak nispi ret nedenleri bakımından itirazlar reddedilirken, söz konusu başvuru ilgili mallar yönünden tanımlayıcı olduğu nedeni ile re'sen tümden reddedilmiştir. Bu ret kararına karşı açılan davada, davacı taraf TÜRKPATE NT'in mutlak ret nedenleri bakımından incelerneyi yayın kara rından önce yaptığını, oysa dava konusu kararda Yeniden İnceleme ve De ğerlendirme Kurulu'nun mutlak ret nedenleri bakımından re'sen inceleme yaptığını il eri sürerek bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia etmiş tir. Gerek Ankara Bölge Adiiye Mahkemesi gerekse Yargıtay ll. Hukuk Dairesi tarafından onanan ilk derece mahkemesi kararında, somut olayda başvurunun mutlak ret nedenleri açısından reddi gerektiği, YİDK'nin anılan şekilde karar alabileceği ve kararın yerinde olduğu belirtilerek dava redde dilmiştir 1s. Buna karşın, 2020 tarihli başka bir kararda ise aksi sonuca varılmıştır. Söz konusu karara konu olayda, davacı "EUROPA TENT +ŞEKİL" ibare li, 36/1-5, 4111-16, ve 42/1-5. sınıf hizmetleri içeren marka tescil başvuru sunun, 4111, 3, 6, 7, ll, 13 ve 42/1, 2, 3, 4. sınıfhizmetler bakımından 556 sayılı KHK'nın 7/a ve c bendi (SMK m. 511-a ve c) hükümleri uyarınca red dedildiğini, itirazları üzerine YİDK tarafından nihai kararla hem itirazlarının hem de ilanma karar verilen diğer mal ve hizmetler için başvurunun tama mının reddedildiğini ileri sürmüş ve mahkemeden marka tescil başvurularına 14 Markanın tescilinden sonra Kurum, herhangi bir sebeple markayı hükümsüz kılacak veya sicilden terkin edecek şekilde mutlak ret sebeplerine dayanama makta, tescilli bir markanın hükümsüzlü ğüne ancak mahkeme tarafından karar verilebil mektedir. Bkz. Yarg. ll. HD. 2019/5043 E. 2020/2866 K. 15.06.2020 tarihli "Göktepe" kararı, karar no.22/1. 15 Yarg. ll. HD. 2019/4002 E. 2020/2263 K. 02.03.2020 tarihli. Bkz. "Arabam.net" kararı, karar no.16/2. Aynı yönde bkz. Yarg. ll. HD. 2019/5043 E. 2020/2866 K. 15.06.2020 tarihli "Göktepe" kararı, karar no.22/1. 2368 Yasaman/Yasaman ilişkin YİDK ret kararının iptali ile başvuru konusu işaretin tesciline karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkeme si, başvurunun reddini hukuka uygun bularak davanın reddine karar vermiş ise de, söz konusu hüküm Yar gıtay tarafından bozulmuştur. Yargıtay, davacının anılan marka başvurusun da, TPMK mal ve hizmet sınıflandırma listesine göre 41/ı, 3, 6, 7, ı ı, 13 ve 42/ı, 2, 3, 4. sınıf hizmetlerin Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 556 sayılı KHK m. 7/1-a (SMK m. 5/1-a) maddesi uyarınca çıkartıldığını, dava cının bu karara karşı YİDK nezdinde itirazda bulunduğunu, bu defa YİDK'nin davacının itirazının reddine karar verdiği gibi, daha önce marka başvurusundan çıkartılmayan 42/1, 3, 4. sınıf hizmetlerin de 556 sayılı KHK'nın m.7/l-c, d, f benderi (SMK m.5/1-c, d, f) uyarınca çıkartıtıp baş vurunun bütünüyle reddine karar verildiğini tespit etmiştir. Yargıtay 'a göre, olaya uygulanacak mülga 556 sayılı Marka KHK m. 33. ve 36. maddeleri (SMK m. ı6 ve 19) uyarınca YİDK'nin inceleme yetkisi, Markalar Daire since verilen kararın kapsamı ve kendisine yapılan itirazla sınırlı olup, karar alma sürecinde en üstte bulunan YİDK tarafından önüne itirazen gelmeyen bir konuda, itiraz hakkını ortadan kaldıracak şekilde mutlak ret nedenlerine dayalı olarak başvuru kapsamından ilave hizmetlerin çıkartılmasına karar verilmesi doğru değildir. Yargıtay, aynı şekilde Kurum karanna yönelik davanın da aynı gerekçe ile reddini doğru görmeyerek kararın bu sebeple bozulmasına karar vermiştir 16• Kanaatimizce verilen ilk karar daha yerindedir. Keza, mutlak ret neden leri kamu yararı/menf aati gözetmekte olup bu tür işaretler, kamu yararı ge reğince mülkiyeti kimsenin tekeline bırakılamayacak işaretlerdir. Bu bakım dan, mutlak ret sebeplerinin tescil başvuru sürecinin her anında incelenmesi mümkün olmalıdır. Bu hususta örneğin, Avrupa Birliği markası tescil başvu rusunun AB markalar bülteninde yayınianmasına karar verilmesinden sonra üçüncü kişilerin itirazlarına ek olarak AB Fikri Mülkiyet Ofisi inceleme uzmanı tarafından da söz konusu başvurunun mutlak ret nedenlerine dayalı olarak tescil edilmemesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir. Başvuran, üçüncü kişilerin itirazlarından evvel Ofis' in marka baş vurusunun bültende yayınianmasına karar vererek herhangi bir mutlak ret sebebinin söz konusu olmadığını zımnen kabul ettiğini ileri sürmüş ise de, bu iddia AB Adalet Divanı tarafından kabul edilmemiştir. Divan'a göre, mutlak ret sebeplerinin tescil başvuru sürecinin her anında incelenmesi mümkün olup, marka tescil 16 Yarg. ll. HD. 2020/656 E. 2020/ 4710 K. 03.11.2020 tarihli. Bkz. "Europatent" kararı, karar no.16/3. Madde 16- Başvurunun Mutlak Ret Nedenleri Aç1smdan incelenmesi ve Yay1mlanmas1 2369 başvurusunun bültende ilanı AB Fikri Mülkiyet Ofisi'nin bu başvuruya kar şılık mutlak ret sebeplerinden birini ileri sürmesine engel teşkil etmemekte dir17. ll. BAŞVURUNUN KABUL VEYA REDDi SMK m.16 kapsamında yapılacak değerlendirmede, tescil başvurusu yapılan markanın tescili için herhangi bir mutlak ret nedeni bulunup bulun madığı, tescil talebine konu mal veya hizmet sınıflannın her biri yönünden ayrı ayrı değerlendiri lir. Bu değerlendirme çerçevesinde ortaya çıkacak so nuca göre18, tescil talebi, yani başvuru; • Talebe konu tüm mal ve/veya hizmet sınıfları için kabul edilebilir (tüm den kabul), • Talebe konu tüm mal ve/veya hizmet sınıfları için reddedilebilir (tüm den ret) ya da • Talebe konu mal ve/veya hizmet sınıflarının bir kısmı için kabul edilir ken, bir kısmı için reddedilebilir (kısmen ka bul, kısmen ret). Nitekim tescil başvurusu yapılan bir ibare veya işaretin, tescili talep edi len birtakım mal veya hizmetler bakımından tanımlayıcı olması, diğer mal veya hizmetler bakımından tanımlayıcı olmaması söz konusu olabilmekte; bu durumda, sadece tescili talep edilen ibare veya işaretin tanımlayıcı oldu ğu mal veya hizmetler bakımınd an tescil kısmen reddedilmektedir. Kurum, SMK m.5 anlamında bir mutlak ret nedeni mevcut ise başvuru yu reddetmek durumundadır. Aksi takdirde tescile yönelik idari işlem kanu na aykırı, bir diğer ifadeyle "konu" bakımından sakat olur ve TÜRKPATE NT'in hizmet kusuru nedeniyle sorumluluğu gündeme gelebilir. lll. BAŞVURUNUN YAYlMLANMASI SMK m. ı 5 kapsamında şekli açıdan ve başvuru sahibinin başvuru hakkı bulunup bulurımadığı yönünden ve m. ı 6 kapsamında tescil için mutlak ret nedenleri bakımından yapılan inceleme sonucunda uygun bulunan başvuru, 17 CJEU T-313/11, Günter Heede v. OHIM, 21.11.2013, par.24. 18 Kurum tarafından verilecek karara karşı, SMK m.20 vd. hükümler i çerçevesinde itiraz edilebilir. Bu konuda ayrıntılı bilgi
|
hizmetler bakımından tanımlayıcı olmaması söz konusu olabilmekte; bu durumda, sadece tescili talep edilen ibare veya işaretin tanımlayıcı oldu ğu mal veya hizmetler bakımınd an tescil kısmen reddedilmektedir. Kurum, SMK m.5 anlamında bir mutlak ret nedeni mevcut ise başvuru yu reddetmek durumundadır. Aksi takdirde tescile yönelik idari işlem kanu na aykırı, bir diğer ifadeyle "konu" bakımından sakat olur ve TÜRKPATE NT'in hizmet kusuru nedeniyle sorumluluğu gündeme gelebilir. lll. BAŞVURUNUN YAYlMLANMASI SMK m. ı 5 kapsamında şekli açıdan ve başvuru sahibinin başvuru hakkı bulunup bulurımadığı yönünden ve m. ı 6 kapsamında tescil için mutlak ret nedenleri bakımından yapılan inceleme sonucunda uygun bulunan başvuru, 17 CJEU T-313/11, Günter Heede v. OHIM, 21.11.2013, par.24. 18 Kurum tarafından verilecek karara karşı, SMK m.20 vd. hükümler i çerçevesinde itiraz edilebilir. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m.20-21 ile ilgili açıklamalar. 2370 Yasaman/Yasaman TÜRKPATENT tarafından periyodik olarak yayınlanan Bültende 19 yayımla nır. SMK Uygulama Yönetmeliği'nin ll. maddesine göre, başvuru şartlarını eksiksiz yerine getirmiş ve SMK m. ı 5 ve 16 hükümlerine göre reddedilme miş bir marka başvurusu, periyodik olarak yayımlanan Bültende şu hususları içerecek şekilde yayımlanmaktad ır: a) Başvuru numarası ve tarihi, b) Başvuru sahibinin uyruğu ile kimlik ve iletişim bilgileri, c) Marka örneği, d) Mal veya hizmetlerin listesi ile ait oldukları sınıf numaraları, e) Başvurunun kısmen reddedilmesi halinde reddedilen mal veya hizmet ler, f) Varsa vekil bilgileri. Başvurunun yayımianmasına yönelik bu aşamanın amacı, markanın tes cilinden zarar görebilecek kimseleri, SMK m.17 hükmü çerçevesinde üçün cü kişileri görüşlerini bildirmeye ve ı 8. madde kapsamında ilgilileri ilirazda bulunmaya davet etmekten ibarettir. Üçüncü kişilerin itiraz imkanlarını kul lanmaları açısından öngörülen bu ilan aşaması henüz tamamlanmadan marka başvurusunun tescili mümkün değildir20• Yukarıda belirtildiği üzere, mutlak ret nedenleri kamu menfaatine ilişkin olup, tescil başvuru sürecinin farklı aşamalarında TÜRKPATENT tarafından re'sen göz önünde bulundurularak tescil başvurusunun reddine karar veril mesi mümkündür. Bu bağlamda, marka tescil başvurusu TÜRKPATE NT'in ilk incelemesind en geçtikten ve bültende yayınianmasına karar verilmesin den sonraki süreçte, TÜRKPATENT 'in ilk incelemesinden sorunsuz olarak geçmesine ve üçüncü kişilerin itirazlarını sunmaları için bültende yayınlan masına rağmen, yine TÜRKPATENT tarafından bir mutlak ret sebebine dayalı olarak başvurunun reddine karar verilmesi mümkün olabilmektedir. 19 Bülten, yayım ortamının türüne bakılmaksızın SMK'da belirtilen hususların yayımlandığı ilgili yayın olarak tanımlanmıştır (SMK m.2/1-ç). TÜRKPATENT taraf ından markalar ile ilgili periyodik olarak Resmi Marka Bülteni ile Resmi Marka Gazetesi yayımlanmaktadır. Bununla birlikte, TÜRKPATENT periyodik olarak yayımlanan Bültene bağlı olmaksızın ek Bülten yayımiayabiiir (Yön. m.ll/2). 20 Yarg. ll. HD. 2001/1400 E. 2001/3499 K. 24.04.2001 tarihli. PEKDINÇER/GIR AY/BAŞ, Gerekçeli, Notlu ve içtihatlı Sınai Mülkiyet Kanunu ve ilgili Mevzuat, 2017, s.75. Madde 16-Başvurunun Mutlak Ret Nedenleri Apsmdan incelenmesi ve Yay1mlanmas1 2371 Bu halde, her ne kadar başvurunun reddine ilişkin karar Bülten' de yayım lanmamakta ise de, başvurunun şekli açıdan, başvuru sahibinin başvuru hak kı bulunup bulunma dığı bakımından ya da tescil için mutlak ret nedenleri yönünden reddine başvurunun Bültende yayımlanmasından sonra karar veri lirse, bu karar Bültende ayrıca yayımlanmaktadır. SMK m. 7/4 hükmü uyarınca, markanın sahibine sağladığı haklar, üçün cü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması halinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkili dir. Hükümde, 556 sayılı mülga KHK'de olduğu gibi, başvuru sahibinin "tazminat davası" açmaya yetkili olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte, 556 sayılı mülga KHK'nin yürürlükte olduğu dönemde, gerek öğretide gerekse Yargıtay uygulamasında, tecavüz iddiasıyla tazminat davası dışındaki dava ların da açılabileceği belirtilmekteydi21• Bununla birlikte, anılan hükümde, Mahkemenin öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak markanın tescilinin yayınlanmasından önce karar veremeyeceği öngörülmüştür. Tescil talebi hakkındaki TÜRKPATENT kararı, söz konusu dava için U sul Hukuku anlamında "bekletici mesele" teşkil eder. Zira hüküm, başvuru sahibine tes cil şartına bağlı olarak tazminat talep hakkı sağlamaktadır. Bu nedenle dava ya bakan mahkeme, tescil talebi kabul edilirse davayı görmeye devam etme li, talep reddedildİğİ takdirde ise davayı reddetmelidir22• IV. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI 1. "UL TRA" Kararı Özet Marka tescil başvurusu üzerine TÜRKPATENT tarafından re'sen yapılan inceleme safhasında, işaretierin ayırt edilemeyecek kadar benzer olup olmadaklan belirlenirken, bu inceleme aym zamanda söz konusu işaretierin halk taraf ından kanştlrdma tehlikesine yol açıp açmadağının dikkate altnmasam da gerekli klhyorsa, bu durumda ar nk işaretler arasında SMK m.S/1-ç anlamında ayırt edilemeyecek de recede benzerlik bulunduğundan söz edilemeyecek ve re'sen başvuru- 21 Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 24, par. 26. Yarg. ll. HD. 2011/8618 E. 2012/19933 K. 05.12.2012 tarihli. 22 Bu hususta detaylı bilgi için bkz. Şerh m.7 /4 ile ilgili açıklamalar. 2372 Yasaman/Yasaman nun reddine karar verilemeyecektir. Keza, böyle bir durumda işaret ler arasında SMK m.6/1 anlamında bir benzerlik söz konusu olacak ve bu husus nispi ret nedeni olarak ancak başvuruya itiraz balinde değerlendirilebi lecektir. Yargıtay ll. HD. 2010/8474 E. 2012/9165 K. 29.05.2012 tarihli. Davacı vekili, müvekki linin 'the ultra edition' ibareli markasının tescili için da valıya yaptığı başvurunun 'şekil+ultra ULAŞIM- TRAFİK' ve 'ultra elektrikli ev aletleri ve 'PKS ultra' ibareli tescilli markaların varlığı nedeniyle 556 sayılı KHK'nin 7/1-b maddesi uyarınca kısmen kabulüne karar verildiğini, markaların benzemed iğini, ayrı ibarelerden oluştuğunu, kullanılacakları emtiaların farklı bu lunduğunu, müvekk ili markasının tanınmış olduğunu, yapılan itirazların reddine karar verildiğini ileri sürerek, TPE YİDK kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, kararın yerinde olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve kısmen benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının tescilini istediği markanın öne çıkan unsurunun 'ultra' ibaresi olduğu, redde mesnet edilemeyecek derecede benzer oldukları, davacının başvurusu kapsamında çıkarılan cep telefonları, şarj cihazları, kulaklıkla r, mikro fonlar vs.' ile redde mesnet markaların kapsamında yer alan 'telefon, bilgisayar vs.' emtianın aynı ve ilişkili emtialar olduğu, kararın yerinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, marka tescil başvurusunun kısmen reddine dair TPE YİDK kararının ip taline karar verilmesi istemine ilişkindir. Davacının 'the ultra edition' ibareli markasının tescili için davalı Kuruma baş vurduğu, aynı ve benzer sınıf emtialarda kullanılm ak üzere tescil edilen 'Şekil+ultra ULAŞlM- TRAFiK', 'ult ra elektrikli ev aletleri' ve 'PKS ultra' i bareli tescilli marka ların varlığı nedeniyle istemin 556 sayılı KHK'nin 7 /1-b maddesi uyarınca kısmen reddine karar verildiği hususları uyuşmaz lık konusu değildir. Mahkemece, markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik kabul edilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiştir. 556 sayılı KHK'nin 7/1-(b)
|
şarj cihazları, kulaklıkla r, mikro fonlar vs.' ile redde mesnet markaların kapsamında yer alan 'telefon, bilgisayar vs.' emtianın aynı ve ilişkili emtialar olduğu, kararın yerinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, marka tescil başvurusunun kısmen reddine dair TPE YİDK kararının ip taline karar verilmesi istemine ilişkindir. Davacının 'the ultra edition' ibareli markasının tescili için davalı Kuruma baş vurduğu, aynı ve benzer sınıf emtialarda kullanılm ak üzere tescil edilen 'Şekil+ultra ULAŞlM- TRAFiK', 'ult ra elektrikli ev aletleri' ve 'PKS ultra' i bareli tescilli marka ların varlığı nedeniyle istemin 556 sayılı KHK'nin 7 /1-b maddesi uyarınca kısmen reddine karar verildiği hususları uyuşmaz lık konusu değildir. Mahkemece, markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik kabul edilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiştir. 556 sayılı KHK'nin 7/1-(b) bendi uyarınca marka tescil başvurusunun mutlak ret nedeni kapsamında TPE'ce reddedilebilmesi için, aynı veya benzer türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak daha önce tescil edilmiş ya da tescil başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olması gereklidir. 556 sayılı KHK'nin 7/1-(b) bendinde belirtilen "aynı" olma; karşılaştırılan işa retierin özdeş, birbirinden farksız, birebir aynı, taklit vb. olmalarını ifade eder. Bu nun yanında, işaretierin örneğin farklı renk veya büyüklükte olması, yazı karakteri ya da tipinin farklılaştırılması gibi değişiklikler de "aynı" olma durumunu etkile- Madde 16-Başvurunun Mutlak Ret Nedenleri AçlSindan incelenmesi ve Yay1mlanmas1 2373 mez. Hükümde geçen "ayırt edilemeyecek kadar benzerlik" ise, karşılaştırılan işa retler arasındaki farklılıkların markanın kapsadığı mal ve hizmetin orta düzeydeki alıcı kitlesi üzerinde bıraktığı genel izienim itibariyle önemsenmeyecek derecede düşük olması nedeniyle aynı işaret gibi algılanmasıdır. Karşılaştırılan işaretierin "aynı" ya da "ayırt edilemeyecek kadar benzer" olması halinde, markayı oluşturan işaretler arasında iltibasın varlığı ayrıca bir inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olduğu peşin en kabul edileceği nden; anılan KHK'nin 7 /1-(b) bendinde ayrıca iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı hususlarının da araştırılması gibi bir koşul yer almamıştır. Bu bakımdan, yukarıda da ifade edildiği gibi bir ayni yet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik mevcut ise Enstitü tarafından re'sen başvurunun reddine karar verilebilecektir. Ancak, marka tescilinde nispi ret nedeninin düzenlendiği 556 sayılı KHK'nin 8/l(b) bendine göre başvurunun reddedilebilmesi için, başvurunun bültende ilanı üzerine yasal sürede ilgililerin itirazı halinde Enstitüce işaretler arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil halk tarafından karıştınlma ihtimaline neden olacak dere cede benzerlik bulunup bulunmadığı hususu incelenecektir. Bir başka deyişle, anı lan madde hükmüne göre yapılacak benzerlik incelenmesinde asıl olan karıştınlma ihtimalidir. Bu nedenle, 556 sayılı KHK'nin 32. maddesi uyarınca Enstitü tarafından 7. madde yönünden inceleme yapılırken, başvuru konusu işaretin üzerinde kullanıla cağı mal veya hizmetlerin ortalama tüketicileri nezdinde sicilde daha önce tescilli bir marka veya marka başvurusu ile karıştınlma ihtimaline yol açılıp açılmayacağı nın da değerlendiri lmesini gerektiren derecede, yani Enstitüce takdir yetkisinin kullanılacağı bir benzerlik mevcut ise, bu takdirde işaretler arasında güçlü ve açık bir iltibasın varlığı peşinen kabul edilmiş sayılamayacağından "ayırt edilemeyecek kadar benzerlik" bulunduğundan bahisle re'sen başvurunun reddine karar verilemez. Çünkü böyle bir durumda işaretierin 556 sayılı KHK'nin 8/1-(b) bendi anlamında bir benzerliği söz konusu olacağından, artık bu husus nispi ret nedeni olarak ve ancak başvuroya itiraz halinde Enstitüce değerlendiri lebilecektir. Kısaca ifade etmek gerekirse, marka tescil başvurusu üzerine Enstitüce re'sen yapılan inceleme safhasında, işaretierin ayırt edilemeyecek kadar benzer olup ol madıkları belirlenirken, bu inceleme aynı zamanda söz konusu işaretierin halk tara fından karıştınlma tehlikesine yol açıp açmadığının dikkate alınmasını da gerekli kılıyorsa, bu durumda artık işaretler arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğundan söz edilemeyecektir. Şüphesiz ki, böyle bir değerlendirme yapılır ken her tescil başvurusunun somut koşullarının gözetilmesi gereklidir. Yukarıda yapılan açıklamadan sonra somut uyuşmaz lığa gelindiğinde, dava konusu başvuru "the ultra edition" ibaresinden, davalı TPE ve mahkemece redde dayanak kabul edilen dava dışı üçüncü kişi adına tescilli markalar ise "şekil+ultra ULAŞIM- TRAFİK", "ultra elektrikli ev aletleri" ve "PKS ultra" işaretlerinden oluşmaktadır. Dava konusu başvuru ve redde mesnet markalar asli unsur olarak "ultra" kelimesi ihtiva etmesine karşın, uyuşmazlık konusu başvuruda ayrıca 2374 Yasaman/Yasaman "edition" kelimesi ve redde mesnet markalarda da farklı kelimeler ile "şekil" unsur lan da yer almaktadır. Bu durumda işaretler arasında aynılık bulunmamakla birlikte varlığı sabit olan benzerliğin, mutlak ret sebebi kapsamındaki "ayırt edilemeyecek derecede benzer lik" ya da nispi ret sebebi oluşturan" iltibas tehlikesine yol açabilecek derecede benzerlik" derecesinde olup olmadığının, bir başka anlatımla işaretler arasındaki benzerliğin 556 sayılı KHK'nin 7/l(b) veya 8/l(b) maddelerinden hangisinin kapsa mına girdiği belirlenmesi gerekmektedir. Az önce de açıklandığı üzere, bu değerlendirme ancak her tescil başvurusunun somut koşullan dikkate alınarak yapılabi leceğinden, dava konusu işaretierin tertip tarzı, içerdiği kelime ve şekil unsurlan ile başvuru konusu markanın tescili istenen emtia sınıfı birlikte gözetildiğinde, benzerlik olgusunun iltibasa yol açacağının pe şinen kabulünü mümkün kılmayacağı, ancak işaretler arasında bağlantı ihtimalini de içerecek derecede karıştınlmaya yol açılıp açılmayacağı hususlannın değerlendiril mesini zorunlu kıldığı yani uyuşmazlığın 556 sayılı KHK'nin 8/1-(b) bendi kapsa mında kaldığı anlaşıldığın dan, dava konusu başvurunun Enstitüce 556 sayılı KHK'nin 7/1-(b) maddesine göre reddine yönelik TPE YİDK kararının iptaline karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi işaretli ol madığından karann bozulması gerekmiştir. 2. "ARABAM .NET" Kararı Özet Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi (YİDD) nezdinde yapılan Markalar Dairesi'nin kararlarına karşı itirazların incelenmesi esna sında itiraz sahibinin nispi ret sebepleri gerçekleşmemiş ise de, YİDD mutlak ret sebepleri bakımından inceleme yapabilme kte ve Bülten'de yayınianmasına karar verilen markanın başvuru koşullannın oluş madığı hakkında karar verebilm ektedir. Yargıtay ll. HD. 2019/4002 E. 2020/2263 K. 02.03.2020 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin TPMK nezdinde 2014/22519 sayı ile "Ara bam.net" ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, baş vurunun TPMK Resmi Markalar Bülteninde yayınlandığını, davalı şirketin 16498, 2000/14229, 2008/16499, 2006/02038 sayılı "www.arabam.com", "arabam", "arabam .com" iba reli markalarını gerekçe göstererek yaptığı İtirazın Markalar Dairesince kısmen kabul edilerek, başvurulannın kısmen reddine karar verildiğini, bu karara karşı davalı şirketin itiraz ettiğini, YİDK'nın 2015-M-3706 sayılı kararı ile başvuru kap samında kalan mallar ile itiraz gerekçesi markaların kapsamlarındaki mal ve hiz metlerin aynı ya da benzer olmadıkları, ancak başvuru kapsamındaki I 2. sınıf mal lar yönünden başvuru konusu ibarenin tanımlayıcı olduğu gerekçesiyle müvekkili nin başvurusunun re'sen tümden reddine karar verildiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 5000 sayılı Yasa'nın 1 O. maddesinde YİDK'nın görevinin itirazla- Madde 16-Başvurunun Mutlak Ret Nedenleri Aç1smdan incelenmesi ve Yay1mlanmas1 2375 rm incelenmesi ve değerlendirilmesi işlemleri olarak tanımlandığını YİDK'nın re'sen inceleme yapabileceğine dair bir hüküm bulunmadığını, KHK'nın 7. maddesi
|
Bülteninde yayınlandığını, davalı şirketin 16498, 2000/14229, 2008/16499, 2006/02038 sayılı "www.arabam.com", "arabam", "arabam .com" iba reli markalarını gerekçe göstererek yaptığı İtirazın Markalar Dairesince kısmen kabul edilerek, başvurulannın kısmen reddine karar verildiğini, bu karara karşı davalı şirketin itiraz ettiğini, YİDK'nın 2015-M-3706 sayılı kararı ile başvuru kap samında kalan mallar ile itiraz gerekçesi markaların kapsamlarındaki mal ve hiz metlerin aynı ya da benzer olmadıkları, ancak başvuru kapsamındaki I 2. sınıf mal lar yönünden başvuru konusu ibarenin tanımlayıcı olduğu gerekçesiyle müvekkili nin başvurusunun re'sen tümden reddine karar verildiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 5000 sayılı Yasa'nın 1 O. maddesinde YİDK'nın görevinin itirazla- Madde 16-Başvurunun Mutlak Ret Nedenleri Aç1smdan incelenmesi ve Yay1mlanmas1 2375 rm incelenmesi ve değerlendirilmesi işlemleri olarak tanımlandığını YİDK'nın re'sen inceleme yapabileceğine dair bir hüküm bulunmadığını, KHK'nın 7. maddesi kapsamındaki incelemenin yayın kararından önce Markalar Dairesi tarafından ya pılması gerektiğini, oysa dava konusu kararda YİDK'nın re'sen 7/1-a ve c maddele rine göre inceleme yaptığını, davalı şirketin WIPO nezdinde davacıya ait bulunan alan adı sebebi ile yapmış olduğu şikayetin reddedildiğini, www.arabam.net internet sitesinin 30.03.2001 tarihinden bu yana davacı adına kayıtlı olduğunu, davacının eskiye dayalı kullanım hakkı bulunduğunu, davalı şirketin 2000/14229 no.lu "ara bam" markasında araba ile bağlantılı her hangi bir emtiayı kapsamadı ğını, davalı şirketin itirazına mesnet diğer markaları nın da araba ile ilgili emtiaları barındırına rlığını YİDK kararında da hizmetlerin aynı ve benzer olmadığının tespit edildiğini, davalı şirketin, müvekkilinin "arabam" ibaresini kullanmasına uzun süre sessiz kaldığını ileri sürerek YİDK'nın 2015-M-3706 sayılı kararının iptaline ve tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı TPMK vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, "ara bam.net" ibareli marka başvurusundan itiraz sonucu çıkanlan ürünler ile davacının itirazına mesnet markaların kapsadığı ürünlerin aynı/ aynı türde, ilişkilendirilebile cek ürünler olduğunu, 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi koşullarından ilkinin ger çekleştiğini, 12. sınıf mallarının ise 556 sayılı KHK'nın 7/1-(a) ve (c) hükümleri gereğince re'sen reddine karar verildiğini, Kururnun nihai karar organının YİDK olup, Kurul karar verinceye kadar mutlak red nedenleri ile ilgili inceleme yapabilme yetkisine sahip bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı şirket vekili, dava konusu marka başvurusunun müvekkili şirketin "www.arabam.com", "arabam ", "arabamcom", "arabam şekil" ibareli markaları ile karıştınlma ihtimalinin çok yüksek olduğunu, tüketiciterin davalı şirkete ait olduğu kanısı ile malları satın alabileceklerini, müvekkili şirketin eskiye dayalı kullanım hakkı bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, dava konusu 2014/22519 sayılı başvu runun "Arabam"+"net" ibaresinden oluştuğu, "Arabam" sözcüğündeki "m" iyelik ekinin, dava konusu 12. sınıftaki mallar açısından markaya ayırt edici nitelik getir mediği, "Net" ibaresinin ise "ağ" anlamına gelen İngilizce "network" ibaresinin kısaltılmış hali olduğu ve günümüzde yaygın olarak internet kelimesi yerine kulla nılan, herkesin kullanımına açık markaya özgünlük ve ayırt edicilik getirmeyen bir kısaltına olduğu, dolayısıyla bu ibarenin de ayırt edici niteliği bulunmadığı, esas unsur olan "arabam" sözcüğündeki iyelik ekinin de ayırt ediciliği olmadığından, "araba" sözcüğünün 12. sınıftaki "motorlu kara taşıtlan ve bu taşıtlar için motorlar, parçalar (motorsikletler, mopetler dahil)" malları için tanımlayıcı nitelikte olduğu ve ayırt edicilikten yoksun olduğu, bu nedenle somut olayda 556 sayılı KHK'nın 7/l.a ve c benderi gereğince sayılan mallar açısından başvurunun reddi koşullarının oluştuğu, YİDK'nın anılan şekilde karar alabileceği ve kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. 2376 Yasaman/Y asaman Ankara Bölge Adiiye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil duru mu ve ileri sürülen istinaf sebepleri ve istinaf edenin sıfatına göre ilk derece mah kemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykı rılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi ne karar verilmiştir. Bölge Adiiye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanınası ge reken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılınasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adiiye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kara rın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adiiye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir. 3. "EUROPATENT" Kararı Özet Olaya uygulanacak mülga 556 sayıh Marka KHK m. 33. ve 36. mad deleri uyarınca YİDK'nin inceleme yetkisi, Markalar Dairesince veri len kararın kapsamı ve kendisine yapılan itirazla sınırlı olup, karar alma sürecinde en üstte bulunan YİDK tarafından önüne itirazen gelmeyen bir konuda, itiraz hakkım ortadan kaldıracak şekilde mut lak ret nedenlerine dayalı olarak başvuru kapsamından ilave hizmet lerin çıkartılmasına karar verilmesi ve kurum kararına yönelik dava nın da aynı gerekçe ile reddi doğru görülmem iştir. Yargıtay ll. HD. 2020/656 E. 2020/4710 K. 03.11.2020 tarihli. Davacı vekili; müvekkili tarafından "EUROPATENT +ŞEKİL" ibareli, 36/1-5, 4111-16, ve 42/1-5. sınıf hizmetleri içeren marka tescil başvurusunun, 4111, 3, 6, 7, 1 1, 13 ve 42/1, 2, 3, 4. sınıf hizmetler bakımından 556 sayılı KHK'nın 7 /a ve c bendi hükümleri dayanak alınarak reddedildiğini, itirazları üzerine YİDK tarafından nihai olarak 2006/M-3 105 sayılı kararıyla 556 sayılı KHK'nın 7/a bendi uyarınca, hem itirazlarını hem de ilanma karar verilen diğer mal ve hükümlerini dikkate ala rak, hem itirazlarının hem de ilanma karar verilen diğer mal ve hizmetler için baş vurunun tamamının reddedildiğini belirterek, marka tescil başvurularına ilişkin YİDK red kararının iptali ile başvuru konusu işaretin tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı TPMK vekili; kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, başvuru konusu işaretin tescil kapsamına alınmak istenilen hizmetler için ayırt edicilik unsurunu taşımadığını, bu nedenle marka olabilme vasfının bulunma dığını savunarak davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, tüm deliliere ve dosya kapsamına göre; başvuru ko nusu işaretin 41/1, 3, 4. sınıfhizmetler dışında kalan hizmetler için, davacının Av- Madde 16- Başvurunun Mutlak Ret Nedenleri Aç1smdan incelenmesi ve Yay1mlanmas1 2377 rupa menşeli bir patente sahip gibi bir izienim bırakması ve sunulan hizmetlerin Avrupa menşeli olduğu yahut bağlantılı olduğu, Avrupa patentlerini vermeye tek yetkili kurum tarafından sunulduğu biçimde mesaj vermesinin yüksek ihtimal dahi linde bulunması sebebi ile bu hizmetler bakımından yanıltıcılık taşıyacağı, EUROPATENT ibaresinden müteşekk il işaretin, 42/1, 3, 4. sınıf hizmetler için somut ve soyut olarak ayırt ediliciliğinin bulunmadığı ve başvurunun 556 sayılı KHK'nin 7/a bendi hükümleri uyannca reddinin gerektiği, TPMK'nın 556 sayılı KHK'nın 7/a bendi hükümlerine göre başvuruyu reddetmesinin hukuka uygun bu lunduğu, davacının başvurusunun konusu olan işaretin, başvuru konusu mal ve hizmetler için 556 sayılı KHK'nın 7. maddesinin a, c, d ve fbendi hükümleri uya rınca reddi gerektiği kanısına ulaşıldığı gerekçeleri ile davanın reddine karar veril miştir. Kararı, davacı
|
Ret Nedenleri Aç1smdan incelenmesi ve Yay1mlanmas1 2377 rupa menşeli bir patente sahip gibi bir izienim bırakması ve sunulan hizmetlerin Avrupa menşeli olduğu yahut bağlantılı olduğu, Avrupa patentlerini vermeye tek yetkili kurum tarafından sunulduğu biçimde mesaj vermesinin yüksek ihtimal dahi linde bulunması sebebi ile bu hizmetler bakımından yanıltıcılık taşıyacağı, EUROPATENT ibaresinden müteşekk il işaretin, 42/1, 3, 4. sınıf hizmetler için somut ve soyut olarak ayırt ediliciliğinin bulunmadığı ve başvurunun 556 sayılı KHK'nin 7/a bendi hükümleri uyannca reddinin gerektiği, TPMK'nın 556 sayılı KHK'nın 7/a bendi hükümlerine göre başvuruyu reddetmesinin hukuka uygun bu lunduğu, davacının başvurusunun konusu olan işaretin, başvuru konusu mal ve hizmetler için 556 sayılı KHK'nın 7. maddesinin a, c, d ve fbendi hükümleri uya rınca reddi gerektiği kanısına ulaşıldığı gerekçeleri ile davanın reddine karar veril miştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, davacı başvurusunun 556 sayılı KHK'nın 7/c bendi uyarınca reddine ilişkin YİDK kararının iptali istemine ilişkindir. Davacının "EUROPA TENT + ŞEKİL" unsur lu marka başvurusunda TPMK mal ve hizmet sınıflandırma listesine göre 41/1, 3, 6, 7, ll, 13 ve 4211, 2, 3, 4. sınıf hizmetlerin Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 556 sayılı Marka KHK m. 7/1-a maddesi uyarınca çıkartıldığı, davacının bu karara karşı TPMK YİDK nezdinde itirazda bulunduğu, bu defa YİDK'in davacının itirazının reddine karar verdiği gibi, daha önce marka başvurusundan çıkartılma yan 4211, 3, 4. sınıf hizmetlerin de 556 sayılı KHK'nın m. 7/1-c, d, fbendleri uyarınca çıkartılmasına ve başvurunun bütü nü ile reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Olaya uygulanacak mülga 556 sayılı Marka KHK m. 33. ve 36. maddeleri uyarınca TPMK YİDK'nin inceleme yetkisi, Markalar Dairesince verilen kararın kapsamı ve kendisine yapılan itirazla sınırlı olup, karar alma sürecinde en üstte bulunan YİDK tarafından önüne itirazen gelme yen bir konuda, itiraz hakkını ortadan kaldıracak şekilde mutlak ret nedenlerine dayalı olarak başvuru kapsamından ilave hizmetlerin çıkartılmasına karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kurum kararına yönelik davanın da aynı gerekçe ile reddi doğ ru olmamış kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir. İKİNCİ BÖLÜM Üçüncü Kişilerin Görüşleri, İtirazlar ve İtirazların incelenmesi ÜÇÜNCÜ KİŞİLEKİN GÖRÜŞLERİ MADDE 17: (1) Marka başvurusunun yayımlanmasmdan sonra herkes, marka başvurusunun S'inci maddenin birinci fıkrasman (ç) bendi hariç diğer benderi kapsammda tescil edil emeyeceğini belirten yazılı ve gerekçe li görüşlerini markanın tesciline kadar Kuruma sunabilir. Ancak bu kişiler, Kurum nezdinde işlemlere taraf olamaz. (2) Kurum, görüşleri değerlendirir ve görüşlerin yerinde olduğuna kanaat getirirse marka başvurusunu kısmen veya tamamen reddeder. Gerekçe: Madde ile, marka tescil başvurusunun yayımına karşı üçüncü kişilerin görüş bildirmeleri hususu 2015/2424 sayılı AB Marka Tüzüğünün 40 'ıncı maddesiyle uyumlu bir şekilde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında, kimlerin, ne zaman üçüncü kişi görüşü sunarak başvurunun yayımının 5 'inci maddeye aykırıfığ ı iddiasında bulunabileceği düzen lenmiştir. Ancak, Kanunun 5 'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi, esas ola rak önceki hak sahiplerini ilgilendirdiğinden ve bu kişiler için de itiraz müessesesi düzenlendiğinden üçüncü kişi görüşlerine konu olmayacağı maddede açık olarak düzenlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise üçüncü kişi görüşlerine ilişkin değerlendirm e nin sonuçları düzenlenmiştir. Uluslararası Düzenlemeler: 201512436 s. AB MarkaYönergesi m.40. 201711001 s. AB Markası Tüzüğü m.45. BİBLİYOGRAFYA AKER Yeşim Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararla rına Karşı Başvuruiabitecek Hukuki Yollar, Ankara 2021. Madde 17-Üçüncü Kişilerin Görüşleri PLAN I. ÜÇÜNCÜ KİŞİ GÖRÜŞLERİ Il. MADDE İLE İLGİLİ YARGlTAY KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. ÜÇÜNCÜ KiŞi GÖRÜŞLERi 2379 Marka tescil başvurusu Bültende yayımlandıktan sonra herkes, başvuru nun SMK m.5/1-ç hükmü hariç olmak üzere diğer mutlak ret nedenleri kap samında tescil edilemeyeceğini belirten yazılı ve gerekçeti görüşlerini mar kanın tes ci line kadarki süreçte TÜRKP A TE NT' e sunabilir1. Mülga 556 sayılı KHK'dan farklı olarak2, marka tescil başvurusuna kar şı sunulan görüşler ancak mutlak ret nedenlerinden m.5/1-ç dışındaki neden lere dair olabilir. Söz konusu bükümde hariç tutulan SMK m.5/1-ç uyarınca, "Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetler/e ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler" marka olarak tescil edilemez3• Anaya sa Mahkeme since, söz konusu hükmün Anayasa'ya aykırılığınedeni ile açı lan iptal başvurusunda, iptali talep edilen madde kapsamındaki markaların kamu otoritesince tescil edilmemesini öngören kuralın, hem daha önce ken disi adına tescil işlemi yapan marka sahiplerinin mülkiyet hakkını hem de markaya güvenerek iş ve işlem yapacak üçüncü kişileri korumaya yönelik olduğu belirtilmiştir4• Ancak 17. madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, m.5/1-ç düzenlemesi esas olarak önceki hak sahiplerini ilgilendiren bir dü zenleme olup, bu kişiler için bir sonraki 18. maddede itiraz prosedürü düzen- Avrupa Birliği Markası tescil başvuruları bakımından görüş bildirme süresi, itiraz süresinin (AB Marka Bülteninde yayımı izleyen üç ay) sonuna kadar veya bir itiraz yapılmış ise bu itiraz ile ilgili nihai kararın verilmesine kadardır (2017/1001 sayılı AB Markası Tüzüğü m.45/2). AB Üye Ülkeleri nin Yasalarının Uyumlaştırılmasına dair 2015/2436 sayılı AB Marka Yönergesinde, Üye Ülkelerinin markanın tescilinden evvel üçüncü kişi görüşlerinin sunulabi leceği yönünde düzenleme yapabile cekleri belirtilmiştir (m.40/1). KHK zamanında hiçbir ayrım olmaksızın mutlak ret nedenlerinin düzenlendiği m.7'ye göre marka nın tescil için yeterli nitelikleri taşımadığı yönünde görüş bildirilebiliyor idi (mülga 556 sayılı KHK m.34). Doktrinde, Türk Hukukunda böyle bir düzenlemenin mutlak ret nedenleri arasında sayılmış olması eleştirilmiştir. Keza, nispi ret nedenlerinin düzenlendiği 6/1. maddede de önceki marka ile aynılığı ve benzerliği ve kapsadığı mal ve hizmetlerin aynılığı ya benzerliği olan markalar nispi ret sebebi olarak kabul edilmiştir. Bu hususta ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m.5/1-ç ile ilgili açıklamalar. AYM 2015/15 E. 2015/118 K. 23.12.2015 tarihli. (R.G. 07.01.2016 -29586). 2380 Yasaman/Yasaman lendiğinden üçüncü kişi görüşlerine konu olmamaktad ırs. Bu durumda, SMK m.5/l-ç hükmüne dayalı olarak ancak ilgililer tarafından itirazda bulunulma sı mümkündür. Bu hükümde düzenlenen olgu, üçüncü kişiler tarafından tesci/e ıtıraz edilmesi değil, başvurunun kabulü bakımından mutlak ret nedenlerinden m.5/1-ç hariç birinin bulunduğu yönünde bir görüş bildirmedir6• Görüş bil dirme halinde, m.18 'de düzenlenen yayıma itirazdan farklı olarak, TÜRKPATE NT'e doğrudan bir hukuki talep yöneltilm emektedir7• Görüş bildirme kapsamında yalnızca mutlak ret nedenleri (m.511-ç ha riç) gündeme getirilmekte, 6. madde ile düzenlenen nispi ret nedenlerinin gündeme getirilmesi mümkün olmamaktadır. Keza 6. maddede yer alan ne denler, ancak zarar görme tehlikesi altında bulunan kimselerce ve m.18 vd. hükümlerinde öngörülen "itiraz" prosedürü çerçevesinde ileri sür ülebilir. Dolayısıyla söz konusu görüş bildirme işlemi, m.5 hükmü gereğince Kurum tarafından re'sen nazara alınması gereken nedenlere dayandığından, hukuki menfaati bulunma şartı aranmaksızın herkes tarafından ya pılabilir8. Şöyle ki, mutlak ret sebeplerinin ortak özelliği, marka
|
sı mümkündür. Bu hükümde düzenlenen olgu, üçüncü kişiler tarafından tesci/e ıtıraz edilmesi değil, başvurunun kabulü bakımından mutlak ret nedenlerinden m.5/1-ç hariç birinin bulunduğu yönünde bir görüş bildirmedir6• Görüş bil dirme halinde, m.18 'de düzenlenen yayıma itirazdan farklı olarak, TÜRKPATE NT'e doğrudan bir hukuki talep yöneltilm emektedir7• Görüş bildirme kapsamında yalnızca mutlak ret nedenleri (m.511-ç ha riç) gündeme getirilmekte, 6. madde ile düzenlenen nispi ret nedenlerinin gündeme getirilmesi mümkün olmamaktadır. Keza 6. maddede yer alan ne denler, ancak zarar görme tehlikesi altında bulunan kimselerce ve m.18 vd. hükümlerinde öngörülen "itiraz" prosedürü çerçevesinde ileri sür ülebilir. Dolayısıyla söz konusu görüş bildirme işlemi, m.5 hükmü gereğince Kurum tarafından re'sen nazara alınması gereken nedenlere dayandığından, hukuki menfaati bulunma şartı aranmaksızın herkes tarafından ya pılabilir8. Şöyle ki, mutlak ret sebeplerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işare tin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Bu sebeple mutlak ret sebeplerinin TÜRKPATENT tarafından re'sen nazara alınması gerektiği gibi, mükellefiyetieri olmamasına rağmen herkes bu konuda görüş bildirebi lir9. Bu hususta, 556 sayılı mülga KHK'nin 34. maddesinde, görüş bildirme nin "herhangi bir gerçek veya tüzel kişi veya herhangi bir grup veya hizmet leri temin edenler, üreticiler veya imalatçıları temsil eden bir organ, tacir veya tüketici/er " tarafından yapılabileceği ifade edilmişti. SMK'da ise ka nun koyucu doğrudan "herkes" ibaresini kullanmıştır. TÜRKPATENT sunulan görüşleri değerlendirmesi sonucunda görüşle rin yerinde olduğunu tespit eder ise marka başvurusunu kısmen veya tama men reddeder. Görüşlerin yerinde olmadığını tespit etmesi halinde söz konu su görüş başvurunun akıbetini etkilemeyecektir. Bununla birlikte, üçüncü Bkz. Şerh m.18 ile ilgili açıklamalar. Tekinalp'in ifadesi ile, üçüncü kişi tarafından yapılan görüş bildirme işlemi, kamu menfaati adına yapılmış bir müdaha le, bir ikaz olarak nitelendiri lebilir (Fikri Mülkiyet Hukuku, § 24, no. 28). Yeşim AKER, Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararlarına Karşı Başvuruiabi lecek Hukuki Yollar, s.89. Ünal TEKiNAL P, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 24, no. 28. Yarg. HGK. 2017/11-118 E. 2019/146 K. 14.02.2019 tarihli. Bkz. "Devrim" kararı, karar no.S/76. Madde 17-Üçüncü Kişilerin Görüşleri 2381 kişilerce bildirilen görüş tescil başvurusunda bulunan kişiye bildirilmemek tedir. Bu bakımdan, başvuru sahibinin söz konusu bildirime karşı beyanda bulunması imkanı bulunmamaktadır. Bu hususta Aker, SMK kapsamında üçüncü kişinin sunduğu görüşü başvuru sahibine iletmeyerek bu kişiden görüş alınmamasını bir eksiklik olarak görmekte; sunulan görüş sonucunda TÜRKPATE NT'in başvuruyu reddetmesi başvuru sahibinin haklarını etki leyecek bir karar olup, her ne kadar görüş sonucunda başvurusu reddedilen başvuru sahibinin m.20 vd. hükümlerince karara itiraz etme imkanı bulun makta ise de, bu başvuru sahibinin görüşünün karar verilmeden alınmasının usul ekonomisi açısından daha yerinde olacağını belirtmektedie 0• Nitekim AB mevzuatında, 2017/1001 sayılı AB Markası Tüzüğü m.45/4'te üçüncü kişilerce bildirilen görüşün başvuranın bunun hakkında beyanda bulunabil mesi için başvurana iletileceği düzenlenmiştir. Bildirilen görüşe ilişkin sonucun bir Kurum kararı şeklinde ortaya çık masına ve görüş sahibine bildirilmesine gerek yoktur. Ancak üçüncü kişi bildirdiği görüşün sonucu hakkında Kurum'a başvurup bilgi alabilir11• Görüş bildiren üçüncü kişinin, Kurum tarafından verilecek karara SMK m.20 vd. hükümleri çerçevesinde itirazda bulunma hakkı da bulun mamaktadır. Keza SMK m. 17 hükmüne göre, TÜRKPATENT nezdinde görüş bildiren kimse ler, bu Kurum nezdinde yürütülen prosedürde taraf haline gelmezler. Aynı şekilde, görüş bildirilen markaya dair verilen Kurum kararlarına karşı açılan davalarda da bu kişilerin taraf olması söz konusu değildir12• Bu hususla ilgili bir davada, davacı davalıya ait marka tescil başvuru suna itiraz etmiş, TPE (yeni adıyla TÜRKPATENT) bu itirazı mülga 556 sayılı KHK m.34 (SMK m.17) anlamında üçüncü kişi görüşü olarak kabul etmiş ve reddetmiştir. Ret kararına yönelik İtirazın da kabul edilmemesi üzerine davacı, Markalar Dairesi Başkanlığı 'nın kararının iptaline ve davalı adına tescil edilen markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiş tir. Yargıtay tarafından da onanan mahkeme kararı nda, davacının çekişme li markalada ilgili aynı ya da benzer olan bir markası ya da marka başvurusu nun bulunma dığı, dolayısıyla davacının mülga KHK'nın 35/1. maddesi (SMK m.18/ 1) anlamında ilgili kişi olmaması, davalı şirketin de kötüniyetli 10 Yeşim AKER, Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararlarına Karşı Başvuruiabi lecek Hukuki Yollar, s.89. 11 Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 24, no. 31. 12 Yarg. 11. HO. 1999/9025 E. 2000/2479 K. 30.03. 2000 tarihli. Bkz." ... " kararı, karar no.17/1. 2382 Yasaman/Yasaman sayılmaması karşısında mülga KHK'nın 34. maddesi (SMK m.17) gereğince TPE tarafından gerçekleştirilen işlemlerde taraf olamayacağı tespit edilmiş, ancak çekişıneli ibarelerin marka olarak tescil edilemeyecekleri gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü ile Markalar Dairesi Başkanlığı ka rarlarının iptali isteminin reddine, dava konusu markaların ise hükümsüzlü ğüne karar verilmiştir 13• Dolayısı ile davacının SMK m.17 kapsamında görüş bildiren sıfatı ile TÜRKPATENT işlemlerine taraf olmadığından bahisle Markalar Dairesi Başkanlığının kararının iptal talebi reddedilmiş; ancak uyuşmazlığın yargıya taşınması halinde mutlak ret nedenlerinin mahkeme lerce re'sen dikkate alınması gerektiği ilkesi uyarınca davaya konu marka mutlak ret nedenleri kapsamında tescil edilemeyecek nitelikte bulunarak hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. ll. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI ı. " ... " Kararı Özet Marka tescil başvurusu hakkında görüş bildiren üçüncü kişi, marka üzerinde hak iddia etmediğinden Enstitü nezdinde işlemlere taraf olamaz. Yargıtay ll. HD. 1999/9025 E. 2000/2479 K. 30.03.2000 tarihli. Davacı avukatı, müvekki linin diş fırçası üzerinde diş macunu şeklinin farklı renk kompozisyonlan ile 14 ayn ticari şekil markasının tescili için davalı kuruluşa müracaat ettiğini, bu markanın birçok Avrupa ülkesinde tescilli olduğunu, marka tescil talebi 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5, 7 ve 8. maddelerine ay kırı olmadığı halde davalının tescil isteğini reddettiğini ileri sürerek davalı Türk Patent Enstitüsünün 13.4.1998 tarihli kararlannın iptalini talep etmiştir. Davalı Türk Patent Enstitüsü vekili cevabında, davacının marka tescil başvurusu üzerine diğer davaimm 556 sayılı KHK'nın 34. maddesine göre olumsuz görüş bildirdi ğini, davacının şekil markasının 556 sayılı KHK'nın 5. maddesine göre başka teşebbüs lerin mal veya hizmetlerinden ayırt edici nitelik taşımadığını, 711-f ve 711 -c madde ve fıkrasına göre halkı yanıltıcı nitelik taşıdığı ve malın cinsini, çeşidini amacını bildirdi ğinden tescilinin mümkün olmadığını savunarak davarıın reddini istemiştir. Diğer davalı vekili de davanın reddini istemiştir. Mahkemece, dosyadaki kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilmiştir. 13 Yarg. ll. HD. 2009/205 E. 2010/6057 K. 31.05.2010 tarihli. Bkz. " ... " kararı, karar no.17/2. Madde 17-Üçüncü Kişilerin Görüşleri 2383 Kararı, davacı ve davalı Patent Enstitüsü avukatları temyiz etmişlerdir. 1-Dava, G. Sınai Mülkiyet Hizmetleri A.Ş. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 34. maddesine göre, üçüncü kişi
|
başvurusu üzerine diğer davaimm 556 sayılı KHK'nın 34. maddesine göre olumsuz görüş bildirdi ğini, davacının şekil markasının 556 sayılı KHK'nın 5. maddesine göre başka teşebbüs lerin mal veya hizmetlerinden ayırt edici nitelik taşımadığını, 711-f ve 711 -c madde ve fıkrasına göre halkı yanıltıcı nitelik taşıdığı ve malın cinsini, çeşidini amacını bildirdi ğinden tescilinin mümkün olmadığını savunarak davarıın reddini istemiştir. Diğer davalı vekili de davanın reddini istemiştir. Mahkemece, dosyadaki kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilmiştir. 13 Yarg. ll. HD. 2009/205 E. 2010/6057 K. 31.05.2010 tarihli. Bkz. " ... " kararı, karar no.17/2. Madde 17-Üçüncü Kişilerin Görüşleri 2383 Kararı, davacı ve davalı Patent Enstitüsü avukatları temyiz etmişlerdir. 1-Dava, G. Sınai Mülkiyet Hizmetleri A.Ş. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 34. maddesine göre, üçüncü kişi olarak marka tescil başvurusu hakkında görüş bildirmiş olup, marka üzerinde bir hak iddia etmediğine nazaran Enstitü nezdinde işlemlere taraf olamayacağı gibi, böyle bir davanın da tarafı olamaz. Bu itibarla adı geçen davalı yönünden davanın reddi kara rı sonuç itibariyle doğrudur ve davacı vekilinin G. Sınai Mülkiyet Hizmetleri A.Ş.ni ilgilendiren temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Mahkeme kararının dayanak yapılan bilirkişi raporunu düzenleyen kişilerin uzmanlık alanları belirtilmediği gibi, raporda davacı tarafından tescili istenilen markaların 556 sayılı KHK'nın 5. maddesindeki koşulları taşıyıp taşımadığı, bir başka deyişle marka olarak tescili istenilen şekil ve işaretierin özgün dizayn ve renk kompozisyonu yönünden bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayacak nitelikte olup olmadığı tartışılmamış ve dolayısıyla davacının iddiaları yeterince irdelenmemiştir. Davacının bilirkişi raporuna itirazları ek rapor alınarak değerlendirilmediği gibi, mahkeme kararında da tartışılmamış, gerekçede bilirkişi raporuna göndermede bulunulmakla yetinilmiş tir. Böylece yetersiz incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuştur. O halde mahkemece Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğre tim Üyesi ve Hukuk Fakültelerinden Marka Hukuku konusunda uzman hukukçul ar dan oluşturulacak üç kişilik yeni bir bilirkişi heyetinden yukarıdaki açıklamaların ışığında bilirkişi raporu alınarak sonucu çerçevesinde bir karar verrnek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. 3-Bozma sebep ve şekline göre davalı Türk Patent Enstitüsü vekilinin avukat lık ücretine yönelik temyiz itirazının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. 2. " ... "Kararı Özet Davacının SMK m.18 (556 sayılı mülga KHK m.35/1) anlamında ilgili kişi olmaması, davalı şirketin de kötü niyetli sayılmaması karşısında SMK m.17 (mülga KHK m.34) gereğince TÜRKPATENT tarafından gerçekleştirilen işlemlerde taraf olamayacağı nedeniyle Markalar Da iresi Başkanlığı kararları nın iptali isteminin reddine karar verilmiş; ancak davaya konu ibareterin marka olarak tescil edilemeyecekleri gerekçesiyle hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Yargıtay ll. HD. 2009/205 E. 2010/6057 K. 31.05.2010 tarihli. Davacı vekili asıl ve birleşen davada, bir dizi alkollü içeceklerle ilgili tescilli markaların sahibi olan müvekkilinin, aynı alanda faaliyet gösteren davalı şirketin "S. U." ve "S." ibarelerinin 32 ve 33. sınıflardaki ürünler yönünden davalı TPE'ye yapmış olduğu marka tescil başvurusuna karşı yapmış olduğu İtirazın, 556 sayılı 2384 Yasaman/Yasaman KHK'nın 34'üncü maddesi anlamında üçüncü kişi görüşü olarak kabul edilip red dedildiğini, ret kararına yönelik itirazında kabul edilmediğini, kararların vetescilin hem usul ve hem de esas yönünden 556 sayı lı KHK'ya aykırı olduğunu ileri süre rek, Markalar Dairesi Başkanlığı'nın kararlarının iptaline ve davalı şirket adına tescil edilen anılan markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket vekili asıl ve birleşen davada, müvekk ilince tescili istenen dava konusu ibarelerin tanımlayıcı ve yanıltıcı olmadığını, anılan kelimelerin "şarap" sözcüğünden görsel ve sözel anlamada farklı bulunduğunu, zorlama sureti ile şarap olarak okunduğu sonucuna ulaşılan yorumların kabul edilmeyeceğini savunarak, her iki davanın da reddini istemiştir. Davalı TPE vekili, davaların reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının çekişıneli markalarla ilgili aynı ya da benzer olan bir markası ya da mar ka başvurusunun bulunmadığı, dolayısıyla davacının 556 sayılı KHK'nın 35/1. maddesi anlamında ilgili kişi olmadığı, davacı şirketin ilgili kişi olmaması, davalı şirketinde kötüniyetli sayılmaması karşısında KHK'nın 34. maddesi gereğince TPE tarafından gerçekleştiri len işlemlerde taraf olamayacağı, ancak çekişıneli ibarelerin marka olarak tescil edilemeyecekleri gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü ile Markalar Dairesi Başkanlığı kararlarının iptali isteminin reddine, dava konusu markaların ise hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Karar, davacı vekili ile davalılardan şirket vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekili ile davalılardan şirket vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. YAYIMA iTiRAZ MADDE 18: (1) Bültende yayımianmış bir marka başvurusunun, S'inci veya 6'ncı maddel ere göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazlar ilgili kişiler tarafından marka başvurusunun yayımından itibaren iki ay içinde yapılır. (2) itiraz, yazılı ve gerekçeti olarak Kuruma yapılır. itiraz gerek çelerinin birinci fıkrada belirtilen süre içinde sunulmaması halinde itiraz yapılmamış sayılır. i tirazın incelenmesi için itiraz süresi içinde ücretin ödenmesi ve aynı süre içinde ücretin ödendiğine ilişkin bilgi nin Kuruma sunulması zorunludur. Gerekçe: Madde, 2015/2424 sayılı AB Marka Tüzüğünün 41 'inci maddesi esas alınarak düzenlenmiştir. Ayrıca, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameden farklı olarak yayıma itiraz ve karara itiraz ayrımına gidilmiştir. Böylelikle 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamed e sadece itiraz başlığı altında yer verilen ve farklı düzenle meler içeren hükümler arasında var olan çelişki giderilmiştir. Maddenin birinci fıkrasında, marka tescil başvurusunun 5 'inci ve 6 'ncı maddelere göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin yapılacak itirazların şartlan düzenlenmektedir. Maddenin ikinci fıkrasında ilirazın şekli, itiraz gerekçelerinin süresi içinde sunul mamasının sonucu ve ayrıca itira zın incelenmes i için gerekli olan şartlar belirtilmiştir. Uluslararası Düzenlemeler: 201512436 s. AB MarkaYönergesi m.43. 2017/1001 s. AB Marka Tüzüğü m.46. 201711001 s. AB Marka Tüzüğü'ne ilavede bulunan 20181625 sayılı Yetki Devrine Dayanan Komisyon Tüzüğü m.2-7. BİBLİYOGRAFYA AKER Yeşim ÇAGLAR Hayrettin ÇAGLAR Hayrettinl YILDIZ Burçakl İMİRLİOGL U Dilek Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararla rına Karşı Başvurutabilecek Hukuki Yollar, Ankara 2021, Seçkin. "Sınai Mülkiyet Kanununun Marka Hukuku Alanında Getirdiği Onemli Yenilikler", Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.3, S.1, Ocak2017, s.139-154. Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, Ankara 2019. 2386 PLAN I. GENEL OLARAK Il. İTİRAZDA BULUNA RİLECEK KİŞİLER lll. İTİRAZIN DAYANAKLARI IV. İTiRAZlN YAPILMA SÜRESİ VE ŞEKLİ AÇIKLAMALAR 1. GENEL OLARAK Yasaman/Yasaman SMK itirazı, 556 sayılı mülga KHK'den farklı olarak, yayıma itiraz ve karara itiraz olmak üzere iki farklı madde altında düzenlemiştir. Yayıma itiraz marka başvurusunun yayımtanmasından sonra yapılacak itiraz olup, SMK'nın ı8 ve ı9. maddelerinde düzenlenmiş; karara itiraz ise yayıma iti raz üzerine Markalar Dairesi tarafından verilen karara karşı Yeniden İnce leme ve Değerlend irme Dairesi nezdinde
|
ÇAGLAR Hayrettinl YILDIZ Burçakl İMİRLİOGL U Dilek Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararla rına Karşı Başvurutabilecek Hukuki Yollar, Ankara 2021, Seçkin. "Sınai Mülkiyet Kanununun Marka Hukuku Alanında Getirdiği Onemli Yenilikler", Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.3, S.1, Ocak2017, s.139-154. Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, Ankara 2019. 2386 PLAN I. GENEL OLARAK Il. İTİRAZDA BULUNA RİLECEK KİŞİLER lll. İTİRAZIN DAYANAKLARI IV. İTiRAZlN YAPILMA SÜRESİ VE ŞEKLİ AÇIKLAMALAR 1. GENEL OLARAK Yasaman/Yasaman SMK itirazı, 556 sayılı mülga KHK'den farklı olarak, yayıma itiraz ve karara itiraz olmak üzere iki farklı madde altında düzenlemiştir. Yayıma itiraz marka başvurusunun yayımtanmasından sonra yapılacak itiraz olup, SMK'nın ı8 ve ı9. maddelerinde düzenlenmiş; karara itiraz ise yayıma iti raz üzerine Markalar Dairesi tarafından verilen karara karşı Yeniden İnce leme ve Değerlend irme Dairesi nezdinde yapılan itiraz olup, SMK'nın 20 ve 2 ı. maddelerinde düzenlenmiştir. SMK m. ı 8 kapsamında düzenlenen itiraz müessesesi, m.l7'ye ilişkin açıklamalarımız kapsamında yer verdiğimiz "görüş bildirme "den farklıdır. ı 8. maddede düzenlenen olgu, üçüncü kişi tarafından yapılan ve markanın tesciline yönelen bir itiraz olup, ilgili kişilerin başvurusu yapılan işaretin marka olarak tescil edilemeyeceğine ilişkin olarak Kurum'a yönelttikl eri hukuki bir taleptir1. Bu itibarta yayıma itiraz, hukuki sonuçları bakımından görüş bildirmeden farklı nitelik taşımaktadır. Nitekim görüş bildirme hakkı nın kullanılması görüş bildiren kişiyi işlemin tarafı kılmaz iken, yayıma itirazda itiraz üzerine verilen karar itiraz sahibine bildirilir ve bu kişinin söz konusu karara itiraz etme ve dava açma hakkı bulunmaktadır 2• ll. iliRAZDA BULUNABiLECEK KiŞiLER İtiraz, görüş bildirmeden farklı olarak, ancak "ilgili kişiler" tarafından yapılabilir. İlgili kişi ya da kişileri ise, mutlak veya nispi ret sebeplerine dayanarak itirazda bulunmakta menfaati bulunan, bu itibarla zarar gören veya zarar görme tehlikesi altında bulunan kişiler olarak anlamak gerekir. Tekinalp'in de belirttiği üzere, itiraz sebepleri dikkate alındığında menfaat Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, §24, no.33. Yeşim AKER, Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararlarına Karşı Başvuruiabi lecek Hukuki Yollar, s.93. Ayrıca Kurum kararlarına itiraz prosedürü hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m.20-21 ile ilgili açıklamalar. Madde 18-Yay1ma itiraz 2387 şartına gerek olduğu sonucuna varılmaktadır3• Çolak'a göre ilgili kişiler teriminden, marka tescil başvurus undan zarar görme olasılığı bulunan tescil li marka sahipleri, marka tescil başvurusu sahipleri, başvuroya konu işareti ya da benzerini tescilsiz ola rak kullanan kimseler ve bu başvurudan ötürü meşru menfaati haleldar olabilecek kimseler ile kurum ve kuruluşlar anla şılmalıdır4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 20 ı 9 yılında verdiği bir kararda, Ka ran/Kılıç ile Karahan'a da atıfyapmak suretiyle, nispi ret sebeplerine daya nılarak yapılan itirazlarda ilgili kişilerin, daha önceki bir tarihte tescil edil miş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler olduğunu; buna karşılık mutlak ret sebeplerine dayanabilecek ilgili kişilerin ise, bir markanın tescil edilmemesinde menfaati bulunan veya diğer bir ifade ile marka tescilinden menfaat kaybına uğrayabilecek bütün kişiler olduğunu belirtmiştir5• AB Markasına ilişkin mevzuatta yayıma itirazlar 20 ı 71100 ı sayılı Tü zük m.46'da düzenlenmiş olup, her bir nispi ret nedenine 6 göre itiraz edebi lecek kişiler belirtilmiştir. Buna göre örneğin, SMK m.6/ı 'in karşılığı olan Tüzük m.8/ı ile tanınmış markalara dair SMK m.6/5'in karşılığı olan Tüzük m.8/5 kapsamındaki itirazlar m.8/2'de belirtilen önceki marka sahipleri ve bu marka sahiplerince yetkili kılınan lisans alanlar tarafından; SMK m.6/2'nin karşılığı olan Tüzük m.8/3 kapsamında ticari vekil veya temsilci nin haksız olarak yaptığı tescil başvurularına karşı itirazlar marka sahipleri tarafından; SMK m.6/3'ün karşılığı olan Tüzük m.8/4 kapsamında yapılan itirazlar bu madde kapsamında sayılan önceki marka veya işaretierin sahip leri ve ulusal kanunlar kapsamında bu hakl arı kullanmaya yetkili olan kişiler tarafından yapılabilir. Nitekim 2017/1001 sayılı AB Marka Tüzüğü'ne ila vede bulunan 2018/625 sayılı Yetki Devrine Dayanan Komisyon Tüzüğü m. 7/2 uyarınca, yayıma i tirazda bulunan kişinin önceki tarihli marka veya Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, §24, no.33. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.123. Yarg. HGK. 2017/11-1733 E. 2019/959 K. 26.09.2019 tarihli. Bkz. "Dr. Page" kararı, karar no.20/1. SMK'dan farklı olarak AB Markası tescil başvu rusunun yayımına karşı yapılan itirazlarda, 2007/1001 sayılı Tüzük uyarınca mutlak ret nedenlerine dayanılama makta, sadece Tüzük m.B'de düzenlenen nispi ret sebeplerine dayanılabilm ektedir (m.46). Aynı şekilde 2015/2436 sayılı Yöner gede de yayıma itirazlarda Yönerge m.5'te düzenlenen nispi ret sebeplerine dayanılabilmektedir (m.43). 2388 Yasaman/Yasaman hakkın varlığı, geçerliliği ve koruma kapsamı yanı sıra itirazda bulunabil mek için salahiyetini de ispatlaması gerekmektedir. Örneğin, SMK m.6/2'nin karşılığı m.8/3 kapsamında yapılan itirazlarda itiraz sahibinin önceki tarihli marka salıipliğini ve ticari vekil veya temsilci ile olan ilişkisini kanıtlaması gerekmektedir (m. 7 /2-c ). Bununla birlikte, yine anılan 2018/625 Tüzükte itirazamesnet gösterilen önceki markanın birden çok sahibinin ol ması veya önceki hakkın birden çok kişi tarafından kullanılabildiği durum larda, yayma İtirazın tüm veya herhangi bir sahip veya yetkili kişi taraf ından yapılabileceği düzenlenmiştir (m.2/1 ). lll. iliRAZlN DAYANAKLARI İtiraz nedenleri de görüş bildirme nedenlerinden farklıdır. SMK m. 1 7 kapsamında görüş bildirme m.5/l-ç haricindeki mutlak ret nedenlerine daya lı olarak yapılabil irken, m.18 kapsamındaki yayıma itiraz hem mutlak ret nedenlerine (m.5) hem de nispi ret nedenlerine (m.6) dayalı olarak yapıla bilmektedie. Mülga 556 sayılı KHK'da bu kapsamda yapılacak itirazlar, mutlak ve nispi ret nedenlerine göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazların yanı sıra başvurunun kötüniyetle yapıldığına ilişkin itirazlan da içermekte idi. Keza, mülga KHK'da kötüniyet ret nedenleri arasında açıkça öngörül mediğinden 8, bu hususta aynca belirtme ihtiyacı bulunmakta idi. Ancak SMK ile artık kötüniyet müstakil bir nispi ret nedeni olarak kabul edildiğin den, marka tescil başvurularına yapılan itirazların düzenlendiği 18. maddede ayrıca kötüniyetten bahsedilmemiştir. Zira nispi ret nedenleri kötüniyetli yapılan marka tescil başvurularını da kapsamaktadır. Yayıma itiraz, itiraz edenin bir veya birden çok önceki hakkına veya markasına dayalı olarak yapılabilir. İtiraz formunda, itiraza gerekçe gösteri len marka tescilleri veya başvurula rı tek tek belirtilmektedir. Bunun yanında, İtirazın mutlak veya nispi ret nedenlerinden tek bir tanesine veya birden çoğuna dayanması mümkündür. Başka bir ifade ile, aynı itirazda SMK m.6/l kapsamında karıştırma ihtimali olgusuna dayanılırken, aynca m.6/9 anla- Mutlak ret nedenleri için bkz. Şerh m.S ile ilgili açıklamalar, nispi ret nedenler için bkz. Şerh m.6 ile ilgili açıklamalar. Mülga KHK zamanında kötüniyetli tescil açıkça nispi ret sebebi olarak sayılmamış ise de, gerek öğretide gerek Yargıtay içtihatlarında kötüniyetli marka tescili KHK m.42 anlamında hükümsüzlük nedeni olarak kabul edilmekte idi. Bu yönde
|
maddede ayrıca kötüniyetten bahsedilmemiştir. Zira nispi ret nedenleri kötüniyetli yapılan marka tescil başvurularını da kapsamaktadır. Yayıma itiraz, itiraz edenin bir veya birden çok önceki hakkına veya markasına dayalı olarak yapılabilir. İtiraz formunda, itiraza gerekçe gösteri len marka tescilleri veya başvurula rı tek tek belirtilmektedir. Bunun yanında, İtirazın mutlak veya nispi ret nedenlerinden tek bir tanesine veya birden çoğuna dayanması mümkündür. Başka bir ifade ile, aynı itirazda SMK m.6/l kapsamında karıştırma ihtimali olgusuna dayanılırken, aynca m.6/9 anla- Mutlak ret nedenleri için bkz. Şerh m.S ile ilgili açıklamalar, nispi ret nedenler için bkz. Şerh m.6 ile ilgili açıklamalar. Mülga KHK zamanında kötüniyetli tescil açıkça nispi ret sebebi olarak sayılmamış ise de, gerek öğretide gerek Yargıtay içtihatlarında kötüniyetli marka tescili KHK m.42 anlamında hükümsüzlük nedeni olarak kabul edilmekte idi. Bu yönde bkz. Şerh m.6/9 ile ilgili açıklamalar. Madde 18-Yaytma itiraz 2389 ınında kötüniyetli tescilin de ileri sürütmesi mümkündür. İtiraz, marka tescil başvurusunda yer alan tüm mal veya hizmetlere dair olabileceği gibi, bir kısım mal veya hizmetle re dair olabilir. Yayıma İtirazın konusu SMK m.5 ve 6'da düzenlenen sebeplerle sınırlı olup, bunların dışında sebepler ileri sürülerek yayıma itiraz edilemez9• Buna göre, marka tescil başvurusuna itirazlar, söz konusu başvurunun, SMK m. 5/P0 kapsamınd a, -4. madde kapsamında marka olamayacak işaret (m.S/1-a), -Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaret (m.S/1-b ), -Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kay- nak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı göste ren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaret (m.S/1-c), -Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaret (m.S/1-ç), -Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sa nat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve ya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaret (m.S/1-d), -Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şekli ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaret (m.S/1-e), -Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaret (m.S/1-f), -Paris Sözleşmesinin 2. mükerrer 6. maddesine göre reddedilecek işaret (m.S/1-g), -Paris Sözleşmesinin 2. mükerrer 6. maddesi kapsamı dışında kalan an cak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka Yeşim AKER, Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararlarına Karşı Başvuruiabi lecek Hukuki Yollar, s.97. 10 S. maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında mutlak ret nedenleri nin istisnaları düzenlenm iştir. Bu konuda bilgi için bkz. Şerh m.S/2 ve 3 ile ilgili açıklamalar. 2390 Yasaman/Yasaman mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaret (m.S/1 -ğ), -Dini değerleri veya sembolleri içeren işaret (m.S/1 -h), -Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaret (m.S/1-ı), -Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaret (m.S/1-i) olduğu iddiası ile; SMK m. 6 kapsamınd a, -Tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendi rilme ihtimali de dahil karıştınlma ihtimali yarattığı (m.611 ), -Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmak sızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için başvurduğu (m.6/2), -Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir mar ka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmiş olduğu (m.6/3), -Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi bağlarnın daki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikte bir marka başvurusunun söz ko nusu olduğu (m.6/4), -Başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış ol masına bakılmaksızın, tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın aynısının veya benzerinin tescilinin, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, önceki markanın Türki ye'de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlayabile ceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakteri ni zedeleyebileceği durumların söz konusu olduğu (m.6/5), -Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret un vanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içerdiği (m.6/6), -Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koru ma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusunun söz konusu olduğu (m.6/7), Madde 18-Yay1ma itiraz 2391 -Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona erme sinden iti baren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusunun söz konusu olduğu (m.6/8), -Başvurunun kötüniyetle yapıldığı (m.6/9) iddiası ile itiraz edilebilir. Mutlak ret nedenleri ile ilgili olarak Yargıtay Hukuk Dairesi 2019 tarihli bir kararında, mutlak ret nedenler ini, mükellefiyetieri olmamasına rağmen, 556 sayılı mülga KHK'nın 34. maddesi (SMK m. ı 7) gereği herkesin TÜRKPATENT'in bilgisine arz edebileceğini ve ilgililerin (tescil neticesin de menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de mülga KHK'nın 35. maddesi (SMK m. ı 8) çerçevesinde "itiraz" konusu yapabileceğini, ilgililerin bu iti razlarından feragat edemeyeceklerini belirtmiştir11• Kanaatimizce, yayıma itirazlarda mutlak ret sebeplerinin ileri sürüle rnemesi gerekir. Mutlak ret sebepleri, TÜRKPATENT tarafından re' sen nazara alınmaktadır. İlgili kişinin ancak nispi ret sebeplerine dayanarak iti razda bulunması daha yerindedir. İlgili kişilerin, mutlak ret sebeplerini ileri sürmek suretiyle yaptıkları itiraz Arkan tarafından da haklı olarak eleştiril miştir12. Her ne kadar başvuruyu inceleyen TÜRKPATENT Markalar Daire si 'nin dikkatinden kaçan bir mutlak ret nedeni olabileceği göz önünde bu lundurularak başvurunun bültende yayınlanmasından sonra ilgili kişile rce bu mutlak ret nedenlerine dayalı itiraz hakkı tanınmış ise de, bu ret nedenleri gerek sonradan hükümsüzlük davasına konu olabildiği nden gerekse de m. ı 7 kapsamında görüş bildirme kapsamında ileri sürülebildiğin den13, m. ı 8 kap samında m. ı 7'de hariç tutulan m.5/1-ç dışındaki (ki bu madde m.6/1 'in he men hemen aynısıdır ) mutlak ret nedenlerine dayalı itirazda bulunulamaması gerekmektedir. Nitekim mehaz düzenleme AB marka mevzuatında, SMK m.5/ı-ç düzenlemesi mutlak ret nedenleri arasında yer almamakta olup, 20 ı 711001 sayılı AB Markası Tüzüğü m.4611 uyarınca sadece nispi ret se bep lerine dayalı
|
Arkan tarafından da haklı olarak eleştiril miştir12. Her ne kadar başvuruyu inceleyen TÜRKPATENT Markalar Daire si 'nin dikkatinden kaçan bir mutlak ret nedeni olabileceği göz önünde bu lundurularak başvurunun bültende yayınlanmasından sonra ilgili kişile rce bu mutlak ret nedenlerine dayalı itiraz hakkı tanınmış ise de, bu ret nedenleri gerek sonradan hükümsüzlük davasına konu olabildiği nden gerekse de m. ı 7 kapsamında görüş bildirme kapsamında ileri sürülebildiğin den13, m. ı 8 kap samında m. ı 7'de hariç tutulan m.5/1-ç dışındaki (ki bu madde m.6/1 'in he men hemen aynısıdır ) mutlak ret nedenlerine dayalı itirazda bulunulamaması gerekmektedir. Nitekim mehaz düzenleme AB marka mevzuatında, SMK m.5/ı-ç düzenlemesi mutlak ret nedenleri arasında yer almamakta olup, 20 ı 711001 sayılı AB Markası Tüzüğü m.4611 uyarınca sadece nispi ret se bep lerine dayalı olarak yayıma itirazda bulunulması mümkündür. Mutlak ret nedenleri, görüş bildiriminde ileri sürülmektedir (m.45/ı). Aynı şekilde, 20ı5/2436 sayılı Yönergede de yayıma itirazlardaYönerge m.5'te düzenle nen nispi ret sebeplerine dayanılabilmektedir (m.43). 11 Yarg. HGK. 2017/11-1733 E. 2019/959 K. 26.09.2019 tarihli. Bkz. "Dr. Page" kararı, karar no.20/1. 12 Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C.l, 1997, s.116. 13 Yeşim AKER, Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararlarına Karşı Başvuruiabi lecek Hukuki Yollar, s.98. 2392 Yasaman/Yasaman IV. iTiRAZIN YAPILMA SÜRESi VE ŞEKLi Bir marka tescil başvurusuna karşı SMK'nin 5 ve 6. maddelerinde dü zenlenen mutlak ve nispi ret nedenlerine dayalı olarak yapılan İtirazın, mar ka başvurusunun Bültende yayımtanması ndan itibaren iki ay içinde yapılma sı gerekmektedir 14. Bu süre hak düşürücü olduğundan uzatılamayacağı gibi, süreyi kaçıran kişinin Kurum kararına itiraz etmeksizin markanın tescili halinde hükümsüzlük davası açmasında da bir engel bulunmamaktadır; baş ka bir ifadeyle, itiraz süresinin kaçırılması onarılmaz sonuçlara yol açma maktadır 1s. Bu süre içinde sunulmayan itirazlar yapılmamış sayılır. İki aylık süre içinde yapılan itirazların Kurum tarafından incelenmesi için yine aynı süre içinde itiraz ücretinin 16 ödenmesi ve ödeme yapıldığına ilişkin bil gi/belgenin Kurum'a sunulması gerekmektedir. Uygulama Yönetme liği m.28/2 uyarınca, itiraz gerekçeleri ve ücreti itiraz süresi içinde tamamlana bilmekte; bu süre içinde itiraz gerekçelerinin ve itiraz ücretinin ödendiğini gösterir bilginin sunulmaması halinde itiraz yapılmamış sayılmakta ve talep halinde alınan ücret iade edilmektedir. İtirazın yazılı ve gerekç eti olarak yapılması gerekmektedir. Bu bağlam da yayıma itiraz, itiraza ilişkin gerekçelerin ilgili mevzuattaki madde ve fıkra karşılıkları belirtitmek suretiyle ayrıntılı şekilde yazıldığı irnzalı yayı ma itiraz formu ile yapılmaktadır (Yön. m.28/2)17. Yayıma (ve karara) karşı itirazların geri çekilmesi mümkündür. Ancak bunun için Kurum tarafından itiraz hakkında karar verilmemiş olması ge rekmektedir. İtirazın geri çekilebilmesi için İtirazın geri çekilmesi talebini içeren formun ve talep vekil tarafından yapılmış ise geri çekme yetkisini açıkça içeren vekaletnamenin Kuruma sunulması zorunludur (Yön. m.33). 14 556 sayılı mülga KHK döneminde tescil başvurusu na karşı itirazların başvuru yayı nından itibaren üç ay içerisinde yapılması gerekirken, SMK ile bu süre iki aya indirilmiştir. Doktrinde, mülga 556 sayılı KHK döneminde üç ay olarak öngörülen sürenin kısaltılmış olmasının marka tescil süresini kısalt ması bakımından yerinde bir değişiklik olarak kabul edilebileceği ifade edilmektedir. Bkz. Hayrettin ÇAGLAR, Sınai Mülkiyet Kanununun Marka Hukuku Alanında Getirdiği Önemli Yenilikler, s.141. ıs ÇAGLAR/ YILDIZ/iMi RLiOGLU, Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, s.107 ve dipnot 152. 16 işlem ücretleri her yıl TÜRKPATENT tarafından yayımlanmak tadır. Bu ücretiere TÜRKPATENT'in internet sitesinden ulaşmak mümkündür. 17 Uygulamada, TÜRKPATENT'in Elektronik Başvuru Sistemi (EPATS) üzerinden çevrimiçi/ online olarak yapılmaktadır. YAYIMA İTİRAZIN İNCELENMESİ MADDE 19: (1) Kurum, başvuru sahibinden itirazlara ilişkin görüşlerini süresi içinde bildirmesini ister. Kurum gerekli gördüğü takdirde taraflardan ek bilgi ve belge sunmalarım isteyebilir. Görüşlerin veya istenilen ek bilgi ve belgelerin süresinde Kuruma sunulmaması halinde itiraz, mevcut bilgi ve belgeler kapsamında değerlendirilir. (2) 6'ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüç han tarihinde Türkiye 'de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, baş vuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvuru nun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde iti raz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmet ler bakımından Türkiye 'de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanma maya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsa mındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması halinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir. (3) İnceleme neticesinde markanın, başvuru kapsamındaki mal veya hizmetlerin bir kısmı ya da tamamı için tescil edilerneyeceği sonucuna varılırsa, başvuru bu mal veya hizmetler bakımından red dedilir. Aksi halde itirazın reddine karar verilir. (4) Kurum gerekli görmesi halinde tarafları uzlaşmaya teşvik ede bilir. Uzlaşma ile ilgili hususlarda 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hu kuk Uyuşma zlıklarında Arabuluculuk Kanunu hükümleri uygulanır. (5) Yayıma itiraza ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. Gerekçe: Madde ile, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 36'ncı ve 201512424 sayılı AB Marka Tüzüğünün 42 'nci maddeleri dikkate alınarak yayıma itirazların incelenmesi usulü düzenlenmektedir. Bu bağlamda, Enstitü, başvuru sahibinden itiraza karşı görüşlerini bildirmesini isteyebileceği gibi gerekli gördüğü takdirde taraflardan ek bilgi ve belge sunmalarını da isteyebilecektir. Karşı görüşlerin veya istenilen ek bilgi ve belgelerin süresinde Enstitüye sunulmamasi halinde ise itiraz mevcut bilgi ve belgeler kapsamınd a değerlendirileceği hükme bağlanmıştir. 2394 Yasaman/Yasaman Maddenin ikinci fıkrasında 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yer al mayan yeni bir düzenleme yer almaktadır. Düzenlem eye göre, 6 'ncı maddenin bi rinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda başvuru sahibi itiraz sahibinden, belirli şartlar dahilinde, yayıma itiraz konusu markasını ciddi şekilde kullanmakta oldu ğuna veya kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunmasım iste yebilecektir. Fıkrada ayrıca yayıma itiraz eden taraftan talep edilen delilin süresi içerisind e sunulmamasının sonucu düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile tescilli marka ların piyasada etkin şekilde kul/amlma sının sağlanması ve yayıma itiraz müessese sinin afaki veya kötü niyetli bir şekilde kullanılmasının önüne geçilmes i amaç/an maktadır. Maddenin üçüncü fıkrasında, yayıma ilirazın incelenmesi neticesind e Enstitü nün ilirazı kısmen veya tamamen kabul edebileceği gibi reddedebileceği de hüküm altına alınmıştır . Maddenin dördüncü fıkrasında, Enstitünün gerekli görmesi halinde tarafları uzlaşmaya teşvik edebileceği ve uzlaşmayla ilgili hususl arda 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlık/arında Arabuluculuk Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hükme bağ lanmıştır. Maddenin beşinci fıkrasında, yayıma itiraza ilişkin usul ve esasların Yönetme likle belirleneceği öngörülm üştür. Uluslararası Düzenlemeler: 2015/2436 s. AB MarkaYönergesi m.44. 201711001 s. AB Markası Tüzüğü m.47. 201711001 s. AB Marka Tüzüğü'ne ilavede bulunan 20181625 sayılı
|
yayıma itiraz eden taraftan talep edilen delilin süresi içerisind e sunulmamasının sonucu düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile tescilli marka ların piyasada etkin şekilde kul/amlma sının sağlanması ve yayıma itiraz müessese sinin afaki veya kötü niyetli bir şekilde kullanılmasının önüne geçilmes i amaç/an maktadır. Maddenin üçüncü fıkrasında, yayıma ilirazın incelenmesi neticesind e Enstitü nün ilirazı kısmen veya tamamen kabul edebileceği gibi reddedebileceği de hüküm altına alınmıştır . Maddenin dördüncü fıkrasında, Enstitünün gerekli görmesi halinde tarafları uzlaşmaya teşvik edebileceği ve uzlaşmayla ilgili hususl arda 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlık/arında Arabuluculuk Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hükme bağ lanmıştır. Maddenin beşinci fıkrasında, yayıma itiraza ilişkin usul ve esasların Yönetme likle belirleneceği öngörülm üştür. Uluslararası Düzenlemeler: 2015/2436 s. AB MarkaYönergesi m.44. 201711001 s. AB Markası Tüzüğü m.47. 201711001 s. AB Marka Tüzüğü'ne ilavede bulunan 20181625 sayılı Yetki Devrine Dayanan Komisyon Tüzüğü m.S-10. BİBLİYOG RAFYA AKER Yeşim AKIN E/if Betül ÇAGLAR Hayretlin Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararla rına Karşı Başvuruiabi/ecek Hukuki Yollar, Ankara 2021. "Sınai Mülkiyet Kanunu 'nda Marka Tescil Süreçlerine İlişkin Düzenlemeler ve Yenilikler", Ed. Prof Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Sempozyu mu 9-10 Mart 2017, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitü sü, Ankara 2017, s.l75-206. "Sınai Mülkiyet Kanununun Marka Hukuku Alanında Getirdiği Önemli Yenilikler", Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.3, SI, Ocak 2017, s.l39-154. "6769 Sınai Mülkiyet Kanununa Göre Tescilli Markanın Kullanıl mamasının Hukuki Sonuçları ve Anayasa Mahkemesinin 556 sayılı KHK 141 m.14 Hükmünü İptal Eden Kararının Etkileri", Gazi Üni versitesiHukukFakültesi Dergisi, C.21, SI, 2017, s. 3-19. Madde 19-Yayıma itirazm incelenmesi 2395 DÜNDAREfe GÜNEŞ İ/hami MERDİVAN Fethi ÖZKÖK Başak PEKDİNÇER Tamer/ ÇOŞGUN Gizem SULUK Cahit PLAN "Sınai Mülkiyet Kanunu Çerçevesinde Marka Hukukuna Getirilen Yenilikler", Fasikül Hukuk Dergisi, Kasım 2018, C.10, S.108, s.ll-21. "Sınai Mülkiyet Kanunu Kapsamında Marka Tescilinin İptal i", Terazi Hukuk Dergisi, Nisan 2018, C.l3, S.140, s.90-95. "Tescilli Marka Hakkına Dayalı Tecavüz Davasında Kullanmama De f'i ", Ed. Prof Dr. Feyzan Hayal ŞEHİRALİ ÇELİK, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Sempozyumu, 9-10 Mart 2017, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara 2017, s.483-522. "Marka Başvuru sunun Yayımına İtiraz Aşamasında Kullanırnın İs patı Talebi", Terazi Hukuk Dergisi, C.12, S.128, s.43-62. "Markanın Kullanılmaması Sebebiyle İptaline İlişkin Güncel Sorunların Değerlendirilmes i", İKÜHFD, Ocak 2019, C.18, S.1, s. 135-151. "6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun Getirdiği Yenilikler", TFM, 2018, S.4{1), s.91-109. I. İTIRAZlN VE İTİRAZA KARŞI GÖRÜŞLERIN İNCELENMESİ ll. KULLANIM İSPATI III. TÜRK MARKA VE PATENT KURUMUNUN T ARAFLARI UZLAŞMA YA DA VET ETMESI AÇIKLAMALAR 1. iTiRAZIN VE iTiRAZA KARŞI GÖRÜŞLERiN iNCELENMESi SMK'nın 18. maddesi kapsamında, ilgili kişilerce marka tescil başvuru sunun Bültende yayımlanmasınd an sonraki iki ay içinde mutlak ve nispi ret sebeplerine dayalı olarak yapılan itirazlar için Kurum, tescil başvurusunda bulunan kişiden görüşlerini bildirmesini istemektedir. Başvuru sahibinin görüşlerini bildirmesi için süre Uygulama Yönetmeliğinde bir ay olarak belirlenmiştir (Yön. m.28/4). Dolayısı ile ilgili kişi lerin itiraz veya itirazlanna karşı başvuru sahibinin beyanda bulunma hakkı bulunmaktadır. İtiraza karşı beyanda bulunmak için başvuru sahibinin bir ayı bulunmakta olup, bu bir aylık süre İtirazın Kurum tarafından baş vuru sahibine tebliğ tarihinden itibaren başlamaktadır 1. Bu SMK m.lG0/6 uyarınca, "Bu Kanunun uygulanması kapsammda yapılacak tebligat/ar, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 7/a maddesinde düzenlenen elektronik tebligata ilişkin usullere bağlı olmaksızın, tebligat yapılacak kişinin onayı alınmak şartıyla ve Kurum tarafından gerçek veya tüzel kişi için tahsis edilen elektronik posta kutusuna konulmak suretiyle elektronik or- 2396 Yasaman/Yasaman süre içerisinde başvuru sahibi tarafından herhangi bir bildirimde bulunul maması halinde başvuroya yapılmış olan itiraz mevcut bilgi ve belgeler doğ rultusunda incelenmektedir. Bununla birlikte Kurum, gerekli gördüğü tak dirde taraflara, ek bilgi, belge ve gerekçelerle ilgili açıklamada bulunulması için bir aylık süre verebilir. Bu süreler içinde istenilen ek bilgi, belge, açık lama ve görüşlerin sunulmaması halinde itiraz, mevcut bilgi ve belgeler kap samında değerlendiri lir. Taraflar, itiraz hakkında karar verilene kadar ileri sürdükleri görüş, iddia ve gerekçeleri desteklemek amacıyla ek bilgi ve bel ge sunabilmektedir (Yön. m.28/4-5). 556 sayılı mülga KHK'da, Kurum tarafından itiraz sahibinden Yönet melikte belirlenen bir aylık süre içerisinde yerine getirilmek üzere ek belge, kanıt ve gerekçeler istenebileceği, bu süre içerisinde istenilen ek belge, kanıt ve gerekçelerin Kurum'a verilmemesi halinde İtirazın yapılmamış sayılacağı düzenlenmiş idi (KHK m.35/4). Bu şekilde bir düzenleme tarafımızca eleşti rilmiş, ek belge, kanıt ya da gerekçe verilmedi diye itirazı geçersiz saymanın çok ağır bir yaptırım olduğunu, söz konusu ek belge, kanıt ya da gerekçe beklenıneden ya da süresinden sonra verildiği takdirde dikkate alınmadan değerlendi rilmesinin daha yerinde olacağını ifade etmiştik2• Nitekim SMK' da kanaatimizce yerinde olarak, söz konusu ek bilgi, belge açıklama ya da görüş süresinde sunulmadığı takdirde, bunlar dikkate alınmadan İtira zın değerlendiri leceği düzenlenmiştir. Marka tescil başvurusuna yapılan itiraz ve bu itiraza karşı başvuru sahi binin görüşünün sunulması ve gerektiği takdirde ek belge ve bilgi sunulması neticesinde Kurum tarafından yapılacak inceleme dosya üzerinden gerçek leştirilir. Kurum, gerekli gördüğü sıklıkta tarafların görüşünü alma hakkına sahip bulunduğundan, dilekçeler teatisi benzeri bir aşamadan geçilmesi de tarnda tebliğ edilir. Bu şekilde yap1fan tebligat/ar, tebligat konusu belgenin posta kutusuna konul masim müteakip muhatabm, posta kutusuna ilk giriş yapt1ğ1 tarihte ve her hcJ/de belgenin posta kutusuna konulduğu tarihi izleyen onuncu günün sonunda yaplfm1ş say1flr". Bu bağlamda, TÜRKPATENT tarafından sınai mülkiyet işlemleriyle ilgili yapılacak bildirimleri elektronik ortamda almayı kabul ve taahhüt eden başvuru sahipleri ile patent ve marka vekillerine, TÜRKPATENT'in elektronik tebligat uygulaması (ETEBS) üzerinden elektronik ortamda tebligat işlemleri gerçekleşti rilmektedir. SMK m.lG0/6 kapsamında, belgelere tebliğ tarihlerinin verilmesinde, belgelerin ETEBS'e konulma tarihleri ve kullanıcıların ETEBS hesaplarına giriş tarihleri esas alınmakta olup bu tarihierin tamamı TÜRKPATENT tarafından kayıt altına alınmaktadır. Diğer taraftan, ETEBS kayıtla rında güncel e-posta bilgisi bulunan kişilere, ETEBS uygulamasına belge konulduğuna ilişkin ayrıca e-posta ile bildirim yapılmakla beraber, bu e-posta lar yalnızca bilgilendirme amacıyla gönderilmek tedir. Bkz. kitabın 1. basısı s. 831. Madde 19-Yay1ma ltirazm incelenmesi 2397 mümkündür. Nitekim aşağıda ineeleneceği üzere, başvuru sahibi tarafından itiraz edenden itiraza gerekçe gösterilen markanın kullanım ispatı talebinde bulunulması halinde, itiraz edenin sunduğu kullanıma ilişkin deliliere karşı başvuru sahibine, başvuru sahibinin beyanianna karşı da itiraz edene birer aylık görüş bildirme için süre verilmektedir. İnceleme neticesinde markanın, başvuru kapsamındaki mal veya hiz metlerin bir kısmı ya da tamamı için tescil edilerneyeceği sonucuna vanlabi lir; başvuru bu mal veya hizmetler bakımından reddedilir. Aksi halde İtirazın reddine karar verilir (SMK m. ı 9/3 ). Bu şekilde yayıma
|
TÜRKPATENT tarafından kayıt altına alınmaktadır. Diğer taraftan, ETEBS kayıtla rında güncel e-posta bilgisi bulunan kişilere, ETEBS uygulamasına belge konulduğuna ilişkin ayrıca e-posta ile bildirim yapılmakla beraber, bu e-posta lar yalnızca bilgilendirme amacıyla gönderilmek tedir. Bkz. kitabın 1. basısı s. 831. Madde 19-Yay1ma ltirazm incelenmesi 2397 mümkündür. Nitekim aşağıda ineeleneceği üzere, başvuru sahibi tarafından itiraz edenden itiraza gerekçe gösterilen markanın kullanım ispatı talebinde bulunulması halinde, itiraz edenin sunduğu kullanıma ilişkin deliliere karşı başvuru sahibine, başvuru sahibinin beyanianna karşı da itiraz edene birer aylık görüş bildirme için süre verilmektedir. İnceleme neticesinde markanın, başvuru kapsamındaki mal veya hiz metlerin bir kısmı ya da tamamı için tescil edilerneyeceği sonucuna vanlabi lir; başvuru bu mal veya hizmetler bakımından reddedilir. Aksi halde İtirazın reddine karar verilir (SMK m. ı 9/3 ). Bu şekilde yayıma yapılan itiraz sonu cundaki karar Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından verilmekte olup, bu karara karşı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı nezdin de itiraz etmek mümkündür. Bu husus SMK'nın 20. maddesinde, Uygulama Yönetmeliğinin de 3 ı. maddesinde düzenlenmiştir. ll. KULLANIM iSPATI SMK sisteminde marka koruması tescil ile sağlanmaktadır (m.7/1). Tes cil anında markanın önceden fiilen kullanılması yahut kullanmaya ilişkin niyetin varlığı aranmamaktadır. Ancak fiilen kullanılmayan markalara daya nılarak marka tescilinin yarattığı tekel hakkının kullanılmasının haksız so nuçlar doğurması mümkündür. Markanın tescil edilmiş olmasına rağmen kullanılmaması, ticari hayatta serbest rekabet ortamının kurulması ve sürdü rülmesi anlayışına terstir. Bu sebeple girişimcilerin herhangi bir sektörde kullanılm ayan ancak sicilde gereksiz yer işgal eden markaları iptal edebilme si öngörülmüş ve marka sahibine markasını kullanmaya başlamak ya da kul lanıma başlasa bile ara vermek konusunda hareketsiz kalabileceği beş yıllık bir süre tanınmıştıe. SMK'nın 9. maddesinde, haklı bir nedene dayanmaksı zın, markanın, tescilden itibaren tescil edildiği mal veya hizmetler bakımın dan marka sahibi tarafından Türkiye'de ciddi bir biçimde beş yıl boyunca kullanılmaması yahut kullanımına beş yıldan fazla ara verilmesi halinde, iptal edileceği öngörülmüştür. Kişilerin marka başvurularında bulunurken, Nice Anlaşması sınıfları kapsamındaki başvurularını mevcut kullanım ları ya da gelecekteki kullanım ihtimalleri bakımından yeterli bir fizibilite çalışmasında bulunmadan, markalannın mal veya hizmetleriyle ilgili olsun ya da olmasın yakın nitelikte gördükleri Nice Anlaşması sınıflannın pek çoğunda gerçekleş tirdikleri; ancak tescilden sonra sonra çoğu zaman tescil sınıflarının tama- 3 ilhami GÜNEŞ, Sınai Mülkiyet Kanunu Kapsamında Marka Tescilinin iptali, s.92-93. 2398 Yasaman/Yasaman ınında değil yalnız bir kısmında faaliyette bulunduklan dikkate alındığında, bu hükmün, iyiniyetli ve dürüst teşebbüslerin yalnız yıllar öncesinde gerçek leşen ve kullanılm ayan marka tescilleri yüzünden mağdur edilmesini engel lemek bakımından önemli bir etki sağlayacağı ifade edilmektedir4• Markanın kullanılmasının yükümlülük haline getirilmesinde ve bunun marka sahibi tarafından kanıtlanmas ının talep edilmesindeki temel amaç, kullanılmayan markalann kullanmak isteyen kişilerin kullanımına açılmasıdır. Markanın belli bir süre boyunca fonksiyanlarına uygun olarak ticarette kullanılmaması, başkalannın ticaret hayatına girmelerine engel olmaktadır. Dolayısıyla ancak fonksiyanlarına uygun olarak kullanılan bir markanın sahibinin başkalarını engelleme hakkına sahip olabileceği kabul edilmektedir5• Tescilli, ancak kullanılmayan ve SMK m.9 ve 26 kapsamında henüz ip tal edilmeyen6 bir markaya dayanılarak marka tescil başv urusuna itiraz edilmesi halinde, söz konusu markanın kullanılmadığından bahisle itiraza gerekçe gösterilerneyeceği savunmasında bulunula rak İtirazın reddinin sağ lanması mümkündür. 556 sayılı mülga KH K'den7 farklı olarak SMK'da, nispi ret hallerinden biri olan m.6/1 hükmüne dayalı olarak bir marka başvu rusuna itiraz edildiğinde, başvuru sahibinin talebi üzerine, itirazda bulunan önceki tarihli marka sahibinden kullanım ispatında bulunmasının talep edi lebileceği öngörülmüştür. SMK m.19/2 hükmüne göre, 6. maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye'de en az beş yıldır tescil li olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre için de itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye'de ciddi biçimde kull anmakta olduğuna ya da kullan mamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. Efe DÜNDAR, Sınai Mülkiyet Kanunu Çerçeve sinde Marka Hukukuna Getirilen Yenilikler, s.17. Bu konuda bkz. Şerh m.9 ve m.26 ile ilgili açıklamalar. Markanın kullanılm aması doğrudan iptal yaptırırnma sebep olmamaktadır. Bunun için {2024 yılına kadar) mahkeme kararı, {2024 yılından sonra) TÜRKPATENT kararı gerekmektedir. Bu hususta de taylı bilgi için bkz. Şerh m.9'daki açıklamalar. Mülga KHK zamanınd a bu şekilde bir düzenleme olmadığından, tescilli fakat kullanılm ayan bir markaya dayanılarak nispi ret gerekçesi olarak sonraki başvuruların reddi sağlanabilmek te idi. iti raza gerekçe markanın kullanılmadığından bahisle iptali için mahkemeler nezdinde dava açılması gerekmek te olup, mark anın iptaline ilişkin yargı sürecinin uzun olması karşısında başvuru sahibinin bu sürecin tamamlanmasını beklernesi gerektiğinden ciddi anlamda para, zaman ve emek harca nan, meşakkatli bir süreç söz konusu olmakta idi. Elif Betül AKIN, Sınai Mülkiyet Kanunu'n da Mar ka Tescil Süreçlerine ilişkin Düzenlemeler ve Yenilikler, s.188. Madde 19-Yay1ma itirazm incelenmesi 2399 Hükmün gerekçesine göre bu düzenlemeyle, tescilli markalarm piyasada etkin şekilde kullanılmasının sağlanması ve yayma itiraz müessesesinin afa ki veya kötüniyetli bir şekild e kullanılmasının önüne geçilmesi amaçlanmış tır. Diğer bir ifadeyle, anılan düzenleme ile kullanılmayan markalar gerekçe gösterilerek yapılan itirazlar sonucu yeni müteşebbislerin yapay bir pazara giriş engeli ile karşılaşmamaları hedeflenmektedir 8• SMK'da ayrıca, tescil sürecinde yapılan itiraza karşı ileri sürülen kul lanmama definin yanı sıra, markasını beş yıl boyunca ciddi bir biçimde kullanmayan marka sahibinin açacağı hükümsüzlük ve tecavüz davalannda da kullanmamanın defi olarak ileri sürülebileceği öngörülmüştür (m.25/7 ve m.29/2)9• Dolayısıyla bir markanın SMK'nm 19/2 hükmü anlamında kulla nıldığı ispat edilemediği takdirde, bu markaya dayanılarak açılan hükümsüz lük ve tecavüz davalarının reddi söz konusu olacaktır. Böylece kullanı lma yan bir marka önemli ölçüde işlevsiz bırakılmıştır10• Tescil başvurularına karşı yapılan itirazlarda SMK m.19/2 kapsamında kullanım ispatının talep edilebilmesi için, -Marka tescil başvurusuna yapılan İtirazın SMK m.6/1 kapsamında ya pılmış olması gerekmekte, -İtiraza gerekçe gösterilen markanın, itiraz edilen markanın başvuru tari hi veya rüçhan tarihinde Türkiye'de en az beş yıldır tescilli olması ge rekmekte, -Kullanım ispatının başvuru sahibince talep edilmesi gerekmekte olup, bu şartların karşılanması halinde itiraz sahibinden, -İtiraza gerekçe gösterdiği markasını, itiraz edilen markanın başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetlerde Türkiye'de ciddi bir şekilde kullandığını veya kul lanmamaya dair haklı sebepleri olduğunu ispatlaması talep edilebilir. Kullanım ispatı ancak SMK'nm 6. maddesinin 1. fıkrası11 kapsammda yapılan itirazlar bakımından talep edilebilir. Bu bağlamda, diğer nispi ret TÜRKPATENT Kullanım ispatı Kılavuzu s. 3. Hükümsüzlük ve tecavüz davalarında kullanmama defi için bkz. Şerh m.9, 25 ve
|
kapsamında kullanım ispatının talep edilebilmesi için, -Marka tescil başvurusuna yapılan İtirazın SMK m.6/1 kapsamında ya pılmış olması gerekmekte, -İtiraza gerekçe gösterilen markanın, itiraz edilen markanın başvuru tari hi veya rüçhan tarihinde Türkiye'de en az beş yıldır tescilli olması ge rekmekte, -Kullanım ispatının başvuru sahibince talep edilmesi gerekmekte olup, bu şartların karşılanması halinde itiraz sahibinden, -İtiraza gerekçe gösterdiği markasını, itiraz edilen markanın başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetlerde Türkiye'de ciddi bir şekilde kullandığını veya kul lanmamaya dair haklı sebepleri olduğunu ispatlaması talep edilebilir. Kullanım ispatı ancak SMK'nm 6. maddesinin 1. fıkrası11 kapsammda yapılan itirazlar bakımından talep edilebilir. Bu bağlamda, diğer nispi ret TÜRKPATENT Kullanım ispatı Kılavuzu s. 3. Hükümsüzlük ve tecavüz davalarında kullanmama defi için bkz. Şerh m.9, 25 ve 29'daki açıklamalar. 1° Cahit SULU K, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun Getirdiği Yenilikler, s.96. 11 SMK m.6/1 uyarınca, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya 2400 Yasaman/Yasaman hallerine veya mutlak ret nedenlerine dayalı olarak yapılan yayıma iti razlarda kullanım ispatı talebinde bulunulması söz konusu olmayacaktır. Bu noktada mutlak ret nedenlerinden 5. maddenin ı. fıkrasının ( ç) bendi, esas olarak önceki hak sahiplerini ilgilendiren bir düzenlemedir. Kanunun 5/ı-ç maddesi, aynı veya aynı türdeki mal ve hizmetlerle ilgili "aynı" veya "ayırt edilemeyecek kadar benzer" markaları tescil için mutlak ret sebepleri kap samında saymıştır 12• Buna karşılık, nispi ret nedenlerinin düzenlendiği 6/1. maddede, önceki marka ile aynılığı ve benzerliği ve kapsadığı mal ve hiz metlerin aynılığı ya benzerliği olan markalar nispi ret sebebi olarak kabul edilmiştir. Bu bakımdan, aynı mal veya hizmetle ilgili önce tescil edilmiş aynı veya benzer markalar ile ilgili 5. maddenin (ç) bendi, Kanunun 6. mad desinin ı. fıkrasında tekrarlanm ıştır. Güneş tarafından ifade edildiği üzere, pratikte m.5/1-ç ile m.6/ı arasında ayrım yapmak zordur13• Ancak marka tescil başvurularına yapılan itirazlara karşı m. ı 9/2 kapsamında kullanım ispatının talep edilmesi m.5/1-ç'ye dayalı itirazlarda mümkün gözükmemek tedİr. Keza m.19/2'de sadece m.6/l kapsamında yapılan itirazlara yer veril miştir. Bu dururnda Aker tarafından belirtildiği üzere, itiraz sahibinin aynı markasını dayanak göstererek hem m.6/1 hem de m.5/l-ç'yi ileri sürüp baş vuru sahibinin kullanım ispatını talep ettiği hallerde, m.5/ı -ç'ye dayalı ya yıma itiraz doğrudan incelenecek, m.6/l 'e dayalı yayıma itiraz ise kullanım ispat edildikten sonra incelenecektir 14• Bunun gibi, tanınmış marka sahibi tarafından sadece m.6/5'e dayalı ya pılan itirazlarda da kullanım ispatının talebi mümkün gözükmemektedİr. Bununla birlikte, İtirazın nispi ret nedenlerinden tek bir tanesine veya birden çoğuna dayanması mümkün olduğundan, önceki marka sahibince m.6/5'in yanı sıra m.6/ı 'e de dayanılması mümkündür. Bu durumda, tanınmış mar kaya dayanıla rak m.6/1 kapsamında yapılan itirazlarda, bu markaya dair da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tara fından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştınlma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. Bu hususta detaylı bilgi için bkz. Şerh m.6/1 ile ilgili açıklamalar. 12 Bunun istisnası S. maddenin 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, bir marka başvurusu, önceki marka sahibinin başvurunun tesciline açıkça muvafakat ettiğini gösteren noter onaylı belgenin Ku ruma sunulması halinde birinci fıkranın (ç) bendine göre reddedilemez. Bu hususta detaylı bilgi için bkz. Şerh m.S/3 ile ilgili açıklamalar. 13 ilhami GÜNEŞ, Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.293. Bu hususta bkz. Şerh m.S/1-ç ile ilgili açıklamalar. 14 Yeşim AKER, Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararlarına Karşı Başvuruiabi lecek Hukuki Yollar, s.106. Madde 19-Yayıma itirazın incelenmesi 2401 kullanım ispatının talep edilmesi söz konusu olabilirıs. Tanınmış markaların da kullanılmadığı mal veya hizmetler yönünden iptal edilmesi mümkün ol duğundanı 6, bu markalar bakımından da ilgili mal veya hizmetlerde kullanı rnın ispatının gerçekleştiri lemediği hallerde itirazların bu mal veya hizmetler bakımından reddi söz konusu olacaktır. AB mevzuatında, SMK'da olduğu gibi kullanım ispatı bakımından itiraz gerekçeleri arasında bir ayrım yapılmamıştır. 2015/2436 sayılı AB Marka Yönergesi m.43 uyarınca, m.5 kapsamındaki nispi ret sebeplerine dayalı olarak marka tescil başvurularına itiraz etmek için Üye Ülkeler gerekli idari prosedürü sağlamakla yükümlü olup; 44. maddede, kullanım ispatı talebi halinde, itiraz eden önceki marka sahibinin sonraki markanın başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıl boyunca m.16 anlamında ciddi olarak kul landığını veya kullanmamaya dair haklı nedenleri olduğunu ispatlaması ge rektiği düzenlenmiştir. Aynı şekilde 2017/1001 sayılı AB Marka Tüzüğünün 47. maddesinin 2. fıkrasında da, başvuru sahibinin talep etmesi halinde, iti raz eden önceki marka sahibinin markasını tescil edildiği ve itiraza mesnet gösterdiği mal veya hizmetler bakımın dan Avrupa Birliğinde ciddi olarak kullandığım ispatlaması gerektiği düzenlenmiştir. SMK m.19/2 hükmü uyarınca, başvuru sahibinin 6. maddenin 1. fıkrası kapsamında itirazda bulunan itiraz sahibinden kullanım ispatı talebinde bu lunabilmesi için, itiraza gerekçe gösterilen markanın itiraz edilen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye'de en az beş yıldır tescilli olması gerekmektedir. Bu bağlamda örneğin, T tarihinde tescil başvurusu yapılmış bir markaya karşı T -3 tescil tarihli bir marka gerekçe gösterilerek itiraz edilir ise, bu itiraza gerekçe gösterilen marka başvurusu yapılan markanın başvuru tarihinden 3 sene önce tescil edilmiş olduğundan, dolayısı ile tescil başvuru su yapılan markanın başvuru tarihi itibariyle 5 senedir tescilli olmadığı ndan, itiraz sahibinden markasını kullandığına veya haklı nedene dayalı kullanımı olmadığına dair delil sunması talep edilemez. Keza, beş yıllık sürenin dol masından önce kull anmamaya herhangi bir sonuç bağlanma mıştır. Bu süre Avrupa Birliği Marka Kılavuzunda hoşgörü süresi (grace period) olarak nitelendirilmektedir. Bu bakımdan, hoşgörü süresi içerisinde marka sahibi nin bu markasına dayanarak bir marka başvurusuna itiraz etmesi halinde, ıs Rauf KARASU (SULU K/NAL), Fikri Mülkiyet Hukuku, 2020, s.205. ı6 Bu yönde bkz. Yarg. HGK. 2010/11-695 E. 2011/47 K. 09.02.2011 tarihli. Bkz. "Bellona" kararı, karar no.9/5. 2402 Yasaman/Yasaman başvuru sahibinin kullanım ispatı talebinde bulunması mümkün değildir. Bu süre sona erdiğinde ise marka sahibinin işaretin ciddi kullanımını ispatlama sı gerekebilir17• Bununla birlikte, hüküm, beş yıldan uzun süredir tescilli olan ancak son beş yılda ciddi şekilde kullanılm ayan markalara dayalı itirazları önlemek açısından önemli olsa da, marka sahibinin markasını kullanmamasına dayalı olarak hak kaybına uğramamak adına, çeşitli değişikli klerle markasını her beş yılda bir yeniden tescil ettirmek suretiyle anılan hükmü geçersiz kılması da söz konusu olabilmekte ve Kanunda buna yönelik bir önlem alınmaması eksiklik olarak değerlendirilmektedir 18• Uygulamada kullanım ispatı külfe tİnden kurtulmak isteyen marka sahipleri, beş yıldan daha uzun bir süredir tescilli olan markalarını yeniden tescil ettirmekte dirler.
|
ı6 Bu yönde bkz. Yarg. HGK. 2010/11-695 E. 2011/47 K. 09.02.2011 tarihli. Bkz. "Bellona" kararı, karar no.9/5. 2402 Yasaman/Yasaman başvuru sahibinin kullanım ispatı talebinde bulunması mümkün değildir. Bu süre sona erdiğinde ise marka sahibinin işaretin ciddi kullanımını ispatlama sı gerekebilir17• Bununla birlikte, hüküm, beş yıldan uzun süredir tescilli olan ancak son beş yılda ciddi şekilde kullanılm ayan markalara dayalı itirazları önlemek açısından önemli olsa da, marka sahibinin markasını kullanmamasına dayalı olarak hak kaybına uğramamak adına, çeşitli değişikli klerle markasını her beş yılda bir yeniden tescil ettirmek suretiyle anılan hükmü geçersiz kılması da söz konusu olabilmekte ve Kanunda buna yönelik bir önlem alınmaması eksiklik olarak değerlendirilmektedir 18• Uygulamada kullanım ispatı külfe tİnden kurtulmak isteyen marka sahipleri, beş yıldan daha uzun bir süredir tescilli olan markalarını yeniden tescil ettirmekte dirler. Marka sahipleri bu yola başvurarak markayı kullanmasalar dahi markanın üçüncü kişilerce tes cil edilebilmesini engellerneyi amaçlamaktadırlar. Markanın, kullanım zo runluluğuna ilişkin öngörülen beş yıllık hoşgörü süresini fiilen uzatmak amacıyla bu şekilde tekrardan tescil ettirilmesinin kötüniyetli olduğunun kabulü gerekir19• Zira markasını tekrardan tescil ettiren bir marka sahibi, beş yıllık hoşgörü süresi dolmasına rağmen, yayıma itiraz sürecinde kullanım ispatı talebinde bulunulmasının ve tecavüz ile hükümsüzlük davalarında kullanmama def inin ileri sürülmesinin önüne geçmekte; ayrıca markasının kullanmama sebebiyle iptalini engellemektedir. Dolayısıyla bu yola başvu rulması tescil müessesesinin ve beş yıllık sürenin temel amacına aykırı olup, hakkın kötüye kullanılmasını teşkil etmektedie0• Yargıtay, markayı kullan ma zorunluluğunu etkisiz kılmak için kötüniyetli olarak aynı markanın ben zer sınıflarda tescil ettirilmesi için başvuruda bulunuld uğunda, kötüniyetİn hiçbir zaman korunamay acağına ve yasayı dolanma amacıyla yapılmış baş vuru olarak değerlendirileceğine hükrnetmektedir 21• Bu hususta EUIPO ve AB Genel Mahkemesi önünde görülen "Monopoly" markasına dair olayda, Hasbro firması 2010 yılında 9, 16, 28 ve 41. sınıflarda "Monopoly" kelime markasının tescili için başvurmuş ve 17 EUIPO Guidelin es, Part C, See. 6, Ver. 1.0, 01.03.2021, s. 1227. 18 Hayrettin ÇA�LAR, Sınai Mülkiyet Kanununun Marka Hukuku Alanında Getirdiği önemli Yenilikler, s. 141. 19 Kötüniyete ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m. 6/9'a ilişkin açıklamalar. 20 Başak ÖZKÖK, Marka Başvurusunun Yayımına itiraz Aşamasında Kullanırnın ispatı Talebi, s.48. 21 Yarg. ll. HD. 2015/9230 E. 2016/3765 K. 06.04.2016 tari hli. Bkz. "Gıda A.Ş." kararı, karar no.9/2. Madde 19-Yay1ma itirazm incelenmesi 2403 söz konusu marka 20 ll yılında AB markası olarak tescil edilmiştir. Daha sonrasında üçüncü bir kişi bu markanın kötü niyetli tescil edildiği, tescilin önceki markaların tekran olup bu markaların ciddi kullanım ispatı yükümlü lüğünden kurtulmak için yapıldığı iddiası ile hükümsüzlük talebinde bulun muştur. Gerçekten de, Has b ro firmasının 1998, 2009 ve 201 O yıllarında tes cil edilmiş ve 9, 16, 25, 28 ve 41. sınıfları kapsayan "Monopoly" markaları bulunmaktadır. Bu bağlamda EUIPO Temyiz Dairesi, önceki tarihli marka ların kapsadığı aynı mal ve hizmetler bakımın dan ihtilafa konu markanın kötü niyetle tescil edildiğini kabul ederek 20 ll yılında tescil edilen "Monopoly" markasının hükümsüzlüğüne karar vermiştir. Anılan bu kararın iptali için Hasbro firması AB Genel Mahkemesine başvurmuştur. Genel Mahkeme, her ne kadar aynı markanın tekrar tescili için başvurulmasına engel bulunmamakta ise de, önceki tarihli markaların kullanılmaması ndan doğan sonuçları hertaraf etmek amacıyla gerçekleştirilen bu tür başvuruların başvuruyu yapan kişinin kötü niyetini tespit etmeye yarayan bir faktör teşkil edebileceğini belirtmiş ve somut olayda, başvuru sahibinin söz konusu baş vuruyu yapma nedenlerinden biri olarak bu markanın kullanım ispatında bulunma zorunluluğunda bulunmamak olduğunu kabul ettiği göz önünde bulundurarak EUIPO Temyiz Kurulu kararını doğru bulmuştur. Başvuru sahibinin alınan bu nedeni dışında başka nedenlerinin olması ve bu şekildeki bir davranışın sektörde yaygın olması da söz konusu stratejiyi kabul edilir kılmamaktadıi 2• Konu ile ilgili EUIPO Temyiz Kurulu'nun Pathfinder kararında da2\ iti razadayanak gösterilen marka beş yıldır tescilli bir marka olmamasına rağ men, bu marka kullanım ispatı külfetinden kurtulmak amacıyla kötüniyetle yeniden tescil edilmiş olduğundan, itiraz kapsamında kullanım ispatında bulunulmasının gerekli olduğu sonucuna varılmıştır. Aynı şekilde Cana!+ kararında 24 başvuru sahibi, itiraz sahibinin itiraza konu markalarını kullanmadığını ve bu markaları kötüniyetle yinelediğini ileri sürmüştür. EUIPO Temyiz Kurulu bu kararında da itiraza dayanak gös terilen markaların kullanımına ilişkin delil sunulması gerektiğine karar ver miştir. Temyiz Kurulu, kararında ayrıca eski marka ile korunan mal veya hizmetle rden bazılarının yeniden tescil edilen markanın kapsadığı mal veya 22 CJEU T-663/19, Hasbro Ine. v. EUIPO -Kreativni Dogadaji d.o.o, 21.04.2012, par.57-72, 94. 23 EUIPO R 1785/2008-4, Pathfinder, 15.11.2011. 24 EUIPO R 1260/2013-2, KabeiPius, 13.02.2014. 2404 Yasaman/Yasaman hizmetler ile aynı olmasının yeterli olduğunu ifade etmiştir. Dolayısıyla ön ceki marka ile yeniden tescil edilen markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin birebir aynı olması gerekmemektedir. Yeniden tescil edilen marka daha ge niş kapsamlı olsa dahi, bu marka bakımından kullanım ispatı talebinde bulu nulması mümkündür. Bunun yanı sıra kararda, bu markaların grafik temsili farklılık gösterse dahi, yeniden tescil edilen marka bakımından kullanım ispatında bulunulması gerektiğine hükmedilmiştir. EUIPO Temyiz Kurulu nun incelemesine konu olan bu uyuşmazlıkta önceki tarihli marka ile tekrar dan tescil edilen marka grafik açıdan özdeş değildir. Önceki marka ile yeni den tescil edilen marka şu şekildedir: CA NAL+ C AL+ Ancak karara göre, yeniden tescil edilen marka için kullanım ispatı tale binde bulunula bilmesi için bu markanın önceki markanın özdeş kopyası olması gerekme mektedir. Kullanım ispatı ancak yayıma itiraz sürecinde başvuru sahibinin talebi halinde mümkünd ür25• Kurum, başvuru sahibinin talebi olmaması halinde, itiraz sahibinden kullanım ispatında bulunmasını re'sen isteyemez26• Aynı şekilde, Kurumun başvuru sahibini kullanım ispatı talep etme hakkı bulun duğu yönünde bilgilendirmesi veya bu yönde bir talepte bulunmaya davet etmesi de söz konusu değildir. Başvuru sahibinin yayıma itiraz sürecinde kullanım is patı talebinde bulunmaması halinde, bu talep Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi tarafından yapılan itiraz incelemesi aşamasında ileri sürülemez2 7• Başvuru sahibinin, itiraz edenden kullanım ispatında bu lunmasını yayıma itiraza ilişkin görüşünü sunması gereken bir aylık süre içerisinde talep etrpesi gerekmektedir2 8• Bunun için bu yöndeki talebini açık- 25 Başvuru sahibinin kullanım ispatı talebi ancak SMK Geçici m.1/1 gereğince, SM K' nın yürürlük tarihi olan 10.01.2017 tarihinden sonra yapılan başvuru lar için geçerlidir. TÜRKPATENT Kullanım ispatı Kılavuzu 2017, s. 3. 26 Aynı şekilde, EUIPO Marka inceleme Kılavuzunda da EUIPO'nun önceki markanın kullanılıp kulla nılmadığını re'sen sorgulayama yacağı; bu tür bir incelemenin ancak marka başvuru sahibinin kul lanım ispatı için açıkça talepte bulundu ğunda yapılacağı ifade edilmektedir. EUIPO Guidelin es, Part C, See. 6, Ver. 1.0, 01.03.2021, s. 1227. 27 TÜRKPATENT Kullanım ispatı Kılavuzu 2017,
|
talep Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi tarafından yapılan itiraz incelemesi aşamasında ileri sürülemez2 7• Başvuru sahibinin, itiraz edenden kullanım ispatında bu lunmasını yayıma itiraza ilişkin görüşünü sunması gereken bir aylık süre içerisinde talep etrpesi gerekmektedir2 8• Bunun için bu yöndeki talebini açık- 25 Başvuru sahibinin kullanım ispatı talebi ancak SMK Geçici m.1/1 gereğince, SM K' nın yürürlük tarihi olan 10.01.2017 tarihinden sonra yapılan başvuru lar için geçerlidir. TÜRKPATENT Kullanım ispatı Kılavuzu 2017, s. 3. 26 Aynı şekilde, EUIPO Marka inceleme Kılavuzunda da EUIPO'nun önceki markanın kullanılıp kulla nılmadığını re'sen sorgulayama yacağı; bu tür bir incelemenin ancak marka başvuru sahibinin kul lanım ispatı için açıkça talepte bulundu ğunda yapılacağı ifade edilmektedir. EUIPO Guidelin es, Part C, See. 6, Ver. 1.0, 01.03.2021, s. 1227. 27 TÜRKPATENT Kullanım ispatı Kılavuzu 2017, s. 4. 28 Başvuru sahibi kullanım ispatını itiraza görüşü ile birlikte sunabiieceği gibi, yalnızca görüş sunabilir veya yalnızca kullanım ispatında bulunabilir . Yeşim AKER, Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararlarına Karşı Başvurulabilecek Hukuki Yollar, s.127. Madde 19-Yay1ma itirazm incelenmesi 2405 ça ve yazılı olarak Kurum'a bildirmelidir. Kullanıının ispatı talebinin açık, net ve koşulsuz olarak yapılması gerekmekte olup, bu talepte ise kullanıının ispatı istenilen markaların tescil numaralarının açıkça belirtilmesi zorunlu dur9. Bu koşulları yerine getirmeyen ve süresi içinde yapılmayan kullanımı nın ispatına dair talepler yapılmamış sayılır (Yön. m.2911-2). Başvuru sahi binin kullanıının ispatı talebini geri çekmesi mümkündür. Bu durumda böyle bir talep yapılmamış sayılır (Yön. m.29/5). Başvuru sahibinin anılan koşullara uygun olarak kullanım ispatı tale binde bulunması üzerine, kullanıma veya haklı sebeplere dayalı kullanma maya dair delil sunması için itiraz sahibine bir aylık süre verilir. İtiraz sahibi tarafından süresi içinde delil sunulmaması veya sunulan delillerin itirazla ilgili olmaması halinde ve ayrıca başka bir itiraz gerekçesi veya itiraza ge rekçe gösterilen başka bir marka da yoksa Kurum itirazı reddeder (Yön. m.29/3). İtiraz sahibi tarafından süresi içerisinde delil sunulması halinde, Kurum gerek görür ise, başvuru sahibine bu sunulan deliHere karşı görüşte bulunması için bir aylık süre verilmektedir. Başvuran bu husustaki görüşünü bildirirse, itiraz sahibine de görüş bildirmesi için yine bir aylık süre veril mektedir. Başvuru sahibinin süresi içinde görüş bildirmemesi halinde değer lendirme mevcut deliller ışığında yapılmaktadır (Yön. m.29/4). Dolayısı ile marka tescil başv urusuna karşı m.6/1 kapsamında yapılan itirazlarda, başvuru sahibinin bu itiraza görüşlerini bildirdiği bir aylık süre içinde kullanım ispatı talebinde bulunması sonrasında itiraz edenin delil sunması için bir aylık süresi bulunmakta; itiraz sahibi tarafından delil su nulması halinde başvurana bu deliliere karşı görüşünü bildirmesi için bir ay süre verilmekte, aynı şekilde bu görüşe karşı da itiraz edene görüşlerini sunması için bir aylık süre verilmektedir. Bununla birlikte, itiraz edenin, yayıma itiraz esnasında da kullanıma veya haklı nedene dayalı kullanmama ya ilişkin delillerini sunması mümkündür. İtiraz eden yayıma itiraz esnasın da delillerini sunmuş, başvuru sahibi tarafından da süresi içinde kullanıının ispatı talep edilmiş ise, itiraz eden tarafından yayıma itiraz anında sunulan delillerin kullanıının ispatı için yeterli olması halinde itiraz sahibine anılan bir aylık süre verilmernekte ve itiraz incelemesine geçilmektedir. Ancak sunulan deliller Kurum tarafından yeterli görülmez ise, itiraz sahibine ek delil sunması için anılan bir aylık süre verilmektedir (Yön. m.29/6). 29 Bu markaların sadece belirli mal veya hizmetler veya tüm alt sınıf veya tüm sınıf veya tescil kapsa mındaki tüm mal veya hizmetler bakımından kullanımının ispatı talep edilebilir. Bkz. TÜRKPATENT Kullanım ispatı Kılavuzu 2017, s.S-6. 2406 Yasaman/Yasaman Başvuru sahibi tarafından itiraz edenden kullanım ispatı talebinde bulu nulması halinde, itiraz edenin, itiraz edilen markanın başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraza gerekçe gösterdiği markasını itirazına dayanak mal veya hizmetlerde Türkiye 'de ciddi olarak kullandığım veya haklı nedene dayalı olarak kullanmadığını ispatlaması gerekmektedie0• İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz red dedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsarnındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması halinde itiraz, sadece kul lanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir (SMK m.19/2). Bu bakımdan, itiraza mesnet markanın belirli mal veya hizmetler bakırnın dan kullanımının ispat edildiği takdirde, İtirazın bu mal veya hizmetler ba kımından kabul edileceği anlamı çıkmamakta, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetle re göre inceleme yapılacağı anlaşılmalıdır 31• SMK Uygulama Yönetmeliği uyarınca, kullanım ispatı için sunulan de lillerin, tarafların başka bir bilgiye ihtiyaç duymaksızın değerlendi rme yapa bilmesine ve görüş oluşturabilmesine imkan verecek şekilde açık, anlaşılır ve güvenilir nitelikte olması gerekmektedir. İtiraz sahibi tarafından sunulan delillerin, itiraza konu markanın tescilli olduğu mal veya hizmetler bakımın dan kullanırnın niteliği, yeri, zamanı, kapsamı ve markanın kullanım şekli hususlarına dair yeterli bilgiyi içermesi gerekir. Deliller, her bir vakıanın hangi delillerle ispat edildiğini açıkça gösteren ayrıntılı bir delil listesi ile birlikte ve yazılı olarak sunulur (Yön m.30/1, 3). Yönetmelikte itiraz eden tarafından sunulabilecek deliller olarak, amba laj, etiket, fiyat listesi, katalog, fatura, fotoğraf ve gazete ilanı gibi her türlü destekleyici doküman sayılmış tır (Yön. m.30/2). Kullanım ispatı faaliyeti kapsamında sunulacak delillerin başında faturalar gelmektedir. Zira faturalar, resmi evrak olmaları, doğrudan ticari faaliyeti işaret etmeleri, üzerinde yer alan tarih, mal veya hizmet ve bunlara ilişkin tutarları içermeleri nedeniyle kullanım ispatında sunulacak güçlü delillerdendiJ:-32• Katalog, fiyat listesi ve ürün kodları da tek başlarına markanın ticari ha yata konu olup olmadığını ya da hangi emtialar için kullanıldığını kesin ola- 30 Markanın kullanıma ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m.9 ile ilgili açıklamalar. 31 Elif Betül AKIN, Sınai Mülkiyet Kanunu'nda Marka Tescil Süreçlerine ilişkin Düzenlemeler ve Yeni· likler, s.191. 32 TÜRKPATENT Kullanım ispatı Kılavuzu 2017, s.9. Madde 19-Yay1ma itirazm incelenmesi 2407 rak ispat etmemekle birlikte, sunulan faturaları açıklayıcı ve destekleyici bilgilerdir. Bu yönüyle katalog, fiyat listesi ve ürün kodu açıklamaları; mar kasal kullanımı ve bu kullanırnın hangi emtiaya dair olduğunu açıklayan yardımcı deli llerdir33• Ürün ve ambalaj görselleri ile hizmetlerin sunumuna ve malihizmetin satış yerine ilişkin fiziki ortam ve tabeta gibi görseller kullanırnın ispatına ilişkin sunulacak deliller arasındadır4• Reklam faaliyetleri markasal kullanırnın önemli bir göstergesi olması ne deniyle, kullanım ispatına konu markayı taşıyan mal veya hizmete ilişkin rek lam görselleri ve videoları ile bu faaliyetlere ilişkin faturalar, kullanım ispatı na ilişkin sunulacak deliller içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Benzer şe kilde, tanıtım ve promosyon ürünleri görselleri ve videoları ile bunlara ilişkin faturalar da markasal kullanırnın ortaya konulması açısından önem arz etmek tedir. Bunların yanı sıra, fuar katılımına ilişkin deliller, markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetlerin piyasadaki yaygınlığına, markanın bili nirliğine ve
|
katalog, fiyat listesi ve ürün kodu açıklamaları; mar kasal kullanımı ve bu kullanırnın hangi emtiaya dair olduğunu açıklayan yardımcı deli llerdir33• Ürün ve ambalaj görselleri ile hizmetlerin sunumuna ve malihizmetin satış yerine ilişkin fiziki ortam ve tabeta gibi görseller kullanırnın ispatına ilişkin sunulacak deliller arasındadır4• Reklam faaliyetleri markasal kullanırnın önemli bir göstergesi olması ne deniyle, kullanım ispatına konu markayı taşıyan mal veya hizmete ilişkin rek lam görselleri ve videoları ile bu faaliyetlere ilişkin faturalar, kullanım ispatı na ilişkin sunulacak deliller içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Benzer şe kilde, tanıtım ve promosyon ürünleri görselleri ve videoları ile bunlara ilişkin faturalar da markasal kullanırnın ortaya konulması açısından önem arz etmek tedir. Bunların yanı sıra, fuar katılımına ilişkin deliller, markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetlerin piyasadaki yaygınlığına, markanın bili nirliğine ve benzeri hususlara dair yapılan kamuoyu araştırmaları, marka sahi binin ticari faaliyetini gösteren belgeler ve bağımsız kaynaklardan elde edilen beyanlar da kullanım ispatına yönelik olarak sunulacak delillerdendir 35• SMK m.19/2 'ye göre itiraz sahibinin, itirazına gerekçe gösterdiği mar kasını kullanmamasının haklı bir sebebe dayandığını göstermesi halinde, kullanım ispatında bulunması gerekmemektedir. Anılan hükümde bahsi ge çen haklı neden kavramı, marka sahibinin kusurlu davranışından kaynak lanmayan ve marka sahibinin kendi iradesi dışında meydana gelen nedenler den ötürü söz konusu süre boyunca markanın kullanılmasını imkansız kılan fiili veya hukuki her türlü engeli ifade etmektedir. Diğer bir ifadeyle, mar kayı kullanınarnada haklı neden olarak ileri sürülebilecek nedenler, marka sahibinin basiretli bir tacir olarak hareket etmesine ve markayı temel işlevi ne uygun bir şekilde ve ciddi anlamda kullanma amacı taşımasına rağmen, kişisel gayreti ile çözüm getiremeyeceği nedenler olarak kabul edilmelidir. Bunlara savaş, ekonomik krizler, doğal afetler, gümrük mevzuatındaki deği şiklikler, ithalat kısıtlamaları ve ambargolar örnek olarak gösterilebilir. Bun ların yanı sıra, yetkili makamlarca alınacak önlemler sonucu üretim yapıla- 33 TÜRKPATENT Kullanım ispatı Kılavuzu 2017, s.10. 34 TÜRKPATENT Kullanım ispatı Kılavuzu 2017, s.10. 35 TÜRKPATENT Kullanım ispatı Kılavuzu 2017, s.10 vd. 2408 Yasaman/Yasaman maması veya ilgili malın satışa çıkarılabilmesi için gerekli iznin alınamama sı gibi markanın tescil edildiği malın niteliğinden kaynaklanan nedenler de bu kapsamda değerlendiri lebilir. Buna karşın, marka sahibinin mali duru munun bozulması, iş göremez hale gelmesi ya da iflas etmesi, kural olarak markanın kullanılmaması açısından haklı neden oluşturmaz36• TÜRKPATENT 'in itiraza mesnet markanın kullanılmaması sebebiyle itirazı reddetmesi, kullanılınama sebebiyle markanın korunmamasına sebe biyet vermeyecektir. SMK'nin TÜRKPATENT bakımından öngördüğü idari iptal yetkisi yürürlüğe girene kadar, markasını kullanmayan marka sahibine karşı iptal davası açılır. Marka sahibine karşı açılan böyle bir davada iptal kararı verilerek bu karar kesinleşmediği sürece, marka korunmaya devam eder. Bu bakımdan, kullanım ispatı faaliyetinin yerine getirilememiş olması nedeniyle yayıma İtirazın reddedilmesi, doğrudan marka hakkının ve koru masının sona ermesine neden olmaz. Bu bağlamda, kullanım ispatı faaliyeti nin muhatabı bir davranış şekline uygun davranmaya zorlayan bir yükümlü lük değil, külfet olduğu ifade edilmektedie7• SMK Yönetm eliği'nin 33. maddesi uyarınca, Kurum tarafından itiraz hakkında karar verilmeden önce İtirazın geri çekilmesi de mümkündür. Buna karşın, itiraz sahibinin itirazını geri çekmesi, itiraza dayanak gösterilen mar kanın kullanılmadığına delil teşkil etmez38• Sonuç itibarıyla, SMK ile getirilen bu düzenlemeler kapsamında marka nın kullanılmamasının tek yaptırımı artık talep edilmesi halinde markanın iptali değildir; zira bu yeni düzenlemeler karşısında markasını kullanmayan marka sahibi, markası iptal edilmese dahi hakkını etkin biçimde koruyamaya cak, örneğin karıştırma ihtimali gerekçesiyle yayıma itiraz ettiğinde ya da aynı gerekçeyle başka bir markan ın hükümsüzlüğünü talep ettiğinde, talep edilmesi durumunda markasını kullandığım ispat edemezse karıştırılına ihtimalinin varlığı incelenmeksizin talebi reddedilecektir. Bu sebeple markanın kullanıl ması, tescil işlemi ile markaya sağlanan korumayı devamlı kılan ve korumanın işlevselliğini temin eden çok önemli bir kavram niteliğindedie9• 36 TÜRKPATENT Kullanım ispatı Kılavuzu 2017, s.29 vd. 37 Başak ÖZKÖK, Marka Başvurusunun Yayımına itiraz Aşamasında Kullanırnın ispatı Talebi, s.46. 38 Bu yönde bkz. CJEU T-453/15, Trinity Haircare AG v. EUIPO, Advance Magazine Publishers, 15.09.2016, p. 48. 39 PEKDiNÇER /ÇOŞ�UN, Markanın Kullanılmaması Sebebiyle iptaline ilişkin Güncel Sorunların Değer lendirilmesi, s.141. Madde 19-Yay1ma itirazm incelenmesi lll. TÜRK PATENT VE MARKA KURUMUNUN TARAFLARI UZLAŞMAYA DAVET ETMESi 2409 Marka tescil başvurusunun yayuruna itirazlar ile bu itirazlar sonucu ve rilen başvurunun reddi veya İtirazın reddi kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi sırasında, TÜRKPATENT gerekli görür ise, tarafları uzlaştır maya davet edebilir (SMK m.l9/4, 21/3, Yön. m.32). Örneğin, taraflar bir araya gelerek, aynı veya benzer olan markayı yekdiğerinden ayırt etmek için ne gibi ilavelerin yapılabileceğini aralarında tartışabilirler 40• Tarafların Kurum nezdinde vekille temsil edildiği durumlarda, vekil uz laşma davetini ve uyuşmazlığın arabuluculuk yoluyla çözüme elverişli oldu ğunu asilederhal bildirmekle yükümlüdür (Yön. m.32/2). Uzlaşma ile ilgili hususlarda 7.6.2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşma zlıklarında Arabuluculuk Kanunu41 hükümleri uygulanır. Buna göre taraflar, uzlaşmaya yönelik olarak Kurum tarafından yapılan bildirimin ar dından bir ay içinde uzlaşmaya ilişkin beyanlarını yazılı olarak Kuruma ile tir. Taraflardan birinin uzlaşma teklifine süresi içinde olumlu cevap verme mesi halinde uzlaşma daveti reddedilmiş sayılır ve Kurum itiraz incelemesi ni kaldığı yerden devam ettirir (Yön. m.32/l ). Her iki taraf da uzlaşma davetine süresi içerisinde olumlu cevap verirse, başka bir usul kararlaştırılmadıkça taraflarca arabulucu veya arabulucular seçilerek 6325 sayılı Kanun'da öngörülen usul çerçevesinde arabuluculuk faaliyeti yürütülür. Tarafların uzlaşmak istemeleri ve arabulucuya başvuracaklarını birlikte Kuruma bildirmeleri halinde itiraz incelemesi üç ay ertelenir. Ancak, bu süre içinde tarafların birlikte talepte bulunması halinde süre üç aya kadar uzatıla bilir (Yön. m.32/3). Uzlaşma süreci 6325 sayılı Kanun'un 17. maddesinin 1. fıkrasında ön görülen hallerden biri nedeniyle sona erdiği takdirde, tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığına ilişkin düzenlenen tutanağın aslı veya noter onaylı örneği uzlaşma faaliyetinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde Kuruma verilir. Tarafların anlaşması ha linde, taraflarca düzenlenen ve 6325 sayılı Kanuna göre ilam niteliği kaza- 40 Yarg. HGK. 2017/11-1733 E. 2019/959 K. 26.09.2019 tarihli. Bkz. "Dr. Page" kararı, karar no.Z0/1. 41 R.G. 22.06.2012, 28331. 2410 Yasaman/Yasaman nan tutanağın Kuruma verilmesiyle başvuruya ilişkin işlemler uzlaşma so nucuna uygun şekilde devam ettirilir. Bu süre içinde tutanağın teslim edil memesi veya tarallann anlaşmaya varamaması halinde Kurum itiraz incele mesini kaldığı yerden devam ettirir (Yön m.32/4). Aynca Yönetme lik hükmünün dördüncü fıkrasına göre, arabuluculuk sürecinin başlamasın dan sona ermesine kadar geçirilen süre, hak düşürücü sürenin hesaplanmasında dikkate alınmaz. Uzlaştırma imkanı, yalnızca m. 6 hükmünde öngörülen nispi ret neden leri bakımından söz konusudur. 5. maddede öngörülen mutlak ret nedenle rinin söz konusu olması halinde, itirazda bulunan kimse ile başvuru sahibi nin
|
içinde Kuruma verilir. Tarafların anlaşması ha linde, taraflarca düzenlenen ve 6325 sayılı Kanuna göre ilam niteliği kaza- 40 Yarg. HGK. 2017/11-1733 E. 2019/959 K. 26.09.2019 tarihli. Bkz. "Dr. Page" kararı, karar no.Z0/1. 41 R.G. 22.06.2012, 28331. 2410 Yasaman/Yasaman nan tutanağın Kuruma verilmesiyle başvuruya ilişkin işlemler uzlaşma so nucuna uygun şekilde devam ettirilir. Bu süre içinde tutanağın teslim edil memesi veya tarallann anlaşmaya varamaması halinde Kurum itiraz incele mesini kaldığı yerden devam ettirir (Yön m.32/4). Aynca Yönetme lik hükmünün dördüncü fıkrasına göre, arabuluculuk sürecinin başlamasın dan sona ermesine kadar geçirilen süre, hak düşürücü sürenin hesaplanmasında dikkate alınmaz. Uzlaştırma imkanı, yalnızca m. 6 hükmünde öngörülen nispi ret neden leri bakımından söz konusudur. 5. maddede öngörülen mutlak ret nedenle rinin söz konusu olması halinde, itirazda bulunan kimse ile başvuru sahibi nin uzlaşması bir anlam ifade etmez. Mutlak ret nedenlerinden biri mevcut ise, tescil talebi Kurum tarafından re' sen reddeditmek durumundadır. KARARA iTİRAZ MADDE 20: ( 1) Kurum tarafından bu Kitap kapsammda alınan kararlardan zarar gören taraflar, kararlara karşı Kurum nezdinde itiraz edebilir. (2) İtiraz, kararın bildirim tarihinden itibaren iki ay içinde yazılı ve gerekçeti olarak Kuruma yapılır. İtiraz gerekçeleri nin bu süre için de sunulmaması halinde itiraz yapılmamış sayılır. İtirazın incelenme si için itiraz süresi içinde ücretin ödenmesi ve aym süre içinde ücre tin ödendiğine ilişkin bilginin Kuruma sunulması zorunludur. İtiraz süresinden sonra itiraz gerekçeleri değiştirilemez ve yeni gerekçeler eklenemez. Gerekçe: 201512424 sayılı AB Marka Tüzüğünün 58 'inci ve devamı maddeleri ile 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 47'nci ve devamı maddelerinde düzenlenen karara itiraz, ilgisi nedeniyle yayıma itiraz bölümünün devamında yer almaktadır. Maddenin birinci fıkrasında, Enstitü kararlarından zarar gören tarafların bu kararlara karşı itiraz edebileceği düzenlenmek tedir. Maddenin ikinci fıkrasında, esas olarak karara itiraz süresi ve usulü ile itiraz süresi içinde gerekçelerin sunulmamasının sonucu düzenlenmiştir. Yine maddenin ikinci fıkrasında itiraz süresinden sonra itiraz gerekçeleri ve itiraza konu vakıanın değiştirilmes i ve genişletil mesi yasağı ile itiraz müesseses inin amacı dışında kulla nımının önüne geçilmes i amaçlanmıştır. Bununla beraber, gerekçeler itiraz süre sinden sonra değiştirilemese de yeni bilgi, belge veya delil sunulması mümkün ola caktır. Uluslararası Düzenlemeler: 201711001 s. AB Markası Tüzüğü m. 66-69. 201711001 s. AB Marka Tüzüğü'ne ilavede bulunan 20181625 sayılı Yetki Devrine Dayanan Komisyon Tüzüğü m.21-26. BİBLİYOGRAFYA AKER Yeşim ÇAGLAR Hayrettinl YILDIZ Burçakl İMİRLİOGL U Dilek Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararla rına Karşı Başvuruiabi/ecek Hukuki Yollar, Ankara 2021. Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, Ankara 2019. 2412 PLAN I. GENEL OLARAK II. KARARA iTİRAZ EDEBiLECEK KİŞİLER III. KARARA İTiRAZlN SÜRESİ VE ŞEKLİ IV. MADDE İLE İLGİLİ YARGlTAY KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. GENEL OLARAK Yasaman/Yasaman Marka tescil başvurusu yapıldık tan sonra söz konusu başvuru, TÜRKPATENT tarafından SMK'nın 3. ve ll. maddelerine uygunluğ u ba kımından şekli açıdan (m.15) ve 5. madde kapsamında mutlak ret sebepleri nin var olup olmadığı açısından (m.16) incelenmektedir 1• Bu inceleme sonu cunda başvuru, TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından ret veya (tümden veya kısmen) kabul edilmektedir. Başvurunun tümden veya kısmen kabul edilmesi halinde Bülten'de yayımlanmak2 suretiyle üçüncü kişilerin görüşlerine ve ilgili kişi lerin itirazlarına açılmaktadır. Önceki bö lümlerde açıklandığı üzere, üçüncü kişilerin görüş bildirme, ilgili kişilerin de bu yayıma ıtıraz etme hakları bulunmaktadır. Yay ıma itirazlar TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığınca incelenip karara bağlan maktadır. Bu bağlamda, itiraz kabul edilerek başvuru reddedilebilir, itiraz reddedilerek başvuru kabul edilebilir veya itiraz kısmen kabul edilerek baş vuru kısmen kabul kısmen reddedilebilir. Ancak bu kararlar nihai olmayıp, bunlara karşı Kurum nezdinde bir itiraz yolu daha bulunmaktadır. Bu kap samda, SMK m.20'de Markalar Dairesi Başkanlığınca alınan karara karşı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı nezdinde yapılacak itirazlar düzenlenmiştir. SMK m.20 uyarınca itirazda bulunulması ıçın, kural olarak TÜRKPATENT tarafından alınmış bir kararın bulunması gerekir. SMK m.20 vd. hükümlerinde Kurum kararı olarak nitelendirilen kararlar marka başvurusunun tesciline ya da tescil başvurusunun reddine yönelik kararlar olup; söz konusu kararlar, marka başvurusunun ilanma itiraz edilmemesi halinde ya da itiraz edilmiş olsa da itirazların yerinde görülmeyerek marka- Bkz. Şerh m.ıs ve 16 ile ilgili açıklamalar. Başvurunun reddi Bültende yayımlanmamaktadır. Bkz. Şerh m.17 ve 18 ile ilgili açıklamalar. Madde 20-Karara itiraz 2413 nın tesciline yönelik alınmış kararların yanı sıra itirazların kabul edilerek başvurunun reddine yönelik kararları da kapsamaktadır 4• Bununla birlikte, TÜRKPATENT bir başvurunun yayımına yapılmış iti razlara ilişkin bir karar vermediğinde ve başvuru neticelendirmediğinde na sıl bir yol takip edilebileceği hususu tartışma konusudur. Şöyle ki, TÜRKPATENT 'in vaki itirazları ve tescil başvurularını hangi süre içinde neticelendireceğine dair ne SMK'da ne de Uygulama Yönetmeliğinde bir hüküm yoktur. 556 sayılı mülga KHK'nin 47. maddesinin 2. fıkrasında "So nuçlanmayan kararlarla ilgili itiraz yapılabilmesi için, söz konusu karara ayrı itiraz yapılmasına izin verilmelid ir" şeklinde bir düzenleme yer almakta olup anılan hüküm oldukça muğlak nitelikteydi. SMK'nin 20. maddesinde ise benzer bir düzenleme yer almamaktadır. Dolayısı ile sonuçlandırı lmayan başvurular bakımından nasıl bir yol izleneceği hususunda SMK' da bir açık lık bulunmamaktadır. Çağlar, Kurumun yapılan başvuru ile ilgili hiçbir ka rar almaması durumunda ilgililerin doğrudan dava açma yoluna gidemeye ceğini ifade etmektedir5• Bu hususta Tekinalp, Anayasa'nın 125. maddesine göre idarenin her türlü eylemine karşı yargı yolunun açık olduğunu; başvu runun sonuçlan dırılmaması halinde dava açılabileceğini ileri sürmüştür6• İdareye yapılan itirazlara altmış gün içinde cevap verilmemesi olumsuz ce vap olarak nitelendirilm ekte ve bu sürenin sonundan itibaren altmış gün içinde dava açmak gerekmektedir. Bu hükmün burada da uygulanması dü şünülebilir (İdari Yargılama Usulü Kanunu m. 7 ve 10/Ilf. ll. KARARA iTiRAZ EDEBiLECEK KiŞiLER SMK m.20 uyarınca, Kurum taraf ından alınan kararlardan zarar gören taraflar, bu kararlara karşı Kurum nezdinde itiraz edebilir. Bu kararlar tescil başvurusunda bulunan kişinin talebinin veya tescil başvurusuna karşı ilgili kişilerce yapılan yayıma İtirazın reddine ilişkin kararlar olabilir. Ayrıca, tescil başvurusunun kısmen kabulüne ilişkin kararlara da itiraz edilebilir. Bu ihtimalde itirazlar, TÜRKPATE NT'in başvuruyu kısmen kabulüne ilişkin 4 ÇA�LAR/ YILDIZ/IMiRLIO�LU, Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, s.109. 5 ÇA�LAR/ YILDIZ/IMiRLIO�LU, Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, s.109. Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, §24, no.38. Bu yönde bkz. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.127. Ayrıca bkz. Yeşim AKER, Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararlarına Karşı Başvurulabilecek Hukuki Yollar, 5.164-168. 2414 Yasaman/Yasaman olarak marka bülteninde yayınlanan ilana karşı, bu kısmi kabulün içeriğine göre yapılır. Belirtildiği üzere, m.20 kapsamında yapılan itiraz Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi nezdinde yapılan bir itirazdır. Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme
|
edebilir. Bu kararlar tescil başvurusunda bulunan kişinin talebinin veya tescil başvurusuna karşı ilgili kişilerce yapılan yayıma İtirazın reddine ilişkin kararlar olabilir. Ayrıca, tescil başvurusunun kısmen kabulüne ilişkin kararlara da itiraz edilebilir. Bu ihtimalde itirazlar, TÜRKPATE NT'in başvuruyu kısmen kabulüne ilişkin 4 ÇA�LAR/ YILDIZ/IMiRLIO�LU, Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, s.109. 5 ÇA�LAR/ YILDIZ/IMiRLIO�LU, Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, s.109. Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, §24, no.38. Bu yönde bkz. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.127. Ayrıca bkz. Yeşim AKER, Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararlarına Karşı Başvurulabilecek Hukuki Yollar, 5.164-168. 2414 Yasaman/Yasaman olarak marka bülteninde yayınlanan ilana karşı, bu kısmi kabulün içeriğine göre yapılır. Belirtildiği üzere, m.20 kapsamında yapılan itiraz Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi nezdinde yapılan bir itirazdır. Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu Yönetme liğinde itiraz sahipleri başlıklı 4. maddede, sınai mülkiyet haklan ve geleneksel ürün adla rı ile ilgili işlemlere ilişkin Kurumun ilgili dairesinin nihai olarak almış ol duğu kararlara karşı, karann bildirim tarihinden itibaren iki ay içinde işlem lerin tarafı olan ve karar nedeniyle menfaati etkilenen kişilerin itiraz edebi leceği belirtilmiştir. Bu bakımdan burada, zarara uğrayan kişileri, fiilen zarar gören veya zarar görme tehlikesine maruz kalan kişiler olarak anlamak gerekir. SMK m. ı 8' de yayıma itiraz etme hakkına sahip kişiler için "ilgili kişiler" teri mi kullanılmıştır. İlgili kişi kavramından, mutlak veya nispi ret sebeple rine dayanarak itirazda bulunmakta menfaati bulunan; bu itibarla, zarar gören veya zarar görme tehlikesi altında bulunan kişiler aniaşılmak gere kir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019 tarihli bir kararın da, TÜRKPATENT tarafından alınacak kararlardan zarar gören kişilerin karar lara karşı Kurum nezdinde itiraz yapabileceğini, alınan kararlarla ilgili iş lemlere taraf diğer kişilerin doğrudan itiraz yetkisine sahip olduğunu belirt miştir8. lll. KARARA iTiRAZIN SÜRESi VE ŞEKLi Karara itiraz, kararın bildirim tarihinden itibaren iki ay içinde Kuruma yapılır. Bildirimin usulüne uygun olarak yapılmamış olması durumun da, muha tap tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılmakta ve muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi kabul edilmektedir (Tebliğ Kanunu m.32). Bu hususta Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelen bir olayda, i tiraza mesnet göste rilen marka itiraz tarihinden önce devredilmiş ve İtirazın reddine ilişkin ka rar markanın yeni sahibine tebliğ edilmemiştir. Her ne kadar İtirazın reddine ilişkin 09.07.20 ı O tarihli karar davalı şirkete tebliğ edilmemiş ise de, davalı 8 Yarg. HGK. 2017/11-1733 E. 2019/959 K. 26.09.2019 tarihli. Bkz. "Dr. Page" kararı, karar no.Z0/1. Madde 20-Karara itiraz 2415 şirket sicildeki marka sahibi olarak 10.08.2010 tarihinde marka yayınma İtirazın yeniden incelenmesine ilişkin ek dilekçe adı altındaki itiraz dilekçe sini Kuruma sunmuş; ancak itiraz ücreti yatırılmadığından İtirazın yapılma mış sayılmasına karar verilmiştir. Ardından davalı şirket tarafından 11.10.201 O tarihinde yeniden dilekçe verilmiş, bu kez Kurum tarafından 08.1 1.201 O tarihinde, itiraz süresi içerisinde yapılmadığından i tirazın yapıl mamış sayılmasına karar verilmiştir. Ancak sonrasında Kurum, 09.07.20 10 tarihli ret kararının 5584 sayılı Posta Kanunu çerçevesinde tebligatının ya pılmadığını tespit etmiş ve karara İtirazın yeniden görüşülmesi için dosyanın YİDK'ye sevkine karar vermiştir. Bunun üzerine YİDK itirazı kabul ederek tescil başvurusunun reddine karar vermiştir. Başvuru sahibince YİDK kara rının iptali davasında ilk derece mahkeme since, itiraz anında itiraz edenin itiraza dayanak yapılan markaların sahibi olmadığı, bu bakımdan İtirazın bu hukuki noksan nedeniyle reddedilmesi gerektiği, yapılmamış sayılan İtirazın üzerine yeni bir itiraz imkanının mümkün olmadığı gerekçesiyle YİDK kara rının iptaline karar verilmiştir. Bozma kararı sonrası mahkemece direnitmesi sonucunda Hukuk Genel Kurulu tarafından, dava dışı kişi tarafından yapılan i tirazın TÜRKPATENT tarafından reddedildiğine dair 09.07.20 1 O tarihli kararın davalı şirkete tebliğ edilmediği, ancak davalı şirketin bu karara karşı yeniden incelenmesi için 10.08.2010 tarihinde başvurmuş olduğu göz önün de bulundurularak, davalı şirketin bu kararı 10.08.2010 tarihinde öğrenmiş olduğu kabul edilmiştir. Bu bakımdan, davalı şirketin Kurum tarafından alınan karardan zarar gören kişi olduğu, kararı öğrendiği gün süresinde itiraz ettiği, ll. 10.201 O tarihinde marka yayınma i tirazın yeniden incelenmesine ilişkin dilekçesini sunup, harcını da ret kararını öğrenme tarihinden itibaren süresi içinde 08.10.2010 tarihinde yatırdığına dair dekontunu eklediğinden, Kurum kararını öğrendiği tarih olan 10.08.2010 esas alındığında itiraz süresi olan iki ay içerisinde itirazda bulunmuş olduğu kabul edilerek direnme kara rı usul ve yasaya aykırı bulunmuştur9• İtirazın belirtilen iki aylık süre içinde yazılı ve gerekçeti olarak yapıl ması gerekmektedir. SMK Yönetmeliğinin 31/2 hükmüne göre karara itiraz, itiraza ilişkin gerekçelerin ilgili mevzuattaki madde ve fıkra karşılıkları be lirtilmek suretiyle ayrıntılı şekilde yazıldığı imzalı karara itiraz formu ile Kuruma yapılır10• İtiraz gerekçelerinin iki aylık süre içinde sunulmaması Yarg. HGK. 2017/11-1733 E. 2019/959 K. 26.09.2019 tarihli. Bkz. "Dr. Page" kararı, karar no.20/1. 10 Uygulamada, yayıma itirazda olduğu gibi TÜRKPATENT'in Elektronik Başvuru Sistemi (EPATS) üzerinden çevrimiçi/ online olarak yapılmaktadır. 2416 Yasaman/Yasaman halinde itiraz yapılmamış sayılmaktadır. Bununla birlikte, itiraz süresinden sonra itiraz gerekçeleri değiştirilemez ve yeni gerekçeler eklenemez. Buna karşın, itiraz hakkında karar verilene kadar taraflann ileri sürdükleri görüş, iddia ve gerekçeleri desteklemek amacıyla ek bilgi ve belge sunması müm kündür (Yön. m.31/5). İtirazın incelenmesi için itiraz süresi içinde ücretin ödenmesi 11 ve aynı süre içinde ücretin ödendiğine ilişkin bilginin Kuruma sunulması zorunlu dur. Bu süre içinde itiraz gerekçelerinin ve itiraz ücretinin ödendiğini göste rir bilginin Kuruma sunulmaması halinde itiraz yapılmamış sayılmakta ve talep halinde alınan ücret iade edilmektedir 12• Belgeler eksiksiz olarak veril miş ise itiraz süresinin tamamlanması beklenıneden incelemeye başla nabilir (Yön. m.31/3). Yayıma itiraz safhasında olduğu gibi, karara itiraz aşamasında da Ku rum tarafından itiraz hakkında karar verilmeden önce itiraz geri çekilebilir. Bunun için İtirazın geri çekilmesi talebini içeren formun ve talep vekil tara fından yapılmış ise geri çekme yetkisini açıkça içeren vekaletnamenin Ku ruma sunulması gerekmektedir (Yön. m.33). IV. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI 1. "Dr. PAGE" Kararı Özet Kurum tarafından alınacak kararlardan zarar gören kişiler, kararla ra karşı Kurum nezdinde itiraz edebilir. İtiraz kararın bildiriminden sonraki iki ay içinde yazılı olarak Kurum'a yapılır. İtirazın değerlen dirilmesi için itiraz ücretinin itiraz sarasında ödenmesi gerekir. Dava lının itiraz ettiği tarihte Kurum tarafından alınan karardan zarar gö ren kişi olduğu ve itiraz ücretinin de iki aylık süre içerisinde yatırıldı- 11 işlem ücretleri her yıl TÜRKPATENT tarafından yayımlanmaktadır. Bu ücretiere TÜRKPATENT'in internet sitesinden ulaşmak mümkündür . 12 Bunun yanında, Uygulama Yönetmeliği m.34 uyarınca, Kurumun marka başvuruları ile ilgili tek taraflı işlemlerde aldığı karara itiraz ücreti, itiraz kabul edildiği takdirde, talep üzerine başvuru sa· hibine iade edilir. Kurumun bu itirazlar için
|
açıkça içeren vekaletnamenin Ku ruma sunulması gerekmektedir (Yön. m.33). IV. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI 1. "Dr. PAGE" Kararı Özet Kurum tarafından alınacak kararlardan zarar gören kişiler, kararla ra karşı Kurum nezdinde itiraz edebilir. İtiraz kararın bildiriminden sonraki iki ay içinde yazılı olarak Kurum'a yapılır. İtirazın değerlen dirilmesi için itiraz ücretinin itiraz sarasında ödenmesi gerekir. Dava lının itiraz ettiği tarihte Kurum tarafından alınan karardan zarar gö ren kişi olduğu ve itiraz ücretinin de iki aylık süre içerisinde yatırıldı- 11 işlem ücretleri her yıl TÜRKPATENT tarafından yayımlanmaktadır. Bu ücretiere TÜRKPATENT'in internet sitesinden ulaşmak mümkündür . 12 Bunun yanında, Uygulama Yönetmeliği m.34 uyarınca, Kurumun marka başvuruları ile ilgili tek taraflı işlemlerde aldığı karara itiraz ücreti, itiraz kabul edildiği takdirde, talep üzerine başvuru sa· hibine iade edilir. Kurumun bu itirazlar için almış olduğu itirazın kısmen kabulü kararlarında iade iş· lemi yapılmaz. Ayrıca, Kanunun S'inci maddesi nin birinci fıkrasının (ç) bendi kapsamında verilmiş bir ret kararının, ret gerekçesi markanın itirazın incelendiği tarihte hükümden düşmüş olması veya ret konusu ya da gerekçesi markaya veya başvuruya ilişkin devir, adres, tür, unvan değişikliği, muvafakatname sebepleriyle kaldırılması veya Kanunun S' inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında kullanım a dayalı ayırt edicilik iddiasının kabulü sonucunda kaldırılması durumlarında da iade işlemi yapılmaz. Madde 20-Karara itiraz ğı anlaşılmış olmakla itirazm süresinde yapılmış kabul edilip işin esa sına girilmelidir. Yargıtay HGK. 2017/11-1733 E. 2019/959 K. 26.09.2019 tarihli. 2417 Davacı vekili, müvekkilinin Teknokoz Kozmetik adı altında 2002 tarihinden bu yana kozmetik sektöründe faaliyette bulunduğunu ve 3. sınıf emtialar için tescilli "T ... PAGE+ŞEKİL", T.", "D ... P ... B ... " markaları ile ürünleri için tescil ettirdiği ambalaj tasarımı bulunduğunu, "dr. page beauty page granule soaps şekil" markası nın tescili için 2009 03528 numaralı tescil başvurusunda bulunulduğunu ve tescil işleminin yapıldığını ancak, TPE tarafından müvekk iline tescilden sonra diğer dava lı şirket tarafından itiraz edildiği, İtirazın sehven görülmedİğİ ve YİDK tarafından karar verileceğinin bildirildiğini, YİDK tarafından da 2009 03528 Sayılı başvuru nun "Pagi" markası gerekçe gösterilerek reddine karar verildiğini, oysa markaların karıştınlma ihtimalinin bulunmadığını ileri sürerek, TPE YİDK'nin 26.1 1.20 l 2 tarih, 2012-M-3760 Sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket vekili, davacının dava konusu markasının sahip olduğu logonun müvekkilinin 2006 yılından beridir kullandığı logo ile birebir aynı olup, markaların benzer olduğunu ve karıştınlma ihtimalinin bulunduğunu savunarak, davanın reddi ni istemiştir. Davalı TPE vekili, TPE YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savu narak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacı marka tescil başvu.rusunun Resmi Marka Bülteni'nde yayımlanması üzerine gerçekleşen ... 'in itiraz anında, i tiraza dayanak yaptığı markaların sahibi veya inhisari lisans alanı olmaması, İtirazın bu hukuki noksan nedeniyle reddedilmesi gerekirken markaların sahibi kabulü üzerine inceleme yapılıp karar verilmesi, itira zın kanunen gereken ret nedenine göre Markalar Dairesi kararına davaimm itirazı nın kabul edilmemesi gerekirken kabul olunması, hatta yapılmamış sayılan itiraz kararı üzerine yeni bir itiraz imkanı sağlanmasının usule aykırı olması nedeniyle, TPE YİDK'nin gerçekte anılan nedenlerle itirazı reddetmesi gerekirken farklı yönde karar vermesinin usule aykırı olduğu, işbu karar itirazının usule aykırı olması sebe biyle YİDK kararının iptaline ilişkin olup, davacı marka tescil başvu.rusuyla davalı K. Şavak'a devredilen markalar arasında iltibas olup olmadığı yargısını içermediği, bu nedenle YİDK'nin itiraza dayanak aldığı markaların sonradan sahibi olan K. Şavak'a dava açılması ve bu dava ile birleştirilmesi yolunda bir işleme tevessül edilmediği, çünkü dava ona da yöneltilmiş olsa, usul yanlışlıkla rının düzeltemeye ceği ve tesis olunacak kararın mahiyetinin değişmeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulüne ve TPE YİDK'nin 2012/M-3760 Sayılı kararının iptaline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekilieri ayrı ayrı temyiz etmiştir. Uyuşmazlık 556 sayılı KHK'nın 53. maddesine dayalı olarak açılan TPE YİDK kararının iptaline ilişkindir. 2418 Yasaman/Yasaman Davacının 2009/3528 sayılı marka başvurusuna karşı dava dışı ... 'in 14/09/2009 tarihli itirazı; Markalar Dairesi'nce itiraza dayanak markalar oluşturan işaretierin benzer olmadıkları gerekçesiyle reddedilmiştir. 556 sayılı KHK 48. maddesi uya rınca Enstitü tarafından alınacak kararlardan zarar gören kişiler, kararlara karşı Enstitü nezdinde itiraz yapabilir. Aynı KHK'nın 49. maddesine göre, itiraz karann bildiriminden sonraki iki ay içinde yazılı olarak Enstitü 'ye yapılır. İtirazın değer lendirilmesi için itiraz ücretinin itiraz sırasında ödenmesi gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesinde tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağının ve muhatab ın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi addolunacağının belirtilmiş olması karşısında mah kemenin de kabulünde olduğu üzere usulsüz tebliğe 10.08.2010 tarihinde muttali olunduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Yine, 556 sayılı KHK'nın Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in "İtirazın şekli ve zamanı" başlıklı 36. maddesine göre de "İtiraz, bu Yönetme liğin 34 ve 35. maddele rinde belirtilen süreler içerisinde ve itiraza ilişkin gerekçelerin de belirtildiği imzalı dilekçeyle Enstitü'ye yapılır. Bu dilekçeye, itiraz ücretinin tam olarak ödendiğine ilişkin bilgi veya belge ile vekil tarafından yapılan itirazlarda vekaletname eklenir. İtirazlarda, belgelerin tamamı itiraz anında verilmemiş ise, eksik belgeler itiraz süresi içerisinde tamamlana bilir. Karara itirazlarda, belgeler eksiksiz olarak veril miş ise iki aylık sürenin tamamlanması beklenıneden incelemeye başlanabilir. 34. ve 35. maddelerde belirtilen süreler içerisinde itir az ücretinin ödendiğini gösterir bilgi veya belgenin Enstitü'ye sunulmaması halinde itiraz yapılmamış sayılır." Anı lan madde uyarınca itiraz süresi içerisinde eksiklikler giderilebilir. Dosya kapsamı itibariyle davalı şirketin itiraz ettiği 10/08/201 O tarihinde Enstitü tarafından alınan karardan zarar gören kişi olduğu ve itiraz ücretinin de 08.10.2010 tarihinde ve bu itibarla da 2 aylık süre içerisinde yatırıldığı anlaşılmış olmakla, İtirazın süresinde kabul edilip, işin esasına girmek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru gö rülmemiş, bozma yı gerektirmiştir. .. " gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çev rilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edil diği anlaşıldık tan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR: Dava, Türk Patent Enstitüsü (TPE) Yeniden İnceleme ve Değerlen dirme Kurulu (YİDK) kararının iptali istemine ilişkindir. Davalı şirket ve TPE vekilierinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukanda başlık kısmında yazılı gerekçelerle bozulmuştur. Yerel Mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı davalı şirket ve TPE vekilierince temyiz edilmiştir. Madde 20-Karara itiraz 2419 Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmaz lık, eldeki davada davacı marka başvurusuna karşı davalı şirket tarafından davalı TPE nezdinde yapı lan İtirazın 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK ve bu KHK'nın Uygu lanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre itiraz edebilecek kişiler, süre ve usul açısından gerekli şartları taşıyıp
|
yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edil diği anlaşıldık tan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR: Dava, Türk Patent Enstitüsü (TPE) Yeniden İnceleme ve Değerlen dirme Kurulu (YİDK) kararının iptali istemine ilişkindir. Davalı şirket ve TPE vekilierinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukanda başlık kısmında yazılı gerekçelerle bozulmuştur. Yerel Mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı davalı şirket ve TPE vekilierince temyiz edilmiştir. Madde 20-Karara itiraz 2419 Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmaz lık, eldeki davada davacı marka başvurusuna karşı davalı şirket tarafından davalı TPE nezdinde yapı lan İtirazın 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK ve bu KHK'nın Uygu lanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine göre itiraz edebilecek kişiler, süre ve usul açısından gerekli şartları taşıyıp taşımadığı, buradan varılacak sonuca göre belirtilen kapsamda TPE-YİDK kararının iptali koşullannın gerçekleş ip gerçekleşmedi ği noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hu kuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır. Hemen belirtmek gerekir ki, tescilli bir markanın, ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırlan 10.01.2017 tarihinde yürürlü ğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir. Ancak so mut olayda uyuşmazlığın çözümü için başvuru ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Mülga 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname' nin (556 sayılı KHK) uygulanması gerekmektedir. "Markanın Devri" 556 sayılı KHK'nin 16. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde; "Marka, tescil edildiği mal veya hizmetlerin tümü veya bir kısmı için devredi lebilir. Bir işletmenin aktif ve pasifleri ile birlikte devri, aksi kararlaşt ınlmamışsa, iş letmeye ait markaların da devrini kapsar. Bu hüküm, işletmenin devrine, sözleşme den doğan yükümlülük halinde uygulanır. İkinci fıkra hükmü hariç olmak üzere, bir markanın devri, mahkeme kararının sonucu olan devir hariç, yazılı olarak yapılır ve devir sözleşmesi taraflarca irnzala nır. Aksine sözleşmeler hükümsüzdür. Markanın devri, mal veya hizmetlerin coğrafi kaynağı, kalitesi veya markanın kendisi ile ilgili olarak halkı yanılgıya düşürebilecek nitelikte ise, yeni marka sahibi halkı yanılgıya düşürmeyecek şekilde mal veya hizmetlerde marka tescilinin sınırlı bir hale getirilmesini kabul etmediği takdirde devir işlemi Enstitü tarafından yapıl maz. Devir, taraflardan birinin talebi üzerine, sicile kayıt edilir ve yayınlanır. Devir, sicile kayıt edilmediği sürece, taraflar markanın tescilinden doğan yetki leri iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez". hükmünü içermektedir. Bu maddenin 7. fıkrasına göre markanın devrinin marka siciline tescili kurucu değil, açıklayıcı etkiye sahiptir, bu nedenle devir sicile kaydedilmediği sürece, "ta raflar markanın tescilinden doğan yetkilerini" üçüncü kişilere karşı ileri süremezler (Tekinalp, Ü: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 464). Markayı devralan kişi 2420 Yasaman/Yasaman sicile tescil ettinneden önce markaya bir tecavüz gerçekleşirse, ancak sicilde malik olarak gözüken kişiye dava yetkisi tanınmalı, yeni malik ancak sicilde gerekli deği şikliği yaptırdığı takdirde dava açabilmelidir (Karan, H.!Kılıç, M.; Markalann Ko rurunası 556 Sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, Ankara 2004, s.331 ). Buna karşı lık eski ve yeni malikten herhangi birinin dava açabileceği de savunulmaktadır (Arkan, S.: Marka Hukuku, C. II, Ankara 1997, s.l78, 185). Mülga 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Karar namenin Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in (Yönetmelik) "Markanın Mülkiyetin de Değişiklik" başlığını taşıyan 19. maddesi; "Marka sahibi; devir, kısmi devir, birleşme, miras yolu ile intikal veya marka nın cebri icra yoluyla satılması nedeniyle değişmişse, değişiklik aşağıda belirtilen belgelerin sunulması durumunda sicile kaydedilir ve gazetede yayımlanır. a-) Devir veya kısmi devrin sicile kaydı için aşağıdaki belgelerin verilmesi zo runludur; 1-) Talep dilekçesi, 2-) Ücretin ödendiğini gösterir belge, 3-) Devre konu marka tescil numarası ile marka adının yer aldığı, kısmi devir ler için devredilen mal veya hizmetlerin belirtildiği devir sözleşmesi ya da bu söz leşmenin veya mülkiyet değişikliğini gösteren kısmının aslına uygunluğunun noter tarafından tasdikli örneği, 4-) Talep vekil aracılığıyla yapılmışsa vekaletname veya vekilin talep sahibi kişiden önceden alıp Enstitü'ye vermiş olduğu vekaletnameye atıf. Kısmi devir halinde, kısmi olarak devredilen mal ve/veya hizmetler için, kısmi devralan adına yeni bir marka dosyası oluşturularak devir kapsamı mal ve/veya hizmetleri içeren marka tescil belgesi yeni marka tescil numarası verilerek düzenle nir. Marka, yeni tescil numarası ile ilk tescil tarihi de belirtilerek sicile kaydedilir ve Gazetede yayımlanır. Yeni oluşturulan marka tescil belgesi için belge düzenleme ücreti alınır. .. " hükmüne haizdir. Markanın devrine ilişkin yapılan bu açıklamalardan sonra, 556 sayılı KHK'nın 7. maddesinde bir marka tescil başvurusunun TPE tarafından "mutlak ret nedenleri" kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşullarına değinmekte yarar vardır. 556 sayılı KHK'nın 7. maddesinde düzenlenen mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya ka muya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın TPE ve mahkeme tarafından "resen" dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer defi değil, itiraz sebebidirler. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetieri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK'nın 34. maddesi gereği herkes TPE'nin bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat Madde 20-Karara itiraz 2421 kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK'nın 35. maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlanndan feragat edemezler. İtiraza rağmen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) tarafından verilen kesinleşmiş tescil karanna karşı, 556 sayılı KHK'nın 53. maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece resen dikka te alınır. YİDK kararlannın iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkın daki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. 556 sayılı KHK'nın 42/1-a maddesi gereğince, mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir marka ya karşı hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (Karan/Kılıç, s.79-80). 556 sayılı KHK'nın 8. maddesinde ise markanın tescili ile ilgili "nispi ret ne denleri" düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmalarıdır. Mutlak ret nedenle rinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bu lunmamaktadır. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK'nın 47 iHi 53. maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK'nın 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hü kümsüzlük davası da ikame edilebilir. Somut dava ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi üzerinde durulmasında yarar vardır. 556 sayılı KHK'nın 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; "Tescil edilmiş veya
|
engellenemez (Karan/Kılıç, s.79-80). 556 sayılı KHK'nın 8. maddesinde ise markanın tescili ile ilgili "nispi ret ne denleri" düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmalarıdır. Mutlak ret nedenle rinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bu lunmamaktadır. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK'nın 47 iHi 53. maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK'nın 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hü kümsüzlük davası da ikame edilebilir. Somut dava ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi üzerinde durulmasında yarar vardır. 556 sayılı KHK'nın 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; "Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması duru munda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez: a-) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha ön ce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa, b-) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha ön ce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştınlma ihtimali varsa ve bu kanştırılına ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyor sa ... " hükmüne haizdir. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, 556 sayılı KHK'nin 35. maddesine göre, tes cil başvurusu yapılmış markanın 7. ve 8. madde hükümlerine göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazlar ile başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazlar ilgili kişiler tarafından marka başvurusunun yayınından itibaren üç ay içerisinde yapılır. 2422 Yasaman/Y asaman Burada bahsedilen "ilgili kişiler" den ne anlaşılması gerektiğinin açıklanması gerekirse; 556 sayılı KHK'nın 8. maddesine dayanılarak itirazda bulunabilecek ilgililer arasında, daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler sayılmıştır. Buna karşılık, 7. madde ye aykınlık ile kötü niyetli tescil sebebiyle itirazda bulunabilecek ilgililer, bir mar kanın tescil edilmemesinde menfaati bulunan veya diğer bir ifade ile marka tesci linden menfaat kaybına uğrayab ilecek bütün kişilerdir (Karan!Kılıç, s.368; Karahan, S.: Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları, Konya 2002, s.84). 556 sayılı KHK'nın 36. maddesi ise, 35. madde dairesinde yapılan bir İtirazın TPE tarafından inceleme usulünü düzenlemektedir. Bu bükümde TPE'nin, itirazlan incelerken gerekli gördüğü süre ve sıklıkta tarafların itiraz ve karşı görüşlerini ilgili taraflara ileteceği ve yazılı görüşlerini alacağı yazılıdır. Maddenin kaleme alınışın dan, TPE'nin en azından bir kere itiraz veya karşı görüşleri ilgili tarafa iletme mü kellefıyetinin olduğu sonucu çıkmaktadır. Ancak, itiraz ve karşı görüşlerin iletilece ği zaman dilimi ve adedini belirleme yetkisi, yine aynı madde ile TPE'nin takdirine bırakılmıştır. TPE, incelemesini dosya üzerinden tamamlar. Bununla birlikte 36. maddenin II. fıkrasında TPE'nin gerekli görmesi halinde taraflan uzlaştırmak için bir araya getirebileceği düzenlenmiştir. Taraflar bir araya gelerek örneğin, aynı veya benzer olan markayı yekdiğerinden ayırt etmek için ne gibi ilavelerin yapılabileceğini ara larında tartışabilirler. TPE, itirazı geçerli bulmayarak reddedebileceği gibi, başvuruda kullanılacağı belirtilen mal veya hizmetlerin bir kısmı veya tamamı için geçerli bularak kısmen veya tamamen de kabul edebilir. TPE, vermiş olduğu bir karardan, taraflardan biri nin başvurusu ile veya resen yaptığı bir inceleme sonucu dönemez. İtiraz üzerine verilen karar hakkında sadece yargıya gidilebilir. İtirazı yerinde bulan TPE, marka tescil başvurusunu reddeder. Buradan hareketle, Enstitü kararlarına itirazı düzenleyen 556 sayılı KHK'nin 4 7 vd. maddelerine değinmekte yarar vardır. 556 sayılı KHK'nin 47. maddesinde Enstitü kararlarına itiraz edilebileceği dü zenlenmiştir. Ancak, süresi içerisinde itiraz edilmeyen TPE kararlannın iptali iste nemez (Oytaç, K. Karşılaştırmalı Markalar Hukuku, İstanbul 2002, s.276). Aynı KHK'nın 48. maddesinde "itiraza yetkili kişiler"; 49. maddesinde ise "iti razın şekli ve zamanı" düzenlenmiştir. Belirtilen 48. maddeye göre, Enstitü tarafın dan alınacak kararlardan zarar gören kişiler, kararlara karşı Enstitü nezdinde itiraz yapabilir. Alınan kararlarla ilgili işlemlere taraf diğer kişiler doğrudan itiraz yetki sine sahiptir. Anılan 49. maddeye göre ise, İtirazın gerekçesinin birlikte veya ayrı ayrı kararın bildiriminden itibaren işieyecek "iki ay" içinde bir dilekçeyle TPE'ye bildirilmesi gerektiği düzenlenmiştir. İtiraz dilekçesine, Ücret Tebliğinde yer alan itiraz ücretinin tam olarak ödendiğine ilişkin belge aslı ile vekil tarafından yapılan Madde 20-Karara itiraz 2423 itirazlarda vekiiletname de eklenir. İki aylık süre içinde gerekçesi yazılı olarak TPE'ye sunulmayan itiraz, yapılmamış sayılır. İtiraz için gerekli ücretin zamanında ödenmemesi halinde itiraz yapılmamış sayılır. Ücretin sonradan tamamlanması sonucu değiştirmez (Karan!Kılıç, s. 420). "İtirazın şekli ve zamanı" başlığını taşıyan Yönetme lik'in 36. maddesine göre; itiraz, bu Yönetmeliğin 34 ve 35. maddelerinde belirtilen süreler içerisinde ve itira za ilişkin gerekçelerin de belirtildiği irnzalı dilekçeyle Enstitü'ye yapılır. Bu dilekçeye, itiraz ücretinin tam olarak ödendiğine ilişkin (Ek ibare -R.G.: 30.3.2013 -28603 1 m.23) "bilgi veya belge" ile vekil tarafından yapılan itirazlarda vekaletname eklenir. İtirazlarda, belgelerin tamamı itiraz anında verilmemiş ise, eksik belgeler itiraz süresi içerisinde tamamlana bilir. Karara itirazlarda, belgeler eksiksiz olarak veril miş ise iki aylık sürenin tamamlanması beklenıneden incelemeye başlanabilir. Bu Yönetme liğin 34 ve 35. maddelerinde gösterilen süreler içerisinde, belirtilen belge lerin tamamlanmaması halinde itiraz yapılmamış sayılır" şeklindedir. Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri ve görüşler çerçevesinde somut olaya gelindiğinde, dosya kapsamındaki belgelerden dava dışı .. .'in redde mesnet markala rı 19.08.2009 tarihinde dava dışı P ... Ltd. Şti.'ye devrettiği ve 14.09.2009 tarihinde davacı marka başvurusuna itiraz ettiği, belirtilen devrio 25.09.2009 tarihinde marka siciline tescil edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı marka tescil başvurusu nun Resmi Marka Bülteni'nde yayımlanması üzerine gerçekleşen dava dışı .. .'in itiraz anında itiraza dayanak yaptığı markaların sahibi veya inhisari lisans alanı olmadığı, İtirazın bu hukuki noksan nedeniyle reddedilmesi gerektiği belirtilmişse de, dava dışı ... itiraz tarihi olan 14.09.2009'da markayı dava dışı şirkete devretmiş ise de, ancak bu devir marka siciline 25.09.2009'da kaydedildiği için, marka siciline göre dava dışı ... redde mesnet markaların itiraz tarihinde sahibi olduğundan dolayı 556 sayılı KHK'nın 35. maddesinde belirtilen ilgili sıfatına sahiptir. Kaldı ki dava dışı ... itirazında, redde mesnet markaları için yurt içinde ve yurt dışında önemli yatırımlar yapmış olduğunu ve logoyu da kullandığım ileri sürerek davacı başvuru sunun kötü niyetli olduğunu ve 556 sayılı KHK'nın 811-b, 8/3 ve 9/1-b maddelerine dayanarak reddedilmesi gerektiğini bildirmiştir. Zira
|
anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı marka tescil başvurusu nun Resmi Marka Bülteni'nde yayımlanması üzerine gerçekleşen dava dışı .. .'in itiraz anında itiraza dayanak yaptığı markaların sahibi veya inhisari lisans alanı olmadığı, İtirazın bu hukuki noksan nedeniyle reddedilmesi gerektiği belirtilmişse de, dava dışı ... itiraz tarihi olan 14.09.2009'da markayı dava dışı şirkete devretmiş ise de, ancak bu devir marka siciline 25.09.2009'da kaydedildiği için, marka siciline göre dava dışı ... redde mesnet markaların itiraz tarihinde sahibi olduğundan dolayı 556 sayılı KHK'nın 35. maddesinde belirtilen ilgili sıfatına sahiptir. Kaldı ki dava dışı ... itirazında, redde mesnet markaları için yurt içinde ve yurt dışında önemli yatırımlar yapmış olduğunu ve logoyu da kullandığım ileri sürerek davacı başvuru sunun kötü niyetli olduğunu ve 556 sayılı KHK'nın 811-b, 8/3 ve 9/1-b maddelerine dayanarak reddedilmesi gerektiğini bildirmiştir. Zira 556 sayılı KHK'nın 8. madde sine dayanılarak itirazda bulunabilecek ilgililer arasında, daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler sayılmıştır. Buna karşılık, 7. maddeye aykırılık ile kötü niyetli tescil sebebiyle iti razda bulunabilecek ilgililer, bir markanın tescil edilmemesinde menfaati bulunan veya diğer bir ifade ile marka tescilinden menfaat kaybına uğrayab ilecek bütün kişilerdir. Bu bakımdan da itiraz eden dava dışı ... ilgili olup, davacı marka başvu rusuna itiraz hakkına sahiptir. Dava dışı P ... Ltd. Şti. de redde mesnet markaları 05.04.2010 tarihinde davalı şirkete devretmiş ve sicile 05.07.2010 tarihinde tescil edilmiş olup, dava dışı .. .'in 2424 Yasaman/Yasaman yapmış olduğu İtirazın markalar arasında benzerlik ve karıştırma ihtimali olmadığı gerekçesiyle reddedildiğine dair 09.07.2010 tarihli TPE yazısı davalı şirkete tebliğ edilmemiştir. Ancak davalı şirket sicildeki marka sahibi olarak 10.08.201 O tarihinde marka yayınma İtirazın yeniden incelenmesine ilişkin ek dilekçe adı altındaki itiraz dilekçesini dava lı TPE'ye sunmuş, bu itiraz bakımından Ol. 09.201 O tarihinde itiraz ücreti yatınlmadığından TPE tarafından İtirazın yapılmamış sayılmasına karar ve rilmiştir. Ardından davalı şirket tarafından 11.10.2010 tarihinde yeniden dilekçe vermiş, bu kez TPE tarafından 08.11.2010 tarihinde, itiraz süresi içerisinde yapıl madığından İtirazın yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Ancak sonrasında TPE tarafından 09.07.20 10 tarihli ret kararının 5584 sayılı Posta Kanunu çerçeve sinde tebligatının yapılmadığı tespit edilmek suretiyle, karara İtirazın yeniden görü şülmesi için dosyanın YİDK'ye sevkine karar verilmiştir. Gerçekten de, dava dışı ... tarafından yapılan İtirazın TPE'ce reddedildiğine dair 09.07.2010 tarihli karar davalı şirkete tebliğ edilmediğinden, ancak davalı şirket bu karara karşı yeniden incelen mesi için davalı TPE'ye 10.08.20ıO tarihinde başvurmuş olup, davalı şirketin bu kararı 10.08.2010 tarihinde öğrenmiş sayıldığının kabul edilmesi gerekir. Davalı şirketin Enstitü tarafından alınan karardan zarar gören kişi olduğu, kararı öğrendiği gün süresinde itiraz ettiği, ıı.ı 0.20 ı O tarihinde marka yayınma i tirazın yeniden incelenmesine ilişkin dilekçesini sunup, harcını da ret kararını öğrenme tarihinden itibaren süresi içinde 08.ı 0.20 ı O tarihinde yatırdığına dair dekontunu eklediğinden, TPE kararını öğrendi ği tarih olan ı 0.08.201 O esas alındığında hem 556 sayılı KHK'nin 49. maddesi hem de benzer düzenlemeler içeren Yönetme lik'in 36. mad desi gereğince Enstitü kararlarına itiraz süresi olan iki ay içerisinde itirazda bulun muş olduğunun kabulü gerekir. Özellikle belirtmek gerekir ki, süresi içerisinde yatırdığı itiraz harcının dekontunu dahi 10.08.2010 tarihinden itibaren 2 aylık itiraz süresinin son günü hafta sonuna rastladığından takip eden ilk iş günü olan (süresin de), ıı.ı0.2010 tarihinde sunrnuştur. Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. KARARA iTiRAZLARlN iNCELENMESi MADDE 2ı: (ı) Şekli eksiklik içermeyen itirazlar, Kurul tarafından incelenir. (2) Kurul, taraflardan itirazlara ilişkin görüşlerini süresi içinde bildirmelerini ister. Kurum gerekli gördüğü takdirde taraflardan ek bilgi ve belge sunmalarım isteyebilir. istenilen ek bilgi ve belgelerin veya görüşlerin süresinde Kuruma sunulmaması halinde itiraz, mev cut bilgi ve belgeler kapsammda değerlendirilir. (3) Kurul, ı 9'uncu maddenin üçüncü fıkrası uyarınca verilen ka rarlara karşı yapılan itirazlarda, gerekli görürse, tarafları ı 9'uncu maddenin dördüncü fıkrasına göre uzlaşma ya teşvik edebilir. (4) Kurul, itiraz hakkında yapacağı inceleme ve değerlendirme sonucunda Kurumun nihai kararını verir. Gerekçe: Maddenin birinci fıkrasında, şekli inceleme sonucund a ilirazın incelenebilir ni telikte olduğunun anlaşılması halinde Kurulun, ilirazın incelenmesi işlemlerini başlataeağı hükme bağlanmıştır. Karara itirazlar, Yeniden İnceleme ve Değerlen dirme Dairesi tarafindan şekli incelemesi yapıldıktan sonra esasa ilişkin inceleme Kurul tarafindan yapılacaktır. Maddenin ikincifıkrasında taraflardan ek bilgi ve belge sunmalarının istenebi leceği, itiraz/ara ilişkin taraflardan görüş talep edilebileceği, görüşlerin veya iste nilen ek bilgi ve belgelerin süresinde Enstitüye sunulmaması halinde ise ilirazın mevcut bilgi ve belgeler kapsamında değerlendirileceği hükme bağlanmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasında, 19 'uncu maddenin üçüncü fıkrası uyarınca veri len kararlara karşı yapılan itiraz/arda, Kurulun gerekli görmesi halinde tarafları 19'uncu maddenin dördündü fıkrasına göre uzlaşmaya teşvik edebileceği hükme bağlanmıştır. Maddenin dördüncü fıkrasında ise Kurul tarafindan itiraz hakkında yapılacak inceleme ve değerlendirme neticesind e, Enstitünün nihai kararını vereceği düzen lenmiştir. Uluslararası Düzenlemeler: 201711001 s. AB Markası Tüzüğü m. 70-71. 201711001 s. AB Marka Tüzüğü'ne ilavede bulunan 2018/625 sayılı Yetki Devrine Dayanan Komisyon Tüzüğü m.27 vd. 2426 Yasaman/Yasaman BİBLİYOGRA FYA AKER Yeşim Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararla rına Karşı Başvuruiabi/ecek Hukuki Yollar, Ankara 2021. ÇAGLAR Hayrettinl YILDIZ Burçakl İMİRLİOGL U Dilek KAYHAN Fahrettin PLAN Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, Ankara 2019. "Türk Patent Kurumu 'nun Marka Hak kının Tescili Sürecinde Aldığı Kararların iptali Davası", FMR, 200314, s.25-50. I. İTiRAZlN VE İTİRAZA KARŞI GÖRÜŞLERiN İNCELENMESİ Il. İTİRAZA İLİŞKİN KARAR VERİLMESİ III. KARARA KARŞI İPTAL DA V ASI AÇlLMASI IV. MADDE İLE İLGİLİ YARGIT AY KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. iliRAZlN VE iliRAZA KARŞI GÖRÜŞLERiN iNCELENMESi Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından marka tescil başvurusunun reddi veya SMK m. 18 kapsamında yapılmış olan itirazların reddi kararla rından zarar gören kişilerin bu kararlara karşı kararın bildirim tarihinden iki ay içerisinde m.20 kapsamında itiraz etmeleri halinde, itirazlar Yeni den İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) tarafından değerlendi rilmektedir. Taraflarca itiraz edilmediği sürece YİDK'n ın re'sen kararları denetleme yetkisi bulunmamaktadır. Bunun gibi, marka başvurusu kabul edilmiş veya vaki itirazlar sonucu marka tescil edilmiş ise, Kurumun re'sen hareket ede rek marka üzerinde bir tasarrufta bulunması mümkün değildir1. Böyle bir durumda Kurum taraf ından yapılacak terkin işlemi yok hükrnündedir 2• Ku rum, tescil işlemini gerçekleştirdikten sonra işlemi hatalı olarak yaptığını tespit etse yahut da tescil edilen bir marka ile ilgili olarak kendisine itirazda bulunutursa dahi, markayı terkin edemez. Keza Yargıtay 'a
|
iNCELENMESi Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından marka tescil başvurusunun reddi veya SMK m. 18 kapsamında yapılmış olan itirazların reddi kararla rından zarar gören kişilerin bu kararlara karşı kararın bildirim tarihinden iki ay içerisinde m.20 kapsamında itiraz etmeleri halinde, itirazlar Yeni den İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) tarafından değerlendi rilmektedir. Taraflarca itiraz edilmediği sürece YİDK'n ın re'sen kararları denetleme yetkisi bulunmamaktadır. Bunun gibi, marka başvurusu kabul edilmiş veya vaki itirazlar sonucu marka tescil edilmiş ise, Kurumun re'sen hareket ede rek marka üzerinde bir tasarrufta bulunması mümkün değildir1. Böyle bir durumda Kurum taraf ından yapılacak terkin işlemi yok hükrnündedir 2• Ku rum, tescil işlemini gerçekleştirdikten sonra işlemi hatalı olarak yaptığını tespit etse yahut da tescil edilen bir marka ile ilgili olarak kendisine itirazda bulunutursa dahi, markayı terkin edemez. Keza Yargıtay 'a göre de Kurum, tescil edilmiş bir marka statüsünü kazanmış olan markalar üzerinde yeniden inceleme yaparak o markanın hukukunu ihlal edecek şekilde karar alamaz. Bu şekilde kesinleşmiş ve tescil edilmiş bir markanın, her ne sebep olursa olsun mevcut yasal düzenlemeye göre tescili yapan kuruluşça re'sen iptali Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hüküm5üzlük Davaları, 2002, 5.139. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, 5.127 vd. Madde 21-Karara itiraz/ann incelenmesi 2427 ve terkini mümkün değildir3• Yargıtay ll. Hukuk Dairesi'nin 7.6.1999 tarih li kararına göre; Kurum, itiraz üzerine verdiği olumlu, olumsuz ya da kısmen olumlu kısmen olumsuz karardan taraflardan birinin başvurusu üzerine ya da re'sen dönemez; karar, ancak açılacak bir davada verilecek hükme istinaden düzeltilebilir4• Usulsüz vazgeçme, terkin hallerinde de Kurum'un re'sen terkin yetkisi bulunmamaktadır. Bu bağlamda, şirket markasının, şirketi temsile yetkili müdürü tarafından, ortaklar kurulu kararı olmaksızın usulsüz vazgeçme beyanı ile terkin ettirilerek başka bir şirket adına tescil ettirilmesi örneğinde olduğu gibi, Kurum vazgeçmenin usulsüz olduğunu aniasa dahi vazgeçme ve terkin işlemlerini kendisi yapamaz5• Kurumun bunun gibi hata lı bir işlemin varlığında 26. maddeye dayanarak hükümsüzlük davası açma hakkı olup olmadığı ise tartışmalıdır 6• Kurul tarafından esasa ilişkin inceleme öncesinde Daire tarafından şekli eksiklik olup olmadığı incelenir. Şekli eksikliğin olmadığının tespiti halinde Kurul tarafından esasa ilişkin incelemeye geçilir. Kurul, YİDD Başkanı ve itiraza konu kararda görevli bulunmayan en az iki uzman üyeden oluşur. İtirazların üyelere dağıtımı, daire başkanının belirlediği yöntem çerçevesin de itiraza konu kararın alındığı daire, ait olduğu alan ve üyelerin uzmanlık alanı da dikkate alınarak gerçekleştirilir (TÜRKPATENT YİDD Kurulları Yön. m.5/l, 3f. 4 sayılı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, ilişkili Kurum ve Kuru luşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkan lığı Karamamesi 8 m.375/2'de de yeniden incelenmesi ve değerlendirilmesi talep edilen konuda kararların, Daire Başkanı başkanlığında, yeniden incele nip değerlendirme yapılacak konuda uzman olan ve itiraza konu Kurum kararında görevli bulunmayan en az iki uzman üyenin katılımı ile oluşturu lan Kurul taraf ından alınacağı düzenlenmiştir. Kurul, taraflardan itirazlara ilişkin görüşlerini süresi içinde bildirmeleri ni ister. Bu bağlamda Kurul, itirazlara ilişkin görüşlerini bildirmesi için ta- Yarg. ll. HO. 2000/226 E. 2000/ll96 K. 10.02.2000 tarihli. Bkz. "Route 66" kararı, karar no.21/1; Yarg. ll. HO. 2000/2756 E. 2000/3680 K. 01.05.2000 tarihli. Bkz. "1907" kararı, karar no.21/2. Yarg. ll. HO. 1999/3102 E. 1999/4861 K. 07.06.1999 tarihli; Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Huku ku, 2012, §24, no.35. Yarg. ll. HO. 2012/3607 E. 2013/17784 K. 08.10.2013 tarihli; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, 5.128. Ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m.26-27'ye ilişkin açıklamalar. R.G. 12.05.2017, 30064. RG. 15.07.2018, 30479. 2428 Yasaman/Yasaman raftara bir aylık süre verir. Kurum gerekli gördüğü takdirde taraflardan bir aylık süre içerisinde ek bilgi ve belge sunmalarını da isteyebilir. Bu süre içinde istenilen ek bilgi ve belgelerin veya görüşlerin süresinde Kuruma sunulmaması halinde itiraz, mevcut bilgi ve belgeler kapsamında değerlendi rilir (Uygulama Yön. m.31/4). İtiraz hakkında karar verilene kadar taraflar ileri sürdükleri görüş, iddia ve gerekçeleri desteklemek amacıyla ek bilgi ve belge sunabilir. Karara iti raz süresi sona erdikten sonra itiraz gerekçeleri değiştirilemez ve yeni ge rekçeler eklenemez (Uygulama Yön. m.31/5-6). Kurul, itirazları incelerken taleple ve gerekçeyle bağlıdır. Ancak önemli ve ağır usul hataları ile itiraza konu kararı veren dairenin resen incelemesi gereken hususları, taleple ve gerekçeyle bağlı olmaksızın, resen dikkate ala bilir (TÜRKP ATENT YİDD Kurulları Yön. m.6/2). Yayıma itirazlarda olduğu gibi karara itirazlar bakımından da, başvuru nun veya İtirazın reddine karşı itirazların incelenmesi aşamasında uzlaşma imkanı getirilmiştir. Buna göre Kurul tarafları uzlaşmaya davet edebilir (SMK m.21/3). Uzlaşma aşamasında SMK Yönetmeliği'nin 32. maddesi ile 6325 sayılı Huk uk Uyuşma zlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nda öngörülen usul takip edilir. Ayrıca, SMK Yönetmeliği'nin 33. maddesi uyarınca, yayı ma itirazlarda olduğu gibi karara itirazlarda da, Kurum tarafından itiraz hak kında karar verilmeden önce İtirazın geri çekilmesi mümkündür 9• ll. iTiRAZ HAKKINDA KARAR VERiLMESi İtiraz, itiraza ilişkin görüş ve varsa ek belge ve bilgiler ışığında, isteni len ek bilgi ve belgelerin veya görüşlerin zamanında sunulmaması halinde mevcut bilgi ve belgeler ışığında Yeniden İnceleme ve Değerlendir me Kuru lu Kurumun nihai kararını verir (SMK m.21/4)10• Kararlar, toplantıya katı lanların salt çoğunluğuyla alınır. Oyların eşit olması halinde Kurul Başkanı nın oyunu kullandığı yönde karar tesis edilir (TÜRKP ATENT YİDD Kurul- Ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m. 19'a ilişkin açıklamalar. 10 Bununla birlikte, Kurul, şekli yönden eksiklik içermeyen bir itirazla ilgili olarak uyuşmazlığı kendisi sonland ıracak şekilde nihai karar verebileceği gibi, esas hakkında sağlıklı ve eksiksiz bir inceleme ve değerlendirme yapılmasını engelleyen ya da nihai karar verilmesini ve uyuşmazlığın çözüme kavuş turulması nı ciddi derecede etkileyen bir usul hatası veya eksiklik bulunması durumun da, gerekçe lerini belirtmek suretiyle dos yanın ilk kararı veren birime gönderilmesine de karar verebilir. (TÜRKPATENT YiDD Kurulları Yönetmeliği m. 6/4). Madde 21-Karara itiraz/ann incelenmesi 2429 lan Yön. m.7). Kanun ve Yönetmelikte kararın içeriği belirtilmemiş olmakla birlikte, gerekçeli olması gerekir. Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu'nun itiraz hakkındaki kara rı kesindir. Bu karara karşı Kurum nezdinde tekrar itiraz edilemez. Buna karşın, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Kurulları Yönetme liği m.8/1 uyarınca, YİDD Kurul kararının tarafı olan kişiler, gerekçelerini yazılı olarak belirtmek suretiyle karardaki maddi hataların düzeltilmesini isteyebilir. Kurul, herhangi bir talep olmaksızın maddi hata tespit etmesi halinde, maddi hataları resen düzeltir11• Yeniden İnceleme ve Değerlendir me Kurulu'nun kararı idari bir karar dır. Kurum, 4 sayılı Cumhurbaşkan lığı Karamamesinde belirtilmeyen hal lerde özel hukuk hükümlerine tabi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na bağlı, özel bütçeli bir kamu kuruluşudur (4 sayılı Kararname m. 358). Kararna me' deki bu tanımı itibariyle, Kurum, bir hizmet yerinden yönetim kuruluşu dur. Bu sebeple
|
Yönetmelikte kararın içeriği belirtilmemiş olmakla birlikte, gerekçeli olması gerekir. Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu'nun itiraz hakkındaki kara rı kesindir. Bu karara karşı Kurum nezdinde tekrar itiraz edilemez. Buna karşın, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Kurulları Yönetme liği m.8/1 uyarınca, YİDD Kurul kararının tarafı olan kişiler, gerekçelerini yazılı olarak belirtmek suretiyle karardaki maddi hataların düzeltilmesini isteyebilir. Kurul, herhangi bir talep olmaksızın maddi hata tespit etmesi halinde, maddi hataları resen düzeltir11• Yeniden İnceleme ve Değerlendir me Kurulu'nun kararı idari bir karar dır. Kurum, 4 sayılı Cumhurbaşkan lığı Karamamesinde belirtilmeyen hal lerde özel hukuk hükümlerine tabi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na bağlı, özel bütçeli bir kamu kuruluşudur (4 sayılı Kararname m. 358). Kararna me' deki bu tanımı itibariyle, Kurum, bir hizmet yerinden yönetim kuruluşu dur. Bu sebeple Bakanlık ile Kurum arasındaki ilişki "idari vesayet" ilişkisi dir. TÜRKPATE NT'in tek yanlı ve kamu gücüne dayanarak verdiği karar lar, organik ve işlevsel açıdan "bireysel idari karar" niteliğind edir12• Yeniden İnceleme ve Değerlendir me Kurulu itiraz sebepleri çerçevesin de incelemesini yapar ve kararını verir. Bununla birlikte, karara etki edecek bir konunun varlığı halinde Kurul, bu konunun bekletici mesele yapılmasına karar verebilir (TÜRKP ATENT YİDD Kurulları Yön. m.6/2). Nitekim i tira za dayanak gösterilen markanın, itiraz edilen marka sahibi tarafından mah kemeden hükümsüzlüğü veya iptalinin talep edilmesi mümkündür. Bu şekil de mahkemeye başvurulması halinde, YİDK'nın bu mahkeme kararını bek letici mesele yapması söz konusu olacaktır. Bu hususta ABAD içtihatları uyarınca, hükümsüzlük veya iptal davası İtirazın yapılmasın dan sonra açılmış olsa da itiraz sürecinin durmasına neden olabilir. Keza, itiraza dayanak gösterilen önceki marka mahkemece hüküm süz kılınır veya iptal edilir ise, bu itiraz amaçsız/konusuz kalır13• Bununla 11 Maddi bir hatanın düzeltilmesi niteliğinde olmayıp ilk kararın kapsamını genişletecek nitelikteki kararlar, nihai karar verildikten sonra oluşturulduğundan iptaline karar verilmektedir. Yarg. ll. HD. 2013/7769 E. 2013/22728 K. 12.12.2013 tarihli. Bkz. "Diversey" kararı, karar no.21/3. 12 Fahrettin KAYHAN, Türk Patent Enstitüsü'nün Marka Hakkının Tescili Sürecinde Aldığı Kararların iptali Davası, s.28 vd. 13 CJEU T-556/12, Royalton Overseas Ltd. v. OHIM S.C. Romarose lnvest Sri, 25.11.2014, par.40; T- 162/18, Beko plc. v. EUIPO-Acer Ine., 14.02.2019, par.42. 2430 Yasaman/Yasaman birlikte, AB Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) Temyiz Kurulu'nun bekletici mesele yapma konusunda geniş takdir yetkisi bulunmaktadır. Dolayısı ile bekletici mesele yapıp yapmamak Temyiz Kurulu için bir opsiyon olup, itiraz prosedüründe taraflardan birinin talep etmesi halinde otomatik olarak bekletici mesele yapılmasına karar verilmemektedir14• Öte yandan, bekletici mesele yapılması hususunda bir talep olması halinde bunun değerlendirilme si gerekmektedir. Bu hususta hiçbir değerlendir me yapılmaksızın itiraz hak kında karar verilmesi hatalı bulunmaktadır. Bu bakımdan, bekletici mesele konusunda EDIPO'nun geniş takdir yetkisi bulunmakta ise de, bu takdir yetkisini yapacağı belirli bir değerlendir me sonucunda vereceği karar ile kullanmalıdır. Nitekim AB içtihatları uyarınca, itiraz hakkında karıştırma ihtimali olup olmadığının değerlendirme sinin bekletici mesele konusundaki değerlendirmeden sonra yapılması gerekmek tedir15• Paralel bir yargılamanın sonucunun itiraz kararına etki etmeyeceği du rumlarda bu yargılamaların bekletici mesele yapılmasına gerek bulunma maktadır. Bu örneğin, İtirazın yargılamaya konu olmayan bir başka önceki hakimarka nedeniyle kabul edileceği durumda söz konusu olur. Bir başka örnek de, İtirazın, işaretler arasında benzerlik olmadığı nedeni ile zaten red dedileceği durumdur1 6• EUIPO Temyiz Kurulu'nun bekletici mesele yapıp yapınama konusunda tarafların menfaatlerini göz önünde bulundurması gerekmekte ve bekletici mesele yapıp yapınama kararının çatışan menf aatlerin dengelenmesi suretiy le verilmesi gerekmektedir. Dolayısı ile paralel bir yargılama olsa dahi, Temyiz Kurulu'nun söz konusu menfaatlerin tartılması sonucunda bekletici mesele yapılmayacağına karar vermesi mümkündür1 7• Söz konusu menfaat ler arasında bir denge kurarken Temyiz Kurulu, diğer hususların yanı sıra, paralel yargılamanın potansiyel olarak itiraz sürecine etkisi olabilecek bir karar ile sonuç lanma ihtimalini ve eğer bu değerlendir me sonucunda bu ih- 14 CJEU T-556/12, Royalton Overseas Ltd. v. OHIM S. C. Romarose lnvest Sri, 25.11 .2014, par.30. 15 CJEU T-572/15, Aldi GmbH v. EUIPO-Pierre-Andre Rouard, 08.09.2017, par.20-30. 16 CJEU T-84/19, T-88/19 -T-98/19, Cinkciarz.pl sp. z o.o v. EUIPO -Mastercard International Ine., 28.05.2020, par.49. 17 CJEU T-556/12, Royalton Overseas Ltd. v. OHIM S.C. Romarose lnvest Sri, 25.11.2014, par.33-34. Anılan bu kararda, başvuran tarafından itiraz sahibine ait markanın hükümsüzlük kılınması talepli dava açıldığı belirtilerek bu davanın bekletici mesele yapılması yönündeki talep EUIPO Temyiz Ku rulu tarafından reddedilmiş; ancak ret gerekçeleri AB Genel Mahkemesi tarafından doğru bulun mamıştır. Aynı yönde bkz. CJEU T-544/14, Societe des produits Nestle SAv. OHIM -Terapia SA, 12.11.2015. Madde 21 -Karara itiraz/ann incelenmesi 2431 timalin düşük olduğu sonucuna varılırsa, tarafların menfaatlerinin denge lenmesinin itiraz edenin itiraz safhasında bir karar elde etmekteki haklı men faatİ lehine olup olmadığı ihtimalini değerlendirmesi gerekmektedir1 8• Buna karşın, itiraza dayanak gösterilen önceki markanın geçerliliğini tehlikeye düşürecek paralel yargılamaların sonucu/akıbeti hakkında belirsizlik olması halinde, bu yargılamanın sonucunu beklemeden itiraz sürecini devam ettir mek, prensip olarak, önceki marka sahibinin lehine bir durum yaratmamak tadır; keza itiraz sonucunda sonraki markanın tescili reddedilse bile, önceki marka hükümsüz kılındıktan sonra sonraki markanın tekrar tescili için baş vurulmasında bir engel bulunmamaktadır1 9• EUIPO tarafından bekletici mesele yapılıp yapılmayacağı hususunda geniş takdir yetkisi bulunmakta ise de, bu durum verilen kararın AB Mah kemeleri tarafından yerinde olup olmayacağı hususunda bir inceleme yapıl mayacağı anlamına gelmemektedir. AB Mahkemeleri tarafından EUIPO Temyiz Kurulu'nun bekletici mesele yapma veya yapınama kararları nın incelenmesinde, Temyiz Kurulu tarafından değerlendirmeye alınan delillerin Kurul nezdindeki itirazı durdurma, yani davayı bekletici mesele yapmanın gerekli olduğu veya olmadığı sonucuna varmaya olanak sağlayıp sağlamadı ğının incelenmesi gerekmektedir. Temyiz Kurulu'nun, tarafların menfaatle rinin dengelenmesi ile ilgili vardığı sonucun, vakıaların hatalı hukuki değer lendirmesine veya kesin olmayan vakıalara dayandığı veya tarafların dururn larını her bakımdan değerlendirmeye almadığı hallerde değerlendirme hatası yaptığı kabul edilmektedir 20• Hükümsüzlük davalarının yanı sıra, marka tescil başvurularına yapılan ve/veya bu başvurular ile ilgili kararlara karşı yapılan itirazlar sürecinde itiraza dayanak gösterilen markalara karşı iptal davası açılmış ise, bu du rumda da söz konusu davaların itiraz sürecinde bekletici mesele yapılması mümkündür. Keza önceki marka iptal edilirse, itiraz konusuz kalacaktır 21• Buna karşın, bir markaya dayanıla rak yapılan ve halen devam eden itiraz süreci hiçbir şekilde bu markanın iptali talepli sürecin işlemesini etkileme- 18 CJEU T-84/19, T-88/19-T-98/19, Cinkciarz.pl sp. z o.o v. EUIPO -Mastercard International Ine., 28.05.2020, par.Sl. 19 CJEU T-556/12, Royalton Overseas Ltd. v. OHIM S. C. Romarose lnvest Sri, 25.11.2014, par.41, SO. 20 CJEU T-84/19, T-88/19 -T-98/19, Cinkciarz.pl sp. z o.o v. EUIPO -Mastercard International Ine., 28.05.2020, par.53-54.
|
bakımdan değerlendirmeye almadığı hallerde değerlendirme hatası yaptığı kabul edilmektedir 20• Hükümsüzlük davalarının yanı sıra, marka tescil başvurularına yapılan ve/veya bu başvurular ile ilgili kararlara karşı yapılan itirazlar sürecinde itiraza dayanak gösterilen markalara karşı iptal davası açılmış ise, bu du rumda da söz konusu davaların itiraz sürecinde bekletici mesele yapılması mümkündür. Keza önceki marka iptal edilirse, itiraz konusuz kalacaktır 21• Buna karşın, bir markaya dayanıla rak yapılan ve halen devam eden itiraz süreci hiçbir şekilde bu markanın iptali talepli sürecin işlemesini etkileme- 18 CJEU T-84/19, T-88/19-T-98/19, Cinkciarz.pl sp. z o.o v. EUIPO -Mastercard International Ine., 28.05.2020, par.Sl. 19 CJEU T-556/12, Royalton Overseas Ltd. v. OHIM S. C. Romarose lnvest Sri, 25.11.2014, par.41, SO. 20 CJEU T-84/19, T-88/19 -T-98/19, Cinkciarz.pl sp. z o.o v. EUIPO -Mastercard International Ine., 28.05.2020, par.53-54. 21 CJEU T-27/09, Stella Kunststofftechnik v. OHIM-Stella Pack, 10.12.2009, par.38. 2432 Yasaman/Y asaman mektedir. İtiraz ve iptal süreçleri birbirinden farklı ve bağımsız süreçlerdir. iptali talep edilen markaya dayalı itiraz yapılmış ve bu süreç devam etmekte olsa da, iptal talebi bunlardan bağımsız olarak ele alınmaktad ır. Dolayısı ile kullanmama nedeni ile iptal talepli başvuru olanağı, iptali istenen markanın dahil olduğu herhangi bir itiraz sürecinden bağımsızdır. Bu bakımdan, AB Genel Mahkemesi önüne gelen bir olayda, EUIPO Temyiz Dairesi'nin, üçüncü kişinin marka başvurusuna itiraz eden, ancak sonrasında başvuru sahibi tarafından iptali talep edilen markanın sahibi tarafından ileri sürülen, iptali talep edilen markaya dayalı itiraz süreci söz konusu olduğundan iptal talebinin kabul edilmemesi gerektiği veya itiraz sürecinde nihai karar verile ne kadar iptal sürecinin bu itiraz sürecini bekletici mesele yapması gerektiği yönündeki itirazını kabul etmemesi doğru bulunmuştur. İtirazdan sonra yapı lan iptal talebi olsa olsa itiraz sürecinin durmasına neden olabilir. Keza ön ceki marka iptal edilir ise, itiraz süreci konusuz kalacaktır 22• Bununla birlikte, hükümsüzlük kararı hükürnsüz kılınan markanın baş vuru tarihinden itibaren etkili olmakta, dolayısı ile söz konusu markaya SMK ile sağlanan koruma hiç doğmamış sayılmakta iken, iptal kararı iptal talebinin sunulduğu (10.01.2024 tarihine kadar Mahkemeye, bu tarihten sonra TÜRKPATE NT'e) tarihten itibaren etkilidir. Talep halinde iptal halle rinin daha önceki bir tarihte doğmuş olması halinde iptal kararının bu tarih ten itibaren etkili olacağına karar verilebilir (SMK m.27/1-2). Bu durumda, hükümsüzlük kararından farklı olarak iptal kararları geriye dönük değil, ileriye dönük sonuç doğurmakta olduğundan bu iptal davalarının YİDD tara fından bekletici mesele yapılmasında gerek olup olmadığı sorusu gündeme gelmektedir. Bu hususta Aker, AB Genel Mahkem esi'nin 2019 tarihli bir kararına23 da atıf yapmak suretiyle, taraflar arasındaki menfaat dengesi göze tilerek her somut olayın özelliğine göre markanın iptali kararının etkisinin geçmişe etkili olacağı bir hal söz konusu ise, YİDD'nin markanın iptali tale binin sonucunu beklernesi gerektiğini belirtmektedir 24• Söz konusu AB Genel Mahkem esi'nin 2019 tarihli kararına konu olay da, Beko, 6 Aralık 2007 tarihinde 7, 9 ve ll. sınıflarda "ALTUS" ibaresinin AB Markası olarak tescili için başvuruda bulunmuş, başvurunun yayımlan- 22 CJEU T-27 /09, Stella Kunststofftechnik v. O HIM-Stella Pack, 10.12.20 09, par.24, 32, 37-38. 23 CJEU T-162/18, Beko plc. v. EUIPO-Acer Ine., 14.02.2019. 24 Yeşim AKER, Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararlarına Karşı Başvuruiabi lecek Hukuki Yollar, s.162-163. Madde 21-Karara itirazlarm incelenmesi 2433 masından sonra Acer, 22 adet önceki tarihli "Altos" markasına dayanarak iltibas gerekçesi ile ll Kasım 2008 tarihinde başvuroya itiraz etmiştir. EUIPO İtiraz Birimi 27 Haziran 2013 tarihli kararı ile, itiraz edene ait önce ki Malta ve Slovenya'da tescilli "Altos" markaları nedeni ile itirazı kısmen kabul etmiştir. Başvuran, 27 Ağustos 2013 tarihinde bu karara karşı itiraz etmiş ve 25 Ekim 2013 tarihinde sunduğu dilekçede itiraz sürecinin durdu rolmasını talep etmiş, bu talebine istinaden itiraz edene ait Slovenya ve Mal ta' da tescilli olan önceki tarihli markaların iptaline dair açmış olduğu davayı ileri sürmüştür. 19 Haziran 2014 tarihli Lübliana Mahkemesi kararı ile, Acer'e ait Slovenya'da tescilli marka kullanmama nedeni ile ı2 Temmuz 2014 tarihi itibariyle iptal edilmiştir. Aynı şekilde, 15 Temmuz 20ı4 tarihli Malta Mahkemesi kararı ile de, Acer'in Malta'da tescilli markası kullanma ma nedeniyle 24 Şubat 2008 tarihi itibariyle iptal edilmiştir. 3 ı Ağustos 20 ı 5 tarihli karar ile EUIPO Temyiz Dairesi, süreç içerisin de her iki önceki markanın da iptal edildiği gerekçesi ile İtiraz Biriminin kararını iptal etmiş ve dosyayı İtirazın diğer önceki markalara dayalı olarak incelenmesi için İtiraz Birimine geri yollamıştır. 2 Eylül 20 ı 6 tarihinde, İtiraz Birimi, başvuroya konu marka ile önceki Slovak "Altos" markası ara sında karıştırma ihtimali bulunduğu gerekçesi ile itirazı kısmen kabul etmiş tir. Başvuru sahibi, 2 Kasım 2016 tarihinde bu karara da itiraz etmiş ve 3 Ocak 20 ı 7 tarihli dilekçesi ile itiraz sürecinin durdurolmas ını talep etmiştir. Buna gerekçe olarak da, Acer' e ait Slovak markasının iptali için dava açma yı planladığını belirtmiştir. ı 1 Mayıs 20ı 7 tarihinde başvuru sahibi Temyiz Kurulu'na 4 Nisan 20ı7 tarihinde açtığı iptal davasına ilişkin belgeleri sun muştur (2 Mart 20ı8 tarihinde, ilgili mahkeme tarafından Acer'e ait Slovak markasının 4 Nisan 20ı 7 tarihi itibariyle kullanılınama nedeniyle iptaline karar verilmiştir). 13 Aralık 20 ı 7 tarihinde, EUIPO Temyiz Dairesi, bekletic i mesele ya pılması talebini reddetmiş, başvuru konusu marka ile önceki tarihli Slovak markası arasında karıştırma ihtimali bulunduğunu kabul etmiş ve itiraza dayanak yapılan diğer önceki tarihli markaların farklı bir sonuçla neticelen meyeceğini belirterek, 2 Eylül 20ı6 tarihli İtiraz Birimi'nin kararını doğru bularak başvuru sahibinin itirazını reddetmiştir. Temyiz Kurulu, genel kural olarak, itiraz sürecinde bekletici mesele ya pılma hususunun, "karar tarihinde" itiraza dayanak önceki markanın mevcu diyetinin şüpheli olması halinde değerlendirilmesi gerektiği görüşündedir. Bununla birlikte, Temyiz Kurulu'na göre, önceki Slovak markasına karşı 2434 Yasaman/Yasaman derdest iptal davası, ancak itiraz süreci bakımından önceki markanın hukuki etkisine tesir edebileceği durumlarda bekletici mesele yapılabilir. Temyiz Kurulu, oysa somut olayda, önceki Slovak markası "tescil başvurusuna konu markanın yayımı" esnasında beş yıldan az bir süredir tescilli olduğundan, dolayısı ile o zamanda kullanım ispatı talebine tabi olmadığından, önceki Slovak markasına karşı iptal davasının başarılı olması ihtimalinde dahi, baş vuru konusu markaya karşı itiraza gerekçe teşkil edemeyeceğine dair hiçbir durum olmadığını belirtmiştir. Ne var ki bu değerlendirmeler AB Genel Mahkemesi tarafından yerinde bulunmamıştır. Keza Mahkemeye göre, davaya konu markanın tescil başvu rusunun yayımlanması esnasında itiraza dayanak önceki markanın geçerli bir marka olması, itiraz süreci bakımından, itiraz sürecinde önceki markaya karşı açılmış olan iptal davasını mevzu dışı bırakmamakt adır. Zira, itiraza dayanak gösterilen önceki
|
önceki Slovak markasına karşı 2434 Yasaman/Yasaman derdest iptal davası, ancak itiraz süreci bakımından önceki markanın hukuki etkisine tesir edebileceği durumlarda bekletici mesele yapılabilir. Temyiz Kurulu, oysa somut olayda, önceki Slovak markası "tescil başvurusuna konu markanın yayımı" esnasında beş yıldan az bir süredir tescilli olduğundan, dolayısı ile o zamanda kullanım ispatı talebine tabi olmadığından, önceki Slovak markasına karşı iptal davasının başarılı olması ihtimalinde dahi, baş vuru konusu markaya karşı itiraza gerekçe teşkil edemeyeceğine dair hiçbir durum olmadığını belirtmiştir. Ne var ki bu değerlendirmeler AB Genel Mahkemesi tarafından yerinde bulunmamıştır. Keza Mahkemeye göre, davaya konu markanın tescil başvu rusunun yayımlanması esnasında itiraza dayanak önceki markanın geçerli bir marka olması, itiraz süreci bakımından, itiraz sürecinde önceki markaya karşı açılmış olan iptal davasını mevzu dışı bırakmamakt adır. Zira, itiraza dayanak gösterilen önceki markanın sadece ihtilafa konu markanın tescil başvurusunun yayımı esnasında değil, EDIPO'nun itiraz hakkında karar verdiği esnada da geçerli bir marka olması gerekmekt edie5• Bunun yanında, Temyiz Kurulu'nun, itiraz reddedilir ve başvuru tescil edilir ise, ihtilafa konu markanın tescil başvuru tarihi ile önceki markanın iptal tarihi arasındaki zamanda aynı anda var olduklarından ötürü, bu marka ile önceki marka arasında ihtilafın çıkabileceği yönündeki görüşü de Genel Mahkeme tarafından yerinde bulunmamıştır. Keza markanın sağladığı hak lar, üçüncü kişilere karşı ancak markanın tescil yayım tarihinden itibaren hüküm ifade etmektedir. Dolayısı ile önceki markanın fonksiyonları, bu önceki markanın iptalinden sonra tescil edilen başka bir marka nedeni ile zarar göremez. İtiraz süreci esnasında iptal edilen önceki marka ile başvuru ya konu marka arasında bir ihtilaf çıkamaz, keza başvuroya konu marka ancak itiraz sürecinden sonra tescil edilebilie 6• Bu bakımdan, itirazlardan sonra iptal davasının açılması halinde bu da vaların bekletici mesele yapılabileceği kabul edilmektedir. Bu nedenle, AB içtihatları uyarınca, İtiraz Birimi ve Temyiz Dairesi'nin itirazın sunulduğu tarih ile itiraz hakkında karar verilen tarih arasında meydana gelen şartlarda ki değişikli kleri nazara alması ve önceki markanın geçerli olduğu zaman dilimini bilmesi gerekmektedir. İtiraza dayanak yapılan önceki markaya 25 CJEU T-162/18, Beko plc. v. EUIPO-Aeer Ine., 14.02.2019, par.41. 26 CJEU T-162/18, Beko plc. v. EUIPO-Aeer Ine., 14.02.2019, par.56. Madde 21 - Karara itiraz/ann incelenmesi 2435 karşı açılmış davaların başarı şansını değerlendirmernek değerlendirme hata sı olarak kabul edilmektedir. Bu bakımdan EUIPO Temyiz Dairesi'nin, çatı şan menfaatleri dengelemek amacıyla ilk bakışta anlaşılacak şekilde iptal talebinin başarı ile sonuçlanma olasılığını tespit etmesi gerekmekte ve buna göre bekletici mesele kararı vermesi gerekmektedir 27• Aynı şekilde, tescil başvurusu üzerine Kurum tarafından yapılan ince leme sırasında tescile ilişkin karara etki edecek bir konunun bekletici me sele yapılması da kanaatimizce mümkündür. Nitekim tescil kararına etki edecek nitelikteki bir dava, örneğin başvuruya konu marka ile büyük ölçü de benzer olan bir marka başvurusuna ilişkin görülmekte olan YİDK kararı iptali davası veya böyle bir markanın hükümsüzlük davası, usul ekonomi sinin de bir gereği olarak bekletici mesele yapılabilir. Keza EUIPO da, (C- 48/09 sayılı davaya konu olan) bir lego parçasını temsil eden üç boyutlu bir markanın 40/94 sayılı Yönerge m.7/1-a, m.7/e-ii, iii (SMK'd a karşılığı m.5!1-a, m.5/1-e) uyarınca mutlak ret nedenlerine göre geçersiz bir marka olup hükümsüz kılınması talebi karşısında İptal Birimi incelerneyi durdura rak ABAD önünde görülen ve 40/94 sayılı Yönerge m.7/e-ii hükmünün yorumlanması ile ilgili olan C-299/99 sayılı Philips-Remington kararını bekletici mesele yapmıştır 28• Philips-Remington kararına konu olan uyuş mazlıkta Philips, üç adet dairesel başlığa sahip tıraş makinesinin üç boyut lu temsilinden oluşan bir markayı tescil ettirmiş; sonrasında rakip fırma Remington, Philips'in tescil ettirdiği markaya konu olan tıraş makinesine benzer bir ürün üretmiştir. Bunun üzerine Philips markaya tecavüz davası açmıştır. Görüldüğü üzere EUIPO, bir !ego parçasının üç boyutlu şeklin den oluşan bir markanın tesciline ilişkin hükümsüz lük taleplerini inceler ken, yine bir malın üç boyutlu temsiline ilişkin AB Adalet Divanı nezdinde görülmekte olan bir davayı bekletici mesele yapmıştır. Zira bahse konu karar, itiraz incelemesi kapsamında ele alınan üç boyutlu markaların tesci line etki edecek niteliktedir. lll. KARARA KARŞI iPTAL DAVASI AÇlLMASI 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun'un29 m.15/C hükmü uyarınca, YİDK kararlarına karşı kararın bildirim 27 CJEU T-162/18, Beko plc. v. EUIPO-Acer Ine., 14.02.2019, par.43-44. 28 CJEU C-48/09 P, Lego Juris v. OHIM, 14.09.20 10, par. ll. 29 R.G. 19.11.2003, 25294. 2436 Yasaman/Yasaman tarihinden itibaren iki ay içinde Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mah kemesinde dava açılabilir. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup bu süreden sonra açılan davalar reddedilir3 0• Örneğin Yargıtay kararına konu bir olayda, davacı "ENDAŞ+şekil" ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, davalı şirketin ise "EMDAŞ" ibareli markasını gerekçe göstererek yaptığı İtirazın kabul edilerek başvurularının reddine karar verildiğini, bu ret kararına karşı yeniden inceleme taleplerinin YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini, dava konusu markalar arasında karıştınlma ihtimali bulunmadığını ileri sü rerek YİDK kararının iptalini talep etmiş ise de; mahkeme iki aylık hak dü şürücü sürenin dolması nedeniyle davayı reddetmiştir. Keza SMK'nin 20. maddesi uyarınca, bir marka başvurusu ile ilgili Kurum tarafından verilen nihai karar olan YİDK kararlarının iptali istemiyle bu kararın tebliğinden itibaren iki ay içinde dava açılabilec eğinden ve iki aylık süre ise hak düşürü cü nitelikte olduğundan, anılan hal dava şartı niteliğinde olup re'sen dikkate alınacaktır. Mahkemeye göre, somut olayda iptali istenen YİDK kararı da vacı vekiline 10.06.2014 tarihinde tebliğ edilmiş ve iki aylık hak düşürücü süre de 10.08.2014 pazar gününe gelmesi sebebiyle 11.08.2014 tarihinde dolmuştur. Bu doğrultuda, davanın iki aylık hak düşürücü süre dolduktan sonra 04.09.2014 tarihinde açıldığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, davacının istinaf ve temyiz başvuruları reddedilerek söz konusu karar Yargıtay tarafından da onanmıştır31• Kurum, vermiş olduğu bir karardan, taraflardan birinin başvurusu ile veya resen yaptığı bir inceleme sonucu dönemez. İtiraz üzerine verilen karar hakkında sadece yargıya gidilebilir32• Başka bir ifadeyle, Türk Patent ve Marka Kurumuna yapılan marka tescil başvuruları ile ilgili son sözü söyle me hakkı Yeniden İnceleme ve Değerlendir me Kuruluna ait olup, YİDK tarafından verilen bir kararın tekrar itiraz konusu ya da başka bir idari işle min konusu olması mümkün değildir; bu kararlara karşı yalnızca yargı yolu na gidilebilie3• Markalar Dairesince alınmış olan kararlara karşı YİDK nezdinde itiraz edilmemesi halinde bu kararların iptali için dava açılması mümkün değildir. Keza, TÜRKPATENT kararına karşı iptal davası açabilmek için nihai bir 30 Yarg. ll. HD. 2016/846 E. 2017/3618 K. 12.06.20 17 tarihli. Bkz." ... " kararı, karar no.Zl/4. 31 Yarg. ll. HD. 2019/2086 E. 2020/221 K. 09.01.2020 tarihli. 32 Yarg.
|
ile veya resen yaptığı bir inceleme sonucu dönemez. İtiraz üzerine verilen karar hakkında sadece yargıya gidilebilir32• Başka bir ifadeyle, Türk Patent ve Marka Kurumuna yapılan marka tescil başvuruları ile ilgili son sözü söyle me hakkı Yeniden İnceleme ve Değerlendir me Kuruluna ait olup, YİDK tarafından verilen bir kararın tekrar itiraz konusu ya da başka bir idari işle min konusu olması mümkün değildir; bu kararlara karşı yalnızca yargı yolu na gidilebilie3• Markalar Dairesince alınmış olan kararlara karşı YİDK nezdinde itiraz edilmemesi halinde bu kararların iptali için dava açılması mümkün değildir. Keza, TÜRKPATENT kararına karşı iptal davası açabilmek için nihai bir 30 Yarg. ll. HD. 2016/846 E. 2017/3618 K. 12.06.20 17 tarihli. Bkz." ... " kararı, karar no.Zl/4. 31 Yarg. ll. HD. 2019/2086 E. 2020/221 K. 09.01.2020 tarihli. 32 Yarg. HGK. 2017/ll-1733 E. 2019/959 K. 26.09.2019 tarihli. Bkz. "Dr. Page" kararı, karar no.Z0/1. 33 ÇAGLAR/ YILDIZ/iMi RLiOGLU, Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, s.1ll. Madde 21-Karara itiraz/ann incelenmesi 2437 kararın bulunması ve idari başvuru yolunun tüketilmesi gerekmektedir34• Dolayısı ile, ancak Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından verilmiş bir kararın mevcut olması halinde, bu karara karşı iptal davası açı labilmesi mümkündür. Örneğin 2020 tarihli Yargıtay kararına konu bir TÜRK �� TOR.-�f). D ER.ı"'IE G I olayda, davacı ibareli markanın sahibi olduğunu, bu mar- ka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki "torax design" ibaresinin marka olarak tescili için davalı Kuruma başvurulduğunu, bu başvuruya itiraz ettiğini ancak Markalar Dairesi Başkanlığınca itiraz üc retinin eksik yatırıldığı gerekçesi ile İtirazın yapılmamış sayılmasına karar verildiğini, bu ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüş ve Markalar Dairesi kararının iptalini, itirazlannın kabulü ile başvurunun ipta lini talep etmiştir. İlk derece mahkem esi, 556 sayılı KHK'nın 47 ile 53. maddeleri arasında Enstitü kararlarına itiraz yolunun düzenlendiğini, 5000 sayılı Kanun'da da açıklandığı üzere ihtisas mahkemelerinin görevinin baş Iayabilmesi için hem 556 sayılı KHK hem de 5000 sayılı Kanun'da belirtilen zorunlu başvuru yollarının tamamlana rak bir YİDK kararı tesis ettirilmesi nin şart olduğunu ve Markalar Dairesi'nin tesis ettiği yargılama konusu ret kararının kesin olmadığını ifade etmiştir. Mahkeme sonrasında ise, Markalar Dairesi Başkanlığı'nın karanna karşı itirazda bulunulması ve YİDK tarafın dan verilecek karar üzerine mahkemede dava açılması gerektiği, YİDK nez dinde bir itiraz gerçekleş tirmeden doğrudan doğruya mahkemeye başvurarak başvurunun reddine dair Markalar Dairesi kararının iptalinin istenildiği, bu sebeple yasal prosedür tamamlanmak sızın ve kurumun son kararının tesisine olanak sağlayacak YİDK nezdinde itiraz gerçekle ştirmeks izin açılan iptal davasının bu nedenle reddine karar verilmesinin gerektiği gerekçeleriyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı tarafından yapılan istinaf başvurusu reddedilmiş, sonrasında yapılan temyiz başvurusu da reddedilerek hüküm Yargıtay tarafından onanmıştır35• SMK m.21/4 uyarınca, Kurumun nihai kararı YİDK tarafından verilir. Bu bakımdan örneğin, marka tescil başvurusunun reddine dair bir karara karşı Yeniden İnceleme ve Değerlendir me Kurulu nezdinde itirazda bulu- 34 Yeşim AKER, Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararlarına Karşı Başvuruiabi lecek Hukuki Yollar, s.l31. 35 Yarg. ll. HO. 2019/5236 E. 2020/3159 K. 24.06.2020 tarihli. 2438 Yasaman/Y asaman nulması ve YİDK tarafından aleyhe bir karar verilmesi halinde mahkemede bu kararın iptali davası açmak gerekmektedir36• Aksi takdirde, başvurunun reddi kararının ortadan kaldırılması mümkün değildir. Bu halde öngörülen prosedüre uyuimamakla başvuru sahibinin bu talebinden vazgeçmiş olduğu kabul edilmektedir37• Diğer taraftan, İtirazın reddine dair karara karşı YİDK nezdinde itiraz edilmemiş olduğundan bu kararın iptali için mahkemede dava açılamaz ise de, doğrudan itiraz edilen markanın SMK m.25 kapsa mında mutlak veya nispi ret nedenlerine dayalı olarak hükümsüzlüğ ünün mahkemeden talep edilmesi mümkündür. Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararlarının iptali talebinde bulunabilecekler arasında öncelikle marka başvurusu kısmen ya da tamamen reddedilen başvuru sahipleri ile marka yayınma itiraz eden ancak itirazı ta mamen ya da kısmen reddedilen kişiler bulunmaktadır; davanın diğer tara fında ise TÜRKPATENT yer almaktadır 8• YİDK kararının iptal davası, uçuncü kişinin ıtırazı üzerine başvuru sahibi tarafından açılırsa, TÜRKPATENT 'in yanında itiraz sahibine de husumet yöneltilmelidir. Aynı şekilde, dava itiraz sahibi tarafından açılıyorsa, başvuru sahibinin de davalı olarak gösterilmesi gerekir39• YİDK'ya verilen itiraz dilekçesinde belirtilmeyen hususlar, daha sonra bu YİDK kararının iptali davası kapsamında mahkemede ileri sürülemez. Zira, Kurul bu belge ve itiraz sebepleri üzerinde araştırma yapmış ve kararı nı vermiştir. Örneğin, itiraz safhasında markanın tanınmış olduğunu ileri sürmeyen marka sahibinin, bunu mahkemede ileri sürmesi mümkün değildir. Lecce Pen40 kararında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, itiraz safhasında, iti raz edenin markanın tanınmışlığı konusunda almış olduğu mahkeme kararı nın Kurul'a sunulmamış olması ve bu kararın itiraz ve dava sonrasında ve rilmiş olması karşısında, incelemenin sadece başvuru safhasında mevcut durum göz önüne alınarak yapılabileceğini belirtmiştir. YİDK kararının iptali söz konusu kararın içeriğine göre farklı sonuçlar doğuracak olup, eğer YİDK kararı marka başvurusunun reddine yönelik ise 36 Bu yönde bkz. Yarg. 11. HO. 2011/10220 E. 2012/16386 K. 17.10.2012 tarihli; Yarg. 11. HO. 2007/9468 E. 2008/12645 K. 11.11.2008 tarihli. 37 Yarg. 11. HO. 1998/8325 E. 1999/357 K. 01.02.1999 tarihli. Bkz." ... " kararı, karar no.21/S. 38 ÇA�LAR/YILDIZ/I MIRLIO�LU, Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, s.111. 39 Cahit SULUK (KARASU/NAL), Fikri Mülkiyet Hukuku, 2020, s.415; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Huku ku, 2018, s.127. 40 Yarg. HGK. 2003/11-578 E. 2003/703 K. 19.11.2003 tarihli. Madde 21-Karara itiraz/ann incelenmesi 2439 ve iptal edilmişse tescil işlemleri kaldığı yerden devam edecektir, mahkeme idarenin yerine geçerek tescile karar veremez.; ancak YİDK kararı marka başvurusunun tescili yönünde ise ve iptal edilmişse, marka sicilden terkin edilir41• Kurum'un nihai kararını yerinde bulmayan mahkeme işlemi iptal eder; ancak mahkemenin Kurum'un yerine geçerek karar vermesi mümkün değil dir. Zira anayasal ilke gereği mahkeme, idarenin yerine geçerek idari nitelik te bir karar veremez. Bu sebeple, mahkeme kararının kesinleşmesinin ardın dan kararın gerektirdiği işlemler Kurum tarafından icra edilir42• Bununla birlikte, süresi içinde YİDK kararının iptali için dava açılsa da, bu iptal davası derdest iken TÜRKPATENT söz konusu markanın tesciline karar verebilir. Bu bakımdan uygulamada, YİDK kararının iptali ile birlikte söz konusu marka tescil edilmiş ise hükümsüzlüğü de talep edilmektedir. Bu durumda hükümsüzlük davası iptal davasından bağımsız ayrı bir dava olup mahkemece iptal taleplerindeki gerekçelere bağlı olmaksızın hükümsüzlük talepleri incelenir. Bunun gibi, iptal talebi açısından idari işlemin yapıldığı zamandaki hukuki duruma göre değerlendirme yapılırken, hükümsüzlük talebi bakımından yargılama devam ederken meydana gelen hukuki durum da dikkate alınmaktadır43• IV. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAV KARARLARI 1. "ROUTE 66" Kararı Özet Türk Patent Enstitüsü, tescil edilmiş bir marka statüsünü kazanmış olan markalar üzerinde yeniden inceleme yaparak o markanın
|
mahkeme kararının kesinleşmesinin ardın dan kararın gerektirdiği işlemler Kurum tarafından icra edilir42• Bununla birlikte, süresi içinde YİDK kararının iptali için dava açılsa da, bu iptal davası derdest iken TÜRKPATENT söz konusu markanın tesciline karar verebilir. Bu bakımdan uygulamada, YİDK kararının iptali ile birlikte söz konusu marka tescil edilmiş ise hükümsüzlüğü de talep edilmektedir. Bu durumda hükümsüzlük davası iptal davasından bağımsız ayrı bir dava olup mahkemece iptal taleplerindeki gerekçelere bağlı olmaksızın hükümsüzlük talepleri incelenir. Bunun gibi, iptal talebi açısından idari işlemin yapıldığı zamandaki hukuki duruma göre değerlendirme yapılırken, hükümsüzlük talebi bakımından yargılama devam ederken meydana gelen hukuki durum da dikkate alınmaktadır43• IV. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAV KARARLARI 1. "ROUTE 66" Kararı Özet Türk Patent Enstitüsü, tescil edilmiş bir marka statüsünü kazanmış olan markalar üzerinde yeniden inceleme yaparak o markanın huku kunu ihlal edecek şekilde karar alamaz. Kesinleşmiş ve tescili yapıl mış bir markanın, her ne sebep olursa olsun Enstitü tarafından re'sen iptal ve terkini mümkün değildir. Yargıtay ll. HD. 2000/226 E. 2000/1196 K. 10.02.2000 tarihli. Davacı vekili, müvekkili şirketin 27.12.1994 ve 7.3.1995 tarihlerinden itibaren onar yıllık tescil edilen "Route 66" isim ve logolu markayı deri ve deri ürünleri 41 ÇA�LAR/Y ILDIZ/IMIRLIO�LU, Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık , s.112. 42 Cahit SULUK (KARASU/NAL), Fikri Mülkiyet Hukuku, 2020, s.415. 43 Yeşim AKER, Marka Tescil Sürecinde Türk Patent ve Marka Kurumu Kararlarına Karşı Başvuruiabi lecek Hukuki Yollar, s.245-247. 2440 Yasaman/Yasaman sınıfı ile kot ve konfeksiyon ürünlerinde olmak üzere kullandığım ve Türkiye'de meşhur ettiğini, 556 sayılı KHK'nin 35. ve 39. maddelerine göre marka başvurula rının kesinleşip markalarının tesciline rağmen, 42. maddeye göre davalı idarenin ancak ve sadece markanın hükümsüzlüğünü dava edebilme hakkına sahip olduğu halde davalı idarenin yeniden inceleme ve değerlendirme Kurulu'nun yetkisini aşarak tescilli markalan yıllar sonra iptal ettiğini, zira Kurulun sadece marka başvu rularının ilanı sırasında 3 ay içinde yapılan itiraz başvurularını kabul etmeyen Ensti tü ilgili Dairesi'nin gönderdiği itirazlan 50. maddeye göre inceleme ve karara bağ lama görevi olduğunu, petrol ürünleri alanında ı 7.8. 1998 tarihinde alkol ürünleri alanında 31.3.2005 yılına kadar geçerli ve aynı logolu ve isimli tescillerin bulundu ğundan bahisle KHK'nin 7/k. bendinde yazılı kamu düzeninin bozulması ve halkın yanılgıya uğramasının iptal kararında gerekçe yapıldığını, oysa diğer sınıf ürünlerde de tescil ettirme isteklerinin KHK'ye uygun olduğunu ileri sürerek Kurulun 20.1.1998 tarih ve ı 17.ı 18.1 ı9 sayılı üç ayrı kararının iptal edilerek başvurusunu yaptıkları sınıflarda da markalarının tescilinin yapılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı idare vekili, Danıştay'ın konu ile ilgili bir kararı uyarınca hatalı tescili re'sen terkin yetkisine sahip olduklarını, davacının başvuruları nın reddine neden olan markaların tescilli olmaları nedeniyle korunmalan gerektiğini, davacının o marka sahiplerine KHK'nin 7/k maddesine göre iptal kararı verdiklerini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlar, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, dava konusu marka ile redde neden olan markalar arasında logoların şekli itibariyle benzerlikler olsa da renkleri, adları ve sınıfları itibariyle farklı ve ayırt edilebilir olduğu, farklı halk kesimlerine hitap ettikleri, dolayısıyla halkın yanılması ve kamu düzeninin bozulmasının söz konusu olamayacağı, KHK'nin 7/6 maddesi uyarınca tescilde bir sakınca bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne, Enstitü kararlarının iptaline ve markaların davacı adına tesciline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1. Davacı 16.4.1996 tarihinde 96/5327 ve 1996/5326 sayılı ve 13.9.1996 tari hinde de 96/13518 sayılı başvurularıyla "şekil+Route 66" i bareli markanın çeşitli emtialar için tescilini talep etmiştir. Davalı Türk Patent Enstitüsü (TPE) davacının başvurusunu inceleyerek, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 33. maddesi gereğince ilamına karar vermiş ve 1.9.1996 resmi marka bülteninde ilan etmiştir. 28.1. 1997 tarihli yazıyla, resmi markalar bülteninde yayınlanan "şekil+R oute 66" ibareli markanın tesciline karar verildiği, tescil için gereken belgenin gönderilmesi istenmiş, davacı tarafından yerine getirilen istem üzerine, 30.7.1997 tarihinde davacıya marka tescil belgesi verildiği dosyada örneği bulunan yazışmalardan anlaşılmıştır. Davalı Patent Enstitüsü marka tescil belgesini verdikten sonra yeniden incele me ve değerlendir me kurulunda davacı başvurularını inceleyerek, bu defa KHK'nin Madde 21 -Karara itiraz/ann incelenmesi 2441 7/k maddesi ve Danıştay l2'nci Dairesi'nin 1971/2335-1973/446 sayılı kararı ge rekçe yapılarak 20. 1. 1 998 gün ve 314 .l-O. O l/117, 118 ve 119 sayılı kararla davacı ların başvurularının reddine ve tescil işlemlerinin iptaline karar verilmiştir. T.P.E. yapılan başvuruların KHK'nin 7. maddesinde sayılan mutlak ret nedenleri bakımından yapacağı inceleme sonunda ya kabul yahut reddeder. Tescil isteminin reddi üzerine, başvuru sahibi ret kararına karşı TPE'ye itiraz edebilir. (KHK 47 -48). İtiraz, ret kararının tebliğinden itibaren 2 ay içerisinde TPE Markalar Dairesi İtirazın haklı olduğunu kabul ederse kararını geri alır. Kabul etmezse itiraz Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu'na gönderilir. Bu kurulun kararı TPE'nin nihai kararı olup, bildirim tarihinden itibaren iki ay içerisinde yetkili mahkemede dava edilebilir. 556 sayılı KHK'nin 39. maddesi, başvurunun eksiksiz yapılması, itiraz yapıl maması veya yapılıp da kesin olarak reddi halinde başvurunun tescil edilerek sicile kaydedileceğini ve başvuru sahibine "Marka Tescil Belgesi" verileceğini öngör müştür. Davalı TPE de davacı ya istemi kabul ettiğini belirterek 30.7.1997 tarihinde marka tescil belgelerini vermiş olmakla 556 sayılı Kanun 29 ile 39 maddelerinde öngörülen tescil işlemleri davacıların istemi doğrultusunda sona ermiştir. Türk Patent Enstitüsü bundan sonra tescil edilmiş bir marka statüsünü kazan mış olan markalar üzerinde yeniden inceleme yaparak o markanın hukukunu ihlal edecek şekilde karar alamaz. Dairemizin konuya ilişkin 3.6.1999 gün ve 1999/2118-4802 sayılı kararında da değinildİğİ gibi; bu şekilde kesinleşmiş ve tescil yapılmış bir markanın her ne sebep olursa olsun mevcut yasal düzenlemeye göre, tescili yapan kuruluşça re'sen iptali ve terkini mümkün olamaz. Nitekim doktrinde de bu görüş benimsenmiş bulunmaktadır (Bkz. Prof. Dr. Sabih Arkan, Marka Hu kuku C. II, Ankara ı 998 sh. ı 66 vd). Davalı TPE 'nin kendi kuruluşu ve uyguladığı 556 sayılı KHK'nin yürürlüğünden çok önceki idari düzenleme tarzına dayanarak Danıştay 'ın re'sen terkinine imkan tanıyan idari yargı çerçevesinde geçerli olabile cek olan ve o dahi idari dava açma süresi ile sınırlı olarak idareye kendiliğin den işbu iptal yetkisi tanıyan 20.2. 1973 gün ve 1971/2335-1973/446 sayılı kararına dayanmış olması Enstitü'nün bu işlemine geçerlilik tanınması sonucunu doğurmaz. Bu nedenlerden dolayı da davacılar tarafından davalı TPE aleyhine açılan baş vuru ve ilgili tescil işlemlerinin iptali yolundaki kararların iptaline karar verilmesi gerekirken, mahkemece bükmün gerekçesinde yazılı nedenlerle reddi hatalı ise de, sonucu itibariyle doğru olan hükmün onanınası gerekmiştir. 2. İptal nedenlerine göre işin esasının incelenmesine gerek görülmemiştir. 2. "1907" Kararı Özet Kesinleşmiş ve tescili yapalmış bir markanın her ne
|
998 sh. ı 66 vd). Davalı TPE 'nin kendi kuruluşu ve uyguladığı 556 sayılı KHK'nin yürürlüğünden çok önceki idari düzenleme tarzına dayanarak Danıştay 'ın re'sen terkinine imkan tanıyan idari yargı çerçevesinde geçerli olabile cek olan ve o dahi idari dava açma süresi ile sınırlı olarak idareye kendiliğin den işbu iptal yetkisi tanıyan 20.2. 1973 gün ve 1971/2335-1973/446 sayılı kararına dayanmış olması Enstitü'nün bu işlemine geçerlilik tanınması sonucunu doğurmaz. Bu nedenlerden dolayı da davacılar tarafından davalı TPE aleyhine açılan baş vuru ve ilgili tescil işlemlerinin iptali yolundaki kararların iptaline karar verilmesi gerekirken, mahkemece bükmün gerekçesinde yazılı nedenlerle reddi hatalı ise de, sonucu itibariyle doğru olan hükmün onanınası gerekmiştir. 2. İptal nedenlerine göre işin esasının incelenmesine gerek görülmemiştir. 2. "1907" Kararı Özet Kesinleşmiş ve tescili yapalmış bir markanın her ne sebeple olursa ol sun tescili yapan kuruluşça re'sen iptal ve terkini mümkün değildir. Yargıtay ll. HD. 2000/2756 E. 2000/3680 K. 01.05.2000 tarihli. 2442 Yasaman/Y asaman Davacı vekili, müvekkilinin davalı Enstitü'ye yaptığı marka mürac aatının ka bul edilerek ı59862 sayı ile tescil edildiğini, 4 yıldan bu yana müvekkilce kullanı lan bu markanın iptal olduğunu, iptal keyfiyetin Danıştay 12. Dairesi'nin karanna dayandırı ldığını, yapılan işlemin marka mevzuatına aykırı olduğu gibi, kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde de olduğunu, Yargıtay İnceleme Değerlend irme Kuru lu'nun tescil edilen markayı iptal yetkisinin bulunmadığını, ayrıca tescil edilen marka ve amblernin Fenerbahçe Spor Kulübü amblemi ile tefrik edilemeyecek de recede benzer olmadığını ileri sürerek, davaimm Yeniden İnceleme ve Değerlen dirme Kurulu'nun 3.4.1998 tarihli karannın iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yapılan marka tescil işleminin hatalı olduğunu, FB Spor Kulü bü'nün itirazı üzerine Danıştay 12. Dairesi'nin içtihatlarından yararlanarak hatalı tescil işleminin iptal edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtiara göre, davacıya ait marka tescil edilmiş ise de, başvuru zamanında geçerli olan 551 sayılı Markalar Kanu nu'nun 9. maddesine göre tescil edilmemesi gerektiğini, Fenerbahçe Spor Kulü bü'nün itirazı üzerine markanın iptal edildiği, 551 sayılı Kanun yürürlükten kalkmış ise de, 556 sayılı KHK'nin geçici 1. maddesi hükmüne dayanarak bu kanun zama nında yapılmış başvuruların bu Kanun 'a göre değerlendiri leceği, iptal kararlarının belirli bir süre ile sınırlandınlmadığı, davaimm hatalı tescili anlarlığında veya ilgili nin başvurusu üzerine her zaman iptal hakkına haiz olduğu, markanın ilk bakışta Fenerbahçe Spor Kulübü'ne ait olduğu izlenimini yarattığı, 1907'nin FB Spor Ku lübü'nün kuruluş tarihi olduğunun herkesçe bilindiği, bu nedenle Enstitü'nün kara rının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava konusu ve davacıya ait 159682 numaralı markanın 556 sayılı Markalann Korunması Hakkında KHK'nin yürürlüğe girmesinden önce 22. 1 ı. 1994 tarihinde tescil edilmiş olduğu ve davanın konusunu teşkil eden Türk Patent Enstitüsü 'nün Yeniden İnceleme ve Değerlendir me Kurulu'nun 17.2.1998 gün ve m-91 sayılı kararının, anılan KHK çerçevesinde alınmış olduğu hususlan çekişmesizdir. Türk Patent Enstitüsü 'nün (TPE) Kuruluş ve Görevleri Hakkında KHK'nin 1. maddesinde bu kuruluşun amaçları açıklandıktan sonra, aksi kararnamede öngörül medikçe, TPE'nin özel hukuk hükümlerine tabi özel bütçeli bir kuruluş olduğu hükme bağlanmıştır. Aynı düzenlemenin 10/3'üncü maddesi hükmünde ise, TPE'nin Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu Kararlannın nihai olduğu belirlendikten sonra bu kararlara karşı ilgili mahkemede dava açılabileceği de, hükme bağlanmış bulunmaktadır. Davaya konu uyuşmaz lığın düzenlenm esinin yasal dayanağını teşkil eden 556 sayılı KHK'nin 7 ı 'inci maddesinde ise bu Kanun Hükmünde Kararname 'de öngörülen bütün davalarda görevli mahkemenin Adli Yargı yerindeki ihtisas mahkemeleri olacağı kesin bir şekilde açıklanmıştır. Bunun yanında, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK'deki düzen leme tarzına göre, bir markanın tescil edilebilmesi ile ilgili düzenlernede tescil ko- Madde 21-Karara itiraz/ann incelenmesi 2443 nusu markaya ilişkin ret sebeplerinin TPE'ce marka başvuru prosedürü aşamasında kullanıla cağı ve istem hakkında ret kararı verilmesi hallerinde istemi ret olunan kişinin dava yoluna gidebileceği anılan KHK'nin 47 ve 53'üncü maddelerinde dü zenlenmiştir. Dava konusu olayda ise, TPE' ce re' sen iptal edilen davacı ya ait ve 22.11.1994 tarihinde tescil edilmiş olan I 59882 sayılı markanın tescil edilerek kesinleştiği çe kişmesizdir. Davalı TPE savunmasında dava dışı Fenerbahçe Spor Kulübü'nün i tirazı üzerine markayı iptal ettiğini bildirmiş ise de, anılan kuruluşun 4.3.1998 tarihinde itiraz ettiği, dava konusu markanın ise 17.2. 1998 tarihinde, diğer bir anla tımla itiraz olmaksızın re'sen iptal edildiği saptanm ıştır. Bu şekilde kesinleşmiş ve tescili yapılmış bir markanın her ne sebeple olursa olsun mevcut yasal düzenlemeye göre, tescili yapan kuruluşlarca re' sen iptali ve terkini mümkün olamaz. Bu nedenle davalı TPE'nin davaya konu teşkil eden 17.2.1998 gün ve m-91 sayılı kararı daya naktan yoksun olup, hükümsüzdür. Dava konusu markanın 551 sayılı yasa döne minde tescil edilmiş olması davalı Enstitü'nün almış olduğu karar tarihi itibariyle sonuca etkili değildir. Nitekim doktrinde de, bu görüş benimsenmiş bulunmaktadır (bkz. Dr. Sabih Arkan, Marka Hukuku, C. II, Ankara, 1998, sh. 166 vd.). Davalı TPE'nin, kendi kuruluşundan önceki idari düzenleme tarzına istinaden Danıştay'ın re'sen terkine imkan tanıyan İdari Yargı çerçevesinde geçerli olabilecek olan ve o dahi idari iptal davası açma sureti ile sınırlı olarak idareye kendiliğinden işlem iptali yetkisi tanıyan Danıştay 12. Dairesi Başkanlığı'nın 197112335 esas ve 1973/446 sayılı kararına dayanarak bu kararı vermiş olması Enstitü'nün bu işlemine geçerlilik tanıması sonucunu doğurmaz. O halde, mahkemece davanın kabulüne karar verilmek gerekirken, REDDiNE karar verilmesi doğru görülmemiş ve karann bu nedenlerle bozulması gerekmiştir. 3. "DIVERSEY" Kararı Özet Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu'nun kararları TÜRKPATENT'in nihai kararıdır. Bu karara karşı itiraz mümkün olmayıp, ancak maddi hataların düzeltilmesi talep edilebilir. Somut uyuşmazhkta ise YİDK'nın ikinci kez oluşturduğu 07.12.2011 tarihli karar, nihai olarak verdiği 28.11.2011 tarihli kararda yapılmış bir maddi hatanın düzeltilmesi niteliğinde olmayıp, söz konusu ilk kara rın kapsamını genişletecek nitelikte olduğundan, nihai karar verildik ten sonra oluşturulan söz konusu kararın iptali gerekir. Yargıtay 11. HD. 2013/7769 E. 2013/22728 K. 12.12.2013 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin temizlik ve hijyen sektöründe dünya lideri oldu ğunu, TPE nezdinde "DIVERSEY" marka başvurusunun Ol, 03, 05, 07, 21, 37 ve 4 I. sınıflarda yer alan mallar ve hizmetler yönünden i lana çıkartıldığını, davalının "DİVERS" markasını mesnet göstererek yaptığı itiraz reddedilmiş ise de, bu karara 2444 Yasaman/Yasaman itiraz üzerine TPE YİDK tarafından başvurunun 03 ve 05. sınıfta yer alan mallar yönünden kısmen reddedildiğini, YİDK'nın aldığı yeni kararla maddi hata yapıldı ğını belirterek çıkartılan mallar listesine "ticari çamaşırhane için mikrop öldürücü (antiseptik) deterjanları eklediğini, markaların benzer olmadığını, müvekkili marka sı tanınmış olduğundan, taraf markalarının hitap ettikleri tüketici kitleleri de farklı
|
ilk kara rın kapsamını genişletecek nitelikte olduğundan, nihai karar verildik ten sonra oluşturulan söz konusu kararın iptali gerekir. Yargıtay 11. HD. 2013/7769 E. 2013/22728 K. 12.12.2013 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin temizlik ve hijyen sektöründe dünya lideri oldu ğunu, TPE nezdinde "DIVERSEY" marka başvurusunun Ol, 03, 05, 07, 21, 37 ve 4 I. sınıflarda yer alan mallar ve hizmetler yönünden i lana çıkartıldığını, davalının "DİVERS" markasını mesnet göstererek yaptığı itiraz reddedilmiş ise de, bu karara 2444 Yasaman/Yasaman itiraz üzerine TPE YİDK tarafından başvurunun 03 ve 05. sınıfta yer alan mallar yönünden kısmen reddedildiğini, YİDK'nın aldığı yeni kararla maddi hata yapıldı ğını belirterek çıkartılan mallar listesine "ticari çamaşırhane için mikrop öldürücü (antiseptik) deterjanları eklediğini, markaların benzer olmadığını, müvekkili marka sı tanınmış olduğundan, taraf markalarının hitap ettikleri tüketici kitleleri de farklı olduğundan markaların karıştırılmayacağını ileri sürerek, TPE YİDK'nın 28.11.2011 tarih ve 201 ı -M-4527 sayılı kararı ile maddi hatanın düzeltilmesi ama cıyla verilen 07.ı2.20ı ı tarih ve 20ı ı-M-4527 sayılı kararların iptalini, 03 ve 05. sınıf mallar bakımından tescil işlemlerinin devamını talep ve dava etmiştir. Davalı TPE vekili, davanın reddini istemiştir. Diğer davalı vekili, taraf markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer oldu ğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsa mına göre, davacı başvurusundan çıkartılan malların tamamının davaimm tescilli markası kapsamında yer aldığı, taraf markalarının da sesçil ve görsel olarak yüksek düzeyde benzedikleri, başvurudan çıkartılan mallar arasında 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi anlamında karıştınlma ihtimalinin bulunduğu, davacının markasını tanınmış hale getirdiğini kanıtlayamadığı, TPE'nin resen yeni bir karar alarak baş vuru kapsamından ilave mallar çıkarmasının sonuca etkili görülmedİğİ gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. ı-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Ancak, taraflar arasındaki uyuşmazlık 556 sayılı KHK'nın 53. maddesine dayalı TPE YİDK kararının iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafın marka başvuru sunakarşı yapılan itirazı değerlendiren TPE YİDK'nın 28.1 1.201 J tarihli kararında işaretierin benzer olduğundan bahisle başvurunun kısmen reddine karar verilmiştir. Daha sonra aynı kurulca alınan 07.12.2011 tarihli ek kararla da 28.ı 1.20ı 1 tarihin de verilen kararın tekrar incelenmesi sonucunda itiraza dayanak markanın malları ile aynı tür mallar olan "ticari çamaşırhane için mikrop öldürücü (antiseptik) deter janlar"ın maddi hata sonucu sehven belirtilmediğinin tespit edildiği gerekçesiyle karar yeniden düzenlerımiş ve söz konusu ürünler yönünden de başvurunun reddine karar verilmiştir. 5000 sayılı Türk Patent Enstitüsü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un I O. maddesi uyannca Yeniden İnceleme ve Değerlendir me Kurulu'nun kararları Ensti tünün nihai kararıdır. Yine Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlen dirme Kurulu Yönetmeliğinin 7. maddesine göre de kurul kararlarına karşı itiraz mümkün olmayıp, ancak maddi hataların düzeltilmesi talep edilebilir. Somut uyuş mazlıkta ise TPE YİDK'nın ikinci kez oluşturduğu 07.12.2011 tarihli karar, nihai Madde 21-Karara itiraz/ann incelenmesi 2445 olarak verdiği 28. ı ı .20 ı ı tarihli kararda yapılmış bir maddi hatanın düzeltilmesi niteliğinde olmayıp, söz konusu ilk kararın kapsamını genişletecek nitelikte oldu ğundan, nihai karar verildikten sonra oluşturulan söz konusu kararın iptali gerekir. Bu bakımdan, aksine düşünce içeren bilirkişi raporuna itibar edilmek suretiyle da vanın 07. ı 2.20 ı I tarihli TPE YİDK kararının iptaline yönelik uyuşmazlık bakımın dan da reddi doğru görülmem iş, kararın davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir. 4. " ... "Kararı Özet YİDK kararının 02.04.20 14 tarihinde davacı marka vekiline bildiril diği, kesinleşen kararlara karşı kesinleşen kararın bildirim tarihinden itibaren iki ay içinde yetkili mahkemede dava açılabileceğinin düzen lendiği, yasal iki aylık hak düşürücü dava açma süresinin 02.06.2014 tarihinde son bulduğu, 31.12.2014 tarihinde işbu davanın açıldığı ge rekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Yargıtay ll. HD. 2016/846 E. 2017/3618 K. 12.6.2017 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin 02.07.2012 tarihinde gerçekleştirdiği 25 ve 35/6 sınıfürün ve hizmetleri içeren, "park macca" ibareli, 2012/59675 Sayılı marka tescil başvurusunun ilanı üzerine dava dışı ... Ltd. Şti. tarafından 2008/1 ı 944 ve 201 ı/105883 Sayılı markalara dayanarak başvurunun reddi istemiyle itirazda bulu nulduğunu, İtirazın reddi üzerine ikinci kez itirazda bulunulduğunu, YİDK'nın 2014/M-4659 Sayılı kararıyla davalı itirazını kabul ederek müvekkili başvurusunu reddettiğini, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, başvurularının reddine dair YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, kurumun yapmış olduğu işlem lerin hukuka uygun bulunduğunu, başvuru konusu işaretin redde mesnet muterize ait markalarla iltibasa neden olacağını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, dava dışı ... Ltd. Şti. tarafından başvu runun reddi istemiyle itirazda bulunulduğu, Markalar Dairesi tarafından İtirazın red dedildiği, ikinci kez itirazda bulunulduğu, YİDK'nın 2014/M-4659 Sayılı kararıyla davalı itirazının kabul edilerek davacı başvurusunun reddedildiği, kararın 02.04.2014 tarihinde davacı marka vekiline bildirildiği, 556 sayılı KHK'nın 53. maddesi uyarınca kesinleşen kararlara karşı kesinleşen kararın bildirim tarihinden itibaren iki ay içinde yetkili mahkemede dava açılabileceğinin düzenlendiği, yasal iki aylık hak düşürücü dava açma süresinin 02.06.20 14 tarihinde son bulduğu, 3 1.12.2014 tarihinde işbu davanın açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlen dirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. 2446 Yasaman/Yasaman S. " ... "Kararı Özet Yeniden Değerlendirme ve İnceleme Kurulu kararına karşı iki ay içinde dava yolu na başvurulmama sı halinde, başvuru sahibi bakkın dan vazgeçmiş sayılır. Yargıtay ll. HD. 1998/8325 E. 1999/357 K. 01.02.1999 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin 1.1.1993 tarihinden itibaren sürdürdüğü ticari faa liyetinde kullandığı" P ..... " ibaresinin marka olarak tescili başvurusunun diğer dava lının marka tescil başvurusu gerekçe gösteriler ek reddedildiğini, hizmet markası başvurusunun ise önce kabul edildiğini, daha sonra davalı şirketin hizmet markası başvurusuna müvekki lince yapılan itiraz üzerine davalının hizmet markası başvuru tescil talebinin reddedildiğini, bu karara karşı davalı şirketin itirazı sonunda ise, müvekki linin görüşü sorulmadan davalının başvurusunun kabulüne, müvekkilinin hizmet markasının terkinine karar verildiğini ileri sürerek, davalı Enstitünün 3 .ll. I 997 tarihli kararları nın iptalini, davalı şirket başvurularının tescil kararları nın iptal ve terkini ile kendi ticaret ve hizmet marka başvurularının tescilini talep ve dava etmiş, daha sonra davalı şirket hakkındaki davayı atiye bırakmıştır. Davalı Enstitü vekili, davacının ilk başvurusunun reddi kararına karşı süresinde itiraz etmediği için o konuda dava açamayaca ğını, hizmet markası başvurusunun ise, diğer davalının daha önceki
|
marka olarak tescili başvurusunun diğer dava lının marka tescil başvurusu gerekçe gösteriler ek reddedildiğini, hizmet markası başvurusunun ise önce kabul edildiğini, daha sonra davalı şirketin hizmet markası başvurusuna müvekki lince yapılan itiraz üzerine davalının hizmet markası başvuru tescil talebinin reddedildiğini, bu karara karşı davalı şirketin itirazı sonunda ise, müvekki linin görüşü sorulmadan davalının başvurusunun kabulüne, müvekkilinin hizmet markasının terkinine karar verildiğini ileri sürerek, davalı Enstitünün 3 .ll. I 997 tarihli kararları nın iptalini, davalı şirket başvurularının tescil kararları nın iptal ve terkini ile kendi ticaret ve hizmet marka başvurularının tescilini talep ve dava etmiş, daha sonra davalı şirket hakkındaki davayı atiye bırakmıştır. Davalı Enstitü vekili, davacının ilk başvurusunun reddi kararına karşı süresinde itiraz etmediği için o konuda dava açamayaca ğını, hizmet markası başvurusunun ise, diğer davalının daha önceki tarihli başvurusunun sonradan tespiti üzerine red dedildiğini ve diğer davalının davacıdan daha önce söz konusu ibareyi hizmet mar kası olarak kullandığım savunarak davanın reddini istemiştir. Diğer davalıya tebligat yapılmamıştır. Mahkemece toplanan deliHere göre, ticaret markası başvurusunun reddi kararı na süresinde itiraz edilmediği, hizmet markası başvurusunun sonradan reddinde ise hukuki bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı Enstitü hakkındaki davanın reddine, diğer davalı hakkındaki davanın atiye bırakılınasına karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davacının 95/8305 no .lu ve 4.8. l 995 tarihli başvurusu P .... İleti şim Sistemleri Ltd. Şti.nin daha önceki tarihli olan 95/5965 sayılı "Prosoft" adlı marka ile ayniyet arz etmesi nedeniyle 8.9. I 995 tarihinde reddedilerek davacı ya bildirilmesine rağmen; Patent Enstitüsü 'nün bu karanna karşı 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 47 ve 49 maddelerine göre bir itirazda bulunmaıruştır. Aynı Kararnamenin 53. maddesine göre Yeniden İnceleme ve Değerlendir me Kuru lunun 47 ve 52 maddelerinde belirtilen itir az işlemleri ile ilgili kesinleşen kararları na karşı, kesinleşen kararın bildirim tarihinden itibaren 2 ay içerisinde dava açılabi leceğinin öngörülmüş olması karşısında 95/8305 sayılı marka başvurusu yönünden Madde 21 -Karara itiraz/ann incelenmesi 2447 süresinde yeniden değerlendirme kuruluna itiraz edilmediğinden ve davacının 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen prosedüre uymamakla bu talebin den vazgeçmiş olduğu sonucuna varılması gerekeceğinden, hüküm yerindedir. Da vacının koşulları oluştuğunda Türk Patent Enstitüsü 'ne Kanun Hükmündeki Karar name hükümleri uyarınca yeniden talepte bulunmasına engel bir husus bulunmadı ğından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. Davacı bu defa 4.8. I 995 tarihli Prosoft ibaresini hizmet markası olarak 95/8304 no ile tescil ettirmek üzere başvuruda bulunmuş, talebi kabul edilerek 1.8.1996 tarihinde ilan edilmiş 3 aylık süre sonunda tescili kesinleşerek 25.7.1996 tarihinde davacıya bildirilmiştir. Davacının P ..... İletişim Sistemleri Ltd. Şti. adına işlem gören 96/6232 ve 96/6233 no.lu "Prosoft" ibareli marka başvurusuna yaptığı İtirazın incelenmesinde, yeniden inceleme ve değerlendir me kurulu talep ve itirazla rı beraber incelediğinde; P .... İletişim Sistemleri Ltd. Şti.nin 19.6.1995 tarihli baş vurusunun dava tarihinden daha önce tarihli olduğunu ve markasını hizmet markası olarak kullandığım kabulle davacının 95/8304 numaralı başvurusunun reddedilme sinde usul ve yasaya aykırı bir cihet görülmemiştir. Esasen, lehine marka tescil istemi kabul edilen davalı P ..... iletişim Sistemleri Ltd. Şti. hakkında açılan anılan tescil kararları nın iptali ile "Prosoft" ibareli markanın adiarına tescili" istemlerini içeren davanın atiye terk etmiş olmaları nedeniyle sadece Patent Enstitüsü aleyhine devam eden davada marka iptal ve tescil davasının çözümlenmesinin mümkün ol maması nedeniyle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanınası gerekmiştir. ÜÇÜNCÜ KlSlM Tescil, Koruma Süresi ve Yenileme TESCiL MADDE 22: ( 1) Başvurusu eksiksiz yapılmış veya eksiklikle ri giderilmiş, 16'ncı madde uyarınca incelenmiş, yayımlanmış, hakkında itiraz ya pılmamış veya yapılan itirazların tümü nihai olarak reddedilmiş ve tescil ücretinin ödendiğine ilişkin bilgi de dahil olmak üzere eksik evrakı, süresi içinde Kuruma sunularak bütün aşamala rı tamamlan mış bir başvuru tescil edilerek sicile kaydedilir ve Bültende yayımla nır. Markanın tescil edilmesine ilişkin ücretin ödenmemesi ve öden diğine ilişkin bilginin süresi içinde Kuruma sunulmaması halinde başvuru işlemden kaldırılır. (2) Birinci fıkrada belirtilen aşamalardan herhangi biri tamam lanmadan tescil edilen marka, tescilli marka olarak kabul edilmez, başvuru işlemleri tamamla nmayan aşamadan devam ettirilir ve bu durum Bültende yayımlanır. Bu başvuruların tekrar tesciline karar verilirse daha önce ödenen tescil ücreti tekrar talep edilmez. Ancak tescil tarihinden itibaren iki yıl geçmiş olması halinde, markanın tescil durumu tamamlan mayan aşamadan etkilenmez. (3) Sicil alenidir. Talep edilmesi ve ücretinin ödenmesi şartıyla sic il örneği verilir. (4) Sicile kayıt, yayım ve tescil işlemlerine ilişkin usul ve esaslar yönetme likle belirlenir. Gerekçe: Madde ile, marka başvurusunun tescil edilmesine ve sicile kaydına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmek tedir. Maddenin birinci fıkrasında, marka başvurus unun tescil edilmesi ve sicile kayıt şartları belirtilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, birinci fıkrada belirtilen aşamalardan herhangi biri tamamlanmadan tescil edilen markanın, tescilli bir marka olarak kabul edile- Madde 22-Tescil 2449 meyeceği, başvuru işlemlerinin tamamlanma yan aşamadan devam ettiri/eceği ve bu durumun Bültende yayımlanacağı, tekrar tesci/e karar verilmes i halinde ise daha önceden ödenen tescil ücretinin tekrar talep edilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Ayrıca, birinci fıkrada belirtilen aşamalardan herhangi biri tamamlanm adan tescil edilen bir markanın tescil durumunun, tescil tarihi üzerinden iki yıl geçmiş olması halinde etkilenme yeceği yani bu markalar ın tescilli bir marka olarak kabul edilece ği öngörülmüştür. Maddenin üçüncü fıkrasında, sicilin aleni olduğu belirtilmiş ve sic il örneğinin ücretinin ödenmesi şartıyla verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Maddenin dördüncü fıkrasında ise sicile kayıt, yayımlama ve tescil işlemlerine ilişkin usul ve esasların yönetmelikle belirleneceği hükme bağlanmıştır. Uluslararası Düzenlemeler: 201711001 s. AB Marka Tüzüğü m.SI. BİBLİYOGRAFYA ÇAGLAR Hayreuin/ YILDIZ Burçakl İMİRLİOGL U Dilek PLAN I. GENEL OLARAK Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, Ankara 2019. II. MADDE iLE İLGİLİ YAR GIT AY KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. GENEL OLARAK SMK hükümlerince sağlanan koruma, 7. maddede ifade edildiği üzere "tescil" yoluyla elde edilir1• Tescilsiz markaların SMK hükümleri çerçeve sinde korunabilmesi mümkün değildir, bu tür markalar ancak haksız rekabet hükümleri vasıtasıyla korunabilir. Tescilin söz konusu olabilmesi için başvurunun, Eksiksiz yapılmış olması veya eksikliklerin giderilmiş olması2, Ancak bu hüküm marka hakkının ihdası için mutlak sur ette tescil olgusunun gerektiği anlamına gelmemektedir. Marka hakkının doğumuna ilişkin olarak SMK tarafından benimsenen sistem hak kında ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m.7. ile ilgili açıklamalar. Bkz. Şerh m.ıs ile ilgili açıklamalar. 2450 Yasaman/Yasaman -TÜRKPATENT tarafından mutlak ret nedenleri açısından incelenmiş ve bu inceleme sonucunda başvurunun Bültende yayımianmış olması3, -Bültende yayımlanması sonucunda ilgili kişilerce itiraz yapılmamış
|
OLARAK Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, Ankara 2019. II. MADDE iLE İLGİLİ YAR GIT AY KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. GENEL OLARAK SMK hükümlerince sağlanan koruma, 7. maddede ifade edildiği üzere "tescil" yoluyla elde edilir1• Tescilsiz markaların SMK hükümleri çerçeve sinde korunabilmesi mümkün değildir, bu tür markalar ancak haksız rekabet hükümleri vasıtasıyla korunabilir. Tescilin söz konusu olabilmesi için başvurunun, Eksiksiz yapılmış olması veya eksikliklerin giderilmiş olması2, Ancak bu hüküm marka hakkının ihdası için mutlak sur ette tescil olgusunun gerektiği anlamına gelmemektedir. Marka hakkının doğumuna ilişkin olarak SMK tarafından benimsenen sistem hak kında ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m.7. ile ilgili açıklamalar. Bkz. Şerh m.ıs ile ilgili açıklamalar. 2450 Yasaman/Yasaman -TÜRKPATENT tarafından mutlak ret nedenleri açısından incelenmiş ve bu inceleme sonucunda başvurunun Bültende yayımianmış olması3, -Bültende yayımlanması sonucunda ilgili kişilerce itiraz yapılmamış ve ya yapılmış ise bu itirazların nihai olarak reddedilmiş olması\ -Tescil ücretinin ödenip, bunun ödendiğine ilişkin belge de dahil olmak üzere var ise eksik evrak veya evrakların sunulması gerekmektedir. Markanın tescili için, 22. maddenin birinci fıkrasında belirtilen koşulla rın gerçekleşmesi yeterlidir. Türk Hukukunda markanın tescili bakımından kullanım şartı bulunmamaktad ır5• Kullanmama, SMK'nin 9. maddesi uya rınca bir iptal sebebidir. Şeklen eksiksiz olan, TÜRKPATENT 'in re'sen yaptığı mutlak ret ne denleri bakımından incelemeden geçen ve var ise ilgili kişilerin itirazlarının reddi ile sonuçlanan bir marka tescil başvurusunun tescil işlemlerinin ta mamlana bilmesi için marka tescil ücretinin ödenmesi gerekmektedir6• Bu marka tescil ücretinin, markanın tescil edileceğine dair yazının Kurum tara fından başvuru sahibine bildiriminden itibaren iki ay içinde ödenmesi ge rekmektedir. Yönetme lik m.12 uyarınca, tescil ücretinin eksik ödenmesi durumunda söz konusu eksikliğin giderilmesi için başvuru sahibine bir aylık ek süre verilir. Belirtilen süreler içinde ödemeye ilişkin bilginin sunulmama sı veya ücret eksikliğinin giderilmemesi durumunda başvuru işlemden kaldı rılır ve talep halinde alınan ücret iade edilir. Bu şekilde bütün aşamaları tamamlayan bir başvuru tescil edilerek sicile kaydedilmekte ve Bültende yayımlanmaktadır. Hükmün üçüncü fıkrası gereğince, Marka Sicili "a/eni" nitelik taşır. Ta lep edilmesi ve ücretin ödenmesi koşuluyla isteyen herkese sicil örneği veri lir. Talepte bulunanın "ilgili" olduğunun ispatı aranamaz. Uygulama Yö netmeliği m.135 'te de, tescilli veya verilmiş sınai mülkiyet haklarına ilişkin Siciller ile geleneksel ürün adı Sicilinin aleni olduğu; marka, coğrafi işaret ve geleneksel ürün adı ile tasarım Sicil suretlerinin talep edilmesi ve gerekli ücretin ödenmesi koşuluyla verileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte, he- Bkz. Şerh m.16 ile ilgili açıklamalar. Nihai karar YiDD tarafından verilmektedir. Bkz. Şerh m.18, 19, 20 ve 21. maddeler ile ilgili açıkla malar. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.413. Bu ücret, marka tescil başvurusu yapıldığı esnada ödenen başvuru ücretinden farklıdır. Madde 22- Tescil 2451 nüz tescil edilmemiş bir marka tescil başvurusuna ilişkin bilgiler ve içerik, üçüncü kişilere ücret karşılığında ve sadece başvurunun Bültende yayımının ardından, yayımlanan bilgileri kapsayacak biçimde verilebilir. 556 sayılı mülga KHK'den farklı olaraksicil kaydında bulunması gere ken bilgiler SMK.'de belirtilmemi ş; bu husus yönetme likle düzenlenmiştir. Yönetme liğin 14. maddesine göre, sicil kaydında marka tescil numarası, başvuru ve tescil tarihi; marka örneği; marka sahibinin uyruğu ile kimlik ve iletişim bilgileri; tescile konu mal veya hizmetler; tescile konu mal veya hizmetlerin sınıf numaraları ve varsa vekil bilgileri yer alır. SMK m.22'nin ikinci fıkrasında, birinci fıkrada belirtilen aşamalardan herhangi birini tamamlamadan tescil edilen markaların durumu düzenlen miştir. Buna göre, anılan aşamaları tamamlamaksızın tescil edilen markalar tescilli marka olarak kabul edilmemekte, söz konusu markanın tescil edile bilmesi için başvuru işlemleri tamamlanmayan aşamadan devam ettirilmekte ve bu durum Bültende yayımlanmaktadır. Bu haldeki başvuruların tekrar tesciline karar verilirse daha önce ödenen tescil ücreti tekrar talep edilme mektedir. Hal böyle olmakla birlikte, bu şekilde tescil edilmiş bir markanın tescil tarihinden itibaren iki yıllık bir süre geçmiş ise, markanın tescil duru mu tamamlanmayan aşamadan etkilenmemekte, yani söz konusu marka tes cilli bir marka olarak kabul edilmektedir. Markanın tescil edilmesi halinde, başvuru sahibine "Marka Tescil Belgesi" verilir. Marka Tescil Belgesi, markanın Kanun hükümleri tarafından sağlanan korumadan yararlandığını tevsik eden bir vesikadır. Bu nedenle "bildirici" nitelik taşır. SMK'nin sağladığı korumanın doğumu bakırnından kurucu unsur "tescil"dir. Tescil işlemi ile birlikte, marka üzerinde başvurunun ilam ile kuru lan şarta bağlı ve sınırlı mutlak hak şartsız ve tam olarak kullanılabilir hale gelir ve başvuru sahibi tarafından aslen iktisap olunur7• Artık marka ile ilgili olarak Kurum tarafından marka sahibinin talebi, mahkeme kararı (ihtiyati tedbir, hü kümsüzlük kararı vb.) ya da resmi makarnların talebi (icra, iflas dairelerinin talebi) olmadan hukuki bir işlem yapılamaz ve tescil işlemi, marka başvurusu tarihinden itibaren geçerli olmak üzere hüküm ve sonuç doğurut. 2020 tarihli bir kararda, davacı, 17. sınıftaki mallar bakırnından yapılan "GÖKTEPE" ibareli marka başvurusunun Markalar Dairesi tarafından Resmi Marka Bülteni'nde yayırnlandıktan ve tesciline karar verilip tescil belgesi dü- Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 24, no. 45. 8 ÇA�LAR/ YILDIZ/IMIRLIO�LU, Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, s.75. 2452 Yasaman/Yasaman zenlendikten sonra Markalar Dairesinin kararıyla başka bir marka dikkate alına rak re'sen reddedildiğini, ret kararının kaldırılması istemiyle gerçekleştirdikleri İtirazın da YİDK karanyla reddedildiğini, markanın tescilinden ve tescil belge sinin düzenlenmesinden sonra artık mutlak ret nedenlerine dayalı olarak başvu runun reddillin mümkün olmadığını ve bunun yetki gaspı olduğunu, zira artık markanın hükümsüzlüğüne sadece mahkeme tarafından karar verilebileceğini ileri sürmüş ve bu doğrultuda YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi öncelikle, davalıKurumun yayımlanan bir mar ka tescil başvurusunu mutlak ret nedenlerini nazara alarak re'sen reddetmesinin mümkün olduğunu; ancak bu ret yetkisinin, başvuruy la ilgili sürecin tamam lanması ve marka tesciline kadar olan zaman aralığında kullanılabileceğini ifade etmiştir. Zira tescilden sonra artık yeni bir süreç başlamakta ve tescilli bir mar kanın hükümsüzlüğüne sadece mahkeme tarafından karar verilebilm ektedir. Bu doğrultuda, ilk derece mahkemesine göre, Kurumun şu veya bu sebeple önceki kararların hatalı olduğu gerekçesiyle onları geri alıp tescilli bir markayı hüküm süz kılacak veya sicilden terkin edecek biçimde, mutlak ret nedenlerine dayalı yetkisine dayanarak başvuruyu reddetme ve sicilden tescili terkin etme yetkisi bulunmamakt adır. Mahkeme, bu durumda Kurum tarafından yapılması gereke nin, marka tescil başvurusunun Resmi Marka Bülteni'nde yayımlanan mallar bakırnından yapılan tescilini hukuka uygun biçimde sürdürmek olduğunu, eğer tescilin hukuka aykırı olduğu düşünülüyorsa da hükümsüzlük davası açılması gerektiğini belirterek davanın kabulü ile YİDK karannın davacı itirazlannın reddi yönünden iptaline karar vermiştir. Sonrasında davalı tarafından yapılan istinaf ve temyiz başvurulan da reddedilmiştir. ll. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI 1. "GÖKTEPE" Kararı Özet Tescil belgesi düzenlenmiş bir markaya ilişkin başvurunun Kurum tarafından
|
mahkeme tarafından karar verilebilm ektedir. Bu doğrultuda, ilk derece mahkemesine göre, Kurumun şu veya bu sebeple önceki kararların hatalı olduğu gerekçesiyle onları geri alıp tescilli bir markayı hüküm süz kılacak veya sicilden terkin edecek biçimde, mutlak ret nedenlerine dayalı yetkisine dayanarak başvuruyu reddetme ve sicilden tescili terkin etme yetkisi bulunmamakt adır. Mahkeme, bu durumda Kurum tarafından yapılması gereke nin, marka tescil başvurusunun Resmi Marka Bülteni'nde yayımlanan mallar bakırnından yapılan tescilini hukuka uygun biçimde sürdürmek olduğunu, eğer tescilin hukuka aykırı olduğu düşünülüyorsa da hükümsüzlük davası açılması gerektiğini belirterek davanın kabulü ile YİDK karannın davacı itirazlannın reddi yönünden iptaline karar vermiştir. Sonrasında davalı tarafından yapılan istinaf ve temyiz başvurulan da reddedilmiştir. ll. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI 1. "GÖKTEPE" Kararı Özet Tescil belgesi düzenlenmiş bir markaya ilişkin başvurunun Kurum tarafından mutlak ret nedenlerine dayalı olarak reddedilmesi ve sicil den tescilinin terkin edilmesi mümkün değildir. Yargıtay 11. HD. 2019/5043 E. 2020/2866 K. 15.06.2020 tarihli. Davacı vekili, davacının I 7. sınıf ürünleri içeren, "GÖKTEPE" ibareli, 2015/78927 sayılı marka tescil başvurusunun Markalar Dairesi tarafından Resmi Marka Bülteni'nde yayımlandıktan ve tesciline karar verilip tescil belgesi düzenlen- 9 Yarg. 11. HD. 2019/5043 E. 2020/2866 K. 15.06.2020 tarihli "Gökte pe" kararı, karar no.22/1. Madde 22-Tescil 2453 dikten sonra Markalar Dairesinin 31.01.2017 günlü kararıyla 1995/86357 sayılı marka mesnet alınarak re'sen reddedildiğini, ret kararının kaldırılması istemiyle gerçekleştirdikleri i tirazın da TPMK YİDK'nin 20 17/M-2516 sayılı kararıyla redde dildiğini, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, markanın tescilinden ve tescil belgesinin düzenlenmesinden sonra artık mutlak ret nedenlerine dayalı olarak baş vurunun reddinin mümkün olmadığını, bunun yetki gasbı olduğunu, zira artık mar kanın hükümsüzlüğüne sadece mahkeme tarafından karar verilebileceğini, redde mesnet marka ile başvuru konusu işaret arasında 556 sayılı KHK'nın 7/1-b maddesi kapsamında bir benzerlik de bulunmadığını ileri sürerek TPMK YİDK'nin 2017/M- 25 1 6 sayılı kararı nın iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı ... vekili, kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince, davalı kurumun 556 sayılı KHK'nın 33/2. maddesi uyarınca yayımlanan bir marka tescil başvurusunu mutlak ret nedenlerini nazara ala rak re'sen reddetmesinin mümkün olduğu, fakat bu ret yetkisinin, başvuroyla ilgili sürecin tamamlanması ve marka tesciline kadar olan zaman aralığında kullanılabile ceği, zira tescilden sonra artık yeni bir sürecin başladığı, tescilli bir markanın hüküm süzlüğüne sadece mahkeme tarafından karar verilebileceği, kurumun şu veya bu se beple önceki kararların hatalı olduğu gerekçesiyle onları geri alıp tescilli bir markayı hükümsüz kılacak veya sicilden terkin edecek biçimde, mutlak ret nedenlerine dayalı yetkisine dayanarak başvuruyu reddetme ve sicilden tescili terkin etme yetkisinin bulunmadığı, bu durumda kurum taraf ından yapılması gerekenin, 2015/78927 sayılı marka tescil başvurusunun 14.12.2015 tarihli Resmi Marka Bültenin'de yayımlanan mallar bakımından yapılan tescilini hukuka uygun biçimde sürdürmek olduğu, eğer tescilin hukuka aykırı olduğu düşünülüyorsa da hükümsüzlük davası açılması gerekti ği gerekçesi ile davanın kabulü ile, TPMK YİDK'nin 201 7/M-2516 sayılı kararının davacı itirazlarının reddi yönünden iptaline karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinafbaşvurusunda bulunulmuştur. Ankara Bölge Adiiye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi'n ce, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescil belgesi düzenlenmiş bir markaya ilişkin başvurun un kurum tarafından mutlak ret nedenlerine dayalı olarak reddedilmesinin ve sicilden tescilinin terkin edilmesi nin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas tan reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması ge reken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının aniaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adiiye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kara rın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adiiye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir. KORUMA SÜRESİ VE YENiLEME MADDE 23: (1) Tescilli markan ın koruma süresi başvuru tarihinden itibaren on yıldır. Bu süre, onar yıllık dönemler halinde yenilenir. (2) Yenileme talebinin marka sahibi tarafından koruma süresinin sona erdiği tarihten önceki altı ay içinde yapılması ve aynı süre için de yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilginin Kuruma sunulması gerekir. Bu süre içinde talebin yapılmaması veya yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilginin Kuruma sunulmaması halinde, yenileme talebi, koruma süresinin sona erdiği tarihten itibaren altı aylık süre içinde ek ücretin ödenmesi şartıyla da yapılabilir. (3) Marka, tescil kapsamında bulunan mal veya hizmetlerin bir kısmı için de yenilenebilir. (4) Ortak markanın yenilenmesi için gruba dahil işletmele rden birinin talebi yeterlidir. (5) Yenileme, önceki koruma süresinin sona erdiği tarihi izleyen günden itibaren hüküm ifade eder. Yenileme, sicile kaydedilir ve Bül tende yayımlanır. Gerekçe: Madde ile, markanın koruma süresi ve markanın yenilenmes i hususları düzen lenmiştir. Bu kapsamda maddenin birinci fıkrası ile tescilli bir markanın koruma süresi nin 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 40 'mc ı maddesinde ve 2015/2424 sayılı AB Marka Tüzüğünün 46 'ncı maddesinde ifade edildiği gibi başvuru tarihin den itibaren on yıl olduğu ve tesci/e bağlanmış bir markanın yenilenmesi AB Marka Tüzüğünün 47'nci maddesi ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 41 'inci maddesi esas almarak düzenlenmiş ve AB Marka Tüzüğüyle tam uyum sağlanarak, koruma süresinin onar yıllık dönemler halinde yenilenebi/ eceği öngörülmüştür. Maddenin ikinci fıkrasında yenileme talebinin yapılmasına ilişkin usul ve süre ler düzenlenmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında, markanın tescil kapsamında bulunan mal veya hizmetlerin bir kısmı için de yenilenebi/ eceği hükme bağlanmıştır. Maddenin dördüncü fıkrasında, ortak markalar da yenileme için gruba dahil iş letmelerden birinin talebinin yeterli olacağı düzenlenmiştir. Maddenin beşinci fıkrasında, yenilemenin hüküm ifade edeceği zaman düzen lenmiştir. Ayrıca, yenilemenin sicile kaydedileceği ve yayımlanacağı öngörülm üştür. Madde 23-Koruma Süresi ve Yenileme Uluslararası Düzenlemeler: 201512436 s. AB Marka Yönergesi m.48-49 . 2017/1001 s. AB Markası Tüzüğü m.52-53. 2455 BİBLİYOGRAFYA ÇAGLAR Hayrettin "Sınai Mülkiyet Kanununun Marka Hukuku Alanında Getirdiği Önemli Yenilikler", Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.3, S.!, Ocak 2017, s./39-154. ÇAGLAR Hayrettin/ YILDIZ Burçakl İMİRLİOGL U Dilek Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, Ankara 2019. PLAN I. MARKA KORUMA SÜRESİ Il. MARKANIN YENiLENMESi lll. MADDE İLE İLGİLİ YARGIT AY KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. MARKA KORUMA SÜRESi Tescil suretiyle sağlanan koruma, marka tescil başvuru tarihinden itiba ren başlamaktadır1• Başvuru tarihi, Uygulama Yönetme liğinde, baş vuru formunun ve başvuru için gerekli bilgi veya belgelerin Kurum tarafından alındığı tarih, saat ve dakika olarak belirlenmiştir. Madrid Protokolü kapsa mında Türkiye'nin belirlenmiş akit taraf olduğu bir uluslararası başvuru, uluslararası başvuru tarihinin ilk saat ve dakikasında yapılmış sayılır. Aynı tarihli birden çok uluslararası başvurunun bulunması halinde, uluslararası tescil numarası küçük olan
|
Markası Tüzüğü m.52-53. 2455 BİBLİYOGRAFYA ÇAGLAR Hayrettin "Sınai Mülkiyet Kanununun Marka Hukuku Alanında Getirdiği Önemli Yenilikler", Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.3, S.!, Ocak 2017, s./39-154. ÇAGLAR Hayrettin/ YILDIZ Burçakl İMİRLİOGL U Dilek Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, Ankara 2019. PLAN I. MARKA KORUMA SÜRESİ Il. MARKANIN YENiLENMESi lll. MADDE İLE İLGİLİ YARGIT AY KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. MARKA KORUMA SÜRESi Tescil suretiyle sağlanan koruma, marka tescil başvuru tarihinden itiba ren başlamaktadır1• Başvuru tarihi, Uygulama Yönetme liğinde, baş vuru formunun ve başvuru için gerekli bilgi veya belgelerin Kurum tarafından alındığı tarih, saat ve dakika olarak belirlenmiştir. Madrid Protokolü kapsa mında Türkiye'nin belirlenmiş akit taraf olduğu bir uluslararası başvuru, uluslararası başvuru tarihinin ilk saat ve dakikasında yapılmış sayılır. Aynı tarihli birden çok uluslararası başvurunun bulunması halinde, uluslararası tescil numarası küçük olan önce yapılmış sayılır (Yön m.4/2). Markalar için tescil ile sağlanan korumanın süresi, başvuru tarihinden itibaren on yıldır. ll. MARKANIN YENiL ENMESi Koruma süresi sona eren markalar onar yıllık dönemler halinde yenile nebilir. Bu şekilde markalar için öngörülen koruma süresi, SMK'da patent ler, faydalı modeller (m.lOl) ve tasanınlar (m.69) için öngörülen koruma Bu yönde Yarg. HGK. 2014/11-1057 E. 2016/762 K. 08.06.2016 tarihli. Bkz. "Maykromlüks" kararı, karar no.23/1. 2456 Yasaman/Y asaman sürelerinin 2 aksine, bir üst sınıra tabi olmayıp onar yıllık dönemler halinde istenildiği sürece yenileneb ilir. Aynı şekilde, bir AB markasının tescil süresi de başvurunun yapıldığı tarihten itibaren on yıl olup, tescil on yıllık dönem ler halinde süresiz olarak yenilenebilm ektedir. Koruma süresinin uzatılabilmesi imkanı, uygulamada kanuna karşı hile amacıyla da kullanılabi lmektedir. Şöyle ki; SMK'nın 69. maddesine göre; tescilli tasarımların koruma süresi başvuru tarihinden itibaren beş yıldır, bu süre beşer yıllık dönemler halinde yenilenmek üzere toplam yirmi beş yıla kadar uzatılabilir. Uygulamada, tasarımların korunması bakımınd an süre yönünden bir üst sınır öngörüldüğü için, bu tasarımların ayrıca "şekil mar kası" olarak da tescil ertirildiği görülmektedir. SMK m.4'te düzenlendiği üzere, malların veya ambalajların biçimleri nin de ayırt edici niteliği haiz olmak ve korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılınasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şar tıyla marka olarak tescil edilmeleri mümkündür. Bununla birlikte, bu şekilde malların veya ambalajından teşkil üç boyutlu şekillerin marka olarak tescil edilebilmesi için SMK m.5/1-e kapsamında, söz konusu şeklin malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini veya başka bir özelliğini, teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şekli veya başka bir özelliğini münhasır an ya da esas unsur olarak içermemesi gerekmektedir 4• Bu bağlamdaki şekillerin marka olarak tescil edilmesi mümkün değildir. Buradaki amaç, markanın sağladığı inhisari ve daimi hak ile sınırlı süre ko rumasına konu olan diğer hakların süresini sınırsız bir şekilde uzatmayı en gellemektirs. Bununla birlikte, üç boyutlu bir tasarımın aynı zamanda şekil markası olarak tescil edilmesi, 25 yıllık azami koruma süresinden sonra, söz konusu şeklin bir tasarım olarak korunmasını sağlamaz. Aksinin kabulü, kanun koyucunun tasarımlar için öngördüğü azami koruma süresine yönelik düzenlemeyi etkisiz kılacaktır. Belirtildiği üzere, koruma süresi sona eren markaların onar yıllık dö nemler halinde yenilenmesi mümkündür. Markanın yenilenmesi marka sahi- 4 SMK m.101 uyarınca, patentlerin koruma süresi 20 yıl, faydalı modellerin koruma süresi 10 yıldır. Bu süreler uzatılamaz. Aynı şekilde, m.69/1 uyarınca, tescilli tasarımların koruma süresi başvuru tarihinden itibaren beş yıldır. Bu süre beşer yıllık dönemler halinde yenilenmek suretiyle toplam yirmi beş yıla kadar uzatılabilir. EUIPO Guidelines, Part E, See. 4, Ver. 1.0, 01.03.2021, s.1494. Bkz. Şerh m. S ile ilgili açıklamalar. CJEU T-508/08, Bang&Oiufsen v. OHIM, 06.10.2011, par.65. Madde 23-Koruma Süresi ve Yenileme 2457 bince6 Kurum'dan talep edilir. Kurumun re'sen yenileme yetkisi de bulun mamaktad ır7. Marka sahibince bir yenileme talebinin yapılması halinde, bu talebin markanın koruma süresinin sona erdiği tarihten8 önceki altı ay içinde yapılması ve aynı süre içinde yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bel gelbilginin sunulması gerekmektedir (SMK m.23/2). Koruma süresinin sona erip ermediğini takip etmek marka sahibinin gö revidir. Bu hususta Kurum taraf ından marka sahibine bir bildirim yapılma maktadır. Mülga 556 sayılı KHK m.4ı 'de, Kurumun (eski adı ile Enstitü) söz konusu markanın tescil süresinin dolmakta olduğunu sürenin bitiminden önce marka sahibine haber vereceği, bu bilginin verilmemesinin Kuruma herhangi bir sorumluluk getirmeyeceği düzenlenmişti. Bu şekilde bir düzen leme ne SMK'da ne de Yönetmelikte bulunmamaktadır. Bu bakımdan mar kasının tescil süresinin sona erip ermediğini takip etmek marka sahibinin görevidir. Kaldı ki, KHK zamanında da Kurum'un marka sahibine bildirim de bulunma yükümü, bir düzen hükmünden doğan ve ihlali sorumluluğa yol açmayan bir yükümlülüktü. Yargıtay ı ı. Hukuk Dair esi'nin bir onama kara rına konu olayda davac ı, davalı kurum nezdinde markasının bulunduğunu, markanın on sene sonra yenilenmesinin gerektiğini bilmediğini, kendisine her hangi bir tebligat yapılmadığını, davalı kurumun bu konuda marka sa hiplerini bilgilendirmesi gerektiğini, bu olay nedeni ile mağdur olduğunu ileri sürerek, markanın yenilenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş tir. İlk derece mahkemesince marka yenilenmesi konusunda mahkemenin görev ve yetkisinin bulunma dığı, davacının dava açmakta korunmaya değer ve güncel ve dava anında var olması gereken bir hukuki yararının bulunması gerektiği, ancak davacının bu yönde bir hukuki yararının bulunmadığı ge rekçesiyle, dava şartı yokluğun dan davanın usulden reddine karar verilmiş; İstinaf Mahkemesince de gerek 556 sayılı KHK gerekse 6769 sayılı SMK kapsamında mahkeme kararları ile marka yenilenmesine karar verilebileceği Mülga 556 sayılı KHK m.41'de, koruma süresi sona eren markanın, sahibince veya onun yetkili kıldığı vekil tarafından yapılan talep üzerine (öngörü len süre içinde yenileme ücretinin de ödenme si koşuluyla) yenileneceği düzenlenmi şti. SMK'da yenileme talebi bakımından sadece marka sahi binden bahsedilmiş, vekil aracılığı ile yenileme işleminden bahs edilmemi ş ise de, yenilemenin vekil aracılığı ile yapılması mümkündür. TÜRKPATENT EPATS kapsamında yapılan marka yenileme işlem lerinde vekillik yetkisi ve vekaletname kontrolü yapılmamaktadır. Bkz. TÜRKPATENT, EPATS Uygu lamasında Vekalet işlemleri, Yetki ve Prosedürler (27.12.2 019}, https://www.turkpatent.gov.tr/ TURKPATENT /aiiAnounceme nt/anouncementDet ail?newsld=1189 (Erişim tarihi: 07.04.202 1}. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuk u, 2018, s. 414. Mülga 556 sayılı KHK zamanında altı aylık sürenin hesabında koruma süresinin sona erdiği ayın son günü esas alınmıştı (m.41/3). 24S8 Yasaman/Yasaman yönünde bir açıklık bulunmadığı, marka yenileme hususunun gerekli şartla rın varlığı halinde davalı kurum tarafından yerine getirildiği, davacının bu yönde her hangi bir görev ve yetkisi bulunmayan mahkemeden talepte bu lunmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin ilk de rece mahkemesi kararına ilişkin istinaf baş vurusunun esastan reddine karar verilmiş ve karar Yargıtay tarafından da onanmıştır 9• AB Marka İnceleme Kılavuzunda,
|
yapılması mümkündür. TÜRKPATENT EPATS kapsamında yapılan marka yenileme işlem lerinde vekillik yetkisi ve vekaletname kontrolü yapılmamaktadır. Bkz. TÜRKPATENT, EPATS Uygu lamasında Vekalet işlemleri, Yetki ve Prosedürler (27.12.2 019}, https://www.turkpatent.gov.tr/ TURKPATENT /aiiAnounceme nt/anouncementDet ail?newsld=1189 (Erişim tarihi: 07.04.202 1}. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuk u, 2018, s. 414. Mülga 556 sayılı KHK zamanında altı aylık sürenin hesabında koruma süresinin sona erdiği ayın son günü esas alınmıştı (m.41/3). 24S8 Yasaman/Yasaman yönünde bir açıklık bulunmadığı, marka yenileme hususunun gerekli şartla rın varlığı halinde davalı kurum tarafından yerine getirildiği, davacının bu yönde her hangi bir görev ve yetkisi bulunmayan mahkemeden talepte bu lunmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin ilk de rece mahkemesi kararına ilişkin istinaf baş vurusunun esastan reddine karar verilmiş ve karar Yargıtay tarafından da onanmıştır 9• AB Marka İnceleme Kılavuzunda, EUIPO'nun, tescil süresinin sona ermesinden en az 6 ay önce AB markasının sahibi ve bu marka ile ilgili ola rak kayıtlı herhangi bir hakka sahip kişiyi tescil süresinin sona ermek üzere olduğuna ilişkin bilgilendirece ği; ancak böyle bir bilginin verilmemesi ha linde bu durumun tescilin sona ermesini etkilerneyeceği ve bu halde Ofisin sorumlul uğunun da söz konusu olmayacağı ifade edilmiştir1 0• Uygulama Yönetme liğinde yenileme için verilmesi gereken zorunlu bil gi ve belgeler, talep formu ve ücretin ödendiğini gösterir bilgi olarak sayıl mıştır (Yön. m.18/2). Markanın koruma süresinin sona erdiği tarihten önceki altı aylık süre içinde yenileme talebi yapılmaz veya yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilgi Kuruma sunulmaz ise, ek ücret ödemek suretiyle koruma süresinin sona erdiği tarihten itibaren altı aylık süre içinde de yeni leme talebi yapılabilmektedir (SMK m.23/2). Bir yenileme talebiyle sadece tek bir markanın yenilenmesi talep edile bilir (Yön. m.18). Bununla birlikte, yenileme, tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetlerin tamamı için talep edilebileceği gibi, bu mal ve hizmetle rin bir kısmı için de talep edilebilir (SMK m.23/3). Buna karşın, malihizmetler açısından herhangi bir genişleme talebinde bulunulamaz; bu halde yeni bir başvuru yapılması gerekir11• Kısmi yenileme halinde, yenile me talebi kapsamında bulunmayan mal ve hizmetler bakımından SMK'nin sağladığı koruma ortadan kalkar. Kısmi yenileme talebinde, yenilenmesi istenen mal veya hizmetlerin sınıf numaralarını da içeren talep formu, ücre tin ödendiğini gösterir bilgi, talep vekil tarafından yapılmış ise kısmi yeni leme yetkisini açıkça içeren vekaletname, sicile kayıtlı hak sahipleri tarafın dan kısmi yenilerneyi onayiayan beyanın sunulması zorunludur12 (Yön. 9 Yarg. ll. HO. 2020/2007 E. 2021/2746 K. 23.03.2021 tarihli. 10 EUIPO Guidelines, Part E, See. 4, Ver. 1.0, 01.03.2021, s.149S. 11 ÇAGLAR/YI LDIZ/IMiRLiOGLU, Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, s.173. 12 Kısmi yenileme talebinde, talep eden başvuru sahibi gerçek kişi ise noter onaylı imza beyannamesi veya söz konusu beyannamenin noter onaylı örneğinin, talep eden başvuru sahibi tüzel kişi ise no- Madde 23-Koruma Süresi ve Yenileme 2459 m.19/2). Bu bağlamda yapılan kısmi yenileme taleplerinde eksiklik tespit edilir ise, Kurum tarafından başvuru sahibine eksikliğin bulunduğu yönünde bir bildirim yapılmamakta, yenileme talebi markanın tescil kapsamındaki tüm mal ve/veya hizmetleri kapsar şekilde değerlendirilmektedir. Usulüne uygun olarak yapılmış kısmi yenileme talebi sicile kaydedilmekte ve Bül tende yayımlanmaktad ır (Yön. m.19/4-5). Ortak markaların yenilenmesi için gruba dahil işletmelerden birinin ta lebi yeterlidir; ancak ortak markanın kısmen yenilenmesi talebi için, gruba dahil işletmelerin tümünün birlikte hareket etmesi zorunludur. Aksi halde, talep kısmi yenileme olarak değedendirilmez (Yön. m.19/3, 5). Yenileme, önceki koruma süresinin sona erdiği tarihi izleyen günden itibaren hüküm ifade eder. Yenileme, sicile kaydedilir ve Bültende yayımla nır (SMK m.23/5). Öte yandan, yenileme süresinin kaçırılması halinde ise yenileme talebinde bulunula maz; ancak yeni bir tescil talebinde bulunulma sında ise engel yoktur. Yenileme ile yeni başvuru yapılması arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır; yenileme talebi ve yenileme ücretinin (gecikme halinde ek ücretin) ödenmesi halinde Kurum tarafından durum marka sici line tescil edilerek yayınlanmakta iken, yeni başvuruda ise marka başvurusu ilk kez yapılıyormuş gibi bir usul uygulandığından ve hem masraf hem de uzun bir süre gerektiğinden yenileme süresine dikkat etmek gerekmekt edir13• Arkan, yenileme sırasında marka sicil kaydında değişiklik yapılıp yapı lamayacağını tartışmakta ve marka sahibinin ad ve adresinde meydana gelen değişikliklerin sicile işlenmesinin yenileme başvurusuyla birlikte talep edi lebileceği; buna karşın, bunun dışındaki değişikliklerin yenileme işlemi sıra sında yapılamayacağı yönünde görüş bildirmektedir14• Bu görüş tarafımızca da paylaşılmaktadır. Burada tartışma konusu yapılabilecek husus, talep üzerine Kurumun ye nileme işlemini otomatik olarak yapmak zorunda olup olmadığı, bir diğer ifade ile, yenileme talebini mutlak ret nedenleri (m.5) çerçevesinde değer lendirip değerlendiremey eceğidir. ter onaylı imza sirküleri veya söz konusu sirkülerin noter onaylı örneğinin sunulmasına ilişkin dü zenleme ler, kamu hizmetlerinin etkinliği ve verimliliğinin artırılması, hizmetlerin dijitalleştirilmesi ve bürokratik süreçlerin azaltılması amacıyla 08.07.2019 tarihli Sınai Mülkiyet Kanunun Uygulan masına Dair Yönetmelik te Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılmıştır. 13 ÇA�LAR/ YILDIZ/IMIRLIO�LU, Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, s.173. 14 Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C. ll, 1998, s. 173. 2460 Yasaman/Yasaman Yenileme, yeni bir tescil değil, "yeniden tescil" olarak tanımlanmakta dır15. Buna karşılık, öğretide diğer bir görüşe göre, markanın yenilenmesi, yeniden tescil olmayıp tamamen mevcut tescile dayalı olarak yapılan bir idari işlemdir16. Kanımızca, hüküm ve sonuçları ortadan kalkan bir idari işlemin yerine (koruma süresi dolan tescil işlemi) tesis olunan yeni bir idari işlem olarak değerlendiri lmelidir. Bir diğer ifadeyle, yenilerneye yönelik ikinci idari işlem ile başlangıçtaki tescile yönelik ilk idari işlem birbirinden ayrı mütalaa edilmelidir. Bu itibarla, yenileme talebi halinde, Kurum tarafından kanuni şartların bulunup bulunmadığına bakılmaksızın otomatik şekilde yeniden tes cil yapılacağı yönünde bir yaklaşıma katılmamız mümkün olamaz. Zira yeni leme talebi çerçevesinde yapılacak ikinci tescil işlemi ilk tescil işleminden bağımsız bir idari işlem olduğundan, Kurumun yenileme talebinin kabulü için bir mutlak ret nedeni (m.5) bulunup bulunmadığını inceleme ve gerektiği tak dirde talebi reddetme yetkisi olmalıdır. Bu yaklaşımın kabulü halinde, örneğin marka sahibinin davranışlan nedeniyle tescil tarihinden sonra tescil edildiği mal ve/veya hizmetler için jenerik ad haline gelerek ayırt edici özelliğini kay beden veya tescil tarihinden sonra ahlaka ve adaba aykırı hale gelen ya da bir başka nedenle m.5'te öngörülen tescil için mutlak ret nedenleri kapsamına giren markaların yenilenmesi yönündeki talepler reddedilebilir 17• İlgililer tara fından m.18 çerçevesinde yenilerneye itiraz edilmesi halinde, Kurum m.6'da öngörülen nispi ret nedenleri yönünden de inceleme yapabilmelidir. Bu du rumda hükümsüzlük davası açılabiliyor olması da, ilgililerin tescilin yenilen mesine itiraz edebilmelerine kanımızca engel değildir18. 15 Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 24, no.50. 16 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s. 415; Hayrettin ÇAGLAR, Marka Hukuku, 2015, s.170. 17 Marka
|
ve gerektiği tak dirde talebi reddetme yetkisi olmalıdır. Bu yaklaşımın kabulü halinde, örneğin marka sahibinin davranışlan nedeniyle tescil tarihinden sonra tescil edildiği mal ve/veya hizmetler için jenerik ad haline gelerek ayırt edici özelliğini kay beden veya tescil tarihinden sonra ahlaka ve adaba aykırı hale gelen ya da bir başka nedenle m.5'te öngörülen tescil için mutlak ret nedenleri kapsamına giren markaların yenilenmesi yönündeki talepler reddedilebilir 17• İlgililer tara fından m.18 çerçevesinde yenilerneye itiraz edilmesi halinde, Kurum m.6'da öngörülen nispi ret nedenleri yönünden de inceleme yapabilmelidir. Bu du rumda hükümsüzlük davası açılabiliyor olması da, ilgililerin tescilin yenilen mesine itiraz edebilmelerine kanımızca engel değildir18. 15 Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 24, no.50. 16 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s. 415; Hayrettin ÇAGLAR, Marka Hukuku, 2015, s.170. 17 Marka sahibinin davranışları nedeniyle tescil tarihinden sonra tescil edildiği mal ve/veya hizmetler için jenerik ad haline gelerek ayırt edici özelliğini kaybeden markaların yenilenmesi yönündeki talep lerin reddedilmesi gerektiği Karaya/çı n, Tekinalp ve Arkan tarafından da ifade edilmiştir (KARAYALÇ IN, Ticaret Hukuku 1-Giriş: Ticari işletme, 3. Baskı, 1968, s. 414; TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 24, no.50; ARKAN, Marka Hukuku C. ll, s. 172-173). Tekinalp, (mülga) KHK m. 23 (SMK m.ll) hükmünün, yenileme isteminin yapılması ve ücretinin ödenmesi halinde yenilemenin otomatik olarak gerçekleştirile ceği izlenimini verdiğini, ancak yenilemenin "yeniden tescil" niteliği ta şıması nedeniyle, Enstitü'nün yenileme talebini KHK m.7/1(a) (SMK m.S/1-a) hükmüne dayanarak reddetmesinin mümkün olduğunu belirtmektedir (Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 26, no.50). Benzer bir yaklaşımı benimseyen Arkan da, markanın, tescil tarihinden sonra, kapsamında bulunan mal ve hizmetler için yaygın bir ad haline gelmesi ya da yanlış anlamala ra sebep olduğunu saptaması halinde, TPE'nin yenileme talebini reddetmesi gerektiğini belirtmiştir (Marka Hukuku C. ll, 1998, s.172-173). 18 Yasa koyucunun yargılamayı gerekli gördüğü bir konunun idarenin tasarrufuna bırakılama yacağı; Kurumun , itiraz üzerine tescilin yenilenmesi talebini reddede meyeceği; bu durumun ancak hü kümsüzlük davasında ileri sürülebi leceği görüşü için bkz. Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.415. Madde 23-Koruma Süresi ve Yenileme 2461 Koruma süresinin bitiminden itibaren altı aylık süre içerisinde yenilen meyen markalar "hükümsüz " sayılır; bu markalara sağlanan koruma "ileriye etkili" olarak ortadan kalkar. Markanın süresinde yenilenmemesi tescilin sağladığı korumanın da sona ermesine yol açtığından, artık markadan doğan hak ile ilgili olarak SMK anlamında, lisans sözleşmesi veya rehin sözleşmesi gibi sözleşmeler yapılamayacağı gibi, önceden yapılmış olan sözleşmeler de kural olarak kendiliğinden son bulur19• Ancak yenilenmeme nedeniyle hü kümsüz hale gelen markanın sahibi, üçüncü bir kişinin koruma süresinin dolmasınd an itibaren iki yıl içerisinde aynı ya da benzer markanın aynı ya da benzer mal veya hizmetler için tescilini talep etmesi halinde, bu tescil işlemine SMK m.6/8 hükmü uyarınca itiraz edebilme imkanına sahiptir. Bu bağlamda, yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinin ardın dan iki yıllık süre boyunca, hükümsüz hale gelen marka bir nispi ret nedeni dir. Anılan hükümle tanınan itiraz hakkı, marka üzerinde kullanma suretiyle hak kazanan20, ancak yaptırdığı tescil işlemini yenilemeyerek SMK hüküm lerinin sağladığı korumadan yoksun kalan marka sahibinin "öncelik " hakkı na dayanmakt adır. Bu bakımdan, tescili yenilenmeyen markaya dayalı ola rak itirazda bulunulmas ı, söz konusu markanın, bu iki yıllık sürede kulla nılmış olması şartına bağlıdır. Hükümden düşen markanın sahibi, bu marka ile aynı ya da benzer bir markanın üçüncü bir kişi tarafından tescil edilmesi halinde, söz konusu ön celik hakkına dayanarak hükümden düşen markası ile aynı olan ibarenin tekrardan adına tescilini talep edemez. Yargıtay incelemesine konu olan bir uyuşmazlıkta, "PINAR" markası yenilenmeyerek hükümsüz hale gelmiş, bu hükümsüz hale gelen marka sahibi tarafından "PINAR" markasının tekrar dan tescili başvurusunda bulunulm uştur. Buna karşın, "PINAR" ibaresi ile benzer bir marka, önceki markanın hükümden düşmesinin ardından üçüncü bir kişi tarafından aynı mallar için tescil edilmiştir. Bu sebeple Kurum, hü kümden düşen marka sahibinin tescil başvurusunu reddetmiştir. Bu kararın iptali talebiyle açılan dava ilk derece mahkemesi tarafından reddedilmiş ve karar Yargıtay tarafından onanmıştır 21• Keza mükerrer tescil mümkün değil dir. Yargıtay ll. Hukuk Dairesi, 2018 tarihli başka bir kararında ise, koruma süresi sona ererek hükümsüz hale gelen bir markayla aynı ya da benzer bir 19 ÇA�LAR/ YILDIZ/iMiRLiO�LU, Marka Vekilliği Sınavına Hazırlık, s.173. 20 Ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m.5, 6 ve 7. ile ilgili açıklamalar. 21 Yarg. ll. HD. 2009/11935 E. 2011/4526 K. 18.04.2011 tarihli. Karar için bkz. ilhami GÜNE Ş, Sınai Mülkiyet Kanunu ışığında Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.426. 2462 Yasaman/Yasaman markanın tescil edilmesi durumunda, bu markanın hükümsüz kılınması sağ lanmadıkça, bu marka ile ayırt edilemeyecek kadar benzer bir markanın, aynı ya da benzer mallar bakımından, hükümsüz hale gelen markanın sahibi adına tescilinin mümkün olmadığına hükmetmiştir: "Tescilli bir markanın varlığına karşın davacının bu markayla ayırt edile meyecek derecede benzer bir markayı (..+şekil) 29. sınıftaki aynı mallar yönünden tescil ettirmesi mümkün değildir. Her ne kadar davacı adına da ha önceden tescilli 2002130096 sayılı "VİTAMİKS Gıda Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd Şti. " markası 29. sınıf mallar yönünden tescilli ise de, söz ko nusu markanın koruma süresi 22/11/2012 tarihi itibariyle sona ermiş ve yenilenmemiş olmakla, davacı tarafın 556 Sayılı KHK 8/son maddesi ve 3512. maddesi dikkate alındığında 2 yıl içerisinde hükümden düşen markası ile aynı/benzer bir markanın başkalarınca tesciline karşı çıkabilme imkanı bulmakta olup, dava dışı .. Gıda Maddeleri San. ve Tic. Ltd Şti. tarafindan yapılan "VİTAMİX" ibare/i 14.02.2013 tarihli 2013/13535 Sayılı marka başvurus unun 29. sınıf mallar yönünden tescil edilmiş olması kar şısında, davacı bu marka başvurusuna itiraz edip hükümsüz kılınmasını sağlama dıkça bu marka ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olan başvuru konusu markanın 29. sınıf mallar yönünden tescili mümkün olmadığından TPE YİDK'nin 29. sınıf mallara dair davacının marka başvurusunun reddine da ir kararı doğru olduğu halde yazılı gerekçeyle davanın bu sınıf mallar yö nünden kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirm iştir "22• Bu bakımdan, markası yenilenmeme sebebiyle müddet hale gelen marka sahibi ancak koşulları var ise m.6/8' e ve/veya m.6/3 'e dayanarak m.25 uya rınca tescilli markanın hükümsüzlüğünü talep edebilir. Nitekim Yargıtay' a göre, yenilenmeme sebebiyle hükümsüz hale gelen bir markanın sahibi, ko ruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıllık zaman diliminde markayı kullanması halinde, bu süre içerisinde tescil edilip hükümden düşen marka ile aynı ya da benzer olan bir markanın, aynı ya da benzer mal veya hizmet ler için hükümsüzlüğünü talep edebilir. Diğer bir ifadeyle, yenilenmediğin den ötürü hükümsüz hale gelen bir markanın sahibi, bu marka
|
mümkün olmadığından TPE YİDK'nin 29. sınıf mallara dair davacının marka başvurusunun reddine da ir kararı doğru olduğu halde yazılı gerekçeyle davanın bu sınıf mallar yö nünden kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirm iştir "22• Bu bakımdan, markası yenilenmeme sebebiyle müddet hale gelen marka sahibi ancak koşulları var ise m.6/8' e ve/veya m.6/3 'e dayanarak m.25 uya rınca tescilli markanın hükümsüzlüğünü talep edebilir. Nitekim Yargıtay' a göre, yenilenmeme sebebiyle hükümsüz hale gelen bir markanın sahibi, ko ruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıllık zaman diliminde markayı kullanması halinde, bu süre içerisinde tescil edilip hükümden düşen marka ile aynı ya da benzer olan bir markanın, aynı ya da benzer mal veya hizmet ler için hükümsüzlüğünü talep edebilir. Diğer bir ifadeyle, yenilenmediğin den ötürü hükümsüz hale gelen bir markanın sahibi, bu marka ile aynı ya da benzer bir markanın tesciline SMK m. 6/8 kapsamında süresinde itiraza et memiş olsa dahi, bu markanın hükümsüzlüğü istemiyle dava açma imkanına sahiptir. Yargıtay 'ın incelemesine konu olan "ORGAFER" markası ile ilgili 22 Yarg. ll. HD. 2016/10625 E. 2018/2592 K. 11.04.2018 tarihli. Bkz. "Vitamiks" kararı, karar no.23/2. Madde 23 -Koruma Süresi ve Yenileme 2463 uyuşmaz lıkta, koruma süresi sona eren bir markanın sahibinin, bu marka üzerinde, koruma süresinin bitiminden itibaren iki yıl boyunca öncelik hak kının bulunduğu belirtilmiş ve söz konusu hükümden düşen markanın bu dönemde kullandığı, davaya konu hükümsüzlüğü talep edilen markanın baş vuru tarihinde bu iki yıllık ek koruma süresinin geçmediği tespit edilerek yenilenmeme nedeniyle hükümden düşen markanın koruma sınırları içinde kalan mallar ile benzer nitelik arz eden sınıflarda davaya konu markanın hükümsüzlüğüne karar verilebileceği kabul edilmiştir 23• Ortak markanın veya garanti markasının da yenilenmemesi sebebiyle ko ruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvuruları bakımın dan da önceki hak sahibine itiraz hakkı tanınmıştır (SMK m.6/7)24• Ortak ve garanti markalarında, yenilememe sebebiyle hükümden düşen diğer markalardan farklı olarak, söz konusu mar kalara dayalı itiraz hakkı için iki değil, üç yıl süre öngörülmüştür. Ortak mar ka ve garanti markası ile diğer markalar arasında farklı bir düzenleme öngö rülmesi doktrinde Çağlar tarafından eleştirilmektedir. Yazara göre, korunma ya devam edilen sürelerin ortak markalgaran ti markasında 3 yıl, diğer marka larda ise 2 yıl olmasına gerek olmadığı gibi, ortak markalgaran ti markası hari cindeki markalarda korunmaya devam edilmesinin, markanın kullanılmaya devam edilmesi şartına bağlanmış olmasının da dayanağı bulunmamaktadır; zira m.6/3 'te tescilsiz kullanılan markaların ya da ticaret sırasında kullanılan işaretlerin, marka başvurusuna konu edilmesi halinde, tescil engeli olarak ileri sürütmesi mümkün olduğundan, koruma süresi dolduğu halde kullanılmaya devam edilen bir marka söz konusu ise ha.lihazırda m.6/3'e göre itiraz ileri sürülebilecektir 25• Yazar, bu sebeple süresi dolmuş bir markaya dayalı itiraz için m.6/8'de yer alan "markayı kullanmaya devam ediyor olma" şartından vazgeçilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Yenilememe sebebiyle markanın hükümsüz hale gelmesi, markanın tes cilsiz olarak kullanılmasına engel teşkil etmemektedir 26• Bu durumda, hü- 23 Yarg. ll. HD. 2015/14759 E. 2017/2417 K. 25.04.2017 tarihli. Bkz. "Orgafer" kararı, karar no.23/3. 24 Bkz. Şerh m.6/7 ile ilgili açıklamalar. 25 Hayrettin ÇAGLAR, Sınai Mülkiyet Kanununun Marka Hukuku Alanında Getirdiği Önemli Yenilikler, 5.145-146. 26 Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 24, no.52; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s. 414. 2464 Yasaman/Y asaman kümsüz sayılan markanın sahibi tescilsiz olarak markasını kul lanmaya de vam edebilir. Buna karşın, bu durumda yenilenmeyen markanın sahibi, tes cilin sağladığı korumadan yararlanamaz. Dolayısıyla yenilememe sebebiyle hükümsüz hale gelen bir marka, ihlal teşkil eden kullanırnla ra karşı ancak TTK'nin haksız rekabet hükümleri kapsamında korunabilie7• Yargıtay ll. Hukuk Dairesi'nin bir kararına konu olayda, yenilememe sebebiyle hüküm den düşen bir marka sahibi bu markasına dayalı olarak dava açmıştır. İlk derece mahkemesi uyuşmaz lık tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı mülga KHK hükümleri çerçevesinde karar vermiştir. Kararın temyizi üzerine Yar gıtay, aşağıdaki gerekçelerle uyuşmaz lığın haksız rekabet hükümlerine göre değerlendiri lmesi gerektiğine hükmetmiş; dolayısıyla hükümden düşen bir markanın marka hukuku kapsamında değil, ancak haksız rekabet hükümleri ile korunacağı sonucuna varmıştır: "Davacı vekili, müvekkiline ait markanın dava/ı tarafindan herhangi bir sözleşme yapılmadan kullanıldığını ileri sürmüş, ancak Türk Patent Enstitüsü 'nden gelen yazı yanıtında, davaya konu markanın yenileme süresinin dolduğu ve hükümden düştüğü belirtilmiştir. Bu itibarla mah kemece, davacının isteminin haksız rekabet hükümlerine göre değer/en dirilip, bu hukuki nitelendirmeye göre yargılama yapılarak sonucuna göre bir hüküm kurulmas ı gerekirken, hükümden düşen markaya dayalı olarak 556 Sayılı KHK uyarınca hüküm kurulması doğru olmamış, ka rarın bu sebeple dava/ı yararına bozulmas ı gerekm iştir"28• lll. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI ı. 11MAYKROMLÜKS" Kararı Özet Tescil başvurusunun tescil ile sonuçlanma sı halinde koruma süresi başvuru tarihinden itibaren başlayacağından, tescil kesinleştiğinde tescil başvurusunda bulunan kişinin kullanımının dava tarihi itibariy le tescilli bir marka hakkından doğan kullanım olacağının kabulü ge rekir. Bu sebeple, anılan marka tescil başvurusunun sonucu beklen- 27 Aynı yönde bkz. ilhami GÜN EŞ, Sınai Mülkiyet Kanunu ışığında Uygulamalı Marka Hukuku, 2020, s.42S. 28 Yarg. ll. HD. 2014/1S620 E. 201S/S94 K. 19.01.201S tarihli. Bkz. "K-Q TSE-iSO-EN 9000" kararı, karar no.23/4. Aynı yönde bkz. Yarg. ll. HD. 2016/10437 E. 2018/3280 K. 07.0S.2018 tarihli. "Samurkaş" kararı, karar no.23/5. Madde 23 -Koruma Süresi ve Yenileme meksizin, söz konusu kullanırnın önceki tarihli bir markaya dayalı haklara tecavüz edildiğine hükmedilmemelidir. Yargıtay HGK. 2014/11-1057 E. 20161762 K. 08.06.2016 tarihli. 2465 Davacı vekili, müvekkilinin ticaret unvanının 3 1.03.1988 tarihinde, ... i bareli markasının ise 6, 7, lO, ll, 12,20 ve 21. sınıfürünler yönünden 13.06.2002 tarihin de tescil edildiğini, davalı şirketin müvekki linin ticaret unvanı ve markası ile sebe biyet verecek şekilde M ... Ltd. Şti. unvanını, müvekkili ile aynı iştigal mevzuunda tescil ettirerek kullanmaya başladığını, . . . ibaresini markasal biçimde ve alan adı olarak da kullandığım, ... ibaresinin ll. sınıf ürünler yönünden tescili için de baş vurduğunu, davaimm eylemlerinin müvekkilinin tescilli sınai haklarına zarar verdi ğini ileri sürerek, müvekkilinin ticari unvanının haksız kullanımının men'ine, dava lının ticaret unvanının müvekkilinin marka ve ticaret unvanı ile iltibas yaratmaya cak şekilde değiştirilmesine veya mümkün değilse ... ibaresinin ticaret sicilinden terkinine, müvekkiline ait marka hakkına tecavüzün tespitine, durdurulmasına, ve men'ine, davalıya ait www.maykroml üks.com sayfasına erişimin engellenmesine, sayfanın kullanımının engellenmesine ve iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, unvanlar arasında iltibas bulunmadığını, tarafların ürünlerinin farklı olduğunu, bir maden olan krom ibaresinin kimsenin tekeline
|
ve markası ile sebe biyet verecek şekilde M ... Ltd. Şti. unvanını, müvekkili ile aynı iştigal mevzuunda tescil ettirerek kullanmaya başladığını, . . . ibaresini markasal biçimde ve alan adı olarak da kullandığım, ... ibaresinin ll. sınıf ürünler yönünden tescili için de baş vurduğunu, davaimm eylemlerinin müvekkilinin tescilli sınai haklarına zarar verdi ğini ileri sürerek, müvekkilinin ticari unvanının haksız kullanımının men'ine, dava lının ticaret unvanının müvekkilinin marka ve ticaret unvanı ile iltibas yaratmaya cak şekilde değiştirilmesine veya mümkün değilse ... ibaresinin ticaret sicilinden terkinine, müvekkiline ait marka hakkına tecavüzün tespitine, durdurulmasına, ve men'ine, davalıya ait www.maykroml üks.com sayfasına erişimin engellenmesine, sayfanın kullanımının engellenmesine ve iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, unvanlar arasında iltibas bulunmadığını, tarafların ürünlerinin farklı olduğunu, bir maden olan krom ibaresinin kimsenin tekeline bırakılamayaca ğını, tarafların logolarının benzemediğini savunarak, davanın red dini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsa mına göre, davacı markasının 2002, davalı markasının 2007 yılında tescil edildiği, öncelik hakkına sahip davacının marka hakkına dayanarak davalının iltibas yaratan ticaret unvanının terkinini isteyebileceği, her iki tarafın ticaret unvanında ... ibaresi nin asıl ve ayırt edici unsur olduğu, şirketlerin iştigal mevzularının da ortak alanları kapsadığı, davaimm unvanında "M ... " ibaresinin kullanılmasının yeteri derecede ayırt edicilik sağlamad ığı, davalının kullandığı tescilsiz işaretin davacı markaları ile iltibasa sebebiyet verecek derecede benzer olduğu, ortalama tüketicilerin markaların aynı işletmeye ait olduğu yönünde sanıya kapılabilecekleri, davalı katalog ve web sayfasının davacı fırma ile ilişkilendirilmesinin de kaçınılmaz olduğu, internet alan adı ABD'den alındığından erişimin engellenmesinin mümkün olmadığı gerekçesiy le, davanın kabul üne, ... ibaresinin davalı ticaret unvanından terkinin e, davalının bu ibareyi davacının iştigal mevzuu ve markası kapsamındaki alanlarda unvansal kul Janımı dışında kullanmasının davacının ticaret unvanı ve marka tescilinden doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğundan haksız kullanırnın men'ine, marka hakkına tecavüzün tespitine, durdurulmasına, men'ine, haksız rekabetin tes pitine ve önlenmesine, www.maykromlüks.com alan adlı web sayfasının kullanımı nın ve erişiminin engellenmesine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. l-) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçe sinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir 2466 Yasaman/Yasaman yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2-) Ancak, işbu davanın açıldığı ı 4. ı 2.20 lO tarihinden önceki bir tarih olan 24.06.201 O tarihinde dava lı tarafından maykromlüks ibaresi için 1 1. sınıf emtia bakımından 20 ı 0/42262 sayı ile marka tescil başvurusu yapılmıştır. Mahkemece söz konusu başvurunun henüz sonuçlanmadığı, sonuçlansa dahi davacının tescilli marka hakkının ihlaline sebebiyet verdiğinden bahisle davalı yararına bir hukuki sonuç doğurmayacağı görüşü ile bu başvurunun kapsadığı emtia bakımından da marka hakkına tecavüzün önlenmesine karar verilmiş ise de, 556 sayılı KHK'nın 40. maddesi uyarınca söz konusu başvurunun tescil ile sonuçlanması halinde koruma süresi başvuru tarihinden itibaren başlayacağından, tescil kesinleştiğinde davalının söz konusu kullanımının dava tarihi itibariyle tescilli bir marka hakkından doğan kullanım olacağının kabulü gerekir. Bu sebeple anılan marka tescil başvurusunun sonucu beklenmeksizin yazılı gerekçeyle bu başvurunun kapsadığı ı I. sınıf emtia bakımından da davanın kabulü doğru görülmemiş, kararın bu gerekçe itibariyle bozulması gerekmiştir. .. ), gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilrnekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edil diği anlaşıldık tan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Ku rulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır. 2. "ViTAMiKS" Kararı Özet Yenilememe sebebiyle koruma süresi sona eren bir marka sahibi, iki yıl içerisinde hükümden düşen markası ile aym ya da benzer bir mar kamu başkalannca tesciline karşı çıkabilir. Bununla birlikte, böyle bir markamu tescil edilmesi durumunda, bu markanm hükümsöz kı lınması sağlanmadıkça, bu marka ile ayırt edilemeyecek kadar benzer bir markanm, aym ya da benzer mallar bakimmdan koruma süresi sona eren marka sahibi adma tescili mümkün değildir. Yargıtay ll. HD. 2016/10625 E. 2018/2592 K. 11.04.2018 tarihli. Davacı vekili; müvekkilinin "VİTAMİKS Gıda Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti." ibareli 29, 30 ve 35. sınıfürün ve hizmetleri içeren 2002/30096 sayılı (müddet) marka ile "V VİTAMİKS" ibareli 29. sınıftaki "tıbbi amaçlı olmayan ve tamamla yıcı gıda maddeleri ürünleri"ni içeren 2009/257 sayılı markaların sahibi olduğunu, 04.04.20ı4 tarihinde "VİTAMİKS+şekil" ibareli 5, 29 ve 35. sınıftaki ürün ve hiz- Madde 23 -Koruma Süresi ve Yenileme 2467 metleri içeren 2014/28161 sayılı marka tescil başvurusunun Markalar Dairesi tara fından dava dışı şirketlere ait "VİT AMİX" ibare li, 1 ve 5. sınıf ürünleri içeren 2002/34959 ve "VİTAMİX" ibareli, 29 ve 30. sınıf ürünleri içeren 2013/13535 sayılı markalar mesnet alınarak 556 sayılı KHK'nin 7/b maddesi uyannca 5. ve 29. sınıf ürünler bakımından kısmen reddedildiğini, ret kararının kaldmiması amacıyla itirazcia bulunduk lannı, İtirazın YİDK kararıyla 5. sınıftaki "zararlı bitkileri, hay vanları ve mantarları imha edici maddeler; dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar" ürünleri haricindeki 5. sınıfürünler için kabul edildiğini, kararın haksız ve hukuka aykın olduğunu ileri sürerek TPE YİDK kara rının iptaline ve markasının tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı TPE vekili; başvuru konusu marka ile redde mesnet alınan markaların .. ./ ... esas ve ayırt edici unsurlu olduklannı, aynı ürün ve hizmetleri içerdiklerini, görsel, tescil ve anlamsal olarak bütünü itibarı ile bıraktığı izienim itibarı ile orta lama tüketicileri iltibasa düşürebilecek derecede benzer olduklarını savunarak da vanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; baş vuru konusu marka ile redde mesnet alınan markalann esas unsurlannın .. ./ ... ibareleri olduğu ve görsel, tescil ve anlamsal olarak iki işaretirı ayırt edilemeyecek derecede benzer olduklan yönünde intiba doğurduğu, başvurunun kapsamında bulunan ve red dedilen 5. sınıftaki "dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deteıjanlar ürünleri"nin redde mesnet markalar kapsamında olmadığı, buna karşın 5. sınıf'taki "zararlı bitkileri, hayvanları ve mantarları imha edici maddeler" ile 29. sınıf ürünlerin redde mesnet markalann kapsamında aynen yer aldığı, başvuru konusu işaretin davacının önceki 2002/30096 sayılı markasının serisi mahiyetinde olduğu, zira davacının önceki tarihli markaları nın da başvuru konusu markanın da asıl ve ayırt edici unsurun " ... " ibaresi olduğu, her ikisirlin aynı görsel, tescil ve anlamsal etkiyi bıraktığı, son başvurunun önceki markanın hükmünü kaybettiği tarihten itibaren 2 yıllık süre dolmadan gerçekleştirildiği ve önceki markanın
|
redde mesnet alınan markalann esas unsurlannın .. ./ ... ibareleri olduğu ve görsel, tescil ve anlamsal olarak iki işaretirı ayırt edilemeyecek derecede benzer olduklan yönünde intiba doğurduğu, başvurunun kapsamında bulunan ve red dedilen 5. sınıftaki "dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deteıjanlar ürünleri"nin redde mesnet markalar kapsamında olmadığı, buna karşın 5. sınıf'taki "zararlı bitkileri, hayvanları ve mantarları imha edici maddeler" ile 29. sınıf ürünlerin redde mesnet markalann kapsamında aynen yer aldığı, başvuru konusu işaretin davacının önceki 2002/30096 sayılı markasının serisi mahiyetinde olduğu, zira davacının önceki tarihli markaları nın da başvuru konusu markanın da asıl ve ayırt edici unsurun " ... " ibaresi olduğu, her ikisirlin aynı görsel, tescil ve anlamsal etkiyi bıraktığı, son başvurunun önceki markanın hükmünü kaybettiği tarihten itibaren 2 yıllık süre dolmadan gerçekleştirildiği ve önceki markanın kapsamında olan yargıla ma konusu 29. sınıf ürünlerin tamamını içerdiği, markanın öteden bu yana fiilen kul lanıldığı, davacının önceki tescilli markası ile kullanımının görmezden gelinmesinin mümkün olmadığı, buna karşın reddedilen 5. sınıf'taki zararlı bitkileri, hayvanlan ve mantarlan imha edici maddeler ürünlerinin davacının önceki tarihte adına kayıtlı olan markasının kapsamında yer almadığı, davacı başvurusunun reddine dair YİDK kara rının kısmen hukuka uygun kısmen hukuka aykın olduğu gerekçesiyle, davanın kıs men kabulüyle TPE YİDK kararının 5. sınıf'taki "dezenfektanlar, antiseptikler (mik rop öldürücüler), tıbbi amaçlı deteıjanlar" ile 29. sınıf ürünler, bakımından davacı itirazlarının reddi yönünden iptalirıe, sair taleplerin reddirıe karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1-) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçe sinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. 2468 Yasaman/Yasaman 2-) Dava, davacının 04.04.20 ı 4 tarih ve 20 ı 4/28 ı 6 ı sayılı 11Vitamiks11 i bareli marka başvurusun un, 14.02.20 ı 3 tarih ve 2013/13535 sayılı 11Vitamix11 i bareli marka sebebiyle 556 sayılı Marka KHK'nin 7/1-b maddesi uyarınca kısmen reddine dair TPE YİDK karar iptaline dair olup, mahkemece, yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 556 sayılı KHK kapsamında markanın koruması esasen tescile dayalıdır. Bununla birlikte, marka hukukuna egemen olan ilkelerden biri de markanın tekliği ilkesidir. Bu esas uyarınca aynı veya aynı türdeki mal veya hizrnetlerle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markaların tescili mümkün değildir (KHK 7/1-b. maddesi). Bu durumda, tescilli bir markanın varlığına karşın davacının bu markayla ayırt edilemeyecek derecede benzer bir markayı ( ... +şekil) 29. sırııftaki aynı mallar yönünden tescil ettirmesi mümkün değildir. Her ne kadar davacı adına daha önceden tescilli 2002/30096 sayılı "Vitamiks Gıda Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti." markası 29. sınıfmallar yönünden tescilli ise de, söz konusu markanın koruma süresi 22/1112012 tarihi itibariyle sona ermiş ve yenilen memiş olmakla, davacı tarafın 556 sayılı KHK 8/son maddesi ve 35/2. maddesi dikkate alındığında 2 yıl içerisinde hükümden düşen markası ile aynı/benzer bir markanın başka larınca tesciline karşı çıkabilme imkanı bulmakta olup, dava dışı .. Gıda Maddeleri San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılan "vitarnix" ibareli 14.02.2013 tarihli 20 13/13535 Sayılı marka başvurusunun 29. sınıf mallar yönünden tescil edilmiş olması karşısında, davacı bu marka başvurusuna itiraz edip hükürnsüz kılınmasını sağlaroadıkça bu marka ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olan başvuru konusu markanın 29. sınıf mallar yönünden tescili mümkün olmadığından TPE YİDK'nin 29. sınıf mallara dair davacının marka başvurusunun reddine dair kararı doğru olduğu halde yazılı gerekçeyle davanın bu sınıf mallar yönünden kabulü doğru olmamış, bozma yı gerektirmiştir. 3. "ORGAFER" Kararı Özet Yenilerneme sebebiyle koruma süresi sona eren bir markanın hak sahi binin, iki yıllık süre boyunca kullamlmış olması kaydıyla söz konusu marka üzerinde öncelik hakkı bulunmaktadır. İki yıllık süre içerisinde yenilememe sebebiyle hükümsüz hale gelen markanın koruma sınırları içinde kalan mallar ile benzer nitelik arz eden sınıflarda tescil edilen aynı ya da benzer markalar hakkında bükümsüzlük kararı verilebilir. Yargıtay ll. HD. 2015/14759 E. 2017/2417 K. 25.04.2017 tarihli. Davacı vekili; müvekkilinin ... nezdinde müvekkili adına tescilli 11 ••• 11 i bareli markayı kullandığım ancak sehven tescilin yenilenmemesi sebebiyle koruma süre sinin sona erdiğini, durumun tespitinden sonra hemen marka tescil başvurusunda bulunulduğunu, haksız şekilde tescili yapılan 2007/62970 sayılı Madde 23-Koruma Süresi ve Yenileme 2469 ibareli marka sebebiyle başvurunun reddedildiğini, bu markanın başvurusunun mü vekkilin markasının hükümden düşmesinin hemen akabinde yapıldığını, müvekkili tarafından sehven yayma itiraz edilmediğini, bu yüzden markanın tescil işleminin gerçekleştiğini, müvekkilinin 30 yılı aşkın süredir" ... " markasını kullandığım, " ... " markasının da müvekkili şirkete ait bir marka olarak algılanmasına neden olacağını, davalı markasının müvekki linin kendi markasını tanıtmak amacıyla sarf ettiği eme ğin sonucunda yaratılan tanınmışlıktan yararlanac ağını, müvekkilinin eskiye dayalı kullanımının ve asıl hak sahipliğinin sabit olduğunu, davalının bu tanınmışlı ktan yararlanarak haksız kazanç elde edeceğini ileri sürerek 27/11/2007 tarih ve 2007 62970 sayılı "orgafer" ibareli markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkilinin Türkiye'de birçok alanda faaliyet gösteren köklü ve tanınmış bir şirket olduğunu, " ... " markası için .. .'ye başvurduklarını, ... uzmanla rı tarafından gerekli incelemeler yapıldıktan sonra Resmi Markalar Bülteni'nde yayınlandığını ve hiçbir itiraza konu olmadığını, şimdiye kadar defalarca müvekki linin markasından haberdar olması gereken davacının kötü niyetli davranarak her hangi bir girişimde bulunma dığını, davacı tarafından ileri sürülen iddiaların tama men haksız ve kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini beyan etmiştir. Mahkemece uyulan bozma ilamı, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının " ... " i bareli markasının 27 .06. 1997 başvuru tarihli olup O 1. sınıf mal ve hizmetler bakımından tescilli iken 1 O yıllık koruma süresinin bittiği orqo[cr 27.06.2007 tarihinde tescilin yenilenmediği, davalıya ait " " marka sının ise O I ve 35. sınıf mal ve hizmetler bakımından tescil edilmiş olup tescil baş vuru tarihinin 27.11.2007 olduğu, 556 sayılı KHK'nın madde 8/son hükmüne göre, davacının markasının koruma süresi 27.06.2007 tarihinde sona ermişse de davacının marka üzerinde 27.06.2009 tarihine kadar öncelik hakkı olduğu, alınan bilirkişi raporuna göre bu dönemde kullandığı, bu durumda davalının tescil başvuru tarihinin henüz davac ının markasının 2 yıllık ek koruma süresi geçmeden yapıldığı belirlen mekle davacının isteminde haklı olduğu, buna göre davacı markasının koruma sınır ları içerisinde kalan mallar ile davalı markasındaki benzer nitelik arz eden sınıflar ile ilgili hükümsüzlük kararı verilebileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüyle davalı markasının tescil edi Idi
|
hizmetler bakımından tescilli iken 1 O yıllık koruma süresinin bittiği orqo[cr 27.06.2007 tarihinde tescilin yenilenmediği, davalıya ait " " marka sının ise O I ve 35. sınıf mal ve hizmetler bakımından tescil edilmiş olup tescil baş vuru tarihinin 27.11.2007 olduğu, 556 sayılı KHK'nın madde 8/son hükmüne göre, davacının markasının koruma süresi 27.06.2007 tarihinde sona ermişse de davacının marka üzerinde 27.06.2009 tarihine kadar öncelik hakkı olduğu, alınan bilirkişi raporuna göre bu dönemde kullandığı, bu durumda davalının tescil başvuru tarihinin henüz davac ının markasının 2 yıllık ek koruma süresi geçmeden yapıldığı belirlen mekle davacının isteminde haklı olduğu, buna göre davacı markasının koruma sınır ları içerisinde kalan mallar ile davalı markasındaki benzer nitelik arz eden sınıflar ile ilgili hükümsüzlük kararı verilebileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüyle davalı markasının tescil edi Idi ği 1. sınıf mal ve hizmetler içinde yer alan "sanayide, bilim sahasında, fotoğrafçılıkta, tarım, bahçecİlik ve ormancılıkta kullanılan kimya sallar" ile 35. sınıf mal ve hizmetler içinde yer alan "müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmet leri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir)" ile ilgili mal ve hizmet sınıf ları itibariyle kısmen hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Kararı davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir. 2470 Yasaman/Y asaman Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm veril miş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekili ve davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir. 4. "K-Q TSE-iSO-EN 9000" Kararı Özet Yenileme süresinin dolması nedeniyle hükümden düşen bir markaya da yalı olarak açılan dava, haksız rekabet hükümlerine göre değerlendirilip, bu hukuki nitelendirme ye göre yargılama yapılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir. Bu bakımdan, hükümden düşen markalarta ilgili 556 sayılı KHK uyarınca bir karar verilmesi yerinde değildir. Yargıtay ll. HD. 2014/15620 E. 2015/594 K. 19.01.2015 tarihli. Davacı vekili, davalı tarafından piyasaya sürülen ürünlerin kalite standartlarını ortaya koyan belgelerden TSE-iso-en 9000 belgesi ve markasının haksız biçimde ve suç teşkil edecek biçimde kullanıldığını, davalı fırmanın piyasaya sürdüğü ürünler de TSE-iso-en 9000 marka ve logo kullanımını haklı kılacak herhangi bir nedeninin bulunmadığını ileri sürerek, marka hakkına tecavüzün men'i ile davalı fırmanın TSE belgeli olarak piyasaya sürdüğü ve işyerinde bulunan mamul, etiket, reklam, broşür, çıkartma ve katalogların toplattırılmasına, TSE Ürün Belgelendir me Yönergesi hükümleri gereğince, 3.000 TL maddi tazminatla kamuoyunu yanıltmak ve haksız rekabete sebep olmak yolu ile TSE'yi kamu ve tüketici nezdinde güven kaybına uğratmak nedeni ile de 46.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden geçerli faiziy le birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı TSE ile herhangi bir geçerli sözleşme olmaksızın, davacı ya ait K-Q-TSE iso-en 9000+şekil markasını işyerinde bulunan ürünlerle reklam, broşür, çıkartma ve katalogların üze rinde kullandığı, bu kullanımının haksız olduğu ve markaya tecavüz niteliğinde bu lunduğu gerekçesiyle davanın kabulüyle davalının, TPE'de 2001/13648 (özel-02087) tescil numaralı davacıya ait "K Q TSE iso-en 9000+ Şekil" markasına vaki tecavüzü nün 556 sayılı KHK'nın 61 ve 62 maddeleri gereğince menine ve toplattın lmasına, 3.000 maddi tazminatın 16.3.2012 dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan alınıp, davacı tarafa verilmesine, fazlaya dair (3.254 TL) haklannın saklı tutulmasına, 6.254 TL manevi tazminatın 16.3.2012 dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp, davacı tarafa verilmesine, fazlaya dair manevi taz minat isteminin reddine, karar özetinin ilanma karar verilmiştir. Kararı tarafların vekilieri temyiz etmiştir. 1-) Dava, marka hakkına tecavüzden kaynaklanan tecavüzün tespit ve meniyle maddi ve manevi tazminat istemine dair olup, mahkemece davanın kısmen kabulü ne karar verilmiştir. Madde 23 -Koruma Süresi ve Yenileme 2471 Davacı vekili, müvekkiline ait markanın davalı tarafından herhangi bir sözleş me yapılmadan kullanıldığını ileri sürmüş, ancak Türk Patent Enstitüsü'nden gelen yazı yanıtında, davaya konu markanın yenileme süresinin dolduğu ve hükümden düştüğü belirtilmiştir. Bu itibarla mahkemece, davacının isteminin haksız rekabet hükümlerine göre değerlen dirilip, bu hukuki nitelendirrneye göre yargılama yapıla rak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, hükümden düşen markaya dayalı olarak 556 sayılı KHK uyarınca hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bu sebeple davalı yararına bozulması gerekmiştir. 2-) Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekilierinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. S. "SAMURKAŞ" Kararı Özet Yenileme işleminin ihmal edilmesi sebebiyle hükümden düşen mar kanın, davalı tarafından işyerinin vitrininde, faturalar ve paketler üzerinde kullanılması haksız rekabet oluşturur. Yargıtay ll. HD. 2016/10437 E. 2018/3280 K. 07.05.2018 tarihli. Davacı vekili, müvekki l .. .'ın babası ve diğer müvekkil .. .'ın eşi müteveffa .... 'ın, 1995 yılından vefat ettiği 2014 yılının Şubat ayına kadar cezerye yapımı ve satımı işi ile uğraştığını, bu süreçte işletme adı olan .... isminin tüm ... tarafından tanındığını, kalitesi, temizliği ve lezzetiyle bilinen bir marka haline geldiğini, 30/04/2003 tarihinde .... markasının .... tarafından Türk Patent Enstitüsü'ne tescil edildiğini, 1 6/02/2014 tarihinde ... .'ın vefatı üzerine .... adlı işletmeyi müvekki lleri nin devraldığını, 2015 yılı Nisan ayında davalı .. .'ın davacıların işyeri adresinin 3 dükkan ilerisinde .... adlı dükkan işletmeye başladığını, davaimm aynı isimde işlet mesinde ... .'ın fotoğrafını da astığını, davaimm hiçbir üstün hakkının olmadığını, eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğini, bu yüzden .... markasının zarar gördüğü nü, davaimm ayrıca kalitesiz mal ürettiğini, bu sebeple de müşterilerden şikayetler geldiğini iddia ederek davaimm haksız rekabetinin engellenmes ini, şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline ve kararın ilan edilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesinin görevli olduğunu, davacıla rın murisi ... .'ın .... markasını 30/04/2003 tarihinde tescil ettirdiğini, ancak yenile mediğini, marka üzerinde hak iddia etmelerine imkan olmadığını, müvekki linin kullandığı isim, yazı tipi, renk, iş yeri dizaynı, paket ve ambalaj gibi birçok hususun davacıların kullanımıyla tamamen farklı olduğunu, davacıların herhangi bir maddi kaybının olmadığını, manevi tazminat koşullarının bulunmadığını savunarak, dava nın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; da vacıların murisi Mahmut Samurkaş'ın 1995 ila 2014 yılı şubat ayına kadar .... ismiy le cezerye işi yaptığı, murisin 30/04/2003 tarihinde .... markasını Türk Patent Ensti- 2472 Yasaman/Yasaman tüsüne tescil ettirdiği, 1 O yıllık marka koruma süresi sonrasında marka tescil yeni leme işlemini ihmal ettiği, .... 'ın 16/02/2014 tarihinde vefat ettiği, vefatından sonra işletmeyi davacılar .... 'ın eşi Asi ya ile kızı .. .'ın devraldığı, dava! ının O I /04/2015 tarihinde iki adet dükkan açtığı, her iki iş yerinde
|
etmelerine imkan olmadığını, müvekki linin kullandığı isim, yazı tipi, renk, iş yeri dizaynı, paket ve ambalaj gibi birçok hususun davacıların kullanımıyla tamamen farklı olduğunu, davacıların herhangi bir maddi kaybının olmadığını, manevi tazminat koşullarının bulunmadığını savunarak, dava nın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; da vacıların murisi Mahmut Samurkaş'ın 1995 ila 2014 yılı şubat ayına kadar .... ismiy le cezerye işi yaptığı, murisin 30/04/2003 tarihinde .... markasını Türk Patent Ensti- 2472 Yasaman/Yasaman tüsüne tescil ettirdiği, 1 O yıllık marka koruma süresi sonrasında marka tescil yeni leme işlemini ihmal ettiği, .... 'ın 16/02/2014 tarihinde vefat ettiği, vefatından sonra işletmeyi davacılar .... 'ın eşi Asi ya ile kızı .. .'ın devraldığı, dava! ının O I /04/2015 tarihinde iki adet dükkan açtığı, her iki iş yerinde de .... ismini kullandığı, ayrıca dükkanının vitrinine .... 'ın fotoğrafını astığı, satış fişlerinde .... ,faturalarda ... , paket ler üzerinde de ... .ismini kullandığı, davacıyla davalının iştigal konuları ile faaliyet kodlarının aynı olduğu, davaimm üstün bir hakkının olmadığı, davaimm söz konusu iş yeriyle doğrudan bir bağlantısının olmadığı, davalı eylemlerinin haksız rekabet eylemini oluşturduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle davaimm iş yerlerinde "Samurkaş" un van ve logosunu ve ... .'a ait fotoğrafı kullanmak şeklindeki haksız rekabetin tespitine, ve menine, 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazmina tın dava tarihinden itibaren işieyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, kararın ilanma karar verilmiştir. Kararı davalı ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı ve katılma yoluyla davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. LiSANS MADDE 24: DÖRDÜNCÜ KlSlM Lisans (1) Marka hakkı, tescil edildiği mal veya hizmetlerin bir kısmı ya da tamamı için lisans sözleşmesine konu olabilir. (2) Lisans, inhisari lisans veya inhisari olmayan lisans şeklinde verilebilir. Sözleşmede aksi kararlaş tırılmamışsa lisans, inhisari de ğildir. inhisari olmayan lisans sözleşmelerinde lisans veren markayı kendi kullanabileceği gibi üçüncü kişilere de başka lisanslar verebi lir. inhisari lisans sözleşmelerinde lisans veren, başkasına lisans ve remez ve hakkını açıkça saklı tutmadıkça kendisi de markayı kulla namaz. (3) Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans sahipleri, lisans tan doğan haklarını üçüncü kişilere devredemez veya alt lisans vere mez. (4) Lisans veren, lisans alan tarafından üretilecek malın veya su nulacak hizmetlerin kalitesini garanti altına alacak önlemle ri alır. Lisans alan, lisans sözleşmesinde yer alan şartlara uymak zorunda dır. Aksi takdirde marka sahibi, tescilli markadan doğan haklarını lisans alana karşı ileri sürebilir. Gerekçe: Madde ile, markanın lisans sözleşmesine konu olabileceği düzenlenmiştir. Madde düzenienirken sözleşme serbestisi prensibi ve 2015/2424 sayılı AB Marka Tüzüğünün 22 'nci maddesi esas alınmıştır. Kitapta lisans düzenienirken sözleşme serbestisi ilkesi çerçeves inde, tarafZara lisansın biçimini, süresini, coğrafi bölgesini ve hangi mal ve hizmetler için lisans verileceğini belirleme serbestisi tanınmıştır. Bu kapsamda maddenin birinci fıkrasında bir markanın kullanım hakkının tes cil edildiği mal veya hizmetlerin bir kısmı veya tamamı için lisans sözleşmesine konu olabileceği hükme bağlanmıştır. 2474 Yasaman Maddenin ikinci fıkrasında lisans ın türlerine yer verilmiş olup inhisari olan ve olmayan lisans türlerinin sonuçları düzenlenmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında sözleşmede aksi kararlaş tırılmamışsa lisans sa hiplerinin, lisanstan doğan haklarını üçüncü kişilere devredemeyeceği veya alt lisans veremeyeceği hükme bağlanmıştır. Maddenin dördüncüfıkrasında lisans verenin, lisans alan tarafindan üretilecek malın veya sunulacak hizmetlerin kalitesini garanti altına alacak önlemleri alacağı, lisans alanın, lisans sözleşmesi hükümlerine uymasının zorunlu olduğu, aksi takdir de marka sahibinin tescilli bir markadan doğan haklarını, lisans alana karşı ileri sürebileceği hükme bağlanmıştır. Uluslararası Düzenlemeler: TRIPSm.21. 201512436 s. AB Marka Yönergesi m.25. 201711001 s. AB Markası Tüzüğü m.22. BİBLİYOGRAFYA ARKAN Sabih ARKAN Sabih A YDlNCIK Şirin BAŞARAN Sı/a BOSOBurcu CEYLAN Çiğdem GÜRZUMAR Osman KIRCA Çiğdem OKTAYSaibe OKTAY ÖZDEMİR Saibe ONGANBurak ÖZEL Çağlar "Lisans Verenin Sorumluluğu ", BATİDER, Eylül 2013, C.XXJX, S.3, s.5-8. "Marka Tescil Başvurusunun Lisans Sözleşmesine Konu Olması Bazı Sorunlar ", BATİDER. Eylül 2019, C.XXXV. S.3, s.39-44. Fikri Haklara İlişkin Lisans Sözleşmeleri, İstanbul 2006. "Marka Lisans Sözleşm eleri", İstanbul Barosu Dergisi, Mart 2012, C.86, S.2, s.172-183. "Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmeleri ve Yabancı Unsur/u Lisans Sözleşmelerine Uygulanacak Hukuk", Legal Fikri ve Sınai Haklar Dergisi, 2006, S.8, s.856-883. "Marka Lisansı Sözleşmes i", Ankara Barosu Dergisi, 26 Nisan Dünya Fikri Mülki yet Günü Ozel Sayısı, 2017, s.59-89. Franchise Sözleşmeleri ve Bu Sözleşmelerin Temelini Oluşturan Sistemlerin Hukuken Korunması, İstanbul 1995. Franchise Sözleşmesi, Ankara 1997. Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemelerinin Lisans Sözleşmelerine Uygulanmas ı, İstanbul 2002. "Fikri Nitelikteki Sınai Değerler Üzerindeki Haklar ile Bunlara İlişkin Verilen Lisans ın Hukuki Niteliği", Ergun OZSUNA Y'a Ar mağan, s.57 1-598. Sınai Haklara İlişkin Lisans Sözleşmelerind e Tarafların Hukuki Durumu, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007. Marka Lisansı Sözleşmesi, 2. Baskı, Ankara 2015. Madde 24 -Lisans 2475 SARGIN Fügen Milletlerarası Patent ve Ticaret Marka Lisansı Sözleşmelerine Uygulanacak Hukuk, Ankara 2002. ÜNAL Mücahit/ A YDlN Sevgican PLAN "Marka Lisans Hakkının İzinsiz Genişletilmesi veya Üçüncü Kişilere Devri", BATİDER. Mart 2015, C.XXXI, S./, s./89-228. I. MARKA LiSANS SÖZLEŞMELERİ I. Genel Olarak Lisans Sözleşmesi 2. Lisans Sözleşmesinin Hukuki Niteliği 3. Lisansa Konu Olabilecek Markalar 4. Marka Lisans Sözleşmesinin Türleri 5. Marka Lisans Sözleşmesinin Şekli ve Taraflan 6. Marka Hakkına Tecavüz Halinde Lisans Alanın Dava Açma Hakkı Il. MADDE İLE İLGİLİ YAR GIT AY KARARLARI AÇIKLAMALAR 1. MARKA LiSANS SÖZLEŞMELERi 1. Genel Olarak Lisans Sözleşmesi Fikri Mülkiyet Hukuku anlamında lisans, hak sahibinin mutlak hakkına konu olan bir gayri maddi hakkı, başka kimselere kullandırmasını ifade et mektedir. Lisans sözleşmelerinde, gayri maddi hak üzerinde tekel hakkına sahip bulunan kimse, bu hakkı ekonomik açıdan en kapsamlı ve en verimli şekilde başka bir kimseye kullandırma amacını taşımaktadır. Lisans sözleş meleri uluslararası ticarette yaygın olarak kullanılmaktadır1• Lisans sözleş melerinde verilen kullanma yetkisi tüm yurt çapında olabileceği gibi, bölge sel ya da şehir bağlamında da olabilir. Marka lisans sözleşmeleri, lisans sözleşmelerinin bir alt kategorisini oluşturur. SMK'nın 24. maddesi markanın sahibi dışında, başka kimselerin kullanımına tahsis edilebile ceğini düzenlemektedir. Marka lisans sözleşmesinde lisans veren, üzerinde tasarruf yetkisini haiz bulunduğu markayı lisans alanın kullanmasını sağlama yükümlülüğü altın dadır. Bu yükümlülük, olumlu bir edimin konusunu oluşturur. Karşıt görüş, Bkz. Burcu BOSO, Sınai Haklara ilişkin Lisans Sözleşmeleri ve Yabancı Unsurlu Lisans Sözleşmeleri ne Uygulanacak Hukuk, s.856 vd. Saibe OKTAY, Sınai Haklara ilişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemelerinin Lisans Sözleşmelerine Uygulan ması, s.l42, Çiğdem KIRCA, Franchise Sözleşmesi, s.83. 2476
|
en kapsamlı ve en verimli şekilde başka bir kimseye kullandırma amacını taşımaktadır. Lisans sözleş meleri uluslararası ticarette yaygın olarak kullanılmaktadır1• Lisans sözleş melerinde verilen kullanma yetkisi tüm yurt çapında olabileceği gibi, bölge sel ya da şehir bağlamında da olabilir. Marka lisans sözleşmeleri, lisans sözleşmelerinin bir alt kategorisini oluşturur. SMK'nın 24. maddesi markanın sahibi dışında, başka kimselerin kullanımına tahsis edilebile ceğini düzenlemektedir. Marka lisans sözleşmesinde lisans veren, üzerinde tasarruf yetkisini haiz bulunduğu markayı lisans alanın kullanmasını sağlama yükümlülüğü altın dadır. Bu yükümlülük, olumlu bir edimin konusunu oluşturur. Karşıt görüş, Bkz. Burcu BOSO, Sınai Haklara ilişkin Lisans Sözleşmeleri ve Yabancı Unsurlu Lisans Sözleşmeleri ne Uygulanacak Hukuk, s.856 vd. Saibe OKTAY, Sınai Haklara ilişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemelerinin Lisans Sözleşmelerine Uygulan ması, s.l42, Çiğdem KIRCA, Franchise Sözleşmesi, s.83. 2476 Yasaman lisans verenin lisans alanın markayı kullanmasına katlaruna yükümlülüğü altında bulunduğu görüşünden yola çıkarak bu edimi olumsuz bir edim ola rak nitelendi rme eğilimindedir. Marka lisans sözleşmesi, marka sahibinin markanın kullanımını başka bir kimseye tahsis etmesini ve bunun karşılığında kural olarak bir bedel ödenmesini konu edinen bir sözleşmedir. Bu yönüyle lisans sözleşmesi, marka sahibinin marka üzerinde sahip olduğu markayı tekel halinde kullan ma hakkını kısıtlayan veya belirli bir dönem kullanımı sona erdiren, marka sahibinin markayı başkalarıyla birlikte kullanmasını ya da kendi kullanım hakkı söz konusu olmaksızın bir başkasının kullanımına tahsis etmesini so nuçlandıran bir sözleşmedir. Lisans sözleşme leri sınai mülkiyet haklarının tümünde yapılabilir. Mar kalar, patentler, faydalı modeller, tasarımlar lisans sözleşmelerine konu ola bilirler. Bunlardan en yaygın olanı marka lisanslarıdır. Bazı sınai mülkiyet haklarında lisans sözleşmesi yapılamaz. Bunlar coğrafi işaret ile geleneksel ürün adıdır (SMK m.148/1). Markanın pazarlanm ası, satışı ya da hizmetinin yaygınlaştır ılması bakı mından marka sahibi, markasının kullanım hakkını bir kişiye tamamen veya kullanım hakkı kendisinde de kalmak kaydıyla birden çok kişiye de bıraka bilir. Bunlardan ilkine "inhisari lisans"; ikincisine "inhisari olmayan lisans" veya "adi lisans" adı verilir. Marka sahibi üretim yapmıyor ya da bir hizmet surunuyor ise, markasının kullanım hakkını lisans sözleşmesi çerçevesinde 3. bir kişiye bırakabilir. Bu nun karşılığında sözleşmede belirtilen kullanım ücretini alır. Bu halde, marka sahibi sözleşmede belirtilen sürede markayı kullanamaz. Buna karşılık, inhisari olmayan lisanslarda, marka sahipleri ürettikleri, pazarladıkları ya da hizmet sundukları alanlarda bu markayı kullanma hakkına sahip olurlar. Uygulamada en çok görülen lisans türü inhisari olmayan lisans sözleş meleridir. Marka sahibi, piyasasını genişletmek için lisans vererek üçüncü kişilerin de aynı ürün ya da hizmette markayı kullanarak markanın pazar lanmasına ve tanınrnışlığının artmasına sebep olurlar. Marka sahibi kendi ürettiği, sattığı veya hizmet verdiği mal ve hizmetlerde markası sayesinde gelir elde ettiği gibi, başkasının ürettiği, sattığı veya hizmet sunduğu mal ve hizmetlerden de markasının kullanılması sebebiyle gelir elde eder. Bu gelir belirli bir lisans bedeli olabileceği gibi, ciro üzerinden belli bir pay alınması suretiyle de olabilir. Madde 24 -Lisans 2477 Lisans sözleşmele rinin yaygın yapıldığı alan franchise sözleşmeleridie. Franchise sözleşmelerinde markanın kullanılması esas faktördür. Ancak, bunun haricinde, markalı ürünün nitelikleri, özellikleri ve kalitesinin korun ması ve ürünün veya hizmetin nasıl yapılacağının sözleşmede belirlenmesi ve franchise alanın bunlara riayet etmesi esastır. Örneğin, Mc Donald's fast food zincirinde franchise alan bu markayı restoranında kullanabileceği gibi, restoranı marka sahibinin belirlediği tasanma göre (trade dress) düzenlemek ve üründe kullanacağı malzeme, pişirme tekniği ve bunun servis edilme tarzına kadar franchise sözleşmesindeki şartlara uyması gerekecektir. 2. Lisans Sözleşmesinin Hukuki Niteliği Lisans sözleşmesi, markanın kullanımının belirli bir süre için veya süre siz olarak bir başka kimseye devredilmesini konu edinmektedir. Lisans söz leşmesi çerçevesinde lisans veren, lisans alanın markayı kullanması için gereken her türlü tasarrufta bulunma yı; lisans alan ise kural olarak bu edim karşılığında bir bedel ödemeyi üstlenmektedir. Lisans sözleşmesi borçlandı ncı işlem niteliğindedir4• Doktrinde lisans sözleşmesinin ayni veya şahsi hak verdiği ileri sürülmektedir. Lisans sözleşmesi ile, sahip olunan hakkın devri değil, kullanılmasının devri yapı lmaktadır. Bu sebeple lisans sözleşmesi şahsi hak veren bir sözleşmedir5• Marka lisans sözleşmesinde karakteri stik edim, markanın kullanımının lisans alana tahsis edilmesidir. Bu yönüyle lisans sözleşmesi, kullanırnın devrini konu edinen sözleşmeler kategorisine dahildir. Lisans sözleşmesinin hukuki niteliği konusunda doktrinde değişik gö rüşler vardır6• Doktrinde kabul edilen baskın görüş lisans sözleşmesinin isimsiz sözleşme olduğudur7• Lisans sözleşmesinin SMK 24 ve 158. madde- Bkz. Osman GÜRZUMAR, Franchise Sözleşmeleri ve Bu Sözleşmelerin Temelini Oluşturan Sistem lerin Hukuken Korunması; Çiğdem KIRCA, Franchise Sözleşmesi. Saibe OKTAY ÖZDEMIR , Fikri Nitelikteki Sınai Değerler Üzerindeki Haklar ile Bunlara ilişkin Verilen Lisansın Hukuki Niteliği, s.13. Ayrıntılı bilgi için bkz. Saibe OKTAY ÖZDEMiR, Fikri Nitelikteki Sınai Değerler Üzerindeki Haklar ile Bunlara ilişkin Verilen Lisansın Hukuki Niteliği, s.17 vd. Ayrıntı için bkz. Saibe OKTAY, Sınai Haklara ilişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzen lemelerinin Lisans Sözleşmelerine Uygulanma sı, s. SO vd. Saibe OKTAY, Sınai Haklara ilişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemeler inin Lisans Sözleşmelerine Uygulanması, s.S2-S3; Şirin AYDINCIK, Fikri Haklara ilişkin Lisans Sözleşmeleri, s.73; Çağlar ÖZEl, Marka Lisansı Sözleşmesi, s.113; Burak ONGAN, Sınai Haklara ilişkin Lisans Söz leşmelerinde Tarafların Hukuki Durumu, s.38. 2478 Yasaman lerde, FSEK 54. maddede düzenlenmiş olması sebebiyle bazı yazarlar, söz leşmenin atipik olduğunun söylemnesinin mümkün olmadığını ileri sürmüş lerdir. Arkan, 556 sayılı KHK'da lisans sözleşmesinin düzenlendiğini ve bu sebeple tipik bir sözleşme olduğunu savunmuştur 8• Sargın'a göre, 551 ve 556 sayılı KHK'larda lisans sözleşmelerine ilişkin tanım verilmemiş olmak la birlikte, lisans verilip verilmeyeceği, kimin lisans vermeye yetkili olduğu, lisansın türleri (inhisari veya basit), lisansın hak sahibine tamdığı haklar, tescil şartı ve etkisi gibi düzenlemeler bu sözleşmeyi tipik sözleşme niteliği ne kavuşturmuştur9• Kanunkoyucunun bir sözleşmeyi adlandırmış olması değil, esaslı unsur larını düzenlemiş olması sözleşmeyi isimsiz sözleşmeler kategori sine sokar. Sözleşmenin isimli-isimsiz, yani "essentialia"sı rol oynayacaktır. Sözleşme nin esaslı unsurlar dışında kalan noktalarda sahip olduğu içerik, sözleşmenin isimli-isimsiz sınıflandırılmasında rol oynamaz. "Naturalia essentialia " ve "accidentalia" kavramiarım nazara almak gerekir. Bunlardan ilki, sözleşme nin içeriğine dahil olan unsurları ifade etmektedir. İkincisi ise, sözleşme tipi nedeniyle kendiliğinden anlaşılamayan, ancak sözleşme tipine uygun olarak taraflarca sözleşmeye dahil edilen hususlardır. Sözleşmenin isimli sözleşme sayılabilm esi için, bu unsurların düzenlenmesi de gerekmektedir. Sözleşme nin esaslı unsurlarının nasıl hüküm ifade edeceği, tarafların sahip olacağı borç ve haklar kanuni düzenlemeye kavuşmuş olmalıdır 10• Saibe Oktay 'a göre, kanunlarda bu sözleşmenin isminin anılması, söz leşmede yer alacak bazı unsurlara yer verilmesi bu sözleşmenin isimsiz söz leşme olmasını engellemez. Sözleşmenin hükümlerinin tam olarak düzen lenınemiş olması sebebi ile lisans sözleşmesine isimsiz sözleşme demek daha doğrudur 11•
|
Sözleşmenin isimli-isimsiz, yani "essentialia"sı rol oynayacaktır. Sözleşme nin esaslı unsurlar dışında kalan noktalarda sahip olduğu içerik, sözleşmenin isimli-isimsiz sınıflandırılmasında rol oynamaz. "Naturalia essentialia " ve "accidentalia" kavramiarım nazara almak gerekir. Bunlardan ilki, sözleşme nin içeriğine dahil olan unsurları ifade etmektedir. İkincisi ise, sözleşme tipi nedeniyle kendiliğinden anlaşılamayan, ancak sözleşme tipine uygun olarak taraflarca sözleşmeye dahil edilen hususlardır. Sözleşmenin isimli sözleşme sayılabilm esi için, bu unsurların düzenlenmesi de gerekmektedir. Sözleşme nin esaslı unsurlarının nasıl hüküm ifade edeceği, tarafların sahip olacağı borç ve haklar kanuni düzenlemeye kavuşmuş olmalıdır 10• Saibe Oktay 'a göre, kanunlarda bu sözleşmenin isminin anılması, söz leşmede yer alacak bazı unsurlara yer verilmesi bu sözleşmenin isimsiz söz leşme olmasını engellemez. Sözleşmenin hükümlerinin tam olarak düzen lenınemiş olması sebebi ile lisans sözleşmesine isimsiz sözleşme demek daha doğrudur 11• İsimsiz sözleşmeler karma, bileşik ve kendine özgü (sui generis) sözleşmeler olarak üçe ayrılır. Tekinalp, lisans sözleşmesinin satım ve adi ortaklık karakterini haiz karma sözleşme olduğunu ileri sürmüştür 12• Doktrindeki hakim görüş, bunun sui generis bir sözleşme olduğu yönünde- 9 Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C. ll, 1998, s.191; Sabih ARKAN, Lisans Verenin Sorumluluğu, s.6. Fügen SARGIN, Milletlerarası Patent ve Ticaret Marka Lisansı Sözleşmelerine Uygulanacak Hukuk, s.165. 10 Saibe OKTAY ÖZDEMiR, istanbul Şerhi Türk Borçlar Kanunu, 2019, s.2539; ayrıntı için bkz. s.2533 vd. 11 Saibe OKTAY, Sınai Haklara ilişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemelerinin Lisans Sözleşmelerine Uygulanması, s.53. 12 Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 28, no.25. Madde 24-Lisans 2479 dir13• Bu sözleşmenin bazı unsurları, kanunda hiçbir düzenlemesi olmayan sözleşmelerin elemanlarının tam veya kısmi birleşmesinden meydana gelmiş sözleşme olduğu için, sui generis sözleşme olarak kabul etmek gerekir. Ka nunda düzenlenmiş sözleşme unsurlarından meydana gelse bile, bu unsurlar yeni bir oluşuma dönüşmüş ise, sözleşme sui generis sözleşme olarak nite lendirilebilir 14. Bu sözleşmelere, somut olayın özelliğine göre en uygun tipik sözleşmelerin kıyasen uygulanması gerekecektir. Bu sözleşme ile ilgili boş lukların tamamlanmasında ve yorumunda SMK hükümleri uygulanacak, boşluk ve uyuşmazlık noktalarında tarafların varsayılan iradeleri araştırıla rak sorun çözümlenecektir. Fikri haklada ilgili FSEK 56/3. maddede, inhisari lisanslar hakkında inti fa hakkına, basit lisanslar hakkında hasılat kirasına dair hükürnlerin uygulana cağı belirtilmiştir. Buna karşın bu hükümler, mali hakların niteliği gözetilerek, bunların niteliğine uygun düştüğü oranda uygulanaca ktır15. Sınai mülkiyet haklan ile ilgili lisans sözleşme lerinde herhangi bir hüküm mevcut değildir; ancak FSEK'teki bu hüküm, sınai mülkiyede ilgili lisans sözleşme lerinde nazara alınması gereken bir hükümdür. Gerçekten de, markanın irıhisari li sansla verilmesinde, marka sahibi sözleşmede belirtilen süre içinde markanın kullanması hakkını lisans alana devretmekte dir. Bu hal, intifadaki hakkın kul lanılmasına benzemektedir. İnhisari olmayan lisans sözleşmele rine de en ya kın sözleşme tipi hasılat kirası olarak gözükmektedir. Ancak, lisans sözleşme sinin hükümleri nazara alınarak farklı çözüme varılabilir ya da bir veya birden çok sözleşmenin hükümleri uygun geldiği ölçüde kıyasen uygulanır 16. Lisans sözleşmesi bağımsız bir sözleşme olarak düzenleneb ileceği gibi, bir franchise sözleşmesi kapsamında veya bir joint venture bağlamında ve rilmektedir. Bu hallerde intifa hakkı veya hasılat kirasının yanında adi ortak lık, acentalık sözleşmesi gibi sözleşmelerin de kıyasen uygulanması söz konusu olabilir17. Bu durumlar lisans sözleşmesinin taraflar arasında işbirliği amacıyla yapıldığı hallerde gündeme gelecektir. Gerçekten de, lisans alan ve lisans 13 Saibe OKTAY, Sınai Haklara ilişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemelerinin Lisans Sözleşmelerine Uygulanması, s.53 ve dpn. 219'da anılan Türk ve yabancı yazarlar. 14 Saibe OKTAY ÖZDEMIR, istanbul Şerhi Türk Borçlar Kanunu, 2019, s.2573. 15 YAVUZ/ALICA /MERDIVAN, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu, s.1746. 16 Lisans verenin ayıba karşı sorumluluğu için bkz. Sabih ARKAN, Lisans Verenin Sorumluluğu, s.5 vd. 17 Yarg. HGK. 2017/60 E. 2019/579 K. 16.05.2019 tarihli. Bkz. "Wienerwald" kararı, karar no.24/1. 2480 Yasaman verenin iradeleri, bu işbirliği sözleşmesi çerçevesinde ortak bir amacı ger çekleştirme yönünde birleşirse, lisans sözleşmesine adi ortaklık sözleşmesi ne ilişkin hükümterin kıyasen uygulanması mümkün olur. Bu hükümlerin kıyasen lisans sözleşme lerine uygulana bilmesi için, sözleşmenin adi ortaklı ğa ilişkin karakteri stik unsurlarının içinde özellikle "affectio societatis" un suruna ağırlıklı bir önem vermek gerekir. Taraflar arasındaki sözleşmenin bu unsuru içermesi halinde; sözleşmeye adi ortaklık hükümlerinin yanı sıra satım sözleşmesi veya hasılat kirası sözleşmesi hükümlerinin uygulanması mümkün olmaz. Zira affectio societatis'in varlığı halinde sözleşmenin sinallagmatik niteliğe sahip olmamas ı, lisans sözleşmesini hasılat kirası ve satım sözleşmelerinin kıyasen uygulanma alanından uzaklaştır maktadır. Lisans sözleşmesinin nitelendirilmesi bakımın dan doktrin ve yargı ka rarlarında beliren görüş ayrılığı, uygulamacıları lisans sözleşmesini oldukça ayrıntılı düzenlemeye yöneltmektedir. Bu bakımdan taraflar, sözleşmeye hangi hükümlerin uygulanacağını sözleşmede belirtmekte; sözleşmede her hangi bir boşluk bulunmaması bakımınd an büyük çaba sarf etmektedir. Uy gulamada çoğunlukla, sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde hangi söz leşmeye ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulacağı keyfiyeti, bağımsız bir sözleşme hükmüyle düzenlenmektedir. Bu yönüyle lisans sözleşmesi, sık uygulama alanı bulan, uygulamada tipikleşmiş bir sözleşme tipini ortaya koymaktadır. 3. Usansa Konu Olabilecek Markalar Lisans sözleşmesi, tescilli veya tescilsiz bir markayı ya da bir marka başvurusunu konu edinebilir. Tescilli bir markayı konu edinen lisans söz leşmesinde marka sahibi, tescil ile doğan ve mutlak hak niteliği taşıyan mar kanın kullanımını lisans alana tahsis etmektedir. Ticari markalar ve hizmet markaları lisans sözleşmesinin konusunu oluşturabilirler. Ortak marka üze rinde de lisans sözleşmesi yapılabilir (SMK m.l48/7). Buna karşılık garanti markaları nitelikleri itibarıyla lisans sözleşmelerine elverişli değildir18• SMK 148. maddenin 7. fıkrasında, garanti ve ortak markanın devrinin sicile kayıt la geçerli olacağı belirtilmiş iken, marka için lisans verilmesinin sicile kay dından bahsedilmiş, garanti markasından söz edilmemiştir. Bundan başka, coğrafi işaret ve geleneksel ürün adları da lisans konusu olamazlar (SMK m.14811). 18 Bkz. Şerh m.31 ile ilgili açıklamalar. Madde 24-Lisans 2481 Ürünleri veya hizmetleri temsil etmek amacıyla kullanılan işaretler, tes cil edilmedikleri müddetçe SMK'nın korumasınd an yararlanamazlar. Bu olgu, tescilsiz markaların lisans sözleşmesine konu edilmesine engel teşkil etmez. Tescilsiz markalara ilişkin sözleşmelerin tescil edilmesi mümkün olamayacağına göre, lisans alan tescil sisteminin lisans sözleşmeleri bakı mından sağladığı korumadan yararlanamaz. Marka başvurusunu konu edinen bir lisans sözleşmesi yapılması da mümkündür 19• SMK 148. maddenin 1. fıkrasında sınai mülkiyet haklarının devredilebileceği, diğer hukuki işlemlere konu olabileceği ve lisans konusu yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Kanunkoyu cu, marka başvurusu üzerin de hukuki işlemler yapılmasına imkan tanıyarak, marka başvurusunun bir malvarlığı hakkına konu olduğunu kabul etmektedir. Marka başvurusu üze rinde lisans sözleşmesi yapılması olasılığında, tescili talep edilen marka tescil edilemezse, lisans sözleşmesi, tescilsiz marka üzerinde yapılan lisans sözleşmesi olarak nitelendiri lmelidie 0• Lisans, markanın tescilli bulunduğu tüm sınıflar için yapılır.
|
etmek amacıyla kullanılan işaretler, tes cil edilmedikleri müddetçe SMK'nın korumasınd an yararlanamazlar. Bu olgu, tescilsiz markaların lisans sözleşmesine konu edilmesine engel teşkil etmez. Tescilsiz markalara ilişkin sözleşmelerin tescil edilmesi mümkün olamayacağına göre, lisans alan tescil sisteminin lisans sözleşmeleri bakı mından sağladığı korumadan yararlanamaz. Marka başvurusunu konu edinen bir lisans sözleşmesi yapılması da mümkündür 19• SMK 148. maddenin 1. fıkrasında sınai mülkiyet haklarının devredilebileceği, diğer hukuki işlemlere konu olabileceği ve lisans konusu yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Kanunkoyu cu, marka başvurusu üzerin de hukuki işlemler yapılmasına imkan tanıyarak, marka başvurusunun bir malvarlığı hakkına konu olduğunu kabul etmektedir. Marka başvurusu üze rinde lisans sözleşmesi yapılması olasılığında, tescili talep edilen marka tescil edilemezse, lisans sözleşmesi, tescilsiz marka üzerinde yapılan lisans sözleşmesi olarak nitelendiri lmelidie 0• Lisans, markanın tescilli bulunduğu tüm sınıflar için yapılır. Ancak, sı nıflardan bir veya birkaçı hakkında da lisans sözleşmesi yapılabilir. Bu hal de, lisans sözleşmes inde hangi sınıfların lisansa konu olacağı açıkça belir tilmelidir. Bu şekilde yapılan lisans sözleşmesi tescil edilip ilan edildiği takdirde 3. kişilere karşı da etkilidir. Lisans sözleşmesi kural olarak ülkesel olarak uygulanır ve Türkiye'de markanın kullanımını sağlar. Öte yandan, lisans sözleşmesinin belli bir böl ge veya il ile sınırlandırılması da mümkündür 21• 4. Marka Lisans Sözleşme sinin Türleri Sözleşmeyle lisans alana tanınan hakkın kapsamı ve lisans alan dışında başka kimselerin markayı kullanıp kullanamaması bakımından lisans söz leşmeleri, inhisari ve inhisari olmayan (basit) lisans sözleşmeleri olmak üze re ikiye ayrılmaktadır. 19 Sabih ARKAN, Marka Tescil Başvurusunun Lisans Sözleşmesine Konu Olması -Bazı Sorunlar, s.39 vd.; Tekinalp, lisans sözleşmesinin lisans alana kullanma hakkı verdiğini, başvurunun kullanma hakkı vermediğini, bu sebeple SMK'nın 148/8 hükmünün lisansta uygulanmasının güç olduğunu ileri sürmüştür (Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 47, no.9). 20 Saibe OKTAY, Sınai Haklara ilişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemeler inin Lisans Sözleşmelerine Uygulanması, s.141. 21 SULUK/KARASU/NAL, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2020, s.406. 2482 Yasaman SMK'nın 24. maddesinin 2. fıkrasında, lisansın niteliğinin sözleşmede belirtilmemesi halinde, lisansın basit lisans olacağı belirtilmiştir. Basit lisans sözleşmesinde, lisans alan, markanın kullanılması bakımından tekel hakkını haiz değildir. Lisans veren, marka hakkını lisans alanın yanı sıra kendisi de kullanabileceği gibi, bu hakkın kullanımını başka kimselere de tanıyabilir. Böylelikle bir marka, birçok işletme tarafından kullanılmaktadır. İnhisari lisans sözleşmesin de ise, lisans alana tekel hakkı tanınmakta, lisans alan dışında üçüncü kişilere lisans hakkı tanınamayacağı gibi, sözleşmede açıkça belirtilmedikçe lisans veren dahi markayı kullanamamaktadır. İnhisari lisansa sahip olmanın yarattığı rekabet avantajı bir kenara bıra kılırsa, her iki lisans türü arasında oluşan en belirgin fark, lisans alanın sa vunma haklannda kendisini gösterir. İnhisari lisans alan, marka hakkına tecavüz halinde, lisans verenin rızasını almadan korunma hakkını kullanma imkanına sahipken; basit lisans alan, marka sahibini yasal yollara başvurma ya teşvik etmek zorundadır ve ancak onun bu yola başvurmaması olasılığın da, belirli bir müddet sonra savunma haklarını kullanma hakkını elde eder. S. Marka Lisans Sözleşmesinin Şekli ve Tarafları Marka lisansını düzenleyen SMK 24. maddede sözleşmenin şekli konu sunda herhangi bir hüküm yoktur. Buna karşın, sınai mülkiyet hakları ile ilgili hukuki işlemleri düzenleyen SMK 148. maddesinin 4. fıkrasında, mar ka lisans sözleşmesinin yazılı olması aranmıştır. Markanın devrinde resmi şekil aranmış ve devrin ancak noter tarafından onaylanması halinde geçerli olacağı hükme bağlanmıştır. Lisans sözleşmeleri için resmi şekil aranmamış tır. Ancak, ortak marka ile ilgili lisans sözleşmesinin sicile kaydı halinde geçerli olacağı SMK 148/7'de belirtilmiştir. Marka ile ilgili diğer lisans söz leşmelerinin sicile kaydedilmesi geçerlik şartı değildir. SMK 148. maddenin 5. fıkrasında, sınai mülkiyet hakları ile ilgili hukuki işlemlerin taraflardan birinin talebi halinde sicile kaydedileceği ve Bültende yayınlanacağı öngö rülmüştür. Bu açıklayıcı bir tescil ve ilandır. Yazılı olarak yapılmış olan lisans sözleşmesinin sicile kaydedilip ilan edilmemesi halinde, iyiniyetli 3. kişilerin iktisapla rı korunur. Lisans sözleşmesi, lisans verenle lisans alan arasında yapılır. Lisans alan, sözleşmeyle lisans hakkını edinen, diğer bir deyişle markayı kullanma yetkisini elde eden kimsedir. Lisans veren, markanın sahibi olabileceği gibi, marka üzerinde markanın kullanımını devredebilmek anlamında tasarruf yetkisini haiz olan, ancak markanın sahibi olmayan kimse de olabilir. Örne- Madde 24 -Lisans 2483 ğin, lisans alana alt lisans verme yetkisinin tanındığı lisans sözleşme lerinde "lisans alan" konumunda bulunan kişi, sahip olduğu "alt lisans verme" yet kisini kullanarak bir üçüncü kişiye lisans hakkı tanıyabilir. Bu ikinci söz leşmeye "alt lisans sözleşmesi" denir. Alt lisans sözleşmesinin yapılabilmesi için, lisans sözleşmesinde lisans alana alt lisans sözleşmesi yapma yetkisinin tanınması gerekmekte dir. Alt lisans sözleşmesinin tarafları, alt lisans veren ve alt lisans alan olarak adlandırılabilir. Alt lisans veren, ana lisans sözleş mesinde lisans alan konumundadır. Alt lisans sözleşmesinin hükümleri, ilke olarak lisans sözleşmesine göre belirlenir. Zira lisans veren, markanın niteliğini korumak amacıyla, alt lisans sözleşmesinin tabi olduğu koşulları lisans sözleşmes inde belirlem ektedir. Bununla birlikte, lisans sözleşmesinde sadece, lisans alanın alt lisans verme ye yetkili olduğu belirtilmiş olabilir. Bu olasılıkta alt lisans sözleşmesinin koşullarını, bu sözleşmenin taraflarını oluşturan lisans alan ve alt lisans alan belirleyecektir. Kuşkusuz ki, bu sözleşmenin hükümleri, lisans sözleşmesi nin hükümlerini ve markanın niteliğini ihlal edici nitelikte olmamalıdır. Markanın birden çok maliki bulunabilir. Bu halde, lisans veren tarafında birden çok kişi bulunacaktır. Diğer yandan, lisans sözleşmesinin üçüncü kişi yararına sözleşme olarak yapılması da mümkündür. Özellikle holding lisans larında, lisans verenin holdinge dahil olduğunu bildiği tüm teşebbüslerin lisans sözleşmesinden yararlanacağı kabul edilmektedir2. Lisans bedeli, götürü bir bedel olarak kararlaştır ılabileceği gibi, lisans alanın markayı kullandığı ürünlerin ihizmetlerin birim satış tutarı esas alına rak parça başına birim fıyat üzerinden de belirlenebilir. Üçüncü bir yöntem ise, karma bir model benimsenerek lisans bedelinin bir kısmının götürü bir bedel, kalan kısmının parça üzerinden belirlenmesidir. Markanın kullanımının belirli bir süreyle tahsis edilmesi zorunlu değil dir, sözleşme süresiz olarak yapılabilir. Bu olasılıkta, sözleşmenin sona er mesi bakımından sürekli sözleşmelerin sona ermesi meselesi gündeme gele cektir23. 22 Saibe OKTAY, Sınai Haklara ilişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemelerinin Lisans Sözleşmelerine Uygulanması, s.Gl. 23 ÜNAL/AYDIN, sürenin bitmesi halinde, lisans sözleşmesi nin sona ereceğini; bu süreden sonra kullanım a devam edilmesi halinde lisans yoluyla verilmiş hakların izinsiz genişletilmesi kapsamında olduğu ve bu halin markaya tecavüz oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir (Marka Lisans Hakkının izin siz Genişletil mesi veya Üçüncü Kişilere Devri, s.205) 2484 Yasaman Markanın yenilenmemesi sebebiyle sona ermesi halinde sorun ortaya çıka bilir. Sözleşmede bu konuda herhangi bir hüküm yoksa genel hükümlere göre hareket edilir. Lisans sözleşmesi süreli yapılrmş ve fakat markanın kullanma süresi bitmiş ise, lisans verenin markayı yenilernesi gerekir. Aksi takdirde söz
|
edilmesi zorunlu değil dir, sözleşme süresiz olarak yapılabilir. Bu olasılıkta, sözleşmenin sona er mesi bakımından sürekli sözleşmelerin sona ermesi meselesi gündeme gele cektir23. 22 Saibe OKTAY, Sınai Haklara ilişkin Lisans Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku Düzenlemelerinin Lisans Sözleşmelerine Uygulanması, s.Gl. 23 ÜNAL/AYDIN, sürenin bitmesi halinde, lisans sözleşmesi nin sona ereceğini; bu süreden sonra kullanım a devam edilmesi halinde lisans yoluyla verilmiş hakların izinsiz genişletilmesi kapsamında olduğu ve bu halin markaya tecavüz oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir (Marka Lisans Hakkının izin siz Genişletil mesi veya Üçüncü Kişilere Devri, s.205) 2484 Yasaman Markanın yenilenmemesi sebebiyle sona ermesi halinde sorun ortaya çıka bilir. Sözleşmede bu konuda herhangi bir hüküm yoksa genel hükümlere göre hareket edilir. Lisans sözleşmesi süreli yapılrmş ve fakat markanın kullanma süresi bitmiş ise, lisans verenin markayı yenilernesi gerekir. Aksi takdirde söz leşmenin ihlali söz konusu olur. İnhisari lisansta, lisans alanın markanın yeni lenmesini TÜRKPATE NT'ten doğrudan talep etme hakkı var mıdır? Lisans alan tekel halinde kullandığı markanın korunmasından ve geliştirilmesinden sorumludur. Markanın ihlali halinde doğrudan dava açabilen lisans alanın mar kanın yenilenmesi konusunda yetkisinin bulunduğunun kabulü zordur. Zira tecavüz davalarında lisans alanın doğrudan dava açma yetkisi, "dava takip yet kisi"nden gelmektedir. Süresiz yapılan lisans sözleşmelerinde, markanın koru ma süresi sona erdiğinde, lisans sözleşmesinin de sona ereceği savunulabilir. 6. Marka Hakkına Tecavüz Halinde Lisans Alanın Dava Açma Hakkı Marka hakkına yönelik tecavüzler, marka sahibinin hukuki durumunu etkilediği ölçüde lisans alanların da hukuki durumunu etkiler. Bir yandan failin haksız yere markanın ticari itibarından yararlanmasını sağlayan teca vüzler, diğer yandan markanın itibarının zedelenmesine yol açacaktır. Bu nedenle marka hakkına yönelik tecavüzlerin önlenmesi, durdurulması ve bu tecavüzterin sebep olduğu zararın fail tarafından tazrnin edilmesi, lisans alanın menfaatlerini de yakından ilgilendirmekte; lisans alanın bu tür teca vüzlere karşı savunma haklarıyla donatılması önem kazanmakt adır. Ancak, kanunkoyu cu, lisans sözleşmesinin niteliğine ve tarafların iradesine göre bir ayrım yapmış, her lisans alana "markadan doğan hakları savunma" yetkisini tanımamıştır. Dava açma yetkisi bakımından inhisari lisans ile inhisari ol mayan lisans arasında fark vardır. İnhisari lisans sahibi, kural olarak marka sahibinin markaya tecavüz ha linde açabileceği davaları (SMK m.149, 150, 151) kendi adına açmaya yet kilidir (SMK m. 1 581ll4• Buna karşılık inhisari olmayan lisans alana bu yetki verilmemiştir. Adi lisans sahibi, marka hakkının ihlali halinde dava açılması konusunda lisans verene başvurur ve gerekli davanın açılmasını ister. Marka sahibi bu talebi kabul etmez veya bildirimden itibaren 3 ay içinde dava aç maz ise, lisans sahibi kendi adına ve kendi menfaatlerinin gerektiği ölçüde dava açma hakkına sahiptir (SMK m.158/2l5• 24 Bkz. Şerh m.l58, l'deki açıklamalar. 25 Bkz. Şerh m.l58, ll' deki açıklamalar. Madde 24-Lisans ll. MADDE iLE iLGili YARGlTAY KARARLARI 1. "WIENERWALD" Kararı Özet Franchise sözleşmesi, kanunlarda düzenlenmiş isimli sözleşmelerin unsurlarını içerebileceği gibi, isimsiz sözleşmelerin unsurlarmı da içe rebilir. Nitekim franchise sözleşmesi genellik le satış, kira veya ürün kirası, hizmet, acente, vekalet, adi ortaklık gibi isimli sözleşmelerle , li sans, know-how ve tek satıcılık gibi isimsiz sözleşmelerin unsurlarını içermektedir. Franchise sözleşmesi, isimli ve isimsiz sözleşmelerin un surlarından oluştuğu için niteliği itibarayla kendine özgü isimsiz bir sözleşmedir. Franchise sözleşmesinin kendine özgü isimsiz bir sözleş me olması nedeniyle, taraflar sözleşmede somut uyuşmazlığa ilişkin bir kural öngörm üşlerse, her şeyden önce bu kuralın uygulanması ge rekmektedir. Ayrıca bu sözleşmeler, dürüstlük kurallanna ve iş ilişki lerinde yaygm teamüllere göre yorumlamp tamamlanma lıdır. Ancak tarafların iradelerinin anlaştiması ve sözleşmenin yorumlanma sı mümkün olmuyorsa, bu durumda Türk Medeni Kan unu'nun (TMK) 1 'inci maddesinin uygulanması gündeme gelecektir. Franchise sözleşmesi, kanunlarda düzenlenmiş isimli bir sözleşme ol madığı için tabi olacağı şekle ilişkin bir hüküm de yoktur. Bu durum karşısmda franchise sözleşmesinin geçerliliği herhangi bir şekil şartı na bağlı değildir. Ancak, Kanunda markalar patentler üzerindeki hu kuki işlemlerin yazılı şekilde yapılacağı öngörüldüğünden, marka ve patent lisansı unsurlarant içeren franchise sözleşmesi nin yazılı şekilde yaptiması gerekir (SMK m. 148). Yargıtay HGK. 2017/60 E. 2019/579 K. 16.05.2019 tarihli. 2485 " ... Davacı vekili, müvekkili şirketin "WIENERWALD" markasının Türkiye çapında lisans sahibi olup, markayı ve sistemi kullanmak suretiyle ticari faaliyet gösterdiğini, bu çerçevede Türkiye içerisinde 3. şahıslada franchise sözleşmeleri imzalama hak ve ayrıcalığına sahip olduğunu, davalı şirket ile 28/0112010 tarihli Franchise Sözleşmesi irnzalandığını, takip eden süreçte davalı şirketin hissedarları nın değiştiğini, müvekkili şirketin bu devre yazılı olarak muvafakat verdiğini, söz leşmenin davalı şirket ile yeni ortaklar üzerinden devamına muvafakat edildiği ta rihte şirket ortaklannın dava dışı Doğan Oksay, Esra Oksay ve Mehmet Ali Oksay olduğunu, yeni ortaklan ile faaliyet göstermeye başlayan davalı şirketin franchise ilişkisi süresince öncelikle ilgili Franchise Sözleşmesi'nden kaynaklı isim hakkı ödemeleri ile müvekkili şirketten sağlanan ürün bedeli ödemelerini aksatmaya baş ladığını, bu durumun sözleşmeye göre derhal fesih nedeni olduğunu, buna rağmen müvekkili şirket tarafından davalı şirkete ürün verilmeye devam edildiğini, davalı şirkete her türlü desteğin gösterildiğini ancak davalı şirket tarafından isim hakkı 2486 Yasaman bedeli ile ürün bedellerinin ödenmemesinde ısrar edildiğini, bu süreç zarfında davalı şirket hissedarlarından dava dışı Doğan Oksay, Esra Oksay ve Mehmet Ali Oksay'ın müvekkili şirketin muvafakatİ olmadan franchise alan/davalı şirketteki hisselerini dava dışı Arif Yanık ve Oğuz Sarı'ya devir ettiklerini, yüksek meblağlar a ulaşan cari hesap bakiyesinin ödenmemesi ve franchise alan şirketin hisselerinin müvekkili şirkete haber dahi verilmeksizin Franchise Sözleşmesi'ne aykırı olarak 3. şahıslara devredilmesi nedeniyle müvekkili şirket tarafından ihtamame çekildiğini, davalı şirket tarafından isim hakkı bedeli ile ürün bedeli ödemelerinin yapılmaması nede niyle taraflar arasındaki franchise sözleşmesinin ödemeler başlıklı 4.3. maddesi ile 4.5. maddesinin davalı şirket tarafından açıkça ihlal ettiğini ileri sürerek, Nişantaşı Wienerwald Franchise Sözleşmesi'nin haklı nedenle feshedildiğinin tespitini, Wienerwald tanıtıcı tabelası dahil Wienerwald Restoran Sistemine ilişkin tüm mar ka ve tanıtım unsurlarının restorandan toplatılmasını ve müvekkili şirkete teslim edilmesini, franchise sözleşmesinin haklı nedenle feshi nedeniyle 2.000 Euro cezai şart, l.OOOTL manevi tazminat ile 1 O.OOOTL cari hesap bakiyesinin tahsilini talep ve dava etmiştir. Dava lı vekili, dosyaya ibraz edilen Franchise Sözleşmesi tarihinin 28/011201 O olup, lisans sahibinin Franchise Sözleşme yapma yetkisini 04/03/20 lO tarihinde davacılara verdiğini, bu nedenle sözleşmenin varlığının kabul edilemeyeceğ ini, yetkisiz olarak yapıldığını ve bu açıdan da hükümlerinin geçersiz olduğunu, davacı tarafından feshe mesnet olarak gösterilen sebepterin kötü niyetli olarak ileri sürül düğünü, müvekkili şirketin hiçbir ihtarına ve talebine de cevap verilmediğini, mü vekkili şirketin faaliyet alanının ihlal edildiğini, yemek sepeti üyeliğinin onaylan marlığını ve davacı şirket ortağı Kaan Bilbay tarafından telefonların başka şubeye yönlendiri ldiğini, davacının kötü niyetli davranışlarını müvekkili şirketin eski ortağı Doğan
|
tanıtım unsurlarının restorandan toplatılmasını ve müvekkili şirkete teslim edilmesini, franchise sözleşmesinin haklı nedenle feshi nedeniyle 2.000 Euro cezai şart, l.OOOTL manevi tazminat ile 1 O.OOOTL cari hesap bakiyesinin tahsilini talep ve dava etmiştir. Dava lı vekili, dosyaya ibraz edilen Franchise Sözleşmesi tarihinin 28/011201 O olup, lisans sahibinin Franchise Sözleşme yapma yetkisini 04/03/20 lO tarihinde davacılara verdiğini, bu nedenle sözleşmenin varlığının kabul edilemeyeceğ ini, yetkisiz olarak yapıldığını ve bu açıdan da hükümlerinin geçersiz olduğunu, davacı tarafından feshe mesnet olarak gösterilen sebepterin kötü niyetli olarak ileri sürül düğünü, müvekkili şirketin hiçbir ihtarına ve talebine de cevap verilmediğini, mü vekkili şirketin faaliyet alanının ihlal edildiğini, yemek sepeti üyeliğinin onaylan marlığını ve davacı şirket ortağı Kaan Bilbay tarafından telefonların başka şubeye yönlendiri ldiğini, davacının kötü niyetli davranışlarını müvekkili şirketin eski ortağı Doğan Oksay'ın kuruluşunda bulunduğu tüm şirketlere karşı uyguladığını, dosyaya sunulan ve taraflar arasında imzalandığı belirtilen franchise sözleşmesinin yeni düzenlendiğini, damga vergisinin 21/03/2011 tarihinde fatura edilmesinin de bunun mesnedi olduğunu, ilgili tarihte Fatma Didem Bilbay'ın müvekkili şirketin ortağı ve yetkilisi olmadığından sözleşmenin geçersiz olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin baştan itibaren sözleşmeye göre değil süregelen uygulamalara göre yürü tüldüğünü, fesih için belirtilen sebepleri kabul etmediklerini, varlığı halinde dahi yapılan yatırımlara bakıldığında orantısız olarak kullanıldığının açık olduğunu, şirket ortaklık yapısının değişmesinde davacının hiçbir zararının bulunmadığını, müvekkili şirket ile olan ticari ilişkinin devir öncesi de Arif Yanık tarafından yürü tüldüğünü, sözleşmenin geçerli olmamakla beraber hükümlerine de uyulmadığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsa mına göre, davacının dayandığı sözleşmede davacı şirketi temsilen imza bulunmadığı gibi devreden ile devralan Bilkar Gıda ve Turizm Ltd. Şti. adına Fatma Didem Bilbay tarafından imzalandı ğı, sözleşmede Eda Kardeşlerin ismi de bulunduğu halde sözleş meyi Fatma Didem Bilbay'ın devreden ve devir alan olarak tek başına imzaladığı, gerek Eda Kardeşlerin ve davalı şirketin temsilcilerinin imzasının bulunmaması ve Madde 24-Lisans 2487 gerekse bu sözleşmenin hisse devriyle şirket ortağı olan yeni ortaklara bildirdiği ka nıtlanmadığından dava cının davalı şirketin yeni ortaklarına karşı bu sözleşmeyi ileri sürmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla sözleşmenin fesih nedeni olarak gösterilen "Franchise verenin onayı alınmaksızın hisse devrinin franchise sözleşmesine aykın olduğu" iddiasının dayanağı bulunmadığı, davacı davalı yana çektiği 25 Mart 20 ll tarihli İhtarnarnede l5.540,36TL cari hesap bakiyesi bulunduğu, bunun 7 gün içinde ödenmesi ödenmemesi halinde İcra marifetiyle tahsil edileceği, şirket yapısındaki değişikliğin eski hale getirilmesi aksi halde sözleşmenin feshedileceğinin bildirildiği, 5 Nisan 201 I günlü ihtarla da sözleşmenin feshedildiği, ilk İhtarnarnede sadece ortak lık hisselerinin eski hale getirilmemesi halinde sözleşmenin feshedileceği bildirilip cari hesap bakiyesinin ihtarda fesih nedeni olarak gösterilmediği gibi alınan bilirkişi raporunda taraflar arasındaki cari hesabın 28/0 1/201 O ve 29/01/201 O tarihinde başla dığı, ticari ilişkide ay sonlan itibariyle mailler geldiği ve 30 günlük vadeler verilerek ödemelerin yapıldığı ve uygulamanın fiilen bu şekilde olduğu belirtilmiş olduğundan esasen ihtar tarihinde de borcun muaccel olmadığı, davalının cevabı beklemeden sözleşmeyi feshettiği kanaat ve sonucuna varıldığı, taraflar arasındaki cari hesabın düzenli ödendiği, fiili ödeme uygulamasından vazgeçilerek düşük miktarlı bakiye için sözleşmenin feshine gidilmesinin MK'nin 2. maddesi anlamında hakkın kötüye kulla nımı mahiyetinde olduğundan bu yönüyle de feshin haksız olduğu gerekçesiyle, dava cı tarafın davaimm markanın kullanımının önlenmesine ilişkin talebinin, Franchise Sözleşmesi'nin haklı nedenle feshedildiğinin tespitine ilişkin talebinin, cezai şarta ilişkin talebinin, manevi tazminata ilişkin talebinin reddine, lO.OOOTL cari hesap bakiyesi alacağının temerrüt tarihi 5 Nisan 2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, marka lisans sözleşmesinin feshinin tespiti, cari hesap bakiyesi, cezai şart alacaklarının tahsili ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, taraflar arasın daki uyuşmazlık, davacı tarafça yapılan fesih işleminin haklı nedene dayanıp da yanmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacı vekili, müvekki li tarafından davalıya Franchise Sözleşmesi yolu ile marka lisans kullanım hakkının devredildiğini, bu kapsamda davalı tarafça açılıp işletilecek restoranın temel hizmet ve kalite unsurlannın belirlendiğini, sözleşme kapsamında davalı şirket ortaklarının değişmesinin müvekkilinin iznine tabi olduğunu, ancak davalı şirketin ortaklan değişmesine karşın bu dururnun müvekkilinin onayına sunulmadığı nı, bu kapsamda davalıya şirket ortak yapısını eski hale getirmesi ve cari hesap borcunu ödemesi konusunda 7 günlük telafi İhtarnamesi gönderilmesine karşın davaimm her hangi bir girişimde ve ödemede bulunmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmış, mah kemece yapılan yargılama sonunda yukanda açıklanan gerekçe ile cari hesap alacağı dışında davanın reddine karar verilmiştir. Davacı taraf, davaya konu ettiği taleplerine dayanak olarak taraflar arasında düzenlenen 29.01.2010 tarihli yazılı sözleşmeyi gös termiş, mahkeme karar gerekçesinde ise taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin davalı şirket yetkilisi tarafından imzalanmadığı hususuna yer verilmişse de dosya için- 2488 Yasaman de örneği bulunan davalı şirkete ait ticaret sicil kayıtlan incelendiğinde, davalı adına sözleşme imzalayan Fatma Didem Bilbay'ın sözleşme tarihi olan 29.01.2010 itibari ile davalı şirketi münferiden temsil yetkisinin bulunduğu, bu hali ile değinilen sözleşme nin davalı şirket yönünden bağlayıcı olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan davacı vekili tarafından dosyaya sunulan sözleşme örneği incelendiğinde, sözleşmenin son sayfasın da davacı temsilcisinin imzası mevcut olduğu gibi esasen davacı taraf işbu davada taraflar arasındaki sözleşmeye dayanmak sureti ile de sözleşmenin kendisi yönünden geçerli ve bağlayıcı olduğunu kabul etmiş durumdadır. Bu itibarla davacı yönünden sözleşme koşullarının mevcut olmadığından söz edilmesi de mümkün değildir. Yapılan bu açıklamaların ardından, taraflar arasında usulüne uygun şekilde düzenlenmiş bir sözleşme ilişkisinin bulunduğu belirlend ikten sonra sözleşmenin her iki tarafının da Türk Ticaret Kanunu kapsamında limited şirket olduğu ve bu hali ile davalı şirketin ortak yapısının hisse devri yolu ile değişmesinin, davacının bu devre onay verip ver memesi dışında, ayakta olan sözleşmeye olumlu ya da olumsuz bir etkisinin olmaya cağı göz önüne alınmak suretiyle, davacı şirkete eldeki sözleşmenin davaimm her yeni ortağına bildirimi gibi bir zorunluluğun yüklenemeyeceği ve sözleşme gereğince dava cı alacağının tahsili için davalıya 7 günlük telafi İhtarnamesi gönderilmesinin yeterli olduğu, taraflar arasında süregelen ilişkide davalıya e posta yolu ile 30 günlük vadeler verilerek ödeme yapılmasının sağlanmasının sözleşme şartlannı hertaraf etmeyeceği, bu suretle davacı tarafça yapılan fesbin haklı nedenlere dayandığı göz önüne alın mak sızın, hatalı hukuki nitelendirrne ve değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davacı yaranna bozulması gerekmiştir ... " gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargıla ma sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edil diği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, franchise sözleşmesinin feshinin tespiti, cari hesap bakiyesi ile cezai şart alacaklarının
|
davaimm her yeni ortağına bildirimi gibi bir zorunluluğun yüklenemeyeceği ve sözleşme gereğince dava cı alacağının tahsili için davalıya 7 günlük telafi İhtarnamesi gönderilmesinin yeterli olduğu, taraflar arasında süregelen ilişkide davalıya e posta yolu ile 30 günlük vadeler verilerek ödeme yapılmasının sağlanmasının sözleşme şartlannı hertaraf etmeyeceği, bu suretle davacı tarafça yapılan fesbin haklı nedenlere dayandığı göz önüne alın mak sızın, hatalı hukuki nitelendirrne ve değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davacı yaranna bozulması gerekmiştir ... " gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargıla ma sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edil diği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, franchise sözleşmesinin feshinin tespiti, cari hesap bakiyesi ile cezai şart alacaklarının tahsili ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Davacı vekili; müvekkili şirketin "WIENERW ALD" markasının Türkiye çapın da lisans sahibi olduğunu ve davalı şirket ile 28.01.2010 tarihinde markanın ve marka ile faaliyet gösteren restoran sistemin kullanılmasına yönelik franchise sözleşmesi irnzalandığını, sözleşme ile davalı şirketin ortaklarmın müvekkilinin muvafakatİ ol madan paylarmı devredem eyeceklerinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin irnzalanma sından sonra davalı şirketin ortaklannın paylarını Doğan Oksay, Esra Oksay ve Mehmet Ali Oksay'a devrettiklerini ve müvekkilinin bu devre muvafakat verdiğini, yeni ortaklan ile faaliyet göstermeye devam eden davalı şirketin franchise ilişkisi süresince öncelikle ilgili sözleşmeden kaynaklı isim hakkı ödemeleri ile ürün bedeli ödemelerini aksatmaya başladığını, bu süreç zarfmda davalı şirket ortaklannın mü vekkilinin muvafakatİ olmadan paylarını Arif Yanık ve Oğuz Sarı'ya devrettiklerinin öğrenildiğirıi, yüksek meblağlara ulaşan cari hesap bakiyesinin ödenmesi ve ortaklık yapısının eski hale getirilmesi için müvekkili tarafından davalı şirkete İhtarname gön- Madde 24 -Lisans 2489 derildiğini, İhtarnamenin gereği yerine getirilmediği için müvekkili tarafından söz leşmenin haklı nedenle feshedildiğini ileri sürerek taraflar arasındaki sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin tespitini, "WİENERW ALD" tanıtıcı tabelası dahil Wienerwald Restoran Sistemine ilişkin tüm marka ve tanıtım unsurlarının restorandan toplatılmasını ve müvekkili şirkete teslim edilmesini, franchise sözleşmesinin haklı nedenle feshi nedeniyle 2.000,00 Euro cezai şart, l.OOO,OOTL manevi tazrninat ile 10.000,00TL cari hesap bakiyesinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; taraflar arasında imzalandığı belirtilen franchise sözleşmesinin ye ni düzenlendiğini, damga vergisinin 21.03.2011 tarihinde müvekkiline fatura edilme sinin de bunun göstergesi olduğunu, ilgili tarihte sözleşmeyi imzalayan Fatma Didem Bilbay'ın müvekk ili şirketin ortağı ve yetkilisi olmadığından sözleşmenin geçersiz olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin baştan itibaren sözleşmeye göre değil süregelen uygulamalara göre yürütö ldüğünü savunarak davanın reddini istemiştir. Yerel mahkemece; davacının dayandığı sözleşmede davalı şirketi temsilen im za bulunmadığı, Fatma Didem Bilbay'ın devreden ve devir alan olarak tek başına sözleşmeyi imzaladığı, ayrıca davalı şirket ortakları nın pay devrine muvafakat ettik ten sonra sözleşmeyi yeni ortaklara bildirildiğinin kanıtlanma dığı, bu nedenlerle davacının davalı şirketin yeni ortaklarına karşı bu sözleşmeyi ileri sürmesinin mümkün olmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkide ay sonları itibariyle mailler geldiği ve 30 günlük vadeler verilerek ödemelerin yapıldığı, uygulamanın fiilen bu şekilde olduğu ve esasen ihtar tarihinde de borcun muaccel olmadığı, taraflar ara sındaki cari hesabın düzenli ödendiği, fiili ödeme uygulamasından vazgeçilerek düşük miktarlı bakiye için sözleşmenin feshine gidilmesinin TMK'nın 2'nci madde si anlamında hakkın kötüye kullanımı mahiyetinde olduğundan bu yönüyle de fes hin haksız olduğu gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak lO.OOO,OOTL cari hesap baki yesi alacağının temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümün- de açıklanan gerekçelerle bozulmuştur. Yerel mahkemece, önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı, davacı vekili tarafindan temyiz edilmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazl ık; taraflar ara sında franchise sözleşmesinin imzalanıp imzalanmadığı ve buradan varılacak sonu ca göre davacı tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilip feshedilmediği nok tasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığı çözümü için franchise sözleşmesinin hukuki niteliğinin ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır. Franchise sözleşmesi; konusu mal ve/veya hizmetin sürümü ve dağıtımı olan sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşme olup, bu sözleşme ile mal ve/veya hizmeti üreten ve/veya satan franchise veren; adı, sembolü, markası gibi gayri maddi mal ve 2490 Yasaman değerlerini kullanarak bunların sürümünü yapma hakkını bir bedel karşılığında, belirli bir bölgede kendi ad ve hesabına çalışan bağımsız kişilere (franchise alanla ra) vermeyi borçlanmaktadır. Franchise veren bu sözleşme ile mal ve/veya hizmet lerin en iyi şekilde pazarianmasını sağlamak için pazar araştırması ve tanıtım (rek lam) yapmak, bu konuda kendine özgü bir anlayış geliştirerek bir organizasyon kurmak ve franchise alanları çalışmalarından yararlandıracak şekilde bu organizas yona dahil etmek yükümlülükleri üstlenmektedir. Franchise alan ise, franchise be deli ödeme dışında ayrıca sözleşme konusu malların sürümünü destekleme, bu ko nudaki tüm bilgileri franchise verene aktarma, franchise verenin pazarlama ilkeleri ne ve talimatiarına uyma, eğitim programiarına katılma ve bu doğrultuda işletmeyi yürütme yükümlülüğü altına girmektedir (Kırca, Çiğdem: Franchise Sözleşmesi, Ankara, 1997, s. 19-20). Görüldüğü üzere franchise sözleşmesi her iki tarafın da borç altına girdiği karşı lıklı edimler içeren bir sözleşme olup, her bir tarafın borcu diğer tarafın borcunun karşılığını oluşturmakta ve edimler arasında değişim söz konusu olmaktadır. Başka bir deyişle franchise sözleşmesinde franchise alan ile franchise verenin borçlan aynı zamanda diğer tarafın edirninin karşılığını ihtiva etmektedir. Franchise verenin kendi sine ait franchise sistemini franchise alana kul landırma ve onu ticari faaliyeti sırasında devamlı olarak destekleme yükümlülüğüne karşılık, franchise alanın franchise verenin mal veya hizmetlerin sürümünü kendi nam ve hesabına yürütme ve franchise verene belli bir bedel ödeme yükümlülüğü gelmektedir. Ayrıca franchise alanın, franchise verene karşı onun menfaatlerini koruma, sırlarını saklama, gerektiğinde hesap verme gibi güven ve sadakate dayanan yükümlülükleri vardır. Franchise sözleşmesi, kanunlarda düzenlenmiş isimli sözleşmelerin unsurlarını içerebileceği gibi, isimsiz sözleşmelerin unsurlarını da içerebilir. Nitekim franchise sözleşmesi genellikle satış, kira veya ürün kirası, hizmet, acente, vekalet, adi ortak lık gibi isimli sözleşmelerle, lisans, know-how ve tek satıcılık gibi isimsiz sözleş melerin unsurlarını içermektedir. Franchise sözleşmesi, isimli ve isimsiz sözleşme lerin unsurlarından oluştuğu için niteliği itibariyle kendine özgü isimsiz bir sözleş medir (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2018, s. 970). Franchise sözleşmesinin kendine özgü isimsiz bir sözleşme olması nedeniyle taraflar sözleşmede somut uyuşmazlığa ilişkin bir kural öngörmüşlerse her şeyden önce bu kuralın uygulanması gerekmektedir. Ayrıca bu sözleşmeler dürüstlük kural larına ve iş ilişkilerinde yaygın teamüllere göre yorumlanıp tamamlanma lıdır. An cak tarafların iradelerinin anlaşılması ve sözleşmenin yorumlanması mümkün ol muyorsa, bu durumda Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 1 'inci maddesinin uygu lanması gündeme gelecektir. Franchise sözleşmesi, kanunlarda düzenlenmiş isimli bir sözleşme olmadığı için tabi olacağı
|
genellikle satış, kira veya ürün kirası, hizmet, acente, vekalet, adi ortak lık gibi isimli sözleşmelerle, lisans, know-how ve tek satıcılık gibi isimsiz sözleş melerin unsurlarını içermektedir. Franchise sözleşmesi, isimli ve isimsiz sözleşme lerin unsurlarından oluştuğu için niteliği itibariyle kendine özgü isimsiz bir sözleş medir (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2018, s. 970). Franchise sözleşmesinin kendine özgü isimsiz bir sözleşme olması nedeniyle taraflar sözleşmede somut uyuşmazlığa ilişkin bir kural öngörmüşlerse her şeyden önce bu kuralın uygulanması gerekmektedir. Ayrıca bu sözleşmeler dürüstlük kural larına ve iş ilişkilerinde yaygın teamüllere göre yorumlanıp tamamlanma lıdır. An cak tarafların iradelerinin anlaşılması ve sözleşmenin yorumlanması mümkün ol muyorsa, bu durumda Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 1 'inci maddesinin uygu lanması gündeme gelecektir. Franchise sözleşmesi, kanunlarda düzenlenmiş isimli bir sözleşme olmadığı için tabi olacağı şekle ilişkin bir hüküm de yoktur. Bu durum karşısında franchise sözleşmesinin geçerliliği 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 11 'inci maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 12'nci maddesi) gereğince herhangi bir şekil şartına bağlı değildir. Ancak, 556 sayılı Markalann Korunması Hakkında Madde 24 -Lisans 2491 Kanun Hükmünde Kararname 'nin 15/2'nci maddesinde tescilli markalar üzerindeki ve 551 sayılı Patent Haklannın Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Karama me'nin 86/2'nci maddesinde ise tescilli patentler üzerindeki sağlar arası hukuki işlemlerin yazılı şekilde yapılacağı öngörüldüğünden, marka ve patent lisansı unsur larını içeren franchise sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması gerekir (6769 sayılı Sınai Mülkiy et Kanunu'nun 148'inci maddesi). Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı şirketin "WIENER W ALD" i bareli markanın ve bu marka altında hizmet veren res toran sisteminin münhası ran kullanım hakkına sahip olduğu ve alt franchise söz leşmesi yapma yetkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı şirket ile dava dışı Fatma Didem Bilbay arasında dava konusu 28.01.2010 tarihli franchise sözleşmesi irnzalanmış ve bu sözleşme davacı şirketin de onayı ile Fatma Didem Bilbay tara fından 29.01.2010 tarihli sözleşme ile davalı şirkete devredilmiştir. Her ne kadar franchise sözleşmesini devreden kişi ile davalı şirket adına devralan sıfatıyla devir sözleşmesini imzalayan kişi aynı olsa da sözleşme tarihi itibariyle Fatma Didem Balbay davalı şirketin %50 ortağı ve şirketi münferiden temsile yetkili kişidir. Öte yandan taraflar arasındaki franchise ilişkisinin sözleşmenin imzalanmasından yakla şık dört ay önce başladığı dosya kapsamından anlaşılm aktadır. Bu nedenle dava konusu franchise sözleşmesi davalı şirket açısından geçerli ve bağlayıcıdır. Ayrıca davacı şirket işbu davada taraflar arasındaki franchise sözleşmesine dayanmak sure ti ile de sözleşmenin kendisi yönünden geçerli ve bağlayıcı olduğunu kabul etmiş durumdad ır. Bununla birlikte taraflar arasında imzalanan dava konusu franchise sözleşme sinin 1 5.2 maddesinde franchise verenin onayı olmaksızın devir yasağı düzenlen miştir. Bu maddeye göre, franchise alanın bir ortaklık veya limited şirket olması durumunda söz konusu şirketin ortakları, franchise verenin önceden yazılı izni ol maksızın şirketin ortaklık yapısını değiştiremeyeceklerdir. Sözleşme özgürlüğüne ilişkin ilkeler gözetildiğinde, franchise alan şirketin ortaklık yapısının değişmesinin franchise verenin yazılı iznine tabi tutulmas ı, aksi biilde bu dururnun sözleşmenin ihlali sayılmasına ilişkin franchise sözleşmesinin 15.2 maddesinin 818 sayılı BK'nın I 9'uncu (6098 sayılı TBK'nın 27'nci) ve TMK'nın 2'nci maddelerine aykı rılık teşkil ettiğinden söz edilemeyecektiL Zira franchise alanın, franchise verene karşı onun menfaallerini koruma, sırlarını saklama, gerektiğinde hesap verme gibi güven ve sadakate dayanan yükümlülükleri vardır. Taraflar arasında franchise sözleşmesinin imzalanmasından sonra O 1.02.201 O tarihinde davalı şirketin ortaklık yapısı tamamen değişmiş ve davacı şirket tarafın dan sözleşmenin 15.2 maddesi gereğince devre muvafakat edilmiştir. Bununla bir likte davalı şirketin ortaklık yapısı 21.02.201 1 tarihinde tekrar tamamen değişmiş, ancak bu sefer franchise veren davacı şirketin muvafakatİ alınmadan pay devir iş lemleri gerçekleşt irilmiştir. Bunun üzerine davacı şirket tarafından ortaklık yapısı nın eski haline getirilmesi için sözleşmenin 16.3 maddesi gereğince telafi İhtarna mesi de gönderilmiştir. Bu haliyle franchise sözleşmesinin 15.2 maddesi gereğince 2492 Yasaman franchise alan şirketin ortaklık yapısının franchise verenin muvafakatİ olmadan değişmesinin sözleşmenin ihlali niteliğin de olduğunun ve davacı şirkete dava konu su franchise sözleşmesinin davalı şirketin her yeni ortağına bildirimi gibi bir zorun luluğun yükl enemeyec eğinin kabulü gerekir. Ayrıca bu husus davalı şirketin başvu rusu üzerine verilen Rekabet Kurulunun ı 7. ı 1 .20 ı 1 tarihli ve 201 1/3-2 ı O sayılı kararı ile de tespit edilmiştir. Taraflar arasında imzalanan dava konusu franchise sözleşmesinin 22.2 madde sinde; sözleşmenin kuralları ile farklılık gösteren taraf uygulamalarının franchise verenin sözleşmenin kurallarına kesin olarak uyulmasını talep etme hakkından fera gat etmesi anlamına gelmeyeceği düzenlenmiştir. Bu durumda franchise sözleşmesi gereğince davacı tarafından alacağının tahsili için davalıya yedi günlük telafi İhtar namesi gönderilmesinin yeterli olduğu, taraflar arasında süregelen ilişkide davalıya e-posta yolu ile 30 günlük vadeler verilerek ödeme yapılmasının sözleşme şartlarını hertaraf etrneyeceği anlaşılmaktadır. O halde, dava konusu franchise sözleşmesinin taraflar açısından geçerli ve bağ layıcı olduğunun ve davacı tarafından yapılan fesbin haklı nedenlere dayandığının kabulü gerekir. Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. 2. "HONDA MOTOR" Kararı Özet Basit lisans alan, marka sahibine bildirimde bulunmadan markaya tecavüze ilişkin davaları ikame edemez. Yargıtay ll. HD. 2002/553 E. 20021753 K. 01.02.2002 tarihli. Kararın metni için bkz. Şerh m.l58, karar no.3. 3. "HANGTEN" Kararı Özet Basit lisans sözleşmelerinde lisans alan, marka hakkına tecavüz ha linde, marka sahibine yapacağı bildirim üzerine marka sahibinin bil dirimden itibaren üç ay içinde dava açmaması halinde dava açma hakkını kazanır. Bildirimin noterden yapılması bir ispat koşuludur. Marka sahibi dava açmayacağını bildirirse, basit lisans alanın üç ay dolmadan dava açma hakkı doğar. Yargıtay ll. HD. 2003/3854 E. 2003/3992 K. 25.04.2003 tarihli. Kararın metni için bkz. Şerh m. ıs s, karar no.4. BEŞİNCi KlSlM Hakkın Sona Ermesi BİRİNCİ BÖLÜM Hükümsüzlük ve İptal HÜKÜMSÜZLÜK HALLERİ VE HÜKÜMSÜ ZLÜK TALEBi MADDE 25: (1) 5'inci veya 6'ncı maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsözlüğüne karar verilir. (2) Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsözlüğünü mahkemeden isteyebilir. (3) Marka hükümsözlük davası, dava tarihinde sicilde marka sa hibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki halefierine karşı açılır. Mar kanın hükümsözlüğü davalarında Kurum taraf göste rilmez. (4) Bir marka, S'inci maddenin birinci fıkrasman (b), (c) ve (d) benilerine aykm olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımın dan hükümsözlük talebin den önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsöz kılınamaz. (5) Hükümsözlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece
|
no.4. BEŞİNCi KlSlM Hakkın Sona Ermesi BİRİNCİ BÖLÜM Hükümsüzlük ve İptal HÜKÜMSÜZLÜK HALLERİ VE HÜKÜMSÜ ZLÜK TALEBi MADDE 25: (1) 5'inci veya 6'ncı maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsözlüğüne karar verilir. (2) Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsözlüğünü mahkemeden isteyebilir. (3) Marka hükümsözlük davası, dava tarihinde sicilde marka sa hibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki halefierine karşı açılır. Mar kanın hükümsözlüğü davalarında Kurum taraf göste rilmez. (4) Bir marka, S'inci maddenin birinci fıkrasman (b), (c) ve (d) benilerine aykm olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımın dan hükümsözlük talebin den önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsöz kılınamaz. (5) Hükümsözlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönün den kısmi hükümsözlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsözlük kararı verilemez. (6) Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildi ği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasma hükümsözlük gerekçesi olarak ileri süremez. (7) 6'ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsözlük davalarmda 19'uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def'i olarak ileri 2494 Yasaman/Yusufoğlu sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlen mesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsözlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davaemın markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19'uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartlarm yerine getiril diğini ispatlar. Gerekçe: Madde ile, bir markanın hükümsüzlük halleri 2015/2436 sayılı AB Direktifi ve 201512424 sayılı AB Marka Tüzüğü doğrultusund a yeniden düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrası ile hangi hallerde markanın hükümsüz sa yılacağı, ikinci fıkrası ile markanın hükümsü zlüğünü mahk emeden kimlerin talep edebileceği be Iirtilm iş tir. Maddenin üçüncü fıkrası ile hükümsüzlük davasının dava tarihinde sicilde ka yıtlı marka sahibine veya halefierine karşı açılacağı ve bu davalarda Enstitünün hasım gösterilerneyeceği düzenlenmek tedir. Maddenin dördüncü fıkrası ile markanın hükümsü zlüğüne bir istisna getiril miştir. Buna göre bir markanın, 5 'inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) benllerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da hükümsüzlük davasının açıldığı tarih itibarıyla kullanım sonucund a tescil edildiği mal veya hizmetlere ilişkin olarak ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınama yacağı düzenlenmiştir. Maddenin beşinci fıkrası ile, hükümsüzlük nedenler inin, markanın tescil edil diği bir kısım mal veya hizmete ilişkin olması halinde, sadece o mal veya hizmet ile ilgili olarak kısmi hükümsüzlüğe karar verileceği hüküm altına alınmıştır. Kısmi hükümsüzlük kararı, marka hakkının tescil kapsamında yer alan mal veya hizmetle rin bir kısmına ilişkindir. Markanın tamamen hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde ise dava konusu yapılan marka tüm unsurları ile birlikte hükümsüz sayıla cak ve karar, belirli bir sicil num arasıyla tescilli markanın bütün olarak hükümsüz lüğüne ve sicilden terkinine ilişkin olacaktır. Marka örneğind e yer alan unsurlar dan sadece birinin hükümsüzlük kararının verilmesind e etken olması halinde mar kada yer alan o unsurun hükümsü zlüğüne karar verilemeyecektir. Zira, mahkeme nin münferit durumu nazara alarak marka örneğind e yer alan unsurların bölünmesi suretiyle markanın kısmi hükümsüzlüğüne karar vermesi halinde, marka mevzuatı nın diğer hükümleri ile uyumsuzluklar ortaya çıkmakta, bu durum başka marka sahipleri ile yeni ihtilaflar doğmasına sebebiyet vermekte ve yasakl anmış bir tescil fiilinin mahkeme kararıyla gerçekleş tirilmesi sonucu doğmaktadır. Maddenin altıncı fıkrasında 201512424 sayılı AB Tüzüğüne paralel olarak ses siz kalma nedeniyle hak kaybı hususu düzenlenmiştir. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsü zlük Talebi 2495 Maddenin yedinci fıkrasında ise 6 'ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 'uncu maddenin ikinci fıkrası hükmünün defi olarak ileri sürü/ebi/eceği ancak bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlen mesinde dava tarihinin esas alınacağı düzenlenmiştir. Ayrıca, hükümsüzlük kararı nın geriye dönük etkisine istinaden hükümsü zlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacı markası en az beş yıldır tescilli ise davacının ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tar ihinde 19 'uncu maddenin ikinci fıkrasında belirti len şartlarm yerine getirildiğini ispat/ayacağı hükme bağlanmıştır. Uluslararası Düzenlemeler: 2015/2436 s. AB MarkaYönergesi m.9. 2017/1001 s. AB Markası Tüzüğü m.58, 59, 60, 63. BİBLİYOGRAFYA BARADIR Zeynep BARLAS Nami BiLGİLİ Fatih BİLİR Döndü Deniz BOHACZEWSKİ Micha/ CENGiZ Dilek DAWSONN.M. de WERRA Jaques/ GUILLERON Phillipe DİRİKKA N Hanife DURRANDE Sylviane DURRANDE Sy lviane GElGER Christophe GÜN Buket Markanın Hükümsüzlüğü ve İp tali, Ankara 2018. "Dürüst/ük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağının Alman Medeni Kanundaki Düzenleme Tarzı ve Eleştirisi", İÜHFM, Türkan Rado 'ya Armağan, C. LV. S.3, İstanbul 1997, s./91-208. Marka Hukukunda Hakkın Kötüye Kullanılması, Ankara 2006. "Marka Kullanmama Def'i", 16-22 Aralık 2019 tarihli Fikri Mülkiyet Hukuku Çalışıayı Bildiriler Kitabı, Ankara 2020, s.221- 244. Preclusion due to tolerance: conditions for applying the acquiescence rule in trade mark law, Journal of lntellectual Property Law & Practice, 2021, 7 July 2021, s. 1-9. Türk Hukukunda İktibas veya ittihas Suretiyle Marka Hakkına Tecavüz: ilgili Mevzuat Danıştay ve Yargıtay Kararları, istanbul 1995. "Bad faith in European trade mark law", lntellectual Property Quarterly, 2011, s. 1-29. Commentaire Romand, Proprüüe lntellectuelle, 2013. "Tescilli Markayı Kullanma Külfet i", Oğuz İmregün 'e Armağan, istanbul1998, s. 219-280. "Du Balonnet Glace a L'esquimau", Dalloz 1991, Chroniques, s.234 vd. "La Forclusion Par Tolerance Doit S'analyser Comme une Prescription deL 'action en Justice", Dalloz 2003. Research Handbook on Human Rights and lntellectual Property, UK 2015. Marka Hukukund a Birlikte Var Olma, İstanbu/2019. 2496 IŞIKEgemen JEHORAM Tobias Cohen/ van Nispen Constant/ HUYDECOPER Tony KALESerdar KARAHAN Sami KARAHAN Sami KARAH AN Sami KARAHAN Sami KARASURau f KIRCA İsmail KILLIAS Pierre-Aiain KÖROGL U Emre MERDİVAN Fethi OGUZ Arzu OGUZAr:zu/ Yasaman/Yusufoğlu Marka Hukukunda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı, İstanbul 2017. European Trademark Law: Community Trademark Law and Harmonized National Trademark Law, Kluwer 2010. Marka Davalarınd a Yargılama Usulü, İstanbul 2020. "Gerçek Kişi Unvaniarının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı ilkesi", BATİDER, Yıl 2001, C.XXI, Sayı 1, s. 271- 285. "Haksız Rekabet Davalarınd a Dava Zamanaşım/arı ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybedilmesi İlkesi ", Hayri Domaniç 'e 80. Yaş Günü Armağanı: Ticaret Hukuku Medeni Usul Hukuku İc ra ve İjltis Hukuku, C. 1, İstanbul 2001, 293-305. "Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları ", Ankara Barosu Uluslararas ı Hukuk Kurultayı (Fikri Mülkiyet ve Rekabet Huku ku), Ankara 2002, s.510-540. Marka Hukukund a Hükümsüzlük Davaları, Konya 2002. "Spekülasyon ve Engelleme Markaları ", FMR, C.8, 2008/3, s. 11-44. "Tescilli Markanın
|
OGUZ Arzu OGUZAr:zu/ Yasaman/Yusufoğlu Marka Hukukunda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı, İstanbul 2017. European Trademark Law: Community Trademark Law and Harmonized National Trademark Law, Kluwer 2010. Marka Davalarınd a Yargılama Usulü, İstanbul 2020. "Gerçek Kişi Unvaniarının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı ilkesi", BATİDER, Yıl 2001, C.XXI, Sayı 1, s. 271- 285. "Haksız Rekabet Davalarınd a Dava Zamanaşım/arı ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybedilmesi İlkesi ", Hayri Domaniç 'e 80. Yaş Günü Armağanı: Ticaret Hukuku Medeni Usul Hukuku İc ra ve İjltis Hukuku, C. 1, İstanbul 2001, 293-305. "Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları ", Ankara Barosu Uluslararas ı Hukuk Kurultayı (Fikri Mülkiyet ve Rekabet Huku ku), Ankara 2002, s.510-540. Marka Hukukund a Hükümsüzlük Davaları, Konya 2002. "Spekülasyon ve Engelleme Markaları ", FMR, C.8, 2008/3, s. 11-44. "Tescilli Markanın Başvuru Eserlerinde Yer Alması", BATİDER. Aralık 2003, C. 22, S 2, s.5-14. La Mise en Oeuvre de la Protection des Signes Distincti fs, Lausane 2002. "Genel Hatlarıyla Markadan Doğan Hakları Sınırlandıran Sebep lerden "Zamanaş ımı ", "Sessiz Kalma Sebebiyle Hak Kaybı" ve "Üçüncü kişilerin Şahsi Bilgilerini Dürüst Bir Şekilde Kullanma ları", Cevdet Yavuz 'a Armağan, İstanbul 2016, s.1889-1913. "Tescilli Marka Hakkına Dayalı Tecavüz Davasında Kullanmama Def'i", 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Sempozyumu 9-10 Mart 2017, Ankara 2017, s. 483-522. "Markanın Hükümsüzlüğü ve iptali", 16-22 Aralık 2019 tarihli Fikri Mülkiyet Hukuku Çalışıayı Bildiriler Kitabı, Ankara 2020, s.197-220. YILMAZT EKiN Hasan Kadirl ÜNER E:zel Fikri Mülkiyet Hukukunda Uzman Arabulucuk, Ankara 2020. PASLI Ali "Fikri Mülkiyet Hukukunda Hükümsüzlüğün Sonuçları ", Fikri Mülkiyet Hukuku Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 3, İstanbul 2006, s.l58- 227. PENNISI Roberto De fences to the Invalidation and Infringement of Trade Marks: From Preclusion Due to Acquiescence to Preclusion Due to Coexistence, IlC (2021) 52:169-188. SEKMEN Orhan Markanın Hükümsüzlüğü ve Hukuki Sonuçları, Ankara 2013. SULU K Cahitl KARASU Rauf/NAL Temel Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara 2020. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsüzlük Talebi 2497 ŞAHİN Mehmet Marka Hukukunda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı, Yayınlan mamış Yüksek Lisans Tezi. ŞANAL Osman Markanın Hükümsüzlüğü, Ankara 2004. YANLI Vetiye "İitibas Nedeniyle Haksız Rekabetin Önlenmes i Davası Açma Hakkının Kaybı", Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sem poz yumu Bildiriler Tartışmalar XXI 9-10 Aralık 2005, Ankara 2006, s.291-336. YASAMAN Hamdi "Marka/ann Hükümsüzlüğü Davalannda Dava Açma Süresi", GSÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, Köksal Bayraktar'a Armağan, CI, 1/20, s. 389-395. YURTOGLU CAN Mücel/a Marka Hukukunda Sessiz Kalma Suretiyle Hak Kaybı, Ankara 2016. PLAN I. HÜKÜM SÜZLÜK DA V ASININ ÖZELLİKLER İ 1. Genel Olarak Hükümsüzlük Davası 2. Hükümsüzlük Davasının Hukuki Niteliği 3. Hükümsüzlük Davasını Açabilecek Kişiler a. Menfaati Olanlar ı. Mutlak Ret Sebeplerinin ve Markanın İptal Sebeplerinin Varlığı Halinde Kamu Menfaatinin Varlığı Kabul Edilmektedir ii. Nispi Ret Sebeplerinin Varlığı Halinde Menfaati Olanlar m. Kötüniyetli Tescil Halinde Menfaati Olanlar b. Cumhuriyet Savcılan c. İlgili Kamu Kurum ve Kuruluşları ı. Genel Olarak İlgili Kamu Kurumu ve Kuruluşları ii. TÜRKPATE NT'in Dava Açma Hakkı 4. Hükümsüzlük Davasında Davalı 5. Hükümsüzlük Davasının Markanın Tescilli Bulu nduğu Mal ve Hizmetler Bakımından Etkisi 6. Hükümsüzlük Davasının Açılmasının Süreye Bağlanmamış Olması 7. Kullanım Sonucu Ayırt Edici Nitelik Kazandıklan İçin Hükümsüzlü ğü Talep Edilemeyecek Markalar 8. Mutlak Ret Sebeplerinin Mahkemeler Tarafından Re'sen Göz Önünde Bulundurulması ll. SESSIZ KALMA YOLUYLA HAK KAYBI VE ÇELİŞKİLİ DA VRANIŞ YASA Gl DOLA YISIYLA DAVA HAKKININ KÖTÜYE KULLA NILMASI 1. Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı Kavramı ve Hukuki Düzenlemeler a. Türkiye ve AB'deki Kanuni Düzenlemeler b. 556 sayılı KHK Döneminde Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybına İlişkin Uygulamalar 2. Dayandığı Temel İlkeler-Dürüstlük Kuralı, Güven Prensibi ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı 3. Hukuki Nitelik 4. İyi Niyetli Sonraki Marka Tescilleri Bakırnından Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybının Şartlan a. Hükümsüzlük Davası Önceki Marka Sahibi Tarafından, Sonraki Tescilli Marka Sahibine Karşı Açılmış Olmalıdır 2498 Yasaman/Yusufoğlu i. Hükümsüzlük Davasını Açan Kişi, Önceki Markasına Dayanarak Dava Açmış Olmalıdır. (1) Önceki Marka Hakkına Dayanma Şartı-Kamu Yararı ile Açılan Davalarda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı İtirazı İleri Sürülemez. (2) Önceki Markanın Tescilli Olması Zorıınlu Değildir. Kişi Tescilsiz Markasına Dayanarak da Hükümsüzlük Davası Açabilir. n. Hükümsüzlük Davası, Sonraki Tescilli Marka Sahibine Karşı Açılmalıdır. b. Sonraki Marka İyi Niyetli Bir Şekilde Tescil Edilmiş Olmalıdır. c. Marka En Az Aralıksız Olarak Beş Yıl Kullanılmış Olmalıdır. d. Önceki Marka Sahibi, Markanın Tescilinden Sonraki Kullanımınd an Haberdar Olmalı ve En Az Beş Yıl Boyunca Kullanıma Karşı Sessiz Kalmış Olmalıdır. ı. Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı Açısından Başlangıç Tarihi Sonraki Markanın Tescilin den Sonra Gerçekleşen Kullanırnın Öğrenilmesi Tarihidir. ıı. Önceki Marka Sahibinin, Kullanımı Bilmesine Rağmen, En Az Beş Yıl Boyunca Sessiz Kalınarak Bir Önlem Almamış Olması Gerekir. (1) Markanın Kullanıldığının Bilinmesi ve ispat Sorıınu (2) Kullanıma Karşı En Az Beş Yıl Katlanmış Olmalıdır 5. Kötüniyetli Sonraki Marka Tescilleri Bakımından Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı 6. Çelişkili Davranış Yasağına Aykırı Davranıştan Dolayı Dava Hakkının Kötüye Kullanılm ası III. HÜKÜMSÜZLÜK T ALEBİN E KARŞI İ LERİ SÜRÜLEBİLECEK KULLANMAMA DEF'İ IV. MADDE İLE İLGİLİ YARGlTAY KARARLARI V. MADDE İLE İLGİLİ AVRUPA BİRLİGİ KARARLARI AÇIKLAMALAR SMK'nın beşinci kısmı "Hakkın Sona Ermesi"dir. Bu kısım iki bölüme ayrılmıştır. Birinci bölüm "Hükümsüzlük ve İptal", ikinci kısım ise "Diğer Sona Erme Halleri"dir. 556 sayılı mülga KHK'daki markanın hükümsüzlüğü ve iptali gibi bir ayrıma SMK'da yer verilmemiştir. 556 sayılı KHK, AB düzenlemelerine uygun değildi. SMK ile Türk Marka Hukukundaki düzen lemeler AB Hukukundaki düzenlemelerle uyumlaştırı lmıştır. 2017/1001 AB Markası Tüzüğü m.63/1 'e göre markanın geçersiz kı lınması sonucunu doğuran sebepler etkilerine göre ikiye ayrılmıştır. Birinci grupta, m.58'te düzenlenen marka hakkının ileriye etkili olarak kaldırılma sı sebeplerini teşkil eden markanın iptali; ikinci grupta ise m. 59 ve 60'ta düzenlenen markanın hükümsüzlüğü dolayısıyla marka hakkının geçmişe etkili olarak ortadan kalkma sebepleri yer almaktadır. İkinci grupta yer alan sebepler de kendi içinde m.59'da düzenlenen mutlak hükümsüzlük sebepleri ve m.60'ta düzenlenen nispi hükümsüzlük sebepleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Madde 25-Hüküms üzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2499 1. HÜKÜMSÜZLÜK DAVASININ ÖZELLiKLERi 1. Genel Olarak Hükümsüzlük Davası Bir markanın tescil edilerneyeceği hususu markanın tescili sırasında bel liyse, başvuru prosedürü sırasında markanın tesciline itiraz edilebilir. Ancak markanın tescil edilmesi sırasında markaya ilişkin bir sakatlık bulunmasına rağmen markanın tescili sürecinde itiraz edilmemişse veya yapılan itiraz reddedilmişse, markanın tescil edilmesi nden sonraki süreçte, artık tescilli olan bu markanın hükümsüzlüğü talep edilebilir 1• Markanın hükürnsüzlüğü bağımsız bir dava ile talep edilebileceği gibi, tecavüz davası ile karşı karşıya kalan kişi tarafından karşı dava olarak
|
ve 60'ta düzenlenen markanın hükümsüzlüğü dolayısıyla marka hakkının geçmişe etkili olarak ortadan kalkma sebepleri yer almaktadır. İkinci grupta yer alan sebepler de kendi içinde m.59'da düzenlenen mutlak hükümsüzlük sebepleri ve m.60'ta düzenlenen nispi hükümsüzlük sebepleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Madde 25-Hüküms üzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2499 1. HÜKÜMSÜZLÜK DAVASININ ÖZELLiKLERi 1. Genel Olarak Hükümsüzlük Davası Bir markanın tescil edilerneyeceği hususu markanın tescili sırasında bel liyse, başvuru prosedürü sırasında markanın tesciline itiraz edilebilir. Ancak markanın tescil edilmesi sırasında markaya ilişkin bir sakatlık bulunmasına rağmen markanın tescili sürecinde itiraz edilmemişse veya yapılan itiraz reddedilmişse, markanın tescil edilmesi nden sonraki süreçte, artık tescilli olan bu markanın hükümsüzlüğü talep edilebilir 1• Markanın hükürnsüzlüğü bağımsız bir dava ile talep edilebileceği gibi, tecavüz davası ile karşı karşıya kalan kişi tarafından karşı dava olarak da ileri sürülebilir. 201711001 sayılı AB Markası Tüzüğü m. 63/1 'e göre, topluluk markası nın hükürnsüzlüğü veya iptali, EUIPO' dan talep edilir. Görüldüğü üzere Türkiye'de sadece dava olarak açılması öngörülen hükümsüzlük talebi, Marka Tüzüğüne göre bir idari prosedür olarak başlatılır. SMK m. 26'da markanın iptali için idari prosedür öngörülmüş ve SMK m.19211-a' da, 1 O Ocak 2024 tarihinden itibaren markanın iptali konusunda TÜRKPAT ENT'in yetkili olacağı belirtilmiştir. Oysa bu şekildeki bir düzenleme hükümsüzlük talebi için bulunmamaktad ır. Türk hukukuna göre markanın hükümsüzlüğü dava yolu ile talep edilmeli, bu konuda idari hükümsüzlük prosedürü öngö rülmemiştir. Hükümsüzlük sebepleri mutlak ve nispi ret sebeplerine göre ikiye ay rılmıştır. Markanın hükümsüzlüğü, markanın tamamına yönelebileceği gibi, sadece bazı mal ve hizmetlere de yönelebilir. Markanın hükümsüzlüğü, yu karıda da belirttiğimiz gibi, markanın tescili sırasındaki bir sakatlığa dayan dınldığı için, marka ilk tescil edildiği andan itibaren hükümsüz kılınacaktır ve hiç marka hakkı tanınmaını ş gibi sonuç doğuracak tıe. 2. Hükümsüzlük Davasının Hukuki Niteliği Hak, hukukun temel kavramlarının başında yer alan bir kavram olarak, hukuken korunan ve sahibine korumadan yararlanma yetkisi tanıyan menfa- JEHORAM/VAN NISPEN/H UYDECOPER, European Trademark Law: Community Trademark Law and Harmonized National Trademark Law, s.512. Ancak ileride SMK m.28 incelenirken de görüleceği gibi, bu hüküm mutlak olmayıp, istisnaları mevcuttur. 2500 Yasaman/Yusufoğlu at olarak tanımlanmaktadır3• Haklar, konusuna göre, para ile ölçülebilir bir değer olup olmamasına göre, ileri sürülebileceği çevreye göre farklı şekil lerde gruplandırı labilir. Para ile ölçülebilen bir değer olup olmamas ına göre haklar malvarlığı haklan ve şahıs varlığı hakları; ileri sürü/ebi/eceği çevre açısından mutlak haklar ve nispi haklar; kullanılmasının etkisi bakımından alelade haklar ve yenilik doğuran haklar; kullanma yetkisi açısından şahsen kullanılması zorunlu olan ve olmayan haklar; bağımsız olup olmamas ı açı sından bağımsız hakla r, bağlı haklar olarak ayrılmaktadır 4• Bir kısım haklar, hakkın konusu üzerinde hakimiyet sağlar ve herkes bu hakimiyet sağlayan hakka uyma, o hakkı ihlalden kaçınma yükümü altındadır. Bu haklar, ayni haklar, gayri maddi haklar, kişilik hakları gibi haklardır. Bir kısım haklar, bir edimin üçüncü şahıstan talep edilmesi yet kisini sağlamaktadır. Bu gruptaki hakkın sahibine verdiği yetki, başka bir kişiden talepte bulunmaya yöneliktir. Bir kısım haklar ise, kullanıldıkla rında yeni bir hukuki durumun ortaya çıkmasına sebebiyet verir. Bu yeni hukuki durum, bir hukuki ilişkinin kurulması, mevcut bir hukuki ilişkisinin değiştirilmesi veya mevcut bir hukuki ilişkinin sona erdirilmesi olabilir. Yeni bir hukuki durumun ortaya çıkmasına sebebiyet veren bu haklar, ye nilik doğurucu haklardır. Yöneldikleri sonuç açısından haklar üçe ayrıl maktadır: kurucu yenilik doğuran haklar, değiştirici yenilik doğuran haklar ve bozucu yenilik doğuran haklar. Hak sahibi, irade açıklaması ile hakkın konusu olan hukuki ilişki veya hak üzerinde kurma, değiştirme veya sona erdirme yetkisini kullanır. Yenilik doğuran hakların arzu edilen sonucu do ğurması için hak sahibi tarafından kullanılması gerekir. Bir kısım yenilik doğuran haklar, hakkın muhatabına yöneltilmesi gerekli bir irade beyanı ile kullanılırken, bazı hak lar da ancak mahkemeye başvurmak sureti ile kullanılır. Dava yolu ile kul lanılması gereken yenilik doğuran hakların tek taraflı irade beyanı ile kulla nılması üzerine hukuki sonuç meydana gelmez. Bir kamu makamına veya mahkemeye müracaat edildiği takdirde, bu merciierin verdikleri karar doğ- Rudolf VON JHERING, L'esprit Du D ro it Ro main Dans Les Di verses Phases De Son Developpement, C. 4, Paris 1880, tercüme eden O de Meulena ere, s.326, kitabın internet üzerindeki taranmış hali için bkz, https:/ /archive.or g/stream/lespritdud roitro04j her#page/n9/mode/2up (Son erişim: 21.06.2021); OGUZMAN/BARL AS, Medeni Hukuk, 2019, s.143, 144. Hakların sınıflandırılması için bkz. OGUZMA N/BARLAS, Medeni Hukuk, 2019, s.146-176. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Vedat BUZ, Medeni Hukukta Yenilik Doğuran Haklar, 2005, s.SS vd.; OGUZMAN /BARLAS, Medeni Hukuk, 2019, s.166 vd. Madde 25-Hükümsüzlük H61/eri ve Hükümsüzlük Talebi 2501 rultusunda sonuç doğar6• Hukuki sonucun meydana gelebilmesi için hakim kararına ihtiyaç bulunması halinde, "yenilik doğuran dava" (inşai dava) söz konusu olur7• İnşai dava hakkının hukuki sonuç doğurabilmesi için bu hakka sahip kişinin irade açıklaması ve buna ek olarak yargısal karara ihtiyaç var dır. Kural olarak davalar, mahkemeden istenen hukuki korumanın çeşidine göre üçe ayrılmaktadır: 1. eda davası, 2. tespit davası, 3. yenilik doğuran dava. Eda davası yoluyla mahkemeden, davalının, bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkUm edilmesi talep edilir (HMK m.105). Eda davasında davacı, davaimm bir şey vermeye, bir şey yapmaya veya bir şeyi yapmamaya mahkum edilmesini talep eder. Burada, karşı tarafın bir davranışta bulunması veya bulunmaması gerekir. Normalde tarafların an laşmak suretiyle gerçekleşebilecek bir durum, dava yolu ile talep edildiğin de, eda davası söz konusu olur. Kuru'nun ifade ettiği gibi, davacının istediği edanın yerine getirilmesi hususu davalıya yöneltilmiş bir emirdir8• Eda dava sında verilen bükümde davalıya karşı bir İcra emri bulunur. Davacı verilen bu hükmü icraya koyma hakkına sahiptir9• İnşa! dava yoluyla, mahkemeden, yeni bir hukuki durum yaratılması ve ya mevcut bir hukuki durumun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep edilir (HMK m. 108/1). Yenilik doğuran dava ile davacı, var olan bir hukuki durumun değiştirilmesini veya kaldırılmasını veya yeni bir hukuki durumun yaratılmasını ister10• Kural olarak, yenilik doğuran hak kın sahibi bu hakkını tek taraflı olarak kullanmasıyla hukuki sonuç meydana gelir. Karşı tarafın kabulüne veya mahkeme kararına gerek yoktur. Ancak OGUZMA N/BARLAS, Medeni Hukuk, 2019, s.169. Medeni hukuk doktrini bakımından yenilik doğuran hak -yenilik doğuran dava terimi yerleşik hal almışken, usul hukuku alanında inşai hak -inşai dava ifadeleri kullanılmaktadır. Keza Yargıtay ka rarlarında "inşa i dava" terimi tercih edilmiştir. Nitekim dava çeşitlerinin ilk kez pozitif bir düzenle meye kavuştuğu 6100 sayılı Hukuk Mu hakemeleri Kanunund a da bu dava türü için "inşa i dava" te rimi tercih edilmiştir.
|
bir hukuki durumun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep edilir (HMK m. 108/1). Yenilik doğuran dava ile davacı, var olan bir hukuki durumun değiştirilmesini veya kaldırılmasını veya yeni bir hukuki durumun yaratılmasını ister10• Kural olarak, yenilik doğuran hak kın sahibi bu hakkını tek taraflı olarak kullanmasıyla hukuki sonuç meydana gelir. Karşı tarafın kabulüne veya mahkeme kararına gerek yoktur. Ancak OGUZMA N/BARLAS, Medeni Hukuk, 2019, s.169. Medeni hukuk doktrini bakımından yenilik doğuran hak -yenilik doğuran dava terimi yerleşik hal almışken, usul hukuku alanında inşai hak -inşai dava ifadeleri kullanılmaktadır. Keza Yargıtay ka rarlarında "inşa i dava" terimi tercih edilmiştir. Nitekim dava çeşitlerinin ilk kez pozitif bir düzenle meye kavuştuğu 6100 sayılı Hukuk Mu hakemeleri Kanunund a da bu dava türü için "inşa i dava" te rimi tercih edilmiştir. Biz çalışmamızda, medeni hukuk ta kullanıldığı haliyle, yenilik doğuran dava terimini kullanmayı tercih etmekteyiz. Yenilik doğuran davalar hakkında geniş bilgi için bkz. Elif Ir mak BÜYÜK, Medeni Usul Hukukunda inşai Dava ve inşai Hüküm, 2021, s.4, 13 vd.; Ergun ÖNEN, inşai Dava, 1981, s.11 vd. Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. ll, 2001, s. 1405 vd. Elif ırmak BÜYÜK, Medeni Usul Hukukunda inşai Dava ve inşai Hüküm, 2021, s.170. 10 Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.ll, 2001, s.1468 vd.; ismail DOGANAY, "Hangi Nevi Davalar Eda Davası Mahiyetinded ir", BATi DER, Aralık 1994, C.XVII, 5:4, s. 131-137, s. 134 vd. 2502 Yasaman/Yusufoğlu bazı yenilik doğuran haklarda, hak sahibinin bu hakkını tek taraflı olarak kullanmasıyla hukuki sonuç kendiliğ inden doğmaz. Bu yenilik doğuran hak ların çoğunda hukuki sonuç ancak mahkeme kararı ile doğar11• Bu yenilik doğuran haklarda taraflar anlaşsalar dahi yeni bir hukuki durum yaratamaz lar. Yenilik doğuran davada verilen hükmün i c rası gereksizdir; zira hüküm kesin hüküm etkisini kazanmas ıyla birlikte hükmün sonuçları ortaya çıkar12• Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir (HMK m. l 06). Tespit davası, bir hukuki ilişkinin varlığı, yokluğu veya içeriğinin belirlenmesi yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespiti için açılan davadır (HMK m.l 06)13• Bir hukuki ilişkinin veya bir hakkının tespitine yönelik tespit davalarına müspet (olumlu) tespit davaları, bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın bulunmadığına ilişkin tespit davalarına da menfi (olumsuz) tespit davaları denir14• Tespit davasında verilen nihai karar, tespit kararıdır. Tespit hükmü kesinleşmekle beraber hukuki sonuçlarını doğurur15• Tespit davası sonunda verilen hükmün ilam niteliğini taşımadığı kabul edildiğin den, karar ifa emrinden yoksundu r16• Tespit davasını eda davasından ayıran en önemli özellik, eda hükmünün olmaması ve ilamlı icraya konu olamamasıdır 17• Tespit davası, sadece hak kın varlığını veya yokluğunu tespit eder. Tespit hükümleri sadece açıklayı cı niteliktedir18• Tespit davasında yenilik doğuran davanın aksine bir hukuki durum yara tılmamakta, bozulmamakta veya değiştirilm emektedir. Tespit davası ile bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının tespit amaçlanırken, yenilik doğu- 11 Diğer bazı yenilik doğuran haklar ise, yenilik doğuran hak sahibinin bu hakkını tek taraflı olarak kullanm asıyla hukuki sonuç doğmazsa da, hukuki sonucun doğması için mutlaka bir mahkeme ka rarına gerek yoktur. Bkz. Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. ll, 2001, s.1469 vd. 12 Elif ırmak BÜYÜK, Medeni Usul Hukukunda inşai Dava ve inşai Hüküm, 2021, s.170, 171. 13 Yargılama Hukuku sisteminde fiilen uygulanmakta olan tespit davaları, 6100 sayılı HMK ile yasal düzenle meye kavuşmuştur. 14 ATALI/ERMENEK , Medeni Usul Hukuku, 2019, s.134 vd.; Mehmet Akif TUTUMLU, Hukuk Yargıla- masında Hüküm ve Gerekçe, 2014, s.41 vd. 15 Elif ırmak BÜYÜK, Medeni Usul Hukukunda inşa i Dava ve inşai Hüküm, 2021, s. 148-150. 16 KURU/ASLAN/YILMA Z, Medeni Usul Hukuku, 2012, s.385. 17 Baki KURU, Tespit Davaları, 1963, s.103-105; Emel HANAGASI, Davada Menfaat, 2009, s. 245, 246; Mehmet Akif TUTUMLU, Hukuk Yargılamasında Hüküm ve Gerekçe, 2014, s. 41. 18 Elif ırmak BÜYÜK, Medeni Usul Hukukunda inşai Dava ve inşai Hüküm, 2021, s.145. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsüzlük Talebi 2503 ran dava yeni bir hukuki durumun yaratılmasına hizmet eder; bu sebeple sadece açıklayıcı değildir, aynı zamanda kurucu niteliktedir19• Yenilik doğu ran dava ile yeni bir hukuki durum yaratılırken, tespit davasıyla mevcut bir hakkın ya da hukuki ilişkinin varlığı ya da yokluğu tespit edilir. Hem tespit hükümleri hem yenilik doğuran dava hükümleri icraya uygun olmayan, etki sini doğrudan doğuran mahkeme kararlarıdır. Ancak ortaya çıkan sonucun yeni bir hukuki durum mu teşkil ettiği yoksa var olan bir durumu mu tespit ettiği her zaman açık olmayabilir20• Eda davalarının veya inşai davaların reddine ilişkin hükümler tespit hükmü olduğu gibi, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararlar da tespit hükmüdür 21• Yukarıda da belirttiğimiz gibi, hükümsüzlük davası ile daha tescil sıra sında var olan sakatlıkların tespiti amaçlanmaktadır. Dolayısıyla burada var olan bir hukuki durum ortadan kalkmamakta, var olan hükümsüzlük sebebi tespit edilmekte ve bu tespit hükmüne bağlı olarak hukuki sonuçlar doğmak tadır. Doktrinde hükümsüzlük davasının eda davası olduğu yönünde görüşler bulunmaktadır 22• Bir davanın eda davası olarak kabul edilebilmesi için, taraf ların anlaşması ile sonuçlanabilecek bir hususta Mahkeme'nin karar vermesi gerekir. Oysa markanın ilk tescil edildiği andan itibaren hükümsüz kılınması yönündeki hukuki sonucun meydana gelebilmesi için hakim kararına ihtiyaç vardır. Tarafların anlaşması da hukuki sonucun meydana gelmesi için yeterli değildir. Bazen taraflar markanın terkini konusunda anlaşabilirler. Ancak tarafların anlaşması sonucunda markanın terkini ileriye etkili olarak sonuç doğurur. Zira marka hakkı sahibinin markanın kullanılmasından vazgeçme hakkı vardır. SMK m.28/3 'e göre, marka sahibi, markanın tescil kapsamın daki mal veya hizmetlerin tamamından veya bir kısmından vazgeçeb ilir. Vazgeçme yazılı olarak Kuruma bildirilir ve vazgeçme nedeniyle marka hakkının sona erdiği Bültende yayımlanır. Vazgeçme, sicile kayıt tarihi iti- 19 Tespit davası ile yenilik doğuran dava arasındaki farklar için bkz. Elif ırmak BÜYÜK, Medeni Usul Hukukunda inşai Dava ve inşai Hüküm, 2021, s.145 vd. 20 Elif ırmak BÜYÜK, Medeni Usul Hukukunda inşai Dava ve inşai Hüküm, 2021, s.148. 21 Timuçin MUŞUL, Medeni Usul Hukuku, 2012, s.132. 22 Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 29, no. 4. Yazar, hükümsüzlük davasının saf bir tespit davası olmadığını, aynı zamanda bir eda davası olduğunu belirtmiştir. Orhan SEKMEN, Mar kanın Hükümsüzlüğü ve Hukuki Sonuçları, s.96-102. 2504 Yasaman/Yusufoğlu banyla hüküm doğurur. Marka üzerindeki haktan vazgeçme beyanında n sonra, marka hakkından vazgeçme kaydı düşülür. Vazgeçme kaydı kurucu nitelik taşır. Bu tarihten itibaren markaya bağlı haklar sona erer. Görüld�ğü üzere, taratların anlaşması sonucunda marka terkininin etkileri geleceğe yöneliktir. Oysa
|
Vazgeçme, sicile kayıt tarihi iti- 19 Tespit davası ile yenilik doğuran dava arasındaki farklar için bkz. Elif ırmak BÜYÜK, Medeni Usul Hukukunda inşai Dava ve inşai Hüküm, 2021, s.145 vd. 20 Elif ırmak BÜYÜK, Medeni Usul Hukukunda inşai Dava ve inşai Hüküm, 2021, s.148. 21 Timuçin MUŞUL, Medeni Usul Hukuku, 2012, s.132. 22 Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 29, no. 4. Yazar, hükümsüzlük davasının saf bir tespit davası olmadığını, aynı zamanda bir eda davası olduğunu belirtmiştir. Orhan SEKMEN, Mar kanın Hükümsüzlüğü ve Hukuki Sonuçları, s.96-102. 2504 Yasaman/Yusufoğlu banyla hüküm doğurur. Marka üzerindeki haktan vazgeçme beyanında n sonra, marka hakkından vazgeçme kaydı düşülür. Vazgeçme kaydı kurucu nitelik taşır. Bu tarihten itibaren markaya bağlı haklar sona erer. Görüld�ğü üzere, taratların anlaşması sonucunda marka terkininin etkileri geleceğe yöneliktir. Oysa hükümsüzlük davasının hükümleri geçmişe etkilidir. Dava sonucunda davaimm yapması gereken olumlu veya olumsuz bir edim bu lunmamakta dıe3. Mahkemenin vereceği karar, eda davasındaki gibi davalı nın bir şeyi vermesi, yapması veya yapmaması şeklinde değildir24• Davalı tarafın yapması gereken bir şey yoktur. Hükümsüzlük talebinin kabul edil mesiyle marka hakkının en baştan itibaren tanınmaması gerektiği yönünde bir hüküm kurulur. Dolayısıyla hükümsüzlük davası bir eda davası da değil dir. İsviçre Federal Mahkemesi kararlarına göre, davalı aleyhine markasını sicilden terkin etmesi yönünde karar verilmesi konusuzdur5; zira hükümsüz lük davası bir eda davası olmayıp, bir tespit davasıdır. Karann konusu, mar kanın belli mal ve hizmetler bakımından hükümsüz olduğunun tespitidir. Mahkeme bu kararı kurduktan sonra, karann uygulanması için kararı Marka Kurumuna göndermelidir. İsviçre Hukukunda genel olarak kullanılan terim "markanın hükümsüzlüğünün tespiti davası"dır26• Doktrindeki bir diğer görüşe göre, hükümsüzlük davası marka hakkı üzerinde oluşan etkiye göre, geleceğe veya geçmişe etkili olarak, marka hakkının ortadan kalkması sonucunu doğuran bozucu yenilik doğuran bir davadır27• Bu sonucun elde edilmesi için mahkemeye başvurulması gerek mektedir. Marka hükümsüzlüğü davası ile belirlenen sonuca sadece tespit yapılması yoluyla ulaşılmasının mümkün olmadığını ileri süren görüşe göre, hakkın ortadan kaldırılmasını amaçlayan dava, mevcut bir hukuki durumu 23 Ali PASLI, Fikri Mülkiyet Hukukunda Hükümsüzlüğün Sonuçları, s.168-171. 24 Tekinalp'e göre, hükümsüzlük davası, tespit talebini de içeren bir eda davasıdır. Bu konuda ayrıntı lı bilgi için bkz. Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 29, no. 4. 25 ATF 120 ll 144 cons. 2b. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Ralph 5CHLOSSER, La mise en oeuvre de la protection en droit des marques: Aperçu a la lumiere de la jurisprudence recente, SJ 2004 ll, s. 1-2, s. 2 vd. 26 Ralph SCHLOSSER, La mise en oeuvre de la protection en droit des marques: Aperçu a la lumiere de la jurisprudence recente, SJ 2004 ll, s. 1-2, s. 2 vd; KILLIAS/SELLIERS (Jaques de WERRA/Phillipe GUILLERON), Commentaire romand, Propriete lntellectuelle, n• 56, 89. Ayrıca bkz. isviçre Federal Mahkemesi, ATF 120 ll 20 spec. p. 21 s; ATF 140 lll 251 consid. 5.1; Cenevre Kanon Mahkemesi ta rafından verilen 22 Nisan 2016 tarihli ve C/8993/2014 sayılı kararı no. 1.3. 27 Ergun ÖNEN, inşai Dava, 1981, s.l17. Madde 25-Hükümsüzlük Halleri ve Hükümsüzlük Talebi 2505 sona erdiren bir yenilik doğurucu davadıe8• Dava sonucunda verilen mah keme kararı ile var olan bir hukuki durum ortadan kaldırılmakta ve yeni bir hukuki durum yaratılmaktadır. Davalı, dava sonunda verilen terkin hükmünü ifa eden değil, karardan etkilenen kişidir9• Fikrimizce hükümsüzlük davası, tespit davalarının özel bir hali olup, markanın hükümsüz olduğunun tespiti ile beraber, markanın tamamen veya kısmen sicilden terkin edilmesi sağlanmaktadır3 0• Menfaati olanlar, Cumhu riyet savcılan veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlü ğünü mahkemeden isteyebilir (SMK m.25/2). Bu dava ile, çekişıneli bir hukuki durumun çözüme kavuşturulması amaçlanma ktadır. Bir hukuki işlemin sonuç doğurması için Kanun tarafından belirlenen sınırlara uygun olması ve işlem için aranan geçerlilik şartlarını taşıması ge rekir. Eğer gerekli unsurlar bulunmuyarsa hukuki işlemin gerçekleşmemesi gerekir. Yapılan işlemin en baştan itibaren yapılmaması gerekirdi. Hukuki işlem yine de bir şekilde gerçekleştirilmişse, bu durumun müeyyidelendir ilmesi gerekir. Bu yaptırımlar doktrinde farklı şekillerde tasnif edilse de, klasik teori tarafından geçersizlik türleri "yokluk", "kesin hükümsüzlük", "iptal edilebilirlik" şeklinde öngörülmüştür31• Başlangıçta yapılmaması gereken işlemin, sonradan hükümsüzlüğü talep edilebilir. İşle min geçersizliğiyle ilgili bir dava açılması durumunda ise açılan dava tespit davası olacaktır32• Sonuç olarak işlem hiç yapılmamış addedilecek ve buna bağlanan sonuçlar kendiliğinden doğacaktır33• Markanın hükümsüzlük se- 28 Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.293; Ali PASLI, Fikri Mülkiyet Hukukunda Hükümsüzlüğün Sonuçları, s.168-171; Oruç Hami ŞENER, Ticari işletme Hukuku Ders Kitabı, 2016, s. 595, 597; Zeynep BAHADIR, Markanın Hükümsüzlüğü ve iptali, s.151-153. 29 Ali PASLI, Fikri Mülkiyet Hukukunda Hükümsüzlüğün Sonuçları, s.168-171. 30 2004 tarihli 556 sayılı KHK Şerhi kitabımızda bu davanın yenilik doğuran dava olduğunu kabul etmişti k. Ancak yaptığımız sonraki araştırmalar , bu davanın yenilik doğuran dava olmadı ğını, tespit davası olduğunu kabul etmemize yol açmıştır. 31 Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2019, s.374 vd., s. 387 vd.; Gökhan ANTALYA, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.l, Temel Kavramlar, Sözleşmeden Doğan Borç ilişkileri, 2019, s.181; O�UZMAN/BARL AS, Medeni Hukuk, 2019, s. 221-222; OGUZMA N/ÖZ, Borçlar Hukuku Ge nel Hükümler, C. 1, 2019, s.181 vd. 32 Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2019, 378; Gökhan ANTALYA, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.l, Temel Kavramlar, Sözleşmeden Doğan Borç ilişkileri, 2019, s.187; DU RAL/SARI, Türk Özel Hukuku C.l, Temel Kavramlar ve Medeni Kanunu'nun Başlangıç Hükümleri, 2019, s. 225; Elif ırmak BÜYÜK, Medeni Usul Hukukunda inşai Dava ve inşai Hüküm, 2021, s.149, ıso. 33 Elif ırmak BÜYÜK, Medeni Usul Hukukunda inşai Dava ve inşai Hüküm, 2021, s.148 vd. 2506 Yasaman/Yusufoğlu heplerine baktığımızda, bunlar mutlak ve nispi ret sebepleridir. SMK m.5'te düzenlenen mutlak ret sebepleri ve m.6'da düzenlenen nispi ret sebepleri, markanın tescil engelleri olarak addedilmektedir. Zira bu sebeplerin bulun ması, markanın hiç tescil edilmemesini gerektirir. Dolayısıyla eğer bir mar kanın tescili için tescil engellerinin bulunmasına rağmen marka tescil edil mişse, sonradan markanın hiç tescil edilmemesi gerektiği hususu tespit edi lebilir. Nitekim SMK m.27/1 hükmüne göre markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, bu karar marka başvuru tarihinden itibaren etkili olup, markaya Kanunla sağlanan koruma hiç doğmamış sayılır. Bazı durumlarda ise hukuki işlemin geçerlilik şartlarındaki eksiklik o iş lemi kendiliğ inden geçersiz hale getirmez; bunun yerine o işlemden etkile nen tarafa işlemi iptal etme hakkı verir. İptal edilebilirlik müeyyidesine tabi tutulan bu tür durumlarda, esasen hukuki işlem doğru bir şekilde kurulmuş ve kurulduğundan itibaren hukuka uygun bir şekilde hüküm ve sonuçlarını doğurmuştur34• SMK m.26'da
|
sebepleri ve m.6'da düzenlenen nispi ret sebepleri, markanın tescil engelleri olarak addedilmektedir. Zira bu sebeplerin bulun ması, markanın hiç tescil edilmemesini gerektirir. Dolayısıyla eğer bir mar kanın tescili için tescil engellerinin bulunmasına rağmen marka tescil edil mişse, sonradan markanın hiç tescil edilmemesi gerektiği hususu tespit edi lebilir. Nitekim SMK m.27/1 hükmüne göre markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, bu karar marka başvuru tarihinden itibaren etkili olup, markaya Kanunla sağlanan koruma hiç doğmamış sayılır. Bazı durumlarda ise hukuki işlemin geçerlilik şartlarındaki eksiklik o iş lemi kendiliğ inden geçersiz hale getirmez; bunun yerine o işlemden etkile nen tarafa işlemi iptal etme hakkı verir. İptal edilebilirlik müeyyidesine tabi tutulan bu tür durumlarda, esasen hukuki işlem doğru bir şekilde kurulmuş ve kurulduğundan itibaren hukuka uygun bir şekilde hüküm ve sonuçlarını doğurmuştur34• SMK m.26'da düzenlenen markanın iptali davasında da, baş langıçta geçerli bir markanın bulunmasıyla beraber, sonradan marka sahibi nin davranışları sebebiyle marka olma özelliğini kaybetmektedir. Marka, geçersizliğin talep edildiği tarih itibarıyla veya geçersizliğin daha önceki tarihte gerçekleştiği ispat edilebilir se, geçersizliğin doğduğu tarih itibarıyla sona erer. Bu durumda, markadaki geçersizlikle beraber, markadaki geçer sizliğin vuku bulduğu tarih tespit edilir. Tıpkı markanın hükümsüzlüğü da vası gibi, markanın iptali davası da bir tespit hükmü içeren tespit davası niteliğindedie5• Burada, markanın hangi tarihten itibaren ileriye dönük ola rak varlığını kaybettiği tespit edilir. Nitekim 2015/2436 sayılı AB Marka Yönergesinin 6. maddesi de hü kümsüzlük ve iptal davasını düzenlemektedir. Yönergenin 6. maddesinin Fransızca metninin başlığı "markan ın hükümsüzlüğü veya iptalinin sonradan tespiti"36 olup, her iki kurum için de öngörülen işlemin "tespit" olduğu anla şılmaktadır. Maddenin İngilizce metnine baktığımızda, hükümsüzlük veya iptalin "tespitinden" ziyade "markanın hükümsüzlüğü veya iptalinin sonra dan tesisi"nden bahsedildiği görülmektedir37• EUIPO tarafından yayınlanan 34 Elif ırmak BÜYÜK, Medeni Usul Hukukunda inşai Dava ve inşa i Hüküm, 2021, s.149, 150. 35 Kale ise, markanın iptali davasının inşai dava olduğunu belirtmektedir. Bkz. Serdar KALE, Marka Davalarında Yargılama Usulü, s.289-293. 36 Constatation a posteriari de la nullite d'une marque au de la decheance des droits du titulaire de eelle-c i. 37 Establishment a posteriari of invalidity or revocation of a trade mark. Madde 25-Hükümsüzlük Halleri ve Hüküms üzlük Talebi 2507 Marka İnceleme Kılavuzu'nun özellikle Fransızca versiyonunda, talep edi len hususların iptalin ve hükümsüzlüğün tespiti/ilanı olduğu görülmektedir38• İnceleme Kılavuzunun İngilizce versiyonuna baktığımızda, bu hususun bu kadar açık bir şekilde ifade edilmediği görülmektedir39• Bütün söylenenlere binaen, hükümsüzlük davasının bir tespit davası ol duğunu belirtmek gerekir. 3. Hükümsüzlük Davasını Açabilecek Kişiler SMK m. 25/2'ye göre, Menfaati olanlar, Cumhuri yet savcıları veya ilgi li kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsü zlüğünü mahkemeden iste yebilir. a. Menfaati Olanlar Görüldüğü üzere, hükümsüzlük davasını açabilecekler arasındaki ilk grup, menfaati olanlardır. Davadaki amaç, davaimm markasının tescili sırasında hükümsüzlük ko şullarının bulunup bulunmadığı şeklindeki hukuki sorunun çözüme kavuştu rulmasıdır. Taraflar arasındaki ilişkilerde var olan belirsizliğin giderilmesin de menfaati olan herkes hükümsüzlük davasını açabilir. Hükümsüzlük davasının ve iptal davasının bir tespit davası olduğu hu susu yukarıda incelendiği için, burada tespit davalarında hukuki menfaat kavramını incelemek gerekir. Kural olarak, davayı açmak için menfaat dava şartıdır. HMK m.114/1-h hükmüne göre, "Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartıdır". Menfaat kavramı re'sen incelenen bir husustur ve menf aati olmayan kişilerin dava açmaları kabul edilmemekte dir40. Medeni yargılama hukukunda dava, pozitif hukuka uygunluğun sağ lanmasına değil, sübjektif hakların korunmasına hizmet eder. Kural, davada ki menfaatin doğmuş ve güncel olması ve gelecekte oluşacak, muhtemel ve belirsiz bir menfaate dayanılarak dava açılmamasıdır 41. Ancak tecavüze uğ rama ihtimali olan bir hak söz konusu old uğunda, gelecekteki muhtemel bir 38 EUIPO Guidelin es, Part D, Sec.1, Ver.1.0, 01.03.2021, 5.1439 vd. 39 EUIPO Guidelin e5, Part D, Sec.1, Ver.1.0, 01.03.2021, 5.1318 vd. 40 Dava açmada menfaat kavramı hakkında geniş bilgi için bkz. Emel HANA�ASI, Davada Menfaat, 2009, 5.31 vd. 41 Emel HANA�ASI, Davada Menfaat, 2009, s. 240. 2508 Yasaman/Yusufoğlu zarar tehlikesinin önlenmesinde bir menfaat varsa, önleyici-koruyucu dava lara imkan tanınmıştır. Önleyici -koruyucu davalar, kişinin içinde bulunduğu hukuki durumdan bir kayg ı, güvensizlik ve endişe duyduğu durumlarda baş vurulabilen davalardır. Bu davaların amacı, var olan uyuşmaz lıkları çözmek değil, gelecekte doğma ihtimali olan uyuşma zlıkları önlemektir. Bu çerçe vede, önleyici-koruyucu davalar, genel olarak "muhtemel" ve ancak "gele cekte doğması kesin" bir menfaate dayanılarak açılan davalardır 42. Bu du rumda, gelecekte doğması yeterince kesin bir zarar söz konusuysa, bunun önlenmesi için dava açılması halinde, menfaatin varlığı kabul edilmektedir43. Tespit davası, önleyici-koruyucu davaların bir türü olarak kabul edilmiş tir44. Yukarıda belirttiğimiz gibi, tespit davasında, henüz hukuki bir sorun çıkmadan bir hukuki durumun varlığının tespit edilmesi sağlanmaktadır 45. Davayı açan kişiler, genelde bulundukla rı hukuki durumdan güvensizlik duyduklarında, hakkın tespit edilmesini talep etmektedir. Tespit davaları bu bakımdan, ileride oluşacak uyuşmazlıkların oluşmasını engellemeye ve hak ların istikrarını temin etmeye yaramaktadır. Hakkın tespiti, kişinin hukuki durumuna güvenlik sağlamaya yaramaktadır46 . Tespit davasının açılması, kişinin hukuki durumundaki belirsizliğin giderilmesi amacıyla yapılıyorsa, dava açınada hukuki menfaatin bulunduğu kabul edilmektedir47. Markanın hükümsüzlüğü davasında menfaat, davaimm markasının hü kümsüzlüğünün tespit edilmesin deki ve bu tespitin davacının hukuki duru muna etkisi ölçüsünde bulunmaktad ır. Menfaat kavramı geniş olarak anla şılmalıdır 48. Örneğin, başka bir kişi adına tescilli olduğu için söz konusu markayı kullanamayan kişinin, adı geçen markanın hükümsüzlüğünü talep etmek için menfaat sahibi olduğu kabul edilmelidir 49. Markanın kullanılm a ması konusunda İhtarname gönderen kişinin, markasının hükümsüz sayılma sı için açılan davadaki davacıların menfaat sahibi oldukları kabul edilmiş- 42 Emel HANAGASI, Davada Menfaat, 2009, s. 241 vd. 43 Emel HANAGASI, Davada Menfaat, 2009, s. 242. 44 Emel HANAGASI, Davada Menfaat, 2009, s. 242. 45 Elbette ki bir hukuki sorunla karşı karşıya kalındığında da tespit davasının açılması mümkündür. Örneğin markanın iptali davası, karşı karşıya kalınan bir tecavüz davasına bağlı olarak açılabilir . 46 Baki KURU, Tespit Davası, 1963 s.12-16, Emel HANAGASI, Davada Menfaat, 2009, s. 245, 246. 47 Emel HANAGASI, Davada Menfaat, 2009, s. 246, 247. 48 KILLIAS/DE SELLIERS, Commentaire Romand, Propriete intellectuelle, n" 56. 49 KILLIAS/DE SELLIERS, Commentaire romand, Propriete intellectuelle, n" 89 ad. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2509 tirs0• Göz önünde bulundurulmaya değer bir irtibatın bulunması da dava aç mak için menfaatin varlığı için yeterlidir. Hükümsüzlük davası davacı açı sından pratik bir avantaj sağlamalıdır; bu çerçevede, ekonomik , maddi veya ideal bir menfaat, dava açmak için "menf aat" olarak kabul edilebilir. HMK m.llS/3 uyarınca dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esa
|
bir hukuki sorunla karşı karşıya kalındığında da tespit davasının açılması mümkündür. Örneğin markanın iptali davası, karşı karşıya kalınan bir tecavüz davasına bağlı olarak açılabilir . 46 Baki KURU, Tespit Davası, 1963 s.12-16, Emel HANAGASI, Davada Menfaat, 2009, s. 245, 246. 47 Emel HANAGASI, Davada Menfaat, 2009, s. 246, 247. 48 KILLIAS/DE SELLIERS, Commentaire Romand, Propriete intellectuelle, n" 56. 49 KILLIAS/DE SELLIERS, Commentaire romand, Propriete intellectuelle, n" 89 ad. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2509 tirs0• Göz önünde bulundurulmaya değer bir irtibatın bulunması da dava aç mak için menfaatin varlığı için yeterlidir. Hükümsüzlük davası davacı açı sından pratik bir avantaj sağlamalıdır; bu çerçevede, ekonomik , maddi veya ideal bir menfaat, dava açmak için "menf aat" olarak kabul edilebilir. HMK m.llS/3 uyarınca dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esa sına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlı ğından ötürü, dava usulden reddedilemez. Bu hüküm markalar açısından da uygulama alanı bulmaktadır. Nitekim Yargıtay HGK'nın 2013/11-308 E. 2014/61 K. sayılı ve 05.02.2014 tarihli kararına göres\ "Dava şartının dava açıldığı tarihte mevcut olmamas ına rağmen daha sonra tamamlan ması durumu 6100 sayılı HMK'nzn 115. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir. Bu Yasa hükmü aynen; "Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edil memiş, tarajlarca ileri sürü/memi ş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığı ndan ötürü, dava usul den reddedilemez" şeklindedir. Her davada olduğu gibi, eldeki karşı davanın konusunu oluşturan "marka hükümsüzl ük" davasında da davacının (karşı-davacı) bu davayı açmada hukuki yararı bulunmalıdır. Somut olayda davacı-karşı dava/ı tarafın 2001116511 no.lu marka başvu rusu 17.08.2001 tarihindeyapılmış olup, 3, 9, 14, 18, 24 ve 35. sınıflardaki mal ve hizmetler için tescil işlemi 08.01.2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Karşı davanın açıldığı 04.10.2005 tarihinde hükümsüzlüğü istenen 16511 sayılı marka tescil başvurusunun kısmen de olsa henüz tescil edilmediği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak, marka tescili yargılama nın devam ettiği aşamada 08.01.2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu itibarla, TPE YİDK kararının iptaline ilişkin açılan asıl dava ile birlikte bir hükümsüzlük davası olan karşı davanın birlikte görülerek delillerin top lanması ve hükümsüzlüğü istenen marka başvurusunun yargılama devam ederken TPE marka siciline tescil edilmiş olması karşısında yukarıda açık lanan 6100 sayılı HMK'nın 11513. maddesi hükmü uyarınca eldeki somut olayda artık bu aşamada dava şartının bulunmadığından söz edilemez. " so Cenevre Kanon Mahkemesi tarafından verilen 22 Nisan 2016 tarihli ve C/8993/2014 sayılı kararı, no.1.3. sı Bkz. "lceboys" kararı, karar no.25/1. 2510 Yasaman/Yusufoğlu Markanın başvurusu sırasında itiraz hakkı tanınan kişilerin, aynı zaman da hükümsüzlük davasını açmakta menfaat sahibi olduklarının kabulü gere kir. Mülga 556 sayılı KHK m.43 'te davayı açacak kişiler arasında menfaati olanlar değil, zarar görenler yer belirtilmişti. Zarar gören kişiler, zarara uğ rayan kişiler kadar, zarara uğrama tehlikesi altında bulunanlar ve söz konusu işareti kullanabilme olanağı haksız olarak kısıtlanan veya kısıtlanma tehlike si altında olan gerçek veya tüzel kişilerdir5 2• Tekinalp 'in de belirttiği gibi, bu hükme göre "zarar" haksız fıil veya sözleşme hukuku anlamında olmayıp, gerçek veya tüzel kişilerin menfaatlerinin zedelenmesi, belli bir işareti kul lanma haklarının kısıtlanmasıdır53• Menfaati olanlar, zarar görenlere göre daha geniş bir kitleye işaret etmektedir5 4• Nitekim sadece zarar gören veya zarar görme tehlikesi al tında olanlar değil, yukarıda da belirttiğimiz gibi, ekonomik, maddi veya ideal bir menfaat, dava açmak için "menfaat" olarak kabul edilmelidir. Menfaati olanlar sadece hükümsüzlüğü veya iptali gereken bir markanın kullanımı dolayısıyla malvarlığında azalma meydana gelmiş kişileri de ğil, lisa ns alanları, distribütörleri, markanın tescili veya kullanılması dolayısıyla menfaatleri zedelenme tehlikesi altındaki kişileri kapsama lı dır55. Menfaati olanlar da iki grup şeklinde incelenebilir: mutlak ret sebeple rinden ötürü dava açmakta menfaati olanlar ve nispi ret sebepler inden ötürü dava açmakta menfaat olanlar. i. Mutlak Ret Sebeplerinin ve Markanm iptal Sebeplerinin Var/1ğ1 Halinde Kamu Menfaatinin Varl1ğ1 Kabul Edilmektedir Mutlak ret sebeplerinin ve marka hakkının kaldırılmasını gerektiren se beplerin varlığı durumunda korunan temel menfaat, kamu menfaatidif6• 52 Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 29, no.7; Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları, s.137-138; Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları (ma kale), s.510-540, s. 525. s3 Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 29, no.7; Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları, s.137-138; Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları (ma kale), s. 526; Osman ŞANAL, Markanın Hükümsüzlüğü, s.106-107. 54 Arzu OGUZ, Markanın Hükümsüzlüğü ve iptali, s.203-204; Zeynep BAHADIR, Markanın Hükümsüz lüğü ve iptali, s.165. 55 Arzu OGUZ, Markanın Hükümsüzlüğü ve iptali, s.203, 204. 56 Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C.l, 1997, s.71; Osman ŞANAL, Markanın Hüküms üzlüğü, s.l05-106. Madde 25-Hükümsüzlük Hiilleri ve Hükümsüzlük Talebi 2511 Mutlak ret sebeplerinin (ve iptal sebeplerinin) söz konusu olduğu du rumlarda, kamu yararının varlığı kabul edildiği için bu ret sebepleri, üçüncü kişilerin itirazlarına gerek olmaksızın re'sen göz önünde bulundurulur. ABAD'ın yerleşik uygulamalarına baktığımızda, mutlak ret sebeplerinden ötürü açılan hükümsüzlük davalarında, dava açmak için menfaat şartının aranmadığı, zira menfaatin kişisel değil genel menfaat olduğu kabul edil mektedir57. ABAD'ın uygulamasına göre, herhangi bir gerçek veya tüzel kişi, menfaatini ispatlamak zorunda kalmaksızın mutlak ret sebeplerine (ve iptal sebeplerine) dayanarak hükümsüzlük (ve iptal) davası açabilir. EDIPO'nun Marka İnceleme Kılavuzuna göre, nispi ret sebeplerinden ötürü itiraz edenlerin veya hükümsüzlük davasını açanların, önceki markala rından dolayı kişisel menfaatlerinin bulunmasının şart olmasına karşın, mut lak ret sebeplerinin amacı genel kamu menfaatinin korunmasıdır58. AB Marka Tüzüğünde (EUTMR), markanın mutlak ret sebeplerinden ötürü hükümsüzlük talebi ile markanın iptal sebeplerinden ötürü talebi bir likte değerlendirilmektedir. Tüzük m.58 iptal sebeplerini, m. 59 hükümsüz lük için mutlak sebepleri ve m. 60 hükümsüzlük için nispi sebepleri düzen lemektedir. Tüzük m.63/1-a, hükümsüzlük için mutlak sebeplerinden ve iptal sebeplerinden dolayı dava başvuru hakkını beraber düzenlemiştir. Tüzük m.63/1-a'ya göre, mutlak ret sebeplerinden ötürü hükümsüzlük davası ve iptal sebeplerinden ötürü iptal davası açacak yukarıda belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin yanında; üreticilerin, imalatçıların, hizmet sağlayı cılarının, taeirierin veya tüketicilerin menfaatlerini temsil etmek amacıyla kurulan topluluk veya kuruluşlar, kendi adına aktif veya pasif dava ehliyeti ne sahipse, belirtilen davaları açma hakkına sahiptir. SMK m.5/l ve buradaki Kanun gerekçesine göre, mutlak ret nedenleri daha çok kamu yararı ile ilgili görülen ve TÜRKPATENT tarafından resen incelenen ret nedenleridir. AB Marka Tüzüğünün düzenlemesine ve ABAD'ın yerleşik içtihatlarına göre şu soruların sorulması gerekir: Mutlak ret sebeplerinin temelindeki menfaatin kamu menfaati olduğu düşünüldü ğünde, dava açmak için özel menfaat sahibi olmak gerekir mi? iptali veya 57 AB Genel Mahkemesi tarafından verilen
|
mutlak sebeplerinden ve iptal sebeplerinden dolayı dava başvuru hakkını beraber düzenlemiştir. Tüzük m.63/1-a'ya göre, mutlak ret sebeplerinden ötürü hükümsüzlük davası ve iptal sebeplerinden ötürü iptal davası açacak yukarıda belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin yanında; üreticilerin, imalatçıların, hizmet sağlayı cılarının, taeirierin veya tüketicilerin menfaatlerini temsil etmek amacıyla kurulan topluluk veya kuruluşlar, kendi adına aktif veya pasif dava ehliyeti ne sahipse, belirtilen davaları açma hakkına sahiptir. SMK m.5/l ve buradaki Kanun gerekçesine göre, mutlak ret nedenleri daha çok kamu yararı ile ilgili görülen ve TÜRKPATENT tarafından resen incelenen ret nedenleridir. AB Marka Tüzüğünün düzenlemesine ve ABAD'ın yerleşik içtihatlarına göre şu soruların sorulması gerekir: Mutlak ret sebeplerinin temelindeki menfaatin kamu menfaati olduğu düşünüldü ğünde, dava açmak için özel menfaat sahibi olmak gerekir mi? iptali veya 57 AB Genel Mahkemesi tarafından verilen T-160/07 sayılı karar, Lancôme v. OHMI -CMS Hasche Sigle, 08.07.2008, par.22-26, ABAD tarafından onanmıştır, C-408/08 P, Lancôme v. OHIM, 25.02.2010, par.37-40. 58 EUIPO Guidelines, Part D, Sec.1, Ver. 1.0, 01.03.2021, s.1319. 2512 Yasaman/Yusufoğlu hükümsüzlüğü istenen marka ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmayan kişiler dava açabilir mi? Belirtmiş olduğumuz gibi, HMK m.114/1-h hükmüne göre Türk Huku kuna göre "menfaat" dava şartıdır. Menfaat denildiğinde, davayı açan kişi nin menfaatinin bulunması gerekir. Kamu yararının bulunması durumunda dahi, gerçek veya özel hukuk tüzel kişinin menfaatinin bulunması gerekir. Bu sebeple ABAD kararlarının aksine, Türk Hukukunda mutlak ret sebeple rinin varlığı halinde dahi, hükümsüzlük davası açan kişinin davayı açınada hukuki menfaat bulunmalıdır. Ancak elbette ki bir tespit davası açmadaki menfaat, eda veya inşai davalardaki menfaat gibi olmak zorunda değildir; menfaat kavramı daha geniş bir şekilde anlaşılınalı ve davalının hukuki du rumunun netlik kazanması konusunda davacının yararının bulunması yeterli kabul edilmelidir. Davacı, kendi hukuki durumunun belirsizliğini gidermek için dava açarsa, dava menfaatinin bulunduğu kabul edilecektir. Kamu yararı dolayısıyla Cumhuriyet Savcıianna dava hakkı tanınmıştır, bu husus aşağıda incelenecektir. Mutlak ret sebeplerinden ötürü dava açabilecek kişileri belirlerken, SMK m. 17 /1 ve m.18/1 hükümlerine de bakmak gerekir. SMK m.17 ll hük müne göre, "Marka başvurus unun yayım/anmasınd an sonra herkes, marka başvurusunun S'inci maddenin birinci fıkrasının (ç) bendi hariç diğer benıleri kapsamınd a tescil edilemeyeceğini belirten yazılı ve gerekçe/i gö rüşlerini markanın tesciline kadar Kuruma sunabilir. Ancak bu kişiler, Kurum nezdinde işlemlere taraf olamaz". SMK m. 1811 hükmüne göre, "Bül tende yayımianmış bir marka başvurusunun, 5 'inci veya 6 'ncı maddelere göre tescil edilmemesi gerektiğine ilişkin itirazlar ilgili kişiler tarafindan marka başvurus unun yayımından itibaren iki ay içinde yapılır". Bu hükümlerden anlaşıldığı üzere, mutlak ret sebeplerine karşı (SMK m.5/1-ç hariç) herkes görüş sunabilir; ancak bu kişiler Kurum nezdindeki işlemlere taraf olamaz. Buna karşın sadece ilgili kişiler SMK m.5 ve 6'ya dayalı olarak markaya itiraz edebilir. İlgili olmamakla beraber, SMK m.5'teki mutlak ret sebepler ine ilişkin herkes görüşünü Kuruma bildirebilir. Ancak sadece ilgili olanlar marka tes ciline itiraz edebilir ve işlemlere taraf olabilir. Bunun için de kişinin "ilgili" olduğunu göstermesi gerekir. SMK m.18, menfaal sahibi yerine ilgili teri mini kullanarak, ilgi derecesinin menfaat derecesinde bulunmasına gerek olmadığına işaret etmiştir. Madde 25-Hükümsüılük Hô/leri ve Hükümsü z/ük Talebi 2513 SMK m. l7 /1 hükmünde, SMK m.5/l-ç hükmüne ilişkin olarak herkesin görüş bildiremeyeceğine işaret edilmiştir. Zira SMK m.S/1-ç hükmü her ne kadar mutlak ret sebepleri arasında yer alsa da, yine de önceki hak sahibinin haklarını ilgilendirmektedir. SMK m.S/1-ç hükmündeki haklara ilişkin hakkı olan kişinin, görüş bildirmek yerine, SMK m.18/1 'e göre başvuruya itiraz etmesi gerekir. SMK m.l 7 ve 18 hükümlerinin incelenmesinden ortaya çıkan sonuç, il gisiz olanlarm tescil başvuru prosedürüne taraf olamayacakları, ancak bu konudaki görüşlerini Kuruma sunabilecekleri yönündedir. Bu da göstermek tedir ki, tıpkı itiraz prosedürüne taraf olmak için ilgili olma şartı bulunduğu gibi, hükümsüzlük davası açmak için de ilgili olmak gerekir. Dava açmakta menfaal sahibi kavramı, ilgili kişileri de kapsayacak şekilde geniş anlaşıl malıdır. Her gerçek ve tüzel kişinin yanında, dava ehliyetini haiz oda ve meslek birliklerine de dava açma hakkı tanınmıştır. Bir meslek grubunu temsil eden meslek odaları veya tüketicileri temsil eden tüketici kuruluşları da menfaatin bulunması durumunda dava açma hakkına sahiptir. Örneğin, belli bir meslek grubu tarafından kullanıla n ve ayırt edici niteliği haiz olmayan bir işaretin marka olarak tescil edilmesi durumunda, ilgili meslek birliğinin dava açması amaca uygun bir çözümdür. Mesleki menfaatleri etkilenen veya etkilenme tehlikesiyle karşı karşıya olan kişilerin ve meslek gruplarının da menfaatleri zedelenmektedir. Aşağı da ineeleneceği gibi, ticaret ve sanayi odalarının resmi makam sıfatıyla dava açma hakları bulunmaktadır. Buna karşın, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu sayılmayan, fakat belli bir meslek grubu mensuplarını temsil eden, resmi bir sıfatı bulunmayan demek veya birlikler de "menfaati olanlar" sıfa tıyla dava açabilir. Zira burada, mesleki menfaatin etkilenmesi söz konusu dur9. Üyelerin menfaatlerinin zedelenmesi durumunda, bu birlik ve dernek lerin "me nfaati olanlar" sıfatıyla dava açması kabul edilmelidir 60• İmalatçıla rın, hizmet sağlayıcıların ve taeirierin menfaatlerinin zedelenmesi durumun da bu kişilerin dava açma hakları bulunmaktadır. Mutlak ret sebebinin bu- 59 TÜSiAD, MÜSiAD ve resmi sıfatı haiz olmayan tüzel kişiliği bulunan meslek birlikleri. Bkz. Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları (makale), s.528; Osman ŞANAL, Markanın Hükümsüzlüğü, s.109. 60 Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, §29, no.8; Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hü kümsüzlük Davaları, s.140; Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları (makale), s.528. 2514 Yasaman/Yusufoğlu lunması dolayısıyla menfaati etkilenme tehlikesiyle karşı karşıya olan her kes, markanın hükümsüzlüğü davasını açma hakkı bulunmaktadır. Lisans alanların dava açma hakkını haiz olup olmadıkla rı yukarıda ayrıntılı olarak incelendiği için burada tekrar ele alınmayacaktır 61• Tüketiciterin menfaatlerinin zarar görmesi veya zarar görme tehlikesiyle karşı karşıya olması durumunda, tüketiciler veya bunları temsil eden kurum ların hükümsüzlük davası açma hakları bulunmaktadır 62• Örneğin zeytinya ğında kullanılan "Güzel Gemlik" markası dolayısıyla tüketiciler söz konusu ürünün Gemlik zeytinlerinden üretildiğini düşünüyorsa ve bu sebeple bu zeytinyağını tercih ediyorsa, tüketicinin yanılması dolayısıyla tüketiciler dava açabilir. Mutlak ret sebeplerine dayanarak markanın hükümsüzlüğünü talep ede cek veya iptal sebeplerine dayanarak markanın iptalini talep edecek kişile rin, kamu menfaati dolayısıyla geniş tutu lması gerektiği kabul edilmelidir. ii. Nispi Ret Sebeplerinin Varfiği Halinde Menfaati Olanlar Nispi ret sebeplerinin varlığı durumunda korunan temel menfaat, kamu menfaati olmayıp, önceki hak sahibinin menfaatidir. Bu sebeple hükümsüz lük davasını açma hakkını sadece menfaati zedelenen kişiye tanımak gere kir. Nispi ret sebeplerinin varlığı durumunda, zarar gören kişilerin dava aç ması gerekmektedir. Nitekim SMK m.6' da, önceki marka hakkı sahibinin; tescilli olma yan işaret üzerindeki önceki hak sahibinin;
|
hükümsüzlük davası açma hakları bulunmaktadır 62• Örneğin zeytinya ğında kullanılan "Güzel Gemlik" markası dolayısıyla tüketiciler söz konusu ürünün Gemlik zeytinlerinden üretildiğini düşünüyorsa ve bu sebeple bu zeytinyağını tercih ediyorsa, tüketicinin yanılması dolayısıyla tüketiciler dava açabilir. Mutlak ret sebeplerine dayanarak markanın hükümsüzlüğünü talep ede cek veya iptal sebeplerine dayanarak markanın iptalini talep edecek kişile rin, kamu menfaati dolayısıyla geniş tutu lması gerektiği kabul edilmelidir. ii. Nispi Ret Sebeplerinin Varfiği Halinde Menfaati Olanlar Nispi ret sebeplerinin varlığı durumunda korunan temel menfaat, kamu menfaati olmayıp, önceki hak sahibinin menfaatidir. Bu sebeple hükümsüz lük davasını açma hakkını sadece menfaati zedelenen kişiye tanımak gere kir. Nispi ret sebeplerinin varlığı durumunda, zarar gören kişilerin dava aç ması gerekmektedir. Nitekim SMK m.6' da, önceki marka hakkı sahibinin; tescilli olma yan işaret üzerindeki önceki hak sahibinin; markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde hak sahibinin itiraz edebileceğini belirtmiştir. Bu madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, bir markanın m.6'de yer alan bir sebepten ötürü tescil edilmesine herkes itiraz edemez. Sadece bu maddede belirtilen kişiler itiraz edebilir. Aynı şekilde, SMK m.18/1 'e göre de itirazlar ilgili kişiler tarafından yapılabi lir. Mutlak ret sebeplerinden farklı olarak, nispi ret sebeplerinden ötürü başvuruyu sadece önceki hakkın sahibi yapabilir. Burada artık genel kamu 61 Geniş bilgi için bkz. Şerh m.158 ile ilgili açıklamalar. 62 Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, §29, no.8; Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hü kümsüzlük Davaları, s.l40; Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları (makale), s.528. Madde 25-Hükümsüzlük H{il/eri ve Hüküms üzlük Talebi 2515 menfaati değil, önceki hakka dayalı bir menf aat bulunduğu için, üstteki baş lık altında incelendiği üzere ilgisi bulunmayanların dava açması kabul edil memektedir. AB Marka Tüzüğü m.63/1-b hükmü, nispi ret sebeplerinden ötürü kim lerin talepte bulunabileceğini belirlemektedir. Bu hükme göre, Tüzük m.60/l 'de belirtilmiş olan nispi ret sebepleri, m. 46'da düzenlenmiş itiraz hakkına sahip kişiler tarafından ileri sürülebilir. Tüzük m.46' da itiraz hakkı na sahip kişiler belirlenmiştir. Bu hükümleri SMK'ya uygulayacak olursak, aşağıdaki sonuçlar çıkacaktır. (1) SMK m. 6/1, 4 ve 5'e göre, önceki markalarına dayanarak itiraz hakkına sahip kişiler ve kişilerden gerekli izinleri alan lisans sahipleri, aynı zamanda nispi ret sebeplerine dayanarak hükümsüzlük davası açabilir. Bu kişiler, önceki tarihli tescilli markalarına dayanan veya Türkiye'de tescilli olmasa bile Paris Sözleşmesine göre tanınmış markası olan kişilerdir. Hü kümsüzlük davası önceki marka sahiplerinin yanında, bu kişilerden lisans hakkı ve gerekli izinleri alanlara da tanınmıştır. (2) SMK m.6/2 hükmüne göre, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanma ksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kendi adına tescil ettiren ticari vekil veya temsilcinin yaptığı tesci le karşı markanın gerçek sahibi hükümsüzlük davası açabilir. (3) SMK m.6/3'e göre, tescilsiz önceki hakkına dayanan kişi veya onun yetkilendirdiği kişi hükümsüzlük davası açabilir. ( 4) Coğrafi işareti kendi adına marka olarak tescil ettirenlere karşı, bu coğrafi işaretle ilgili olarak hakları kullanma yetkisine sahip olan kişiler dava açabilir. Ancak SMK düzeninde coğrafi işaretin marka olarak tescil edilmesi mutlak ret sebebi ola rak öngörülmüş olup, fikrimizce de SMK dü zeni karşısında genel menfaat söz konusu olduğu veçhile mutlak ret sebeple rinde incelediğimiz üzere herkesin dava açması mümkün olmalıdır. Ayrıca AB Marka Tüzüğü m.61/1-c hükmü gönderme siyle, Tüzük m.60/2 hükmüne göre, kişinin ismi üstündeki hakkı, görüntüsü üzerindeki hakkı, eser üzerindeki hakkı veya sınai hakkı izinsiz olarak tescil edilen kişi, yapılan tescilin hükümsüzl üğünü talep edebilir. Yukarıda sayılan kişiler, SMK'ya göre menfaati olan kişilerdir. Bu kişi ler haricinde Cumhuriyet Savcıları ve resmi makamların dava açma hakkını haiz olduklarını ileri sürmek yanlış sonuçlara yol açabilir. Örneğin, bir kişi 2516 Yasaman/Yusufoğlu benzer markanın kullanılmasından rahatsızlık duymazsa ve markanın hü kümsüzlüğünü talep etmek niyetinde değilse, başka bir kişinin bu davayı açması doğru olamaz. Sadece önceki marka hakkı sahibinin dava açma hak kı bulunmaktadır. Ancak nispi ret sebeplerinin varlığı durumunda, Cumhu riyet savcıianna veya ilgili resmi makamlara dava açma hakkı tanımaya gerek yoktur63• iii. Kötüniyetli Tescil Halinde Menfaati Olanlar SMK m.6/9 hükmüne göre, kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Bu ret sebebi, aynı zamanda SMK m.25 uyarınca hüküm süzlük sebebidir. Türk Marka Hukukunda kötüniyetli tescil, nispi ret sebebi olarak düzenlenmiştir. Buna karşın 20 ı 71100 ı sayılı AB Marka Tüzüğü m.59/1-b hükmünde kötüniyetli başvuru, mutlak ret sebebi olarak düzen lenmiştir. EDIPO'nun da kararlarında belirttiği gibi, kötüniyetli tescilin söz konu su olması, sadece üçüncü kişiye zarar vermek veya haksız faydalanmak amacıyla hareket etmekle sınırlı değildir; ayrıca tescil sisteminin Marka Hukuku ile korunmayan amaç için kullanılması ve bu şekilde tescilin suiis timal edilmesi de kötüniyet olarak kabul edilrnektedir 64. AB Marka Tüzüğü m.59/ı-b hükmü, SMK m.6/9'un aksine, kötüniyeti bir mutlak ret sebebi olarak kabul etmektedir. Bu gibi durumlarda, üçüncü kişinin zarar görmesi beklenınediği için, ilgili olsun olmasın, herkes kötüniyetle tescili yapılan markanın hükümsüzlüğünü talep edebilir. SMK m.25, markanın hükümsüz lüğünü düzenlerken, hükürnsüzlük hallerinin ilgililer tarafından ileri sürüle ceğini belirtmemiştir. Türk Hukukunda hakkın kötüye kullanılması yasağı nın kamu düzeni ile ilgili bir yasak olduğu belirtilmiştir 65• Fikrirnizce kötüniyet kamuyu ilgilendiren bir husus olduğu için genel olarak kötüniyetli başvuru, ilgili olan herkes tarafından ileri sürülebilir. Yedekleme markasının varlığından ötürü itiraz ve hükümsüzlük, marka başvuru imkanı daralan ve piyasaya girmesi engellenrne ihtimali taşıyan herkes tarafından ileri sürüle bilir. Fikrimizce kötüniyetli markanın tescili, rıispi değil, mutlak ret sebeple- 63 Dava açmak için dava açan kişinin korumaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekmektedir. Hukuki yarar, hukuki menfaat dava şartıdır. Dava açmakta hukuki yararı bulunmayan kişi, dava açamaz. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Baki KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. ll, 2001, s.1364 vd. 64 N.M. DAWSON, Bad faith in European Trade Mark Law, s. S vd. 65 Şener AKYOL, Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı, 2006, s.25. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsü zlük Talebi 2517 ri arasında yer almalıdır. Karasu, kötüniyetİn kamu düzenini ilgilendirdiği veçhile TÜRKPATENT tarafından da re' sen ince tenebitmesi gerektiğini, ancak kötüniyetİn açık olmadığı durumlarda TÜRKPATE NT'in başvuruyu re'sen reddetillernesi gerektiğini belirtmiştir66• EUIPO kararlarına baktığı mızda, ilgisi olmayan kişilerin dahi kötüniyetli tescil dolayısıyla talepte bu lunabilecekleri açıkça kabul edilmektedir67• EUIPO kararlarına göre kötüniyetli tescil dolayısıyla hükümsüzlük davası kamu vicdamyla ilişkilen dirilmiştir. Marka tescilinin, belirli bir üçüncü kişinin başvurusunun engellenmesi için yapılması veya belirli bir kişi hedeflenıneden markanın yedeklenmesi için yapılması arasında bir fark bulunmamaktadır. Amaç farklı olsa da, her halükarda marka başvurusu yapan kişinin eylemi, potansiyel rakipterin aynı veya
|
DAWSON, Bad faith in European Trade Mark Law, s. S vd. 65 Şener AKYOL, Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı, 2006, s.25. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsü zlük Talebi 2517 ri arasında yer almalıdır. Karasu, kötüniyetİn kamu düzenini ilgilendirdiği veçhile TÜRKPATENT tarafından da re' sen ince tenebitmesi gerektiğini, ancak kötüniyetİn açık olmadığı durumlarda TÜRKPATE NT'in başvuruyu re'sen reddetillernesi gerektiğini belirtmiştir66• EUIPO kararlarına baktığı mızda, ilgisi olmayan kişilerin dahi kötüniyetli tescil dolayısıyla talepte bu lunabilecekleri açıkça kabul edilmektedir67• EUIPO kararlarına göre kötüniyetli tescil dolayısıyla hükümsüzlük davası kamu vicdamyla ilişkilen dirilmiştir. Marka tescilinin, belirli bir üçüncü kişinin başvurusunun engellenmesi için yapılması veya belirli bir kişi hedeflenıneden markanın yedeklenmesi için yapılması arasında bir fark bulunmamaktadır. Amaç farklı olsa da, her halükarda marka başvurusu yapan kişinin eylemi, potansiyel rakipterin aynı veya benzer marka ile piyasaya girmesini engelleme sonucunu taşımaktadır. Bu ise marka sisteminin kötüye kullamlması sonucunu doğurmaktadır6 8• Bu kapsama giren her ilgilinin dava açma hakkı bulunmalıdır. Nitekim marka başvurusu yapmadan önce, markaları araştıran bir kişi, almayı düşündüğü markaya benzer tescilli bir marka gördüğü zaman, yedeklenen marka ile ilgili olarak hükümsüzlük davası açabilmelidir. Yargıtay HGK, 2010/11-695 E. 2011147 K. sayılı ve 09.02.20 11 tarihli kararında, kullanmama nedeniyle iptal davasının amacım " markalar sicilinin kullanılmayan, gözlerden uzak, bir köşeye atılmış ve kimselerin dokunama dığı markalar deposuna dönüşmesini engellem ek" olarak belirlemiştir. Fik rimizce kötüniyetli tescil söz konusu olduğu zaman, önceki hak sahipliğin den ziyade menfaat sahipleri geniş olarak ele alınmalı ve ilgili olanların da dava açabileceği kabul edilmelidir. Netice itibarıyla, her ne kadar kötüniyetli tescil nispi ret sebepleri ara sında yer alsa da, kamu menfaati ile ve genel olarak marka sisteminin kötüye kullamlmasıyla ilgili olduğu için, söz konusu kötüniyetli tescilden etkitene cek olan bütün ilgililerin dava açma hakkı bulunmalıdır. 66 Rauf KARASU, Spekülas yon ve Engelleme Marka ları, s. 36, 37. 67 OHIM ikinci Temyiz Dairesinin R 336/2007-2 no.lu ve 13.11.2007 tarihli CLAIRE FISHER /CLAIRE FISHER kararı; OHIM ikinci Temyiz Dairesinin R 633/2007-2 no.lu ve 29.02.2008 tarihli CHOOSI/CHOOSY kararı, par.21. 68 CJEU C-104/18, Koton Mağazacılık Tekstil Sanayi ve Ticaret v. EUIPO, 12.09.2019, par.46. Kararın tercümesi için bkz. "Koton" kararı, karar no.G/130; C-371/18, Sky v. SkyKick, 29.01.2020, par.74- 75. Kararın tercümesi için bkz. "SkyKick" kararı, karar no.4/28. 2518 Yasaman/Yusufoğlu b. Cumhuriyet Savcıları SMK m.25/2 hükmüne göre dava açabilecekler arasında sayılan ikinci grup kişiler Cumhuriyet savcılarıdır. Yukarıda da incelediğimiz gibi, nispi ret sebeplerinin varlığı durumunda, sadece önceki hak sahibine dava açma hakkı tanınmalıdır. Bu durumda Cumhuriyet savcılarının bir markanın hü kümsüzlüğünü dava edebilme hakkı, sadece kamu menfaatlerinin söz konu su olduğu durumlarda irdelenebilir. Burada karşımıza çıkan bir diğer sorun, Cumhuriyet savcıianna tanınan dava açma hakkının, tüm mutlak ret sebeplerini kapsayıp kapsamadığı veya daha ziyade SMK m.30 anlamında suça konu oluşturan veya SMK m.5 /1-f ve ı benderinde yer alan durumlarla sınırlı olup olmadığıdır. Bir fikre göre, Cumhuriyet savcılarına, kamu menfaatinin söz konusu olduğu her halde dava açma hakkı tanınmalıdır69• Bir diğer fikre göre, ise Cumhuriyet savcıla rının hükümsüzlük davası açma yetkisinin özellikle SMK m.30 anlamında suça konu oluşturan veya SMK m.5/1-fve (ı) benderinde yer alan durumlar için kabul edilmesi gerekmektedie 0• Kanun koyucu, kamu düzeni düşüncesiyle taraf sıfatı olmadığı halde savcıya da hukuk davası açabilme ve esasa ilişkin bir hüküm elde etme yet kisi tanımıştıe1• SMK m.25/2'de Cumhuriyet savcılarına, özel hukuk davası açma hakkı tanınmıştır. Savcının açacağı davanın amacı, bir hakkın gerçek leştirilmesi olmayıp, kamu yararının tesis edilmesidir. Cumhuriyet savcısı, kişisel menfaati olmaksızın, kamu menfaati adına dava açmaktadır. Cumhu riyet savcısına dava hakkının tanınması istisnai bir durum olup, ancak ka nunlarda açıkça öngörülen durumlarda söz konusu olur. Savcının davayı açmasında, kanun gereği kamu menfaati bulunmaktadır. Bütün toplumun menfaati olarak kabul edilen kamu menfaatinin sağlanm ası, devletin ve münhasıran kamu düzenine ve hukuka saygıyı gözetmekle görevli savcının görevine dahildir7 2• SMK m.25/2 hükmüyle kanun koyucu, kamu düzeni düşüncesiyle Cumhuriyet savcısına dava açabilme yetkisi tanımıştır. 69 Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları, s.141; Sami KARAHAN, Marka Huku- kunda Hükümsüzlük Davaları (makale), s.529; Osman ŞANAL, Markanın Hükümsüzl üğü, s.110. 70 Hanife DIRIKKAN, Tescilli Markayı Kullanma Külfeti, s.266. 71 Ejder YILMAZ, Savcıların Hukuk Davalarındaki Görevleri, AÜHFD, 1972/XXIX /1-2, s.259. 72 Ejder YILMAZ, Savcıların Hukuk Davalarındaki Görevleri, AÜHFD, 1972/XXIX /1-2, s.260; Baki KURU, Usul Hukuku, C.l, s.848; Emel HANAGASI, Davada Menfaat, 2009, s.182 vd.; Zeynep SAHA DIR, Markanın Hükümsüzlüğü ve iptali, s.166. Madde 25-Hükümsüzlük H{il/eri ve Hüküms üzlük Talebi 2519 Mutlak ret sebeplerinin kamu menfaati ön planda tutula rak konulan se bepler olduğu SMK m. 5 gerekçesinde de açıkla belirtilmiş olup, mutlak ret sebeplerinin söz konusu olduğu durumlarda Cumhuriyet savcısının hüküm süzlük davası açması kabul edilmektedir. Buna karşın kamu menfaatinin bulunma dığı, daha ziyade özel menfaatlerin bulunduğu nispi ret sebeplerinin söz konusu olduğu durumlarda, Cumhuriyet savcısının hükümsüzlük davası açması mümkün değildir. Cumhuriyet savcısı, kamu düzeninin zedelenmesi durumunda, bu düzenin tesis edilmesi için gerekli davaları açabilmektedir. Nispi ret sebepleri kamu düzenine ilişkin sebepler olmayıp, Cumhuriyet savcısının dava açması kabul edilmemektedir. c. ilgili Kamu Kurum ve Kuruluşları Madde hükmünde, dava açma hakkını haiz olanlar arasında "ilgili kamu kurum ve kuruluşlar" yer almıştır. Ancak bu kamu kurum ve kuruluşları belirti lmemiştir73• i. Genel Olarak ilgili Kamu Kurumu ve Kuruluşlan SMK'da, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının da dava haklarının bulun duğundan bahsedilmiştir. Bu kuruluşların dava açabilmesi, "ilgili" olarak tanımlanabilmelerine bağlıdır. Bunun için de açılan davada kamu kurumu nun veya kamu kuruluşunun üyelerinin menfaatlerinin bulunması gerekir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, meslek kuruluşları mensuplarının menfa atleri söz konusu olduğunda mutlak ret sebeplerine bağlı olarak hükümsüz lük davası açabilmektedir. Nitekim Anayasa'nın 135. maddesine göre, Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları ; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaclarını karşılamak. mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel men[aatlere uygun olarak gelişmesini sağ lamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerind e dü rüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak malesadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafindan kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tü zelkişilikleridir. 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz 73 Arzu OGUZ, Markanın Hüküm5üzlüğü ve iptali, 5.204; Zeynep BAHADIR, Markanın Hükümsüzlüğü ve iptali, 5.166, 167; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.1027. 2520 Yasaman/Yusufoğlu Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanunun 1. maddesine göre, "Ticaret
|
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları ; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaclarını karşılamak. mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel men[aatlere uygun olarak gelişmesini sağ lamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerind e dü rüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak malesadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafindan kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tü zelkişilikleridir. 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz 73 Arzu OGUZ, Markanın Hüküm5üzlüğü ve iptali, 5.204; Zeynep BAHADIR, Markanın Hükümsüzlüğü ve iptali, 5.166, 167; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.1027. 2520 Yasaman/Yusufoğlu Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanunun 1. maddesine göre, "Ticaret ve sanayi odaları, ticaret odaları, sanayi odaları ve deniz ticaret odaları; üyelerinin müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaal/ere uygun olarak geli şmesini sağ lamak, mensuplarının birbirileriyle ve halk ile olan ilişkilerind e dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini, ahlak ve tesanüdünü korumak ve bu Kanunda yazılı hizmetleri görmek amacıyla kurulan Kamu kurumu niteliğinde tüzel kişiliğe sahip meslek kuruluşları dır." Görüldüğü üzere ticaret ve sanayi odaları, kamu kurumu niteliğini haiz, tüzel kişiliğe sahip meslek kuruluşlarıdır. Bu odalar, üyelerine zarar verebi lecek bir markanın varlığı durumunda, o meslek grubu mensuplarını koru mak amacı ile markanın hükümsüzlüğü davasını açma yetkisini haizdie4• Meslek kuruluşları dışında kamu kurumlarının da dava açmaya yetkili olduğu belirtilmiştir. Bu çerçevede bakanlıklar, belediyeler, ekonomi ile ilgili kuruluşlar gibi birçok kurum, kamu kurumu olarak kabul edilmektedir. Ancak bu kurumların da hükümsüzlük davası açabilmeleri için "ilgili" ola rak nitelendirilmel eri gerekir. Örneğin Sağlık Bakanlığı, normalde marka olarak tescil edilmemesi gereken INN kökünün marka olarak tescil edilmesi halinde, mutlak ret sebeplerine dayanarak hükümsüzlük davası açabilir. Bu nun dışında, bir belediye de mutlak ret sebeplerine dayanarak, ilgili olduğu markanın hükümsüzlüğünü talep edebilmelidir. ii. TÜRKPA TE NT' in Dava Açma Hakki Bakanlık lara Bağlı, İlgili, ilişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkan lığı Kararnamesi m.358/1 'e göre, Türk Patent ve Marka Kurumu, bir kamu kuruluşu olup kısa adı "TÜRKPATENT"tie5• TÜRKPAT ENT'in kamu kuruluşu olduğu göz önünde bulundurularak, "ilgili" sıfatıyla hükümsüzlük davası açıp açamaya cağının ayrıca incelenmesinde fayda bulunmaktadır. SMK m.5 'te marka ol arak tescil edilemeyecek olan işaretler belirtilmiş tir. SMK m.16'ya göre, Kurum başvurunun 5. madde hükümlerine uygunlu ğunu inceler. Başvuru, 5. maddeye uygun görülmeyen mallar veya hizmetle- 74 Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, §29, no.8; Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hü küm5üzlük Davaları, 5.139-140;; Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hüküm5üzlük Davaları (mak a le), 5.526-527. 75 15/7/2018 tarihli RG no. 30479. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2521 rin tamamı veya bir kısmı itibanyla reddedilir. Görüldüğü üzere, markanın SMK m.5'teki şartlara uygunluğu TÜRKPATENT tarafından re'sen incele nir. Eğer marka bu şartlara uygun değilse, tescil talebi reddedilir. Tescil aşamasında, TÜRKPATE NT'in markanın SMK m.5'e uygunluğunu incele me yetkisi vardır. Eğer işaret 5. maddedeki şartlara uymazsa, işaretin marka olarak tescilini reddetme yetkisi vardır. Bu durumda, TÜRKPATE NT'in yenileme sırasında aynı yetkiyi kullanıp, kurallara uygun olmadığı sonradan anlaşılan markanın terkinine karar verip vermeyeceği veya yapmış olduğu idari işlemi geri alıp almayacağı sorusu ortaya çıkabilir. SMK m.23 markanın yenilenmesi için izlenecek prosedür ü belirlemek tedir. SMK m.23/2'ye göre, koruma süresi sona eren marka, sahibinin talebi ve öngörülen yenileme ücretinin ödenmesi koşuluyla yenilenir. Madde hük münden anlaşılacağı üzere, markanın yenilenmesi için, yenilenme talebi ve yenilenme ücretinin yatırılması yeterlidir. Madde metninden, TÜRKPATE NT'in markanın sicilden terkini için herhangi bir işlem yapma yetkisinin bulunmadığı sonucu çıkmaktadır7 6• Ancak, doktrindeki bir fikre göre, markanın, kullanıldığı mal veya hizmetler için yaygın bir ad haline gelmesi (SMK m.26/1-b -mülga KHK m.42/1-d) veya markanın tescilli olduğu mal veya hizmetlerin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı konusun da halkı yanıltıcı işaret haline gelmesi (SMK m. 26/1-c -mülga KHK m. 4 2/ 1-e) durumunda, TÜRKPATENT markanın yenileme talebini reddetme lidir77. Doktrindeki farklı fikirlere rağmen, uygulamada ve Yargıta y kararlarına göre TÜRKPATENT, markanın SMK m.5'e uygunluğunu, tescil başvurusu sırasında değerlend irmeye alır. Bir kere marka tescil edildikten sonra, tescil ettiren lehine inhisari bir hak ihdas edilir. Bu hakkın kaldırılması için mar kanın hükümsüzlüğünün talep edilmesi gerekmektedir. Bu talebin yöneHile bileceği tek yetkili mercii, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleridir. Her iki tarafın da dinlenip karara bağlanması gereken bir hak söz konusudur. TÜRKPATE NT'in tescil aşamasında inceleme yetkisi bulunsa da, yargı 76 Sami KARAHAN, Marka Hukukunda Hükümsüzlük Davaları, s.138-139; Osman ŞANAL, Markanın Hükümsüzlüğü, s.108-109; Fransız Hukukunda da INPI (lnstitut National de Propriete lndustrielle)'nin yargı yetkisini haiz olmadığı ve bundan ötürü tescilin yenilenmesi sırasında INPI'nin re'sen markanın terkinine karar veremeyeceği belirtilmiştir (Sylviane DURRANDE, Du Satannet Glace a L'Esquimau, s.234 vd,). 77 Bu görüş hakkında bilgi için bkz. Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C. ll, 1998, s.172-173; ismail KIRCA, Tescilli Markanın Başvuru Eserlerinde Yer Alması, s.7. 2522 Yasaman/Yusufoğlu yetkisi veya markanın tescil inden sonra inceleme ve karar verme yetkisi bulunmamaktadır. Nitekim Bakanlıklara Bağlı, İlgili, ilişkili Kurum ve Ku ruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaş kanlığı Karamamesi m.358/ı hükmünde, TÜRKPATE NT'in markanın ter kini konusunda karar verme yetkisini haiz olduğu belirtilmemiştir. Görevleri hakkındaki 360. maddeye göre, markaların tescili ve bu hakkın korunması ile ilgili işlemleri yapacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak burada da, sadece tescil ile ilgili işlemleri yürüteceği belirtilmiştir. Yeniden İnceleme ve De ğerlendirme Kurulunun görevleri ile ilgili Kararname'nin 375. maddesinde YİDK'nın, ilgili dairenin nihai olarak almış olduğu kararlara karşı, kararın bildirim tarihinden itibaren iki ay içinde işlemlerin tarafı olan ve karar nede niyle menfaati etkilenen kişiler tarafından yapılacak itirazların incelenmesi ve değerlendirilmesi işlemlerini yürüteceği belirtilmiştir. Ancak tıpkı SMK m. ı 56/2' de belirtildiği gibi, bu kararlara karşı ilgili mahkemele rde dava açılacağı belirtilmiştir. TÜRKPATENT sadece yenileme sırasında değil, genel olarak mevcut olan bir tescili terkin ettiremez. Nitekim Yargıtay içtihatları da bu yöndedir. Yargıtay ı 1. Hukuk Dairesi'nin 10.02.2000 tarihli ve 2000/226 E. 2000/1196 K. sayılı kararına göre, "Türk Patent Enstitüsü bundan sonra tescil edilmiş bir marka statüsünü kazanmış olan markalar üzerinde yeniden inceleme yaparak o markanın hukukunu ihlal edecek şekilde karar alamaz. Dairemizin konuya ilişkin 3. 6.1999 gün ve 1999/2118-4802 sayılı kararında da değinildiği gibi; bu şekilde kesinleşmiş ve tescil yapılmış bir markanın her ne sebeple olursa olsun mevcut yasal düzenlemeye göre, tescili yapan kuruluşça
|
tarafı olan ve karar nede niyle menfaati etkilenen kişiler tarafından yapılacak itirazların incelenmesi ve değerlendirilmesi işlemlerini yürüteceği belirtilmiştir. Ancak tıpkı SMK m. ı 56/2' de belirtildiği gibi, bu kararlara karşı ilgili mahkemele rde dava açılacağı belirtilmiştir. TÜRKPATENT sadece yenileme sırasında değil, genel olarak mevcut olan bir tescili terkin ettiremez. Nitekim Yargıtay içtihatları da bu yöndedir. Yargıtay ı 1. Hukuk Dairesi'nin 10.02.2000 tarihli ve 2000/226 E. 2000/1196 K. sayılı kararına göre, "Türk Patent Enstitüsü bundan sonra tescil edilmiş bir marka statüsünü kazanmış olan markalar üzerinde yeniden inceleme yaparak o markanın hukukunu ihlal edecek şekilde karar alamaz. Dairemizin konuya ilişkin 3. 6.1999 gün ve 1999/2118-4802 sayılı kararında da değinildiği gibi; bu şekilde kesinleşmiş ve tescil yapılmış bir markanın her ne sebeple olursa olsun mevcut yasal düzenlemeye göre, tescili yapan kuruluşça re 'sen iptali ve terkinini mümkün olmaz. Nitekim doktrinde de bu görüş benimsenmi ş bulunmak tadır. (Bkz, Prof Dr. Sabih Arkan, Marka Hu kuku, C.II Ankara 1998 sh. 166 vd.) Dava/ı TPE 'nin kendi kuruluşu ve uygu ladığı 556 sayılı KHK'nin yürürlüğünden çok önceki idari düzenleme tarzı na dayanarak Danıştay 'zn re 'sen terkine imkCin tanıyan idari dava açma süresi ile sınırlı olarak idareye kendiliğinden işbu iptal yetkisi tanıyan 20.2.1973 gün ve 1971/2335-19731446 sayılı kararına dayanmış olması Ens titü'nün bu işlemine geçerlilik tanınması sonucunu doğurmaz". TÜRKPATENT 'in yapılan tescili re' sen terkin edemeyeceği, endüstriyel tasarımlada ilgili bir uyuşmazlıkta da belirtilmiştir78• 78 Yarg. ll. HD. 1998/7432 E. 1998/9012 K. 17.12.1998 tarihli. Bu karar için bkz. FMR, C.l, 5.3, s.l92· 193. Madde 25-Hükümsüzlük Htilleri ve Hüküms üzlük Talebi 2523 SMK m.23 hükmünden çıkan sonuca göre, TÜRKPATENT 'in inceleme ve değerlendirme yetkisi sadece markanın tescili sırasındaki işlemler için tanındığından, markanın terkinine re'sen karar veremez. EDIPO Marka İn celeme Kılavuzuna göre, markanın hükümsüzlüğü ve iptali davaları asla EDIPO tarafından başlatılamaz; ancak üçüncü kişiler söz konusu davaları açabilir. Ancak AB markasının hükümsüzlüğü konusunda bazı hususların gözden kaçınlmaması gerekir. AB markasının hükümsüzlüğü ve iptali doğ rudan EDIPO tarafından değerlendirilmektedir. AB Marka Tüzüğü m. 63, söz konusu hükümsüzlük ve iptal taleplerinin EDIPO'ya sunulacağını be lirtmektedir. Bu durumda EDIPO' nun, bir yandan markaların tescil prosedü rü sırasında mutlak ret sebeplerini inceleyen kurum olarak, sonradan bu se bepleri göstererek, re'sen hükümsüzlük davası açmasının kabul edilmemesi olağandır. Benzer şekilde, markanın iptal sebeplerinin incelemesi ve karara bağlanması EDIPO tarafından gerçekleşeceği için, EDIPO'nun bu konuda EDIPO karşısında talepte bulunması mümkün değildir. Neticede EDIPO'nun hem davanın tarafı hem de karar verici organ olması kabul edi lemez. Fikrimizce, SMK'da ve genel olarak Türk Marka Hukukunda da TÜRKPATENT 'in hükümsüzlük ve iptal davası açmaması kabul edilmeli dir. Bu anlayışın kabulündeki sebep, TÜRKPATE NT'in tarafsızlığını koru ması ve sadece kendisine başvurulduğu durumlarda gerekli incelemeleri yapmasıdır. Ayrıca, kendi yapmış olduğu işlemler dolayısıyla dava açıldığı durumlarda doğal olarak işlemlerine ilişkin davalı sıfatını kazanmasıdır. Markanın tescil edilmesinden önceki süreçte, TÜRKPATE NT'inn mutlak ret sebeplerini bir kere incelemesinden sonra markanın tescil edilmesi, mar kanın hukuki durumunun TÜRKPATENT 'in incelemesi açısından kesin leşmesine yol açmaktadır. Markanın mutlak ret sebepleri açısından incelen mesinin re'sen yapılması sadece tescil prosedürü sırasında var olan ve mar kanın verilmesinden sonra kısıtlanan bir yetkidir79• Bu sebeple bir kere TÜRKPATENT mutlak ret sebeplerine bağlı olarak görüşünü bildirdikten sonra, artık mutlak ret sebeplerine dayanarak dava açması, hukuki güvenliği de zedeleyecektir. Bu doğrultuda, ancak hükümsüzlük talebi üçüncü kişiler tarafından talep edilirse geçerli bir şekilde incelene bilir. Aşağıda ineeleneceği gibi, markanın iptali sebepleri, markanın tescilin den sonra gelişen ve değişen nedenlere bağlanmış olsa da ve 79 Christophe GEIGER, Research Handbook on Human Rights and lntellectual Property, s.302. 2524 Yasaman/Yusufoğlu TÜRKPATENT 'in başvuru sırasında bu sebepler konusunda inceleme yap mış olması söz konusu olmasa da, TÜRKPATENT 'in SMK m.26 hükmüne göre bu sebepleri değerlendirecek ve markanın iptaline karar verecek kurum olarak belirlenmesi sebebiyle iptal davasını açmasının da kabul edilmesi mümkün değildir. Neticede, hiç kimsenin bir davanın hem davacısı hem karar organı olması kabul edilmemelidir. Her ne kadar SMK m.25/2, herhangi bir ayrıma gitmeksizin genel bir ifadeyle, "menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşlara" hükümsüzlük davası açma hakkını tanımış olsa da, davayı aça cak kişilerin yukarıda belirtildiği gibi anlaşılması gerekmektedir. 4. Hükümsüzlük Davasında Davalı SMK m. 25/3 hükmüne göre, marka hükümsüzlük davası, dava tarihin de sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki halefierine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez. Mül ga 556 sayılı KHK'da, davalıların kim olduğu açık bir hükümle öngörülme mişti; ancak uygulamada da hükümsüzlük davasının markanın sahibine veya hukuki halefierine karşı açılabileceği kabul edilmekteydi. Hükümsüzlük davasının amacı, tescilli bir markanın marka sicilinden terkin edilmesidir. Burada bir ayrıma gitmek gerekmektedir: (1) markanın tescili prosedürü sonucunda YİDK tarafından markanın tescile karar veril mesi durumunda, üçüncü kişilerin bu karara karşı dava açmaları ve (2) tes cilli markanın hükümsüzlüğünün davaya konu olması. Bu iki ihtimal farklı durumlara ilişkin olmakla beraber, birinci ihtimalde markanın sicilden terki nin sağlanması için açılacak davanın bir davalısı TÜRKPATENT iken, ikin ci davada SMK m.25/3 'te de düzenlendiği gibi TÜRKPATENT davalı sıfa tını haiz olamaz. Markanın tesciline itiraz prosedürü gereğince, ilgili kişi markanın tesciline itiraz etmişse ve itiraz prosedürünün sonucunda itiraz edilen markanın tesciline karar verilmişse, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun (YİDK) ke sinleşen kararına karşı dava açılması gerekmektedir. SMK'da, YİDK'nın karar larına karşı hangi sürede dava açılacağı belirtilmemiştir. Sürelere ilişkin olan SMK m.146'ya göre, sınai mülkiyet hakkına ilişkin, itirazlar da dahil olmak üzere Kurum nezdinde yapılacak tüm işlemlerde uyulması gereken süre, bu Kanun veya ilgili yönetmelikte belirlenmemişse bildirim tarihinden itibaren iki aydır. Bu süre/ere uyulmaması halinde talep yapılmamış sayılır. Maddenin Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsüzlük Talebi 2525 gerekçesine baktığımızda, söz konusu sürenin sadece sınai mülkiyet haklarına ilişkin Enstitü nezdinde gerçekleştirilecek işlemlere ilişkin olduğu belirtilmiştir. Gerekçede, Kanunda sınai mülkiyete ilişkin işlemlerin sadece Enstitü nezdinde yapılanlarla sınırlı olduğu belirtildİkten sonra, maddede yer alan iki aylık süre nin sadece Enstitü nezdinde yapılacak işlemlere ilişkin olduğu ve bir süre belir tilmediği hallerde uygulanacağ ının altı çizilmiştir. Görüldüğü üzere SMK m. 146 hükmü, sadece TÜRKPATENT nezdinde yapılacak sürelere ilişkin olup, TÜRKPATENT YİDK kararlarına karşı açılacak davaları kapsamamakt adır. Bakaniıkiara Bağlı, İlgili, ilişkili Kurum ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum ve Ku ruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaş kanlığı Karamamesinde de YİDK'nın kararlarına karşı açılacak davalar için bir sürenin öngörülmediği tespit edilmek tedir. Buna karşın, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değer lendirme Dairesi Kurulları Y önetmeliğinin80
|
Hôlleri ve Hükümsüzlük Talebi 2525 gerekçesine baktığımızda, söz konusu sürenin sadece sınai mülkiyet haklarına ilişkin Enstitü nezdinde gerçekleştirilecek işlemlere ilişkin olduğu belirtilmiştir. Gerekçede, Kanunda sınai mülkiyete ilişkin işlemlerin sadece Enstitü nezdinde yapılanlarla sınırlı olduğu belirtildİkten sonra, maddede yer alan iki aylık süre nin sadece Enstitü nezdinde yapılacak işlemlere ilişkin olduğu ve bir süre belir tilmediği hallerde uygulanacağ ının altı çizilmiştir. Görüldüğü üzere SMK m. 146 hükmü, sadece TÜRKPATENT nezdinde yapılacak sürelere ilişkin olup, TÜRKPATENT YİDK kararlarına karşı açılacak davaları kapsamamakt adır. Bakaniıkiara Bağlı, İlgili, ilişkili Kurum ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum ve Ku ruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaş kanlığı Karamamesinde de YİDK'nın kararlarına karşı açılacak davalar için bir sürenin öngörülmediği tespit edilmek tedir. Buna karşın, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değer lendirme Dairesi Kurulları Y önetmeliğinin80 8/3 hükmüne göre, Kurulun nihai kararlarına karşı, kararın ve varsa maddi hataların düzeltilmesine ilişkin kara rın bildiriminden itibaren iki ay içinde Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesind e dava açılabilir. Görüldüğü üzere, SMK'da öngörülmeyen süre, SMK'nın yürürlüğe girmesinden yaklaşık 4 ay sonra yürürlüğe girmiştir. Netice olarak, TÜRKPATENT YİDK kararlarına karşı nihai kararın bildiriminden itibaren 2 ay içinde dava açılabilir, davanın Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde açılması gerekir. Bu davada, TÜRKPATENT kararının iptali ve markanın hükürnsüzlüğü talep edildiği için, husumetin TÜRKP A TENT' e ve marka hakkı sahibine karşı yöneltilmesi gerekme ktedir. Kanun tarafından belir tilen bu hal dışında, TÜRKPATE NT'e karşı husumet yöneltilemez. YİDK'nın verdiği nihai karara karşı TÜRKP A TENT' e karşı dava açılmasının sebebi mar kanın hükümsüzlüğü olmayıp, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptalidir. Görüldüğü üzere, hükümsüzlük davasında davalı sıfatı TÜRKP A TENT' e tanınmarnıştır. Hükümsüzlük davası, sicilde marka hakkı sahibi olarak kaydedilen kişiye karşı veya hukuki halefierine karşı açılır. Söz konusu dava, lisans alana veya rehin alacaklısına karşı açı lamaz. Bu kişiler pasif dava ehliyetini haiz değildir. S. Hükümsüzlük Davasının Markanın Tescilli Bulundu ğu Mal ve Hizmetler Bakımından Etkisi SMK m.25/5'te belirtildiği üzere, hükümsüzlük halleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya 80 12.05.2017 tarihli, RG. 30064. 2526 Yasaman/Yusufoğlu hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değişti recek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere, markanın hükümsüzlüğüne karar verilirken, markanın tes cilli bulunduğu mal ve hizmetler ayrı ayrı değerlendiri lmelidir. Markanın hükümsüzlüğü sebepleri, markanın tescilli bulunduğu mal ve hizmetlerden sadece bir kısmı için gerçekleşmişse, markanın sadece bu mal ve hizmetler bakımından hükümsüz sayılması gerekmektedir. Sebeplerin gerçekleşmediği mal ve hizmetler açısından marka varlığını devam ettirmelidir. Örneğin, SMK m.6'ya göre, sonraki bir marka önceki bir markanın kapsadığı mal ve hizmetleri kapsamakla beraber, farklı mal ve hizmetleri de kapsarsa; marka, sadece aynı mal ve hizmetler bakımından hükümsüz sayılmalıdır. Zira diğer mal ve hizmetler bakımından markanın hükümsüz sayılması için gereken şartlar gerçekleşmemiştiL Benzer şekilde, bir kelimenin birden çok mal ve hizmette kullanılmak üzere tescil edilmesi durumunda, sadece mal veya hizmetle rden bir kısmı için cins adı belirtirse, sadece bu mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlüğüne karar verilir. Diğer mal ve hizmetler için mar ka üzerindeki hak devam eder. Markanın bazı mal ve hizmetler bakımın dan hükümsüzlüğüne karar ve rilmesi, markanın kısmi hükümsüzlüğü anlamına gelir. Markanın kısmi hü kümsüzlüğü sadece mal ve hizmetler den bir kısmı için hükümsüzlük olarak anlaşılmalıdır. Yoksa maddede belirtildiği üzere marka örneği değiştirecek şekilde, markanın bir kısmının değiştirilmesi veya marka örneğinden bir kısmının çıkarılması şeklinde hükümsüzlük kararı verilmesi mümkün değil dir. Marka örneğinde yer alan unsurlardan sadece birinin hükümsüzlük kara rının verilmesinde etken olması halinde, markada yer alan o unsurun hü kümsüzlüğüne karar verilemez. Zira mahkemenin münferİt durumu nazara alarak marka örneğinde yer alan unsurların bölünmesi suretiyle markanın kısmi hükümsüzlüğüne karar vermesi halinde marka mevzuatının diğer hü kümleri ile uyuşmazlıklar ortaya çıkmakta, bu durum başka marka sahipleri ile yeni ihtilaflar doğmasına sebebiyet vermekte ve yasaklanmış bir tescil fiilinin mahkeme kararıyla gerçekleştirilmesi sonucu doğmaktadır. Örneğin, kelime ve şekil markasından oluşan bir markanın, şekil unsuru itibarıyla başka bir markaya benzemesi dolayısıyla, sadece şekil unsurunun markadan çıkarılması yönünde talepte bulunulamaz ve bu şekilde bir hükümsüzlük kararı verilemez. Markanın kısmi hükümsüzlüğü, markanın görsel bütünlüğünden bir kısmın çıkarılması olmayıp, markanın tescilli olduğu bazı mal veya hizmet- Madde 25-Hükümsüzlük Hc'il/eri ve Hüküms üzlük Talebi 2527 lere ilişkin olarak hükümsüz sayılması anlamına gelmektedir. Marka, hü kümsüz kılınmadığı mal ve hizmetler açısından varlığını sürdürmekte dir. Markanın tamamen hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde ise dava konu su yapılan marka tüm unsuru ile birlikte hükümsüz sayılır ve karar belirli bir sicil numarasıyla tescilli markanın bütün olarak hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine ilişkin olur. 6. Hükümsüzlük Davasının Açılmasının Süreye Bağlanmamış Olması Hükümsüzlük davasının düzenlendiği SMK m.25 hükmünde hükümsüz lük davasının açılması herhangi bir süreye bağlanmamıştır. Buna karşın mülga KHK m.42/1 -a, mutlak ret sebeplerinden tanınmış markalarla ilgili davanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde açılması gerektiğini düzenle mişti. Ancak Yargıtay bu hükmü, bütün markalar için uyguluyordu ve genel olarak hükümsüzlük davasının 5 yıl içinde açılması gerektiği yönünde karar lar veriyordu 81• SMK düzenlemesinde davanın hangi sürede açılması gerek tiği konusunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Nitekim hüküm süzlük davasının niteliği ve bu davayı açmaktaki sebepler göz önünde bu lundurulduğurıda, bir sürenin bulunmaması, hakkın niteliğine uygundur. Mülga KHK döneminde tanınmış markalar açısından tanınan ve genel ola rak Yargıtay kararlan ile bütün markalann hükürnsüzlüğü bakımından kabul edilen 5 yıllık sürenin hukuki niteliği konusunda farklı fıkirler bulunmakta ydı. Bir fıkre göre, bu süre zamanaş ıını süresi olarak kabul edilmesi gereken bir süre iken, Yargıtay kararlarına göre söz konusu sürenin hak düşürücü süre olduğu kabul edilmiştir. Yargıtay 'ın mülga KHK dönernindeki yerleşik içtihatlarına göre8\ KHK m. 42/1-a' da öngörülen beş yıllık süre hak düşürücü süre olarak kabul edilmiş ve genel olarak bu sürenin sadece tanınmış markalara değil, tüm markalara uygulaoacağına karar verilmiştir. Nitekim Yargıtay 'ın bu yaklaşımı yerleşik içtihat haline gelmiştir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 11.09.2000 tarihli kararında aşağıdaki hükme vanlrnıştır: " ... 556 sayılı KHK'da, marka tescil başvuruları değerlendirilirken, ilgi lilere, itiraz olanağı ile birlikte sonradan marka tescilinin hükümsüz sa yılması için dava açma olanağı da tanınmasına rağmen, bu davanın 81 Bu konuda ayrıntılı bilgi ve eleştiriler için bkz. Harndi YASAMAN, Markaların Hükümsüzlüğü Dava larında Dava Açma Süresi, s.390 vd. 82 Yarg. ll. HD'nin 25.12.1997 tarih ve 1996/331-107 sayılı "Sabuncakis" Kararı; Yarg. ll. HD'nin 11.09.2000 tarih ve 1999/207-729 sayılı "Ülker'' kararı; Yarg. ll. HD'nin 08.04.2002 tarih
|
dönernindeki yerleşik içtihatlarına göre8\ KHK m. 42/1-a' da öngörülen beş yıllık süre hak düşürücü süre olarak kabul edilmiş ve genel olarak bu sürenin sadece tanınmış markalara değil, tüm markalara uygulaoacağına karar verilmiştir. Nitekim Yargıtay 'ın bu yaklaşımı yerleşik içtihat haline gelmiştir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 11.09.2000 tarihli kararında aşağıdaki hükme vanlrnıştır: " ... 556 sayılı KHK'da, marka tescil başvuruları değerlendirilirken, ilgi lilere, itiraz olanağı ile birlikte sonradan marka tescilinin hükümsüz sa yılması için dava açma olanağı da tanınmasına rağmen, bu davanın 81 Bu konuda ayrıntılı bilgi ve eleştiriler için bkz. Harndi YASAMAN, Markaların Hükümsüzlüğü Dava larında Dava Açma Süresi, s.390 vd. 82 Yarg. ll. HD'nin 25.12.1997 tarih ve 1996/331-107 sayılı "Sabuncakis" Kararı; Yarg. ll. HD'nin 11.09.2000 tarih ve 1999/207-729 sayılı "Ülker'' kararı; Yarg. ll. HD'nin 08.04.2002 tarih ve 2002/10860 E. 2002/3275 K. sayılı "Merinos" kararı. 2528 Yasaman/Yusufoğlu hangi sürede açılacağı hususunda bir düzenleme getirilmemiş ise de, yine anılan KHK'nın 42. maddesinde Paris Konvansiyonuna göre ta nınmış sayılan marka sahiplerinin hükümsüzlük davasını, tescil tarihin den itibaren 5 yıl içinde açması gerekeceği belirtilmiş, dava açma hak kının sınırsız sürede kullanılmasının da yasanın ruhu ve hukuk mantığı ile bağdaşmayacağı gözetilerek bu yasal boşluğun yukarıda sözü edilen tanınmış sayılan markalar için öngörülen 5 yıllık sürenin, en azından diğer markalar yönünden açılacak davalar için de uygulanarak yasal boşluğun daldurulması dairemizce uygun görülmüştür. Nitekim Avrupa Topluluğu Anlaşması 'nın 189 'uncu maddesi uyarınca kabul edilen 89/104 sayılı Yönerge 'de tanınmış markalar için de 5 yıllık hak düşürü cü süre öngörülm üştür "83• Görüldüğü üzere, Yargıtay hükümsüzlük davasının 5 yıllık hak düşürü cü süreye tabi olduğuna karar vermiştir. Sonraki tarihli kararlarında da Yar gıtay bu doğrultuda kararlar vermiştir 84• Nitekim Yargıtay HGK. 2012111-1654 E. 2013/837 K. sayılı ve 14.06.2013 tarihli karannda da bu hususu belirtmiştir. Bu karara göre; "Tarafların karşılıklı iddia ve savunma/arına, dosyadaki tutanak ve ka nıt/ara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilm esinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname' nin 42. maddesi ile belirlenen 5 yıllık sürede davanın açılmamış bulun masına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararznın onanma sı gerekir. " Yargıtay ll. Hukuk Dairesi'nin 2019/966 E. 2019/7727 K. sayılı ve 02.12.2019 tarihli kararına göre; "Dava, kötü niyetle marka tescili ve tanınmış marka sebebiyle markanın hükümsü zlüğü, son beş yıl içinde ciddi kullanım olmaması nedeniyle de markanın iptali istemlerine ilişkin olup, Mahkemece, tanınmış marka id diasına dayalı olarak dava/ı marka tarihinin 02.12.2002 dava tarihinin 28.08.2015 olması nedeniyle olaya uygulanacak 556 sayılı KHK'nın 4211- a maddesi uyarınca bes yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmamış ol- 83 Yarg. ll. HD'nin 11.09.2000 tarih ve 1999/207-729 sayılı "Ülker" kararı; bkz. Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 29, no.13a. 84 Yarg. ll. HO. 2012/9906 E. 2013/12251 K. 12.06.2013 tarihli. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2529 ması nedeniyle hükümsüzlük davasının süre yönünden reddi doğru ise de. kötü niyetle marka tescili ve markanın kullanmama nedeniyle iptali dava larının beş yıllık dava açma süresine tabi olmamakla birlikte, mahkemece dava/ının markayı kötü niyetle tescil ettirdiğinin ispatlanamamış olması, kullanmama nedeniyle iptal davası yönünden ise KHK'nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi'nin 6 Ocak 2017 tarihli RG'de yayınlanan 1411212016 tarih ve 2016/148 Esas, 2016/189 Karar sayılı kararıyla ile iptal edilmesi, 1 O Ocak 2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürür lüğe giren 6769 sayılı Kanun'un 9. maddesinde benzer düzenleme yapıl mış ise de bu Kanun'un Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı 06 Ocak 2017 tarihinden 4 gün sonra yürürlüğe girdiği, kanunlarm geriye yürümezliği, davanın da açıldığı tarihteki şart lara göre karar verileceği genel kurallarmd an hareketle 6 Ocak 2017 ta rihinden sonra hukuksal boşluk oluştuğundan davanın esası hakkında ka rar verilmemesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, davaimm markayı ciddi surette kullandığı gerekçes iyle reddi doğru değil ise de, anılan hususların sonuca etkili olmaması, dosya içeriği deliller itibariyle kararın usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davacı tarafın tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanma sına karar verilmiştir. " Görüldüğü üzere, 556 sayılı KHK'nı n uygulandığı bütün davalarda, KHK'da açıklık olmamasına rağmen bütün hükümsüzlük halleri için hü kümsüzlük davasının açılması beş yıllık hak düşürücü süreye bağlanmıştır 8s. Zamanaş ıını süresi genel olarak alacaklar için öngörülmüş bir süredir. Hak düşürücü süre ise, alacaklar dışındaki diğer haklar ve bilhassa yenilik doğuran haklar için söz konusudur 86• Zamanaş ımı, alacak haklarının muacceliyet tarihlerinin üzerinden be lirli bir sürenin geçmesi ve alacaklının alacağını elde etmek amacıyla bu sürede herhangi bir davranışta bulunmaması karşısında, borçlunun ödeme den kaçınması alacaklının alacağını dava yoluyla elde edebilme hakkını kaybetmesini ifade eder87• Zamanaş ıını süresinin dolması ile birlikte, ala- 8s Bu karar ayrıca markanın kullanılmaması dolayısıyla S yıllık sürenin sonunda dava açılıp açılmayacağı konusunda da önemli bir karar olup, bu hususa aşağıda, markanın iptali tartışılırken değinilecektir. 86 Mehmet ERDEM, Özel Hukukta Zamanaşı mı, 2010, s. 25. 87 O�UZMAN /ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1, 2019, s. 619; Fikret EREN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2019, 5. 1433; Emre GÖ KYAYLA, Borçlar Hukuku Genel Bölüm, 2017, s.345; TEKiNAY/AKMAN/BURCUO�LU /ALTOP, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 1993, 5.1030. 2530 Yasaman/Yusufoğlu caklının sahip olduğu hak sona ermez; ancak borçlunun zamanaşıı nı süre sinin dolduğunu öne sürmesi ile bu alacağın dava yolu ile talep edilebilirli ği ortadan kalkar. Dolayısıyla borcun zamanaş ımına uğramış olması, onun mevcudiyetini yok etmemekle beraber onu bir eksik borca dönüştürür88• Zamanaşıını süresinin dolduğu savunması, defi niteliğinde olduğundan ancak borçlu tarafından süresinde ileri sürüldüğü takdirde hakiınce dikkate alınır, yoksa hakim re'sen borcun zamanaş ımına uğrayıp uğramad ığını araştıramaz (BK m.161). Zamanaş ıını kurumu Türk Hukukunda düzenlenmiş olmasına karşın, hak düşürücü süre düzenlenmemiştir. Eğer Kanunda öngörülen bir sürede kullanılması gereken bir hak kullanılmadığında hakkın özü sona ererse, hak düşürücü süre söz konusudur. Zamanaşıını süresinde sadece hakkın dava edilebilirliği ortadan kalkarken, hak düşürücü sürenin sonunda hakkın özü ortadan kalkar89• Yenilik doğuran haklarda zamanın geçmesinin bu hakkın sona ermesine neden olması, söz konusu süre içerisinde hak sahibinin yap ması gerekeni yapmamış olmasınd an kaynaklanır. Hakkın sona ermesinin nedeni sadece zamanın geçmesi değil, hak sahibinin tayin edilen süre içeri sinde yapması gereken aktif eylemi yapmamas ıdır. Yenilik doğuran haklar için söz konusu olan bu süreye hak düşürücü süre denir0• Hak düşürücü sürenin geçmesi ile hak sona ermiş olacağından, hak düşürücü süre savun ması bir itiraz niteliği taşır. Taraflarca yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından re'sen
|
düzenlenmiş olmasına karşın, hak düşürücü süre düzenlenmemiştir. Eğer Kanunda öngörülen bir sürede kullanılması gereken bir hak kullanılmadığında hakkın özü sona ererse, hak düşürücü süre söz konusudur. Zamanaşıını süresinde sadece hakkın dava edilebilirliği ortadan kalkarken, hak düşürücü sürenin sonunda hakkın özü ortadan kalkar89• Yenilik doğuran haklarda zamanın geçmesinin bu hakkın sona ermesine neden olması, söz konusu süre içerisinde hak sahibinin yap ması gerekeni yapmamış olmasınd an kaynaklanır. Hakkın sona ermesinin nedeni sadece zamanın geçmesi değil, hak sahibinin tayin edilen süre içeri sinde yapması gereken aktif eylemi yapmamas ıdır. Yenilik doğuran haklar için söz konusu olan bu süreye hak düşürücü süre denir0• Hak düşürücü sürenin geçmesi ile hak sona ermiş olacağından, hak düşürücü süre savun ması bir itiraz niteliği taşır. Taraflarca yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından re'sen de göz önünde bulundumlmak zorundadır 91• SMK ile getirilen düzenlemeye göre, hükümsüzlük davası süreye bağ lanmamıştır. Nitekim bu husus, hükümsüzlük davasının tespit davası olması ile de uyumludur. Zira tespit davasının özellikle rinden birisi, zamanaş ımına tabi olmamasıdır. Hukuki ilişki veya hak devam ettiği sürece, tespit davası nın da açılabileceği kabul edilmektedir 92• 88 TEKINAY/AKMAN/BURCUO� LU/ALTOP, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 1993, s.1382. 89 Mehmet ERDEM, Özel Hukukta Zamanaşımı, 2010, s.27; Vedat BUZ, Medeni Hukukta Yenilik Doğuran Haklar, 2005, s.261; TEKINAY/AKMAN/BURCUO� LU/ALTOP, Borçlar Hukuku Genel Hü kümler, 1993, s.1032. 90 O� UZMAN/ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1, 2019, s. 464. 91 TEKINAY/AKMAN/BURCUO� LU/ALTOP, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 1993, s.1032; Mehmet ERDEM, Özel Hukukta Zamanaşımı, 2010, s. 27. 92 Timuçin MUŞUL, Medeni Usul Hukuku, 2012, s.132. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2531 Hükümsüzlük veya yokluk sebebine dayanan tespit davalarının hak dü şürücü süreye tabii olmadığı kabul edilmiştir93• Bir markanın mutlak veya nispi ret sebeplerinden ötürü hükümsüzlük iddiası ile yargı makamianna başvuruda bulunmak herhangi bir süreye tabi kılınmamış, bu başvuru için süre sınırlamasının olmadığı kabul edilmiştir. Netice itibarıyla, Yargıtay tarafından 556 sayılı mülga KHK m.42'ye dayanılarak verilen ve hükürnsüzlük davasının hak düşürücü süreye bağlı olduğunu belirten kararları, hükümsüzlük davasının hukuki niteliği de göz önünde bulundurulduğunda 5 yıllık hak düşürücü süreye bağlanmaması ge rekirdi. Zira hükümsüzlük davası, tescil aşamasında sakatlık bulunan marka lara ilişkin olarak sakadığı tespit etmeye ilişkin davalardır. Bu durumda bu davaların herhangi bir süreye bağlanmaması gerekirdi. Davanın amacı, en baştan itibaren marka olarak tescil edilmemesi gereken bir markanın tescili nin hukuka aykırılığının tespiti olduğu için, hükümsüzlüğün tespitinin bir süreye bağlanması doğru değildir. Kaldı ki hak düşürücü süreler yenilik doğuran haklar açısından öngörülen bir süre türüdür. Bir tespit davası olan hükümsüzlük davasına hak düşürücü sürenin uygulanması, davanın hukuki niteliği ile bağdaşmamaktad ır. SMK m.25 hükmünde herhangi bir sürenin öngörülmemesi, kişiye tanı nan dava hakkı ile de uyumludur. AB düzenlemelerine baktığımızda, burada da hükümsüzlük davası açmak için herhangi bir sürenin öngörülmediğini görmektey iz. 2017/1001 sayılı AB Markası Tüzüğü m.59'da markanın mut lak ret sebepleriyle hükümsüzlük haBerinin, m.60'ta ise nispi ret sebepleriy le markanın hükümsüzlük hallerinin düzenlendiği görülmektedir. Her iki düzenlernede de hükümsüzlük için herhangi bir sürenin öngörülmediğini görmekteyiz. Benzer şekilde, 2015/2436 sayılı AB Marka Yönergesi m.4 mutlak ret ve hükümsüzlük sebeplerini, m.5 nispi ret ve hükümsüzlük sebep lerini düzenlemiş, m.45 ise markanın iptali ve hükürnsüzlük prosedürlerini düzenlemiştir. Bu düzenlemel erden hiçbirisinde davanın açılması için bir süre öngörülmemiştir. Kural olarak tescil süreklilik arz ettiği için, markanın hükürnsüzlüğü her zaman talep edilebilir. Örneğin, marka olamayacak işaretler her nasılsa marka olarak tescil edilmişse, bu işaretiere artık markaya sağlanan tüm koruma sağ lanmaktad ır. Bu haller bakırnından beş yıllık bir dava açma süresinin kabul 93 KURU/BUD AK, Tespit Davaları, 2010, s.156. 2532 Yasaman/Yusufoğlu edilmesi halinde, kural olarak marka olamayacak işaretierin zamanın geçmesiy le bu niteliği kazanabilecekleri gibi bir sonuç çıkar. Oysa bu sonucun Marka Hukukuna aykın olduğu açıktır. Nasıl ki, hukuka aykın işlem devam ettiği sü rece dava açma hakkı sona ermiyorsa, benzer şekilde tescil devam ettiği sürece hukuka aykınlık da devam ettiği için, her zaman dava açılabilmelidir. Nitekim bazı durumlarda davanın açılması gereken süreler Kanunla veya MK m. 2 'ye göre dürüstlük kuralına göre sınırlandınlabilir. Ancak genel olarak eğer Ka nun'da davanın açılabileceği süre belirtilmernişse, davanın açılması bir süreye bağlanmarnıştır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı buna getirilen bir istisnadır. SMK m.5'te belirtilen mutlak ret sebepleri için hükürnsüzlük davasının açıl masının süreye bağlı olması makul değildir. Marka olamayacak işaretler her na sılsa marka olarak tescil edilmişse, bu işaretiere artık markaya sağlanan tüm ko ruma sağlanmaktadır. Bu işaret sicilden terkin edilmediği sürece koruma devam edecektir (SMK m. 155'te yer alan hüküm saklıdır). Bu durumda hükürnsüzlük davasının beş yıllık bir süreye bağlanması doğru değildir. Elbette SMK m. 25/4 hükmüne göre, 5 'inci maddenin birinci jikrasının (b), (c) ve (d) benllerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucu nda tescil edildiği mal veya hizmet ler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hü kümsüz /alınamaz. Ancak burada ayırt edici olmayan markaya koruma sağlanma sı sürenin geçmesi olmayıp, kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanmasıdır. SMK m.5/1-c hükmüne göre, cins belirten işaretler marka olarak tescil edilemez. Bu durumda böyle bir işaretin hükümsüzlüğü, süreye bağlı olmak sızın talep edilebilmelidir 4• Meğerki SMK m.25/4'e göre bu işaret ayırt edi ci nitelik kazansın. Ayırt edici nitelik kazanması halinde, SMK m.25/1 'e dayanarak hükümsüzlük talep edilemez. Buradaki sınırlama süreye ilişkin olmayıp, ayırt edicilik niteliğinin kazanılması ile ilgilidir. Mutlak ret sebep lerinden ötürü markanın hükümsüzlüğü davası kanun koyucu tarafından bilinçli bir şekilde süreye bağlanmamıştır. Gerçekte tanınmış markalar hari cinde, 556 sayılı KHK döneminde de hükümsüzlük davası süreye bağlan mamıştı; ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, içtihatlarla bütün hükümsüz lük davalarının 5 yıllık hak düşürücü süreye bağlanması gibi bir uygulama gelişmişti. SMK ile herhangi bir istisna tanınmaksızın hükümsüzlük davası nın belli bir süre içinde açılması gerektiğine ilişkin bir düzenleme getirilme diği için, ister mutlak ister nispi ret sebeplerine bağlı olsun, kural olarak hükümsüzlük davasının açılması bir süreye bağlanmamıştır. 94 Andre BERTRAND, La Propriete lntellectuelle, 1999, s.420. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2533 Yukarıdaki açıklamalarımıza istinaden, hükümsüzlük davası kural ola rak bir süreye tabi tutulamaz. Hükümsüzlük davası için (sessiz kalma yoluy la hak kaybı istisnası hariç) belli bir süre öngörülmemiştir. Dolayısıyla hü kümsüzlük davasının, ne bir hak düşürücü süreye ne de zamanaşıı nı süresine tabi olduğundan bahsetmek mümkündür. 7. Kullanım Sonucu Ayırt Edici Nitelik Kazandıkları için Hükümsüzlüğü Talep Edilemeyecek Markalar SMK m.25/4'e göre, bir marka, 5. maddenin birinci fıkrasının (b), (c)
|
düşürücü süreye bağlanması gibi bir uygulama gelişmişti. SMK ile herhangi bir istisna tanınmaksızın hükümsüzlük davası nın belli bir süre içinde açılması gerektiğine ilişkin bir düzenleme getirilme diği için, ister mutlak ister nispi ret sebeplerine bağlı olsun, kural olarak hükümsüzlük davasının açılması bir süreye bağlanmamıştır. 94 Andre BERTRAND, La Propriete lntellectuelle, 1999, s.420. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2533 Yukarıdaki açıklamalarımıza istinaden, hükümsüzlük davası kural ola rak bir süreye tabi tutulamaz. Hükümsüzlük davası için (sessiz kalma yoluy la hak kaybı istisnası hariç) belli bir süre öngörülmemiştir. Dolayısıyla hü kümsüzlük davasının, ne bir hak düşürücü süreye ne de zamanaşıı nı süresine tabi olduğundan bahsetmek mümkündür. 7. Kullanım Sonucu Ayırt Edici Nitelik Kazandıkları için Hükümsüzlüğü Talep Edilemeyecek Markalar SMK m.25/4'e göre, bir marka, 5. maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da, kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımın dan hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz. Bu hüküm, SMK m.5/2 hükmü ile paralel bir düzenleme getirmektedir. SMK m.5/2 hükmüne göre, bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış veya tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise SMK m.5/1 -(b), (c), (d) benderine göre tescili reddedilemez95• Bir işaret tescil anında ayırt edici nitelik taşırnamasına kar şın, her nasılsa tescil edilmiş ve tescilden sonra kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmış ise, bu işaretin hükürnsüzlüğü istenemez. Her iki düzenle meye göre de tescil edilmemesi gereken bir marka ( 1) tescil tarihinden önce ayırt edicilik kazandıysa tescil edilmesi reddedilemez ve (2) tescil edilme mesi gerekirken tescil edildikten sonra kullanım sonucu ayırt edicilik ka zanmışsa, hükümsüz kılınamaz. SMK m.5/l-b'ye göre, herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler, buna rağmen tescil edilmişse, kural olarak SMK m. 2511 hükmüne göre hükümsüz kılınabilir. Ancak eğer böyle bir işaret ilk tescil edildiği anda ayırt edicilikten yoksun olmasına rağmen, tescilden sonra kullanım yoluyla ayırt edicilik kazandıysa, hükümsüz kılınamaz. Marka Hukukunun temel prensiplerinden birisi, markanın ayırt edici olması halinde korumaya kavu şacağıdır. Dolayısıyla tescil anında ayırt edici nitelikte olmayan bir işaret kullanım yoluyla ayırt edici nitelik kazandıysa, Marka Hukukundaki pren sipiere uygun olarak artık korumaya kavuşab ilecektir. SMK m.5/l-c hükmüne göre, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hiz- 95 Bkz. Şerh m.S/2 ile ilgili açıklamalar. 2534 Yasaman/Yusufoğlu metlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhası ran ya da esas unsur olarak içeren işaretler marka olarak tescil edilemez. Ancak bu işaretler tescil tarihinden önce ayırt edici nitelik kazandıysa, bunların tescil edilmesi SMK m.5/2 'ye göre yasaklanamaz. Eğer tescil esnasında ayırt edici olmamakla beraber, tescil tarihinden sonra örneğin cins ismi olmasına rağmen tescil edilen, ancak tescilden sonra kullanım yoluyla ayır t edicilik kazanan bir markanın hükümsüzlüğü SMK m. 25/4'e göre artık talep edilemez. SMK m.5/1-d hükmüne göre, ticaret alanında herkes tarafından kullanı lan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur ola rak içeren işaretler marka olarak tescil edilemez. Ancak yukarıda (b) ve (c) benderiyle ilgili olarak söylediklerimiz burada da geçerlidir. Ticaret alanın da herkes veya belli bir meslek grubu tarafından kullanılan veya bunları ayırt etmeye yaradığı için temelde bir kişiye hasredilmemesi gereken bir işaret bir kişi adına tescil edilmiş ise, bu işaretin hükürnsüz kılınmaması için, kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanmış olması aranır. SMK m.5 hükmündeki (b), (c) ve (d) bentleri, herkesin kullanımına açık oldukları için ayırt edici özelliği bulunmayan işaretleri düzenlemiştir. Bu işaretierin geniş kitlelerin kullanımına açık olmasınd an ötürü kimsenin teke line verilmemesi gerektiği kabul edilmektedir. Kural bu olmakla beraber, böyle bir işaret bir kişinin kullanımı sonucu, o kişinin malihizmetleri için ayırt edici hale geldiyse, artık bu markanın tıpkı bütün ayırt edici markalar gibi korunması gerekir. İşte bu ihtimalde, böyle bir markanın bir kişinin adına tescil edilmesi ve hükümsüz kılınamaması kabul edilmektedir. Başta hükümsüzlük sebebinin varlığına rağmen, zamanla ayırt edici nitelik kazan mış markanın hükümsüzlüğü artık talep edilemez. Marka olarak tescil edi lemeyecek bir işaretin tescil tarihinden önce kullanım yoluyla ayırt edici nitelik kazanılabileceği ve marka olarak tescil edilebileceği kabul edildiğine göre (SMK m.5/2); tescil tarihinde ayırt edici niteliği haiz olmayan bir işare tin daha sonra ayırt edici nitelik kazanabileceğinin de kabul edilmesi gerekir (SMK m.25/4). Bunun sonucu olarak da, ayırt edici nitelik kazanmış işaretin hükümsüzlüğünün talep edilernemesi gerekir6• 96 Mülga 556 sayılı KHK döneminde, KHK m. 42/son'a göre, "Bir marka tescil tarihinden önce kulla nılmış veya tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nite lik kazanmış ise 7nci maddenin (b), (c), (d) bentlerine göre tescili hükümsüz sayılamaz" hükmü yer almaktaydı. Bu madde eleştirilme kteydi; zira görüleceği gibi, markanın tescil tarihinden önce ayırt Madde 25-Hükümsüzlük H6/Jeri ve Hüküms üzlük Talebi 2535 8. Mutlak Ret Sebepler inin Mahkemeler Tarafından Re' sen Göz Önünde Bulundur ulması Mutlak ret sebepleri kamu düzenini ilgilendiren sebepler olup, bu sebep lerio TÜRKPATENT tarafından re' sen göz önünde bulundurulduğu bilin mektedir. Bunun yanında SMK m.17 /1 uyarınca, ilgili olsun olmasın, herkes bu mutlak ret sebeplerini belirterek başvurusu yapılan markanın tescil edi lemeyeceğine ilişkin görüşlerini Kuruma sunabilir. Önceki hak sahibi olma sına gerek olmaksızın, ilgili herkes markanın hükümsüzlüğünü talep edebi lir. Oysa nispi ret sebeplerine dayanabilmek için önceki bir hakka dayanmak gerekir. Mutlak ret sebepleri, işaretin marka oluşturma niteliği ile doğrudan ilgili olup, genel hatları ile herhangi bir ayırt edici gücü bulunmayan, ticaret ala nında kullanıma açık tutulması gereken veya halkı yanıltıcı, kamu düzenine, toplumun dini değerlerine ve nihayet genel ahlaka aykırı düşen işaretierin marka olarak tescil edilmesini önlemeye yönelik amaca hizmet etmektedir. Mutlak ret nedeni bulunan işaretlerin, üzerinde bir başkasının hakkı olduğu gerekçesiyle değil, nitelik ve özellikleri itibarıyla herkese kapalı olması ge rekir. Kanunda belirtilen mutlak ret sebepleri, toplumun genel çıkarlarına sıkı sıkıya bağlı olup, işaretin niteliğinden kaynaklanan bu itirazlardan fera gat edilmesi de mümkün değildirl7. Mutlak ret sebeplerinin kamuyu ilgilendiren karakteri nedeniyle, bu se beplerin ayrıca mahkemeler tarafından re'sen göz önünde bulundumlup bu lundurulama yacağının da irdelenmesi gerekir. Mutlak ret sebeplerine bağlı olarak açılan bir dava sırasında, malıkernelerin mutlak ret sebeplerini re'sen göz önünde bulundura bilecekleri genel olarak kabul edilmektedir. Nitekim bu konuda çok eskiye dayanan ve yerleşik içtihat haline gelen içtihat birliği bulunmaktadır. Yargıtay ll. Hukuk Daire
|
kamu düzenine, toplumun dini değerlerine ve nihayet genel ahlaka aykırı düşen işaretierin marka olarak tescil edilmesini önlemeye yönelik amaca hizmet etmektedir. Mutlak ret nedeni bulunan işaretlerin, üzerinde bir başkasının hakkı olduğu gerekçesiyle değil, nitelik ve özellikleri itibarıyla herkese kapalı olması ge rekir. Kanunda belirtilen mutlak ret sebepleri, toplumun genel çıkarlarına sıkı sıkıya bağlı olup, işaretin niteliğinden kaynaklanan bu itirazlardan fera gat edilmesi de mümkün değildirl7. Mutlak ret sebeplerinin kamuyu ilgilendiren karakteri nedeniyle, bu se beplerin ayrıca mahkemeler tarafından re'sen göz önünde bulundumlup bu lundurulama yacağının da irdelenmesi gerekir. Mutlak ret sebeplerine bağlı olarak açılan bir dava sırasında, malıkernelerin mutlak ret sebeplerini re'sen göz önünde bulundura bilecekleri genel olarak kabul edilmektedir. Nitekim bu konuda çok eskiye dayanan ve yerleşik içtihat haline gelen içtihat birliği bulunmaktadır. Yargıtay ll. Hukuk Daire si'nin 1999/5790 E. 1999/9590 K. sayılı ve 26.11.1999 tarihli Pendik kararına göre; edicilik kazanmasını düzenieyecek şekilde kaleme alınmıştı. Oysa tescilden önce kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanmak, 556 sayılı KHK m. 7/son hükmüne göre tescil engelinin aşılmasıdır. Ayrıca 556 sayılı KHK'da atıf yapılan (b) bendi "aynı veya ayırt edileme yecek kadar aynı" sonraki marka dolayısıyla önceki marka hakkı sahibinin itiraz hakkını düzenleyen maddeydi. 556 sayılı KHK döne mindeki bu çelişkiler için bkz. YASAMAN/ YUSUFO�LU, Marka Şerh i, C.2, 2004, s.870-872. 97 Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 25, no.3; Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C.l, 1997, s.71. 2536 Yasaman/Yusufoğlu "Mutlak ret nedenini oluşturan işaretler, üzerlerinde bir başkasının hakkı olduğu gerekçesiyle değil, nitelik ve özellikleri itibarı ile herkese kapalı olan işaretlerdir. Bu nedenle KHK'nin 32. maddesinin emredici hükmü uyarınca mutlak ret sebepleri, Enstitü 'ce re 'sen dikkate alına rak incelenmesi gerektiği gibi, uyuşmazlığın yargıya intikal etmesi ha linde mahkem elerce de bu sebep/erin bir deji. değil, itiraz niteliğinde olduklarından bu hususun kendiliğinden dikkate alınarak incelenmesi gerekir". Yargıtay bu içtihadını sonraki tarihli kararlarında da sürdürmüştür. Yar gıtay ı 1. Hukuk Dairesi'nin 2004/4734 E. 2005/2590 K. sayılı ve 22.03.2005 tarihli kararında da aşağıdaki hususlar belirtilmiştir: "Mutlak ret nedenini oluşturan işaretierin üzerinde bir başkasının hakkı olduğu gerekçes iyle değil, nitelik ve özellikleri itibarıyla herkese kapalı olmasına, bu nitelik ve özellikleri itibarıyla Enstitüce re 'sen dikkate alı narak incelenmesi gerektiği gibi uyuşmazlığın yargıya intikal etmesi ha linde mahkemelerce de bu sebep/erin bir defi değil, itiraz niteliğinde olması nedeniyle kendiliğinden dikkate alınarak incelenmesinin gerek mesine, açıklanan nedenlerle dava/ı Enst itü 'n ün mutlak ret sebeplerini yargılama esnasınd a değiştirmesinin savunmanın genişletilmesi ola rak kabulünün mümkün bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. " Yukarıdaki karardan görüldüğü üzere, mutlak sebepleri Yargıtay tara fından ıtıraz olarak değerlendiri lmiş ve mutlak ret sebeplerinin TÜRKPATENT tarafından yargılama esnasında değiştirilmesinin savunma nın genişletilmesi olarak kabul edilerneyeceği belirtilmiştir. Daha yeni tarihli Yargıtay kararlarına baktığımızda da, mutlak ret se bep lerinin mahkemeler tarafından re'sen göz önünde bulundurulması gerek tiği belirtilmiştir. Yargıtay HGK'nın 20ı5/11-3ı27 E. 20ı6/114 K. sayılı ve 29 .O 1.20 ı 6 tarihli kararına göre; "Mutlak ret sebeplerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olu nan işaretin kamuyu ilgilendirm esi veya ona mal olmasıdır. Mutlak ka rakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın TPE ve mahkeme tarafından "resen" dikkate alınır/ar; zira bunlar birer defi değil, itiraz sebebidir/er. Mutlak ret sebep/erini, mükellefiyetieri olmamas ına rağmen, KHK'nın 34. maddesi gereği herkes TPE 'nin bil gisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaal kaybına uğra- Madde 25-Hükümsüzlük Ho/leri ve Hükümsüzlük Talebi 2537 yabilecek kişiler) de 35. maddesi çerçevesind e "itiraz" konusu yapabilir ler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen Yeni den İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) tarafindan verilen ke sinleşmiş tescil kararına karşı, KHK'nın 53. maddesi dairesinde iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret sebepleri mahkeme ce resen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret sebepleri hakkındaki inceleme ve değerlendirm e, başvuru ta rihindeki koşullara göre yapılır. " Yargıtay ll. Hukuk Dairesi'nin 18.02.2014 tarihli ve 2013/12931 E. 2014/2791 K. sayılı kararına göre; " ... Dava, TPE YİDK kararının iptali istemine ilişkin olup, mahkeme ce yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dava konusu marka başvurusu, isim, soyad, şekil ve kelime dizesinden mey dana gelmektedir. Mahkemece, her ne kadar kelime dizeleri nedeniyle işaretin ayırt edici olmadığı gerekçes iyle ret kararı verilmiş ise de, 556 sayılı KHK'nın 5. maddesi kapsamında isim, soyadı, şekil ve keli melerin marka olarak tescili mümkün olup, bir işaretin ayırt edici olup olmadığı hususund a işarette yer alan kelime dizesinin çokluğu ya da bu bakımdan edebi niteliği bulunup bulunma dığı ayırt edicilik belirle mesinde münhasır an dikkate alınamaz. Öte yandan, Dairemizin karar lılık gösteren içtihatlarınd a da açıklandığı üzere, mutlak ret sebepleri mahkemece resen nazara alınır. Davaya konu başvurud a yer alan "Görüp Ahkam-i Mehakimi münharif Hukuktan ve Adaletten çekiliyo ruz izzet-ü ikbal ile İcra-ı vekaletten Avukat M Teaman Seyithanoğlu +şekil" şeklindeki kelimeler dizesinin 556 sayılı KHK 711-k maddesi kapsamında tartışılarak, bu kelimeler dizesinin kamu düzenine aykırılık oluşturup oluşturmayacağı değerlendirilm ek sure tiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmekle iken, bu yönde bir değerlendirm e yapılmaksızın başvurunun ayırt edici nitelikte bulunma dığı gerekçes iyle davanın reddi doğru görülmem iş, kararın bozulması gerekmiştir ... " Yargıtay 'ın yerleşik içtihatları ndan da görüldüğü üzere, Yeniden İnce leme ve Değerlendirme Kurulu tarafından mutlak ret sebeplerine dayanıla rak verilen ve kesinleşen kararlara karşı süresinde açılan iptal davalarında, Kurum taraf ından ineelenmeyen mutlak ret sebepleri mahkemeler tarafından re' sen incelenebilir. 2538 Yasaman/Yusufoğlu ll. SESSiZ KALMA YOLUYLA HAK KAYBI VE ÇELiŞKiLi DAVRANlŞ YASAGI DOLAYlSlYLA DAVA HAKKININ KÖTÜYE KULLANILMASI Sessiz kalma yoluyla hak kaybının temelinde MK m.2'de düzenlenen dürüstlük kuralı, güven prensibi ve hakkın kötüye kullanılması yasağı yer almaktadır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı her ne kadar SMK m.25/6 hük müyle ilk kez Kanuna girse de, MK m.2 dolayısıyla uzun yıllardan beri uy gulamada yerini bulmuştur. Bununla beraber, Yargıtay tarafından verilen yeni tarihli bir kararla, dava hakkının kötüye kullanılması da bağımsız bir itiraz olarak değerlend irilmiş ve mahkeme tarafından re'sen göz önünde bulundurulması gerektiği karara bağlanmıştır. Burada öncelikle sessiz kalma yoluyla hak kaybı incelendikten sonra, son bir başlık altında Yargıtay HGK tarafından verilen 2020/532 E. 2020/1011 K. sayılı ve 09.12.2020 tarihli karar ile getirilen dava hakkının kötüye kullanılması şeklindeki itiraz incele necektir. 1. Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı Kavramı ve Hukuki Düzenlemeler Yukarıda da belirttiğimiz gibi, hükümsüzlük davası herhangi bir süreye bağlanmamıştır. Ancak
|
MK m.2'de düzenlenen dürüstlük kuralı, güven prensibi ve hakkın kötüye kullanılması yasağı yer almaktadır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı her ne kadar SMK m.25/6 hük müyle ilk kez Kanuna girse de, MK m.2 dolayısıyla uzun yıllardan beri uy gulamada yerini bulmuştur. Bununla beraber, Yargıtay tarafından verilen yeni tarihli bir kararla, dava hakkının kötüye kullanılması da bağımsız bir itiraz olarak değerlend irilmiş ve mahkeme tarafından re'sen göz önünde bulundurulması gerektiği karara bağlanmıştır. Burada öncelikle sessiz kalma yoluyla hak kaybı incelendikten sonra, son bir başlık altında Yargıtay HGK tarafından verilen 2020/532 E. 2020/1011 K. sayılı ve 09.12.2020 tarihli karar ile getirilen dava hakkının kötüye kullanılması şeklindeki itiraz incele necektir. 1. Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı Kavramı ve Hukuki Düzenlemeler Yukarıda da belirttiğimiz gibi, hükümsüzlük davası herhangi bir süreye bağlanmamıştır. Ancak bazı hallerde hükümsüzlük davasının bir süreye bağ lanmaması hukuka aykırı sonuçlar doğurab ilir. Bu ihtimal, önceki bir hakkın sahibinin, başka bir kişi tarafından markasının veya benzerinin kullanılması na veya tescil edilmesine uzun süre sessiz kalarak karşı çıkmaması ihtimali dir. Burada, önceki hak sahibinin dürüstlük kuralı gereğince göstermesi ge reken bir davranış biçimi vardır. Bu davranışı belli bir süre göstermemesi, bazı haklarının sona ermesine neden olmaktadır. Bu davranışın belli bir süre gösterilmemesi halinde bir daha gösterilmesinin, hukuki güvenlik gereğince engellenmesi gerekmektedir. Genel kural, Kanunda aksi belirtilmediği sürece kişinin her zaman dava açabilmesi olduğu için, ancak belli şartların bulunması halinde ve istisnai olarak dava açma hakkı kısıtlanabilir. Kural, hükümsüzlük davasının süreye bağlanmaması olup, istisnai koşullarda kişinin dava açma hakkının düşmesi kabul edilmektedir. a. Türkiye ve AB' deki Kanuni Düzenlemeler Dava açma hakkı, kişilere tanınan Anayasal bir haktır. Kişinin dava aç mamasının hak kaybı ile sonuçlana bilmesi için, ya zamanaşımı/hak düşürü cü süre Kanunda belirtilmiş olacaktır veyahut kişi MK m.2 'deki yükümlülü- Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsü zlük Talebi 2539 ğüne aykırı davranarak, uzun bir süre dava açmayarak dava açma hakkını kaybedecektir. Ancak her halüka rda, kişinin dava açma hakkı, Anayasa m.36'da düzenlenen "Hak Arama Hürriyeti" ile güvence altına alınmıştır. KURAL: AY m.36'ya göre "Herkes, meşru vasıta ve yollardan fayda lanmak suretiyle yargı merciieri önünde davacı ve dava/ı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir". İSTiSNA: Yapılan bir davranışa karşı uzun süre sessiz kalan kişi, bu sessizliği ile karşı tarafta dava açmayacağı yönünde güven uyandırdıysa, çelişkili davranış yasağı dolayısıyla ve MK m.2 gereğince, dava açma hak kını kaybeder. Önceki hak sahibinin belli bir davranışı göstermesi gerekirken sessiz kalması mülga KHK'da ele alınmamışken, SMK m. 25/6'da açıkça düzen lenmiştir. Bu hükme göre, "Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kul lanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hdlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli ol madıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez ". Sessiz kalma yoluyla hak kaybı kurumu, AB' de Marka Konusunda Ka nunların Yeknesa klaştırılmasını öngören Yönerge ve Topluluk Markası Tü züğü ile düzen lemiştir. 2015/2436 sayılı Yönergenin 9/1. maddesi ve 2017 ll 001 sayılı Marka Tüzüğünün 61. maddesine göre, önceki bir marka nın sahibi, başkası tarafından markasının ya da benzerinin kullanıldığını bildiği halde, kesintisiz beş yıl boyunca kullanılmasına katlanmışsa, artık bu markanın hükümsüzlüğünü talep edemez ve kullanılmasına karşı çıkamaz; meğerki sonraki tescil kötüniyetli bir şekilde ya pılmış olsun. Görüldüğü üzere, Türk Hukukundaki düzenleme, AB Tüzük ve Yönergesine paralel bir düzenleme getirmektedir. Bu hükümlerinin başlıklarına bakıldığında, "sükut sonucu sınırlandır ma" olduğu görülmektedir. Madde başlıklarından da anlaşıldığı üzere, bu maddelerin amaçları hükümsüzlük davasının açılacağı süreyi belirlemekten ziyade, hangi hallerde önceki marka hakkı sahibinin hükürnsüzlük davası açma hakkının sınıdandırıldığını göstermektedir. Türk ve AB düzenlemelerinde yer alan hükümterin amacı, önceki marka sahibinin, dürüstlük kuralı gereğince sonraki aynı veya benzer markanın tescil ve kullanımına aktif olarak karşı çıkmasıdır98• AB'nin eski düzenleme- 98 Andre BERTRAND, La Propriete lntellectuelle, 1999, s.419. 2540 Yasaman/Yusufoğlu lerine göre, beş yıl boyunca tescil ve kullanıma karşı çıkmayan kişi, artık bu markanın hükümsüzlüğünü talep edemez ve kullanımını yasaklayamaz. AB'nin 89/104 sayılı Yönergesinin 9/1 hükmünde, sadece hükümsüzlük davası için değil, aynı zamanda tecavüz davası için de sessiz kalma yoluyla hak kaybı düzenlemişti99• AB'nin 2015/2436 sayılı Yönergesi ve 2017/1001 sayılı Tüzüğü hükümleri ise, sessiz kalma yoluyla hak kaybını sadece hü kümsüzlük davası için öngörmüştür. b. 556 sayılı KHK Döneminde Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybına ilişkin Uygulamalar Belirttiğimiz gibi, mülga 556 sayılı KHK'da sessiz kalma yoluyla hak kaybı kurumu düzenlenmemişti. Ancak sessiz kalma yolu ile hak kaybı ilke si doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında kabul edilmektedir. YTD'nin 30.04.1968 tarihli ve 13837/2562 sayılı kararında " ... Hak sahibi olan dava cı, hareket tarzı ile hakkın ihlaline zımnen müsaade ettiği takdirde, davalı nın senelerden beri hüsnüniyetle kullandığı ve tanıttığı markanın iptalini talep edemez. Bu şekildeki dava bir hakkın sırf gayrı ızrar eden suiistimali olup kanun himaye etmez" ifadelerini kullanarak, sorunu MK m.2 çerçeve sinde çözüme bağlamıştır 100• Yargıtay ll Hukuk Dairesi 10.03.1997 tarihli ve 9094/1587 sayılı kara- rında da aynı görüşü tekrarlamıştır: "Te/sim sözcüğü 19.02.1982 tarihinden itibaren tescilli marka olarak kullanılagelmesine rağmen, yıllar sonra 17. 09.1990 tarihinde, sözcüğün markadan silinmesi davasının ikamesi mümkün görülmemiştir "101• Yargıtay HGK, 19.02.1969 tarihli ve 1966/130 sayılı kararında sessiz kalma yoluyla hak kaybı kurumunu şu şekilde açıklamıştır: 99 89/104 sayılı Yönerge m. 9: "Where, in a Member State, the proprietor of an earlier trade mark as referred to in Article 4 (2) has acquiesced, for a period of five successive years, in the use of a la ter trade mark registered in that Member State while be ing aware of such use, he sha/1 na fonger be entitled on the basis of the earlier trade mark either to apply for a dec/aration that the later trade mark is in valid or to oppose the use of the later trade mark in respect of the qoods or services for which the later trade mark has been used, unless registration of the later trade mark was applied for in bad fa ith". 100 Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 26, no.58, 58a; Sami KARAHAN, Gerçek Kişi Un vanlarının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı ilkesi, s.280-284. 101 Ünal TEKiNAL P, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 26, no.58a; Sami KARAHAN, Gerçek Kişi Unvania rının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı ilkesi, s.283. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2541 "Hukuka aykırı davranışın önlenmesine veya hukuka aykırı duruma son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını
|
mark either to apply for a dec/aration that the later trade mark is in valid or to oppose the use of the later trade mark in respect of the qoods or services for which the later trade mark has been used, unless registration of the later trade mark was applied for in bad fa ith". 100 Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 26, no.58, 58a; Sami KARAHAN, Gerçek Kişi Un vanlarının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı ilkesi, s.280-284. 101 Ünal TEKiNAL P, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 26, no.58a; Sami KARAHAN, Gerçek Kişi Unvania rının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı ilkesi, s.283. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2541 "Hukuka aykırı davranışın önlenmesine veya hukuka aykırı duruma son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını çok geciktiren kimsenin MK'nun 2 'nci maddesinde anlamını bulan dürüstlüğe aykırı davranıp davranmadığı ayrı bir sorundur ... Aradan çok uzun süre geçtikten son ra, açmış ol duğu dava, hakkın sınırları dışına çıkarak yaratılan mal varlığı değerinin yok olması veya sökülüp bozulmas ı sonucuna yol açtı ğı için hakkaniyete aykırı görülebilirse bu takdirde el atanın gayretiyle elde ettiği bu durumdan istifadeye kalkışmak isteyen hak sahibinin bu hakkı MK'nun 2. maddesine göre himaye görmez". Bu kararla, Hukuk Genel Kurulu, tecavüze sessiz kalan kişinin dava açma hakkına sahip olamayacağ ını, bunu bir süre sonra yitireceğini ve neden yitirmesi gerektiğini de açıklamıştır 102• Görüldüğü üzere, sessiz kalma yolu ile hak kaybı Yargıtay kararlannda yer almıştır. Dolayısı ile marka hakkı sahibi markasının kullanılmasına uzun süre karşı çıkmamışsa, belli bir süre sonra, markasının üçüncü kişiler tara fından kullanılmasına karşı çıkamaz ve tescil ettirilmişse hükümsüzlüğünü talep edemez. Bu konuda AB Yönergesinde olduğu gibi kesin bir süre öngö rülmemiştir. Ancak doktrinde, Türk Hukukunda somut olayın özellikleri dikkate alınarak daha kısa veya daha uzun sürede hakkın yitirildiği sonucuna vanlabileceği kabul edilmiştir 103• 2. Dayandığı Temel ilkeler-Dürüstlük Kur alı, Güven Prensibi ve Hakkın Kötüye Kullanılm ası Vasağı Dürüstlük kuralı104, MK m.2 'de yer almaktadır. MK m.2/1 'e göre, "Her kes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralla rına uymak zorundadır." Bu kuralda, güven prensibi hakimdir 105• Dürüstlük 102 Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 26, no.S8b; Sami KARAHAN, Gerçek Kişi Unvania rının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı ilkesi, s.283. 103 Ünal TEKINALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 26, no.S8b; Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C.ll, 1998, s.161; Ömer TEOMAN, Yaşayan Ticaret Hukuku, C.l, Hukuki Mütalaalar, Kitap S, s 47 vd.; Sami KARAHAN, Haksız Rekabet Davalarında Dava Zamanaşımları ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hak kın Kaybedilmesi ilkesi, s.299 vd.; Sami KARAHAN, Gerçek Kişi Unvaniarının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı ilkesi, s.280-284. 104 Dürüstlük kuralı için ayrıca, "doğruluk ve güven kuralları", "afaki iyiniyet", "objektif hüsnüniyet", "dürüstlük ve iyi niyet" terimleri de kullanılmaktadır. 105 Seyfullah EDIS, Doğruluk ve Güven Kurallarının Hukuki Niteliği, Mahmut Koloğlu'ya 70. Yaş Arma ğanı, 1975, s. 447. 2542 Yasaman/Yusufoğlu kuralı, toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekalı kişilerin, ahlaka, dürüstlü ğe ve karşılıklı güvene uygun olarak sürekli davranışları neticesinde oluşan ve toplum taraf ından benimsenmiş olan ilkeleri içeren bir kuraldır106• Dürüst lük kuralının amacı, kişilerin haklarını kullanırken, borçlarını ifa ederken veya diğer ilişkilerinde dürüst bir kimsenin benzer olaylardaki davranışı gibi davranmasını sağlamaktır 107• Dürüst davranma, kişiye gösterilen güvene uygun olarak davranmadır 108• Hakkın kötüye kullanılması MK m.2/2 hükmünde düzenlenmiştir; "Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz ". Bu hüküm le, hiçbir hakkın kötüye kullanıla mayacağı kuralı getirilmiştir. Eğer kişi hakla rını kullanırken dürüstlük kuralına aykırı davrandıysa, MK m.2/2 hükümde ki yasak devreye girer ve kişinin hakkını kötüye kullanması engellenir. Neti ce olarak haklarını kullanırken dürüstlük kuralına aykırı davranmanın sonu cu, hak kötüye kullanılmamış olsaydı sağlanacak hukuki korumadan yarar landırılmamasıdır. Hakkını kötüye kullanan kişi açısından yaptırım, kötüye kullanıla n hakkın korunmamas ıdır109• Dürüstlük kuralına aykırı davran ış hukuk tarafından korunmamaktad ır. MK m.2 'deki hüküm ile temel bir ilke konulmuş ve bütün dürüstlük kuralına aykırı davranışlar için genel bir yaptı rım düzenlenmiştir: kötüye kullanıla n hakkın korunmam ası. Bir hak uzun süre kullanılmadığı için karşı tarafta bir güven uyandırıl mışsa, karşı tarafta uyandırılan güven sebebiyle bu hakkın kullanımına im kan tanımamak gerekir110• Dava açma hakkına sahip bir kişi, uzun süre sessiz kalarak artık dava açmayacağı konusunda karşı tarafa bir güven verdiyse, bu davranışıyla çelişecek bir şekilde hareket etmesi ve dava açması hukuk tara fından korunma maktadır. Önceki davranışı ile çelişkili bir şekilde davranan kişinin hakkının korunmaması gerekmektedir 111• 106 Yalçın KAVAK, Medeni Hukukta Dürüstlük Kuralı ve lyiniyetin Korunması, 2019, s. 27; AKINTÜRK/AKiPEK/ATEŞ, Kişiler Hukuku, C.1, 2016, s. 179; Hasan ERMAN, Medeni Hukuk Dersle ri, Başlangıç Hükümleri ve Kişiler Hukuku, 2016, s.103; ANTALYA/TO PUZ, Medeni Hukuk Gir iş Temel Kavramlar-Başlangıç Hükümleri, 2017, s.355. 107 Seyfullah EDiS, Doğruluk ve Güven Kural larının Hukuki Niteliği, Mahmut Koloğlu'ya 70. Yaş Arma ğanı, 1975, s.448. 108 Yalçın KAVAK, Medeni Hukukta Dürüstlük Kuralı ve iyiniyetin Korunması, 2019, s.28; Hamdi YA SAMAN, Markaların Hükümsüzlüğü Davalarında Dava Açma Süresi, s. 392, 393. 109 Yalçın KAVAK, Medeni Hukukta Dürüstlük Kuralı ve iyiniyetin Korunması, 2019, s.101. 110 Önceki davranış ile çelişkili davranma yasağı (Venire contra factum proprium) konusunda geniş bilgi için bkz. Şener AKYOL, Dürüstlük Kur alı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı, 2006, s.52 vd. 111 Yalçın KAVAK, Medeni Hukukta Dürüstlük Kuralı ve iyiniyetin Korunması, 2019, s.81. Madde 25-Hükümsüzlük Hfilleri ve Hüküms üzlük Talebi 2543 Sessiz kalma nedeniyle dava açma hakkı pozitif hukuka ilk defa SMK m.25/6 hükmüyle girmiştir. Ancak SMK'nın yürürlüğe giriş tarihi olan 10.01.2017 tarihinden önce de uzun süre sessiz kalan kişinin dava açma hakkını kaybettiği Yargıtay kararlarıyla kabul edilmekteydi. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluşması için, hak sahibinin hakkı kullanma yetki sinden haberdar olması gerekir. Bir kere karşı tarafta güven uyandıran bir kişi, artık bu davranışıyla çelişir şekilde davranıp dava açarsa, bu davranışı dürüstlük kuralına aykırı bir davranış olarak kabul edi lir ve bu hakkı ko runmaz112. Dava açma hakkını uygun zaman içinde kullanmayan kişi, bu hakkını kullanmayacağını karşı tarafa açık veya örtülü olarak açıklamış olabilir113• Yargıtay 'ın kararlarında belirtildiği gibi, sessiz kalma yoluyla hak kay bına yol açacak davranış, kişinin önceki davranışlarıyla çelişkili davranış yasağı teşkil etmesinden kaynaklana bilir. Bir diğer ifade ile, eğer karşı taraf ta dava açılmayacağına ilişkin bir güven uyandırılmadıysa (açıkça veya örtü lü bir şekilde), artık sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedilmesi MK m.2'ye
|
dava açma hakkını kaybettiği Yargıtay kararlarıyla kabul edilmekteydi. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluşması için, hak sahibinin hakkı kullanma yetki sinden haberdar olması gerekir. Bir kere karşı tarafta güven uyandıran bir kişi, artık bu davranışıyla çelişir şekilde davranıp dava açarsa, bu davranışı dürüstlük kuralına aykırı bir davranış olarak kabul edi lir ve bu hakkı ko runmaz112. Dava açma hakkını uygun zaman içinde kullanmayan kişi, bu hakkını kullanmayacağını karşı tarafa açık veya örtülü olarak açıklamış olabilir113• Yargıtay 'ın kararlarında belirtildiği gibi, sessiz kalma yoluyla hak kay bına yol açacak davranış, kişinin önceki davranışlarıyla çelişkili davranış yasağı teşkil etmesinden kaynaklana bilir. Bir diğer ifade ile, eğer karşı taraf ta dava açılmayacağına ilişkin bir güven uyandırılmadıysa (açıkça veya örtü lü bir şekilde), artık sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedilmesi MK m.2'ye aykırıdır 114• Zira MK m.2, çelişkili davranış yasağı dolayısıyla hak kın kaybını düzenlemektedir. Yargıtay ll. Hukuk Dairesi'nin 2016/7512 E. 2018/2166 K. sayılı ve 21.03.2018 tarihli kararına göre; "Hak sahibinin hakkının ihlali karşısında, bu ihlal yönünden uzun süre harekete geçmeyerek ve sessiz kalarak veya bu ihlale icazet anlamında, o kişiyle bu ihlali bilerek ticari ilişkiye girmek suretiyle mütecaviz üze rinde, kendisine karşı bu hak sebebiyle dava açılmayacağı kanaat ve güven oluşturul duktan sonra_ön ceki hakkına dayanarak mütecavize karşı dava açması çelişkili davranış teşkil edecektir. Çelişkili davranış MK m.2 uyarınca dürüstlük kuralına aykırı, kötü niyetli ve yasak bir davranış olup hukuk tarafından himaye görmesi mümkün değildir (venire contra factum proprium) ". 115 112 Şener AKYOL, Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı, 2006, s.57, ANTALYA/ TOPUZ, Medeni Hukuk Gir iş-Temel Kavramlar-Başlangıç Hükümleri, 2017, s. 405 vd.; Yalçın KAVAK, Mede ni Hukukta Dürüstlük Kuralı ve iyiniyetin Korunması, 2019, s. 83. 113 Şener AKYOL, Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı, 2006, s.63, Yalçın KAVAK, Medeni Hukukta Dürüstlük Kuralı ve iyiniyeti n Korunması, 2019, s.86. 114 Mücella YURTO�LU CAN, Marka Hukukunda Sessiz Kalma Suretiyle Hak Kaybı, s. 31-43. us Bkz. "Zassauer" kararı, karar no.25/2. 2544 Yasaman/Yusufoğlu Yargıtay ll. Hukuk Dairesi'nin 2016/5038 E. 2018/921 K. sayılı ve 08.02.2018 tarihli karanna göre; "Davacının, söz konusu eylemleri bilmesine ve eserin yeni basıtardan haberdar olmasına rağmen, işbu davanın açılış tarihi olan 2012 yılına kadar sessiz kaldığı, davalı/ara bir ihtar göndermediği gibi herhangi bir hak talebinde de bulunmadığı, bu kadar uzun süre sessiz kaldıktan ve karşı tarafta artık dava açmayacağına dair güven oluşturduktan sonra işbu davayı açarak eser sahipliğine dayalı telif haklarını talep etmesi nin Türk Medeni Kanunu 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğu gözetildiğinde davacının sessiz kalma suretiyle hak kaybı na uğradığının kabulüyle davanın reddi yönünde hüküm kurulması ge rekirken, yazılı gerekçelerle davanın kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirm iştir. " Yargıtay ll. Hukuk Dairesi'nin 2016/3260 E. 2017/5990 K. sayılı ve 01.11.2017 tarihli karanna göre; "Mahkemece, Dairemizin bozma i/amma uyularak yapılan yargılamaya göre, sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluşmad ığı, önceki davranışı ile çelişki oluşturup karşı tarafta yarattığı güven sebebiyle çelişkili davranma yasağı uyarınca MK'nin 2. maddesinde düzenlenen dürüst lük kuralına aykırılığında oluşmad ığı ... ". Görüldüğü üzere Yargıtay kararlarına göre, dürüstlük kuralının bir gö rünüş biçimi olan güven nazariyesi ve önceki davranışlarla çelişkili davranış yasağına aykırı olarak uzun süre dava açmayan kişi, hakkını kötüye kullan mış olup, sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğrar. Bunun sonuc unda dava açma hakkını kaybettiği kabul edilir. 3. Hukuki Nitelik Hükümsüzlük davası ile ilgili inceleme yapılırken belirtmiş olduğumuz gibi, zamanaşıını süresi genel olarak alacaklar için öngörülmüş bir süredir. Hak düşürücü süre ise, alacaklar dışındaki diğer haklar ve bilhassa yenilik doğuran haklar için söz konusudur 116• Eğer Kanunda öngörülen bir sürede kullanılmaması gereken bir hak kullanılmadığında hakkın özü sona ererse, hak düşürücü süresi söz konusudur. Zamanaş ıını süresinde sadece hakkın dava edilebilirliği ortadan kalkarken, hak düşürücü sürenin sonunda, hakkın 116 Mehmet ERDEM, Özel Hukukta Zamanaşı mı, 2010, s. 25. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2545 özü ortadan kalkar117• Yenilik doğuran haklarda zamanın geçmesinin bu hakkın sona ermesine neden olması, söz konusu süre içerisinde hak sahibi nin yapması gerekeni yapmamı ş olmasından kaynaklanır. Hakkın sona er mesinin nedeni sadece zamanın geçmesi değil, hak sahibinin tayin edilen süre içerisinde yapması gereken aktif eylemi yapmamas ıdır. Yenilik doğuran haklar için söz konusu olan bu süreye hak düşürücü süre denir118• Hak düşü rücü sürenin geçmesi ile hak sona ermiş olacağından, hak düşürücü süre savunması bir itiraz niteliği taşır. Taraflarca yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından re'sen de göz önünde bulundurul mak zorundadır 119• Keza, hak düşürücü süre hakim tarafından re' sen ( ex affıcia) göz önünde bulundurul ur. Hak düşürücü sürenin tamamlanmış olma sı, hakkı sona erdireceği için bir itiraz teşkil eder. Nitekim genel olarak dürüstlük kuralına aykırı davranışlar karşısında hakim ihlali tespit ederse, bu ihlali korumamalıdır. Bu niteliği dolayısıyla dürüstlük kuralının ileri sürütmesi "itiraz" niteliğini taşır. Somut uyuşmaz lıkta hakim dürüstlük kuralının ihlal edildiğini tespit ederse, söz konusu ihlali kendiliğinden korumaz120• Yargıtay HGK tarafından verilen bir karar da, hakimin baktığı somut uyuşmazlıklarda, her iki tarafın da veya onlardan birinin, dürüstlük kuralına uygun davranıp davranma dığını kendiliğinden araştırması gerektiği belirtilmiştir121• İyiniyetli tesciliere karşı sessiz kalma yoluyla hak kaybı için öngörülen istisnai 5 yıllık süre hak düşürücü süre olup, önceki marka sahibinin dava açma hakkını aşağıda belirtilen şartlara rağmen kullanmaması durumunda, artık dava açamaz. Sessiz kalma yoluyla hükümsüzlük davası açma hakkının sona erdiği, davanın muhatabı tarafından itiraz olarak davanın her aşamasın da ileri sürülebileceği gibi, hakim de dava açma hakkının sona erdiğini re'sen dikkate alır. Ancak belirtildiği gibi, kişinin dava açma hakkının düş- 117 Mehmet ERDEM, Özel Hukukta Zamanaşımı, 2010, s. 27; Vedat BUZ, Medeni Hukukta Yenilik Doğuran Haklar, 2005, s.261; TEKINAY/AKMAN/BURCUO� LU/ALTOP, Borçlar Hukuku Genel Hü kümler, 1993, s.1032. 118 O�UZMA N/ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1, 2019, s.464. 119 TEKiNAY/AKMAN/BURCUO� LU/ALTOP, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 1993, s.1032; Mehmet ERDEM, Özel Hukukta Zamanaşımı, 2010, s. 27. 120 AKINTÜRK/AKIPEK /ATEŞ, Kişiler Hukuku, C.1, 2016, s.193; Seyfullah EDiS, Doğruluk ve Güven Kurallarının Hukuki Niteliği, Mahmut Koloğlu'ya 70. Yaş Armağanı, 1975, s.292; Hasan ERMAN, Medeni Hukuk Dersleri, Başlangıç Hükümleri ve Kişiler Hukuku, 2016, s.107; Yalçın KAVAK, Mede ni Hukukta Dürüstlük Kuralı ve iyiniyeti n Korunması, 2019, s.42-43. 121 Yarg. HGK. 2010/333 E. 2010/406 K. 22.09.2010 tarihli. 2546 Yasaman/Yusufoğlu mesi istisnai bir durum olduğu için, gerçekten de hakkın sona erip ermediği , her somut olayın özellikleri çerçevesinde incelenmelidir. Marka hukukunda gerçekleşen sessiz
|
Vedat BUZ, Medeni Hukukta Yenilik Doğuran Haklar, 2005, s.261; TEKINAY/AKMAN/BURCUO� LU/ALTOP, Borçlar Hukuku Genel Hü kümler, 1993, s.1032. 118 O�UZMA N/ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1, 2019, s.464. 119 TEKiNAY/AKMAN/BURCUO� LU/ALTOP, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 1993, s.1032; Mehmet ERDEM, Özel Hukukta Zamanaşımı, 2010, s. 27. 120 AKINTÜRK/AKIPEK /ATEŞ, Kişiler Hukuku, C.1, 2016, s.193; Seyfullah EDiS, Doğruluk ve Güven Kurallarının Hukuki Niteliği, Mahmut Koloğlu'ya 70. Yaş Armağanı, 1975, s.292; Hasan ERMAN, Medeni Hukuk Dersleri, Başlangıç Hükümleri ve Kişiler Hukuku, 2016, s.107; Yalçın KAVAK, Mede ni Hukukta Dürüstlük Kuralı ve iyiniyeti n Korunması, 2019, s.42-43. 121 Yarg. HGK. 2010/333 E. 2010/406 K. 22.09.2010 tarihli. 2546 Yasaman/Yusufoğlu mesi istisnai bir durum olduğu için, gerçekten de hakkın sona erip ermediği , her somut olayın özellikleri çerçevesinde incelenmelidir. Marka hukukunda gerçekleşen sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin olarak farklı görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre sessiz kalma yoluyla hak kaybı bir itiraz değil, bir defi olarak kabul edilmelidir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybında hak ortadan kalkmadığı için, MK m.2 'ye dayanılarak hakkın varlığına rağmen artık talep edilerneyeceği belirtilmiştir122• Aynı yöndeki bir başka yazarın görüşüne göre, sessiz kalındığı konusu hakim tarafından re'sen gözetilmeyecek olup, karşı tarafça ileri sürülmelidir123• Doktrindeki bir görüş, sessiz kalma yoluyla hak kaybının defi olduğunu kabul etmektedir 124• Bizim de katıldığımız diğer görüşe göre, marka hukuku açısından sessiz kalma yoluyla hak kaybı bir itirazdır125• Nitekim Yargıtay kararlarına baktı ğımızda, sessiz kalma yoluyla hak kaybının bir itiraz olarak kabul edildiği görülmektedir. Yargıtay ll. Hukuk Dairesi'nin 2010112137 E. 2012/16604 K. sayılı ve 18.10.2012 tarihli kararına göre126; "Ayrıca kötüniyet halinde 5 yıllık hak düşürücü süre uygulanmaz ise de hükümsüzlük davasının açıldığı tarih itibariyle söz konusu 5 yıllık süre nin geçmesinden sonra uzunca bir süre sessiz kalındığı nın anlaşılması ve koşulların varlığı halinde MK 2. maddesi uyarınca hükümsüzlük da vasını açma dava hakkının yitirilip yitirilmedi ğinin mahkemece re 'sen dikkate alınması mümkün olabilecektir. " Netice itibarıyla, sessiz kalma yoluyla hak kaybı kurumu bir hak düşü rücü süre olup, itiraz niteliğindedir. Ancak elbette ki sessiz kalmanın şartla- 122 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.891. 123 Zeynep BAHADIR, Markanın Hükümsüzlüğü ve iptali, s.160, 161. 124 Ünal TEKiNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2012, § 26, no.58b, Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.891. 125 Cahit SULUK/Rauf KARASU/Temel NAL, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2020, s.18; llhami GÜNEŞ, Uygu lamalı Marka Hukuku, 2018, s. 229; Savaş BOZBEL, Fikri Mülkiyet Hukuku, 2015, s.9; Dilek CENGiZ, Türk Hukukunda iktibas veya iltibas Suretiyle Marka Hakkına Tecavüz: ilgili Mevzuat Danıştay ve Yargıtay Kararları, s.181; Fethi MERDiVAN, Tescilli Marka Hakkına Dayalı Tecavüz Davasında Kul lanmama Defi, s. 516; Mücella YURTOGLU CAN, Marka Hukukunda Sessiz Kalma Suretiyle Hak Kaybı, s.83; Egemen IŞIK, Marka Hukukunda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı, s.198, 201 vd. 126 Bkz. "Eiit" kararı, karar no.ZS/3. Aynı yönde bkz."inteltek" kararı, karar no.ZS/4. Madde 25-Hükümsüzlük Hiilleri ve Hüküms üzlük Talebi 2547 rının oluşup olmadığının ispatlanması gerekir. Hakimin bunu re'sen göre mernesi halinde, iddia eden tarafın iddiasını ispatlaması gerekir. 4. iyi Niyetli Sonraki Marka Tescilleri Bakımından Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybının Şartları Sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olabilmesi için, bazı şart ların gerçekleşmesi gerekir127• SMK m.25/6 ve AB Markası Tüzüğü m. 61 'e göre, önceki marka hakkı sahibi, sonraki tescilli markanın kullanımına karşı art arda geçen 5 yıl boyunca sessiz kalmışsa ve bu süre boyunca markanın kullanıldığını biliyorsa, sonraki markanın hükümsüzlüğünü artık talep ede mez. Meğerki sonraki tarihli marka kötüniyetli şekilde tescil edilmiş olsun. Düzenlernelerin amacı, sonraki markanın kullanımı bilmesine rağmen 5 yıl boyunca susan önceki marka sahibinin hükümsüzlük davası hakkının sona erdiğinin açıkça hüküm altına alınmasıdır. Zira uzun süre sonraki kul lanıma sessiz kalan önceki tarihli marka ile sonraki tarihli markanın aynı anda var olması söz konusu olacaktır. Artık her iki markanın birlikte varlık larını sürdürmeleri gerekecektir 128• ABAD'ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği gibi, markanın hüküm süzlüğünü talep eden kişinin sessiz kaldığının kabul edilebilmesi için 4 şar tın bulunması gerekir129• (1) Hükümsüzlük Davası Önceki Marka Sahibi Tarafından, Sonraki Tescilli Marka Sahibine Karşı Açılmış Olmalıdır (2) Sonraki Marka İyi Niyetli Bir Şekilde Tescil Edilmiş Olmalıdır 127 Bu konuda bkz. Sami KARAHAN, Gerçek Kişi Unvaniarının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı ilkesi, s.280-284; Sylviane DURRANDE, Droit des Marques, s.129-130; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.972 vd.; Egemen IŞIK, Marka Hukukunda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı, s.66 vd.; Mücella YURTO�LU CAN, Marka Hukukunda Sessiz Kalma Suretiyle Hak Kaybı, s.70 vd; Arzu O� UZ/ Hasan Kadir YILMAZTEKIN/Eıei ÜNER, Fikri Mülkiyet Hukukunda Uzman Arabulu culuk, s. 215. 128 CJEU T-133/09, ı Marchi ltaliani and Basile v. OHMI-Osra, 28.06.2012, par.32; Buket GÜN: Marka Hukukunda Birlikte Var Olma, istanbul 2019, On iki Levha, s. 190-207; Roberto PENNISI : Defences to the lnvalidation and Infringement of Trade Marks: From Preclusion Due to Acquiescence to Preclusion Due to Coexistence, IlC (2021} 52:169-188, s. 174 vd. 129 CJEU T-134/09, Basile and 1 March i ltaliani v. OH Ml -Osra, 28.06.2012, par.30; T-417 /12, SFC Jardibric v. OHMI -Aqua Center Europa, 23.10.2013, par.19; C-482/09, Budejovicky Budvar, 22.09.2011, par.S4, 56-58; T-77/15, Tronios Group International v. EUIPO -Sky, 20.04.2016, par.30 vd. 2548 Yasaman/Yusufoğlu (3) Marka En Az Aralıksız Olarak Beş Yıl Kullanılmış Olmalıdır (4) Önceki Marka Sahibi, Markanın Tescilinden Sonraki Kullanımından Haberdar Olmalı ve En Az Beş Yıl Boyunca Kullanıma Karşı Sessiz Kalmış Olmalıdır 130• Sonraki marka sahibi, yukarıda sayılanları ispat edebilirse, dava açma hakkının düştüğü itirazını ileri sürebilir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, sadece yukarıdaki hallerin ispat edilebildiği malihizmetler açısından gerçek leştirilecektir. Aşağıda bu dört şart ayrı ayrı ve ayrıntılı olarak incelenecek tir. a. Hükümsüzlük Davası Önceki Marka Sahibi Tarafından, Sonraki Tescilli Marka Sahibine Karşı Açılmış Olmalıdır . Hükümsüzlük davasını açma hakkına sahip olan kişi kural olarak önceki markanın sahibidir. Markanın mutlaka tescilli olması gerekmez; zira SMK m. 6/3 ve SMK m. 2511 hükmü gereğince, markasını ticarette kullanan ve ayırt edicilik kazandıran kişi de sonradan tescil edilen markaya karşı hü kümsüzlük davası açabilir. Bu durumda, hükümsüzlük davasında davayı açan kişinin markası, tescilli veya tescilsiz olarak kullanılan markadır. Ses siz kalma yoluyla hak kaybı itirazında bulunacak kişi, sonraki tescilli mar kanın sahibidir. Tescilsiz markanın kullanımına karşı açılacak tecavüz dava sı aşağıda ayrıca incelenmiştir. i. Hükümsüzlük Davasmt Açan Kişi, Önceki Markasma Dayanarak Dava Açmtş 0/maltdtr. (1) Önceki Marka Hakkına Dayanma Şartı-Kamu Vararı ile Açılan Davalarda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı itirazı ileri
|
tir. a. Hükümsüzlük Davası Önceki Marka Sahibi Tarafından, Sonraki Tescilli Marka Sahibine Karşı Açılmış Olmalıdır . Hükümsüzlük davasını açma hakkına sahip olan kişi kural olarak önceki markanın sahibidir. Markanın mutlaka tescilli olması gerekmez; zira SMK m. 6/3 ve SMK m. 2511 hükmü gereğince, markasını ticarette kullanan ve ayırt edicilik kazandıran kişi de sonradan tescil edilen markaya karşı hü kümsüzlük davası açabilir. Bu durumda, hükümsüzlük davasında davayı açan kişinin markası, tescilli veya tescilsiz olarak kullanılan markadır. Ses siz kalma yoluyla hak kaybı itirazında bulunacak kişi, sonraki tescilli mar kanın sahibidir. Tescilsiz markanın kullanımına karşı açılacak tecavüz dava sı aşağıda ayrıca incelenmiştir. i. Hükümsüzlük Davasmt Açan Kişi, Önceki Markasma Dayanarak Dava Açmtş 0/maltdtr. (1) Önceki Marka Hakkına Dayanma Şartı-Kamu Vararı ile Açılan Davalarda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı itirazı ileri Sürülemez. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının düzenlenme şekline baktığımızda, mutlak ve nispi ret sebepleri arasında bir ayrıma gidilmediği görülmektedir. Ancak doktrinde de haklı olarak ileri sürüldüğü gibi, kamu yararına dayalı olarak açılan hükümsüzlük davalarında sessiz kalma yoluyla hak kaybı ku rumunun ileri sürülmesi, davanın niteliğine uygun değildir131• Bilindiği üze- 130 CJEU T-150/17, Asolo v. EUIPO -Red Bull, 04.10.2018, par.34-35; T-77/15, Tronios Group International v. EUIPO -Sky, 20.04.2016, par. 33; C-482/09, Budejovicky Budvar davasındaki Advocate General Trstenjak'ın görüşü, 03.02.2011 , par.82. 131 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.888-889; Zeynep BAHADIR, Markanın Hükümsüzlüğü ve iptali, s.161; Egemen IŞIK, Marka Hukukunda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı, s.49. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2549 re, mutlak ret sebepleri SMK m.5'te düzenlenmiştir. SMK m.5'in gerekçesi ne göre, bu maddede daha çok kamu yararı ile ilgili görülen ve TÜRKPATENT tarafından re' sen incelenen ret nedenleri yer almaktadır. Kural olarak marka olarak kullanılabilecek işaretierin seçiminde serbesti varken, kamu yararı söz konusu olduğu zaman bazı kısıtlamalar uygulanır. Kamu yararına ilişkin ret ve hükümsüzlük sebeplerine dayanmak için kişinin kendisine ait bir markaya dayanması zorunlu değildir. Her ne kadar hukuki bir menfaatin varlığı aransa da, itiraz eden-dava açanın marka sahibi olmasına gerek yoktur. Nitekim bu sebepler TÜRKPATENT tarafından re' sen göz önünde bulundurulur. Oysa SMK m.25/6 hükmüne baktığımızda, davayı açan kişinin "marka sahibi" olması gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda sadece kendi markasına dayanan kişinin açtığı dava söz konusu olduğu zaman davalı sessiz kalma yoluyla hak kaybı iddiasında bulunabilir. Kendi markasına dayanarak hü kümsüzlük davası açan kişi, SMK m.6'daki nispi ret sebeplerine dayanarak dava açmış olabileceği gibi, SMK m. 5/1-ç hükmüne göre markasının aynı sının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin başkası adına tescil edildiği ne ilişkin olarak da dava açmış olabilir. Kendi markasına dayanarak dava açan kişinin davasına karşı davalı taraf sessiz kalma yoluyla hak kaybı ileri sürebil ir. Eğer dava kamu yararı sebebiyle SMK m.5'e göre açılmışsa, artık son raki marka sahibi sessiz kalındığını ileri süremez. Zira susma fiilini işleyen kişi, kendi markası dolayısıyla dava açmış olmalıdır. Nitekim SMK m.5/2, "Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuru ya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) benllerine göre reddedile mez." hükmünü getirerek, hangi hallerde kamu yararına rağmen markanın tescil edilebileceğini belirlemiştir. Keza SMK m.25/4, "Bir marka, 5 'inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakı mından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmzşsa hüküm süz kzlınama z." hükmünü getirerek, kamu yararı olmasına rağmen hangi hallerde tescilli markanın hükürnsüzlüğünün artık istenemeyec eğini belirle mektedir. Kendi önceki hakkına dayanmayan ve sadece kamu yararına iliş kin olarak SMK m.511 'de yer alan sebeplere dayanarak dava açan kişinin hükürnsüzlük talebine karşı, davalı taraf sessiz kalındığını ileri süremez. Belirttiğimiz gibi, SMK m.5/1-ç hükmü kamu yararı temelli ola rak kabul 2550 Yasaman/Yusufoğlu edilse de, kişi kendi önceki marka hakkına dayandığı için SMK m.25/6 hükmüne göre sessiz kaldığı iddiası ile karşı karşıya kalabilir. SMK m.5/1-b, c, ve d'deki hallerde yer alan kamu yararına ilişkin sebepleri ileri sürerek dava açan kişinin davasına karşı dav alı, sadece SMK m.2 5/4 'te belirtildiği şekilde, markasının ayırt edicilik kazandığını ileri sürebilir. Dolayısı ile sessiz kalma yoluyla hak kaybı iddiası, sadece önceki hak sahibi olduğunu iddia ederek hükümsüzlük davası açan kişiye karşı ileri sürülebilir. (2} Önceki Markanın Tescilli Olması Zorunlu Değildir. Kişi Tescilsiz Markasına Dayanarak da Hükümsüzlük Davası Açabilir. SMK m.25/6 hükmü, önceki marka hakkı sahibinin dava açabileceğini belirtmekle beraber, bu önceki tarihli markanın tescilli olması gerektiği yö nünde bir şart bulunmamaktad ır. Nitekim AB uygulamasında, hükürnsüzlük davası açan önceki marka sahibinin tescilli markasına dayanması aranma mıştır. Budweiser davasında, tescilli, tanınmış ve tescilsiz markalara dayanı larak açılan hükümsüzlük davalannın söz konusu olabileceği, önceki marka hakkı sahibinin mutlaka tescilli markasına dayanmasının gerekınediği belir tilmiştir132. Netice olarak, hükümsüzlük davasını açacak kişi, tescilli veya tescilsiz markasına dayanarak dava açabilir. Bu davalarda davalı taraf, davacının sessiz kaldığını ve bu şekilde dava açma hakkını kaybettiğini itiraz olarak ileri sürebilir. Bununla beraber davacı mutlaka kendi markasına dayanarak dava açmak zorundadır. Kamu yararı sebeplerine dayanarak açılan davalarda sessiz kalma yoluyla hak kaybı itirazı yer bulmaz. ii. Hükümsüzlük Davas1, Sonraki Tescilli Marka Sahibine Karş1 AÇ1Imal1d1r. Hükümsüzlük davası sonraki tescilli markaya karşı açılmış olmalıdır. Hükümsüzlük davasının zaten tescilli markaya karşı açılması, müessesenin doğal bir sonucudur. Burada belirtilmek istenen konu, ancak Türkiye'deki tescil tarihinden sonraki kullanımların göz önüne alınacağıdır. Ülkesellik ilkesi gereğince, bir markanın yurt dışında tescilli olması önemli değildir. Önemli olan, Türkiye'deki tescil tarihinden sonra gerçekleşen kullanımdır. Nitekim aşağıda da ineeleneceği gibi, gerek 5 yıllık kullanım gerek 5 yıllık 132 CJEU C-482/09, Budejovicky Budvar, 22.09.2011, par.61. Kararın Türkçe tercümesi için bkz. "Budweiser" kararı, karar no.25/10. Madde 25-Hükümsüzlük Hôfleri ve Hüküms üzlük Talebi 2551 susma süresi, ancak tescil tarihinden sonra gerçekleşen kullanımlar için söz konusu olabilmektedir. b. Sonraki Marka iyi Niyetli Bir Şekilde Tescil Edilmiş Olmalıdır . SMK m.25/6 hükmüne göre, hükümsüzlük iddiasıyla karşılaşan kişi nin karşı tarafın uzun süre sessiz kalarak dava açma hakkını kaybettiği itirazını ileri sürebilmesi için, markasını iyiniyetli bir şekilde tescil ettir miş olması gerekmektedir. Sadece iyiniyetli bir şekilde ikinci markayı tescil ettiren kişi karşı tarafın sessiz kalmasından yararlana bilir. Doktrin deki ağırlıklı görüşe göre, sonradan tescil edilen marka kötüniyetli bir şekilde tescil edilmişse, bu durumda hükümsüzlük davası herhangi bir süreye tabi tutulmaz 133• Ancak tarafımız, Yargıtay kararlarında da kabul edildiği gibi, kötüniyetli tescil halinde de sessiz kalma yoluyla hak kay bının ileri
|
tercümesi için bkz. "Budweiser" kararı, karar no.25/10. Madde 25-Hükümsüzlük Hôfleri ve Hüküms üzlük Talebi 2551 susma süresi, ancak tescil tarihinden sonra gerçekleşen kullanımlar için söz konusu olabilmektedir. b. Sonraki Marka iyi Niyetli Bir Şekilde Tescil Edilmiş Olmalıdır . SMK m.25/6 hükmüne göre, hükümsüzlük iddiasıyla karşılaşan kişi nin karşı tarafın uzun süre sessiz kalarak dava açma hakkını kaybettiği itirazını ileri sürebilmesi için, markasını iyiniyetli bir şekilde tescil ettir miş olması gerekmektedir. Sadece iyiniyetli bir şekilde ikinci markayı tescil ettiren kişi karşı tarafın sessiz kalmasından yararlana bilir. Doktrin deki ağırlıklı görüşe göre, sonradan tescil edilen marka kötüniyetli bir şekilde tescil edilmişse, bu durumda hükümsüzlük davası herhangi bir süreye tabi tutulmaz 133• Ancak tarafımız, Yargıtay kararlarında da kabul edildiği gibi, kötüniyetli tescil halinde de sessiz kalma yoluyla hak kay bının ileri sürülebileceğini kabul etmektedir. Bu konu aşağıda ayrı ntılı olarak incelenecektir. Tescilin kötüniyetli olarak yapıldığını iddia eden kişi bunu ispat etmelidir. MK m.3/1 'de " ... Asıl olan iyiniyelin varlığıdır" denilmektedir. Buna "iyiniyet karinesi" denilmek tedir. İyiniyetİn koruyu cu etkisinden yararlanacak kimse iyiniyetli olduğunu kanıtlamak zorunda değildir. Onun iyiniyetli olmadığını ispat etmek, bunu iddia eden tarafa düşmekted ir134• İkinci marka hakkı sahibinin, hak kazanabilmesi için iyiniyetli olması gerekmekted ir. Hak kazanmasını engelleyen durumu, eksikliği, sakatlığı, hukuki uygunsuzluğu bilmemelidir 135• Önemli bir diğer sorun da, iyiniyetİn aranacağı zamanın tayinidir. Yukanda da belirttiğimiz gibi, markanın iyiniyetli bir şekilde tescil edilmesi gereklidir. Tescil sırasında iyiniyetİn varlığı yeterlidir. Markanın tesciline engel olan durumun sonradan öğrenil- 133 Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C.ll, 1998, s.160; Sylviane DURRANDE, La Forclusion Par Tolerance Doit S'analyser Comme une Prescription de L'action en Justice, s.130; Sami KARAHAN, Haksız Re kabet Davalarında Dava Zamanaşımları ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybedilmesi ilkesi, s.304-305; Sami KARAHAN, Gerçek Kişi Unvaniarının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı ilkesi, s.283-284; Emre KÖRO�LU. Genel Hatlarıyla Markadan Doğan Hakları Sınırlandıran Sebeplerden "Zamanaşımı", "Sessiz Kalma Sebebiyle Hak Kaybı" ve "Üçüncü kişilerin Şahsi Bilgile rini Dürüst Bir Şekilde Kullanm aları", s.1899; Egemen IŞIK, Marka Hukukunda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı, s.176 vd; Michal BOHACZEWS KI: Preclusion due to tolerance: conditions for applying the acquiescence rule in trade mark law, Journal of lntellectual Property Law & Practice, 2021, 7 July 2021, s. 1-9, s. 2-3. 134 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. O�UZMAN/B ARLAS, Medeni Hukuk, 2019, s.165 vd.; Bülent KÖPRÜLÜ, Medeni Hukuk, 1984, s.161-163. 135 Bülent KÖPRÜLÜ, Medeni Hukuk, 1984, s.156 vd. 2552 Yasaman/Yusufoğlu mesi, ikinci tescili yapan kişinin kötüniyetli sayılmasını gerektirmez. Tescil sırasında iyiniyetli olan kişi iyiniyetli sayılır136• İyi niyetİn hangi anda aranacağının tespiti önemlidir. SMK m. 25/6 hükmünde, "marka tescilinin kötüniyetli olmaması gerektiği" belirtilmiştir. Dolayısıyla markanın tescili sırasında tescile engel durumun bilinmemesi gerekir. Eğer tescil anında tescile engel durum (hükümsüzlük sebepleri) bilinmiyorsa, sonradan bu durumun varlığının öğrenilmesi kişinin tescil sırasında kötüniyetli olarak kabul edilmesi için yeterli değildir. Nitekim SMK'nın metninde de sonraki kullanırnın da iyiniyetli olması gerektiği yö nünde bir belirleme bulunmamaktadır. SMK hükmüne göre, tescil sırasındaki iyiniyet varsa, beş yılı aşan hü kümsüzlük talebine karşı ileri sür ülebilme imkanı sağlar. Acaba kişinin markasını iyiniyetli bir şekilde tescil ettirmesinden sonra, markasının önceki bir markaya çok benzer olduğunu öğrenilirse, yine de marka tescili iyiniyetli olarak addedilebilecek midir? Bu durumda önceki marka sahibi 5 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra, tescilden sonraki kötüniyete dayanarak, süre sınır laması olmaksızın hükümsüzlük davası açabilecek midir? Başlangıçtaki iyiniyet, sonradan gelen vukuf ile zedelenir mi, burada bu hususun belirlen mesi gerekir. Fikrimizce, markanın tesciline engel olan durumun sonradan öğrenilme si, ikinci tescili yapan kişinin kötüniyetli sayılmasını gerektirmez. Tescil sırasında iyiniyetli olan kişi, SMK m.25/6 hükmü bakımından iyiniyetli sa yılır. Nitekim Roma Hukukundan beri kabul edilen ve Türk Medeni Huku ku'nda hakim olan "sonradan gelen kötüniyet zarar vermez" (mala fides superveniens non nocet) prensibi ile, başlangıçtaki iyiniyetİn sonradan gelen kötüniyet ile zedelenmeyeceği ve kişinin iyiniyetine bağlanan sonuçların doğacağı belirtilmektedir 137• Eğer Kanun iyiniyetİn varlığını belirli bir zaman dilimi süresince aramışsa, iyiniyetİn bu zaman dilimi boyunca bulunması 136 Sonradan ortaya çıkan kötüniyet, hakkı bir defa kazandırmış olan iyiniyeti n olumlu etkisini ortadan kaldırmaz- "Sonradan gelen kötüniyet zarar vermez" (mala fides superveniens non nocet). Bu ko nuda bkz. OGUZMA N/BARLAS, Medeni Hukuk, 2019, s.164; Bülent KÖPRÜLÜ, Medeni Hukuk, 1984, s.163-164. 137 OGUZMA N/BARLAS, Medeni Hukuk, 2019, s.261; Seyfullah EDiS, Türk Medeni Hukukunda iyiniyet (Sübjektif Hüsnüni yet), Oğuzoğlu'na Armağan, 1972, s.154. Nitekim Yarg. HGK. tarafından verilen 2002/5-338 E. 2002/386 K. sayılı ve 08.05.2002 tarihli kararla, sonradan gelen kötüniyetin zarar vermediği ilkesine dayanılarak, iyiniyetin bulunması gereken sürede iyiniyetli olan kişinin, iyin iyete bağlanan sonuçtan faydalanacağına hükmedilmiştir. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsüzlük Talebi 2553 gerekir. Ancak bu süre bittikten sonra iyiniyetİn kötüniyete dönüşmüş olma sı, kişinin iyiniyeti nedeniyle hak kazanımını etkilemez 138• İyiniyetİn sonra dan kötüniyete dönüşemeyeceği yönünde genel bir kabul bulunmaktadır. Netice itibarıyla, iyiniyetli bir şekilde ve marka ile ilgili tescil engeline vakıf olmadan markasını tescil ettiren bir kişi, sonradan kötüniyetli olarak kabul edilemez ve markanın iyiniyetli bir şekilde tescil edilmiş olmasına bağlanan hukuki sonuçlardan faydalanmaya devam eder139• SMK m.25/6 hükmüne göre, sonraki markayı tescil ettiren kişinin tescil anında kötüniyetli olmaması yeterli görülmüş olup, tescilden sonra marka tescil engeline vakıf olmak iyiniyetli tescile zarar vermeyecektir. c. Marka En Az Aralıksız Olarak Beş Yıl Kullanılmış Olmalıdır. Sessiz kalındığının kabul edilebilmesi için, sonraki tescilli markanın ara sıra kullanılması yeterli değildir. Bu markanın aralıksız bir şekilde en az 5 yıl boyunca kullanılmış olması ve davayı açan kişinin de aralıksız bir şekilde bu 5 yıllık kullanıma sessiz kalmış olması gerekir. SMK m.25/6, sessiz kal manın birbirini izleyen 5 yıl olması gerektiğini belirtmekte beraber, kulla nırnın 5 yıl kesintisiz olması gerektiğini açıkça söylememektedir. Ancak beş yıllık susmanın "birbirini izleyen beş yıl" olması için, doğal olarak kullanı rnın da kesintisiz beş yıl olması gerekir. Maddede söz konusu olan kullanım, markanın tescil edildiği amaç dahilinde, işlevine uygun, yani ticari hayatın içinde, markanın fonksiyonlarının yerine getirilmesi için kullanımıdır 140• d. Önceki Marka Sahibi, Markanın Tescilinden Sonraki Kullanımından Haberdar Olmalı ve En Az Beş Yıl Boyunca Kullanıma Karşı Sessiz Kalmış Olmalıdır . Önceki marka sahibi, tescilli markanın tescilden sonraki tarihten sonraki kullanımına en az 5 yıl boyunca sessiz kalmışsa dava açma hakkı düşecektir. i. Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kayb1 Aç1smdan BaşlanglÇ Tarihi Sonraki Markanm Tescilinden Sonra Gerçekleşen Kullammm Öğrenilm esi Tarihidir. Sessiz kalma sonucunda, sonraki markanın kullanımına 5 yıl boyunca sessiz kalınmasının dava açma hakkının
|
beraber, kulla nırnın 5 yıl kesintisiz olması gerektiğini açıkça söylememektedir. Ancak beş yıllık susmanın "birbirini izleyen beş yıl" olması için, doğal olarak kullanı rnın da kesintisiz beş yıl olması gerekir. Maddede söz konusu olan kullanım, markanın tescil edildiği amaç dahilinde, işlevine uygun, yani ticari hayatın içinde, markanın fonksiyonlarının yerine getirilmesi için kullanımıdır 140• d. Önceki Marka Sahibi, Markanın Tescilinden Sonraki Kullanımından Haberdar Olmalı ve En Az Beş Yıl Boyunca Kullanıma Karşı Sessiz Kalmış Olmalıdır . Önceki marka sahibi, tescilli markanın tescilden sonraki tarihten sonraki kullanımına en az 5 yıl boyunca sessiz kalmışsa dava açma hakkı düşecektir. i. Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kayb1 Aç1smdan BaşlanglÇ Tarihi Sonraki Markanm Tescilinden Sonra Gerçekleşen Kullammm Öğrenilm esi Tarihidir. Sessiz kalma sonucunda, sonraki markanın kullanımına 5 yıl boyunca sessiz kalınmasının dava açma hakkının kısıtlanması ile sonuçlana bilmesi 138 Yalçın KAVAK, Medeni Hukukta Dürüstlük Kuralı ve iyiniyeti n Korunması, 2019, s.293. 139 Fatih BILGiLI, Marka Hukukunda Hakkın Kötüye Kullanılması, s.249. 14° Kullanım konusunda bkz. Şerh m.9'a ilişkin açıklamalar. 2554 Yasaman/Yusufoğlu için, önceki marka sahibinin, sonraki markanın kullanımına bilinçli olarak itiraz etmemesi gerekir. Bu düzenleme ile bir yandan marka sahibinin mar kasının temel işlevini yerine getirmesi için korunmasındaki menfaati, diğer taraftan ekonominin diğer aktörlerinin mal ve hizmetlerini belirlemek için marka seçme özgürlüğü yönündeki menfaatleri dengelenmeye çalışılmıştır. Bu amacın gerçekleştirilmesi için, önceki tarihli marka sahibinin, markasını korumak için üçüncü kişilerin kullanımlarına karşı gerekli adımları atması gerekir. Gerçekten de, ancak sonraki markanın kullanıldığının öğrenilmesin den sonra dava açmak ve diğer yollara başvurmak mümkün olmaktadır. An cak kullanırnın öğrenilmesinden sonra, kullanıma itiraz etmesi veya dava açması yoluyla sessiz kalmaması gerekir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı için öngörülen süre bu tarihten itibaren işlemeye başlar 141• Sessiz kalma süresinin hesaplanabi lmesi için öngörülen başlangıç nok tası, hükümsüzlüğü talep eden kişinin kullanımı fiilen öğrendiği tarihtir. Aşağıda belirtilen bütün sürelerin tarihleri göz önünde bulundurul arak sessiz kalma süresinin başlangıcı tespit edilir: 1. Sonraki markanın tescil tarihinden sonraki bir an olmalıdır. Markanın tescilsiz olduğu sürelerdeki sessiz kalma, SMK m.25/6 açısından önemli değildir. Sessiz kalmaya ilişkin sürenin işlemeye başlayacağı en erken an, markanın tescil edildiği andır. Eğer marka tescil edildiği anda kulla nılıyorsa, tescil anı göz önünde bulundurulur. 2. Tescil tek başına yeterli değildir. Markanın kullanılıyor olması gerekir. Tescil edilmiş, ancak hiç kullanılmamış bir marka için süreler işlemeye başlamaz. Davacının sessiz kaldığının kabul edilebilmesi için, sonraki marka sahibinin dava konusu markayı fiilen kullanması gerekir. 3. Sonraki marka sahibinin kullanımını öğrenme tarihi, sürelerin başlangıcı olarak kabul edilecektir. Yukarıdaki tarihler göz önünde bulundurulduğun da, sonraki marka sahibinin tescilden sonraki kullamrnının ilk öğrenildiği tarih, sessiz kalma yoluyla hak kaybının hesaplanmasında başlangıç olarak kabul edilir. Bu tarihten itibaren beş yıllık sürenin geçmesi gerekir. ii. Önceki Marka Sahibini n, Kullammt Bilmesine Rağmen, En Az Beş Ytl Boyunca Sessiz Kalmarak Bir Önlem Almamtş O/most Gerekir. Önceki marka sahibinin dava açma hakkının düşmesi için, bu kullanımı bilmesinin yanında, ayrıca bu kullanıma katlanm ış olması gerekir. Kullanımı 141 CJEU T-77 /15, Tronios Group International v EUIPO-S ky, 20.04.2016, par.31. Madde 25-Hükümsüzlük H tilleri ve Hükümsüzlük Talebi 2555 bilebilecek durumda olmayan bir kişinin dava açma hakkını kaybetm esinden bahsedilemez. (1) Markanın Kullanıldığ ının Bilinmesi ve ispat Sorunu Sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olabilmesi için, sadece belli bir sürenin geçmesi yeterli değildir; önceki markanın sahibi, sonraki markanın tescil edildiğini ve kullanıldığını bilmelidir 142• Sessiz kalma yoluy la hak kaybının söz konusu olabilmesi için, hükümsüzlük veya kullanırnın yasaklanmasım talep eden kişi, kendi marka hakkını ihlal eden markanın varlığından haberdar olmalı ve buna rağmen kullanılmasına karşı çıkmamış olmalıdır. Eğer hükümsüzlük talep eden kişi, böyle bir markanın varlığından veya kullanımın dan haberdar değilse ve fiili olarak haberdar olması da mümkün olmamışsa, bu durumda artık sessiz kalmasından veya bu kullanı ma katlanmasından bahsedilemez ve "sessiz kalma yoluyla hak kaybı" dola yısıyla hakkının sona erdiğinden bahsedilemez. Eğer ilk marka hakkı sahibinin kullanmayı öğrendiği tarih tam olarak tespit edilemezse, öğrendiği tarih olarak kabul edilecek tarihin tespiti dürüst lük ve iyiniyet kuralı çerçevesinde belirlenmelidir. Dava açan kişinin mar kanın varl ığından haberdar olması için, öncelikle markaların kullanılmış olması gerekmektedir 143• Zira markanın kullanılması, markalı malların ka muya sunulmuş olması anlamına gelmektedir. Aynı şekilde, markanın tanı tilması amacıyla yapılan reklamların, dava açan tacirin dikkatinden kaçma ması gerekmektedir. Davacının davalı ile aynı sektörde faaliyet gösterme si, onun tedbirli bir tacir gibi davranmasını da gerektirmektedir. Kullanmanın bilinmesi için, bu bilginin fiilen gerçekleşmiş olması gerekir. Sadece tedbirli tacir yükümlülüğüne dayanılarak, reklamı yapılmayan veya sadece Türki ye'nin küçük bir bölgesinde sınırlı bir kullanım olması durumunda davacının "bilmesi" olarak kabul edilemez. Keza markanın tescilli olması, kullanırnın da bilinmesi olarak kabul edilmemektedir. Kullanırnın bilinmesi, ispatı zor bir durumdur. Aşağıda da belirteceği miz gibi, ABAD "bilmenin" mevcut olması için, neredeyse, bilmenin ispat edilmesi gerektiğini kabul etmektedir. ABAD hiçbir şekilde tedbirli bir tacir olmayı bilmenin delili olarak kabul etmemektedir. 142 Sami KARAHAN, Haksız Rekabet Davalarında Dava Zamanaşımları ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybedilmesi ilkesi, s.302; Sami KARAHAN, Gerçek Kişi Unvaniarının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı ilkesi, s.281. 143 Sylviane DURRANDE, Droit des Marques, s.130 ve burada tartışılan Fransız mahkemesi kararları. 2556 Yasaman/Yusufoğlu AB Genel Mahkemesi 'nin 20 Nisan 2016 tarihli SkyTec davasına (T- 77115) konu olayda, 2 Mayıs 2001 tarihinde "SkyTec" markası tescil edilmiş; ancak 23 Mart 2007 tarihinde British Sky Broadcastng Group plc (BSkyB) şirketi "SkyTec" markasının kullanılmamasından dolayı iptalini talep etmiştir. Markanın ciddi bir şekilde kullanıldığı ispat edil diği için, markanın iptali talebi reddedilmiştir. BSkyB şirketi 21 Mart 2012 tarihinde, bu sefer markalar arasındaki karıştınlm a ihtimaline da yanarak "SkyTec" markasının hükümsüzlüğünü talep etmiştir ("Sky" markası ile "SkyTec" markaları arasında karıştın lma ihtimalinin bulun duğu ileri sürülmüşt ür). "SkyTec" markasının sahibi, karşı tarafın sessiz kaldığını ileri sürerek itirazda bulunsa da, EUIPO Temyiz Dairesi, hü kümsüzlüğü talep edilen markanın sahibinin, hükümsüzlük talep eden şirketin "SkyTec" markasının kullanıldığını bilmesine rağmen 5 yıl bo yunca sessiz kalındığını ispatlayamadığını ve AB Marka Tüzüğü m. 54/2 ile getirilen istisnanın uygulanmasını gerektiren bir sebebin bulunmadı ğına hükmederek, itirazı reddetm iştir. Temyiz Dairesi, markalar arasında karıştınlma ihtimalinin bulunduğuna ve "SkyTec" markasının hükümsüz sayılması gerektiğine hükmetmiştir. "SkyTec" marka sahibi AB Genel Mahkeme sinde dava açarak, davacının sessiz kaldığını ve dolayısıyla hükümsüzlük talebinin reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ancak Ge nel Mahkeme, tıpkı EUIPO Temyiz Dairesinin de belirttiği gibi, BSkyB şirketinin sessiz kaldığına ilişkin del ilin bulunma dığına hükmetm iştir. AB
|
talep etmiştir ("Sky" markası ile "SkyTec" markaları arasında karıştın lma ihtimalinin bulun duğu ileri sürülmüşt ür). "SkyTec" markasının sahibi, karşı tarafın sessiz kaldığını ileri sürerek itirazda bulunsa da, EUIPO Temyiz Dairesi, hü kümsüzlüğü talep edilen markanın sahibinin, hükümsüzlük talep eden şirketin "SkyTec" markasının kullanıldığını bilmesine rağmen 5 yıl bo yunca sessiz kalındığını ispatlayamadığını ve AB Marka Tüzüğü m. 54/2 ile getirilen istisnanın uygulanmasını gerektiren bir sebebin bulunmadı ğına hükmederek, itirazı reddetm iştir. Temyiz Dairesi, markalar arasında karıştınlma ihtimalinin bulunduğuna ve "SkyTec" markasının hükümsüz sayılması gerektiğine hükmetmiştir. "SkyTec" marka sahibi AB Genel Mahkeme sinde dava açarak, davacının sessiz kaldığını ve dolayısıyla hükümsüzlük talebinin reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ancak Ge nel Mahkeme, tıpkı EUIPO Temyiz Dairesinin de belirttiği gibi, BSkyB şirketinin sessiz kaldığına ilişkin del ilin bulunma dığına hükmetm iştir. AB Genel Mahkeme si, sessiz kalmış olmak için, sessiz kalma ile suçla nan şirketin gerçekten de sessiz kaldığını ispatlanması gerektiğini ve sadece "farazi" olarak bilgi sahibi olduğunun kabul edilemeyeceğini belirtmiştir. Sonraki tarihli markanın kullanımının bilinmesi sadece farazi olmamalı ve gerçek verilere dayanmalıdır. Bunun için de susma ve kullanımının hoş görülmesi, bilerek olmalıdır. Bilerek olması, bilinçli bir şekilde susmanın gerçekleştiri lmesi anlamına gelmektedir. Nitekim Budweiser kararında da, önceki marka sahibinin, sonraki markanın kullanılmasını önemli bir süre boyunca 'bilerek müsamaha gösterme/hoşgör me'si, başka bir deyişle 'kasıtlı olarak/isteyerek', 'gerçekleri tamamen bilerek' izin vermesi gerektiği ifade edilmiştir. 89/104 sayılı Yönergenin ll. gerekçesinde ayrıca, önceki marka nın sahibinin menfaatlerinin 'haksız bir şekilde' zarar görmemesi gerektiği de belirtilmektedir. Önceki markanın sahibinin, hükümsüzlük beyanında bulunmaktan ya da sonraki birebir aynı markanın kullanımına itiraz etmek- Madde 25-Hükümsüzlük Hôl/eri ve Hükümsüzlük Talebi 2557 ten hak düşürücü süre ile engellenmesi, dürüstlük kuralına aykırı davranış yoksa, haksız olacaktır 144• Sessiz kalma yoluyla kişinin dava açma hakkının kaybolması kolay ol mamalıdır. Yukarıda anılan SkyTec davasında davacı, davaimm sonraki markanın kullanımını "bildiğini" ispatlamanın çok zor, hatta mümkün olma dığını; çünkü bilme durumunun önceki işaretin sahibinin "içsel sahasına" ait olduğunu belirtmiştir. Davacı ayrıca, bu tür bilgilerin varsayımının "eylem sizlik süresi" gibi nesnel koşullara dayandırılabileceğini, taraflar arasındaki ticari ilişkiler veya taraflar arasındaki geniş rekabet verileri veya başkaca objektif verilerin kullanılabileceğini savunmuştur. Nitekim ABAD'ın sessiz kalındığının ispatı konusundaki tutumu yerleşik içtihat haline gelmiştir 145• Bu konudaABAD açık bir şekilde iki temel noktayı belirtmektedir. Öncelik le, sessiz kalmanın başlangıç noktasının sonraki markanın tescili olmadığını, kullanırnın öğrenildiği tarih olduğunu belirtmiştir. İkinci olarak da, sadece farazi bir bilme ihtimalinin gösterilmesinin mümkün olmadığı ve bildiğine ilişkin işaretierin bulunmas ının yeterli olmadığı belirtilmiştir. Hükümsüzlük davası açacak kişinin dava açma hakkı, markasını koru mak için kişiye tanınan temel haklardandır. Bu sebeple bir kişinin markasını savunab ilmek için dava açma hakkının elinden alınabilmesi için, sonraki markanın kullanıldığını bildiğine ilişkin olarak gerçek verilerin bulunması gerekir. Sadece varsayımsal olarak bildiğini kabul etmek doğru sonuçlara götürme yebilir. Bu çerçevede ABAD, önceki marka sahibinin, sonraki mar kanın kullanım bilgisinin varlığını düşündürecek bazı ipuçlarının varlığını kabul etmemektedir. Buna karşın Fransa uygulamasına baktığımızda, farklı bir tutumun be nimsendiği görülmektedir 146• Dava, Topluluk markası "Noa" nın sahibi L'Oreal ile daha sonraki Topluluk markası "Ainhoa" nın sahibi Cosmetica Cabinas arasındadır. L'Oreal, Cosmetica Cabinas 'a ''Noa" markasını ihlal ettiği için tecavüz davası açmıştır. Davalı ise sessiz kalma yoluyla hak kay bını ileri sürerek bu davaya itiraz etmiştir. Fransız Yüksek Mahkemesi, İsti- 144 OEU C-482/09, Budejovicky Budvar, 22.09.2011, par.46. 145 OEU C-482/09, Budejovicky Budvar, 22.09.2011, par. 46; T-134/09, Basile and ı Marchi ltaliani v. OHMI-Osra, 28.06.2012; T-417/12, SFC Jardibric v OHMI -Aqua Center Europa, 23.10.2013; T- 77 /15, Tronios Group International v EUIPO -S ky, 20.04.2016. 146 Cass. com, 5 juill. 2016, pourvoi n' 14-18540. https://www.legifrance.gouv.f r/ affichJuriJudi.do?oldAction=rechJ uriJudi&idTexte=JURITEXT000032871890&fastReqld=409885096 &fastPos=1 (Son erişim: 22.06.202 1). 2558 Yasaman/Yusufoğlu naf Mahkemesinin kararını kabul ederek, davacının sessiz kalarak dava aç ma hakkını kaybettiğini belirtmiştir. Her ne kadar dava markaya tecavüz davası olsa da, Fransız Yüksek Mahkemesi, AB Marka Tüzüğünün sessiz kalma yoluyla hak kaybını düzenleyen 54. maddesine göre yargılamayı yapmış ve karar vermiştir. Yüksek Mahkeme, L' On�al' in daha sonraki işare tin kullanımı hakkında "zorunlu olarak bilgi sahibi" olduğunu ve İstinaf Mahkemesinin belirttiği gibi, davacı şirketin bu kullanıma ilişkin ola rak "yeterli kesinlikte bilgi sahibi olduğunu" kabul etmiştir. Bu görüşünü des teklemek amacıyla Mahkeme, kararını bazı verilere dayandır mıştır: sonraki markanın ürünleri için çok sayıda ve düzenli reklamlar, iki markanın aynı yayınlarda tanıtımı, iki şirketin aynı fuarlara katılımı (daha sonraki markanın ürünlerinin sunulduğu) ve iki şirketin aynı parfüm ve kozmetik şirketiyle ticari ilişkisi. Bu şekilde Mahkeme, önceki marka sahibinin, sonraki marka nın kullanımını bildiği hususunun gerçeğe yakın şekilde kabul edilebildiğini ve önceki marka sahibinin sonraki markanın kullanımı bilmediğini ileri sü remeyeceği yönündeki verilere dayanarak karar vermiştir. Görüldüğü üzere, Fransız Yüksek Mahkemes i'nin bu tutumu, ABAD'ın yukarıda verilen ka rarlarındaki tutumundan farklıdır. Fransız Mahkemesi, sessiz kalma yoluyla hak kaybının kabul edilebilmesi için, kesin delilin bulunmasına gerek olma dığını, bilginin kuvvetle muhtemel olduğu durumların kabul edilebile ceğini ve kişinin "bilmediğini ileri süremeyeceği" durumlarda, dava açma hakkının düşeceğini kabul etmiştir. Türk Hukukunda ispat açısından temel ilke MKm. 6'da konulmuştur. Bu hükme göre, Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Dolayısıy la kural olarak bir iddiada bulunan kişinin, bu iddiasını ispat etmesi gerek mektedir. Ancak bazı hallerde ispat yükünün yer değiştirdiği bilinmektedir. Hayatın normal akışına göre bir durumun gerçekleştiğini ileri süren kişi, iddiasını ispatlamak zorunda değildir. Durumun, hayatın normal akışının aksine gerçekleştiğini ileri süren kişi bunu ispatlamalıdır. Nitekim Yargıtay HGK. 2012/6-1575 E. 20131732 K. sayılı· ve 22.5.2013 tarihli kararı ile bu hususu belirtmiştir. Karara göre; "Türk Medeni Kanunu 'nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunma dıkça tara flardan her biri hakkını dayandırdığı olgu ların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına ay kırı durumu iddia eden ya da savunma da bulunan kimseye düşer. " Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2559 Verilerin değerlendiri lmesi ve hakkaniyet çerçevesinde "bilme" olgusu nun gerçekleşip gerçekleşmediği mahkeme tarafından tartılıp değerlendiril melidir. Sessiz kalma yoluna ilişkin Türkiye uygulamasına baktığımızda da, hem kullanıının 5 yıldan uzun sürdüğü, hem davacının bu kullanımdan haberdar olmasına rağmen sessiz kaldığı hususunun ispatlanması Mahkemeler tara fından aranmakt adır. İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesi'nin 2018/2234 E. 2021/974 K. sayılı ve 29.04.2021 tarihli kararında dava/ının markasal kulla nımının hangi tarihte başladığı tespit edilemediği gibi, markasal kullanırnın eski tarihli olduğu ve kullanımdan
|
kanunda aksine bir hüküm bulunma dıkça tara flardan her biri hakkını dayandırdığı olgu ların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına ay kırı durumu iddia eden ya da savunma da bulunan kimseye düşer. " Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2559 Verilerin değerlendiri lmesi ve hakkaniyet çerçevesinde "bilme" olgusu nun gerçekleşip gerçekleşmediği mahkeme tarafından tartılıp değerlendiril melidir. Sessiz kalma yoluna ilişkin Türkiye uygulamasına baktığımızda da, hem kullanıının 5 yıldan uzun sürdüğü, hem davacının bu kullanımdan haberdar olmasına rağmen sessiz kaldığı hususunun ispatlanması Mahkemeler tara fından aranmakt adır. İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesi'nin 2018/2234 E. 2021/974 K. sayılı ve 29.04.2021 tarihli kararında dava/ının markasal kulla nımının hangi tarihte başladığı tespit edilemediği gibi, markasal kullanırnın eski tarihli olduğu ve kullanımdan davacının haberdar olduğu, buna rağmen sessiz kaldığı, dava/ı tarafça ispat/anam adığı belirtilmiştir. Bu karar her ne kadar marka hakkına tecavüze ilişkin bir karar olsa da, temel prensipierin aynı olduğu unutulmam alıdır. Netice olarak, gerek hükümsüzlük, gerek te cavüz davalarında ileri sürülen sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin sa vunma, verilerle desteklenmedİğİ sürece reddedilmeye mahkumdur. İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesi tarafından verilen 2018/285 1 E. 202111060 K. sayılı ve 27.05.2021 tarihli kararda da ispatın ne şekilde yapıla bileceği belirtilmiştir. İstinaf mahkemesi şu huşuları belirtmiştir: Sessiz kalma yolu ile hak kaybının oluşması için sürenin belirlenmesinde somut olayın özel liklerinin değerlendirilmesi, dürüstlük kuralının esas alınması gereklidir. Ön celik hakkının sahibinin sonraki tescil veya kullanımdan haberdar olduktan sonra izlediği yol ve sergilediği tavır önemlidir. Tarafların bu hususta tanık dinietmeleri mümkündür. Görüldüğü üzere İstinaf Mahkemesi, sessiz kahnıp kahnmadığı hususunda tanık dinletilebileceğini karara bağlamıştır. "Kullanımı bilmesine rağmen uzun süre sessiz kalma" olgusunun kesin delillerle ispatının aranması, sessiz kalma yoluyla hak kaybı öğretisini işlev siz kılacağı gibi adaletsiz sonuçlara da yol açar. Yargı kararlarında belirtil diği gibi olguların ispatı, somut olayın özellikle ri ve dürüstlük kuralına göre belirlenmelidir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının kabul edilmesi için, kesin delilden ziyade, dürüstlük kuralı kıstası çerçevesinde değerlendirme yapıl ması, adaletin sağlanması açısından önemlidir. Şu hususun da belirtilmesi gerekmektedir; önceki marka hakkı sahibi nin bir markanın kullanılmasına sessiz kalması, üçüncü kişiler bakımından hak doğurmaz. Sessiz kalan önceki marka hakkı sahibi, sadece sessiz kal dığı kişiye karşı dava açma hakkını kaybeder. Üçüncü bir kişi, bu sessiz kalmadan hak kazanamaz. Önceki marka hakkı sahibi bu üçüncü kişiye 2560 Yasaman/Yusufoğlu karşı markasının hükümsüzlüğü davasını veya tecavüzün men'i davasını açabilir147• (2) Kullanıma Karşı En Az Beş Yıl Katlanmış Olmalıdır . Dava açan kişinin, markanın kullanıldığını bildiği halde, bu kullanıma belli bir süre katla nmış olması gerekmektedir 148• AB Yönergesi ve Tüzüğün deki metinde, beş yıl boyunca kullanımı bilen ve buna katıanan kişinin artık dava açma hakkını kaybettiğinden bahsedilmektedir 149• AB Hukukunda, sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olabil mesi için beş yıllık bir süre öngörülmüştür. Bu sürenin hukuki niteliği, "kul lanıma katlanma" olgusunun ve sonuçlarının açıklanması için çok önemlidir. Bu süre bir zamanaşıını süresi, bir hak düşürücü süre veya kanun tarafından tayin edilmiş istisnai bir süre olarak algılanabilir. Bu nitelemenin yapılması, bu süre zarfında ilk marka hakkı sahibinin yapacağı işlemlerin sonuçlarını doğrudan doğruya etkileyecek niteliktedir. Eğer bu beş yıllık süre bir zama naşıını süresi veya hak düşürücü süre olarak kabul edilirse, beş yılın sona ermesiyle ilk marka hakkı sahibinin dava açma hakkı sona erer150• Beş yıllık süre zarfında ilk marka hakkı sahibinin, ikinci marka sahibini kullanmama konusunda uyarması, kullanmama konusunda görüşmelere başlaması veya ihtarname göndermesi süreyi kesecek nitelikte olmadığından, beş yıllık süre içinde davanın açılmaması, ilk marka hakkı sahibinin hükümsüzlük davası açma hakkının düşmesine yol açar. 147 Frederic POLLAUD-DULIAN, Droit de la Propriete lndustrielle, 1999, s.684. 148 Sami KARAHAN, Haksız Rekabet Davalarında Dava Zamanaşımları ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybedilmesi ilkesi, s.303; Sami KARAHAN, Gerçek Kişi Unvaniarının Korunması ve Sessiz Kalma Nedeniyle Hakkın Kaybı ilkesi, s.281-282; Emre KÖRO�LU, Genel Hatlarıyla Markadan Do ğan Hakları Sınırlandır an Sebeplerden "Zamanaşımı", "Sessiz Kalma Sebebiyle Hak Kaybı" ve "Üçüncü kişilerin Şahsi Bilgilerini Dürüst Bir Şekilde Kullanmaları", s.1900; Uğur ÇOLAK, Türk Mar ka Hukuku, 2018, s.873 vd.; Egemen IŞIK, Marka Hukukunda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı, s.135 vd; Michal BOHACZEWSKi, "Preclusion due to tolerance: conditions for applying the acquiescence rule in trade mark law", Journal of lntellectual Property Law & Practice, 2021, 7 July 2021, s. 1-9, s. 6vd. 149 ingilizce metinde "acquiesced", Fransızca metinde "toleran ce" olarak yer almıştır. 150 i sviçre Hukukunda, bu süre hak düşürücü süre olarak kabul edilmiştir. Bkz. Pierre-Aiain KILLIAS, La Mise en Oeuvre de la Protection des Signes Distinctifs, s.llO vd. Burada, hak düşürücü süre için "peremption" terimi kullanılmıştır. Fransız Hukukunda, bu süreye zamanaşımı süresi dense de (delai de prescription), bu sürenin klasik Borçlar Hukuku anlamında bir zamanaşımı süresi olmadı ğı; zira sürenin sona ermesinin hakkın sona ermesi için yeterli olmadığı, ayrıca, hak sahibi kişinin bir davranışta bulunmaması gerektiği belirtilmiştir. Sylviane DURRANDE, Droit des Marques, s. 130. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsüzlük Talebi 2561 Paris Yüksek Mahkem esi'nin 20 Ekim 1998 tarihli kararında, beş yıllık sürenin bir zamanaşıını süresi olarak düzenlenmediği, kanunun sadece "kat lanma dolayısıyla hak kaybına" yer verdiği, bu sürenin bir zamanaşıını süre si olarak algılanamayacağı; beş yılın dolmasından önceki zaman içinde, ilk marka sahibinin markasının kullanılm amasını konu alan ihtarnamenin, beş yıllık süreyi kesecek nitelikte olduğu belirtilmiştir. Zira İhtarnamenin gönde rilmesiyle davacı, davalının markasını kullanmasını istemediğini açık bir şekilde bel irtmektedir. Böyle bir İhtarnamenin çekilmesi, davacının artık "katlanmadığını" göstermektedir 151. Mahkeme kararına göre, böyle bir İhtar narneyi takiben açılan dava, beş yılın bitiminden sonra aç ılsa dahi, kabul edilmeli ve sessiz kalma yoluyla hak kaybı kuralı işlememelidir; zira "kat lanma" kavramı, beş yıl boyunca önceki marka hakkı sahibinin ikinci mar kanın kullanılmaması yönündeki iradesini beyan etmemesi anlamına gel mektedir 152. Paris Mahkemelerinin sonraki tarihli kararlarına bakıldığın da, beş yıllık sürenin içinde dava açılması şartının arandığı görülmektedir. Yönerge ve Tü zükte yer alan, "katlanma" terimi, "sessiz kalma" teriminden daha katı bir içeriğe sahiptir. Zira verilen son kararlara göre, önceki markanın sahibi beş yıllık süre içinde kullanıma sessiz kalmasa dahi, bir başka deyişle kullanmama konusunda İhtarname gönderse veya kullanılmaması için gerekli görüşmeleri yürütse dahi, beş yıllık süre içinde dava açmaması halinde, sonraki kullanıma ve tescile "katlandığı" kabul edilmektedir. İhtarname göndermesine rağmen, makul bir süre içinde dava açmayan önceki marka sahibinin, sonraki kullanı ma katlanmaya devam ettiğinin kabulü gerekmektedir
|
edilmeli ve sessiz kalma yoluyla hak kaybı kuralı işlememelidir; zira "kat lanma" kavramı, beş yıl boyunca önceki marka hakkı sahibinin ikinci mar kanın kullanılmaması yönündeki iradesini beyan etmemesi anlamına gel mektedir 152. Paris Mahkemelerinin sonraki tarihli kararlarına bakıldığın da, beş yıllık sürenin içinde dava açılması şartının arandığı görülmektedir. Yönerge ve Tü zükte yer alan, "katlanma" terimi, "sessiz kalma" teriminden daha katı bir içeriğe sahiptir. Zira verilen son kararlara göre, önceki markanın sahibi beş yıllık süre içinde kullanıma sessiz kalmasa dahi, bir başka deyişle kullanmama konusunda İhtarname gönderse veya kullanılmaması için gerekli görüşmeleri yürütse dahi, beş yıllık süre içinde dava açmaması halinde, sonraki kullanıma ve tescile "katlandığı" kabul edilmektedir. İhtarname göndermesine rağmen, makul bir süre içinde dava açmayan önceki marka sahibinin, sonraki kullanı ma katlanmaya devam ettiğinin kabulü gerekmektedir 153. Önceki marka sahibi, sessiz kalmamakla beraber, kullanıma katlanmaya devam etmişse ve kullanı rnın men' i ve markanın hükürnsüz kılınması için dava açmamışsa, sürenin dolmasından sonra dava açmasının kabul edilmemesi gerekmektedir. Paris İstinaf Mahkemesi 7 Mart 2001 tarihli kararın da, davacının beş yıllık sürenin bitmesinden önce karşı tarafa markayı kullanmamalarını konu 151 TGI de Paris, 3. ch. 20 Octobre 1998, PIBD, 1999, no.671-lll-94. 152 Pol/aud-Dulia n'a göre de, herhangi bir tereddüde yer bırakmayacak bir şekilde marka hakkı sahibi, ikinci markanın kullanılmamasını talep ettiğini dile getirirse, sessiz kalmadığı kabul edilmelidir . Bu durumda, davanın beş yılın sonunda açılması, hak kaybına yol açmaz (Droit de la Propriete lndustrielle, 1999, s.585, 684). 153 Ancak, sonraki markayı tescil ettiren kişi, önceki marka sahibini sırf oyalamak ve bu şekilde dava açma hakkını kaybetmesi için birtakım aldatıcı davranışlarda bulunmuşsa, önceki marka sahibinin "katlanmaya" devam ettiğinin kabulü doğru değildir. 2562 Yasaman/Yusufoğlu alan bir İhtarname çekmesini, ancak beş yılın bitiminden sonra dava açması nı, hükümsüzlük kararını vermek için yeterli bulmamıştır. Mahkeme, böyle bir İhtarnamenin çekilmesinin beş yıllık süreyi kesmediğini; beş yılın biti minden sonra hükümsüzlük davasının açılmasının mümkün olmadığ ını; zira taraflar arasındaki görüşmeler esnasında da markanın ilk sahibinin kullanı ma katlandığını belirtmiştir154• Aynı şekilde, Paris İstinaf Mahkemesi 'nin 13 Mart 2002 tarihli kararın da da, taraflar arasında, benzer markanın kullanılmaması hakkındaki görüş melerin ve yazışmaların beş yıllık sürenin bitiminden önce başlaması, "kat lanmanın" sona ermesi olarak kabul edilmemiştir. Bu kararda da, davanın beş yılın bitmesinden sonra açıldığı, davacının bu kullanıma yeterince uzun bir süre katlandığı ve dolayısıyla hükümsüzlük davası açma hakkını kaybet tiği sonucuna varılmıştır 155• Bu kararlarda, beş yıllık süre hak düşürücü süre olarak değerlen dirilmiş ve beş yıl içinde dava açılması gerektiği kabul edil miştir. Görüldüğü üzere, daha yeni tarihli Fransız mahkeme kararlarına göre, markanın kullanılmasına itiraz edilmesi, hükümsüzlük talebinin olumlu so nuçlanması için yeterli görülmemiştir. Beş yıllık süre içinde dava açılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Fikrimizce, belli bir süre sessiz kalınması Türk Hukukunda da aynı şe kilde yorumlanın alıdır. Sadece İhtarname gönderilmesi, İhtarnarneyi gönde renin artık markanın kullanımına katıanmadığı anlamına gelmemektedir. Zira taraflar arasındaki görüşmeler devam ettiği sürece, karşı tarafın kulla nıma devam etmesi yüksek bir ihtimaldir. Kullanırnın daha fazla devam etmesini istemeyen kişi, bu iradesini dava yoluyla gösterme lidir. Nitekim sadece İhtarname göndermenin yeterli görüldüğü durumlarda, önceki marka hakkı sahibi bu hakkını kötüye kullanabilir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı için öngörülen sürenin hak düşürücü sü re niteliğinde olduğu, hukuki nitelik incelenirken ele alınmıştır. Hak düşürü cü sürelerin (zamanaşımı sürelerinden farklı olarak) durmadığı ve kesilme diği bilinmektedir. Bir hakkın kullanılması için SMK'da öngörülen hüküm süzlük davası veya tecavüz davasının açılması gerekir. Hak düşürücü süre 154 PIBD 2001, lll, n.343. 155 Aynı yönde bkz. Sylviane DURRANDE, Droit des Marques, s.130; Sylviane DURRANDE, La Forclusion Par Tolerance Doit S'analyser Comme u ne Prescription de L'action en Justice, s.2690. Madde 25-Hükümsüzlük Halleri ve Hüküms üzlük Talebi 2563 niteliğinde olan sessiz kalma yoluyla hak kaybı için öngörülen 5 yıllık süre nin durması veya kesilmesi söz konusu olmadığı için, sadece İhtarname gönderilmesi yeterli değildir. Davacının bu yöndeki iradesini açık bir şekilde ve süresinde kullanması gerekir. Doktrinde bu konuda görüş birliği olmadığını görmektey iz. Doktrindeki bir görüşe göre, ihtamame göndermenin yeterli olmadığı, dava açılması ge rektiği kabul edilmektedir15 6• Doktrindeki diğer görüşe göre ise İhtarname gönderilmesi halinde İhtarnameden sonraki sürenin hesaplanması gerekir157• Yukarıda da belirttiğimiz üzere, fikrimizce sadece İhtarname gönderilmesi sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşmesini önlemez. Yargıtay 'ın, sadece İhtarname gönderilmesinin yeterli olmadığı, sessiz kalma yoluyla hak kaybı sonucuyla karşılaşmak istemeyen kişinin İhtarname göndermekle yetinmemesi gerektiği, süresi içinde dava açması gerektiği yönünde kararlar tesis ettiği görülmektedir. Yargıtay HGK'nın 2017111-27 E. 2020/225 K. sayılı ve 26.02.20 20 tarihli kararına göre158; "Davacı şirket tarafından davalzya 16.01.2007, 30.11.2007, 15.07.2008, 04.03.2009 tarihli ihtarnameler gönderilmiş, ancak işbu dava 12.05.2010 tarihinde açılmıştır. Bu itibarla uzun süre boyunca, belirli aralıklarla sadece ihtarname gönderen, fakat dava açmayan ve ihtar name dışında unvanın kullanılmaması için herhangi bir girişimde de bu lunmayan davacı şirketin sessiz kalmadığını ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir. Zira kullanım ın daha fazla de vamını istemeyen davacı şirket, ihtarnameler göndermiş ise de makul bir süre içinde bu iradesini dava yoluyla da göstermelidir . . . Davacı şirketin hem dava/ının ticaret unvanının tescilinden itibaren yaklaşık altı yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra ihtarname gönderm e si hem de ihtarnamelerin gönderilmesinden sonra makul süre içerisinde dava açmamas ı nedeniyle ticaret unvanının terkini davasında sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığının kabulü gerekir. " 156 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.874; Egemen IŞIK, Marka Hukukunda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı, s.162; Mehmet ŞAHIN, Marka Hukukunda Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı, s.80-82; Michal BOHACZEWSKi, Preclusion due to tolerance: conditions for applying the acquiescence rule in trade mark law, Journal of lntellectual Property Law & Practice, 2021, 7 July 2021, s. 1-9, s. 6 vd. 157 Veliye YANLI, iltibas Nedeniyle Haksız Rekabetin Önlenmesi Davası Açma Hakkının Kaybı, s.309, 310; Hayrettin ÇAGLAR, Marka Hukuku Temel Esaslar, 2015, s.159; Sabih ARKAN, C. ll, 1998, s.160, dpn.18. 158 Bkz. "inteltek" kararı, karar no.25/4. 2564 Yasaman/Yusufoğlu Yargıtay HGK yukarıdaki kararı ile, yine Yargıtay tarafından 2014 yı lında verilen ve sadece İhtarname çeken kişinin sessiz kalmadığını kabul eden kararı kaldırmıştır 159• Yargıtay ı 1. Hukuk Dairesi'nin, 2020/155 E. 2020/4405 K. sayılı ve 26. ı 0.2020 tarihli kararına göre160; " ... Tarafların 2005 yılına dayanan ticari ilişkileri bulunduğu, dava/ının markasal kullanımından haberdar olan davacının 7 yıl sessiz kaldıktan sonra 20I2 yılında dava/ıya ihtarname çekerek markasına tecavüz edil diği iddias ını ileri
|
mark law, Journal of lntellectual Property Law & Practice, 2021, 7 July 2021, s. 1-9, s. 6 vd. 157 Veliye YANLI, iltibas Nedeniyle Haksız Rekabetin Önlenmesi Davası Açma Hakkının Kaybı, s.309, 310; Hayrettin ÇAGLAR, Marka Hukuku Temel Esaslar, 2015, s.159; Sabih ARKAN, C. ll, 1998, s.160, dpn.18. 158 Bkz. "inteltek" kararı, karar no.25/4. 2564 Yasaman/Yusufoğlu Yargıtay HGK yukarıdaki kararı ile, yine Yargıtay tarafından 2014 yı lında verilen ve sadece İhtarname çeken kişinin sessiz kalmadığını kabul eden kararı kaldırmıştır 159• Yargıtay ı 1. Hukuk Dairesi'nin, 2020/155 E. 2020/4405 K. sayılı ve 26. ı 0.2020 tarihli kararına göre160; " ... Tarafların 2005 yılına dayanan ticari ilişkileri bulunduğu, dava/ının markasal kullanımından haberdar olan davacının 7 yıl sessiz kaldıktan sonra 20I2 yılında dava/ıya ihtarname çekerek markasına tecavüz edil diği iddias ını ileri sürdüğü ve 20I4 yılında da işbu davayı açtığı, dava cının belirtilen süreler boyunca sessiz kalarak hak kaybına uğradığı ilk derece mahkemesi tarifindan karar verilmiştir . .. . Davacı karşı dava/ı birleşen davada sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradıkları şeklindeki tespitin yerinde olmadığı nı ileri sürmüşse de, ay nı sektörde faaliyetlerini sürdüren tarafların 2005 yılından itibaren çe şitli tarihlerde ticari ilişki içinde oldukları, ayrıca dava/ının 2008 yılın da yaptığı "Garden City" isimli projesinde Özyurt ibaresini inşaat hiz metlerinde markasal olarak kullandığı, bu nedenle davacının dava/ının kullanımlarından haberdar olmadığını ileri sürmesi kabul edilebilir ol madığından bu yönü hedefleyen istinaf itirazlarının yerinde olmadığı ... " sonucuna varılmıştır. Yargıtay ı 1. Hukuk Dairesi'nin 20ı9/681 E. 2019/7447 K. sayılı ve 25. ı 1.20 ı 9 tarihli kararına göre16\ "Dava/ının 2003-2004 yı llarından bu yana "HOA1E TEXTILE EXPORT" ibare/i dergiyi aralıksız olarak yayınlandı ğı, davacının Eylül 20 I4 'te ihtar name gönderip, Ağustos 20I5 tarihinde işbu davayı açtığı, aynı sektörde yer alan ve ev tekstili sek töründeki işletmelerin sahiplerinin oluşturduğu davacı derneğin davalıya ait dergi yayınından haberdar olmamasının mümkün olmadığı, davacı derneğin, dava/ıya ait "HOA1E TEXTILE EXPORT" ibare/i dergiden ve markanın bu şekilde kullanıldığından I O yı la yakın süre ile haberdar olmasına karşın dava açmayıp sessiz kaldığı, böylece dava/ının bu şekildeki markasal kullanımına karşı sahip olduğu dava hakkını sessiz kalarak kaybettiği ... "sonucuna varılmıştır. 159 Yarg. ll. HD. 2013/6839 E. 2014/12097 K. 25.06.2014 tarihli. 160 Bkz. "Özyurt" kararı, karar no.25/5. 161 Bkz. "Home Textile Export" kararı, karar no.25/6. Madde 25-Hükümsüzlük Hiilleri ve Hüküms üzlük Talebi 2565 Yukanda verilen Yargıtay kararlarında da görüleceği gibi, İhtarname gönderilmesi, sessiz kalmayı etkileyen bir durum değildir. Önemli olan hu sus, gereken sürede hükümsüzlük davasının açılmasıdır. Uzun süre sessiz kalmak, sessiz kalma yoluyla hak kaybına yol açmaktadır. ABAD'ın bu konuda henüz verilen bir kararı olmamakla beraber, 25 Eylül 2020 tarihinde C-466/20 sayılı başvuru numaras ıyla Alman Federal Mahkeme si ABAD'a ön yorum kararı talebiyle başvurmuştur. Bu görüş talebinde çözümlenmesi istenen sorular şu şekilde belirlen miştir: 1. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, yalnızca bir idari işlem veya mahkeme nezdinde açılan bir davayla değil, aynı zamanda bir mahkeme veya idari makamı içermeyen bir davranışla da önlenebilir mi?162 2. İlk soruya olumlu cevap verilmesi durumunda: önceki hak sahibi tara fından gönderilen bir İhtarname ile dava açmadan önce sonraki marka sahibinden kullanımı durdurmasını ve tecavüze devam etmesi halinde sözleşme ile kararlaştırılacak bir cezai şart ödeme yükümlülüğü altına girmesini talep etmesinin, sessiz kalmış olarak nitelendiri lmesini engel ler mi? 3. Tazminat talep edildiği durumlarda, sessiz kalma yoluyla hak kaybının hesaplanması açısından, davanın açıldığı tarih mi yoksa davanın davalı ya bildirildiği tarih mi belirleyicidir? 4. Hakların sınırlandırılması, Marka Hukuku kapsamındaki dolaylı taleple ri, örneğin tazminat taleplerini, bilgi sağlama veya imha etmeyi ve ayrı ca yasaklayıcı tedbirleri kapsıyor mu? Bu ön yorum kararı, ABAD'ın bu konudaki yaklaşımının belirlenmesi açısından önemlidir. 162 2017/1001 sayılı AB Marka Tüzüğü md. 63/1 hükmüne göre, markanın hükümsüzlüğü prosedürü bir idari prosedür olarak da başlatılabilir. Bundan dolayı birinci soruda "bir idari işlem veya mah keme nezdinde açılan bir dava" ibaresi kullanılmıştır. Michal BOHACZEWSKI, Preclusion due to tolerance: conditions for applying the acquiescence rule in trade mark law, Journal of lntellectual Property Law & Practice, 2021, 7 July 2021, s. 1-9, s.7, Yazar ABAD'ın bu konudaki kar arının önemli olduğunu ve bir mahkeme veya idari bir makama yöneltilmeyen bir talebin sessiz kalma yoluyla hak kaybı süresinin başlangıcını teşkil etmemesi gerektiğini; sadece mahkeme veya idari bir ma kama yöneltilen bir talebin sessiz kalma yoluyla hak kaybı süresinin başlangıcı olarak kabul edilme si gerektiğini belirtmiştir. 2566 Yasaman/Yusufoğlu S. Kötüniyetli Sonraki Marka Tescilleri Bakımından Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı Kullanımına uzun süre sessiz kalınan markanın kötüniyetli bir şekilde tescil edilmesi halinde, sessiz kalan kişinin hükümsüzlük: davası açma hakkı düşmez. SMK m. 25/6 hükmü bir varsayımdan yola çıkarak düzenleme yapmıştır. SMK m.25/6 hükmüy le, iyiniyetli sonraki tarihli tescil ettirenin tescili karşısında 5 yıllık süre içinde dava açılmasının hakkın kötüye kullanımı olmadığı ve önceki marka hakkı sahibinin dava açabileceği düzenlenmiştir. Bu durumda, iyiniyetli sonraki marka tescilinin hük:ürnsüzlüğü davasının kullanırnın öğrenilmesinden itibaren 5 yıl içinde açılması gerektiği, bu süre içinde dava açılmaması halinde, sessiz kalındığı ve dava hakkının sona erdi ği kabul edilmelidir. Fikrimizce, madde, 5 yıllık sürenin geçmesine rağmen önceki marka hakkı sahibinin süresiz bir şekilde dava hakkına kavuştuğu şeklinde anlaşıl mamalıdır. Bu şekildeki bir kabul MK m.2 çerçevesinde kabul edilemez. Zira bir kişiye tanınan dava hakkının, sessiz kalmasına rağmen ve karşı ta rafta haklı güven uyandırmasına rağmen süresiz olması hukuk tarafından kabul edilmemektedir. SMK m.25/6, iyiniyetli tescil için 5 yıl sessiz kalın ması halinde dava hakkının düştüğünü düzenlemekle beraber, markasını iyiniyetli bir şekilde tescil ettirmeyen kişinin markasına karşı hükümsüzlük: davasının açılma hakkının İlelebet süreceğini ve dava hakkına sahip olan kişinin bütün davranışlarının tolere edilebileceğini düzenlememektedir. SMK m.25/6 hükmünde yer alan şartlara bakıldığın da, iyiniyetli bir şe kilde tescilli markanın kullanımına karşı 5 yıl sessiz kalan kişinin artık dava açma hakkını kaybettiği belirtilmiştir. Doktrinde tartışılan bir husus, sonraki markanın kötüniyetli bir şekilde tescilli olması halinde, hük:ürnsüzlük: davası açan kişinin sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğrayıp uğramayacağ ıdır. Bir görüşe göre, eğer marka kötüniyetli bir şekilde tescil edilmişse, hükümsüz lük davası herhangi bir süreye bağlı olmadan her zaman açılabilir 163• Fikrimizce, kötüniyetli tescil söz konusu olsa dahi, hükümsüzlük: dava sını açan kişinin ne kadar uzun süre kullanıma katlandığı önemlidir. Yukarı da da belirttiğimiz gibi, SMK m.25/6, sadece iyiniyetli kişiye karşı 5 yıl 163 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.881 vd.; Hayrettin ÇAGLAR, Marka Hukuku Temel Esas·
|
sahip olan kişinin bütün davranışlarının tolere edilebileceğini düzenlememektedir. SMK m.25/6 hükmünde yer alan şartlara bakıldığın da, iyiniyetli bir şe kilde tescilli markanın kullanımına karşı 5 yıl sessiz kalan kişinin artık dava açma hakkını kaybettiği belirtilmiştir. Doktrinde tartışılan bir husus, sonraki markanın kötüniyetli bir şekilde tescilli olması halinde, hük:ürnsüzlük: davası açan kişinin sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğrayıp uğramayacağ ıdır. Bir görüşe göre, eğer marka kötüniyetli bir şekilde tescil edilmişse, hükümsüz lük davası herhangi bir süreye bağlı olmadan her zaman açılabilir 163• Fikrimizce, kötüniyetli tescil söz konusu olsa dahi, hükümsüzlük: dava sını açan kişinin ne kadar uzun süre kullanıma katlandığı önemlidir. Yukarı da da belirttiğimiz gibi, SMK m.25/6, sadece iyiniyetli kişiye karşı 5 yıl 163 Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.881 vd.; Hayrettin ÇAGLAR, Marka Hukuku Temel Esas· lar, 2015, s.159. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2567 sesiz kalan kişinin dava açma hakkını kaybettiği şeklinde anlaşılmamalıdır. Bu hüküm, 5 yıldan daha kısa süre boyunca sessiz kalmanın, hükümsüzlük dava açma hakkını sona erdirmey eceğini düzenlemektedir. Bu hüküm getiri lerek, iyiniyetli tescile karşı örneğin 3 yıl boyunca sessiz kalan kişinin dava hakkının sona ermeyeceğini, bu sürenin en az 5 yıl olması gerektiğini düzen lemektedir. Ancak bu hükmün mefhumu muhalifinden, kötüniyetli tesciliere karşı dava açma süresinin hiç bulunmadığı şeklinde yorumlanması Türk Hukukunun temel ilkelerine uygun değildir. Yargıtay birçok kararın da, kötüniyetli tescil halinde sessiz kalma yoluy la hakkın düşmeyeceğine hükmetmektedir. Ancak bu kararlar genelde tesci lin kötüniyetli olmasına ilişkin kararlar değildir164• Ancak Yargıtay 'ın başka bazı kararlarında, kötüniyetli tescillere karşı uzun süre sessiz kalınması du rumunda dava açma hakkının düşeceği kabul edilmiştir. Bu konuda Yargıtay HGK tarafından karara bağlanan Tiger/Tayger kararı önemlidir. Yargıtay ı 1. Hukuk Dairesi'nin 20ı0/8788 E. 2012/105ı6 K. sayılı ve 14.06.20ı2 tarihli kararına göre165; -ilke olarak, hak sahibi olan davacı, hareket tarzı ile hakkın ihlaline zım nen müsaade ettiği takdirde, daval ının senelerden beri kullandığı ve ta nıttığı markanın iptalini talep edemez. -Hukuka aykırı davran ışın önlenmesine veya hukuka aykırı duruma son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını çok geciktiren kimsenin, MK'nin 2. maddesinde anlamını bulan dürüstlüğe aykırı davranıp dav ranmadığının değerlendirilmesi gereklidir. Zira haklı başka bir gerekçe olmadığı sürece, uzun süre tecavüze sessiz kalarak üçüncü kişiler nez dinde güven yaratan kişilere hükümsüzlük davası açma hakkı tanınma ması gerekmektedir. Somut olay bazında Yargıtay, -Söz konusu kararda, davalı karşı-davacının en yeni marka tescil tarihi nin 23 .O ı. 1987 tarihli olduğunu; -Davacı-karşı davalının Türkiye'de yapmış olduğu ı983 tarihli marka başvurusundan, davalı-karşı davacıya ait marka mesnet gösterilerek TPE tarafından "ayakkabı" emtiası çıkarıldığını; 164 Yarg. 11. HO. 2020/154 E. 2020/4610 K. 02.11.2020 tarihli. 165 Bkz. "Tiger" kararı, karar no.25/7. 2568 Yasaman/Yusufoğlu -Buna rağmen davacı-karşı davalının hükümsüzlük davası açmadığını; -Aradan 23 yıl gibi bir zaman geçtikten sonra davacı-karşı davalının hü- kümsüzlük davası açmasının MK 2. maddesi ile bağdaşm adığını; -Her ne kadar 556 sayılı KHK'nin 42/1-(a) bendi uyarınca kötüniyetli tescil halinde hükümsüzlük davası süreye tabi olmasa da, bu hakkın kul lanılmasının sınırının MK m.2 olduğunu; -Davacı-davalı şirketin ayakkabı emtiası yönünden yaptığı marka tescilin den itibaren 23 yıl gibi bir zaman boyunca bu markaya yatırırnlar yapma sına sessiz kalarak davalı şirketin markası üzerinde emek sarf edip, mas raf ve yatırımlar yaparak ticari çevrelerde tanıtmak suretiyle kendisine ait yeni bir değer oluşturduktan sonra söz konusu değerin yok edilmesi sonu cuna yol açacak şekilde tecavüz teşkil ettiğini ileri sürerek hükümsüzlük talep etmesi hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendiri lmiş ve MK 2. hükmü uyarınca korunmasının mümkün olmadığına hükmetmiştir. Yargıtay 14.06.2012 tarihli kararı ile, kötüniyetli tescile rağmen, bu tesci- le karşı 23 yıl boyunca dava açmayan davacının sessiz kalma yoluyla hakkını kaybettiği sonucuna varmıştır. İlk Derece Mahkemesinin direnmesi üzerine, bu seferYargıtay Hukuk Genel Kurulu bu konuda hüküm kurmuştur. Yargıtay HGK'nın 2013111-1831 E. 201511198 K. sayılı ve 15.04.2015 tarihli kararına göre; "Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmaz/ık; davacı karşı davalıya ait tanınmış markalar ile benzer olan dava/ı karşı davacıya ait markaların kötüniyetle tescil edilmesi halinde davacı karşı dava/ının sessiz kalma yo luyla hak kaybına uğrayıp uğramadığı, varılacak sonuca göre dava/ı adı na tescilli markalara ilişkin hükümsüzlük isteminin kabul edilip edilerne yeceği noktasında top/anmak tadır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunma /arına, dosyadaki tutanak ve kanıt/ara, bozma kararınd a açıklanan gerek tirici nedenlere ve özellikle somut olayın özelliğine göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekir ken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır "166• Görüldüğü üzere, Yargıtay HGK'nın 15.04.2015 tarihli kararı ile kötüniyetli tescil karşısında yıllarca sessiz kalan tarafın dava açma hakk ının 166 Bkz. "Tiger" kararı, karar no.25/7. Madde 25-Hükümsüzlük Halleri ve Hüküms üzlük Talebi 2569 sona ereceği yönünde hüküm kurulmuştur. Nitekim söz konusu kararın Türk Hukuk ilkelerine uygun olduğunu düşünmekteyiz. Yargıtay ll. Hukuk Dairesi'nin 2019/369 E. 2019/7529 K. sayılı ve 26.11.2019 tarihli kararına göre; "Mahkemenin kullanmama nedeniyle marka iptali davasının yasal da yanağının kalmadığı ve hükümsüzlük davasının reddine ilişkin kararın da bir isabetsizlik olmadığı, dava/ının marka tescilinin kötü niyetli ol duğu kabul edilse dahi marka tescilinden yaklaşık 21 yıl sonra işbu hükümsüzlük davasının açılmasının hakkın kötüye kullanılması nite liğinde bulunduğu, emsal kararlara göre marka tescilinin kötü niyetli olduğu hallerde dahi sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğranmasının mümkün bulunduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istina( başvurusu nun esas yönünden reddine karar verilmiştir "157• Marka hakkına tecavüz halinde de Yargıtay'ın sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluşacağı yönünde yerleşik içtihadı bul unmaktadır. Netice itibarıyla, gerek tescilin gerek kullanırnın kötüniyetli olması halinde dahi, tesci le/kullanıma uzun bir süre sessiz kalarak ve dava açma hakkını kullanmayarak karşı tarafa dava açılmayacağı yönünde güven uyandıran kişinin yıllar sonra dava açması, karşı tarafın iyiniyetli veya kötüniyetli olmasından bağımsız ola rak hakkın kötüye kullanımı teşkil eder. Hakkın kötüye kullanılmasının korun madığı bir hukuk düzeninde, korunmayan kişi hakkın sahibidir. Nitekim MK m.2, hakkın kötüye kullanılması müessesesini, karşı tarafın iyiniyetli veya kötüniyetli olup olmadığına bakmaksızın düzenlenmiştir. Elbette ki menfaatler dengesi tartılacaktır; ancak bu menfaatler dengesinde, karşı tarafın mutlaka iyiniyetli olması gerektiği şeklinde bir sonuca varılması mümkün değildir. Fikrimizce, yukarıdaki Yargıtay kararları hukuktaki temel ilkelerle uyumlu olup, kötüniyetli tescil halinde dahi hükümsüzlük davası açan kişi nin sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğraması mümkündür. 6. Çelişkili Davranış Vasağına Aykırı Davranıştan Dolayı Dava Hakkının Kötüye Kullanılması Yargıtay HGK tarafından 09.12.2020 tarihinde verilen önemli bir karar la, MK m.2' de düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağının, marka hakkına dayanarak açılan markaya tecavüz, haksız rekabet, ticaret sicilinden 167
|
karşı tarafın iyiniyetli veya kötüniyetli olmasından bağımsız ola rak hakkın kötüye kullanımı teşkil eder. Hakkın kötüye kullanılmasının korun madığı bir hukuk düzeninde, korunmayan kişi hakkın sahibidir. Nitekim MK m.2, hakkın kötüye kullanılması müessesesini, karşı tarafın iyiniyetli veya kötüniyetli olup olmadığına bakmaksızın düzenlenmiştir. Elbette ki menfaatler dengesi tartılacaktır; ancak bu menfaatler dengesinde, karşı tarafın mutlaka iyiniyetli olması gerektiği şeklinde bir sonuca varılması mümkün değildir. Fikrimizce, yukarıdaki Yargıtay kararları hukuktaki temel ilkelerle uyumlu olup, kötüniyetli tescil halinde dahi hükümsüzlük davası açan kişi nin sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğraması mümkündür. 6. Çelişkili Davranış Vasağına Aykırı Davranıştan Dolayı Dava Hakkının Kötüye Kullanılması Yargıtay HGK tarafından 09.12.2020 tarihinde verilen önemli bir karar la, MK m.2' de düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağının, marka hakkına dayanarak açılan markaya tecavüz, haksız rekabet, ticaret sicilinden 167 Bkz. "Speck" kararı, karar no.25/8. 2570 Yasaman/Yusufoğlu unvanın terkini ve tazminat davasında itiraz olarak mahkeme tarafından re'sen göz önünde bulundurulacağı hüküm altına alınmıştır. Bu şekilde, da valıya tanınan savunma araçlarından sessiz kalma yoluyla hak kaybı hari cinde de MK m.2'ye dayanarak tecavüz ve hükümsüzlük iddialarını hertaraf edebileceği karara bağlanmıştır. Yargıtay HGK. 2020/532 E. 2020/1011 K. sayılı ve 09.12.2020 tarihli kararı, Bakırköy Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemes i'nin direnme kara rı üzerine verilmiştir. Kararda öncelikle sessiz kalma yoluyla hak kaybı ko nusunda açıklama yapıldıktan sonra, MK m.2 'deki hakkın kötüye kullanıl ması konusu değerlendirilmiş ve somut olay bakımından sessiz kalma yoluy la hakkın kaybolmamas ına rağmen, davacının dava açma hakkını kötüye kullandığı belirtilmiştir 168• Kararda, sessiz kalma yoluyla hak kaybında olduğu gibi önceki eyle miyle çelişkili davranma yasağının da temelinde MK'nin 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı bulunduğu belirtildikten sonra, ikisi arasındaki farka değinilmiştir: Sessiz kalma nedeniyle hak kaybında, önceki hak sahibi nin ticaret unvanının dava/ı tarafindan kullanıldığından haberdar olmasına rağmen uzun süre olumlu hiçbir davranış sergilemeden sessiz kaldıktan son ra dava açması "dava hakkının kötüye kullanılması" olarak nitelendirilir ken; önceki eylemiyle çelişkili davranma yasağında ise önceki hak sahibinin ticaret unvanının dava/ı tarafindan kullanılmasını olumlu davranışıyla zım nen onayladıktan sonra bu onayıyla çelişkili davranarak "dava hakkının kötüye kullanılması" söz konusudur. Önceki hak sahibinin ticaret unvanı nın dava/ı tarafından kullanılmasına olumlu hiçbir davranış sergilemeden sessiz kalmasının dava/ı nezdinde oluşturduğu güven ile bu kullanımı olumlu bir davranış ile onayan önceki hak sahibinin dava/ı nezdinde oluş turduğu güvenin yoğunluğu birbirinden farklıdır. Yargıtay, oluşan güven açısından, bir fiilin yapılmasına doğrudan izin verilmesi halini, sadece sessiz kalma haline göre daha yoğun olarak kabul etmiştir. Bu kararda, davacı ve davalı şirketlerin işçi devrine ilişkin "taah hütname" başlıklı belgede kurum içerisinde bir başka şirketin kurulduğu, işçinin bu yeni şirkette 08.06.2007 tarihinden itibaren çalışmaya devam ede ceği, yapılan işin ve işyeri adresinin değişmeyeceği, şirket unvanının ve SGK işyeri numaras ının değişmesinin işçinin kazanılmış haklarını ihlal et- 168 Bkz. "Modatimkar" kararı, karar no.25/9. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2571 meyeceği belirtilmiş, anılan belge her iki şirketin unvanı altında imzalanmış tır. Yargıtay, "taahhütname" başlıklı belgenin davacı tarafından "modatirnkar" ibaresinin kullanılmasına yazılı muvafakat verildiği anlamına gelmeye ceğini; ancak aynı binada ve aynı sektörde faaliyet gösteren ve da valı şirketi kendi bünyesi içindeki bir başka şirket olarak gören davacı şirke tin, davaimm "modatirnk ar" ibaresini ticaret unvanında kullanmasını olumlu davranışları ile onayladığının açık olduğunu kabul etmiştir. Bu itibarta taraf lar arasındaki ilişki ve yaşanılan süreç gözetildiğinde, davalı şirketin "modatirnkar" ibaresini kötüniyetli olarak tescil ettirdiğinden bahsedileme yeceği belirtilmiştir. Netice itibarıyla Yargıtay, çelişkili davranış yasağına aykırı davranışı müstakil bir itiraz olarak kabul etmiş ve sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluşmadığı durumlarda dahi, önceki davranışıyla çelişkili şekilde davranan kişinin dava açma hakkını kaybedeceğini hüküm altına almıştır. Bu karar, MK m.2'nin sessiz kalma yoluyla hak kaybı dışındaki uygulama alanı dola yısıyla çok önemlidir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Yargıtay, çok güzel bir şekilde MK m. 2 'ye dayanak teşkil edecek tek i tirazın sessiz kalma yoluyla hak kaybı i tirazı olmadığını, davacının sessiz kalmadığı durumlarda dahi çelişkili davranışla rıyla dava açma hakkını kaybedeceğini hükme bağlamıştır. MK m.2 temelinde dava açma hakkının kaybolmasının söz konusu ola bilmesi için geçirilmesi gereken sürenin belirlenmesinde, dürüstlük kuralı büyük önem arz etmektedir. Dürüstlük kuralı, Medeni Kanun'un "Başlangıç Hükümleri" arasında bir genel hukuk ilkesi olarak, hukukun her alanında kendini gösteren genel bir ilke olarak düzenlenmiştir 169• Türk-İsviçre kanun koyucuları, dürüstlük kuralını bir genel hukuk ilkesi haline getirerek, diğer hukuk sistemlerinden farklı bir düzenleme tarzı izlemişlerdir170• Türk Huku kunda dürüstlük kuralı genel bir ilke olup, kendini hukukun her alanmda göstermekte ve yargı içtihatlarında önemli bir yer tutmaktadır. Bu sebeple 169 Nami BARLAS, Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağının Alman Medeni Kanundaki Düzenleme Tarzı ve Eleştirisi, s.191 vd.; Seyfullah EDIS, Doğruluk ve Güven Kurallarının Hukuki Ni teliği", Mahmut Koloğlu'ya 70. Yaş Armağanı, 1975, s.448. 17° Fransız Hukukunda, dürüstlük kuralına münferit maddelerde yer verilmiştir. Aynı husus Alman Hukuku bakımından da geçerlidir. Burada da doğruluk ve güven kurallarına münferit maddeler de yer verilmiştir. Alman Hukukundaki düzenlem e hakkında geniş bilgi için bkz. Nami BARLAS, Dü rüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılm ası Yasağının Alman Medeni Kanundaki Düzenleme Tarzı ve Eleştirisi, s.191 vd. 2572 Yasaman/Yusufoğlu MK m.2'nin dava açılması bakımından sadece sessiz kalma yoluyla hak kaybına indirgenmesi, Türk Hukukunda "dürüstlük kuralı" şeklinde temel ilke karşısında yetersiz kalabilir. Burada, geçirilen süreden ziyade, kişinin davranışının "dürüstlük kuralına" uyup uymaması irdelenmelidir. Hakim, dürüstlük kuralına açıkça yollama yapılmadığı hallerde dahi, hukuki ilişki nin niteliği bunu gerektirirse, doğruluk ve güven kurallarına uyulup uyulma dığını göz önünde bulundurmal ıdır171• Örneğin, bir davranışta bulunulmaya cağına dair kişide haklı bir güven uyandırı lmasına rağmen hakkın kaybol ması için beş yıl beklenmesi, Türk Hukukundaki temel prensipler ışığında doğru sonuç vermez. SMK m.25/6 hükmüyle "sessiz kalma yoluyla hak kaybı" kanuniaşmış oldu. Ancak sessiz kalma yoluyla hak kaybının Kanuna girmesi, MK m.2 'nin genel uygulama alanını hertaraf edemez. Nitekim burada zikredilen Yargıtay HGK kararı, bu hususun gözler önüne serilmesi bakımından kritik öneme sahiptir. Özellikle çelişkili davranış yasağına aykırı bir faaliyet bu lunduğu durumlarda, karşı tarafın mutlaka 5 yıl boyunca sessiz kalmasını beklemek, güven nazariyesinin temel ilke olarak kabul edildiği Türkiye açı sından, temel ilkelere aykırı kararların çıkmasına sebebiyet verir. Eğer "gü ven nazariyesine" ağırlık verilmezse, iyiniyetli tescil sahibinin hakları gerek tiği şekilde korumaya kavuşmaz. Fikrimizce, her olay kendi özelliği içinde değerlendiri lmeli ve güven nazariyesinin ihlal edilip edilmediği somut olgular karşısında belirlenmeli dir. Bu hususu açıkça ortaya koyan Yargıtay HGK kararı, uygulamaya ışık
|
Hukukundaki temel prensipler ışığında doğru sonuç vermez. SMK m.25/6 hükmüyle "sessiz kalma yoluyla hak kaybı" kanuniaşmış oldu. Ancak sessiz kalma yoluyla hak kaybının Kanuna girmesi, MK m.2 'nin genel uygulama alanını hertaraf edemez. Nitekim burada zikredilen Yargıtay HGK kararı, bu hususun gözler önüne serilmesi bakımından kritik öneme sahiptir. Özellikle çelişkili davranış yasağına aykırı bir faaliyet bu lunduğu durumlarda, karşı tarafın mutlaka 5 yıl boyunca sessiz kalmasını beklemek, güven nazariyesinin temel ilke olarak kabul edildiği Türkiye açı sından, temel ilkelere aykırı kararların çıkmasına sebebiyet verir. Eğer "gü ven nazariyesine" ağırlık verilmezse, iyiniyetli tescil sahibinin hakları gerek tiği şekilde korumaya kavuşmaz. Fikrimizce, her olay kendi özelliği içinde değerlendiri lmeli ve güven nazariyesinin ihlal edilip edilmediği somut olgular karşısında belirlenmeli dir. Bu hususu açıkça ortaya koyan Yargıtay HGK kararı, uygulamaya ışık tutacak ilke karar niteliğindedir172• lll. HÜKÜM SÜZLÜK TALEBiNE KARŞI iLERi SÜRÜLESiLECEK KULLANMAMA DEF'i Markanın kullanılmasının marka sahibi tarafından zorunlu olması, mar ka sahibinin ticarette gerçekleştirmesi gereken bir davranıştır. Marka sahibi nin bu davranışı (markanın kullanılması) gerçekleştirm emesi, markasına dayanarak ileri sürdüğü iddiaların, karşı tarafça kullanmama def'i yoluyla engellenmesine yol açar. 171 Seyfullah EDiS, Doğruluk ve Güven Kurallarının Huk uki Niteliği, Mahmut Koloğlu'ya 70. Yaş Arma ğanı, 1975, s.450. 172 Bkz. "Modatimkar" kararı, karar no.25/9. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2573 SMK'ya baktığımızda, (1) SMK m. 19/2'de itiraz prosedüründe marka sına itiraz edilen kişi, itiraza dayanak markanın kullanıldığının ispatını talep hakkı, (2) SMK m.25/7'de "hükümsüzlük davasında kullanmama defi" ve (3) SMK m.29/2'de, "tecavüz davasında kullanmama defi" düzenlenmiş tir173. Bu davaları açan davacıya karşı davalı, kullanmama defi ileri sürerse, davacının markasına dayanması engellenmiş olur. SMK m.25/7 hükmüne göre, "6 'ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 'uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def'i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmes inde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 'uncu mad denin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispat/ar." SMK m.25 gerekçesine baktığımızda da, SMK m.6 uyarınca açılan hü kümsüzlük davalarında 19. maddenin ikinci fıkrası hükmünün defi olarak ileri sürülebileceği; ancak bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihinin esas alınacağı düzenlenmiştir. Bu durumda, SMK m.25/l 'e göre hükümsüzlük davası ile karşı karşıya kalan bir kişi, karşı tarafın markasını son beş yıl içinde ciddi şekilde kullan madığı defini ileri sürerse ve hükümsüzlük davasını açan kişi ciddi kulla nımı ispatlayamazsa, hükümsüzlük davası düşer. Zira tekel hakkına dayana rak hükürnsüzlük davası açan kişinin hakkı, markasını ciddi şekilde kullan masına bağlıdır. Ciddi kullanım yoksa, kişinin dava açma hakkı da bulun mamaktad ır. Bir diğer ifade ile marka üzerindeki hak kendiliğ inden etkisiz hale gel mez ve ortadan kalkmaz, üçüncü kişilerin bu yönde talepte bulunması gere kir. Kullanmama defi ileri süren kişi, tescilli markanın sağladığı hakların kullanılmasını engellerken; markanın iptali talebi, markanın marka sici linden terkin edilmesine yol açacaktır. Markanın geriye dönük beş yıllık süre içinde kullanılması, markaya bağlı bazı hakların kullanımının adeta ön şartı dır174. 173 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Şerh m.29 ile ilgili açıklamalar. Ayrıca markaya ilişkin kullanmama def'i için bkz. Döndü Deniz BILIR, Marka Kullanmama Def'i, 16-22 Aralık 2019 tarihli Fikri Mülkiyet Hukuku Çalıştayı Bildiriler Kitabı, Ankara 2020, s.221 vd. 174 Adeta dememizin sebebi, bu sonucun kendiliğinden gerçekleş memesidir. 2574 Yasaman/Yusufoğlu Gerek Türk gerek AB marka hukukundaki düzenlemeler, marka sahibi açısından markayı kullanma yükümlülüğü getirmiştir. Bu kullanırnın ticaret hayatındaki "gerçek kullanım" olması gerekir. Ancak bu kullanma yükümü, marka tescil edilir edilmez başlamaz. Bunun yerine marka sahibine beş yıllık "hoşgörü süresi" tarunmıştır 175• Tanınan bu hoşgörü süresi içinde marka sa hibi, marka hakkına dayanabilmesi için markasını kullandığım ispatlamak zorunda değildir. Beş yıllık hoşgörü süresi içinde, marka hakkı sahibi kul lanmadığı markasına dayanarak, başkasının markasına itiraz edebilir, teca vüz davası ve hükümsüzlük davası açabilir. Eğer markanın beş yıldan daha kısa bir süre kullanılmadığı tespit edilirse, marka sahibi tescilden doğan bütün haklarını engelsiz bir şekilde kullanabilir. Ancak markanın beş yıldan daha uzun süre kullanılmadığı tespit edilirse, karşı taraf markanın kullanıl maması defini ileri sürerek, tescilli markadan doğan hakların kendisine karşı kullanılmasını engelleyebilir 176• Markanın kullanılmasının yükümlülük haline getirilmesinde ve bunun marka sahibi tarafından kanıtlanmasının talep edilmesindeki temel amaç, kullanılm ayan markaların kullanmak isteyen kişilerin kullanımına açılması dır. Markanın belli bir süre boyunca fonksiyonianna uygun olarak ticarette kullanılmaması, başkalarının ticaret hayatına girmelerine engel olmaktadır. Dolayısıyla ancak fonksiyonianna uygun olarak kullanıla n bir marka sahibi nin başkalarını engelleme hakkına sahip olabileceği kabul edilmektedir177• Ancak tescilli markanın fonksiyonianna uygun olarak belli bir süre kul lanılmaması, yetkili merci tarafından re' sen incelenen bir husus değildir. Mahkemeler ve TÜRKPATENT, ancak karşı tarafça talep edilmişse tescilli 175 Bu konuda ayrıca bkz. EUIPO'nın Kullanım ispatı Kılavuzu, https://euipo.europa.eu/tunnel web/secu re/webdav/gue st/document_libr ary/contentPdf s/trade_mark s/Guidelines/16_part_c_o pposition_ section_6_proof _of_use_e n.pdf (Son erişim: 22.06.2021); Arslan KAYA, Marka Hukuku, 2006, s.198 vd.; Sabih ARKAN, Marka Hukuku, C. ll, 1998, s.162.; Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2018, s.955 vd.; Gizem ÇOŞGUN, Sınai Mülkiyet Kanunu Kapsamında Markanın Kullanılması, 2018, s.52 vd.; ibrahim BEK TAŞ, Sınai Mülkiyet Kanunun a Göre Markanın Kullanmama Nedeniyle iptali AB Adalet Divanı'nın Güncel Kararları ışığında Bir Değerlendirme, 17/2 Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, 2018, s. 235-237. 176 Markayı kullanmamanın sonuçları için bkz. lbrahim BEKTAŞ, Sınai Mülkiyet Kanununa Göre Mar kanın Kullanm ama Nedeniyle iptali -AB Adalet Divanı'nın Güncel Kararları ışığında Bir Değerlen dirme, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, 17/2, 2018, s.235 vd., 249 vd.; Osman Umut KARACA, Markayı Kullanma Zorunluluğu, 2017, s.67 vd. 177 Bu konuda bkz. CJEU T-174/01, Goulbourn v. OHMI-Redcats, 12.03.2003, par. 37 ve 38. Nitekim bu kararda da belirtildiği gibi, bu görüş 89/104 sayılı AB Yönergesinin giriş kısmında yer alan seki zinci gerekçe ile örtüşmektedir. Madde 25-Hükümsüzlük Hôfleri ve Hüküms üzlük Talebi 2575 markanın gerçekten kullanılıp kullanılmadığını incelemektedir. Bu sebeple bu bir defi olarak karşımıza çıkmaktadır: kullanmama defi. SMK m.25/7 hükmüne göre, hükümsüzlük davası ile karşı karşıya kalan kişi, karşı tarafın markasını dava tarihinden geriye dönük olarak 5 yıl bo yunca kullanma dığını ileri sürerse, mahkeme bu iddiayı inceler. Eğer ger çekten de hükümsüzlük davası açan kişi markasını dava tarihinden geriye dönük olarak 5 yıl boyunca kullanmamışsa, hükümsüzlük davası reddedilir. Eğer dava cının markası, dava tarihinden geriye dönük olarak 5 yıldan daha kısa bir süre önce tescil edilmişse, bu durumda
|
konuda bkz. CJEU T-174/01, Goulbourn v. OHMI-Redcats, 12.03.2003, par. 37 ve 38. Nitekim bu kararda da belirtildiği gibi, bu görüş 89/104 sayılı AB Yönergesinin giriş kısmında yer alan seki zinci gerekçe ile örtüşmektedir. Madde 25-Hükümsüzlük Hôfleri ve Hüküms üzlük Talebi 2575 markanın gerçekten kullanılıp kullanılmadığını incelemektedir. Bu sebeple bu bir defi olarak karşımıza çıkmaktadır: kullanmama defi. SMK m.25/7 hükmüne göre, hükümsüzlük davası ile karşı karşıya kalan kişi, karşı tarafın markasını dava tarihinden geriye dönük olarak 5 yıl bo yunca kullanma dığını ileri sürerse, mahkeme bu iddiayı inceler. Eğer ger çekten de hükümsüzlük davası açan kişi markasını dava tarihinden geriye dönük olarak 5 yıl boyunca kullanmamışsa, hükümsüzlük davası reddedilir. Eğer dava cının markası, dava tarihinden geriye dönük olarak 5 yıldan daha kısa bir süre önce tescil edilmişse, bu durumda davacı markaya dayalı bütün haklarını kullanabilir ve dava görülmeye devam edilir. Bununla birlikte, hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, dava cının markası en az beş yıldır tescilli ise davacının ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıl içerisinde de markasını kullandığım ispatlaması gerekmektedir (SMK m.25/7). IV. MADDE iLE iLGiLi YARGlTAY KARARLARI 1. "ICEBOYS" Kararı Özet Marka başvurusu 17.08.2001 tarihinde yapılmış olup, tescil 08.01.2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Açılan hükümsöz lük davası ise 04.10.2005 tarihinde, hükümsözlüğü istenen markanm henüz tescil edilmediği dönemde açılmıştır. Hükümsözlüğü istenen marka başvu rusunun yargiiama devam ederken TPE marka siciline tescil edilmiş olması karşısmda, 6100 sayılı HMK'nm 115/3. maddesi hükmü uya rmca bu aşamada dava şartmm bulunmadığından söz edilemez. Yargıtay HGK. 2013/11-308 E. 2014/61 K. 05.02.2014 tarihli. ( ... Davacı vekili, müvekkilinin İCEBOYS markasını ilk olarak 23.5.2000 ta rihinde 2000/09712 numara ile 25. sınıftatescil ettirdiğini, daha sonra 17.8.2001 tarihinde 03, 09, 14, 18, 24, 25 ve 35.08 sınıflarda tescili için davalı kuruma müra caat ettiğini, Markalar Dairesi Başkanlığının 03/02, 24. ve 25. sınıfın tamamı ve 35/08 sınıf için markanın yayınland ığını, davalı şirketin itirazının 16.07.2004 tarih ve M-1371 sayılı TPE YİDK kararıyla reddedildiği halde, aradan bir müddet geçtik ten sonra YİDK'nın 17.09.2004 tarih ve M-1671 sayılı kararı ile bu kez 03/01, 07 ve 08, 1 8/01, 02, 03 ve 04, 25. sınıfın ise tamamı başvurudan çıkartılmak suretiyle tescilin devamına çıkarılmasına karar verildiğini, YİDK kararını verirken müvekki linden beyan almadığını, kararın gerekçeli olmadığını, müvekkilinin 2000/09712 numara ile tescil ettirdiği markasının dikkate alınmadığını, bu şekilde müvekkilinin 25. sınıfta kazanılmış hakkının gözetilmediğini, kaldı ki markaların birbirinden 2576 Yasaman/Yusuf oğlu anlam, işaret ve fonetik bakımdan farklı olduğunu, müvekkilinin markasının KHK'nın 7/son maddesi anlamında ayırt edicilik vasfını taşıdığını, müvekkiline ait markanın Lübnan, İran ve Malta'da tescilli olduğunu ve Madrid Protokolüne üye devletlerde tescili için müracaat edildiğini, iCE ibaresinin de birçok firma adına kayıtlı olduğunu ileri sürerek, TPE YİDK'nın ı7.09.2004 tarih ve M-ı67ı sayılı kararının iptaline, başvuru konusu markanın sicil kaydına tümüyle tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı TPE vekili, müvekki linin aldığı kararların usul ve yasaya uygun oldu ğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı-karşı davacı Gilmar S.P.A. vekili, davacının davaya konu başvurudan önce 2000/097 ı2 numara ile tescilli markayı devir aldığını, tescilini istediği marka nın sınıfı ile bu markanın sınıfının farklı olduğunu, 2000/097 ı2 numara ile tescilli markanın iptali için İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2005/443 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, açılan davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, kaldı ki müvekkilinin markalarının tanınmış olduğunu, bu durumun TPE tarafından da karara bağlandı ğını, iCE serisi markaları varken dava cının markasının tescil edilemeyeceğini, ayrıca markaların benzer olduğunu savuna rak, davanın reddini istemiş, karşı dava olarak da; müvekkilinin davalı-karşı davacı aleyhine 2000/097 ı 2 numara ile tescilli markanın iptali için dava açtığını, davalı karşı davacının başvuru konusu markasının müvekkili markalanna tecavüz ettiğini, aralarında iltibas olup, sınıfların aynı olduğunu, müvekkilinin markalannın tanınmış marka olduğunu ileri sürerek, davacı-karşı davalıya ait 200llı65ı ı sayılı ICE BOYS markasının TPE nezdindeki tescilinin 09, 18, 24 ve 35.08 sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, kurumun aldığı ikinci kararın maddi hatanın düzeltilmesinden ibaret olmadığı, doğrudan hakkın özüne ve tarafların menfaatine ilişkin, önceki kararı kısmen ortadan kaldıran bir karar olduğu, YİDK kararının verdikten sonra artık başvuru işlem dosyasını bir şekilde ele alıp aynı konuda hakkın özüne doku nan tarafların menf aatine dokunan karar veremeyeceği gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile TPE YİDK'nın ı 7.09.2004 tarih ve M-ı 67 ı sayılı kararının ipta line, fazlaya ait istemin reddine, karşı dava yönünden ise, tescil işlemi tamamlanmış markanın hükümsüzlüğünün istenebileceği, karşı dava tarihi 14.10.2005 tarihinden sonra 8.1.2007 tarihinde tescilin gerçekleşmesi nedeniyle karşı davanın erken açıl dığı gerekçesiyle karşı davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı TPE vekili, davalı-karşı davacı Gilmar S.P.A. vekili temyiz et miştir. 1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı TPE ve Gilmar S.P.A.vekilinin asıl dava yönünden tüm temyiz itirazlannın reddi ile asıl dava yönünden verilen karann onanmasına karar vermek gerekmiştir. Madde 25-Hükümsüzlük Halleri ve Hükümsü zlük Talebi 2577 2-Davalı -karşı davacı Gilmar S.P.A. vekilinin karşı davayla ilgili temyiz itiraz larına gelince; dava konusu 2001/16511 sayılı "ICEBOYS" i bareli başvurunun 03/01,07,08, 18/01,02,03,04. alt gruplar ile 25. sınıfürünlerin tamamı yönünden kısmen reddine ilişkin 17.09.2009 tarih ve M-1671 sayılı TPE YİDK kararın iptali için davacı SDR Giyim Şirketince açılan asıl davaya karış Gilmar S.P.A.tarafından da karşı dava yoluyla başvuruda yer alan 09, 18, 24 ve 35/08. sınıflar için SDR Giyim Şirketi adına tesciline karar verilen 2001116511 sayılı markanın hükümsüz kılınması istenilmiştir. Mahkemece her iki dava konusunun başvurunun kısmen kabul ve kısmen red dine dair TPE YİDK kararıyla ilişkili olduğu kabul edilerek asıl ve karşı davanın birlikte görülmek suretiyle sonuçlandırılmış olması ve yargılama aşamasında hü kümsüzlüğü istenen sınıflar yönünden baş vurunun kesinleşerek 2001/6511 sayılı markanın karşı davalı SDR Giyim Şirketi adına tescil edildiği de gözetilerek, karşı dava bakımınd an da uyuşmazlığın esası incelenmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle karşı davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir ... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargı lama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu 'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edil diği aniaşı ldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR: Asıl dava, TPE YİDK kararının iptali ile davacı tarafın marka başvu rusunun tesciline karar verilmesi istemine ilişkin olup, karşı dava;
|
kısmen red dine dair TPE YİDK kararıyla ilişkili olduğu kabul edilerek asıl ve karşı davanın birlikte görülmek suretiyle sonuçlandırılmış olması ve yargılama aşamasında hü kümsüzlüğü istenen sınıflar yönünden baş vurunun kesinleşerek 2001/6511 sayılı markanın karşı davalı SDR Giyim Şirketi adına tescil edildiği de gözetilerek, karşı dava bakımınd an da uyuşmazlığın esası incelenmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle karşı davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir ... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargı lama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu 'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edil diği aniaşı ldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR: Asıl dava, TPE YİDK kararının iptali ile davacı tarafın marka başvu rusunun tesciline karar verilmesi istemine ilişkin olup, karşı dava; davacı-karşı davalının 2001/16511 no.lu marka başvurusunun tescil edildiği sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesi istemine ilişkindir. Davalı-k arşı davacı Gilmar SPA vekili karşı dava olarak; asıl davadaki davacı tarafın marka başvurusundaki "BOYS" ibaresinin "Genç Erkekler" anlamına geldi ğini ve markada herhangi bir ayırt edici özelliği bulunmadığını, bu nedenle davacı nın "ICEBOYS" markası ile müvekkilinin "ICE" markasının 556 sayılı KHK'nin 7/1 -b ve 8/1-b maddeleri anlamında benzer olduğunu, müvekkilinin "ICE BERG" ve "ICE BERG JEAN" markalarının tanımış markalar olduğunu, bu markalara ben zer olan ve kötüniyetle başvurusu yapılan davacı markasının farklı sınıflarda dahi tescilinin mümkün olmadığını ileri sürerek, davacı-karşı davaimm 16511 sayılı "ICEBOYS" markanın tescilli bulunduğu, 09, 18, 24, 35/08. sınıflar yönünden hü kümsüzlüğüne ve sicil kaydından terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, asıl dava yönünden yapılan incelemede, TPE Markalar Dairesi Başkanlığı'nın bir marka tescil başvurusunakarşı verdiği karara ilişkin olarak yapı lan itiraz üzerine TPE YİDK'nin bir karar verdikten sonra ancak bu kararındaki maddi hatalarını düzelteb ileceği, somut olayda Enstitünün aldığı ikinci kararın, maddi hatanın düzeltilmesinden ibaret bir işlem olmadığı, doğrudan hakkın özüne ve tarafların menfaatlerine ilişkin olarak önceki kararı kısmen ortadan kaldıran bir karar olduğundan iptalinin gerektiği gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüyle 2578 Yasaman/Yusufoğlu 1671 sayılı TPE YİDK kararının iptaline, karşı davaya ilişkin olarak ise; bir marka nın hükümsüzlüğü istemiyle dava açıiabilmesi için her şeyden önce, tescilin sicile kaydedilmesinin gerektiği, marka tescilinin 08.01.2007 tarihinde gerçekleş tiği, karşı davanın açıldığı 04.10.2005 tarihinde hükümsüzlüğü istenen I 65 I I sayılı başvuru nun kısmen de olsa henüz tescil edilmemesi nedeniyle vakitsiz açılan hükümsüzlük davasının reddinin gerektiği gerekçesiyle karşı davanın reddine karar verilmiştir. Davalılardan TPE vekili ve davalı-karşı davacı Gilmar SPA vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Daire'ce yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bo zulmuştur. Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı-karşı da vacı Gilmar SPA vekili getirmiştir. Asıl davaya ilişkin olarak verilen kararın kesinleştiği dosyada Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, karşı davaya ilişkin olup; yargılama aşamasında hükümsüzlü ğü istenen sınıflar yönünden başvurunun kesinleşerek 2001/16511 sayılı markanın karşı davalı SDR Giyim Şirketi adına tescil edildiği de gözetilrnek suretiyle karşı dava bakı mından uyuşmazlığın esası incelenmek suretiyle bir karar verilmesinin mi yoksa henüz tescil edilmemiş bir markanın hükümsüzlüğü istenemeyeceği kabul edilerek karşı dava nın açıldığı 04.10.2005 tarihinde, hükümsüzlüğü istenen 200 III 65 ı 1 sayılı başvurunun kısmen de olsa henüz tescil edilmemiş olması nedeniyle vakitsiz açılan hükümsüzlük davasının reddinin mi gerektiği noktasında toplanmaktad ır. Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nın ı ı4. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca; davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartlarındandır. Bu noktada öncelikle, davada menfaat (hukuki yarar) kavramı üzerinde durul malıdır: Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açıiabilmesi için, davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin ilke anla mına gelir. Davacının dava açmakta hukuk kurallan tarafından haklı bulunan (koru nan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bu lunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Ramazan Aslan, Hanağası, Emel: Davada Menfaat kitabının önsözünden, Ankara/2009). Öte yandan, bu yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması da gerekir (Hanağası, a.g.e., s. I 35). Uygulama da, dava açarken menfaatin (hukuki y()J"ann) bulunması gerekınesini dava şartı olarak kabul etmiştir. Bu şart, dava konusuna ilişkin genel dava şartların dan biri olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hü küm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan olumlu dava şartları arasında sayılmaktadır. Bu nedenle, menfaate; davanın dinlenebilmesi (mesmu olması, kabu le şayan olması) şartı da denilmektedir (Hanağası, a.g.e., s.l9-21 ). Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2579 Aynı hususlara, Hukuk Genel Kurulu'nun 30.05.2001 gün ve 2001114-443 E.- 458 K.; 29.05.2002 gün ve 2002/2-401 E.-451 K.; 17.03.2010 gün ve 2010/3-119 E.-159 K.; 31.03.20 10 gün ve 2010/11-143 E.-ı96 K.; ı0.10.2012 gün ve 2012/19- 477 E, 31.05.2013 gün ve 20ı21 19-1827 E. sayılı kararlannda da yer verilmiştir. Dava şartının dava açıldığı tarihte mevcut olmamasına rağmen daha sonra ta mamlanması durumu 6100 sayılı HMK'nın ı 15. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir. Bu Yasa hükmü aynen; "Dava şartı noksanlığı, mahkemece, dava nın esasına girilmesin den önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez" şeklindedir. Her davada olduğu gibi, eldeki karşı davanın konusunu oluşturan "marka hü kümsüzlük" davasında da davacının (karşı-davacı) bu davayı açınada hukuki yararı bulunmalıdır. Somut olayda davacı-karşı davalı tarafın 2001/165ı ı no.lu marka başvurusu 17.08.200f tarihinde yapılmış olup, 3, 9, 14, 18, 24 ve 35. sınıflardaki mal ve hiz metler için tescil işlemi 08.0ı .2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Karşı davanın açıldığı 04.ı0.2005 tarihinde hükümsüzlüğü istenen 16511 sayılı marka tescil başvurusunun kısmen de olsa henüz tescil edilmediği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak, marka tescili yargılamanın devam ettiği aşa mada 08.01.2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu itibarla, TPE YİDK kararının iptaline ilişkin açılan asıl dava ile birlikte bir hükümsüzlük davası olan karşı davanın birlikte görülerek delillerin toplanması ve hükümsüzlüğü istenen marka başvurusunun yargılama devam ederken TPE marka siciline tescil edilmiş olması kar şısında yukarıda açıklanan 6 100 sayılı HMK'nın 1 15/3. Maddesi hükmü uyarınca eldeki somut olayda artık bu aşamada dava şartının bulunmadığından söz edilemez. O halde, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma karanna uyulmak gerekirken, önceki kararda direnitmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. 2. "ZASSAUER" Kararı Özet Hak sahibinin hakkının ihlali karşısında, bu ihlal yönünden uzun süre harekete geçmeyerek ve sessiz kalarak veya bu ibiale icazet anlamın da, o kişiyle bu ihlali
|
konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak, marka tescili yargılamanın devam ettiği aşa mada 08.01.2007 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu itibarla, TPE YİDK kararının iptaline ilişkin açılan asıl dava ile birlikte bir hükümsüzlük davası olan karşı davanın birlikte görülerek delillerin toplanması ve hükümsüzlüğü istenen marka başvurusunun yargılama devam ederken TPE marka siciline tescil edilmiş olması kar şısında yukarıda açıklanan 6 100 sayılı HMK'nın 1 15/3. Maddesi hükmü uyarınca eldeki somut olayda artık bu aşamada dava şartının bulunmadığından söz edilemez. O halde, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma karanna uyulmak gerekirken, önceki kararda direnitmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. 2. "ZASSAUER" Kararı Özet Hak sahibinin hakkının ihlali karşısında, bu ihlal yönünden uzun süre harekete geçmeyerek ve sessiz kalarak veya bu ibiale icazet anlamın da, o kişiyle bu ihlali bilerek ticari ilişkiye girmek suretiyle mütecaviz üzerinde, kendisine karşı bu hak sebebiyle dava açılmayacağı kanaati ve güveni oluşturulduktan sonra, önceki hakkına dayanarak müteca vize karşı dava açması çelişkili davranış teşkil edecektir. Çelişkili davranış MK m.2 uyarınca dürüstlük kuralına aykırı, kötüniyetli ve 2580 Yasaman/Yusufoğlu yasak bir davramş olup, hukuk tarafından himaye görmesi mümkün değildir. Yargrtay ll. HD. 201617512 E. 2018/2166 K. 21.03.2018 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin ev ve mutfak gereçleri sektöründe çalıştığını, auer markasının 1984 yılında ... nezdinde 82825 Sayılı ile müvekkili adına kayıtlı oldu ğunu, davalı şirketin ise müvekkiline ait ... markasının ayırt edilmeyecek düzeyde benzeri olan zassauer markasını 2007/06090 sayı ile bir kısım ürün ve hizmeti kap sayacak şekilde adına hukuka aykın olarak tescil ettirdiğini, davalı mar kasının esas unsurunun müvekkilinin tescilli markası olan ... ibaresinin olduğunu, görsel ve işit sel olarak benzediğini, müvekkili markasının uzun yıllardan beri kullanılıyor olma sına karşı davalının bile bile müvekkili markasını kullanarak kötü niyetli hareket ettiğini, ticaret unvanı olarak tescilinin markasal hakkın ihlali mahiyetinde oldu ğundan ticaret sicilinden silinmesi gerektiğini, davalı şirketin yaptığı eylemin hak sız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek davalı adına tescilli bulunan 2007/06090 Sayı lı zassauer markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkini ile davalı şirketin ticaret unvanının sicilden terkinine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, taraflar arasında sözleşmesel ilişki bulunduğunu, davacının bu kapsamda ... markası esas olmak üzere ... kelimesin den türetilmiş markalann da kullanımına izin verdiğini, müvekkili şirketin lisans sahibi olduğunu, davacının sessiz kalma yoluyla marka iptali ve unvan terkini bakımından her iki talebi hak kında da dava açma hakkını yitirdiğini, markalar arasında karıştırma ihtimalinin olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı adına tescilli 2007/06090 Sayılı zassauer ibareli markada yer alan 7. ve ll. sınıftaki mallar bakımından davacının markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, 556 sayılı KHK'nin 8/1-b hükümlerinin uygulanab ilir olduğu, davacı tarafın uzun süre sessiz kaldığı, hak kaybına uğradığı, davalı tarafın dava konusu ... ibareli markasının ve ticaret unvanırun sicilden terkinini talep etme hakkının bu lunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle davalı adına tescilli 2007/06090 Sayılı zassauer ibareli markada 7 ve ll. sınıfta yer alan mallar bakımından marka nın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinirıe, davacının diğer taleplerinin reddine ka rar verilmiştir. Kararı, taraf vekilieri temyiz etmiştir. 1-) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesirıi kabul etmiş tir. 6100 Sayılı HMK'nın 294 ve devamı (Mülga HUMK'nın 382 ve devamı) mad delerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflı ca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, irıfaz edilebilir şekil de tesis edilmesi ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsü zlük Talebi 2581 Öte yandan, yazılacak karann gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulun maması gerekir. Nitekim, HMK'nın 298/ .... maddesinde de gerekçeti kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Hak sahibinin hakkının ihlali karşısında, bu ihlal yönünden uzun süre harekete geçmeyerek ve sessiz kalarak veya bu ihlale icazet anlamında, o kişiyle bu ihlali bilerek ticari ilişkiye girmek suretiyle mütecaviz üzerinde, kendisine karşı bu hak sebebiyle dava açılmayacağı kanaat ve güven oluşturulduktan sonra önceki hakkına dayanarak mütecavüze karşı dava açması çelişkili davranış teşkil edecektir. Çelişki li davranış MK m .... uyannca dürüstlük kuralına aykırı, kötü niyetli ve yasak bir davranış olup hukuk tarafından himaye görmesi mümkün değildir (venire contra factum proprium). Dava, marka hükümsüzlüğü, markanın ve ticaret unvanının sicilden terkini is temlerine ilişkindir. Kararın gerekçesinde davalı markasının 7. ve l 1. sınıflar yö nünden davacı markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, 8/1-b hü kümlerinin uygulanab ileceği, ancak davacının sessiz kalmış olması nedeniyle hak kaybına uğradığı, bu nedenle davaimm ... ibareli markasının ve ticaret unvanının terkinini talep ederneyeceği belirtilmiştir. Ancak hüküm fıkrasında davanın kısmen kabulüyle davalı adına tescilli ... i bareli markanın 7. ve ll. sınıfta yer alan mallar bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir. Mahkemece, ikinci bilirkişi heyeti raporuna itibarla, davacı tarafın uzun süre sessiz kalma sebebiyle marka hükümsüzlük ve ticaret unvamnın terkini davası açma yönünden hak kaybına uğradığı gerekçe kısmında benimsendikten sonra hüküm fıkrasında davamn kısmen de olsa kabulüne karar verilmesi çelişkili olmuş hükmün bu nedenle taraflar yaranna bozulması gerekmiştir. 2-) Kabule göre de hükümsüzlük davası yönünden; sadece tescilsiz ve izinsiz olarak başkasına ait marka kullanımına karşı uzun süre dava açılmaması halinde uygulanab ilecek olan sessiz kalma nedeniyle hak kaybı müessesenin somut olay da uygulanma imkanı olmayıp, bu tür davalarda 556 sy. KHK'nın 42/1-a madde sinde belirtildiği üzere hükümsüzlük davasının markanın tescil edildiği tarihten itibaren 5 yıllık yasal süre içinde açılıp açılmarlığına bakılmalıdır. Somut olayda, davalı markasının .... 01.2008 tarihinde tescil edildiği, davanın ise .... 08.2011 tari hinde açıldığı gözetildiğinde davanın 5 yıllık yasal süre içerisinde açıldığının anlaşılması karşısında mahkem enin, sessiz kalma nedeniyle dava açma hakkının kaybedildiği yönündeki gerekçesi doğru olmamıştır. Mahkemece hükümsüzlük davasının süresinde açıldığı kabul edilerek ve işin esasına girilerek, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm kurulması doğru olmamış ve hükmün davacı yararına bozulmasını gerek tirmiştir. 3-) Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekilierinin sair temyiz itirazlannın şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. 2582 Yasaman/Yusufoğlu 3. "ELiT" Kararı Özet Kötüniyet halinde 5 yillık hak düşürücü süre uygulanmaz ise de, hü kümsüzlük davasmm açıldığı tarih itibarayla söz konusu 5 ytlbk süre nin geçmesinden sonra uzunca bir süre sessiz kabndığmm anlaştiması
|
yasal süre içinde açılıp açılmarlığına bakılmalıdır. Somut olayda, davalı markasının .... 01.2008 tarihinde tescil edildiği, davanın ise .... 08.2011 tari hinde açıldığı gözetildiğinde davanın 5 yıllık yasal süre içerisinde açıldığının anlaşılması karşısında mahkem enin, sessiz kalma nedeniyle dava açma hakkının kaybedildiği yönündeki gerekçesi doğru olmamıştır. Mahkemece hükümsüzlük davasının süresinde açıldığı kabul edilerek ve işin esasına girilerek, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm kurulması doğru olmamış ve hükmün davacı yararına bozulmasını gerek tirmiştir. 3-) Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekilierinin sair temyiz itirazlannın şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. 2582 Yasaman/Yusufoğlu 3. "ELiT" Kararı Özet Kötüniyet halinde 5 yillık hak düşürücü süre uygulanmaz ise de, hü kümsüzlük davasmm açıldığı tarih itibarayla söz konusu 5 ytlbk süre nin geçmesinden sonra uzunca bir süre sessiz kabndığmm anlaştiması ve koşullarm varbğı halinde, MK 2. maddesi uyannca hükümsözlük davasmı açma hakkınm yitirilip yitirilmediğinin mahkemece re'sen dikkate alanması mümkün olabilecektir. Yargıtay ll. HD. 2010/12137 E. 2012/16604 K. 18.10.2012 tarihli. Davacı vekili, müvekkili şirketin TPE nezdinde Elit Kuafor Güzellik Ltd. Şti adına tescilli olan 28.06.1999 tarih ve 99/0 l 0385 tescil no .lu " ibareli markayı 42. sınıf için devraldığını, bu devir işlemi neticesin de söz konusu markanın "yiyecek ve içecek sağlaması hizmetleri, geçici konaklama hizmetleri" içeren 42. sınıfta müvekkili adına 99/023758 no ile tescil edildiğini, müvekkilinin "elite" ibaresinin tescili için 2004 yılında yaptığı tescil başvurusunun Elit Kuaför Ltd. Şti'ne ait marka nedeniyle reddedilmesi üzerine bu markayı devraldığını, bu tescil dışında müvekkilin "elite" ibareli bir marka başvurusu daha olduğunu, mü vekkilinin bu markayı 2000 yılından beri kullanmakta olduğunu, müvekkili şirket ortaklanndan Mustafa Fadıl Terzi tarafından Kasım 2000 tarihinde Küçükyalı'da "Elite Hotel" adı altında ilk otelin açıldığını, bu otelin 31. 12.2001 tarihinden itiba ren müvekkili şirket tarafından işletildiğini, daha sonra müvekkili şirketin 2002 yılında Bağdat Caddesinde "Elit Patisseria" ve "Elite Recidence" ı işletmeye açtığı nı, 2004 yılında Muğla ile Bodrum ilçesinde "Elite Hotel", 2005 yılında "Elite Hotel Dragos" u işletmeye başladığını, davalının haksız bir şekilde "elite" ve "elite world" markalannı müvekkili ile aynı mal ve hizmetler için kullanmakta olduğunu, bu dururnun davalıya Beyoğlu 46. Notediği'nin 13 Kasım 2008 tarih ve 4 Aralık 2008 tarihli ihtarnameleri ile ihtar edildiğini, davalı adına tescilli 21.01 .2009 tarih ve 2007/20289 sayılı "Elite World" ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar veril mesi gerektiğini, davaimm "elite hotel İstanbul şekil" ibareli marka için tescil baş vurusunun müvekkilinin devir almış olduğu 99/010385 tescil no .lu " markası nedeniyle reddedildiğini, davaimm buna rağmen elite ibaresinin kullanımına devam ettiğini, davalının "elite world hotel" ve "elite hotel" adı altında otel işietmekte olduğunu, müvekkili adına tescilli "elit şekil" ibareli markanın esaslı unsuru olan "elit" ibaresinin davalı tarafından da kullanıldığını, "elit" ve "elite" ibareleri üzerinde öncelik hakkının müvekkiline ait olduğunu, dava lının kullandığı "elite hotel İstanbul", "elite hotel" ve "elite world" ibarelerinin esas Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsüzlük Talebi 2583 unsurunun müvekkili fırmanın markası ile aynı/ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, davalı tarafın hukuka aykırı eyleminin marka hakkına tecavüz yanında ayrıca haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek davalı adına tescilli 2007/20289 no.lu "elite World" markasının hükümsüzlüğüne, davalının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespit ve önlenmesine, karann ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının 2008 yılında devir suretiyle iktisap etmiş olduğu mar kanın "Elit" markası olduğunu, davacının bu markayı tescil edildiği şekilde hiçbir zaman kullanmadığını, davacının müvekkili adına tescilli "Elite" ibaresini kullandı ğını, davalı şirket adına tescilli "elite world" markasının davacı adına tescilli "elit" markası ile benzer olmadığını, iki marka arasında iltibas oluşmadığını, Elit Turizm Yatınm A.Ş.'nin ortaklarının kardeş olduklarını ve soyadlarının ELİK olduğunu, I 979 yılından bu yana ilk olarak Van ilinde Tahran Otel unvanı ile otelcilik sektö ründe hizmet vermeye başladıklarını, daha sonra 2000 yılında açtıkları "elite otel" unvanlı otel ile otel işletmeciliğine İstanbul'da devam ettiklerini, 2007/20289 tescil no.lu "elite world" markasının halen davalı adına 43. sınıfta tescilli olduğunu, mü vekkillerinin "elite hotel" ve "elite world hotel" unvanlı otelleri işlettiklerini, mü vekkili şirketin "elite world" ibaresini, davacının "elit" ibaresini kullanmasından çok önceki bir tarihte kullanmaya başladığını, müvekkili şirketin 2002 yılından bu yana "elite" ibaresini kullanmakta olduğunu, bu ibarenin aynı zamanda müvekkili şirketin ticaret unvanının esaslı unsuru olduğunu, davacının ise "elit" ibaresini 22. ı 0.2008 tarihinden bu yana kullanmakta olduğunu, davacının bu markayı bu tarihte Elit Kuaför Ltd. Şti.'den devralmış olduğunu, bu fırmanın da bu markayı hiçbir zaman 43. sınıfta kullanmadığını, müvekkili şirketin "elite" ibaresinin tescili için 2001 yılında TPE'ye başvurduğunu ancak bu başvurunun Elit Kuaför Ltd. Şti.'ne ait "elit" markası nedeniyle reddedildiğini, müvekkili şirketin "elite world" markasının hukuka uygun bir şekilde tescile dayalı olarak kullanmakta olduğunu, markanın esaslı ve hakim unsurunun "world" ibaresi olduğunu, bu nedenle markalar arasında iltibas tehlikesi bulunmadığını savunarak davanın reddine talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, "ELİT" markasının 42. sınıfta yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri, geçici ko naklama hizmetleri, için Terzioğlu İnşaat Turizm San. Tic. Ltd. Şti. adına 28.06.1999 tarihinden itibaren 99/023758 tescil no ile 19.07.2002 tarihinde tescil edildiği, "ELITE" markasının 43. sınıfta yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri, geçici konaklama hizmetleri, restoran ve konaklama hizmetleri için Terzioğlu İnşaat Turizm San. Tic. Ltd. Şti. adına 26.04.2007 tarihinden itibaren 2007/22753 tescil no ile ı 7.08.2009 tarihinde tescil edildiği, "EL iTE WORLD" markasının ise 43. sınıfta yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri, geçici konaklama hizmetleri, hayvan ba kım evi hizmetleri için Elit Turizm Yatınm A.Ş. adına ı6.04.2007 tarihinden itiba ren 2007/20289 tescil no ile 21.01.2009 tarihinde tescil edildiği, El it Turizm Yatı rım A.Ş.'nin 21.03.2000 tarihinde faaliyete başladığı "elite Hotel İstanbul" ibaresini de 2002 yılından bu yana faturalannda kullandığı, dava dışı Terzioğlu İnşaat ve Turizm işletmeciliği M. Fadıl Terzi tarafından Hotel Elite ibaresinin 1 1. ı 2.2000 2584 Yasaman/Yusufoğlu tarihinde itibaren kullanılmaya başlandığı, aynı ibarenin 07. ll .2002 tarihinden itibaren de davacı Terzioğlu İnşaat Turizm San ve Tic. Ltd. Şti. tarafından kullanıl dığı, markalann gerek görünüş, gerek okunuş bakımından ayırt edilemeyecek dere cede benzer olduğu, davacının kendi iştigal alanında 2000 yılından bu yana faaliyet te bulunan davalı şirketten ve onun ticaret unvanından haberdar olmadığını iddia etmesinin mümkün olmadığı, davalının kötü niyetli olduğunu kabul etmeyi sağlaya cak delilin bulunmadığı, yine başlangıçta kötüniyetli olmasına rağmen, haksız reka bete uğrayan kimse uzun süre sessiz kalarak diğer taraf için değerli bir ekonomik durumun oluşumuna yol açmışsa, haksız rekabetle bulunan kimse öbürünün davra nışından onun buna razı
|
yılından bu yana faturalannda kullandığı, dava dışı Terzioğlu İnşaat ve Turizm işletmeciliği M. Fadıl Terzi tarafından Hotel Elite ibaresinin 1 1. ı 2.2000 2584 Yasaman/Yusufoğlu tarihinde itibaren kullanılmaya başlandığı, aynı ibarenin 07. ll .2002 tarihinden itibaren de davacı Terzioğlu İnşaat Turizm San ve Tic. Ltd. Şti. tarafından kullanıl dığı, markalann gerek görünüş, gerek okunuş bakımından ayırt edilemeyecek dere cede benzer olduğu, davacının kendi iştigal alanında 2000 yılından bu yana faaliyet te bulunan davalı şirketten ve onun ticaret unvanından haberdar olmadığını iddia etmesinin mümkün olmadığı, davalının kötü niyetli olduğunu kabul etmeyi sağlaya cak delilin bulunmadığı, yine başlangıçta kötüniyetli olmasına rağmen, haksız reka bete uğrayan kimse uzun süre sessiz kalarak diğer taraf için değerli bir ekonomik durumun oluşumuna yol açmışsa, haksız rekabetle bulunan kimse öbürünün davra nışından onun buna razı olduğu böylece kendi eyleminin caiz bulunduğu sonucunu çıkartmakta haklıysa, haksız rekabetle sessiz kalma hak kaybına yol açar ilkesi uygulama alanı bulacağı, davacının markayı 2008 yılında devir almasının bu süre nin kesilmesine ya da uzamasma bir etkisinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Karan, davacı vekili temyiz etmiştir. 1-) Dava dosyası, içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme karannın gerekçe sinde dayanılan delille rin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve tescilli markanın hükümsüz kılıncaya kadar kullanılmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyecek olmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-) Davacı vekili, davalı adına tescilli 2007/20289 no.lu "Elite World" marka sının 556 sayılı KHK'nın 42. maddesine dayalı olarak hükümsüzlüğüne karar ve rilmesini istemiştir. Dairemizin 08/04/2002 tarih ve 10860/3275 sayılı ilaını ile 556 sayılı KHK'nın 42/1-(a) bendinde hükümsüzlük davası açılahilmesi için tanınmış markalar bakımından getirilen tescil tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre nin diğer markalar yönünden açılacak hükümsüzlük davalan için de uygulanarak bu husustaki yasal boşluğun doldurulmasına, karar verilmiştir. 556 sayılı KHK'nın 42/1-(a) bendi ve Dairemizin anılan karan uyarınca 5 yıllık hak düşürücü süre baş langıcının markanın tescil tarihi dikkate alınarak değerlendirilmesi gereklidir. Ayrı ca, kötüniyet halinde 5 yıllık hak düşürücü süre uygulanmaz ise de hükümsüzlük davasının açıldığı tarih itibariyle söz konusu 5 yıllık sürenin geçmesind en sonra uzunca bir süre sessiz kalındığının anlaşılması ve koşulların varlığı halinde MK 2. maddesi uyarınca hükümsüzlük davasını açma dava hakkının yitirilip yitirilmediği nin mahkemece re'sen dikkate alınması mümkün olabilecektir. Somut uyuşmazlıkta, dava konusu marka 27/0 l/2009 da TPE nezdindeki mar ka siciline tescil edildiğine ve işbu hükümsüzlük davası da 12/03/2009 da açıldığına göre, 556 Sayılı KHK'nın 42. maddesi ve Dairemizin yukarıda tarih ve no.su bildi rilen kararı ile benimsenen 5 yıllık hak düşürücü süre henüz geçmemiştir. Ayrıca, dava konusu markanın tescilsiz olarak kullanıldığı dönem için davacı tarafından 556 sayılı KHK'nın 9 ve 61. maddelerine dayalı bir davanın açılması halinde tescil siz kullanım süresi bakımından dikkate alınacak olan MK 2. maddesinin; uyuşmaz- Madde 25-Hükümsüzlük Hiilleri ve Hüküms üzlük Talebi 2585 lık konusu markanın davalı tarafından tescil ettirilmesinden sonra ve süresinde açılmış olan işbu 556 Sayılı KHK'nın 42. maddesine dayalı hükümsüzlük davası bakımından da önceki tescilsiz kullanıma karşı sessiz kalındığı ndan bahisle hak kaybı oluşturacağı şeklinde değerlendirilmesi mümkün değildir. O halde, mahkemece davalı markasının sicile tescil edildiği tarihe göre hüküm süzlük davasının esası incelenmek suretiyle çözümü gerekirken, yazılı gerekçeyle MK 2. maddesine dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir. 4. "iNTELTEK" Kararı Özet Belirli aralıklarla sadece ihtarname gönderen, fakat dava açmayan ve İhtarname dışında unvanın kullanılmaması için herhangi bir girişimde de bulunmayan davacı şirketin sessiz kalmadığını ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir. Zira kullanırnın daha fazla devamını istemeyen davacı şirket, İhtarnameler göndermiş ise de makul bir süre içinde bu iradesini dava yoluyla da göstermelidir. Dava cı şirketin hem davalının ticaret unvanının tescilinden itibaren yaklaşık altı yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra İhtarname göndermesi hem de İhtarnarnelerin gönderilmesinden sonra makul süre içerisinde dava açmaması nedeniyle ticaret unvanının terkini davasında sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığının kabulü gerekir. Sessiz kalma nedeniyle dava açılamayacağı yönündeki savunma bir defi olmayıp itirazdır. Zira sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin dayanağı TMK'nin 2. maddesi olduğuna göre, dava açılması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve bu durum dava dosya sından ortaya konulabiliyorsa, sessiz kalma yoluyla hak kaybı bir iti raz olarak kabul edilip hakim tarafından resen dikkate alınmalıdır. Keza TMK'nin 2/2. maddesi gereğince bir hakkın açıkça kötüye kul lanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yargıtay HGK. 2017/11-27 E. 2020/225 K. 26.02.2020 tarihli. DAVA: 1. Taraflar arasındaki "markaya tecavüzün ve haksız rekabetin men'i ve refi ile ticaret unvanının terkini" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, taraf vekilierinin temyizi üzerine Yargıtay ll. Hukuk Daire since yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı tarafvekilierince temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kara rının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı H u- 2586 Yasaman/Yusufoğlu kuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 Sayılı Kanunla değişikliği öncesi haliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesin de duruşma yapılamayacağından davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra ge reği görüşüldü: KARAR: I. Y ARGILAMA SÜRECi Davacı istemi: 4. Davacı vekili 12.05.2010 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin 1968 yılın dan itibaren dünyanın hemen her ülkesinde nizasız ve fasılasız " ... " markası ile faaliyet gösterdiğini, ayrıca "İ..." markasının tanınmışlık statüsünün TPE tarafından da kabul edildiğini ve özel olarak korunan markalar siciline de kaydedildiğini, da valı şirketin 2001 yılında tescil edildiğini ve ticaret unvanında yer alan " .... " ibare sini öne çıkararak her türlü resmi ve özel evrakında, reklam ve tanıtımla rında mar kasal olarak kullandığım, bu durumun müvekkilinin çok tanınmış "İ..." markası ile iltibas yarattığını, davalı tarafından" ... " ibaresinin marka olarak tescili için başvuru yapıldığını ve müvekkilinin itirazı sonucunda marka başvurusunun reddedildiğini, marka başvurusuna yapılan itirazlar sonrasında müvekkilinin davalı tarafa ihtarna meler keşide ederek ticaret unvanından " ... " ibaresinin çıkarılmasını ve ticaret un vanının marka fonksiyonunu ifa edecek şekilde kullanılma sının durdurulmasını talep ettiğini, taraflar arasında uzun görüşmeler yapılmış ise de olumlu bir sonuç alınamadığını, davaimm müvekkilinin tescilli ve öncelikli kullanım hakkına sahip tanınmış markası ile iltibas yaratacak şekilde haksız ve
|
özel olarak korunan markalar siciline de kaydedildiğini, da valı şirketin 2001 yılında tescil edildiğini ve ticaret unvanında yer alan " .... " ibare sini öne çıkararak her türlü resmi ve özel evrakında, reklam ve tanıtımla rında mar kasal olarak kullandığım, bu durumun müvekkilinin çok tanınmış "İ..." markası ile iltibas yarattığını, davalı tarafından" ... " ibaresinin marka olarak tescili için başvuru yapıldığını ve müvekkilinin itirazı sonucunda marka başvurusunun reddedildiğini, marka başvurusuna yapılan itirazlar sonrasında müvekkilinin davalı tarafa ihtarna meler keşide ederek ticaret unvanından " ... " ibaresinin çıkarılmasını ve ticaret un vanının marka fonksiyonunu ifa edecek şekilde kullanılma sının durdurulmasını talep ettiğini, taraflar arasında uzun görüşmeler yapılmış ise de olumlu bir sonuç alınamadığını, davaimm müvekkilinin tescilli ve öncelikli kullanım hakkına sahip tanınmış markası ile iltibas yaratacak şekilde haksız ve izinsiz olarak" .... " ibaresini kullanmasının marka hakkına tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek davalı fiilierinin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, men'i ve refi ile hükmün ilanma ve davaimm ticaret unvanından " ... " ibare sinin çıkarılmasına, sicilden terkini ne, karar verilmesini talep etmiştir Davalı Cevabı: 5. Dava lı vekili 25.06.201 O tarihli cevap dilekçesinde; müvekki linin davacının faaliyet alanından ve markasının mal ve hizmet sınıfından tamamen farklı bir alanda faaliyet gösterdiğini, ticaret unvanının hiçbir şekilde davacının ticaret unvanı veya markası ile iltibas oluşturmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararı: 6. İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 29.1 1.2012 tarihli ve 2011/165 E., 2012/286 K. sayılı kararı ile; davacının gerek Türkiye'de gerekse dün yanın pek çok ülkesinde tescilli bulunan "İ..." markasının Paris Sözleşmesi'nin 6. maddesiyle 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Karar name'nin (556 sayılı KHK) 711-ı maddesi gereğince tanınmış marka niteliğinde olduğu, Türkiye ve dünyadaki bilgisayarların büyük bir bölümünde davacının " ... " Madde 25-Hükümsüzlük Halleri ve Hüküms üzlük Talebi 2587 markası ile ürettiği işlemcilerin kullanıldığı, davalının ticaret unvanını 2001 yılında tescil ettirdiği, ancak ticaret unvanında yer alan " ... " ibaresini tescilden farklı olarak markasal olarak kullandığı, dolayısıyla davalının bu şekildeki kullanımının, 556 sayılı KHK'nin 911-c ve 61. maddeleri anlamında marka hakkına tecavüz ve aynı zamanda TTK anlamında haksız rekabet teşkil ettiği, ancak davalının ticaret siciline kaydından itibaren ticaret unvanının terkini için yaklaşık dokuz yıl sessiz kaldıktan sonra 201 O yılında dava açması nedeniyle ticaret unvanının terkini yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı, davacının markasının tanınmış marka olması nın tek başına davalının ticaret unvanını kötü niyetle tescil ettirdiğinin kabulü için yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, men'ine ve refine, ticaret sicilinin terkini talebinin ise reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı: 7. İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkem esi'nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilieri temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.06.20 14 tarihli ve 2013/6839 E, 2014/12097 K. sayılı kararı ile; davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi sonucunda; " ... dava, davalının tica ret unvanının, davacının tanınmış marka ve ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, men'i, refi, davalının ticaret unva nından " ... " ibaresinin çıkarılması, sicilden terkini ve hükmün ilanı istemlerine iliş kin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde davanın kısmen kabulüne, dava lının ticaret unvanındaki " ... " ibaresinin terkini talebinin ise sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluştuğu gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlığın htillinde sessiz kalma yoluyla hak kaybının doğup doğmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Öncelikle belirtilmelidir ki, işletme adı, ticaret unvanı ve marka gibi işaretierin işlevleri birbirinden farklı olmakla birlikte hepsinin ortak özelliği işletmeyi, taeiri ve mal veya hizmetleri diğerlerinden ayırt edici niteliğe sahip birer "tanıtma vasıta sı" olmaları ve TTK'nın 56. vd. maddeleri uyarınca işaret sahibine haksız rekabete karşı koruma sağlamalarıdır. Çünkü haksız rekabet hukukunun konusu, dürüstlük ilkesine aykırı ticari yöntem ve uygulamalarına karşı emek ilkesi uyarınca işletme sel çabayı, birikimi ve yatırımı kapsayan emeğin korunrnasıdır. Davacının önce dava) ının marka başvurusuna itiraz etmesi, daha sonra peş peşe 16. 1.2007, 30.11.2007, 15.7.2008, 4.3.2009 tarihli ihtamameler göndermesi, ardından da işbu davayı açması ile " .... " ibaresi üzerinde üstün hak sahibi olduğu iddiasında bulun duğundan davalının tanıtma işareti niteliğincieki " .... " ibaresinin kullanımına karşı sessiz kaldığından söz edilerneyeceği gibi, önceki davranışı ile çelişki oluşturup karşı tarafta yarattığı güven nedeniyle çelişkili davranma yasağı (Venire contra factum proprium) ilkesi uyarınca TMK'nın 2. maddesiyle düzenlenen dürüstlük kuralına aykınlık oluşturduğu da kabul edilemez. Bu itibarla, mahkemenin davacı nın, davalının ticaret unvanındaki "İ.. ... " ibaresinin terkini talebi yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olduğundan reddi gerektiğine dair gerekçesi 2588 Yasaman/Yusufoğlu doğru görülmemiş, bu nedenle karann bozulması gerekmiştir ... " gerekçesi ile karar bozulmuştur. Direnme Kararı: 9. İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 08.09.2015 tarihli ve 2015/108 E, 2015/142 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ek olarak, ticaret un vanının terkini talebi yönünden sessiz kalma süresinin, unvanın sicile kayıt tarihin den itibaren hesaplanması gerektiği, davacının gönderdiği ihtarnamelerin sessiz kalma yoluyla hak kaybı bakımından sonuca bir etkisinin bulunmadığı, zira kulla nırnın daha fazla devamını istemeyen davacının makul bir süre içinde bu iradesini dava açarak göstermesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi: 1 O. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilierince temyiz edilmiştir. IL UYUŞMAZLIK ı ı. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmaz lık; davaimm "İNTELTEK" ibareli ticaret unvanını kullanmasına karşı çıkmak amacıyla davacı tarafından unvanın tescilinden yaklaşık altı yıl sonra ihtarnameler gönderilmesinin ve yaklaşık dokuz yıl sonra eldeki unvan terkini davasının açılmasının sessiz kalma yoluyla hak kaybı oluşturup oluşturmad ığı noktasında toplanmaktad ır. III. GEREKÇE 12. Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin men'i ve ref'i ile ticaret un vanının terkini istemlerine ilişkindir. ı3. Bilindiği üzere hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır. Davalı vekilinin markaya tecavüze ve haksız rekabete yönelik temyiz itirazları Özel Dairece reddedilmiş olduğundan, davalı vekili tarafından bu hususlara yönelik temyiz talebinde bulunulmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. O halde davalı vekilinin bu hususlara yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yoklu ğundan reddine karar verilmesi gerekmiştir. 14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle "sessiz kalma yoluyla hak kaybı" il kesinin kısaca açıklanmasında yarar bulunmaktadır. 15. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, önceki hak sahibinin, hakka konu ticari ad ve işareti iyi niyetli bir şekilde kullanan kişiye karşı dava açma hakkını uzun
|
hak kaybı oluşturup oluşturmad ığı noktasında toplanmaktad ır. III. GEREKÇE 12. Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin men'i ve ref'i ile ticaret un vanının terkini istemlerine ilişkindir. ı3. Bilindiği üzere hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır. Davalı vekilinin markaya tecavüze ve haksız rekabete yönelik temyiz itirazları Özel Dairece reddedilmiş olduğundan, davalı vekili tarafından bu hususlara yönelik temyiz talebinde bulunulmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. O halde davalı vekilinin bu hususlara yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yoklu ğundan reddine karar verilmesi gerekmiştir. 14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle "sessiz kalma yoluyla hak kaybı" il kesinin kısaca açıklanmasında yarar bulunmaktadır. 15. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, önceki hak sahibinin, hakka konu ticari ad ve işareti iyi niyetli bir şekilde kullanan kişiye karşı dava açma hakkını uzun süre kullanmaması ve ihlaliere sessiz kalarak ticari ad ve işareti koruma hakkını yitirme si demektir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin temeli 4721 sayılı Türk Me deni Kanunu'nun (TMK) 2. maddesine dayanmaktadır. Anılan madde; "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallanna uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." hük münü haizdir. Buna göre, anılan madde ile hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılm asında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki temel ilke- Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2589 ye yer verilmiş olup, öncelikle hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması ge rektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılm asını hukuk düzeni nin korumayacağı belirtilmiştir. ı 6. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesi ticaret unvan iarı yönünden açılacak davalarda da söz konusudur. Gerçekten aynı veya benzer bir ticari ad ve işaretin başka bir kişi tarafından ticaret unvanında kullanılm ası hillinde önceki hak sahibinin dava açarak bu unvanın terkinini veya değiştirilmesini talep etmesi mümkündür. Ancak bu hakkın kullanılması imkanının önceki hak sahibine sınırlandırılmaksızın tanınması bazı hilllerde haksız sonuçlar doğurab ilmektedir. Zira iyi niyetli olarak ticaret unvanını tescil ettirmiş ve kullanmaya başlamış olan tacirin, para ve emek sarf ederek bu unvan altında yatınmla r yapması, ancak önceki hak sahibinin bu durumdan haberdar olmasına rağmen uzun süre sessiz kaldıktan sonra dava açması "dava hakkının kötüye kullanılması" olarak nitelendir ilrnelidir. Keza sonraki ticaret unvanının bilinmesi veya devam eden tecavüze karşı uzun süre sessiz kalındık tan sonra dava açılması, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendiri lebilecektir. ı 7. Ticari ad ve işaretin sahibi, haklı bir sebep olmaksızın hakkını uzun süre kullanmayarak bundan sonra da kullanmayacağı yönünde bir kanaat oluşturmuşsa artık bu hakkını kullanamaması gerekir. Bu nedenle önceki hak sahibinin, TMK'nin 2. maddesi gereğince belli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonu cu, ticaret unvanını daha sonra iyi niyetli olarak tescil ettiren kişiye karşı dava açma hakkını veya devam eden eylemli kullanımını men etme hakkını kaybettiği kabul edilmelidir (Yasaman, Hamdil Yusufoğlu, Fülürya: Marka Hukuku, İstanbul, 2004, s. 856). 1 8. Sessiz kalma yoluyla hak kay b ında, hak genel olarak sona ermemekte, sa dece bu haktan eylemine sessiz kalınan kişi ya da kişilerin yararlanmasına katlanıl maktadır. Zira tacirin, bir hakkını bilerek isteyerek belli bir süre kullanmaması se bebiyle ticaret unvanından doğan hakkı kaybolmamakta, sadece uzun süredir var olan kullanım a!tescile sessiz kalmış olması sebebiyle bu duruma zımnen icazet verildiği kabul edilmektedir. 19. Sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedilebilmesi için, önceki hak sa hibinin ticari ad ve işaretin aynısının veya benzerinin ticaret unvanı olarak tescil ettirildiğini veya başkaları tarafından kullanıldığını bilmesi ve buna rağmen sessiz kalmış olması gereklidir. Buna karşın ticaret unvaniarının ticaret siciline tescil edilmek zorunda olmaları ve tescilin olumlu etkisi nedeniyle tescil ve ilan edilmiş ticaret unvanının biJinınediği ileri sürülemeyecektir. Bununla birlikte önceki hak sahibinin uzun süre sessiz kalması mücbir sebep ya da objektif imkansızlık gibi haklı bir nedene dayamyorsa ve bunun ispatlanması halinde sessiz kalma yoluyla hak kaybı söz konusu olmayacaktır. 20. Önceki hak sahibi, ticari ad ve işaretin bir başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil edilmesine veya kullanılmasına sessiz kalmayarak dava yoluna başvu rursa artık sessiz kalma sebebiyle hak kaybı söz konusu olmamaktadır. Bununla 2590 Yasaman/Yusufoğlu birlikte önceki hak sahibi dava yoluna başvurmadan önce ihtarname göndermesi de sessiz kalmadığı anlamına gelmelidir. Ancak dikkat edilmesi gereken husus, uzun süre boyunca, belirli aralıklarla sadece ihtarname gönderen, fakat dava açmayan ve ihtarname dışında unvanın kullanılm aması için herhangi bir girişimde de buluruna yan önceki hak sahibinin sessiz kalmadığını ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanıl ması olarak değerlendiri lebilir. O halde kullanırnın daha fazla devamını istemeyen önceki hak sahibi, bu arzusunu açıklayan bir ihtarname göndermiş ise de makul bir süre içinde bu iradesini dava yoluyla da gösterme lidir. 21. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olabilmesi için, önceki hak sahibinin, ticaret unvanının aynısının veya benzerinin kullanılmasına belirli bir süre sessiz kalmış olması gereklidir. Ancak ticaret unvanı yönünden sessiz kalmanın ne kadar süre geçtikten sonra hak kaybına sebep olacağı TTK'de düzenlenmiş değildir. Bununla birlikte 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile ilk def a marka hukukunda hükümsüzlük davalan yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. SMK'nin 26/6. maddesi; "Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği biilde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerek çesi olarak ileri süremez" hükmünü haizdir. Buna göre marka hükümsüzlük davala nnda sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulana bilmesi için beş yıllık süre nin geçmiş olması gerekmektedir. Ancak ticaret unvanı yönünden mevzuatta bir süre belirlemesi bulurunadığından TMK'nin 2. maddesi de gözetilrnek suretiyle her somut olayın özellikleri dikkate alınarak sürenin belirlenmesi gerekmektedir. 22. Hemen belirtilmelidir ki; sessiz kalma nedeniyle dava açılamayacağı yö nündeki savunma bir defi olmayıp itirazdır. Zira sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin dayanağı TMK'nın 2. maddesi olduğuna göre, dava açılması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğin de ise ve bu durum dava dosyasından ortaya konulabi liyorsa, sessiz kalma yoluyla hak kaybı bir itiraz olarak kabul edilip biikim tarafın dan resen dikkate alınmalıdır. Keza TMK'nin 2/2. maddesi gereğince bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. 23. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı şirketin Amerika Birleşik Devletleri'nin De laware eyaletinde O 1.03.1989 tarihinde kurulduğu ve " .... " ibareli ticaret unvanının tescil edildiği, aynca davacı şirketin Türkiye'de ve dünyanın birçok ülkesinde tescilli " .... " ibareli tanınmış markalannın bulunduğu ve Türkiye'de ilk marka tescilini 1990 yılında yaptırdığı, davalı şirketin ise" ....
|
ki; sessiz kalma nedeniyle dava açılamayacağı yö nündeki savunma bir defi olmayıp itirazdır. Zira sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin dayanağı TMK'nın 2. maddesi olduğuna göre, dava açılması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğin de ise ve bu durum dava dosyasından ortaya konulabi liyorsa, sessiz kalma yoluyla hak kaybı bir itiraz olarak kabul edilip biikim tarafın dan resen dikkate alınmalıdır. Keza TMK'nin 2/2. maddesi gereğince bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. 23. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı şirketin Amerika Birleşik Devletleri'nin De laware eyaletinde O 1.03.1989 tarihinde kurulduğu ve " .... " ibareli ticaret unvanının tescil edildiği, aynca davacı şirketin Türkiye'de ve dünyanın birçok ülkesinde tescilli " .... " ibareli tanınmış markalannın bulunduğu ve Türkiye'de ilk marka tescilini 1990 yılında yaptırdığı, davalı şirketin ise" .... " ibareli ticaret unvanının 06.04.200 1 tarihinde tescil ve ilan edildiği anlaşılmaktadır. 24. Her ne kadar davacı şirketin ticaret unvanı Türkiye'de tescilli olmasa dahi bu ticaret unvanının Paris Sözleşmesi'nin 8. maddesi gereğince Türkiye'de de ko runması gerekmektedir. Ayrıca davacı şirketin " .... " ibareli tanınmış markaları 1990 yılından itibaren Türkiye'de tescil edilmiştir. Davacı şirket davaimm " .... " ibareli ticaret unvanının terkinini talep ederken öncelik hakkına sahip olduğu hem " ... " ibareli ticaret unvanına hem de " ... " ibareli tanınmış markalarına dayanmaktadır. Madde 25-Hüküms üzlük Hôlleri ve Hükümsüzlük Talebi 2591 25. Davacı şirket ilk olarak davaimm " ... " ibareli marka başvurusuna 12.12.2006 tarihinde itiraz etmiş, markasal kullanıma son verilmesini içerir ilk İhtarnarneyi ise, davalı şirket 06.04.200 1 tarihinde tescil edilmesine rağmen, 16.01.2007 tarihinde gön dermiştir. Davacı şirketin, davaimm marka başvurusuna yaptığı itirazının, davaimm ticaret unvanını kullanımına yönelik itiraz olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bu durumda davacı şirketin davaimm ticaret unvanını kullanımına, unvanın tescil tarihin den yaklaşık altı yıl sonra İhtarname göndererek itiraz ettiği kabul edilmelidir. 26. Davacı şirket, her ne kadar Türkiye'de tescilli olmasa da 1990 tarihinden itibaren "İ ..... " ibareli unvanını ve markalarını korumak için Türkiye'de girişimlerde bulunduğu gözetildiğinde ticaret unvaniarının ticaret siciline tescil edilmek zorunda olmaları ve tescilin olumlu etkisi nedeniyle davalı şirketin tescil ve ilan edilmiş ticaret unvanının bilinmediğini ileri süremeyecektir. Bu durumda davacı şirketin, davaimm ticaret unvanının tescil tarihinden ilk İhtarname tarihine kadar uzun süre sessiz kalması nedeniyle artık dav alının ticaret unvanının terkinini talep etmesi hakkın kötüye kullanılm ası niteliğindedir. 27. Öte yandan, davacı şirket tarafından davalıya 16.01.2007, 30.11.2007, ı 5.07.2008, 04.03.2009 tarihli İhtarnameler gönderilmiş, ancak işbu dava 12.05.2010 tarihinde açılmıştır. Bu itibarla uzun süre boyunca, belirli aralıklarla sadece ihtarname gönderen, fakat dava açmayan ve ihtarname dışında unvanın kul lanılmaması için herhangi bir girişimde de bulunmayan davacı şirketin sessiz kal madığını ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendiri lmelidir. Zira kullanırnın daha fazla devamını istemeyen davacı şirket, İhtarnameler göndermiş ise de makul bir süre içinde bu iradesini dava yoluyla da gösterm elidir. 28. Hal böyle olunca, davacı şirketin hem davaimm ticaret unvanının tescilin den itibaren yaklaşık altı yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra İhtarname gönderme si hem de ihtarnamelerin gönderilmesinden sonra makul süre içerisinde dava aç maması nedeniyle ticaret unvanının terkini davasında sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığının kabulü gerekir. 29. O halde, yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanınası gerekmiştir. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; I. Davalı vekilinin markaya tecavüze ve haksız rekabete yönelik temyiz istemle rinin yukanda ı 3. paragrafta açıklandığı üzere hukuki yarar yokluğundan REDDİNE, II. Davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile yu kanda açıklanan nedenlerle direnme kararının ONANMASINA, Harçlar peşin alındığın dan harç alınmasına yer olmadığına, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi atfıyla uygu lanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltıne yolu açık olmak üzere, 26.02.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi. 2592 Yasaman/Y usufoğlu S. "ÖZYURT" Kararı Özet Aym sektörde faaliyetlerini sürdüren tarafların 2005 yılından itibaren çeşitli tarihlerde ticari ilişki içinde oldukları, ayrıca davaimm 2008 yı lında yaptığı "Garden City" isimli pro jesinde Özyurt ibaresini inşaat hizmetlerinde markasal olarak kullandığı dikkate alındığında, dava cının davaimm kullammlarından haberdar olmadığım ileri sürmesi kabul edilebilir değildir. Yargıtay ll. HD. 2020/155 E. 2020/4405 K. 26.10.2020 tarihli. Davacı-karşı davalı Özyurtlar İnşaat A.Ş vekili asıl davada, 1990 yılında kuru lan müvekk ili firmanın 2005 yılından itibaren aktif olarak inşaat sektöründe hizmet verdiğini, "ÖZYURTLAR" markasının inşaat alanında tamnmışlığının bulunduğu- nu, davalının 37 sınıfta 2005/59 197 tescil numaralı " " mar kasını 201 I yılında devraldığını, markayı kullanmadığını, devralma amacının mü vekkiline ait markalann kullanılmasını engellemek olduğunu ileri sürerek, davalı adına tescilli markanın kullanmama ve kötü niyet vakıalanna dayanarak hükümsüz kılınmasını istemiş, birleşen davanın reddini talep etmiştir. Davalı-karşı davacı Özyurt Madencilik. .. A.Ş vekili, birleşen davada, "Özyurt" ibaresinin gerçek hak sahibinin müvekki li olduğunu ve müvekkili adına tescilli, 2005/59197 numaralı " " markası ile 20 ı 0/60248 numaralı "ÖZYURT A.Ş+ Şekil" markalan bulunduğunu, davalının 37. sınıftaki inşaat hiz metlerinde tescilli markası olmamasına rağmen "Özyurt" ibaresini 20 1 ı yılından itibaren inşaat hizmetlerinde yoğun bir şekilde kullandığım, bunun müvekki linin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini ileri sürerek, davaimm tecavüzün durdurulma sına ve önlenmesine karar verilmesini talep etmiş, asıl davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kap samına göre, asıl davada davacının kötü niyete ilişkin iddiasını ispat edemediği, kullanmama nedeniyle iptal talebi bakımından ise ispat külfetinin davalıda olduğu ancak davalının markayı kullandığını ispat edemediği, birleşen davada davacı Özyurt Madenc ilik A.Ş'nin "Özyurt" ibaresinin gerçek hak sahibi olduğunu ispat ettiği ancak taraflann 2005 yılına dayanan ticari ilişkileri bulunduğu, davalının markasal kullanım ından haberdar olan davacının 7 yıl sessiz kaldıktan sonra 2012 yılında davalıya İhtarname çekerek markasına tecavüz edildiği iddiasını ileri sürdü ğü ve 2014 yılında da işbu davayı açtığı, davacının belirtilen süreler boyunca sessiz kalarak hak kaybına uğradığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüyle kötü Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsüzlük Talebi 2593 niyete dayalı hükümsüzlük talebinin reddine, kullanmama nedeniyle iptal talebinin ise kabulüyle davalı adına tescilli 2005/59 197 numaralı " " markasının kullanmama nedeniyle iptaline ve birleşen davanın reddine karar veril miştir. Karara karşı taraf vekilierince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı-karşı davaimm is tinaf itirazlarının yerinde olmadığı, davalı-karşı davacının istinaf itirazlarına gelin ce, davacı karşı davalı birleşen davada sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradıkları şeklindeki tespitin
|
2005 yılına dayanan ticari ilişkileri bulunduğu, davalının markasal kullanım ından haberdar olan davacının 7 yıl sessiz kaldıktan sonra 2012 yılında davalıya İhtarname çekerek markasına tecavüz edildiği iddiasını ileri sürdü ğü ve 2014 yılında da işbu davayı açtığı, davacının belirtilen süreler boyunca sessiz kalarak hak kaybına uğradığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüyle kötü Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsüzlük Talebi 2593 niyete dayalı hükümsüzlük talebinin reddine, kullanmama nedeniyle iptal talebinin ise kabulüyle davalı adına tescilli 2005/59 197 numaralı " " markasının kullanmama nedeniyle iptaline ve birleşen davanın reddine karar veril miştir. Karara karşı taraf vekilierince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı-karşı davaimm is tinaf itirazlarının yerinde olmadığı, davalı-karşı davacının istinaf itirazlarına gelin ce, davacı karşı davalı birleşen davada sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradıkları şeklindeki tespitin yerinde olmadığını ileri sürmüşse de, aynı sektörde faaliyetlerini sürdüren tarafların 2005 yılından itibaren çeşitli tarihlerde ticari ilişki içinde olduk ları, ayrıca davaimm 2008 yılında yaptığı "Garden City" isimli projesinde Özyurt ibaresini inşaat hizmetlerinde markasal olarak kullandığı, bu nedenle davacının davalının kullanım larından haberdar olmadığını ileri sürmesi kabul edilebilir olma dığından bu yönü hedefleyen istinaf itirazlarının yerinde olmadığı ancak 556 sayılı KHK'nın 14. maddesinin AYM tarafından iptal edilmesi sebebiyle asıl davadaki kullanmama nedeniyle hükümsüzlük talebi yasal dayanağı kaybetmiş olmasına rağmen mahkemece bu talebin kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerek çesiyle, davacı-karşı davaimm istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı-karşı davacının istinaf başvurusunun ise kısmen kabulü yle, ilk derece mahkemesi kararı nın kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı-karşı davacı Özyurt Madencilik A.Ş. vekili temyiz etmiştir. İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvu rusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adiiye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kap samına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uy gulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adiiye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir. 6. "HOME TEXTILE EXPORT" Kararı Özet Davaimm 2003-2004 yıllarından bu yana "HOME TEXTILE EXPORT" ibareli dergiyi aralıksız olarak yaymladığı, davacmm Ey lül 2014'te ihtarname gönderip, Ağustos 2015 tarihinde işbu davayı açtığı, aym sektörde yer alan ve ev tekstili sektöründeki işletmelerin sahiplerinin oluşturduğu davacı derneğin davahya ait dergi yaymm dan haberdar olmamasmm mümkün olmadığı, davacı derneğin, dava- 2594 Yasaman/Yusufoğlu lıya ait "HOME TEXTILE EXPORT" ibareli dergiden ve markanın bu şekilde kullamldığından 10 yıla yakın süre ile haberdar olmasına karşın dava açınayıp sessiz kaldığı, böylece davalının bu şekildeki markasal kullammına karşı sahip olduğu dava hakkını sessiz kalarak kaybettiği sonucuna varılmalıdır. Yargıtay ll. HD. 2019/681 E. 201917447 K. 25.11.2019 tarihli. Davacı vekili, müvekkilinin 1993 yılından beri ev tekstili alanında faaliyet gös terdiğini ve l 996 yılından itibaren de "HOMETEXTILE" adıyla dergi yayınladığı nı, ayrıca, 2008/49 522 Sayılı "HOMETEXTILE" ibareli markanın da müvekkili demek iktisadi işlemesi adına 16 ve 4l.sınıflarda tescilli olduğunu, davalı şirketin müvekkili markasıyla ittibasa sebep olacak derecede benzer nitelikteki "HOME TEXTILE EXPORT" ibaresiyle dergi bastığım ve yayınladığını, davalı yan eylem lerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı şirkete hita ben keşide ettikleri ihtarla, tecavüz teşkil eden eylemiere bir son verilmesini iste mişlerse de sonuç alamadıklarını ileri sürerek, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile men'ini, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabete konu malla rın piyasadan toplahlmasını ve imhasını, 1.000 TL maddi, 50.000 TL manevi taz minatın davalıdan tahsilini ve hükmün ilanını istemiş, akabinde, ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini 267.825,97 TL'ye yükseltmiştir. Davalı vekili, "HOME TEXTILE EXPOR T" ibareli dergiyi uzun süredir ya yınladıklarını, söz konusu ibareyi kullanmalarına uzun süre sessiz kalan davacı yanın sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, davacı yan markasının zayıf bir marka olduğunu ve müvekkilinin kullanırnın davacı yan markasından farklılaştırıl dığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve bilirkişi raporu doğrultusunda, da vacı tarafa ait tescilli markanın "HOMETEXTİLE" ibaresinden oluştuğu, davalı ya nın markasal kullanımının ise "HOME TEXTİLE EXPORTS" şeklinde olduğu, dava lı yan kullanımında davacı markasından farklı olarak "EXPORTS" ibaresi yer alsa da marka ve davalı kullanımı bir bütün olarak değerlendirildiğinde söz konusu ibarenin davalı kullanımını davacı markasından ayırt edici hale getirmediği, davalı kullanırnın davacıya ait bir seri marka imajı oluşturduğu bu nedenle marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, davacı yanın davalı kullanımına uzun süre sessiz kaldığı kabul edilse dahi, tescilli marka hakkı sahibinin tecavüz devam ettiği sürece markanın kullanımını engelleme hakkı bulunduğu, tecavüz davalarında, markaya tecavüz eden, daha üstün bir hakkı bulunduğunu ve marka üzerinde öncelik hakkına sahip olduğunu ispat etmediği sürece sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğramanın söz konusu olama yacağı, bu nedenle davalının belirtilen hususu hedefleyen savunmasına itibar edilme diği gerekçesiyle, davalı yan kullanımının markaya yönelik tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespiti ile menine, davaimm HOME TEXTİLE olarak dergi çıkartma sının ve kullanırnın engellenrnesine, dergilere el konulmasına, masrafı davalıdan alı narak imhasına, 267.825,97 TL maddi ve 12.500,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline ve hükmün ilanma karar verilmiştir. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsü zlük Talebi 2595 Karara karşı davalı vekilince istinafkanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davaimm 2003-20 04 yıl lanndan bu yana "HOME TEXTILE EXPORT" ibareli dergiyi aralıksız olarak yayınladığı, davacının Eylül 201 4'te i h tarname gönderip, Ağustos 2015 tarihinde işbu davayı açtığı, aynı sektörde yer alan ve ev tekstili sektöründeki işletmelerin sahiplerinin oluşturduğu davacı derneğin davalıya ait dergi yayınından haberdar olmamasının mümkün olmadığı, davacı derneğin, davalıya ait "HOME TEXTILE EXPORT" ibareli dergiden ve markanın bu şekilde kullanıldığın dan 10 yıla yakın süre ile haberdar olmasına karşın dava açınayıp sessiz kaldığı, böylece davaimm bu şekildeki markasal kullanımına karşı sahip olduğu dava hakkını sessiz kalarak kay bettiği, dergi yayınının sürekli olmasının ve halen devam ediyor olmasının, sessiz kalma yoluyla hak kaybına bir etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvu rusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adiiye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kap samına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uy gulanmas ını gerektirici nedenlerin
|
dan 10 yıla yakın süre ile haberdar olmasına karşın dava açınayıp sessiz kaldığı, böylece davaimm bu şekildeki markasal kullanımına karşı sahip olduğu dava hakkını sessiz kalarak kay bettiği, dergi yayınının sürekli olmasının ve halen devam ediyor olmasının, sessiz kalma yoluyla hak kaybına bir etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvu rusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adiiye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kap samına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uy gulanmas ını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adiiye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekm iştir. 7. "TIGER" Kararı Özet Davacı-davalı şirketin, ayakkabı emtiası yönünden yaptığı marka tes cilinden itibaren 23 yıl gibi bir zaman boyunca bu markaya yatırım lar yapınasma sessiz kalarak davah şirketin markası üzerinde emek sarf edip, masraf ve yatırımlar yaparak ticari çevrelerde tanıtmak su retiyle kendisine ait yeni bir değer oluşturduk tan sonra söz konusu değerin yok edilmesi sonucuna yol açacak şekilde tecavüz teşkil etti ğini ileri sürerek hükümsözlük talep etmesi, hakkın kötüye kullaml ması olarak değerlendirilmiş ve MK 2. hükmü uyarınca korunması mn mümkün olmadığına hükmedilmiştir. Yargıtay ll. HD. 2010/8788 E. 2012/10516 K. 14.06.2012 tarihli. Davacı vekili, Japonya 'da kurulan ve dünya çapında faaliyet gösteren müvek kilinin tüm dünyada TIGER sözcük markası ile ŞEKİL markasının bul unduğunu, ayrıca ASICS ve ASICS TIGER markalarının da mevcut olduğunu, 1950'li yıllar dan beri TIGER markasını, 1960'lı yıllardan beri de ŞEKİL markasını spor ayakka bılarında ve her türlü spor malzemelerinde kullandığım, müvekkilinin Türkiye'de 2596 Yasaman/Yusufoğlu ilk kez 1982 yılında marka tescili elde ettiğini, halen 120 ülkede ŞEKİL markası tescili bulunduğunu, TIGER markasının ise dünya çapında 86 ülkede tescilli oldu ğunu, bu markalannın yaratıcısının, telif hakkı sahibinin ve gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, bu markaların dünya çapında tanındığını, davalının ise davacı nın ŞEKİL markalarının aynısını ve benzerlerini tescil ettirip TIGER markası ile ayniyet derecesinde benzer olan TAYGER markasını da tescil ettirdiği ni ve müvek kilinin markalarını birebir taklit ederek bu markalann tanınmışlı ğından yararlanma ya çalıştığını, davalının gerek tescillerinin gerekse fiilierinin haksız ve kötüniyetli olduğunu, aynı sektörde bulunan davalının müvekki linin markasından ve bu marka nın tanınmışl ığından haberdar olması gerektiğini ileri sürerek davalıya ait 135649, 88089, 92854,92901,95944, 137706 ve 109367 no.lu markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinlerine, davalı tarafından TAYGER markası ile ŞEKİL markalan nın herhangi bir mal veya hizmet üzerinde kullanılmasının önlenmesine, verilecek kararın ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin ŞEKİL markasını ilk kez 1982 yılında, TAYGER markasını ise ilk kez 1979 yılında tescil ettirdiğini, her iki markanın da spor ayak kabıları konusunda tescili bulunduğunu, ŞEKİL markasının yaratıcısı ve gerçek hak sahibinin davacı olduğu iddiasının ispatlanamadığını, tanınmışlık iddiasının da doğru olmadığını, müvekkilinin markalarını tescilden bu yana 24 yıldır kullandığı nı, müvekkilinin 109367 sayılı tescilin hükümden düştüğünü, müvekkilinin marka larını spor ayakkab ısı emtiası üzerinde kullanmak üzere yaptırımlar yaptığını, ger çek hak sahibinin TAYGER markası yönünden ve şekil markası yönünden müvek kili olduğunu, davacının, davalının marka tescilinden haberdar olduğunu, bugüne kadar bekleyerek bu davayı açmasının kötüniyetli bir davranış olduğunu ve Medeni Kanunun 2. maddesi anlamında sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu ol duğunu savunarak davanın reddini talep etmiş, karşı davasında ise davacıya ait 140162, 139163, 78580 sayılı markaların hükümsüzlüğüne, davacı karşı davaimm müvekkiline ait marka hakkına vaki tecavüzünün tespitine durdurulması ve men'ine, haksız rekabetin tespit ve men' ine, verilecek kararın ilanma karar verilme sini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacıya ait TIGER markası ile ŞEKİL markalarının davalının tescil başvurularının yapıldığı tarihlerde dünyanın pek çok ülkesinde tescilli olduğu, WIPO kriterlerine göre ve yapılan reklam ve tanıtım harcamalarına göre tanınmış marka niteliğinde bulunduğu, davac ının Tl GER markası ile dava! ının TA Y.GER, eTA YGER marka ları çok büyük ölçüde benzer olduğu, ŞEKİL markalarının da benzer olduğu, alıcıla rın davalıya ait ürünü, davacı tarafından üretilen ürünler olduğu zannediler ek satın alınabileceği, ayrıca davalı şirket tarafından davacıdan lisans alınarak üretilen ürün ler olduğu kanaatinin ortaya çıkabileceği, davalının marka tescil başvurularını yap tığı sırada kötüniyetli olduğu, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin dünya çapında tanınan davacıya ait marka tescillerinden haberdar olmamasının mümkün görülemeyeceği, davalının tescillerinin kötüniyete dayandığı, dava konusu markala rı Türkiye'de davacı tarafından davalının tescillerinde çok daha eski tarihten itiba- Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2597 ren kullanılıp tanıtıldığı, böylece sessiz kalma yoluyla hak kaybının somut olayda gerçekleşmediği, davalı-karşı davacının hükümsüzlük talebine konu markalan ken disinin tanıtıp toplumda tanınmışlık düzeyine ulaştırdığını yüksek derecede tanın mış bir marka oluşu karşısında, tescil anında var olan ve sonraki devam eden kulla nım süresince mevcut kötüniyetİn hukuken hiçbir şekilde korunmaması gerektiği dikkate alınarak sessiz kalma yoluyla hak kaybı savunmasına itibar edilmediği ge rekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, davalı adına tescilli 135649, 88089, 92854, 9290ı, 95944, ı37706, ı09367 no.lu markaların ayrı ayrı hükümsüzlüğüne, TPE sicilinden terkin ine, sair tüm taleplerin reddine, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı-karşı davacı Timsah Lastik Fab. A.Ş. vekili temyiz etmiştir. ı -Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlen dirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı-karşı davacı Timsah Lastik Fabrikal arı A.Ş. vekilinin karşı dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Davalı-k arşı davacı Timsah Lastik Fabrikala rı A.Ş. vekilinin asıl dava yö nünden yaptığı temyiz itirazlarına gelince; asıl dava, davalı-karşı davacı Timsah Lastik Fabrikaları A.Ş. adına TPE nezdinde tescilli "135649, 88089, 92854, 9290ı, 95944, ı 37706 ve 109367 no .lu markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinleri ne, dava lı tarafından TAYGER markası ile ŞEKİL markalarının herhangi bir mal veya hizmet üzerinde kullanılmasının önlenmesine, verilecek kararın ilanma karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece alınan bilirkişi raporu esas alınarak davaimm marka tescil başvu rularını yaptığı sır ada kötüniyetli olduğu, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin dünya çapında tanınan davacıya ait marka tescillerinden haberdar olmama sının mümkün görülemeyeceği, davalının tescillerinin kötüniyete dayandığı, dava konusu markaları Türkiye' de davacı tarafından davalının tescillerinden çok daha eski tarihten itibaren kullanılıp tanıtıldığı, böylece sessiz kalma yoluyla hak kaybı
|
arşı davacı Timsah Lastik Fabrikala rı A.Ş. vekilinin asıl dava yö nünden yaptığı temyiz itirazlarına gelince; asıl dava, davalı-karşı davacı Timsah Lastik Fabrikaları A.Ş. adına TPE nezdinde tescilli "135649, 88089, 92854, 9290ı, 95944, ı 37706 ve 109367 no .lu markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinleri ne, dava lı tarafından TAYGER markası ile ŞEKİL markalarının herhangi bir mal veya hizmet üzerinde kullanılmasının önlenmesine, verilecek kararın ilanma karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece alınan bilirkişi raporu esas alınarak davaimm marka tescil başvu rularını yaptığı sır ada kötüniyetli olduğu, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin dünya çapında tanınan davacıya ait marka tescillerinden haberdar olmama sının mümkün görülemeyeceği, davalının tescillerinin kötüniyete dayandığı, dava konusu markaları Türkiye' de davacı tarafından davalının tescillerinden çok daha eski tarihten itibaren kullanılıp tanıtıldığı, böylece sessiz kalma yoluyla hak kaybı nın somut olayda gerçekleşmediği, davalı-karşı davacının hükümsüzlük talebine konu markalan kendisinin tanıtıp toplumda tanınmışlık düzeyine ulaştırdığını ispat layamadığı, son derece bariz marka benzerliği ve davacının markaları nın dünyada çok yüksek derecede tanınmış bir marka oluşu karşısında, tescil anında var olan ve sonraki devam eden kullanım süresince mevcut kötüniyetİn hukuken hiçbir şekilde korunmaması gerektiği gerekçesiyle asıl davanın kabulüne karar verilmiştir. 556 sayılı KHK'nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü ni yetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılahilmesi de KHK'nin amacına uygundur. Çünkü KHK'nin 35/1. ve 42/1 -(a) maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK'nin 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 2598 Yasaman/Y usufoğlu sayılı KHK'nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzen lenınemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK'nin 2. maddesi uyannca kötü niyetİn korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK'nin ruhuna da uygundur. YHGK'n ın Dairemizce de benimsenen 16.07.2008 tarih ve E.2008/ll-501, K. 2008/507 sayılı ilaını da bu yöndedir. Anılan YHGK kararında da benimsendİğİ üzere, marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil nedeniyle sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yararlanmak veya gerçekte kullanınayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şanta jayönelik başvuru ve tesciller kötüniyetli tescil olarak kabul edilmektedir. Öte yandan, ilke olarak, hak sahibi olan davacı, hareket tarzı ile hakkın ihlaline zımnen müsaade ettiği takdirde, davaimm senelerden beri kullandığı ve tanıttığı markanın iptalini talep edemez. Hukuka aykırı davranışın önlenmesine veya hukuka aykırı duruma son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını çok geciktiren kimse nin MK'nin 2. maddesinde anlamını bulan dürüstlüğe aykırı davranıp davranmadı ğının değerlendirilmesi gereklidir. Zira, haklı başka bir gerekçe olmadığı sürece, uzun süre tecavüze sessiz kalarak üçüncü kişiler nezdinde güven yaratan kişilere hükümsüzlük davası açma hakkı tanınmaması gerekmektedir. Somut olayda, davalı karşı-davacının en yeni marka tescil tarihi 23.1.1987 ta rihidir. Kaldı ki, davacı-karşı davalının Türkiye'de yapmış olduğu 1983 tarihli mar ka başvurusundan, davalı-karşı davacıya ait marka mesnet gösterilerek TPE tarafın dan "ayakkabı" emtiası çıkarılmıştır. Buna karşılık davacı-karşı davalı hükürnsüz lük davası açmamıştır. Aradan 23 yıl gibi bir zaman geçtikten sonra davacı-karşı davalının hükümsüzlük davası açması MK 2. maddesi ile bağdaşmaz. Her ne kadar yukarıda açıklandığı üzere 556 sayılı KHK'nin 42/1-(a) bendi uyarınca kötüniyetli tescil halinde hükümsüzlük davası süreye tabi değilse de bu hakkm kullanılmasının sınırı da MK 2. maddesidir. Davacı-davalı şirketin ayakkabı emtiası yönünden yap tığı marka tescilinden itibaren 23 yıl gibi bir zaman boyunca bu markaya yatırımlar yapmasına sessiz kalarak davalı şirketin markası üzerinde emek sarf edip, masraf ve yatırımlar yaparak ticari çevrelerde tanıtmak suretiyle kendisine ait yeni bir değer oluşturduktan sonra söz konusu değerin yok edilmesi sonucuna yol açacak şekilde davacının tecavüz teşkil ettiğini ileri sürerek hükümsüzlük talep etmesi yukarıda açıklanan şekilde hakkın kötüye kullanılması teşkil edip MK 2. hükmü uyarınca korunması mümkün değildir. O halde mahkemece, davacının sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğradığının kabulü ile asıl davanın reddine karar verilmesi gerektiği halde yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. 3-Ayrıca, davalı-karşı davacı ya ait 109367 no.lu TAY -GER markası 1999 ta rihinden itibaren yenilenmemekle hükümden düşmekle bu marka hakkında da hü kümsüzlük kararı verilmesi doğru görülmemiştir. Madde 25-Hükümsüzlük Hôlferi ve Hüküms üzlük Talebi Özet Kötüniyetli tescil karşısında yıllarca sessiz kalan tarafın dava açma hakka sona erer. Yargıtay HGK. 2013/11-1831 E. 2015/1198 K. 15.04.2015 tarihli. 2599 ( ... Davacı vekili, Japonya'da kurulan ve dünya çapında faaliyet gösteren mü vekkilinin tüm dünyada TIGER sözcük markası ile ŞEKİL markasının bulunduğu nu, ayrıca ASICS ve ASICS TIGER markaları nın da mevcut olduğunu, 1950'li yıllardan beri Tl GER markası nı, 1960'lı yıllardan beri de ŞEKİL markasını spor ayakkab ılannda ve her türlü spor malzemelerinde kullandığım, müvekkilinin Türki ye'de ilk kez 1982 yılında marka tescili elde ettiğini, halen 120 ülkede ŞEKİL mar kası tescili bulunduğunu, TIGER markasının ise dünya çapında 86 ülkede tescilli olduğunu, bu markalannın yaratıcısının, telif hakkı sahibinin ve gerçek hak sahibi nin müvekkili olduğunu, bu markalann dünya çapında tanındığını, davalının ise davacının ŞEKİL markalarının aynısını ve benzerlerini tescil ettirip TIGER markası ile ayniyet derecesinde benzer olan TAYGER markasını da tescil ettirdiğini ve müvekkilinin markalarını birebir taklit ederek bu markaların tanınmışlığından ya rarlanmaya çalıştığını, davalının gerek tescillerinin gerekse fiilierinin haksız ve kötüniyetli olduğunu, aynı sektörde bulunan davalının müvekkilinin markasından ve bu markanın tanınmışlığından haberdar olması gerektiğini ileri sürerek davalıya ait 135649, 88089, 92854, 92901, 95944, 137706 ve 109367 no.lu markaların hü kümsüzlüğüne ve sicilden terkinlerine, davalı tarafından TAYGER markası ile ŞE KİL markalarının herhangi bir mal veya hizmet üzerinde kullanılmasının önlenme sine, verilecek karann ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin ŞEKİL markasını ilk kez 1982 yılında, TAYGER markasını ise ilk kez 1979 yılında tescil ettirdiğini, her iki markanın da spor ayak kabılan konusunda tescili bulunduğunu, ŞEKİL markasının yaratıcısı ve gerçek hak sahibinin davacı olduğu iddiasının ispatlanama dığını, tanınmışlık iddiasının da doğru olmadığını, müvekkilinin markalarını tescilden bu yana 24 yıldır kullandığı nı, müvekkilinin 109367 sayılı tescilin hükümden düştüğünü, müvekkilinin marka larını spor ayakkab ısı emtiası üzerinde kullanmak üzere yaptırımlar yaptığını, ger çek hak sahibinin TAYGER markası yönünden ve şekil markası yönünden müvek kili olduğunu, davacının, davalının marka tescilinden haberdar olduğunu, bugüne kadar bekleyerek bu davayı açmasının kötüniyetli bir davranış olduğunu ve Medeni Kanunun 2. maddesi anlamında sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu ol duğunu savunarak davanın reddini
|
karann ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin ŞEKİL markasını ilk kez 1982 yılında, TAYGER markasını ise ilk kez 1979 yılında tescil ettirdiğini, her iki markanın da spor ayak kabılan konusunda tescili bulunduğunu, ŞEKİL markasının yaratıcısı ve gerçek hak sahibinin davacı olduğu iddiasının ispatlanama dığını, tanınmışlık iddiasının da doğru olmadığını, müvekkilinin markalarını tescilden bu yana 24 yıldır kullandığı nı, müvekkilinin 109367 sayılı tescilin hükümden düştüğünü, müvekkilinin marka larını spor ayakkab ısı emtiası üzerinde kullanmak üzere yaptırımlar yaptığını, ger çek hak sahibinin TAYGER markası yönünden ve şekil markası yönünden müvek kili olduğunu, davacının, davalının marka tescilinden haberdar olduğunu, bugüne kadar bekleyerek bu davayı açmasının kötüniyetli bir davranış olduğunu ve Medeni Kanunun 2. maddesi anlamında sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu ol duğunu savunarak davanın reddini talep etmiş, karşı davasında ise davacıya ait 140162, 139163, 78580 sayılı markalann hükümsüzlüğüne, davacı karşı davalının müvekkiline ait marka hakkına vaki tecavüzünün tespitine durdurulması ve men'ine, haksız rekabetin tespit ve men'ine, verilecek karann ilanma karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacıya aitTIGER markası ile ŞEKİL markaları nın davalının tescil başvurularının 2600 Yasaman/Yusufoğlu yapıldığı tarihlerde dünyanın pek çok ülkesinde tescilli olduğu, WIPO kriterlerine göre ve yapılan reklam ve tanıtım harcamalarına göre tanınmış marka niteliğinde bulunduğu, davacının Tl GER markası ile davalının TA Y.GER, eTA YGER marka ları çok büyük ölçüde benzer olduğu, ŞEKİL markalarının da benzer olduğu, alıcıla rın davalıya ait ürünü, davacı tarafından üretilen ürünler olduğu zannedile rek satın alınabileceği ayrıca davalı şirket tarafından davacıdan lisans alınarak üretilen ürün ler olduğu kanaatinin ortaya çıkabileceği, davalının marka tescil başvurularını yap tığı sırada kötüniyetli olduğu, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin dünya çapında tanınan davacıya ait marka tescillerinden haberdar olmamasının mümkün görülemeyec eği, davalının tescillerinin kötüniyete dayandığı, dava konusu markala rı Türkiye'de davacı tarafından davalının tescillerinde çok daha eski tarihten itibaren kullanılıp tanıtıldığı, böylece sessiz kalma yoluyla hak kaybının somut olayda ger çekleşmediği, davalı-karşı davacının hükümsüzlük talebine konu markaları kendisi nin tanıtıp toplumda tanınmışlık düzeyine ulaştırdığını yüksek derecede tanınmış bir marka oluşu karşısında, tescil anında var olan ve sonraki devam eden kullanım süresince mevcut kötüniyetİn hukuken hiçbir şekilde korunmaması gerektiği dikka te alınarak sessiz kalma yoluyla hak kaybı savunmasına itibar edilmediği gerekçe siyle asıl davanın kısmen kabulüne, davalı adına tescilli 135649, 88089, 92854, 92901, 95944, 137706, 109367 no.lu markaların ayrı ayrı hükümsüzlüğüne, TPE sicilinden terkinine, sair tüm taleplerin reddine, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı-karşı davacı T. 15.04.2015 Lastik Fab. A.Ş. vekili temyiz etmiş- tir. 1 -Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesin de dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı-karşı davacı T. 15.04.2015 Lastik Fabrikalan A.Ş. vekilinin karşı dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Davalı-karşı davacı T. 15.04.2015Lastik Fabrikaları A.Ş. vekilinin asıl dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarına gelince; asıl dava, davalı-karşı davacı T.Lastik Fabrikaları A.Ş. adına TPE nezdinde tescilli "135649, 88089,92854,92901,95944, 137706 ve 109367 no.lu markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinlerine, davalı tarafından TAYGER markası ile ŞEKİL markalarının herhangi bir mal veya hizmet üzerinde kullanılmasının önlenmesine, verilecek kararın ilanma karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece alınan bilirkişi raporu esas alınarak davalının marka tescil başvu rularını yaptığı sırada kötüniyetli olduğu, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin dünya çapında tanınan davacıya ait marka tescillerinden haberdar olmama sının mümkün görülemeyeceği, davalının tescillerinin kötüniyete dayandığı, dava konusu markaları Türkiye'de davacı tarafından davaimm tescillerinden çok daha eski tarihten itibaren kullanılıp tanıtıldığı, böylece sessiz kalma yoluyla hak kaybı nın somut olayda gerçekleşm ediği, davalı-karşı davacının hükümsüzlük talebine Madde 25-Hükümsüzlük Halleri ve Hüküms üzlük Talebi 2601 konu markalan kendisinin tanıtıp toplumda tanınmışlık düzeyine ulaştırdığını ispat layamad ığı, son derece bariz marka benzerliği ve davacının markalarının dünyada çok yüksek derecede tanınmış bir marka oluşu karşısında, tescil anında var olan ve sonraki devam eden kullanım süresince mevcut kötüniyetİn huk:uken hiçbir şekilde korunmaması gerektiği gerekçesiyle asıl davanın kabulüne karar verilmiştir. 556 sayılı KHK'nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü ni yetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açıiabilmesi de KHK'nin amacına uygundur. Çünkü KHK'nin 35/1. ve 42/1-(a) maddelerindeki düzenlemeler de, esa sen, MK'nin 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK'nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzen lenınemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğin deki MK'nin 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK'nin ruhuna da uygundur. YHGK'nın Dairemizce de benimsenen 16.07.2008 tarih ve E.2008/11-501, K. 2008/507 sayılı ilaını da bu yöndedir. Anılan YHGK kararında da benimsendİğİ üzere, marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil nedeniyle sağlanan marka korumas ının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yararlanmak veya gerçekte kullanınayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şanta ja yönelik başvuru ve tesciller kötüniyetli tescil olarak kabul edilmektedir. Öte yandan, ilke olarak, hak sahibi olan davacı, hareket tarzı ile hakkın ihlaline zırnnen müsaade ettiği takdirde, davaimm senelerden beri kullandığı ve tanıttığı markanın iptalini talep edemez. Hukuka aykırı davranışın önlenmesine veya hukuka aykırı duruma son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını çok geciktiren kimse nin MK'nin 2. maddesinde anlamını bulan dürüstlüğe aykırı davranıp davranmadı ğının değerlendiri lmesi gereklidir. Zira, haklı başka bir gerekçe olmadığı sürece, uzun süre tecavüze sessiz kalarak üçüncü kişiler nezdinde güven yaratan kişilere hükümsüzlük davası açma hakkı tanınmaması gerekmektedir. Somut olayda, davalıkarşı -davacının en yeni marka tescil tarihi 23.01.1987 ta rihidir. Kaldı ki, davacı-karşı davaimm Türkiye'de yapmış olduğu 1983 tarihli mar ka başvurusundan, davalı-karşı davacıya ait marka mesnet gösterilerek TPE tarafın dan "ayakkabı" emtiası çıkarılmıştır. Buna karşılık davacı-karşı davalı hükümsüz lük davası açmamıştır. Aradan 23 yıl gibi bir zaman geçtikten sonra davacı-karşı davalının hükümsüzlük davası açması MK 2. maddesi ile bağdaşmaz. Her ne kadar yukarıda açıklandığı üzere 556 sayılı KHK'nin 42/1 -(a) bendi uyarınca kötüniyetli tescil halinde hükümsüzlük davası süreye tabi değilse de bu hakkın kullanılmasının sınırı da MK 2. maddesidir. Davacı-davalı şirketin ayakkabı emtiası yönünden yap tığı marka tescilinden itibaren 23 yıl gibi bir zaman boyunca bu markaya yatırımlar yapmasına sessiz kalarak dava lı şirketin markası üzerinde emek sarf edip, masraf ve yatırımlar yaparak ticari çevrelerde
|
Somut olayda, davalıkarşı -davacının en yeni marka tescil tarihi 23.01.1987 ta rihidir. Kaldı ki, davacı-karşı davaimm Türkiye'de yapmış olduğu 1983 tarihli mar ka başvurusundan, davalı-karşı davacıya ait marka mesnet gösterilerek TPE tarafın dan "ayakkabı" emtiası çıkarılmıştır. Buna karşılık davacı-karşı davalı hükümsüz lük davası açmamıştır. Aradan 23 yıl gibi bir zaman geçtikten sonra davacı-karşı davalının hükümsüzlük davası açması MK 2. maddesi ile bağdaşmaz. Her ne kadar yukarıda açıklandığı üzere 556 sayılı KHK'nin 42/1 -(a) bendi uyarınca kötüniyetli tescil halinde hükümsüzlük davası süreye tabi değilse de bu hakkın kullanılmasının sınırı da MK 2. maddesidir. Davacı-davalı şirketin ayakkabı emtiası yönünden yap tığı marka tescilinden itibaren 23 yıl gibi bir zaman boyunca bu markaya yatırımlar yapmasına sessiz kalarak dava lı şirketin markası üzerinde emek sarf edip, masraf ve yatırımlar yaparak ticari çevrelerde tanıtmak suretiyle kendisine ait yeni bit değer 2602 Yasaman/Yusufoğlu oluşturduktan sonra söz konusu değerin yok edilmesi sonucuna yol açacak şekilde davacının tecavüz teşkil ettiğini ileri sürerek hükümsüzlük talep etmesi yukarıda açıklanan şekilde hakkın kötüye kullanılması teşkil edip MK. 2. hükmü uyarınca korunması mümkün değildir. O halde mahkemece, davacının sessiz kalma suretiyle hak kaybına uğradığının kabulü ile asıl davanın reddine karar verilmesi gerektiği halde yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. 3-Ayrıca, davalı-karşı davacı ya ait 109367 no .lu TAY -GER markası 1999 tari hinden itibaren yenilenmemekle hükümden düşmekle bu marka hakkında da hü kümsüzlük kararı verilmesi doğru görülmemiştir ... ) gerekçesiyle (1) no.lu bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı T. 15.04.20 15Lastik Fabrikaları A.Ş. vekilinin karşı dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) no.lu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı davalı-karşı davacı T. 15.04.2015Lastik Fabrikaları A.Ş. vekilinin karşı dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarının reddine vekilinin karşı dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarının kabulü ile kararı davalı-karşı davacı davalı-karşı davacı T.Lastik Fabrikaları A.Ş. yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmiş, Davacı vekili ve davalı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine, Yargıtay ll. Hukuk Dairesinin O 1.03.2013 gün ve 20121163 78 E., 2013/3 790 sayılı ilamıyla; " ... 1-Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilaınında be nimsenen gerektirici sebeplere göre, taraflar vekilierinin HUMK'nın 440. madde sinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir. 2-Davacı-karşı davalı vekilinin Dairemiz kararına karşı maddi hatanın düzel tilmesi istemine gelince; açık maddi hata nedeniyle istemin kabulü ile Dairemizin 14.06.2012 gün ve 2010/8788 E, 2012/10516 K sayılı ilaınının "Sonuç" bölümünde yer alan "(2) ve (3) no.lu bentlerde açıklanan nedenlerle" ibarelerinden sonra gelen "davalı-karşı davacı davalı-karşı davacı T. l5.04.2015Lastik Fabrikaları A.Ş vekili nin karşı dava yönünden yaptığı temyiz itirazlarının kabulü ile kararı davalı-karşı davacı" kelimelerinin karardan çıkartılarak yerine "asıl dava yönünden yaptığı tem yiz itirazlarının kabulü ile kararın" ibarelerinin getirilmesi suretiyle söz konusu maddi hatanın düzeltilmesine karar vermek gerekmiştir .... " gerekçesiyle (1) no.lu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin karar dü zeltme isteminin HUMK'nın 442. maddesi uyarınca reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı vekilinin maddi hatanın düzeltilmesi iste ğinin kabulüne karar verilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda kısmen direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edil diği anlaşıldık tan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Madde 25-Hükümsüzlük Hdlleri ve Hükümsü zlük Talebi 2603 KARAR: Dava; davalı-karşı davacı Timsah Lastik Fabrikaları A.Ş. adına tescilli 135649, 88089, 92854, 92901, 95944, 137706 ve 109367 sayılı markala rın tanınmış davacı markalarına ittihas yaratacak şekilde benzediği gerekçesiyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi, karşı dava; davacıya ait 140162, 139163, 78580 sayılı markaların davalı markasına ittihas oluşturacak şekilde benzer olduğundan hükümsüzlüğü, haksız rekabetin tespit ve önlenmesi istemine iliş kindir. Mahkemece, davacıya ait "TIGER" markası ile şekil markalarının davalının tescil başvurularının yapıldığı tarihlerde dünyanın pek çok ülkesinde tescilli olduğu, WIPO kriterlerine ve yapılan reklam ve tanıtım harcamalarına göre tanınmış marka niteliğinde bulunduğu, davacının "Tl GER" markası ile davalının" TA Y.GER", ve "TA YGER" markalarının ve şekil markaları nın çok büyük ölçüde benzer olduğu, alıcıların davalıya ait ürünü, davacı tarafından üretilen ürünler olduğunu zannederek satın alabileceği, ayrıca davalı şirket tarafından davacıdan lisans alınarak üretilen ürünler olduğu kanaatinin ortaya çıkabileceği, aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin dünya çapında tanınan davacıya ait marka tescillerinden haberdar olmama sının mümkün görülemey eceği, dava konusu markaların Türkiye'de davacı tarafın dan davalının tescillerinden çok daha eski tarihten itibaren kullanılıp tanıtıldığı, böylece sessiz kalma yoluyla hak kaybının somut olayda gerçekleşmediği, davalı karşı davacının hükümsüzlük talebine konu markaları kendisinin toplumda tanın mışlık düzeyine ulaştırdığını ispatlayamadığı, tescil anında var olan ve sonraki de vam eden kullanım süresince mevcut kötüniyetİn hukuken hiçbir şekilde korunma ması gerektiği, sessiz kalma yoluyla hak kaybı savunmasına itibar edilerneyeceği gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, davalı adına tescilli I 35649, 88089, 92854, 92901, 95944, 137706, 109367 sayılı markaların ayrı ayrı hükürnsüzlüğüne, sicilden terkinine, karşı davanın reddine dair verilen karar Özel Daire'ce yukarıya metni aynen alınanilam ile bozulmuş, Mahkemece, 109367 sayılı marka yönünden bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, diğer markalar yönünden önceki gerek çeler tekrar edilip genişletit erek verilen direnme kararı davalı karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı karşı davalıya ait ta nınmış markalar ile benzer olan davalı karşı davacıya ait markaların kötüniyetle tescil edilmesi halinde davacı karşı davaimm sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğrayıp uğramadığı, varılacak sonuca göre davalı adına tescilli markalara ilişkin hükümsüzlük isteminin kabul edilip edilerneyeceği noktasın da toplanmaktadır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalanna, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle somut olayın özelliği ne göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma karanna uyul mak gerekirken, önceki kararda direnitmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. 2604 Yasaman/Yusufoğlu 8. "SPECK" Kararı Özet Davalının marka tescilinin kötüniyetli olduğu kabul edilse dahi, mar ka tescilinden yaklaşık 21 yıl sonra işbu hükümsözlük davasının açıl masının bakkın kötüye kullanılma sı niteliğinde bulunduğu, emsal ka rarlara göre marka tescilinin kötüniyetli olduğu ballerde dahi sessiz kalma yoluyla bak kaybına uğranmasının mümkün bulunduğu gerek çesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir. Yargıtay ll. HD. 2019/369 E. 201917529 K. 26.11.2019 tarihli. Davacı vekili, müvekkili şirketin "SPECK" ibaresinin marka olarak tescili için TPMK'ya yaptığı başvurunun, davalının 155682 Sayılı "SPECK" ibareli markasına dayalı itirazı üzerine reddedildiğini, müvekkili şirketin merkezinin Almanya'da bulunduğunu, 1909 yılından beri pompa ve pompalama araçları üreten köklü bir fırma olduğunu, müvekki linin markayı 1909 yılından beri kullanan, yaratan ve meşhur hale getiren, marka üzerindeki gerçek
|
direnme kararı bozulmalıdır. 2604 Yasaman/Yusufoğlu 8. "SPECK" Kararı Özet Davalının marka tescilinin kötüniyetli olduğu kabul edilse dahi, mar ka tescilinden yaklaşık 21 yıl sonra işbu hükümsözlük davasının açıl masının bakkın kötüye kullanılma sı niteliğinde bulunduğu, emsal ka rarlara göre marka tescilinin kötüniyetli olduğu ballerde dahi sessiz kalma yoluyla bak kaybına uğranmasının mümkün bulunduğu gerek çesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir. Yargıtay ll. HD. 2019/369 E. 201917529 K. 26.11.2019 tarihli. Davacı vekili, müvekkili şirketin "SPECK" ibaresinin marka olarak tescili için TPMK'ya yaptığı başvurunun, davalının 155682 Sayılı "SPECK" ibareli markasına dayalı itirazı üzerine reddedildiğini, müvekkili şirketin merkezinin Almanya'da bulunduğunu, 1909 yılından beri pompa ve pompalama araçları üreten köklü bir fırma olduğunu, müvekki linin markayı 1909 yılından beri kullanan, yaratan ve meşhur hale getiren, marka üzerindeki gerçek ve öncelikli hak sahibi olan şirket olduğunu, davalı şirketin dava konusu 155682 Sayılı "SPECK" markasını, 7. sınıfta tescilli olduğu mallar için, 556 sayılı KHK'nın 14. maddesi uyarınca kullanması zorunluluğu bulunmasına rağmen, haklı bir neden olmaksızın, 5 yıl boyunca işlevi ne uygun, ciddi bir şekilde kullanmadığını, bu nedenle markanın iptalinin gerektiği ni ileri sürerek, 155682 Sayılı "SPECK" markasının tümüyle iptaline karar verilme sini talep ve dava etmiş, 19/10/2016 tarihli dilekçesi ile davayı kısmen ıslah ederek, dava konusu ibare üzerinde gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu belirterek davalı markasının 556 sayılı KHK'nın 7/1-b, 8/1-b 8/3, 8/5, 35, 42/1-b maddeleri uyarınca da hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, kullanmama nedeniyle hükümsüzlük davalarında zamanaşıı nı sü resinin 5 yıl olduğunu, bu yönden davanın reddinin gerektiğini, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, gerçek hak sahipliğinin bu davanın konu su olmadığını, müvekkilinin söz konusu ibare üzerinde hak sahibi olduğunu savuna rak, davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 556 sayılı KHK'nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi'nin 14/12/2016 tarih ve 2016/148 Esas, 2016/189 Karar sayılı kararı ile iptal edildiğini, her ne kadar 10 Ocak 2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Kanun 'un 9. maddesinde benzer düzenleme yapılmış ise de bu Kanun'un Anayasa Mah kemesi'nin iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı 06 Ocak 2017 tarihinden 4 gün sonra yürürlüğe girdiği, kanunların geriye yürümezliği, davanın da açıldığı tarihteki şartlara göre karar verileceği genel kurallanndan hareketle 6 Ocak 2017 tarihinden sonr a hukuksal boşluk oluştuğundan davanın hukuki dayanağı kalmadığı, dolayısıyla kull anmama nedenine dayalı davanın reddinin gerektiği, hükümsözlük Madde 25- Hükümsüzlük H{illeri ve Hüküms üzlük Talebi 2605 davası yönünden ise dava konusu markanın 15.08.1995 tarihinde tescil edildiği, 556 sayılı KHK'nın 42. maddesine göre hükümsüzlük istemli davaların 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılabileceği, davacının ıslah talebinin bu tarihten yaklaşık 21 yıl sonra yapıldığı ve hak düşürücü sürenin dolduğu, her ne kadar aynı maddede kötüniyet halinde bu süre öngörülmemiş ise de davalı markasının davacı markasın dan önce tescil edilmesi ve kullanılması, ayrıca "şekil+SPECK" ibareli markanın Türkiye'deki tescilinin yanı sıra, davalı adına Almanya, Rusya, Belarus gibi ülke lerde de tescilli olması ile davaimm kardeş şirketi olduğu anlaşılan Pumpenf abrik Hilpoltstein GmbH adına Almanya'da 1970 yılından beri tescilli bulunması karşı sında davaimm kötüniyetli olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle davanın red dine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili istinaf etmiştir. Bölge adiiye mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, mahkemenin kullan mama nedeniyle marka iptali davasının yasal dayanağ ının kalmadığı ve hükümsüz lük davasının reddine ilişkin kararında bir isabetsizlik olmadığı, davaimm marka tescilinin kötü niyetli olduğu kabul edilse dahi marka tescilind en yaklaşık 21 yıl sonra işbu hükümsüzlük davasının açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteli ğinde bulunduğu, emsal kararlara göre marka tescilinin kötü niyetli olduğu hallerde dahi sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğranmasının mümkün bulunduğu gerekçe siyle davacı vekilinin istinafbaşvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması ge reken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının aniaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adiiye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kara rın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adiiye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir. 9. "MODATiMKAR" Kararı Özet Sessiz kalma nedeniyle hak kaybında, önceki hak sahibinin ticaret unvanmın davah tarafından kullanıldığmdan haberdar olmasma rağmen uzun süre olumlu hiçbir davranış sergilemeden sessiz kaldık tan sonra dava açması "dava hakkının kötüye kullanılması" olarak nitelendirilirken; önceki eylemiyle çelişkili davranma yasağmda ise önceki hak sahibinin ticaret unvanının davah tarafından kullanılma sını olumlu davranışıyla zımnen onayiadaktan sonra bu onayıyla çe lişkili davranarak "dava hakkınm kötüye kullanılması" söz konusu dur. Önceki hak sahibinin ticaret unvanının davah tarafmdan kulla nılınasma olumlu hiçbir davranış sergilemeden sessiz kalmasının da vah nezdinde oluşturduğu güven ile bu kullanımı olumlu bir davranış 2606 Yasaman/Yusufoğlu ile onayan önceki hak sahibinin davalı nezdinde oluşturduğu güvenin yoğunluğu birbirinden farklıdır. Yargıtay HGK. 2020/532 E. 2020/1011 K. 09.12.2020 tarihli. DAVA: 1. Taraflar arasındaki "markaya tecavüzün ve haksız rekabetin önlen mesi, ticaret unvanının terkini ile maddi ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay ll. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği gö rüşüldü: KARAR: I. YARGlLAMA SÜRECi Davacı istemi: 4. Davacı vekili 07.05.2008 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 1997 yılında kurulduğunu, davalı şirket yöneticisi olan .. .'nın 2003 yılına kadar müvekkili şirketin ortağı olduğunu, .. .'nın müvekkili şirketin ortaklığından ayrıldıktan sonra 2007 yılında davalı şirketin kurulduğunu ve .. .'nın davalı şirketin hakim ortağı ol duğunu, her iki tarafın ticaret unvanının başında yer alan "Modatimkar" ibaresinin 2003 yılında müvekkili şirket tarafından marka olarak tescil ettirildiğini, her iki şirketin de tekstil sektöründe faaliyet gösterdiğini ve yurt dışındaki tanınmış marka lara fason üretim yaparak ihracat yaptıkların ı, davalı şirketin müvekkiline ait mar kayı kullanmak suretiyle markaya tecavüzde bulunup haksız rekabet yarattığını ileri sürerek markaya tecavüzürı ve haksız rekabetin önlenmesine, davalının ticaret sicil kaydının terkinine, 50.000,00TL manevi tazminat ile 556 sayılı KHK'nin 66/2-c maddesi gereğince hesaplanacak şimdilik IO.OOO,OOTL maddi tazminatın ihtar tari hinden itibaren işieyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar veril mesini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili 26.05.2008 tarihli cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin "modatimkar" ibaresini markasal olarak kullanmadığını, ayrıca müvekkili şirketin ticaret unvanını uzun süredir bilip sessiz
|
davalı şirketin hakim ortağı ol duğunu, her iki tarafın ticaret unvanının başında yer alan "Modatimkar" ibaresinin 2003 yılında müvekkili şirket tarafından marka olarak tescil ettirildiğini, her iki şirketin de tekstil sektöründe faaliyet gösterdiğini ve yurt dışındaki tanınmış marka lara fason üretim yaparak ihracat yaptıkların ı, davalı şirketin müvekkiline ait mar kayı kullanmak suretiyle markaya tecavüzde bulunup haksız rekabet yarattığını ileri sürerek markaya tecavüzürı ve haksız rekabetin önlenmesine, davalının ticaret sicil kaydının terkinine, 50.000,00TL manevi tazminat ile 556 sayılı KHK'nin 66/2-c maddesi gereğince hesaplanacak şimdilik IO.OOO,OOTL maddi tazminatın ihtar tari hinden itibaren işieyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar veril mesini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili 26.05.2008 tarihli cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin "modatimkar" ibaresini markasal olarak kullanmadığını, ayrıca müvekkili şirketin ticaret unvanını uzun süredir bilip sessiz kalan davacı şirketin işbu davayı açamaya cağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme Kararı: 6. Bakırköy Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkem esi'nin 05 .03.2009 tarihli ve 2008/87 E., 2009/29 K. sayılı kararı ile; davacının başlangıçtan itibaren davalı şir ketin ticaret unvanını bildiği, hatta tarafların aynı binada faaliyet gösterdikleri ve işçi nakline ilişkin 08.06.2007 tarihli taahhütname başlıklı belgede davacının davalı Madde 25-Hükümsüzlük H {i/leri ve Hüküms üzlük Talebi 2607 şirketi grup şirketi olarak kabul ettiği, bu nedenle davalı şirketin unvanının terkinini istenmesinin TMK'nin 2. maddesine uygun olmadığı, bu kapsamda davalı kullanı mının hukuken var olan hakkın fiilen kullanılmasından ibaret olduğu ve unvan ter kin edilmedikçe haksız rekabet oluşturmayacağı, ayrıca ihtar tarihinden dava tarihi ne kadar davalının markasal kullanım yaptığı yönünde delil olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı: 7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay 1 l. Hukuk Dairesinin 22.11.2010 tarihli ve 2009/5660 E., 2010/11840 K. sayılı kararı ile; " ... l-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ve davalı şirket tarafından markasal kullanım yapılmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki benderin dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-) Ancak, yukarıda yapı lan özetlerneden de anlaşılacağı üzere her iki şirketin ticaret unvanının esaslı unsurunu "Modatimkar" ibaresinin oluşturduğu ve davacı nın bu hususta üstün hak sahibi bulunduğu çekişmesiz olup, uyuşmazlığın halli davacının bu bususu ileri sürmesinin, MK'nin 2. maddesi hükümleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı noktasındadır. Her ne kadar, mahkemece tarafların aynı binada faali yet göstermeleri ve davacı işçisinin, iş sözleşmesinin davalıya devri yönünde işlem de bulunmaları karşısında, davacının davalının ticaret unvanından "Modatimkar" ibaresinin terkinin istemi MK'nin 2. maddesine aykırı bulunmuş ise de, her iki işle min dava tarihine çok yakın bir tarih olması ve davacının davadan önce de, davalı nın bu unvanı kullanımını engellemek için ihtar çekmesi karşısında suskun kalın ması suretiyle hak kaybı veya ticaret unvanının kullanılmasına izin verildiği sonucu çıkartılamaz. Bu itibarla, mahkemece, davacının ticaret unvanının terkin talebi ve TTK'nin 54. maddesi kapsamında tazminat taleplerinin yerinde olup olmadığının tartışılması ve neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmişt ir. .. " gerekçesi ile karar bozulmuştur. Direnme Kararı: 9. Bakırköy Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 29.03.2012 tarihli ve 2011/435 E., 2012/54 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelerle direnme kararı veril miştir. Direnme Kararının Temyizi: 10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. UYUŞMAZLIK ll. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; "modatimkar" ibaresi üzerinde üstün hak sahibi bulunan davacı şirketin, aynı ibareli 2608 Yasaman/Yusufoğlu davalı şirketin ticaret unvanından başlangıçta haberdar olması karşısında ticaret unvanının terkini talebinin TMK'nin 2. maddesine aykırı olup olmadığı noktasında top !anmaktadır. III. GEREKÇE 12. Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi, ticaret unvanının terkini ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. 13. Uyuşma zlığın çözümü için öncelikle "sessiz kalma yoluyla hak kaybı" il kesinin kısaca açıklanmasında yarar bulunmaktadır. 14. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, önceki hak sahibinin, hakka konu ticari ad ve işareti iyi niyetli bir şekilde kullanan kişiye karşı dava açma hakkını uzun süre kullanmaması ve ihlallere sessiz kalarak ticari ad ve işareti koruma hakkını yitirme si demektir. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin temeli 4721 Sayılı Türk Me deni Kanunu'nun 2. maddesine dayanmaktadır. Anılan madde; "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallanna uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz ." hükmünü haizdir. Buna göre, anılan madde ile hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kulla nılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki temel ilkeye yer verilmiş olup, öncelikle hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edil miş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. 15. Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesi ticaret unvanıarı yönünden açılacak davalarda da söz konusudur. Gerçekten aynı veya benzer bir ticari ad ve işaretin başka bir kişi tarafından ticaret unvanında kullanılması halinde önceki hak sahibi nin dava açarak bu unvanın terkinini veya değiştirilmesini talep etmesi mümkün dür. Ancak bu hakkın kullanılması imkanının önceki hak sahibine sınırlandırıl maksızın tanınması bazı hal lerde haksız sonuçlar doğurab ilmektedir. Zira iyi ni yetli olarak ticaret unvanını tescil ettirmiş ve kull anmaya başlamış olan tacirin, para ve emek sarf ederek bu unvan altında yatırımlar yapması, ancak önceki hak sahibinin bu durumdan haberdar olmasına rağmen uzun süre sessiz kaldıktan son ra dava açması "dava hakkının kötüye kullanılması" olarak nitelendirilmelidir. Keza sonraki ticaret unvanının bilinmesi veya devam eden tecavüze karşı uzun süre sessiz kalındık tan sonra dava açılması, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebile cektir. 16. Ticari ad ve işaretin sahibi, haklı bir sebep olmaksızın hakkını uzun süre kullanmayarak bundan sonra da kullanmayacağı yönünde bir kanaat oluşturmuşsa artık bu hakkını kullanamaması gerekir. Bu nedenle önceki hak sahibinin, TMK'nin 2. maddesi gereğince belli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonu cu, ticaret unvanını daha sonra iyi niyetli olarak tescil ettiren kişiye karşı dava açma hakkını veya devam eden eylemli kullanımını men etme hakkını kaybettiği kabul edilmelidir (Yasaman, Hamdil Yusufoğlu, Fülürya: Marka Hukuku, İstanbul, 2004, s. 856). Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsüzlük Talebi 2609 17. Sessiz kalma yoluyla hak kaybında, hak genel olarak sona ermemekte, sa dece bu haktan eylemine sessiz kalınan kişi ya da kişilerin yararlanmasına katlanıl maktadır. Zira tacirin, bir hakkını bilerek isteyerek belli bir süre kullanmaması se bebiyle ticaret unvanından doğan hakkı kaybolmamakta, sadece uzun süredir var olan kullanıma!tescile sessiz kalmış olması sebebiyle bu duruma zırnnen icazet verildiği kabul edilmelidir.
|
yönünde bir kanaat oluşturmuşsa artık bu hakkını kullanamaması gerekir. Bu nedenle önceki hak sahibinin, TMK'nin 2. maddesi gereğince belli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonu cu, ticaret unvanını daha sonra iyi niyetli olarak tescil ettiren kişiye karşı dava açma hakkını veya devam eden eylemli kullanımını men etme hakkını kaybettiği kabul edilmelidir (Yasaman, Hamdil Yusufoğlu, Fülürya: Marka Hukuku, İstanbul, 2004, s. 856). Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hükümsüzlük Talebi 2609 17. Sessiz kalma yoluyla hak kaybında, hak genel olarak sona ermemekte, sa dece bu haktan eylemine sessiz kalınan kişi ya da kişilerin yararlanmasına katlanıl maktadır. Zira tacirin, bir hakkını bilerek isteyerek belli bir süre kullanmaması se bebiyle ticaret unvanından doğan hakkı kaybolmamakta, sadece uzun süredir var olan kullanıma!tescile sessiz kalmış olması sebebiyle bu duruma zırnnen icazet verildiği kabul edilmelidir. 18. Sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedilebilmesi için, önceki hak sa hibinin ticari ad ve işaretin aynısının veya benzerinin ticaret unvanı olarak tescil ettirildiğini veya başkalan tarafından kullanıldığını bilmesi ve buna rağmen sessiz kalmış olması gereklidir. Buna karşın ticaret unvanlannın ticaret siciline tescil edilmek zorunda olmalan ve tescilin olumlu etkisi nedeniyle tescil ve ilan edilmiş ticaret unvanının bilinmediği ileri sürülemeyecektir. Bununla birlikte önceki hak sahibinin uzun süre sessiz kalması mücbir sebep ya da objektif imkansızlık gibi haklı bir nedene dayamyorsa ve bunun ispatlanması halinde sessiz kalma yoluyla hak kaybı söz konusu olmayacaktır. I 9. Önceki hak sahibi, ticari ad ve işaretin bir başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil edilmesine veya kullanılmasına sessiz kalmayarak dava yoluna başvu rursa artık sessiz kalma sebebiyle hak kaybı söz konusu olmamaktadır. Bununla birlikte önceki hak sahibi dava yoluna başvurmadan önce ihtamame göndermesi de sessiz kalmadığı anlamına gelmelidir. Ancak dikkat edilmesi gereken husus, uzun süre boyunca, belirli aralıklarla sadece ihtamame gönderen, fakat dava açmayan ve ihtamame dışında unvanın kullanılmaması için herhangi bir girişimde de bulunma yan önceki hak sahibinin sessiz kalmadığını ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanıl ması olarak değerlendirilebilir. O halde kullanırnın daha fazla devamını istemeyen önceki hak sahibi, bu arzusunu açıklayan bir ihtarname göndermiş ise de makul bir süre içinde bu iradesini dava yoluyla da gösterme lidir. 20. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olabilmesi için, önceki hak sahibinin, ticaret unvanının aynısının veya benzerinin kullanılmasına belirli bir süre sessiz kalmış olması gereklidir. Ancak ticaret unvanı yönünden sessiz kalmanın ne kadar süre geçtikten sonra hak kaybına sebep olacağı TTK'de düzen lenmiş değildir. Bununla birlikte 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile ilk defa marka hukukunda hükümsüzlük dava ları yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin bir düzenleme getirilmiş tir. SMK'nin 26/6. maddesi; "Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıl dığını bildiği veya bilmesi gerektiği halde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez" hükmünü haizdir. Buna göre marka hükümsüzlük davalarında sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulana bilmesi için beş yıllık sürenin geçmiş olması gerekmektedir. Ancak tica ret unvanı yönünden mevzuatta bir süre belirlemesi bulunmadığı ndan TMK'nin 2. maddesi de gözetilrnek suretiyle her somut olayın özellikle ri dikkate alınarak sürenin belirlenmesi gerekmektedir. 2610 Yasaman/Yusufoğlu 21. Bu aşamada uyuşma zlığın çözümü için "sessiz kalma yoluyla hak kaybı" ilkesiyle doğrudan ilgili bulunan "önceki eylemiyle çelişkili davranma yasağı" ilke sinin de kısaca açıklanmasında yarar bulunmaktadır. 22. Önceki eylemiyle çelişkili davranma yasağı (venire contra factum proprium) açıkça veya davranışlarıyla bir hakkı kullanmak istemediğini ortaya ko yan bir kişinin bu davranışı ile bağlı olması, bu haliyle var olan hukuki durumunu kaybetmesi ve daha sonra bundan cayamaması anlamına gelmektedir (Akyol, Şe ner: Venire Contra Factum Proprium, Prof. Dr. F. Eren'e Armağan, Ankara, 2006, s. 77.). Önceki eylemiyle çelişkili davranan kişi önceki davranışı ile muhatabında haklı görülen bir güven yaratmış ve gelecekte de bu hakkı kullanmayacağı yolunda bir kanaat uyandırmış ancak daha sonra yarattığı bu güvene aykırı davranarak mu hatabın güvenini boşa çıkarmıştır. Bu nedenle önceki eylemiyle çelişkili davranan kişinin uyandırdığı güveni boşa çıkarmasını ve muhatab ın zarara uğramasını hukuk düzeninin korumaması gerekmektedir. Çelişkili davranışta bulunan kişi, muhatab ı nın haklı güvenini boşa çıkarması nedeniyle sadece muhatapla sınırlı olarak hakkını kaybedecektir. 23. Sessiz kalma yoluyla hak kaybında olduğu gibi önceki eylemiyle çelişkili davranma yasağının da temelinde TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı bulunmaktadır. Ancak sessiz kalma nedeniyle hak kaybında, önceki hak sa hibinin ticaret unvanının davalı tarafından kullanıldığından haberdar olmasına rağ men uzun süre olumlu hiçbir davranış sergilem eden sessiz kaldıktan sonra dava açması "dava hakkının kötüye kullanılması" olarak nitelendiri lirken; önceki eyle miyle çelişkili davranma yasağında ise önceki hak sahibinin ticaret unvanının davalı tarafından kullanılmasını olumlu davranışıyla zımnen onayladı ktan sonra bu ona yıyla çelişkili davranarak "dava hakkının kötüye kullanılması" söz konusudur. Ön ceki hak sahibinin ticaret unvanının davalı tarafından kullanılmasına olumlu hiçbir davranış sergilemed en sessiz kalmasının davalı nezdinde oluşturduğu güven ile bu kullanımı olumlu bir davranış ile onayan önceki hak sahibinin davalı nezdinde oluş turduğu güvenin yoğunluğu birbirinden farklıdır. Bu itibarla önceki eylemiyle çe lişkili davranma durumunda sessiz kalma nedeniyle hak kaybının oluşup oluşmadı ğının araştırılmasına gerek bulunmamaktadır. 24. Hemen belirtilmelidir ki; hem sessiz kalma nedeniyle hem de çelişkili dav ranış nedeniyle dava açılamayacağı yönündeki savunma bir defi olmayıp itirazdır. Zira hem sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin hem de önceki eylemiyle çelişkili davranma yasağının dayanağı TMK'nin 2. maddesi olduğuna göre, dava açılması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve bu durum dava dosyasından ortaya konabiliyorsa, sessiz kalma yoluyla hak kaybı ve çelişkili davranış bir itiraz olarak kabul edilip hakim tarafından resen dikkate alınmalıdır. Keza TMK'nin 2/2 maddesi gereğince bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. 25. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendiri ldiğinde; davacı şirke tin ticaret siciline 08.01.1987 tarihinde tescil edildiği, davalı şirketin ise ticaret sici line 22.03.2007 tarihinde tescil edildiği, her iki şirketinde ticaret unvanının asıl Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2611 unsurunun "Modatimkar" ibaresi olduğu, "modatimkar" ibaresinin marka olarak davacı şirket adına 2002/02484 sayı ile tescilli edildiği, davacı şirketin "modatimkar" ibaresi üzerinde üstün hakkının bulunduğu anlaşılm aktadır. 26. Davalı şirketin hakim ortağı ve yönetici olan ... , aynı zamanda davacı şirke tin kurucu ortağı olup belli bir süre davacı şirketin yöneticiliğini de yapmış, 2003 yılında davacı şirketten ayrılmıştır. Her iki şirket aynı binada ve aynı sektörde faali yet göstermekte olup; davalı şirket ticaret siciline 22.03.2007 tarihinde tescil edil miş, davacı
|
bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. 25. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendiri ldiğinde; davacı şirke tin ticaret siciline 08.01.1987 tarihinde tescil edildiği, davalı şirketin ise ticaret sici line 22.03.2007 tarihinde tescil edildiği, her iki şirketinde ticaret unvanının asıl Madde 25-Hükümsüzlük Hôlleri ve Hüküms üzlük Talebi 2611 unsurunun "Modatimkar" ibaresi olduğu, "modatimkar" ibaresinin marka olarak davacı şirket adına 2002/02484 sayı ile tescilli edildiği, davacı şirketin "modatimkar" ibaresi üzerinde üstün hakkının bulunduğu anlaşılm aktadır. 26. Davalı şirketin hakim ortağı ve yönetici olan ... , aynı zamanda davacı şirke tin kurucu ortağı olup belli bir süre davacı şirketin yöneticiliğini de yapmış, 2003 yılında davacı şirketten ayrılmıştır. Her iki şirket aynı binada ve aynı sektörde faali yet göstermekte olup; davalı şirket ticaret siciline 22.03.2007 tarihinde tescil edil miş, davacı tarafından ticaret unvanının kullanılmamasına ilişkin İhtarname 31.03.2008 tarihinde gönderilmiş ve işbu dava ise 07.05.2008 tarihinde açılmıştır. Bununla birlikte dosya kapsamında bulunan "taahhütname" başlıklı işçi devrine ilişkin belgede; kurum içerisinde bir başka şirketin kurulduğu, işçinin bu yeni şir kette 08.06.2007 tarihinden itibaren çalışmaya devam edeceği, yapılan işin ve işyeri adresinin değişmeyeceği, şirket unvanının ve SGK işyeri numarasının değişmesinin işçinin kazanılmış haklarını ihlal etmeyeceği belirtilmiş, anılan belge her iki şirketin unvanı altında imzalanmıştır. Her ne kadar "taahhütname" başlıklı belge davacı tarafından "modatimkar" ibaresinin kullanılmasına yazılı muvafakat verildiği anla mına gelmeyecek ise de; aynı binada ve aynı sektörde faaliyet gösteren ve davalı şirketi kendi bünyesi içindeki bir başka şirket olarak gören davacı şirketin, davalı nın "modatimkar" ibaresini tic aret unvanında kullanmasını olumlu davranışları ile onayladığı açıktır. Bu itibarla taraflar arasındaki ilişki ve yaşanılan süreç gözetildi ğinde davalı şirketin "modatimkar" ibaresini kötüniyetli olarak tescil ettirdiğinden bahsedilemeyecektir. 27. Her iki şirketin de faaliyet gösterdiği binanın mülkiyetinin davalı şirketin hakim ortağı olan .. .'ya ait olduğu, bu kişi ile davacı şirket arasında 01.01.2000 tarihli kira sözleşmesi bulunduğu, kiralanan taşınınazın fiili durumunun "fabrika binası ve yönetim-ofis" olarak belirtildiği dosya kapsamı ile sabittir. 28. Hal böyle olunca davacının önceki davranışlarıyla "modatimkar" ibaresinin ticaret unvanında kullanılmasını onayladığı ve bu surette davalıda unvanın kulla nılmasına ilişkin güven oluşturduğu, işbu dava ile ticaret unvanının terkinini talep etmesinin ise önceki eylemiyle çelişkili davranma yasağı (venire contra facturn proprium) kapsamında TMK'nin 2. maddesi gereğince dava hakkının kötüye kulla nılması niteliğinde olduğu ve hukuk düzeninin bunu korumayacağı kabul edilmeli dir. 29. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davalı şirketin "modatimkar" ibaresini ticaret unvanı olarak tescil ettirmesinin kötüniyetli olduğu, "taahhütname" başlıklı belgenin işçi devrine ve işçinin haklarının korunm asına ilişkin olup, ticaret unvanının kullanılmasına yazılı muvafakat verildiği anlamına gelmeyeceği, davalı şirketin kurulmasından itibaren bir yıl içinde unvanın kullanıl mamasına yönelik ihtarname gönderildiği, tarafların durumu, dava hazırlık süreci ve taraflar arasındaki nizalar gözetildiğinde İhtarnamenin ve davanın makul süre içeri sinde açıldığı ve sessiz kalmanın söz konusu olmadığı, bu nedenle direnme kararı nın Özel Dairenin bozma kararındaki gerekçelerle bozulması gerektiği görüşü ileri 2612 Yasaman/Yusufoğlu sürülmüş ise de; bu görüş yukanda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca be nimsenmemiştir. 30. O halde, mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik gö- rülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanınası gerekmiştir. SONUÇ: Açıkla nan nedenlerle; Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, Gerekli iHim harcı peşin alındığın dan harç alınmasına yer olmadığına, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygu lanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.12.2020 tarihinde ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi. KARŞI OY Dava; markaya tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi, ticaret unvanına ta ciz, tecavüz, ticaret unvanının terkini ve maddi manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın hem tescili markaya hem tescilli ticaret hem tescilli ticaret unvanına dayalı olduğu kabul edilerek markaya haksız tecavüz ve rekabet oluşma dığı, ticaret unvanına tecavüz ve haksız rekabet, unvanın terkini bakımından, TTK 54. maddedeki koşullar oluşmuşsa da tarafların dosyaya yansıyan iç ilişkileri, davalı şirketin kuruluş şekli dikkate alındığında, kuruluşundan itibaren davalı şirketi dava cının bildiği, aynı binada yer aldıkları, delil olarak sunulan "Taahhütname" başlıklı belgede işçi transferi olduğu ve davalı şirkete . .. isimli işçinin sosyal haklanyla nakledildiği, bu belgede "kurum içerisinde bir başka şirket kurulmuş olup" yazdığı nazara alındığında MK 2. madde kapsamında unvan terkini isteminin uygun olma dığı, bu belgenin davacının markasının davalı ticaret unvanında kullanılmasına izin verildiği ve 506 s. KHK 15. maddesi uyarınca yazılı muvafakat olduğu gerekçele riyle davanın reddine karar verilmiştir. Özel dairece, davacının sair temyiz itirazları reddedilerek, ticaret unvanına te cavüz-haksız rekabet ve unvanın terkini talebi bakımından yukarıda yazılı gerekçe lerle ticaret unvam terkini ve ticaret unvanı yönünden maddi manevi tazminat talep lerinin reddi kararı bozulmuş, mahkemece yukarıda yazılı gerekçelerle direnme kararı verilmiş olması karşısında, uyuşmazlık bozma ilaınında belirtildiği üzere, tarafların aynı binada bulunmaları ve "Taahhütname" başlıklı belgeye göre, her iki işlemin dava taİihine yakın olup olmadığı, İhtarname çekip dava açılmasının suskun kalma suretiyle hak kaybı veya ticaret unvanının kullanılmasına izin verdiği sonucu çıkartılıp çıkartılamayacağı, TTK'nın 54. maddesi kapsamında ticaret unvanı terkini ve maddi-manevi tazminat taleplerinin yerinde olup olmadığı noktasında toplan maktadır. Bu nedenle MK 2. maddesi kapsamında, sessiz kalma suretiyle hak kaybı ve ticaret unvanının çekirdek ibaresinin kullanılmasına izin alıp almadığının tartı şılması gerekmektedir. Madde 25-Hükümsüzlük Hô/leri ve Hüküms üzlük Talebi 2613 Tarafların ticaret unvanında esaslı unsur oluşturan ibare "Modatimkar" ibaresi olup, davacı şirket 09.01.1987'de kurulmuş, ... kurucu ortak ve Yönetim Kurulu Başkanı iken 2003 de davacı şirketten ayrılmıştır .... 'nın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu davalı şirket 22.03.2007 tarihinde kurulmuştur. Davacı şirketin 08.02.2002 tarihinde başvurduğu "Modatimkar" ibaresi Nice 40. sınıfta I 5.04.2003 tarihinde tescil edilmiştir. Davalı şirketin ticaret sicil kaydında tuhafiye meslek grubunda, nace kodu, 46. I 6.00'dan tekstil giysi kolunda faaliyet gösterdiği, davacı şirketin de kumaş, tekstil, mamul yarı mamul konfeksiyon izinleri imalat, alım satım işleriyle uğraştığı, her iki şirketin aynı sektörde faaliyette bulundukları dosya kapsamıyla sabittir. Davacı şirketin faaliyet gösterdiği binayı O I .O 1.2000 tarihinde dosyada mübrez kira sözleşmesi ile .. .'dan kiralarm ş olduğu, davalı şirketin de kurulduktan sonra 01.05.2007 tarihinde binanın üst katını kullanmayı başladığı, Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/416 Esas 2009/350 Karar sayılı kararından anlaşılmak tadır. Sessiz kalma suretiyle hak kaybı, önceki hak sahibinin, hakka konu ticari ad ve işaretini iyi niyetli bir şekilde kullanan kişiye karşı dava açma hakkını uzun süre kullanmaması ve ihlaliere sessiz kalarak ticari ad ve işareti koruma
|
5.04.2003 tarihinde tescil edilmiştir. Davalı şirketin ticaret sicil kaydında tuhafiye meslek grubunda, nace kodu, 46. I 6.00'dan tekstil giysi kolunda faaliyet gösterdiği, davacı şirketin de kumaş, tekstil, mamul yarı mamul konfeksiyon izinleri imalat, alım satım işleriyle uğraştığı, her iki şirketin aynı sektörde faaliyette bulundukları dosya kapsamıyla sabittir. Davacı şirketin faaliyet gösterdiği binayı O I .O 1.2000 tarihinde dosyada mübrez kira sözleşmesi ile .. .'dan kiralarm ş olduğu, davalı şirketin de kurulduktan sonra 01.05.2007 tarihinde binanın üst katını kullanmayı başladığı, Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/416 Esas 2009/350 Karar sayılı kararından anlaşılmak tadır. Sessiz kalma suretiyle hak kaybı, önceki hak sahibinin, hakka konu ticari ad ve işaretini iyi niyetli bir şekilde kullanan kişiye karşı dava açma hakkını uzun süre kullanmaması ve ihlaliere sessiz kalarak ticari ad ve işareti koruma hakkını yitirme si demektir. Bu ilkenin temeli 472 I Sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) 2. madde sine dayanmaktadır. Bu maddede, öncelikle, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Sessiz kalma suretiyle hak kaybı ilke si, ticaret unvaniarı yönünden açılacak davalarda da söz konusudur. Gerçekten aynı veya benzer bir ticari ad ve işaretin başka bir kişi tarafından ticaret unvanında kul lanılması halinde önceki hak sahibinin dava açarak bu unvanın terkinini veya değiş tirilmesini talep etmesi mümkündür. Ancak bu hakkın kullanılması imkanının ön ceki hak sahibine sınırlandınlmaksızın tanınması bazı hallerde haksız sonuçlar do ğurabilmektedir. Ticari ad ve işaretin sahibi, haklı sebebi olmaksızın hakkını uzun süre kullanmayarak bundan sonra da kullanmayacağı yönünde bir kanaat oluştur muşsa artık bu hakkını kullanmaması gerekir. Bu nedenle önceki hak sahibinin, TMK'nın 2. maddesi gereğince belli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonucu, ticaret unvanını daha sonra iyi niyetli olarak tescil ettiren kişiye karşı dava açma hakkını veya devam eden eylemle kullanımı men etme hakkını kaybettiği kabul edilmelidir. Önceki hak sahibi, dava yoluna başvurarak veya öncesinde ihtamame göndere rek sessiz kalma suretiyle hak kaybını önleyebilir ve bu girişimlerde bulunmayan hak sahibinin sessiz kalmadığını ileri sürmesi hakkın kötüye kullanılması olarak değerlen dirilir (HGK'nın 20 17/11-27 E.-2020/225 K. s. ilamı). Ticaret unvanı yönünden hakkın ihlali devam ettiği sürece, hakkı ihlal edilen tacirin dava açma hakkı devam eder ise de, tacir, ticaret unvanının kullanılmasını önleme bakımından, TMK 2. madde uyannca belli bir davranışta bulunması gere kirken, haklı görülmeyecek süre içinde sessiz kalmışsa, iyi niyetli bir şekilde unvanı 2614 Yasaman/Yusuf oğlu kullanın kişiye karşı dava açma hakkını kaybeder. Sessiz kalma suretiyle hak kaybı denilen bu durumda tabii ki, daha sorıra unvanı kullanan kişinin, "iyi niyetli" olması şarttır. Kural olarak ticaret siciline tescil iyi niyeti ortadan kaldıran bir sonuç yarat tığından iyi niyetin ispatı, bunu ileri sürene ait olmalıdır. Bir başka deyişle, her ne kadar asıl olan iyi niyetse de bu durumda tescilin olumlu fonksiyonu gereği, unvanı sorıradan kullanan kişinin karine olarak iyi niyetli olduğunu ileri sürmesi mümkün değildir (Ülgen-Teoman-Helvacı-K endigelen- Kaya-Nomer E. -Ticari İşletme Hu kuku 2006 sayfa 334). Yargıtay ll. Hukuk dairesinin sessiz kalma suretiyle hak kaybı konusunda tüm içtihatlan da aynı yöndedir (ll. HD. 2012/147 E-2013/12513 K, 2015/1667 E- 2015/870 K, 2016/7499 E-2018/1183 K, 2017/1790 E-2019/1209 K, 2018/1656 E-2019/3084 K). Somut durumda, ticaret unvanının terkinin isternede davacının sessiz kalma su retiyle hak kaybına uğradığı ve bu talepte bulurımasının TMK 2. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddi dosya kapsamına uygun değildir. Bu ilkenin uygulanması için her şeyden önce davaimm iyi niyetli olması şarttır. Davalı şir ketin Yönetim Kurulu Başkanı olan ... , her ne kadar oğlu Timur'un adı ve soyadından hareketle Modatimkar ibaresinin kendisinin yarattığını savunmuş ise de, 1987'de kurulan ve kurucu ortağı ve yöneticisi olduğu davacı şirketin ticaret unvanı tescilli olup, kurulduğu tarihten beri kullanılm akta davacı şirketin en önemli, maddi olma yan malvarlığını teşkil etmektedir, artık davacı şirketindir. .. .'nın şahsına ait olma yan bu malvarlığını, yıllar sorıra 2007'de kurduğu davalı şirketin unvanı olarak tescil ettirmesi iyi niyetli olduğu anlamına gelmemektedir. Davalı şirket, üstün hak sahibi olan davacı şirkete ait "Modatirnkar" ibaresini ticaret unvanı olarak kullan makta iyi niyetli değildir. Kurucu ortak ... 2003'de davacı şirketten aynlmıştır. Da vacı şirket tarafından, ... aleyhine, bu davadan sonra, Bak ırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2016/498 E. sayılı yöneticinin sorumluluğu davası açılmış ve der dest olduğu da anlaşılmaktadır. Yine, taraflar ve davacı şirket ile ... arasında, dava cıya kiraya verilen yerle ilgili olarak davalar görüldüğü, Bakırköy 4. Asliye Tic aret 2008/416 E. 2009/350 K. sayılı davada, davacı şirketin, davalı şirketin 01.05.2007 tarihinden itibaren binanın bir bölümünü nzası hiHifına kullandığı, ortak hizmetler den yararlandığı hiilde giderlere katılmadığı iddiasıyla alacak talep edildiği ve da vanın kısmen kabulüne dair karann Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2010/544 E., 1 O 151 K. sayılı ilamıyla o nandığı sabittir. Tüm bu deliller değerlendiri ldiğinde davaimm iyi niyetli olmadığı ve davacının ticaret unvanının terkini talebinde bu nedenle sessiz kalma suretiyle hak kaybı, MK 2. maddesi uyarınca hakkın kötüye kullanılması, dürüstlük kuralına aykırılığın oluşmadığı sonucuna varılmıştır. Sessiz kalma suretiyle hak kaybı ve MK 2. maddesi uyannca hakkı kullanma nın dürüstlük kuralına aykırı olduğu sonucuna varmak için, hakkın makul sürede kullanılıp kullanılmadığının da belirlenmesi gerekir. Davalı aynı binada 01.05.2007 tarihinden itibaren bu unvanı kullanmakta ise de, davacı şirket tarafından davalıya 31.03.2008 de ihtar çekilmiş, bu dava 07.05.2008 tarihinde açılmıştır. Özel Daire'- Madde 25-Hükümsüzlük Halleri ve Hükümsüzlük Talebi 2615 nin istikrarlı içtihatları, tarafların durumları, dava hazırlığı süresi, aralarındaki niza konuları, davaimm kötü niyeti nazara alındığın dan dava hak kaybına yol açacak sürede değil, makul ve kısa sürede açılmıştır. Bu nedenle de TMK 2. maddesine dayanan sessiz kalma yoluyla hak kaybı söz konusu değildir. Davalı tarafça dosyaya sunulan "Taahhütname" başlıklı belge, Mahkemece, ti caret unvanının kullanılmasına izin belgesi ol arak değerlen dirilmiş ve belgede ge çen "kurum içinde bir başka şirket kurulmuş" ifadesi, grup şirketler olarak değer lendirilmiş, aynı kurum yani grup şirketler olarak kurulmadığı kabul edilse bile, bu belgedeki irade ile davacının daha önce tescil ettirdiği "Modati rnkar" markasının davalı unvanında kullanılmasına 556. s. KHK 15. madde uyarınca yazılı olarak muvafakat ettiği gerekçesiyle ticaret unvanının terkinini istemenin MK 2. maddesi ne aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Öncelikle, bozma ilaınında davacının ticaret unvanındaki ibarede üstün hakkı olduğu ihtilafsız olduğu saptandıktan sonra, ticaret unvanındaki esaslı unsur olan ibrenin davalı ticaret unvanında tescili ve kullanımıy la ilgili uyuşmazlık olduğu belirtilmiş olup, sessiz kalma ve taahhütname belgesi yönünden bozma söz konusudur. 556 s. KHK
|
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.