Unnamed: 0
int64 0
916
| category
stringclasses 3
values | topic
stringlengths 3
74
| text
stringlengths 2.18k
77.7k
| num_tokens
int64 792
28.2k
|
---|---|---|---|---|
800 | Tedavi Yöntemleri | Kanal Tedavisi | Dişin en içteki canlı pulpa tabakasına kadar çürümesi durumlarında uygulanan tedavidir. Her dişe kanal tedavisi uygulanabilmektedir. Dişin enfeksiyon kaptığı durumlarda ve etkilenen kanal sayısına göre tedavinin süresi uzayabilmektedir. Memorial Sağlık Grubu Ağız ve Diş Hastalıkları uzmanları kanal tedavisi ile ilgili bilgi verdi.Kanal Tedavisi Nedir?Endodontik tedavi yani kanal tedavisi, çeşitli nedenlerle iltihaplanan veya mikroorganizmaların yerleşmesiyle enfekte olan pulpa dokusunun çıkartılarak kanal boşluğunun temizlenmesi, şekillendirilmesi ve doku dostu kanal dolgu maddeleri ile doldurulması işlemidir. Bu işlemler bütünü, kanal tedavisi olarak tanımlanır. Kanal tedavisi çürük ya da çeşitli travmalar sonucu diş kökünün etkilendiği durumlarda uygulanan bir yöntemdir. Buradaki amaç diş kaybını önlemek, dişin normal fonksiyonlarını yerine getirerek çene kemiğinde aktif kalmasını sağlamaktır. Kanal Tedavisi Hangi Durumlarda Yapılır?Kanal tedavisi, dişte çürük olduğunda ya da diş kemiğinde çatlaklar meydana geldiğinde uygulanır. Bunun yanında dişin ciddi anlamda zarar gördüğü durumda ölü dişin kurtarılması ve kemik yapısının kaybedilmemesi için de kanal tedavisi uygulanabilir.Diş 3 ana tabakadan oluşur. Dişin en dışında mine ve onun altındaki dentin tabakası dişin sert yüzeylerini oluşturmaktadır. Dişin iç yüzeyinde ise dişi besleyen damarlar ve sinirlerin olduğu canlı pulpa tabakası bulunmaktadır. Diş çürüğü bütün bu tabakaları aşıp pulpaya kadar indiğinde dişte bir enfeksiyon gelişmektedir. Bu da pulpanın hasar görmesi buradaki sinirlerin ölmesi anlamına gelmektedir.Kanal tedavisi dişi kaybetmemek için yapılan bir tedavidir. Diş kayıpları o bölgenin aktifliğini yitirmesine ve çene kemiğinin erimesine yol açabilir. Ayrıca diş kayıpları hastayı estetik, sosyal ve psikolojik açılardan olumsuz etkileyebilmektedir. Pulpaya ve diş kökü kanallarına kadar ilerleyen enfeksiyonun neden olduğu çürüklerin temizlemesi, kanalların şekillendirilmesi ve ardından kanalın, hiçbir giriş yolu bırakılmayacak şekilde doldurulması işlemine kanal tedavisi denmektedir. Buradaki amaç diş kökünün ucundan ağız içine ve ağız içinden kök ucuna madde geçişini engellemektir. Çok ilerlemiş tablolarda enfeksiyon çene kemiğini de etkileyebilmektedir. Kanal Tedavisi Nasıl Yapılır?Kanal tedavisinde dişin üstünde delik açarak diş köküne ulaşılıp, bu bölgedeki sinir kan damarları ve dokular çıkarılarak, pulpa ve kanallar temizlenip, dezenfekte edilri ve ardından boşalan pulpa tekrar diş malzemesiyle doldurularak kaplanır.Bu süreçte tedavi dişteki enfeksiyonun boyutuna göre uzayabilmektedir. Dişteki enfeksiyon tedavi edilene kadar geçici dolgular kullanılmaktadır. Her diş farklı sayıda kanal içermektedir. Çürük pulpaya ulaştığında dişin kaç kanalı varsa hepsi tedavi edilmelidir. Ağzın ön bölgesinde yer alan kesici dişler genellikle tek kanallı, küçük azı dişler 2 kanallı, büyük azı dişler ise 3-4 kanallı olabilmektedir. Dişteki kanal sayısı kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Her kök bir kanal olarak düşünülebilir ama bazen ekstra kanallar da olabilmektedir.Kanal Tedavisi Nasıl Teşhis Edilir?Her diş pulpaya sahip olduğundan kanal tedavisi her dişe uygulanabilir. Dişe kanal tedavisi gerekip gerekmediğine diş hekimi çoğu zaman fiziksel muayene sonucu karar verebilmektedir. Röntgen teşhiste yardımcı olan diğer bir seçenektir. Röntgende dişin kaç kanallı olduğu ve kanalın uzunluğu tespit edilmektedir.Kanal Tedavisi Hakkında Sık Sorulan SorularKanal tedavisi ağrılı bir işlem midir?Diş çürüdüğünde diş, dış etkenlere karşı savunmasız duruma gelmektedir. Çürüğün pulpaya yani diş kanallarına kadar inmesi enfeksiyonlara neden olmaktadır ve diş kök ucu, ağız içine açılmaktadır. Kanal tedavisi dişi kurtarmak adına yapılmak zorunda olan bir işlemdir. Tercihe bağlı değişmez. Enfeksiyon olan dişe dolgudan önce kök kanalı tedavisi yapılmalıdır. Kanal tedavisi ağrılı bir işlem değildir. Diş nekroz değilse hala canlı ise kanal tedavisi lokal anestezi eşliğinde yapılır.Kanal tedavisi ne kadar sürer?Kanal tedavisinin toplam süresi yapılacak kanal sayısı, ağızdaki lokasyonu ve enfeksiyon durumuna göre değişebilmekle birlikte, kanal tedavisinin bir seansı ortalama 45 dakika kadar sürer. Kanal tedavisi pulpada herhangi bir enfeksiyon ya da kist oluşumu yoksa tek seansta bitebilir. Genellikle diş enfeksiyonlu geldiği için tedavi 2 seans sürmektedir.Tedavi esnasında diş kanalı ilk seansta çok iyi bir şekilde temizlenmeli ve şekillendirilmelidir. Temizlenen bölüme lokal ilaç uygulaması yapılarak orada bulunan zararlı mikroorganizmaların öldürülmesi sağlanır. Kanal tedavisinin 2. seansında kanal içinde bir enflamasyon oluşmamışsa hastanın dişinde herhangi bir duyarlılık yoksa, röntgen temiz çıkarsa ve dişi çevreleyen dokuda bir bozukluk görülmüyorsa dişin dolgusu yapılmaktadır.Tedavi sırasında ve sonrasında dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?Kanal tedavisi uygulanan diş canlılığını yitirdiği için kırılma olasılığı daha yüksektir. Bu yüzden tedavi sürerken çok sert besinler tüketilmemeli o diş çok fazla kullanılmamalıdır. Enfeksiyonun giderilmesi için antibiyotik ilaçlarlar kullanılabilmektedir. Olası bir ağrı durumunda ağrı kesici ilaçlar da önerilebilmektedir. Tedavi bittikten sonra normal bir dolgu sonrası yapılması gerekenler neyse onlar yapılmalıdır. Lokal anestezi etkisi geçene kadar bir şey yiyip içilmemelidir. Hasta bir iki gün hassasiyet hissedebilir. Kanal tedavisi uygulanan diş ömür boyu kullanılabilir. Kanal tedavisi sırasında diş fazla madde kaybetmişse dişi desteklemek, fonksiyonunu sağlamak ve dişin ömrünü uzatmak için çeşitli dolgular kullanılarak restorasyonlar yapılabilmektedir. Kanal tedavisi sonrası ağız ve diş sağlığını korumak için dişler günde 2 kere fırçalanmalı, ara yüz fırçaları ve diş ipi kullanımına dikkat edilmelidir. Ağız ve diş sağlığını ömür boyu koruyabilmek adına 6 yaşına kadar yılda 1 kere, 6 yaşından sonra yılda 2 kere diş kontrolüne gidilmelidir.Bir dişin kaç kanalı vardır?Dişteki kanal sayısı dişin bulunduğu yere ve kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Ağzın ön bölgesinde yer alan kesici dişler genellikle tek kanallı, küçük azı dişler 2 kanallı, büyük azı dişler ise 3-4 kanallı olabilmektedir. Dişteki kanal sayısı diş röntgeni sonucu kesin olarak belirlenebilmektedir.Kanal tedavisi tekrar edilebilir mi?Kanal tedavisi tekrar edilebilen bir tedavidir. Eski dolgu temizlenir diş şekillendirilir, ilaç uygulanır ve yeniden doldurulabilir.Kanal tedavisi yapılan diş ne kadar süre kullanılabilir?Kanal tedavisi sonucu onarılan diş, ağız ve diş sağlığı kurallarına da uyuluyorsa ömür boyu kullanılabilmektedir. | 2,565 |
801 | Tedavi Yöntemleri | Kanserde Hormon (Endokrin) Tedavisi | Özellikle meme, prostat kanseri ve rahim kanserinin tedavisinde kullanılan hormon (endokrin) tedavisi, hormonla beslenen tümörlerin büyümesini yavaşlatıp durdurabiliyor. Kanser türlerine göre birbirinden farklılık gösteren endokrin tedavilerinin kanserin geri gelmesini önleme, cerrahiden önce tümörün boyutunun küçültme gibi avantajları bulunuyor. Genellikle diğer kanser tedavilerine eklenen endokrin tedavisi, kanser semptomlarını hafifletmek için de kullanılabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Kübra Aydın, kanserde hormon (endokrin) tedavileri ile ilgili bilgi verdi.Kanserde hormon (Endokrin) tedavisi nedir? Hormon tedavisi, büyümek için hormonları kullanan kanserin büyümesini yavaşlatan veya durduran bir kanser tedavisidir. Bu tedavi yöntemi, büyümek için hormon kullanan bazı prostat kanseri ve meme kanseri gibi kanserleri tedavi etmek amacıyla kullanılır. Hormon tedavisi aynı zamanda endokrin tedavisi olarak da adlandırılmaktadır.Hormon tedavisi hangi kanser türlerinde kullanılır?Meme kanseri, prostat kanseri, nöroendokrin tümörler ve bazı jinekolojik kanserlerde hormonlar üzerinden etki eden endokrin tedavileri uygulanmaktadır.Hormon tedavisi hangi kanserlerde nasıl uygulanır?Hormon tedavisi, meme, prostat, nöroendokrin ve rahim kanserlerinde uygulanır. Bu kanser çeşitlerinde uygulanan hormon tedavileri kanser türlerine göre birbirinden farklılık göstermektedir.1-Meme Kanserinde uygulanan hormon tedavileriKadın hormonları olan östrojen ve progesteron bazı meme kanserlerini etkiler. Bu kanserler östrojen reseptörü pozitif (ER+) veya progesteron reseptörü pozitif (PR+) veya her ikisi olarak tanımlanır. Meme kanseri için hormon tedavisi, bu hormonların meme kanseri hücrelerine ulaşmasını durdurarak etki eder.Meme kanserini tedavi etmek için birden fazla hormon tedavisi bulunmaktadır. Hormon tedavisinde kullanılan ilaçlar aşağıdaki gibi 4 sınıfta incelenebilir:Seçici östrojen reseptör düzenleyici: TamoksifenTamoksifen, östrojen reseptörlerini bloke ederek çalışır. Östrojenin kanser hücrelerine büyümesini söylemesini engeller. Tamoksifen, meme kanseri için en yaygın hormon tedavilerinden biridir. Halen adet gören (menopoz öncesi) ve menopozu olan (menopoz sonrası) kadınlar tamoksifen kullanabilir.Yüksek meme kanseri riski taşıyan kişilere hormon tedavisi (tamoksifen veya raloksifen) önerilebilir. Buna kemoprevensiyon denir. Bu her hasta için uygun olmamaktadır.Over baskılama için LHRH agonistleri: goserelin, leuprolid (löprolid)LHRH agonistleri kullanılarak geri dönüşümlü yumurtalık fonksiyonunun baskılanması, çoğu premenopozal meme kanseri hastası için tercih edilen ilk tedavidir.Seçici östrojen downregülatörü: fulvestrant Seçici östrojen reseptörü indirgeyici (SERD), östrojen reseptörüne (ER) bağlanan ve bunu yaparken östrojen reseptörünün bozulmasına ve dolayısıyla aşağı regüle edilmesine neden olan bir ilaç türüdür. Seçici östrojen reseptör modülatörleri östrojen reseptörüne duyarlı veya progesteron reseptörüne duyarlı meme kanserini tedavi etmek için kullanılırlar.Aromataz inhibitörleri: anastrozol, letrozol, eksemestanAromataz inhibitörleri, menopoz sonrası kadınlarda östrojen üretimini durdurur. Androjen hormonunu vücutta az miktarda östrojene dönüştüren aromataz enzimini bloke ederek çalışan Aromataz inhibitörleri, hormon reseptörü pozitif meme kanseri hücrelerinin büyümesini teşvik etmek için daha az östrojenin mevcut olduğu anlamına gelir.2-Prostat kanserinde uygulanan hormon tedavileriProstat kanserinde androjen düzeylerini azaltan hormon tedavileri uygulanır:-Androjen düzeylerini azaltan tedavilera. Orşiektomi (cerrahi kastrasyon):Testisler, androjenlerin en önemli kaynağını oluşturmaktadır. Bu cerrahi yöntemde hastanın testisleri ameliyatla çıkarılmaktadır. Günübirlik uygulanan bu cerrahi, hormon tedavisinin en basit ve ucuz yöntemidir.b. LHRH agonistleri:LHRH agonistleri testislerde testosteron yapımını azaltır. Bu ilaçlarla yapılan tedaviye bazen kimyasal kastrasyon veya tıbbi kastrasyon da denilmektedir. Çünkü androjen düzeylerini orşiektomi (cerrahi kastrasyon) kadar etkili bir şekilde azaltmaktadırlar. LHRH agonistleri çoğunlukla ayda bir veya 3 ayda bir enjeksiyon şeklinde uygulanmaktadır.c. LHRH antagonistleriDegarelix (Firmagon) bir LHRH antagonistidir. LHRH agonistleri gibi çalışır, fakat testosteron düzeylerini daha hızlı düşürür ve flare etkisine neden olmaz. İleri evre prostat kanseri tedavisinde kullanılır. Aylık olarak cilt altı enjeksiyon şeklinde uygulanır.d. CYP17 baskılayıcıLHRH agonistleri ve antagonistleri testislerde androjen yapımını engellemeye çalışır. Fakat prostat kanseri vücuda yayılmışsa, bu hücreler hala az da olsa kanser büyümesini tetikleyen androjen üretmeye devam ederler. Abiraterone adlı ilaç CYP17 adlı enzimi engeller, böylelikle sadece testislerde değil, aynı zamanda böbrek üstü bezlerde veya vücuda yayılmış (metastaz yapmış) prostat kanseri hücrelerinde androjen üretimini bloke eder. Abirateron her gün alınan hap şeklinde bir ilaçtır ve ileri evre hormon tedavisine dirençli prostat kanseri tedavisinde kullanılmaktadır. Enzalutamid enzalutamid, testosteron ve dihidrotestosteron gibi erkeklik hormonlarının (androjenlerin) prostat kanseri hücresi içinde bulunan androjen reseptörlerine bağlanmasını engelleyerek etkisini gösterir ve yeni nesil hormon baskılama tedavilerinden biri olmaktadır- Anti-androjenler: Androjenlerin testosteron reseptörlerine bağlanmasını engeller.-Yeni nesil testosteron reseptör blokerleri: Androjenler reseptörüne bağlandığında, reseptör büyüme ve bölünme sinyali gönderir. İşte Enzalutamide bu sinyali bloke eder.3-Nöroendokrin tümörlerde uygulanan hormon tedavileri -Nöroendokrin tümörlerde somatostatin analogları ile tedavi: Somatostatin analogları, somatostatin hormonunun sentetik versiyonlarını oluşturur. Bu ilaçlar somatostatin reseptörü pozitif hastalarda tümör büyümesini baskılayabilir ve tümörler tarafından salgılanan hormonların neden olduğu belirtileri kontrol altına alabilir. Ayrıca, metastatik nöroendokrin kanserlerde tümörün gelişimini yavaşlatır veya durdurur.-Karsinoid tümörlerin tedavisinde kullanılan somatostatin analogları: Tedavide kullanılan ilaçlar yayılım gösteren karsinoid tümörün gelişimini yavaşlatarak veya durdurarak hastanın yaşam süresinin uzamasına katkı sağlayabilir. Ayrıca hırıltılı solunum, kızarıklık ve mide bulantısı gibi belirtileri tedavi edebilir. Bunun yanında oktreoid, karsinoid tümörü olan hastalara cerrahi uygulandığında, salgılanan serotonin ya da diğer hormonlara bağlı oluşan problemlerin önlenmesi ve tedavisi için de zaman zaman uygulanmaktadır.4-Rahim kanserinde uygulanan hormon tedavileri Hormon tedavisi, belirli tipteki rahim kanseri hücrelerinin büyümesini yavaşlatmak için kullanılır. Bu tümörler genellikle adenokarsinomlardır ve genellikle 1. veya 2. derecedir. Rahim tümör derecesi 1 veya 2 olan ve kadınlık hormon reseptörü pozitif olan kemoterapi alamayacak hastalarda hormon tedavisi düşünülebilir. Bu ilaçlarla tedaviden fayda görme oranı yüzde 15-30 arasındadır.Diğer hormon baskılayıcı tedavi seçeneği olan letrozol ve anastrazol gibi aromataz enzimini baskılayarak etki eden ilaçların rahim kanserinde etkinliği daha azdır. Yapılan çalışmalarda tedaviden fayda görme oranı yüzde 10’dan daha azdır. Rahim kanseri için hormon tedavisi genellikle hap şeklinde verilir.Kanserde hormon tedavisinin avantajları nelerdir?- Kanserin geri gelmesini önler-Diğer meme dokusunda kanser gelişme riskini azaltır-Yayılan kanserin büyümesini yavaşlatır veya durdurur- Ameliyattan önce bir tümörün boyutunu küçültürKanserde hormon tedavisi hakkında sık sorulan sorular Tüm meme kanserlerinde hormon (endokrin) tedaviler uygulanır mı?Meme kanserleri patoloji özelliklerine göre kabaca 4 gruba ayrılır; hormon pozitif(Luminal A/B), her 2 pozitif ve triple negatif. Bu tiplerden sadece hormon pozitif grupta olan hastalara endokrin tedaviler kullanılır.Meme kanserinde hangi evrede endokrin tedaviler uygulanır?Meme kanserinde hem erken evrede hem de metastatik evrede bu tedaviler kullanılmaktadır. Erken evrede tedavi süresi hastanın risk faktörlerine ve menapoz durumuna göre belirlenir. Metastatik evrede ise hasta tedaviden fayda gördüğü ve ciddi yan etki olmadığı sürece süresi belli olmaksızın tedaviye devam edilir. Tedavi altında hastalık ilerlemesi olma durumunda farklı bir endokrin tedaviye geçilebilir ya da endokrin direnç gelişen durumlarda direnç kırıcı etkisi olan ilaçlar eklenerek bu tedaviler sürdürülür.Kanserde hormon tedavisi türleri nelerdir?Kanserde hormon tedavisi, vücudun hormon üretme yeteneğini engelleyenler ve hormonların vücutta nasıl davrandığına müdahale edenler olmak üzere iki geniş gruba ayrılır.Hormon tedavisini kimler kullanabilir?Hormon tedavisi, büyümek için hormon kullanan prostat, meme, rahim ve nöroendokrin kanserlerini tedavi etmek için kullanılır. Hormon tedavisi en sık diğer kanser tedavileriyle birlikte kullanılır. İhtiyaç olan tedavi türleri, kanserin türüne, yayılıp yayılmadığına ve ne kadar uzağa yayıldığına, büyümek için hormonları kullanıp kullanmadığına ve başka sağlık sorunlarının olup olmamasına bağlı olmaktadır.Kanser tedavisi sırasında ne zaman hormon tedavisi verilir?Hormon tedavisi genellikle diğer tedavilerle birlikte verilir. Zamanlama, diğer faktörlerin yanı sıra tümörün evresine ve konumuna bağlı olarak değişir.Hormon tedavisi diğer kanser tedavileriyle birlikte kullanıldığında ne gibi etkilerde bulunur? Hormon tedavisi cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi gibi diğer kanser tedavileriyle birlikte kullanılabilir. Diğer kanser tedavileriyle birlikte kullanıldığında hormon tedavisi şu etkilerde bulunur:- Ameliyattan veya radyasyon tedavisinden önce bir tümörü küçültmek için kullanılır. Buna neoadjuvan tedavi denir.-Ana tedaviden sonra kanserin geri gelme riskini azaltır. Buna adjuvan tedavi denir.-Geri dönen veya vücudun diğer bölgelerine yayılan kanser hücrelerini yok eder.Hormon tedavisinin yan etkileri nelerdir?Hormon tedavisi vücudun hormon üretme yeteneğini engellediği veya hormonların nasıl davrandığına müdahale ettiği için istenmeyen yan etkilere neden olabilir. Ortaya çıkan yan etkiler, alınan hormon tedavisinin türüne ve vücudun buna nasıl tepki verdiğine bağlı olarak gelişir. Her hasta aynı tedaviye farklı tepkiler verebilir, bu sebeple herkeste aynı yan etkiler görülmez. Cinsiyete bağlı olarak bazı yan etkiler de farklılık gösterebilir.1-Prostat kanseri için hormon tedavisi alan erkeklerde görülebilen bazı yaygın yan etkiler şunlardır:-Sıcak basmaları-Cinsel isteksizlik ve cinsel işlev kaybı-Kemiklerde zayıflama-İshal-Mide bulantısı-Genişlemiş ve hassas göğüsler-Yorgunluk2-Meme kanseri için hormon tedavisi alan kadınlarda görülebilen bazı yaygın yan etkiler şunlardır:-Sıcak basması-Vajinal kuruluk-Menopoza girmeyenlerde regl dönemlerinde değişiklikler-Cinsel isteksizlik-Mide bulantısı-Ruh hali değişiklikleri-Yorgunluk3-Rahim kanseri için hormon tedavisi alan kadınlarda görülebilen bazı yaygın yan etkiler şunlardır:-Su tutma-Kilo alımı (su tutma nedeniyle)-Meme rahatsızlığı-Yorgunluk-Hasta hissetmek-Cinsel istek kaybıKanserde hormon tedavisi nasıl verilir?Hormon tedavisi kanser hastalarına birçok farklı şekilde verilebilir.-Oral: Hormon tedavisi yutulabilen haplar ile verilir-Enjeksiyon: Hormon tedavisi, kol, uyluk veya kalçadaki bir kastan veya koldan ya da bacak veya karnın yağlı kısmındaki derinin hemen altından yapılan atış ile verilir-Ameliyat: Hormon üreten organların ameliyat ile çıkarılmasıdır. Bu ameliyatta kadınlarda yumurtalıklar, erkeklerde testisler çıkarılır.Kanserde hormon tedavisinin işe yarayıp yaramadığı nasıl anlaşılır?Tümörü izlemek için test ve görüntüleme yöntemleri kullanılır. Prostat kanseri olan erkeklere, hormonlarını ölçmek için prostat spesifik antijen (PSA) testleri adı verilen düzenli kan testleri yapılır. Bazı durumlarda prostat kanserini izlemek için prostat MR’da kullanır.Göğüs kanseri için hastalara tanısal mamogramlar, meme ultrasonları veya gerektiğinde meme MRG'leri ve ayrıca laboratuvar testleri verilir. Hem prostat hem de meme kanserleri için tedavinin ne kadar iyi çalıştığını belirlemek için kandaki hormon seviyeleri izlenir. Tedavi sırasında kandaki hormon seviyeleri yükselirse veya tümör büyümeye devam ederse, ilgili uzman hekimler hormon tedavisinin işe yaramadığını anlayacaktır.Kanserde hormon tedavileri ile hedefe yönelik tedavi birleştirilebilir mi?Vücudun diğer bölgelerine yayılan kanser için hormon tedavisi (metastatik meme kanseri) bazen hormon tedavilerini hedefe yönelik tedaviyle birleştirir. Hedefe yönelik tedavi ilaçları kanser hücrelerindeki belirli zayıflıklara saldırır. Kombinasyon hormon tedavisini daha etkili hale getirebilir.Hormon reseptörü testi nedir?Hormon reseptörü testleri, kanser hücrelerinin içindeki veya üzerindeki belirli proteinlerin (hormon reseptörleri olarak adlandırılır) miktarını ölçer. Vücutta doğal olarak üretilen hormonlar (östrojen ve progesteron gibi) kanser hücrelerindeki bu proteinlere bağlanarak büyümelerine yardımcı olabilir. Test pozitifse, hormon muhtemelen kanser hücrelerinin büyümesine yardımcı oluyordur. Bu durumda hormon tedavisi yardımcı olabilir. Test negatifse, hormon kanser hücrelerinin büyümesini etkilemez. Bunun yerine diğer kanser tedavileri kullanır.Kanserde hormon tedavisi için özel bir diyete ihtiyaç var mıdır? Prostat kanseri için hormon tedavisi kilo alımına neden olabilir. ideal kiloyu koruyabilmek için mutlaka bir diyetisyenden yardım almak gerekir.Hormon tedavisi alan kanser hastaları iş hayatlarına devam edebilir mi?Hormon tedavisi çalışma yeteneğini etkilemez. Bu tedaviyi alan hastalar iş yaşamlarına devam edebilirler. Prostat kanserinde hormon tedavisinin cinsel yaşama etkisi var mıdır?Prostat kanseri ve tedavisi cinsel isteğini etkileyebilir. Prostat kanseri için hormon tedavisi cinsel dürtüyü düşürür. Bunun nedeni, bazı hormon tedavisi türlerinin testosteron seviyesini düşürmesidir. Hormon tedavisi durdurulduktan sonra cinsel istek artabilir, ancak bu birkaç ay sürebilir.Kastrasyona dirençli prostat kanseri nedir?Kastrasyona dirençli prostat kanseri (CRPC), androjen düşürme tedavisine rağmen hastalığın ilerlemesi ile tanımlanır. Bu durumda serum prostat spesifik antijen (PSA) seviyelerinde sürekli bir artış, önceden var olan hastalığın ilerlemesi ve/veya yeni metastazların oluşması gözlemlenir.Hormon tedavisinin etkileri kalıcı mıdır?Hormonal ilaç tedavisi görmüş kadınlarda tedaviye bağlı menopoz geçici olabilir. Bazı kadınlar için, özellikle hormonal ilaç tedavisi başladığında doğal menopoza yakınsa veya yumurtalıkları cerrahi olarak alınan ya da yumurtalıklarına radyasyon tedavisi uygulanan kadınlarda tedaviye bağlı menopoz kalıcı olabilir.Hormon tedavisi gören erkeklerde cinsel fonksiyon bozukluğu (erektil disfonksiyon ) hormonal tedavinin uzun vadeli bir yan etkisi olabilir. Bazı erkekler, prostat kanseri için belirli hormonal tedavilerin bir sonucu olarak cinsel fonksiyon bozukluğu yaşayabilir. Bu durum hormon tedavisi ile geçici olabilir. tedavinin kesilmesinden sonra cinsel fonksiyonun yeniden kazanılması 3-12 ay arası bir zaman alabilir. Ancak her iki testisin çıkarılması durumunda cinsel fonksiyon bozukluğu kalıcı olur.Kanserde hormon tedavisi kısırlığa neden olur mu?Hormon tedavisi gören kanser hastalarında doğurganlık sorunları geçici veya kalıcı olabilir. Kalıcı bir doğurganlık kaybı (kısırlık), testislerin veya yumurtalıkların cerrahi olarak çıkarılmasından kaynaklanabilir. Hormon tedavisi ve radyasyon tedavisi de geçici veya kalıcı kısırlığa neden olabilir. | 5,634 |
802 | Tedavi Yöntemleri | Kapalı Rinoplasti | Burun estetiği, yüze uyum kazandırabilen rutin bir plastik cerrahi işlem olarak tanımlanır. Bu cerrahi, açık ve kapalı olmak üzere iki şekilde yapılır. Her iki yöntemin de avantajları ve dezavantajları bulunur. Cerrahın hasta için gereken en uygun yöntemi seçmesinin gerekmesiyle birlikte, rinoplastinin bu konuda deneyimli bir cerrah tarafından gerçekleştirilmesi büyük önem taşır. Memorial Bahçelievler Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Tonguç İşken, kapalı burun ameliyatı (rinoplasti) hakkında merak edilenleri yanıtladı.Kapalı Rinoplasti (Kapalı Burun Estetiği) nedir?Kapalı burun estetiği ameliyatı, burun ameliyatlarının burun açılmadan sadece deliklerinden girilerek yapıldığı operasyon tekniğidir. Rinoplasti, burun estetiği ameliyatlarının bir türüdür ve burun şeklini ve ölçülerini değiştirmek için yapılabilir. Rinoplasti ameliyatları, kapalı ve açık olmak üzere iki farklı yöntemle yapılabilir. Bunlardan kapalı rinoplasti yöntemi ameliyattır ve burnun dışından görülemeyen küçük kesilerle yapılmaktadır.Kapalı teknik estetik burun ameliyatları kimler için uygundur?Kapalı teknik estetik burun ameliyatları, burun içindeki çalışma alanının sınırlı olması nedeniyle daha hafif bir burun şekillendirmeye ihtiyaç duyan, burnun uç kısmına belirgin müdahale gerekmeyen, küçük burun deformiteleri düzeltilmesi gereken kişiler için uygundur. İlaveten burun önünde yüksek iz riski olan hastalar için başvurulması gereken bir tekniktir.Nispeten daha kısa bir ameliyat süresi gerektirmesi de bazen tercih edilme sebebi olabilir. Ödemlerin daha az ve iyileşmenin nispeten daha hızlı olması işe başlama süresini de hızlandırır.Kapalı rinoplastinin avantajları nelerdir?Kapalı burun ameliyatının avantajları şu şekilde özetlenebilir:Daha hafif bir ameliyat görüntüsü: Kapalı burun ameliyatları, burun içinde yapılan küçük kesilerle yapılır ve burnun dışından görülemez. Bu, daha hafif bir ameliyat görüntüsü verir ve ameliyat kesi izleri görünmez.Daha kısa iyileşme süresi: Kapalı burun ameliyatlarında burun ucunu besleyen damarlar korunabildiği için burunda daha iyi bir kan dolaşımı olur ve buna bağlı daha az ödem görülür. Genellikle de daha kısa bir sürede iyileşme olur.Daha az ağrı ve sızı: Kapalı burun ameliyatları, burnun dışında kesi içermediğinden, daha az ağrı ve sızı olabilir.Daha az stresli iyileşme süreci: Kapalı burun ameliyatları, daha hafif bir ameliyat olduğu için, daha az stresli bir iyileşme süreci sunabilir.Kapalı rinoplasti (kapalı burun ameliyatı) nasıl yapılır?Kapalı rinoplasti yönteminde ameliyat, burnun dışından görülemeyen küçük kesilerle yapılmaktadır. Burun ameliyatı yapacak olan cerrah fiziki muayene ve çeşitli testler ile ameliyat planını yaptıktan sonra hastanın burun deliklerinden gerekli cerrahi müdahale gerçekleştirilir.Kapalı burun estetiği lokal anestezi ile yapılabilir mi?Burun ameliyatlarında yüzün ortasında işlem yapılması nedeniyle genellikle lokal anestezi kullanılmamakta, hasta genel anestezi ile ameliyat edilmektedir.Kapalı burun ameliyatında ağrı ve acı hissedilir mi?Burun ameliyatı sırasında hasta genel anestezi altında olduğu için hiçbir ağrı ya da sızı hissetmemektedir. Ameliyat sonrası ağrı kesici uygulamaları ile de hastanın ağrı çekmemesi sağlanmaktadır. Kapalı burun ameliyatının (rinoplasti) dezavantajları nelerdir?Görmeden daha çok hissetme ile yapıldığından açık ameliyatlara göre bazı burun yapılarında hasar olma riski olabilir. Bu nedenle cerrahi deneyim çok önemlidir.Bu nedenle cerrahi deneyim çok önemlidir.Kapalı burun ameliyatı mı daha iyi açık mı?“Kapalı burun ameliyatı mı daha iyi açık mı?” sorusunun yanıtı kişiye ve operasyonu gerçekleştirecek olan hekime göre değişmektedir. Bu sorunun tek bir cevabı bulunmamaktadır. Burun ameliyatı yöntemine kişi doktoru ile birlikte karar vermelidir. Ameliyatın içeriği, kişinin yüz ve burun yapısı gibi faktörler önemlidir.Kapalı burun ameliyatı zor mu?Kapalı burun ameliyatı bazı doktorlara göre zor olarak tanımlanmakta bazıları da bu yöntemle daha rahat ettiğini belirtmektedir. Ancak hastanın burun yapısına ve yapılacak işleme göre de değişmektedir.Kapalı burun ameliyatında iyileşme süresi nedir? | 1,553 |
803 | Tedavi Yöntemleri | Karbon Peeling | Karbon peeling, cilt yenileme ve gençleştirme işlemlerinde kullanılan yenilikçi bir tekniktir. Bu işlem, özellikle cilt gözeneklerini temizlemek, cilt tonunu eşitlemek ve akne izlerini azaltmak için tercih edilir. Karbon peeling yöntemi, karbon bazlı bir losyonun cilde uygulanması ve ardından lazer teknolojisi ile bu losyonun aktive edilmesi prensibine dayanır. Bu süreç, cildin üst tabakasındaki ölü hücrelerin atılmasını sağlayarak cildin daha canlı ve pürüzsüz görünmesine katkıda bulunur. Ayrıca, karbon peeling, yağ üretimini dengeleyerek sivilce oluşumunu önlemede de etkilidir.Karbon Peeling Nedir?Karbon peeling yüze yapılan ve ciltteki toz, kir, yağ ve lekelerin temizlenmesini sağlayan bir aktif karbon maskesidir. Peeling, cildin yenilenmesi ve temizlenmesi için yaptırılan işlemdir. Karbon peeling kullanıldığında cilt yenilenir ve tazelenir. Bu da cildin parlak görünmesini kirlerin daha profesyonel şekilde temizlenmesini sağlar. Oldukça etkili olan bu yöntem, düzenli olarak seanslar tamamlandığında ciddi bir fark yaratır.Karbon peeling, tamamen ağrısız ve bir o kadar da güvenilir bir işlem olduğundan dolayı hijyenik ortamlarda uzman doktorlar eşliğinde uygulandığı için uygulama sırasında herhangi bir sorun meydana gelmez. Karbon peeling ile cildiniz hem taze hem de son derece doğal bir görünüme kavuşur.Karbon Peeling ile Dermapen Arasındaki Fark Nedir?Son yıllarda popüler uygulamalardan biri olan karbon peelingin uzun yıllardır cilt yenileme amaçlı kullanılan dermapen ile arasında bazı farklılıklar bulunur. Dermapen ciltteki onarım mekanizmalarını uyarmak ve ciltteki kolajen üretimini arttırmak için iğneler yardımıyla yapılan mikroinvazif ve minimal ağrılı bir işlemdir. Cilt yenileme, sivilce izlerini ve lekelerini gidermede kullanılır. Karbon peeling işlemi ise cilt üzerine sürülen bir maske ve lazer atışı ile yapılan görece daha az ağrılı ve invazif olmayan bir işlemdir. Aktif akne lezyonlarında, yağ salgısını.azaltılmasında kullanılır. Dolayısıyla aktif akne lezyonları mevcutsa önce karbon peeling yaptırmak ardından dermapen uygulamasını deneyimlemek doğru bir tercih olabilir.Karbon Peeling Ne İşe Yarar?Karbon peeling cildi kir, toz ve yağlardan arındırır ve cilt lekelerinde ciddi ölçüde azalma yapar. Daha parlak bir cilt elde edilmesini sağlar. Akne yani sivilce oluşumuna neden olan bakterilerin azalmasını sağlayarak yeni akne ve sivilce oluşumunu azaltır. Bu yüzden karbon peeling ile cilt temizleme işlemi hem güvenilir hem de etkili olmaktadır. Son derece fark edilebilir bir etki yaratan karbon peeling ile temizleme işlemi oldukça popüler olarak tercih edilir.Karbon peeling işlemi nasıl yapılır?Karbon peeling işlemi ağrılı bir işlem olmaması nedeniyle genellikle işlem öncesi anestezi gerekmez. Cilde önce çok ince karbon maske sürülür. Ardından lazer cihazı yardımıyla, yüzde oluşturulan karbon film parçalanır. Ardından tekrar lazer atışı yapılarak ciltte parlama sağlanır.Karbon peeling işleminin yapıldığı bu süreç ortalama olarak 15 - 20 dakika arası sürer. Düzenli olarak yapılan seanslarla yaklaşık 3 - 4 seans sonrası istediğiniz farkı görmeye başlarsınız. Boyun ve dekolte bölgelerinde karbon peeling tercih edildiğinde ise ortalama olarak 40 dakika sürer. Cildin yapısı ve uygulamanın özelliğine göre süre değişebilir. Bu nedenle uygulama öncesi ne kadar süreceği ile ilgili bilgiyi uzmandan alabilirsiniz.Karbon Peeling İşlemi Yazın Yapılır Mı?Genel olarak peeling gibi işlemlerin yazın yaptırılması tavsiye edilmez. Bire bir güneş ışığına maruz kalmak ve terlemek, peeling yapılan ciltte tahrişlere ve alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Ancak karbon peeling, diğer peeling işlemlerinden farklı olarak yazın da rahatlıkla yaptırılabilir.Birçok peeling işlemi yazın yapıldığında ciltte olumsuz etkilere sebep olabilir. Karbon peeling de temel olarak lazer cihazı kullanıldığı için yazın yaptırılıp yaptırılamayacağı sorusu aklınıza takılabilir. Ancak bu uygulamanın yazın yapılmasında herhangi bir engel yoktur. Yalnızca ilk gün yoğun güneşe maruz kalmamak yeterli olacaktır. Karbon peeling, kişiye göre değişse de ortalama 8 ya da 10 seansta tamamlanır. Ancak bu cilt tipine göre daha az ya da daha fazla olabilir.Karbon Peeling Kimlere Uygulanır?Karbon tedavisi yapılabilecek cilt tipleri başlıca şu şekildedir:Bu ve benzer cilt problemleri olanlar en çok karbon peelingin uygulandığı kişilerdir. Ancak bir cilt temizleme yöntemi olarak da tercih edilebilir. Ağrısız ve yan etkisiz bir uygulama olmasından dolayı uzman hekimler tarafından yapılan uygulama güvenle tercih edilebilir.Karbon Peeling Faydaları Nelerdir?Cilt bakımı karbon peeling ile yapılabilir. Cilt bakımı yaptırmak ve cildinizi temizletmek istiyorsanız son dönemlerde popüler tercihleri arasında yer alan karbon peeling seçeneğini düşünebilirsiniz. Karbon peeling cilde birçok farklı fayda sağlar. Bu faydalar şu şekilde listelenebilir:Tüm bu olumlu yönleri ile oldukça popüler olan bu uygulama uzman doktorlar tarafından yaptırılmalıdır. Özellikle hijyenik koşullarda ve steril aletlerle yapılması gerekir. İşlemler sonucunda seanslar düzenli olarak tamamlandığında ciltte derinlemesine bir temizlik, parlaklık ve renk tonunda denge fark edilecektir.Karbon Peeling Zararları Nelerdir?Karbon peeling cilde bilinen ciddi bir zarar vermez. Ancak özel olarak kişinin cilt yapısı çok inceyse ya da cilt çok kuruysa ciltte tahrişe sebep olabilir. Nadiren de olsa bazı kişilerde kaşıntı ya da hafif kızarma gibi geçici yan etkiler görülebilir.Karbon Peeling İşlemi Sonrası Dikkat Edilmesi GerekenlerKarbon peeling işlemi yaptırdıktan sonra bazı önemli detaylara dikkat etmeniz gerekir. Bunlardan en önemlileri şu şekilde sıralanabilir:Karbon peeling işlemi sonrası bu detaylara bir süre dikkat etmeniz süreci sorunsuz olarak atlatmanızı sağlar.Karbon Peeling Hakkında Sık Sorulan SorularKarbon peeling tüyleri sarartır mı?Karbon peeling, yalnızca yüzde ve ciltte temizlik sağlamak için değil, aynı zamanda da tüyleri sarartmak için de kullanılır. Karbon peeling, özellikle koyu renkli tüyleri sarartmada etkili olarak tercih edilir.Karbon peeling lekelere iyi gelir mi?Karbon peeling işlemi cildi derinlemesine temizler. Dolayısıyla ciltteki renk tonu farklılıklarını giderir ve özellikle güneş sebebiyle ortaya çıkan cilt lekelerinde gözle görülür bir azalma sağlar. Karbon peeling işlemi sonrası cilt kaç günde iyileşir?Karbon peeling sonrası büyük yan etkiler görülmez. Hafif kızarıklık ve kaşıntılar nadiren de olsa ortaya çıkabilir. Bunlar yaklaşık 4 - 5 günde tamamen ortadan kalkar. | 2,388 |
804 | Tedavi Yöntemleri | Karaciğer Nakli | Karaciğer, ilaçların metabolizması, kanın içindeki yabancı ve toksik madde olarak tabir edilen maddelerden arındırılması (örneğin amonyak ve bilirubinin kandan temizlenmesi) ve birçok önemli protein ve enzimin sentezi (kanın pıhtılaşması için gerekli faktörler gibi) dahil olmak üzere birçok kritik işlevi yerine getirir. Ayrıca karaciğer, büyük bölümü alındıktan sonra kendini yenileyebilen vücuttaki tek organdır. Nitekim vücutta bir fabrika gibi çalışan karaciğerin yarısından fazlası karaciğer fonksiyonunda bozulma veya başka bir ciddi hasar olmaksızın organ nakli amacıyla donörden alınabilmektedir. Kronik karaciğer yetmezliği yaşamı tehdit eden çok önemli bir sağlık sorunu olduğu için karaciğerin değiştirilmesi tek seçenektir. Canlıdan ya da kadavradan alınan bir karaciğer parçası kişiye takılmakta ve hasta yeniden sağlıklı bir yaşama kavuşabilmektedir. Ancak bu işlemin tecrübeli bir ekip tarafından bu konuda tam donanımlı bir hastanede yapılması çok önemlidir.Karaciğer nakli nedir? Karaciğer nakli, bir hastanın hastalıklı karaciğerini başka bir kişiden tamamen veya kısmen sağlıklı bir karaciğerle değiştiren bir operasyondur.Karaciğer nakli, kronik karaciğer yetmezliğinin tek tedavisidir. Hasta karaciğerin sağlam bir karaciğer ile değiştirilmesi anlamına gelir. Bütün dünyada en sık karaciğer nakli yapılan hastalık grubunu sirozlar oluşturur. Bunu doğumsal birtakım hastalıklar ve bazı karaciğer tümörleri izler.Karaciğer nakli işlemi bu konuda deneyimli uzman bir ekip tarafından tam donanımlı bir hastanede yapılmalıdır. Karaciğer nakli sadece ameliyatla ilgili bir işlem değildir. Hazırlık ve nakil sonrası takip süreci için merkezin; ameliyathaneden laboratuvarına, görüntüleme ünitelerinden yoğun bakımına, yatan hasta katlarından diğer branşlara kadar bölümün üst düzey kalitede olması ve ortak çalışması çok önemlidir.Karaciğer nakli hangi hastalıklarda uygulanır?Karaciğer naklinin uygulandığı karaciğer yetmezliği durumu akut ve kronik olarak iki şekilde ortaya çıkmaktadır.Akut karaciğer yetmezliği günler ve haftalar içerisinde gelişebilmektedir. En sık nedeni mantar zehirlenmesi ve bazı ilaçların kullanımıdır. Kronik karaciğer yetmezliği ise sıklıkla siroz hepati B ve C, safra yolu hastalıkları, bazı beslenme bozuklukları, bazı genetik hastalıklar, aşırı alkol kullanımı, hemokromatozis adı verilen vücudun çok fazla demir emmesi ve depolamasına neden olan kalıtsal bir problem, bozukluk) ya da metabolik hastalıklar sebebiyle gelişebilir. Bu durumda karaciğer nakli kişiyi yeniden sağlıklı bir yaşama kavuşturabilmektedir.Karaciğer nakli nasıl uygulanır? Organ nakli için organ gerekir ve organların kaynağı ise insanlardır. Nakil için uygun organ hayatını kaybetmiş insanlardan veya hastanın yakınları arasından, canlı vericilerden alınabilmektedir. Yoğun bakım şartlarında hayatını kaybetmiş (beyin ölümü) insanların yakınları ‘organ bağışı’ kararını verdikleri takdirde, o organlar ile pek çok hastanın hayatı kurtarılmaktadır. Bu şekilde bağışlanan organlarla yapılan karaciğer nakline “kadaverik karaciğer nakli” adı verilir. Organ bağışı sayısı yeterli olmadığı için, hastaların çoğu yeni bir karaciğer beklerken hayatlarını kaybetmektedirler. Buna çözüm olarak başka bir canlıdan (hastanın bir yakını olabilir) karaciğerinin bir parçası alınarak hastanın hayatını kurtarmak mümkündür. Buna da canlıdan karaciğer nakli adı verilir. Bu amaçla, hastanın kendi kan grubundan bir yakını böyle bir ameliyata gönüllü olur. Verici adayı olan kişi yoğun tetkik ve değerlendirmelerden geçirilir. Eğer karaciğer vermesine herhangi bir engel yok ise; hastanın kilosuna uygun olan karaciğer bölümü (sağ veya sol) vericiden alınır ve hastanın karaciğerinin yerine takılır.Karaciğer naklinin amacı, kişiyi normal, aktif, üretken hayatına geri döndürebilmektir. Hem hastanın hem de vericinin ameliyat öncesindeki performanslarına dönmeleri hedeflenmektedir. Merkezimizde gerçekleşen karaciğer nakilleri dünyada kabul edilen başarı oranlarının üzerindeki rakamlara ulaşmıştır.Karaciğer nakli fiyatlarıKaraciğer nakli fiyatları bu konuda sık aratılan sorulardan biridir. Karaciğer nakli ameliyatları SGK kapsamında yapılmaktadır ve hastadan fark alınmamaktadır. Karaciğer nakli ile ilgili sık sorulan sorular Karaciğer vericisi (donörü) olmak için şartlar nelerdir?Kimlere karaciğer nakli yapılmaz?Sirozlu ve dekompanse karaciğer hastalığı olan pek çok hasta vardır, ancak hastaların tümü karaciğer nakli için uygun adaylar değildir. Bir hasta, ameliyat ve olası ameliyat sonrası komplikasyonlardan kurtulabilmeli, enfeksiyonları önleyen ilaçları güvenilir bir şekilde alabilmeli, kontrollere düzenli olarak gelebilmeli, laboratuar testlerine uymalı ve karaciğere zarar verecek faaliyetlerde kesinlikle bulunmamalıdır. Kişide aşağıdaki durumlardan herhangi biri mevcut olduğunda karaciğer nakli yapılmaz:Çocuklarda karaciğer naklinin uygulandığı hastalıklar neler?Rakamlara göre karaciğer nakillerinin yüzde 10’luk kısmını çocuklar oluşturmakta. Dünya pediatrik karaciğer naklinin en çok yapıldığı ülkeler arasında ilk sırada yer alan Türkiye, birinciliği İngiltere ile paylaşmaktadır. Çocuklarda karaciğer nakli hassas bir cerrahi işlem ve nakil sonrası iyi bir takip elzemdir. Birçok hastalık karaciğeri etkilese de, tüm karaciğer hastalıkları için nakil gerekmez. Çocuklarda karaciğere zarar veren ve transplantasyona neden olabilecek hastalıklar şunları içerir:Kronik Son Dönem Karaciğer Hastalığı Karaciğere özgü genetik / metabolik hastalıklar Alfa-1-antitripsin eksikliğiAilevi kolestatik sendromlar örn. PFIC1 2 veya 3Allagille sendromuKistik Fibrozis Karaciğer HastalığıTirozinemiÜre döngüsü bozukluklarıOTC eksikliğiMSUDHiperoksalüriCrigler –Najjar SendromuGlikojen Depolama hastalığıAkut Karaciğer YetmezliğiBirincil rezeke (ameliyat) edilemeyen karaciğer tümörleri Herhangi bir karaciğer herhangi bir insana takılabilir mi?Karaciğer nakli için öncelikle hasta ve vericinin kan gruplarının uygun olması gerekir. Sonrasında verici adayının tetkiklerine başlanır. Bu süreç; sosyal, psikolojik ve tıbbi değerlendirmelerden oluşur. Tıbbi değerlendirme; kan ve idrar tetkikleri, bulaşıcı hastalıkların araştırılması, radyolojik incelemeler ve diğer tıbbi birimlerin (kardiyoloji, göğüs hastalıkları vb.) görüşlerinin alınması olarak gruplandırılabilir. Hastanın ihtiyacı olan karaciğer miktarı, verici adayının genel sağlığı, karaciğerinin uygun olarak bölünüp bölünemeyeceği, safra yollarının yapısı gibi birçok faktör, hasta ile verici adayı arasındaki ameliyatın gerçekleşmesinde rol oynar.Karaciğer nakli riskli midir?Bu risk karaciğer nakli yapılmasını gerektiren hastalığın ağırlığı ile değişir. Bu hastalar genellikle her türlü rezervi tükenmiş, çok ağır durumda hastalardır. Öte yandan, karaciğer nakli bilinen en büyük ameliyatlardan biridir. "Ağır hasta + büyük ameliyat" riskleri artıran en önemli faktördür. Ayrıca karaciğer değişirken vücudun en büyük damarları kesilip dikilmekte ve bu damarlara ait ciddi istenmeyen kanamalar olabilmektedir. Bazen yeni takılan karaciğer takıldığı vücutta iyi çalışmayabilir. Bağışıklık sistemi baskılanan bu hastalarda enfeksiyonlar ciddi sorun yaratabilir.Karaciğer nakli sırasında ne olur?Karaciğer nakli sırasında cerrahi prosedürler, genel durumunuza ve tıbbi ekibinizin uygulamalarına bağlı olarak değişebilir. Son aşamada dahi donör (verici) organın uyumsuz olması veya başka komplikasyonlar nedeniyle ameliyat iptal edilebilir. Genellikle karaciğer nakli bu süreci takip eder:Doku reddi (rejeksiyon) ne demektir?Vücudumuzun bağışıklık sistemi, kendi hücrelerini tanır ve bunlara reaksiyon göstermez. Ancak vücuda bir başkasına ait hücreler (Kan, organ...) girdiğinde ise bu hücrelerin yabancı olduğunu derhal anlar ve onlara karşı silahlanıp, bu yabancıyı vücuttan atmanın yollarını arar. Vücuda giren mikroplara karşı da benzer şekilde davranılır. İşte vücudun nakledilen organa hasar veren bu tepkisine doku reddi (rejeksiyon) denir. Doku reddi, organ ve doku nakillerinde her an görülebilen ve erken fark edilip önlem alınmaz ise nakil edilen doku veya organın işe yaramaz (ölümü) hale gelmesine neden olan bir reaksiyondur. Doku reddine mani olmak için, organ nakli yapılan hastalar ömür boyu bağışıklık sisteminin bu etkisini en aza indirmeye yönelik ilaçlar kullanırlar. Buna immünosupresyon (bağışıklığın baskılanması) denir. Bu ilaçlara rağmen bazen doku reddi gelişir. Bunu yeni takılan karaciğerin fonksiyonlarının bozulması ve yapılan karaciğer biyopsisinde doku reddine ait bulguların saptanması ile tanımak mümkündür. Bu tarz bir alevlenme genellikle sorunsuz bir şekilde tedavi edilir ve her şey normale döner.Karaciğer nakli olanlar ömür boyu ilaç kullanmalı mı?Böbrek nakli ve tüm organ nakli olan hastalarda olduğu gibi, karaciğer nakli yapılan hastalar da ömür boyu bağışıklık sistemini baskı altında tutmak için ilaç kullanırlar. Bu durum, tedavi başarısının temel şartıdır. Eğer ilaç kullanılmaz veya düzensiz bir kullanım söz konusu olur ise, bağışıklık sistemi hemen bu yabancı organa karşı savaş başlatır ve bu durum organın belki de hayatın kaybı ile sonlanabilir. | 3,339 |
805 | Tedavi Yöntemleri | Karın Germe Ameliyatı | Karın bölgesindeki şekil bozukluklarını ortadan kaldırmak için yapılan karın germe ya da düzeltme ameliyatları, özellikle obezite cerrahisi ile doğum sonrasında gelişen sarkmaların giderilmesi için tercih ediliyor. Obezite cerrahisi veya doğumlar sonrasında ortaya çıkmasa da karın bölgesinde deformasyondan rahatsız olanlar, karın germe ameliyatıyla daha estetik görüntüye kavuşabiliyor. Erkeklerin estetik kaygılar nedeniyle tercih ettiği ve tıp dilinde “abdominoplasti” olarak adlandırılan karın germe ameliyatı ile düzeltilebilen karın bölgesindeki şekil bozukluğu, esas olarak cilt ve cilt altı dokunun fazlalığından kaynaklanıyor. Birden fazla gebelik ile obezite sonrasında kilo verme ile karın kaslarının gevşekliği ve karın içi yağlanma karın bölgesinde sarkmaya neden olabiliyor. Memorial Sağlık Grubu Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanları, karın germe işlemi hakkında bilgi verdi.Karın germe ameliyatı nedir?Karın germe ameliyatı sırasında karın bölgesindeki fazla deri ve yağ alınır. Karın bölgesindeki kasların bağdokusu kılıfları da (fasya) genellikle dikişlerle sıkılaştırılır. Kalan kısım yeniden şekillendirilir. Karın germe ameliyatıyla göbek deliğinin altındaki alt karın bölgesindeki strialar (çatlaklar) da ortadan kaldırılabilir; ancak karın germe ameliyatı bu bölgenin dışındaki çatlakları düzeltmeyecektir.Karın germe ameliyatı kimler için uygundur?Genel sağlık durumu iyi ve ameliyat olmaya bir engeli olmayan 18 yaşının üzerindeki her erkek ve kadın karın germe ameliyatı olabilir. Ameliyat öncesinde kişinin tıbbi öyküsünün alınması ve alışkanlıkları son derece önemlidir. Daha önce geçirilmiş gebeliklerin karın duvarına olan etkisi değerlendirilmeli, hastanın kilo alma ve kaybetme süreci tartışılmalı, daha önceden yapılmış açık ya da kapalı tüm cerrahi müdahaleler detaylandırılmalıdır. Eğer hasta kilo vermeyi veya gebe kalmayı planlıyorsa operasyonun ertelenmesi önerilmelidir. Operasyon öncesi, hedeflenen kiloya mümkün olduğunca çok yaklaşılması konusunda motive edilmelidir.Karın germe ameliyatının aşağıdaki riskleri de mutlaka değerlendirilmelidir:Gebelik sırasında cilt dokusu ve karın kasları, dokuların esneklik seviyesinin ötesinde gerilir. Gövdenin öne doğru hareketini sağlayan ve karnın iki tarafında yukarıdan aşağı doğru yerleşmiş olan rektus kaslarını ortada bir arada tutan zarın gevşemesine bağlı olarak da “rektus diastazı” durumu ortaya çıkabilir. Gebelik sonrası egzersizler yapılıp gebelikte alınan kilolar geri verilse bile gevşemiş olan derinin eski haline dönmesi ve karnın toparlanması her zaman mümkün olmayabilir.Sarkmaya neden olan diğer önemli neden ise aşırı kilo alımıdır. Diyetle veya mide küçültme operasyonlarıyla verilen aşırı kilo, karın duvarının gevşemesine ve cilt dokusunun fazlalığına neden olmaktadır. Ayrıca karın bölgesi ameliyatlarının ardından oluşan deformiteler de daha az görülen sarkma nedenleri arasındadır. Özellikle safra kesesi, bağırsak veya mide ameliyatları ile sezaryen sonucunda ortaya çıkan insizyon skarları karında şekil bozukluklarına neden olabilmektedir. Karın germe ameliyatı sarkmış veya dolgun görülen karın bölgesindeki yağların ve fazlalık gevşek derinin çıkarılması ve sıklıkla gevşemiş karın kaslarının sıkılaştırılması için uygulanır.Karın germe ameliyatı avantajları nedir?Karın germe ameliyatı yapılarak derideki gevşeklik ve karın kaslarındaki deformasyona bağlı olarak ortaya çıkan ve egzersiz ile kilo verme girişimlerine rağmen düzeltilemeyen karın şekil bozukluğu ortadan kaldırılacaktır. Ameliyatın asıl amacı kilo verdirmek olmamakla birlikte, obeziteye bağlı karın deformitesi için abdominoplasti yapılmışsa, kişilerin bir miktar da olsa kilolarından kurtulması da mümkündür. Ayrıca karın bölgesinde fıtığı bulunanların bu ameliyat esnasında fıtık onarım ameliyatı ve karın duvarının güçlendirilmesi gerçekleştirilebilir. Karın derisinde gebeliklerden veya kilo almaya bağlı olarak gelişen çatlakların giderilmesi için cerrahi veya cerrahi olmayan herhangi bir çözüm bulunmamaktadır. Karın germe ameliyatlarında çıkarılan deri bölgesinde bulunan çatlaklar sayesinde karın bölgesindeki çatlaklar azalmış olacaktır.Karın germe ameliyatı nasıl yapılır?Standart karın germe ameliyatlarında, alt karın bölgesinde sezaryen kesisi yapılan bölgeden her iki tarafta leğen kemiklerinin ön çıkıntısına doğru uzatılan bir kesi yapılır. Ayrıca göbek çevresinde de bir kesi yapılarak karın derisi kaburgalar hizasına kadar karın kasları üzerinden kaldırılır. Sonrasında karın kaslarının kılıfları dikişlerle sıkılaştırılır ve karın derisi aşağı çekilerek fazlalık yağ ve deri çıkarılır ve göbek deliği yeniden konumlandırılır. Kesiler en az iz kalacak ve saklanabilir pozisyonda olacak şekilde özenle dikilerek kapatılır. Çoğu zaman bu ameliyatla birlikte liposuction işlemi yapılarak hem karın germe ameliyatının sonuçlarının daha iyi olması sağlandığı gibi yan karın bölgeleri daha iyi şekillendirilir. Sadece göbek altı bölgesinde “ayva göbeği” olarak adlandırılan alanın dolgunluğu söz konusu ise yapılacak kesiler daha kısadır ve göbeğin yerinin değiştirilmesine gerek kalmayan daha sınırlı bir ameliyat gerçekleştirilir. Bu sınırlı ameliyat “mini abdominoplasti” olarak adlandırılır.Sık sorulan sorularKarın germe ameliyatı dezavantajları ve riskleri nelerdir?Karın germe ameliyatının dezavantajı bulunmamaktadır. Bu ameliyatla ilgili olarak özel bir risk olmamakla birlikte tüm benzer ameliyatlardaki enfeksiyon, yara açılması, akciğerlere pıhtı atılması gibi ortak risklerden bahsedilebilir.Karın germe ameliyatı öncesi nelere dikkat edilmelidir?Karın germe ameliyatı ne kadar sürer? Karın germe ameliyatları, ameliyat tekniğine ve işlemin gerçekleştirileceği bölge büyüklüğüne göre 2-5 saat arasında sürebilmektedir. Bu ameliyatlarda, hastanın fiziki özelliklerine bağlı olarak, üst karın bölgesine ve yan karın ve bel bölgelerine liposuction işlemleri de eklenebilir.Karın germe ameliyatı sonrası nelere dikkat edilmelidir?Karın germe ameliyatından sonraki 5-6 gün boyunca, dikiş bölgesindeki gerginlik nedeniyle dik yürümekte güçlük çekilebilir. Başlangıçta hastalar dik yürümek için kendilerini zorlamamalı, yanlarında birisi var iken küçük adımlarla ve öne eğilerek yürümelidir. Birkaç gün içerisinde tek başlarına dik yürümek mümkün olacaktır. İlk 4-6 hafta boyunca bir korse ile içerideki dikişler ve kasların desteklenmesi hasta konforunu artırır. Bu dönemde ağır egzersiz veya karnı zorlayacak işlemlerden uzak durmalıdır.Karın germe ameliyatı sonrası gebe kalabilir miyim? Problem olur mu?Karın germe operasyonunda fazla olan cilt dokusu çıkarılır. Bunun yanında karın kaslarının arasındaki boşluklar sıkılaştırılır. Uygulanan dikişler genellikle 6 ay içerisinde eriyip kaybolurlar. Bu nedenle karın germe işleminin ardından hastaya gebe kalmak için 6 ay-1yıl arası bir süreç önerilmektedir. Ancak karın germe işleminden sonra plansız bir gebelik yaşansa bile anne ya da bebeğe herhangi bir zararı yoktur. Bebeğin büyüme süreci içerisinde ipler içerde yavaş yavaş emilmekte ve karın normal şartlarda gebeliğin gerektirdiği şekilde büyümektedir. Yine de yakın bir dönemde planlanan gebelik varsa gebelik sürecinin bitmesi ve lohusalık döneminin geçmesi sonrası karın germe işlemi daha uygun olmaktadır.Karın germeden sonra hamile kalırsam normalden fazla kilo alır mıyım? O bölge yeniden yağlanır mı?Sonuçta bölgedeki fazla olan doku çıkarıldığı için vücut nasıl normal olarak kilo alırsa karın bölgesi de aynı şekilde kilo almaktadır. Yapılan işleme bağlı olarak normalden fazla kilo alınması söz konusu değildir. Yine de geçirilen gebelik sonrasında ameliyatla kazanılmış olan görünümde kısmen gerileme olacaktır.Karın germe işleminden sonra hamile kalırsam çok çatlak oluşur mu?Karın germe işleminden sonra hamile kalınırsa yine gebeliğin getirdiği olağan çatlaklar görülebilir. Sonuçta sıkı ve dümdüz bir karın dokusunun genişlemesiyle bol bir dokunun genişlemesi arasında fark olacaktır. Eğer anne adayında çatlaklar genetikse veya hızlı kilo alıp verme süreci yaşandıysa mevcut çatlaklar artabilmektedir. Bu hastalarda genelde karın germe işlemi öncesi özellikle gebelik sürecini atlatması, germe işleminin sonraya bırakılması önerilmektedir. Ancak bu kişiler diyetine ve sporuna dikkat eder, özellikle pilates ya da yoga gibi egzersizleri yapmaya özen gösterirse, karın buna göre esneklik kazanacağı için çatlak riski minimuma inecektir.Karın germe ameliyatından önce kilo vermem gerekir mi?Karın germe ameliyatından önce kilo vermek şart değildir. Bununla birlikte fazla kilolu olunması durumunda ideal kilo aralığına inilmesi için gayret gösterilmelidir. Böylece karın germe ameliyatı ile elde edilebilecek en iyi sonuçların alınabilmesi mümkün olacaktır.Kilo verdikten sonra karın germe ameliyatına ihtiyacım olacak mı?Karın germe ameliyatı kilo veren her kişi için gerekli olmayabilir. Çok kilosu olmayan, deri esnekliği ve kalitesi iyi olan ve erken yaşlardaki kişilerde, kilo verdikten sonra karın germe işlemi gerektirecek kadar belirgin sarkıklık ve deformite oluşmayabilir.Karın germe ameliyatı türleri nelerdir?En yaygın karın germe türleri şunlardır:Standart karın germe nedir?Standart karın germe ameliyatında, alt karın bölgesinde sezaryen kesisi yapılan bölgeden her iki tarafta leğen kemiklerinin ön çıkıntısına doğru uzatılan bir kesi yapılır. Ayrıca göbek çevresinde de bir kesi yapılarak karın derisi kaburgalar hizasına kadar karın kasları üzerinden kaldırılır. Sonrasında karın kaslarının kılıfları dikişlerle sıkılaştırılır ve karın derisi aşağı çekilerek fazlalık yağ ve deri çıkarılır. Göbek deliği yeniden konumlandırılır. Çoğu zaman bu ameliyatla birlikte liposuction işlemi de yapılarak tüm ön karın bölgesi ve yan karın bölgeleri yağları alınarak inceltilir.Mini karın germe (mini abdominoplasti) nedir?Sadece göbek altı bölgesinde “ayva göbeği” olarak adlandırılan alanın dolgunluğu söz konusu ise yapılacak kesiler daha kısadır ve göbeğin yerinin değiştirilmesine gerek kalmayan daha sınırlı bir ameliyat gerçekleştirilir. Yine bu ameliyatta da kasların kılıflarını sıkılaştırmak için içeriden sağlam dikişlerle karın duvarı desteklenir ve şişkinlik giderilir.Fleur-de-Lys abdominoplasti (zambak çiçeği) ve çevresel karın germe nedir?Obezite cerrahisi sonrası fazla kilo verilen durumlarda deri sarkıklığının çok fazla olduğu durumlarda gerçekleştirilen daha geniş ve ağır ameliyatlardır. Karın germe ameliyatında deri fazlalığı yukarıdan aşağı çekilerek çıkarılır. Ancak bu işlem, sarkıklık ve gevşekliği aşırı olan hastalardaki yanlara doğru olan fazlalık deri ve yağ dokusunun uzaklaştırılması için yeterli olmaz. Bu durumda karın bölgesinin orta kısmında da yukarıdan aşağı uzanan sağlı-sollu iki kesi daha yapılarak bu kesilerin ortasında kalan fazla dokular da çıkarılır. Böylelikle ameliyatın sonunda alt karın bölgesindeki yanlamasına uzanan dikiş bölgesine ek olarak karın bölgesinde yukarıdan aşağı uzanan ikinci bir dikiş hattı daha olur. Çevresel karın germe (belt lipektomi) ise yine bu tür hastalarda doku fazlalığının sadece karın bölgesi ile sınırlı kalmayıp bele doğru devam ettiği durumlarda gerçekleştirilen daha kapsamlı bir ameliyat türüdür.Karın germe revizyon ameliyatı nedir?Karın germe revizyonu, basitçe ikincil abdominoplasti ameliyatını ifade eder.Karın germe ameliyatı ile kilo verilir mi?Karın germe ameliyatının amacı kilo vermek değildir; ancak elbette ki çıkarılan yağ ve deri dokusunun büyüklüğüne bağlı olarak az miktarda da olsa kilo kaybı söz konusu olacaktır.Karın germe ameliyatı izleri ne kadar sürede geçer?Ameliyatın izleri öncelikle ilk birkaç ay boyunca daha pembe renkli ve belirgindir. Bu rengin normal deri rengine dönmesi yaklaşık 1 seneyi bulabilir.Karın germe kesisinin iyileşmesi ne kadar sürer?Kesinin duş alacak kadar iyileşmesi için genellikle 3 gün yeterli olur. Ameliyatta sıklıkla gizli dikişler konulduğu için dikiş alma ihtiyacı olmamaktadır.Karın germe ameliyatından sonra ne zaman işe dönebilirim?Karın germe ameliyatından sonra normal çalışma hayatına başlamak için 6-8 hafta bir süre geçmesi yeterli olmaktadır.Karın germe ameliyatından sonra hala bebek sahibi olabilir misiniz?Karın germe ameliyatı geçirmiş olmak gebe kalınması için engel değildir. Bununla birlikte gebeliğe bağlı doğal değişimlerin karın germe ameliyatı ile elde edilmiş olan kazanımların bir kısmının kaybına yol açabileceği hatırda tutulmalıdır. | 4,586 |
806 | Tedavi Yöntemleri | Kaş Kaldırma Yöntemleri | Kaşlar yüzün estetik açıdan en önemli bölgelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Yüzün, göz ve kaş bölümü, kişinin görünüşünün en karakteristik özelliklerini taşıyor. Kaşlar, yüz ifadesini yansıtan ve mimik yaparken en çok kullanılan bölgeler arasında yer alıyor. Yaşlanma süreci ise kaşlarda düşme ve üst göz kapağında sarkmaya neden olabiliyor. Kaşların doğal yapısı ya da ilerleyen yaşla birlikte kaşların düşmesi, kişiyi olduğundan daha yaşlı, daha yorgun ve mutsuz gösteriyor. Estetik açıdan ifadeyi düzeltmek için ise kaş kaldırma yöntemleri ön plana çıkıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Yeliz Karakoca, kaş kaldırma yöntemleri hakkında bilgi verdi.Kaş kaldırma yöntemleri nelerdir?Kaş kaldırma uygulamaları, zamanla sarkan ve görünümü değişen kaş bölgesinin çeşitli yöntemlerle kaldırılması ve bu sayede eski görünümüne, daha canlı ve genç bir yüz ifadesine kavuşturulması işlemleridir. Yorgun ve agresif yüz ifadesi yerini dinç ve pozitif bakışlara bırakmaktadır. Alnın ve kaşların yukarı taşınması, yüzün tamamında bir lifting etkisi yaratmaktadır.Yaş almaya bağlı olarak cildin sarkması sebebiyle oluşan alın kırışıklıklarından ve kaş düşmesinden rahatsızlık duyan her yaştan kadın ve erkek, kaş kaldırma ve alın germe yaptırabilir. Yapısal olarak kaşlarının düşük olmasından şikayetçi olan, 18 yaşından büyük herkes kaş kaldırma ve alın germe ile bu şikayetlerinden kurtulabilmektedir.Cerrahi ve cerrahi olmayan uygulamalar olmak üzere kaş kaldırma işlemleri iki ana grupta incelenebilir. Kaş kaldırma için kişiye en uygun yönteme, alanında uzman doktor ile yüz yüze muayenede karar verilmektedir. Uygulama sürecinde doktorun tavsiyelerine uyulması önem taşımaktadır. Uygulama yapılmadan önce kaşların ne kadar kaldırılması gerektiği ve nasıl bir işlem yapılması gerektiği tasarlanmalıdır.Ameliyatsız kaş kaldırma teknikleri nelerdir?Kaşlarının yapısından memnun olmayan, kaşlarını kaldırmak isteyen ancak cerrahi bir müdahale yaptırmaktan çekinen kişiler için ameliyatsız kaş kaldırma yöntemleri büyük bir fırsat sunmaktadır. Pratik bir şekilde uygulanan, günlük hayatı etkilemeyen ve çok hızlı sonuç alınan ameliyatsız kaş kaldırma yöntemleri, hayat kalitesini artırmakla kalmaz kişilerin özgüvenini de ciddi anlamda yerine getirir.Ameliyatsız kaş kaldırma yöntemleri:Botoks uygulaması ile kaş kaldırma nasıl yapılır?Botoks uygulaması ameliyatsız kaş kaldırma yöntemleri arasında en sık yapılan uygulamadır. Kısa sürede uygulanan, kolay ve yan etkisi çok az olan dermokozmetik uygulamalar arasındadır. Uygulama öncesi kişinin yüzüne uygun ideal kaş şekli belirlenir ve doğal bir görünüm elde edilmesi için planlama yapılır. Kişinin daha yumuşak ifadeli, canlı ve sağlıklı bir görünüme sahip olması hedeflenir.Lokal anestezik etkisi olan kremlerin cilde uygulanmasından sonra yaklaşık 10 dakikada tamamlanır. Kasların felç edilmesine dayanan işlem sırasında botulinum toksini ince uçlu iğnelerle, önceden belirlenen noktalara kaşın kalkmasını sağlayacak şekilde enjekte edilir. Kaşın doğal hareketini yapmasını tam engellemeyecek şekilde küçük dozlarda uygulanır. Botoks ile kaş kaldırma uygulamasından birkaç gün sonra kişi yüzündeki değişimi fark etmeye başlar. En önemli avantajı işlemden sonra yüzde herhangi bir şekilde yara izi oluşmamasıdır. Uzmanlar tarafından uygulandığında yan etkisi neredeyse hiç görülmeyen bu uygulama sonrası kişiler günlük hayatlarına hemen geri dönebilir.Her ne kadar kişiden kişiye farklılık gösterse de, kaşın pozisyonunun korunması için botoks işleminin ortalama 4-6 ay aralığında, yani yılda ortalama 2 kez tekrarlanması önerilir.Kaş kaldırma dolgusu nasıl yapılır?Dolgu uygulaması kaşın doğal hareketini yapmasını engellemeyecek, kaslardaki bozulmayı en aza indirecek şekilde küçük dozlarda gerçekleştirilir. Dolgu, çok fazla tercih edilen bir uygulama değildir ve hasta seçimi iyi yapılmalıdır. Ameliyatsız bir işlem olan bu uygulama 10 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanabilir. Dolgu uygulandıktan itibaren 7-10 gün arasında sonuçlar tam olarak ortaya çıkar ve yılda 1-2 kere tekrarlanması gerekmektedir.İple kaş kaldırma ve kaş asma nasıl yapılır?Yüz germe yöntemi olarak uygulanan iple askı yöntemi, kaş bölgesinde de uygulanabilmektedir. Kişinin cilt yapısı, yaşı, kaş düşüklüğü oranı gibi kriterler göz önünde bulundurularak planlanır. Özel imal edilmiş olan, üzerinde dikensi tırtıklar bulunan ipler kullanılır. Lokal anestezik kremlerle deri anestezisi sağlanır. İplerle özel bir iğne yardımıyla cilt altına girilir, kaşın içerisinden geçirilen iplik gerilerek kaşın kaldırılmak istenilen yere gelmesi sağlanır. İp yardımıyla asılan cilt altı dokuları kemik yapıya sabitlenerek düşen kaşlar askıya alınır. İpin üzerindeki tırtıklar kaşın tekrar aşağıya doğru hareketini engeller.Bu yöntemin en net etkileri, uygulamadan yaklaşık 3 hafta sonra elde edilir. Uygulama sonrası alın bölgesinde kızarıklık, hafif şişme ya da sızı oluşabilir; şikayetler 1-2 gün sonra geçecektir. Bundan sonra hastanın dikkat etmesi gereken nokta 3 hafta boyunca sert kaş hareketlerinden kaçınmak, alın bölgesini ovalamamak ve ağır makyaj yapmamaktır. İşlemden 3 gün sonra duş alınabilir. Dikiş kullanılmadığı için hiçbir iz kalmaz.En büyük avantajı 3-5 yıl arasında kalıcılık sağlaması olan bu yöntemde en önemli adım işlem öncesinde yüz analizinin doğru yapılması ve en doğal sonuçların alınmasıdır. Yüzün yapısına en uygun şeklin seçilmesi, kaşlar arasındaki asimetrilerin düzeltilmesi aynı zaman yüzün daha genç görünmesini sağlamaktadır.İple kaş asma yönteminin avantajları nelerdir?Fokus ultrason ile (HIFU) kaş kaldırma nasıl yapılır?Ultherapy HIFU (High-Intensity Focused Ultrasound) yani yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason enerjisi ile cildi sıkılaştırmayı ve olabildiğince yenilemeyi sağlayan bir sistemin genel adıdır. Fokus Ultrason (HIFU) ile kaş bölgelerine uygulanacak elektromanyetik ses dalgaları cilt dokusunu ısıtarak dokularda kendini yenileme yanıtını açığa çıkarır. Kaş bölgesindeki doku kendi kendini tamir etmeye başlar. Cildin esnekliği artar ve hücresel düzeyde yenilenmesi hızlanır, böylece kaşın sarkması giderilir. Kaşın düşme seviyesine göre birkaç seans yapılabilir. Seanslar yaklaşık 10-20 dk. kadar sürer. Pratik ve çok hızlı bir çözümdür. Uygulama sonrası kişi günlük hayatına hemen dönebilir.Çoğu lazer ya da radyofrekans sistemleri sadece cilde etki eder, cildin altındaki derin dokulara ya da fasiyal yapılara etkileri yoktur. Bu yüzden bu tarz uygulamaların etkileri sadece ciltle sınırlıdır. Ulterapi tedavisi ile ciltte herhangi bir yara izi oluşturulmadan, cildin 4.5 mm derinine kadar ulaşmak mümkündür. Ulterapi işleminin etkileri hemen görülse de, ortalama olarak 3 aylık bir sürede istenilen maksimum etkiye ulaşılır.Fraksiyonel radyofrekans (altın iğne) ile kaş kaldırma işlemi nasıl yapılır?Kaş kaldırma işleminde kullanılan bir diğer yöntem olan fraksiyonel radyofrekans uygulamasında, radyofrekans teknolojisinin altın iğneli başlığı kullanılarak ameliyatsız kaş kaldırma yapılmaktadır. Kaş bölgesindeki gerekli alanlara mikro iğneler ile yeterli derinlikte girilerek cilt altına işlem yapılan bu uygulamada cilt üstüne hasar verilmez. İşlemin seans aralıkları ve seans sayısı hastadan hastaya değişkenlik göstermektedir.Ameliyatlı kaş kaldırma teknikleri nelerdir?Ameliyatsız yöntemlerin işe yaramayacağı durumlarda uzun süre kalıcı sonuçlar elde etmek için cerrahi yöntemlerle kaş kaldırma ve alın germe işlemlerini tercih etmek gerekir. Cilt sarkması ve kırışıklıklar söz konusu ise en doğru seçim ameliyatlı kaş kaldırma uygulamaları olacaktır.Endoskopik kaş kaldırma ameliyatı nasıl yapılır?Saçlı deriye açılan minicik kesilerden mikro kameralar aracılığıyla gerçekleştirilen endoskopik kaş kaldırma operasyonudur. Genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilen son derece başarılı uygulamalardır. Endoskopik kaş kaldırma işleminin, klasik kaş kaldırma cerrahisinden önemli farkları şöyle sıralanmaktadır:İyileşme süreci daha hızlıdır, yara izi oluşmaz, daha az morarma ve şişlik oluşur, ağrı çok azdır, saç kaybı gibi istenmeyen sonuçlar ortaya çıkmaz.Kaş kaldırma ve alın germe ameliyatı nasıl yapılır?Klasik kaş kaldırma ameliyatı, şakak bölgesinden deri çıkarma şeklinde uygulanmaktadır. Günümüzde pek tercih edilmiyor olmasının sebebi, derinin zamanla gevşemesinin ardından saçların arasındaki yara izinin belirgin hale gelmesidir. Yıllar içinde sarkma ve gevşeme devam ettiği için, şakaklarda saçsız, uzun bir dikiş izi ortaya çıkabilir. Ameliyatı tekrar ederek bu görüntüden kurtulmak mümkün olsa da, endoskopik kaş kaldırma gibi çok daha pratik bir yöntem varken klasik kaş kaldırmaya genellikle başvurulmaz.Bitkisel kaş kaldırma yöntemleri var mıdır?Piyasada ve internetteki satış kanallarında kaş kaldırma bantları, kremleri ya da benzeri bitkisel kremler bulmak mümkündür. Kaşın düşmesi kaş ve çevresindeki kasların etkisi ile ortaya çıkar. Bu da dışarıdan basit müdahaleler ile giderilebilecek bir şey değildir. O nedenle bitkisel kaş kaldırma teknikleri çok etkili sonuçlar verebilecek, gerçekçi tedavi yöntemleri değildir. | 3,543 |
807 | Tedavi Yöntemleri | Kemik İliği Nakli | Kemik iliği nakli, sağlıklı kan hücresi üretemini engelleyen lösemi türleri, lenfoma, aplastik anemi, bağışıklık bozuklukları, bazı tümör türleri ve genetik hastalıkların tedavisi için uygulanan, donörden alınan sağlıklı kan oluşturan kök hücrelerin enjekte yöntemiyle nakledilmesi işlemidir. Özellikle hematolojik kanserlerin en önemli tedavi seçeneklerinden birisi olan kemik iliği nakli yaygın olarak lenfoma, multipl miyelom, akut ve kronik lösemi gibi kan hastalıklarının tedavisinde uygulanmaktadır. Kök hücre transplantasyonu olarak da adlandırılan kemik iliği nakli hem yetişkin hem de çocuklara yapılabilmektedir.Kemik İliği Nakli Nedir?Kemik iliği nakli, sağlıklı kan üretme yeteneğini baskılayabilen hastalıkların tedavisi için donörün kanından, kemik iliğinden veya göbek kordonundan alınan kök hücrelerin hastaya nakledilmesi işlemidir. Kemik iliği nakli tedavisi lösemi, lenfoma, multipl miyelom, aplastik anemi ve bağışıklık bozukluklar gibi kan hastalıklarının tedavisi için uygulanmaktadır.Kemik iliğinin işlevsel bir şekilde çalışmayı bıraktığı ve yeterli sayıda sağlıklı kan hücresi üretemediği durumlarda kişi kemik iliği nakline ihtiyaç duyar. Kemik iliğinin sağlıklı çalışmadığı kişilerde lenfoma, multipl miyelom, akut ve kronik lösemi gibi hastalıkların riski artar. Kemik iliği nakli tedavisi de tam bu noktada devreye girmelidir. Kemik iliği nakliyle kişiye sağlıklı kan hücrelerinin üretimini sağlayacak kemik iliği nakledilir. Kemik iliği nakledildiğinde kan hücreleri tekrar üretimine başlar ve ilgili hastalıkların tedavisi yapılır.Kemik İliği Nakli Öncesi Neler Yapılır?Genel sağlığınızı ve durumunuzun durumunu değerlendirmek ve nakil için fiziksel olarak hazır olduğunuzdan emin olmak için bir dizi test ve prosedürden geçilir. Değerlendirme birkaç gün veya daha uzun sürebilir. Bunlara ek olarak, bir cerrah veya radyolog, göğsünüzdeki veya boynunuzdaki büyük bir damara uzun ince bir tüp (intravenöz kateter) yerleştirir. Genellikle merkezi hat olarak adlandırılan kateter, çoğu durumda tedaviniz süresince yerinde kalır. Nakil ekibiniz, nakledilen kök hücreleri, ilaçları ve kan ürünlerini vücudunuza aşılamak için merkez hattı kullanacaktır.Kemik İliği Nakli Nasıl Yapılır?Kemik iliği nakli, kan hücreleri üreten kemik iliği ile ilgili bozukluklarda donörden alınan hematopoietik kök hücrelerin hastaya damar yoluyla aktarıldığı nakil işlemidir. Çoğunlukla santral venöz kateter kullanılarak yapılır. Nakil sonrası olgunlaşmamış hücreler kemik iliğinde yaşamaya başlar ve çeşitli olgun kan hücrelerine dönüşür.Nakil sonrası kan hücreleri şunlara dönüşür:Kemik iliği nakli ile birlikte hasarlı kök hücreleri, sağlıklı hücrelerle değiştirilir. Bu durum da vücudun enfeksiyonlardan, kanama bozukluklarından veya anemiden kaçınmak için yeterince beyaz kan hücresi, trombosit veya kırmızı kan hücresi yapmasına yardımcı olur.Farklı kan kök hücre nakli türleri vardır. Nakil türü, kan-kök hücre kaynağına göre değişir.Kemik İliği Nakli Hangi Hastalıklarda Yapılır?Kemik iliği nakli, hastanın iliği düzgün çalışacak kadar sağlıklı olmadığında yapılır. Bunun nedeni kronik enfeksiyonlar, çeşitli hastalıklar veya kanser tedavileri olabilir. Kemik iliği nakilleri, aşağıdakileri hastalıklara sahip kişilere fayda sağlayabilir:Kemik iliğinde üretilen hücreler nelerdir?Toplama işlemi sonrası 24 saat süre ile gözlem altında tutulduktan sonra verici taburcu edilebilir. Toplanan ilik içine karışmış olabilecek yağ ve küçük kemik parçalarının ayrılması için özel filtrelerden geçirilir. Hemen kullanılmayacaksa özel sıvıların içine konularak dondurulur. Kullanılacağı zaman çözdürülür ve kan nakline benzer şekilde hastaya verilir. Hastanın vücuduna giren bu kan kök hücreleri, kemik iliğine yerleşmekte ve genellikle 2-4 hafta içerisinde kan hücrelerinin üretimine başlamaktadır.Kemik İliği Çeşitleri Nelerdir?Otolog veya allojeneik olmak üzere iki tür kemik iliği nakli (kök hücre nakli) mevcuttur. Bu iki tür de şu şekilde açıklanabilir:Otolog kök hücre nakli nedir?Otolog transplantasyonda amaçlanan şey yüksek doz terapi sonrası hematolojik düzelmeye fırsat vermektir. Hücreler kemoterapi öncesi hastanın kendi kemik iliğinden alınır ve kanser tedavisi sonrasında yenisiyle değiştirilir. Yani bazı durumlarda kanser tedavisinde yüksek doz, yoğun kemoterapi veya radyoterapi uygulanır. Nitekim kanser tedavisi kök hücrelerimize ve bağışıklık sistemimize zarar verebilir.Doktorlar kanser tedavisi başlamadan önce kişinin kendi kök hücrelerinin toplanıp dondurulurak saklanması sağlar. Kanser tedavisi sonrası saklanan bu kök hücreler kişiye geri verilir. Bu süreç kök hücre kurtarma olarak adlandırılmaktadır. Otolog kök hücre nakli çoğunlukla lenfoma, çocuklarda solid tümörler ve erişkinde multiple miyelom gibi hastalıkları tedavi etmek için kullanılır. Otolog kök hücre naklinde alıcının verilen kök hücreleri reddetme olasılığı, doku reddi hastalığı (GVHD) riski çok azdır. Bu nedenle Otolog kök hücre nakli, allojenik nakillerden daha güvenlidir. Allojenik kök hücre nakli nedir?Hastanın, yani kök hücre nakli yapılacak olan kişinin kardeşinden, akrabalarından veya akraba dışı bir vericiden yapılan kök hücre nakli işlemine allojeneik kök hücre nakli denilmektedir. Allojenik nakiller, otolog nakillerin aksine, kanserle savaşmak için yeni bir bağışıklık sistemi tepkisi oluşturur. Nakil işlemi sırasında bağışçının kök hücreleri ile birlikte immün sistem (bağışıklık sistemi) hücreleri de nakledilir. Allojenik nakil sırasında hastaya aktarılan bağışçının lenfositleri eğer hastada farklı gördüğü bazı hücreleri yabancı olarak algılarsa onlara karşı savaş başlatır ve bu durum alıcının organlarında ağır hasarlar oluşturan ‘graft versus host’ hastalığına neden olabilir. Allojenik kök hücre naklinin yol açabildiği riski azaltmak için nakilden hemen sonra hastaya bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar verilerek bağışçının lenfositlerinin savaşçı kapasiteleri baskılanmaya çalışılır. Allojenik kök hücre naklinden sonra doku farklılıkları nedeni ile savaş başlamaması için hasta ile bağışçı arasında mümkün olduğunca tama yakın doku uyumu olması istenir.Kemik İliği Nakli Riskleri Nelerdir? Kemik iliği (kök hücre) nakli ile bağışıklık sisteminin düzene girmesi ve sağlıklı yeni kan hücreleri üretilmeye başlanması uzun sürebilir. Nakil sonrası immün düzelmesi birçok değişkene bağlıdır. Örneğin kullanılan kök hücre kaynağı, yapılan immün baskılayıcı müdahaleler, gelişen çeşitli sorunlara, farklı zamanlarda iyileşme gösterebilen hücre alt tiplerine göre immün düzelme beş yıla kadar dahi uzayabilmektedir.Kemik iliği nakli olan hastalar bu süre zarfında enfeksiyon riski altındadır ve önlem almalıdır. Ayrıca kan hücrelerinin sayısının azalması; anemiye, aşırı kanamaya, vücutta morarmalara ve enfeksiyon riskinde artışa neden olabilir Bazı hastalara bir süre kan transfüzyonu gerekebilir.Kemik İliği Nakli iİe İlişkili Olası Komplikasyonlar Nelerdir?Kemik iliği nakli ile ilişkilendiren bazı komplikasyonlar söz konusudur. Bunlar şu şekilde sıralanıp açıklanabilir:Graft versus host hastalığı (GVHD): Graft versus host hastalığı allojenik nakillerde, nakledilen hücreler vücudunuzdaki diğer hücrelere saldırmaya başladığında ortaya çıkar. Donörden alınıp hastaya kök hücrelerle birlikte verilen sağlıklı T-lenfositlerin aracılık ettiği şiddetli immünolojik reaksiyon sonucu organ fonksiyon bozukluğu ile giden kompleks bir klinik sendrom olup allojenik kök hücre naklinden (KHN) sonra en önemli mortalite ve morbidite sebebi olarak kabul edilir. GVHD, nakilden hemen sonra veya bir yıldan fazla bir süre sonra ortaya çıkabilir. Akut ve kronik olmak üzere İki tür GVHD vardır. Akut GVHD genellikle nakilden sonraki ilk aylarda daha erken gerçekleşir. Genellikle cildinizi, sindirim sisteminizi veya karaciğeri etkiler. Kronik GVHD ise birçok organda ağır hasarlar bırakabilir.Kronik GVHD belirti ve semptomları şunları içerir:Kemik İliği Nakli Hakkında Sık Sorulan SorularÇocuklarda kemik iliği nakli nedir?Kan hastalıkları ve kanserleri, çocukluk çağında yaşamı tehdit eden hastalıklar arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Çocukluk çağında görülen kan hastalıklarının tedavisinde ve çocuk kemik iliği naklinde başarı için merkezlerin altyapı ve hizmet kalitesinin tam donanımlı olmasını gerektirir. Bu amaçla kurulan Memorial Şişli, Bahçelievler ve Ankara Hastanelerimizde bulunan Çocuk Kemik İliği Nakli Merkezlerimiz, çocuklara tanı ve tedavi olanakları ile hizmet vermektedir.Çocukluk çağında talasemi, aplastik anemiler, immün yetmezlikler, metabolik hastalıklar, lösemiler, lenfoma ve bazı solid tümörlerin tedavisinde kemik iliği nakli önemli bir yer tutar. Kemik iliği nakli için deneyimli bir hekim-hemşire-personel ve bu iş için özel kurgulanmış bir servisler, merkezlerimizde bulunmaktadır.Pediatrik Kök Hücre Nakli ünitelerimizde, çocuk hastalarımıza dış ortamdan bulaşabilecek enfeksiyonları önlemek amacıyla çeşitli önlemler alınmaktadır.Bu önlemler;Nakil ünitesinde 0-18 yaş arasındaki hastalara otolog, allojeneik (akraba ve akraba dışı) ve haploidentik olmak üzere her türlü kemik iliği nakli yapılabilmektedir. Her hastanın kendi içinde özel olduğu ve nakil sürecinin bu esas çerçevesinde yürütülmesi gerektiğinin unutulmaması gerekmektedir.Çocukluk çağında en sık hangi hastalıklar için allojenik kök hücre nakli yapılmaktadır?Çocukluk çağında malign veya çoğunlukla kalıtsal olan non-malign hastalıklara allojenik nakil yapılmaktadır. Bu hastalıkların içerisinde en sık nakil yapılanları şu şekilde sıralanabilir:Bu hastalıklara ayrıntılı öykü ve fizik muayenenin yanında kemik iliği aspirasyonu ve/veya biyopsisi ile tanı konulmaktadır.Çocukluk çağında en sık hangi hastalıklar için otolog kök hücre nakli yapılmaktadır?Otolog kemik iliği nakli uygulanan hastalıklar şu şekilde sıralanabilir:Nakledilen kemik iliği ne zaman çalışmaya başlar? Kemik iliği (kök hücre) nakli sonrasında, kök hücrelerin tekrar kan hücresi üretmeye başlaması genellikle 10-15 günlük bir süre alır. Bu süre içerisinde hastaya dışarıdan kan hücresi takviyesi yapılır. Zira kemik iliği sağlıklı hücreleri kendi başına yeteri kadar üretmeye başlayıncaya kadar geçen süre boyunca kırmızı kan hücreleri ve trombosit transfüzyonuna ihtiyaç duyacaktır. Hastaların grefte tepkisini değerlendirmek için kan testlerinin yapıldığı takip ziyaretlerine gelmeleri gerekmektedir. Nakil sonrası hastaların ciddi problemlerle karşılaşmamaları için uzun yıllar takip edilmeleri gerekebilir. Yarı uyumlu kök hücre nakli başarı sağlar mı?Tam uyumlu kardeş ve kemik iliği bankalarından verici bulunamaması halinde başvurulan günümüzdeki en önemli seçenek yarı eşlenik (haploidentik) akrabalardan ve kord kanından yapılan nakillerdir. Yarı-eşlenik, akrabalardan yapılan nakiller son on yılda tüm dünyada kullanım sıklığı artan önemli tedavi bir tedavi seçeneğidir. Yarı eşlenik akraba vericilerin HLA genlerinin %50 ile %80’i hasta ile uyumludur. Bir kardeşin yarı eşlenik olma ihtimali %50 iken, hastanın tüm çocukları, anne ve babası hasta ile yarı-eşleniktir. Kemik iliği bankasından verici bulunması, sonrasında vericinin HLA’sının yüksek çözünürlükte teyit edilmesi, kök hücrelerinin toplanması iki veya üç ay sürebilmektedir. Nüks etmiş kan kanserli hastaların ise bekleyecek bu kadar zamanları olmayabilir. Bunun yanında, yarı-eşlenik akrabalardan kök hücre temini, erişimleri kolay olduğundan, fazla zaman almaz. Hastalığın alojenik nakil sonrası nüks etmesi durumunda hastaya aynı vericiden lenfosit verilerek hastalık tedavi edilebilse de, kord kanı kullanılması halinde böyle bir imkan olmamaktadır.Yabancıdan yapılan nakillerde ise tekrar hücre toplamak zaman alabilir. Yarı-eşlenik nakillerde ise verici hala sağlıklıysa tekrar hücre toplamak çok kolaydır. Çin’deki akut lösemili hastalarda yapılan yarı-eşlenik ile yabancı tam uyumlu nakiller arasında tedavi sonuçları açısından anlamlı bir fark bulunamamıştır.Kemik iliğinden kök hücre nasıl elde edilir?Kemik iliği, kemiklerin içindeki süngerimsi kemiğin içerisinde yer almaktadır. Kemik iliğinin en fazla bulunduğu yer insan vücudunun pelvis (leğen) kemiğidir. Nakil için gereken kemik iliğini vericiden toplama işlemi genel anestezi altında ve steril bir ortamda yapılır.Periferik kandan kök hücre nasıl elde edilir?Normalde damarlarda dolaşan kanda bulunan kök hücre miktarı azdır. Bu nedenle, toplama işlemi yapılmadan önce vericiler, kök hücre miktarını artırıcı ilaçlar (G-CSF) kullanmaktadır. Bu ilaçlar büyüme faktörü olarak adlandırılır. Periferik kök hücreler vericinin kanından özel cihazlar ile ayrıştırılır. Ayrıştırılan kök hücreler dışında kalan kan kişiye geri verilir. Bu işlem 4-6 saat kadar sürer. Hastaya gereken kök hücrenin miktarına göre işlemin üst üste birkaç gün tekrar edilmesi gerekebilir. Otolog nakil olarak adlandırılan durumda periferik kök hücre vericisi hastanın kendisidir. Hastanın vücuduna giren bu kan kök hücreleri kemik iliğine yerleşir. Bu tip nakilde yamanma(engraftment) kan üretimi kemik iliğine göre daha erken dönemde başlamakta, 10-20 gün gibi bir sürede gerçekleşmektedir.Kordon kanı kök hücreleri nasıl elde edilir? Göbek kordon kanı, bebek doğduktan sonra göbek kordonundan veya plasentadan toplanmaktadır. Bu kan, kan yapıcı hücreler açısından zengindir. Bağışlanan kan çeşitli açılardan test edilmekte ve ilerde ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak üzere saklanmaktadır. Bu amaçla oluşturulan saklama birimlerine “kordon kanı bankası” adı verilmektedir. Doktorlar ihtiyaç olduğunda bu bankalara başvurarak uygun bir doku grubu eşleşmesi aramaktadır. Eğer bu koşullara uygun bir kordon kanı bulunursa, nakil işlemi diğerlerine benzer şekilde gerçekleştirilir.Kimler kordon kanı ile nakil olabilir? Kordon kanı sınırlı sayıda kök hücre içermesi nedeni ile daha çok çocuklar için kullanılır. Vücut ağırlığı fazla olan kişilerde bazen iki ya da daha fazla kordon kanı birleştirilerek nakil yapılır. İdeal kök hücre kaynağı doku grupları açısından uyumlu olandır. Ancak kordon kanı ile yapılan nakillerde daha az uyumlu olmasına rağmen nakil gerçekleştirilebilir. Kordon kanları depolanmış olarak hazır tutulmakta ve acilen nakil yapılması gerekiyor ise kordon kanı tercih edilmektedir. Hangi kök hücre kaynağının en uygun seçenek olduğuna nakil ekibinin karar vermesi gerekir.Otolog kemik iliği nakli için kök hücre nasıl toplanır?Kendi kök hücrelerinizi (otolog nakil) kullanarak bir nakil planlanıyorsa, kan kök hücrelerini toplamak için aferez (af-uh-REE-sis) adı verilen bir prosedür uygulanacaktır. Aferezden önce, kök hücre üretimini artırmak ve kök hücrelerin toplanabilmeleri için dolaşımdaki kanınıza taşımak için günlük büyüme faktörü enjeksiyonları alacaksınız. Aferez sırasında kan damardan çekilerek bir makinede dolaştırılır. Makine, kanınızı kök hücreler dahil olmak üzere farklı parçalara ayırır. Bu kök hücreler, nakil işleminde ileride kullanılmak üzere toplanır ve dondurulur.Allojenik kemik iliği nakli için kök hücre nasıl topanır?Kök hücreler, donörünüz kanından veya kemik iliğinden gelebilir. Nakil ekibiniz, durumunuza göre hangisinin sizin için daha iyi olduğuna karar verir. Bu hücreler ayrıca doğumdan sonra plasentadan alınan ve ileride kullanılmak üzere özel kordon kanı bankalarında saklanan göbek kordonu kanından da gelebilir. Bu kordonlardan alınan kan dondurulur ve kemik iliği nakli için gerekene kadar bir kordon kanı bankasında saklanır.Kemik iliği vericisinin sağlığı için herhangi bir risk durumu var mı?Kök hücre bağışının bağışçının sağlığına herhangi bir şekilde zarar vermez. Bağışçıya kök hücrelerin kan dolaşımına geçmesi için 5 gün süreyle belirli bir ilaç verilir. Kandaki kök hücre sayısı istenilen düzeye ulaştığı an koldaki bir damardan kan örneklemesi gibi alınır.Kemik iliği bağışçısı için herhangi bir yaş sınır var mıdır?Kök hücre bağışçısı şayet alıcının yakını ise herhangi bir yaş aralığı dikkate alınmaz. Ancak doku bankasına kök hücre bağışı yapmak isteyen kişilerin 18-55 yaş aralığında olması gerekmektedir.Kök hücre tedavisi eklem ağrıları için uygulanabilir mi?Kök hücre tedavisi, ortopedi alanında farklı bir şekilde kullanılmaktadır. Kıkırdak hasarı olan, ağrılı ekleme sahip ancak cerrahi tedavi için erken dönemde olan ya da ameliyat olmayı istemeyen hastalarda kıkırdak yaralanmasına maruz kalmış omuz, kalça, diz gibi eklemlerde uygulanabilmektedir. Ancak kök hücre tedavisi eklem kıkırdak kapasitesinin tamamına yakın kayıplarında tedavi seçeneği olarak uygulanmamaktadır.Kemik iliği naklinden sonra egzersiz yapmam uygun mudur?Kemik iliği nakli süreci başarılı şekilde tamamlanırsa, egzersiz yapmaya başlayabilirsiniz. Egzersizin yoğunluğunu kademe kademe artırılmalı, egzersiz esnasında bir anda aşırı şekilde efor sarf edilmemelidir. Doktorunuz, ihtiyaçlarınıza ve gereksinimlerinize göre uyarlanmış bir egzersiz planı oluşturmanıza yardımcı olacaktır.Kemik iliği ne işe yarar?Kemik iliği, kan hücreleri üretir. Kök hücreler, kemik iliğinde bulunan ve tüm farklı kan hücrelerini oluşturan olgunlaşmamış hücrelerdir.Kemik iliği çalışmazsa ne olur?Kemik iliğinin herhangi bir hastalık nedeniyle çalışmaması hayati öneme sahip olan kan yapımında eksikliklere neden olur.Kemik iliği testi neden yapılır?Kemik iliği testi, kan hücrelerinin tipi, miktarı ve olgunlaşma düzeyleri, kemik iliğinin yapısı ve var olan hastalıkların belirlenmesi için yapılır.Kemik iliği kendini yeniler mi?Kemik iliği yani kök hücreler sürekli kendini yenileyebilme özelliğine sahiptir.Kemik iliği sonucu kaç günde çıkar?Kemik iliğinin en fazla bulunduğu yer insan vücudunun pelvis (leğen) kemiğidir. Nakil için gereken kemik iliğini vericiden toplama işlemi genel anestezi altında ve steril bir ortamda gerçekleştirilmektedir. Toplama işlemi sonrası 24 saat süre ile gözlem altında tutulduktan sonra verici taburcu edilebilir. İliğin toplanabilmesi için özel iğneler kullanılmaktadır. Bu iğneler yoğun kıvamlı iliğin çekilebilmesine olanak sağlar.Kemik iliği alınırken acı olur mu?Kemik iliğini genel anestezi altında ve steril bir ortamda gerçekleştirilmektedir. İliğin toplanabilmesi için özel iğneler kullanılmaktadır. Bu iğneler yoğun kıvamlı iliğin çekilebilmesine olanak sağlar. Verici herhangi bir acı hissetmez.Kemik iliği kanseri lösemi midir?Lösemi halk arasında genellikle kemik iliği ya da kan kanseri olarak bilinir. | 6,878 |
808 | Tedavi Yöntemleri | Kayropraktik | Kayropraktik tedavi, omurga manipülasyonu ve diğer ilgili tekniklerin kullanıldığını en eski tıp uygulamalarından biridir. Bu tedavi yöntemi, omurga ve sinir sistemi üzerinde odaklanarak vücuttaki fonksiyonel bozuklukları düzeltmeyi ve ağrıyı hafifletmeyi amaçlar. Kayropraktik tedavi özel eğitim almış kayropraktörler tarafından yapılmaktadır. Tedavi sürecinde, kayropraktör genellikle ellerini kullanarak omurga manipülasyonu yapar. Eklemleri hafifçe hareket ettirerek ve baskı uygulayarak yapılan bir tekniktir. Bu hareketlerin hedefi, omurganın normal hareket aralığını iyileştirmek, kas gerginliğini azaltmak ve sinir sıkışmasını gidermektir. Memorial Wellness Manuel Tıp Bölümü’nden Dr. Metin Mutlu, kayropraktik tedavi hakkında bilgi verdi.Kayropraktik Nedir?Kayropraktik tedavi, omurga ve sinir sistemi üzerinde odaklanan, kas ve iskelet sistemindeki sağlık problemlerinin elle yapılan manipülasyonlar aracılığıyla giderilmeye çalışıldığı alternatif tıp uygulamasıdır. Kayropraktik tedavi uygulayan kişiye kayropraktör denir.Kayropraktik tedavinin amacı, vücudun kendi kendini iyileştirme potansiyelini teşvik etmek ve sinir sistemi üzerindeki dengesizlikleri düzelterek sağlığı iyileştirmektir.Kayropraktik tedavi almadan önce, lisanslı bir kayropraktörle görüşmek, sağlık durumu hakkında tam ve doğru bir değerlendirme yapılmasını sağlamak için önemlidir.Kayropraktik Tedavi Nasıl Yapılır? Kayropraktör, vücuttaki fonksiyonel bozuklukları düzeltmek ve ağrıyı hafifletmek için çeşitli teknikler kullanır. Kayropraktör elleriyle omurgaya baskı uygulayarak eklemleri hafifçe hareket ettirerek tedaviyi gerçekleştirir. Bu hareketlerin hedefi, eklemlerin hareket kabiliyetini artırmak, kasları rahatlatmak ve sinir sıkışmalarını gidermektir.Tedaviye başlanmadan önce kayropraktör, hastanın tıbbi geçmişini değerlendirir, semptomları dinler ve fiziksel muayene yapar. Buna ek olarak, gerekli görürse, röntgen, MR veya diğer görüntüleme testlerini isteyebilir.Kayropraktik tedavide kullanılan diğer teknikler arasında masaj, mobilizasyon, germe egzersizleri, postür yani duruş düzeltme ve yaşam tarzı önerileri yer alabilir. Kayropraktörler, hastaların genel sağlık durumunu iyileştirmeye yardımcı olmak için beslenme, egzersiz, uyku düzeni ve stres yönetimi gibi konuları da ele alabilirler.Kayropraktik Tedaviyi Kimler Uygulamaya Yetkilidir?Kayropraktik tedaviyi kayropraktik eğitimi alan tıp doktorları ve 4 yıllık lisans eğitimini bitirmiş fizyoterapistler uygulamaktadır.Kayropraktik Tedavi Kimlere Uygulanır?Kayropraktik tedavi genellikle sırt ağrısı, boyun ağrısı, baş ağrısı ve bel ağrısı gibi problemlerin tedavisinde kullanılır. Ayrıca sinir sistemi üzerindeki potansiyel etkileri nedeniyle bazı insanlar kayropraktik uygulaması stres azaltma, bağışıklık sistemi güçlendirme ve genel sağlığı iyileştirme amacıyla da tercih edebilirler.Kayropraktik tedavi genellikle aşağıdaki durumlar için kullanılır:Kayropraktik tedavi kimler için uygun değildir? Kayropraktik tedavi herkes için uygun olmayabilir. Özellikle hamilelik, osteoporoz, belirli nörolojik durumlar veya kanama bozuklukları gibi durumlarda kayropraktik tedaviye dikkatli yaklaşılması gerekmektedir. Bu nedenle, kayropraktik tedavi düşünen herkesin öncelikle bir sağlık uzmanıyla konuşması önerilmektedir.Kayropraktik Tedavi Zararlı mıdır?Kayropraktik tedavinin genellikle güvenli olduğu kabul edilmektedir. Ancak, her tıbbi prosedürde olduğu gibi, kayropraktik tedavi de bazı riskler içerebilir. Bu riskler genellikle nadir görülse de şunları içerebilir:Kayropraktik manipülasyonlar sonucunda bazı kişilerde geçici olarak ağrı, hafif sızlama, kas gerginliği veya yorgunluk gibi yan etkiler ortaya çıkabilir. Bu yan etkiler genellikle kısa süreli ve hafiftir.Kayropraktik tedavi sırasında omurgada manipülasyon yapılırken, nadir durumlarda kemiklerin veya omurga dokularının zarar görmesi riski bulunur.Kayropraktik tedaviyi düşünen kişilerin, özellikle ciddi bir omurga sorunu, kemik erimesi, omurilik hastalığı veya kanama eğilimi gibi bir sağlık sorunu varsa, önceden bir sağlık uzmanıyla konuşmaları önemlidir.Kayropraktik Tedavi ve Fizyoterapi Farkı Nedir?Kayropraktik tedavi, omurga ve sinir sistemi üzerinde odaklanırken, fizyoterapi daha geniş bir perspektifle kas-iskelet sisteminin işlevselliğini iyileştirmeye çalışır. Her ikisi de farklı tedavi teknikleri kullanır ve belirli durumlar veya tercihlere bağlı olarak tercih edilebilir.Kayropraktik tedavide, genellikle elle yapılan manipülasyonlar (omurga düzeltme) kullanılır. Omurga manipülasyonlarının yanı sıra yumuşak doku teknikleri, egzersiz önerileri ve yaşam tarzı tavsiyeleri gibi tedavi yöntemlerini de kullanabilir.Fizyoterapide, hareket ve egzersiz temelli tedaviler sıklıkla kullanılır. Fizyoterapistler, hastaların güçlenmesini, esnekliklerini artırmasını, duruşlarını düzeltmesini ve hareket bozukluklarını düzeltmesini sağlamak için terapi programları oluştururlar. Ayrıca, manuel terapi, elektroterapi, ultrason ve masaj da fizyoterapi tedavisinde kullanılabilir.Tedavi Sonrası Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Nelerdir?Kayropraktik tedavi sonrasında vücudun dinlenmesi ve iyileşmesi sürecine zaman tanınmalıdır. Tedavi sırasında el ile yapılan çekme ve germe uygulamalarından sonra kaslarda hassasiyet veya ağrı görülebilmektedir. Bu nedenle, tedaviden sonra dinlenmek, vücudun iyileşmesine yardımcı olabilir.Kayropraktik tedavi sonrasında, omurga ve kaslar hassas olabileceğini göz önünde bulundurulmalı, ağır nesneler kaldırmaktan veya yorucu fiziksel aktivitelerden kaçınılmalıdır.Kayropraktik tedavi, omurganın hizalanmasını ve postürün düzeltilmesini hedefler. Tedavi sonrasında doğru duruş ve postüre dikkat etmek, tedavinin etkinliğini artırabilir. Özellikle masa başı çalışanlar için ergonomik bir çalışma düzeni oluşturmak önemlidir. | 2,136 |
809 | Tedavi Yöntemleri | Kemoterapi | Kemoterapi, kanser tedavisinde kötü huylu hücrelerin büyümesini ve bölünmesini önlemek için kanserli hücreleri öldürmek amacıyla kimyasallar içeren sitotoksik ilacın uygulandığı kanser tedavi yöntemidir. Kemoterapi, kanser hücrelerini etkileyen kanser ilaçlarının kullanıldığıe modern tıpta kullanılan bir tedavi yöntemidir. Kanserin türüne göre kemoterapinin amaçları, yan etkileri ve uygulama süresi de farklılaşabilir. Kemoterapi genellikle intravenöz (damar yoluyla) verilir. Etkili bir tedavi yöntemi olarak kabul görür ancak hastaya ve kanserin evresine bağlı olarak ciddi yan etkilere neden olabilir.Kemoterapi Nedir? Kemoterapi, hızlı büyüyen ve özellikle metastaz yapan kanser hücrelerinin ilaçlı bir şekilde öldürülmesini amaçlayan sistematik bir tedavi yöntemidir. Kemoterapide kullanılan ilaçlar kanser hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını önleyerek onları hasara uğratır. Klasik kemoterapiler tek başına kullanıldıkları gibi bazı ilaç kombinasyonları ile uygulandığında daha fazla etki gösterebilir. Bu nedenle kemoterapi kürleri birden fazla ilaç içerebilir.Hastalığın ilerleyişini durdurabilen ve kanserli hücrelere hasar veren kemoterapi uygulaması etkili ve güçlü bir modern tedavi yöntemidir ancak kanserin evresine ve hastanın bağışıklık sistemine göre birtakım yan etkilere yol açabilir. Bu olası yan etkiler hastaya bağlı olarak değişkenlik gösterir.Radyoterapi ve birçok farklı tedavi yöntemiyle birlikte uygulanabilen kemoterapi tedavisinde temel amaç kanserli hücrelerin öldürülmesi ve metastazın önlenmesidir. Kemoterapi Neden Uygulanır?Kemoterapi, kanserli hastalıkları tedavi etmek için kimyasal maddelerin kullanıldığı modern tıp yöntemidir. Kemoterapi yönteminde temel amaç, kanserin tipine ve evresine göre hastalığı tedavi etmek, tümörün yayılımını önlemek, büyümesini yavaşlatmak, başladığı organdan vücudun diğer kısımlarına yayılmış kanser hücrelerini öldürmek ve kanserin bazı belirtilerini iyileştirmektir. Bazı durumlarda kemoterapi tek tedavi seçeneği olarak uygulanır. Hastalığın evresine göre kemoterapi diğer tedavilerle (cerrahi ve radyoterapi) art arda veya eş zamanlı olarak uygulanır. Örneğin ameliyat öncesi tümörü küçültmek amacıyla veya ameliyattan sonra vücutta kalma ihtimali olan kanserli hücrelerin çoğalıp yayılmasını önlemek için kemoterapi yapılabilir. Aynı uygulamalar radyoterapi öncesinde ve sonrasında geçerlidir. Radyoterapi ile aynı anda kemoterapi de uygulanabilir.Kemoterapi tedavisi ile amaçlanan noktalar şunlardır:Kemoterapi Nasıl Uygulanır?Kemoterapi genellikle damar yoluyla (intravenöz) alınır. Bazı ilaçların damar içine uzun süreli uygulaması gerekli olduğundan, bu tür ilaçlar için “kateter” veya “port” denilen ve ilacın doğrudan ana damara gitmesini sağlayan cihazlar yardımı ile kemoterapi uygulanır. -Diğer bir yandan kemoterapi ilaçları mutlaka tam donanımlı bir onkoloji merkezinde ve tıbbi onkoloji uzmanı kontrolünde uygulanmalıdır. Damardan uygulanan kemoterapi ilaçları, serum içine karıştırılarak çeşitli sürelerde verilir. Kemoterapi süreci uzun olan hastalarda; hastaneye yatma gereği oluşabilir ve bir süre sonra damar bulma sorunu ortaya çıkabilir.-Kemoterapi tedavi süreci bazı hastalarda, evde, ağızdan hap şeklinde alınacak ilaçlarla da yapılabilir. Bu ilaçların nasıl kullanılacağı ile ilgili ayrıntılı bilgiye sahip olmak ve soru işareti oluşabilecek durumlarda mutlaka doktora başvurmak gereklidir. Evde alınan haplar da damardan alınan ilaçlar kadar önemlidir ve eksik ya da yanlış kullanımı tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir.-Bunlarla birlikte kemoterapi, damar yolu ve ağızdan hap şeklinde kullanımlarının yanı sıra vücut boşluğu içinde yer alan bazı bölgelere de uygulanabilir. Bunlar; karın boşluğu, akciğer zarı içi ve mesane içi olarak örneklendirilebilir.En Ağır Kemoterapi Hangisi?En ağır ve etkisi yüksek kemoterapi, kanserin ileri evrelerinde uygulanan yüksek dozda kemoterapi ilaçları ve gerekli görüldüğünde kemik iliği naklidir. Bu yöntemler kanserli hücreler için ciddi tehdit oluşturur ancak hastada da yan etkilere sebep olabilir.Kemoterapi nasıl ve nerede uygulanır?Kemoterapi tedavisi, mutlaka tam donanımlı bir onkoloji merkezinde ve tıbbi onkoloji uzmanı kontrolünde yapılmalıdır. Doktorun izni ve bilgisi olmadan kesinlikle herhangi bir hastanede veya evde alınmamalı, kemoterapi uygulama tecrübesi olmayan sağlık personeli tarafından uygulanmamalıdır. Kemoterapide kullanılan ilaçlar; damar yoluyla ve ağızdan hap şeklinde uygulanabilir.Kemoterapi Yan Etkileri Nelerdir?Kemoterapi tedavisi gören hastalarda yaygın olarak ortaya çıkan kemoterapi yan etkileri mide bulantısı, kusma, halsizlik, saç dökülmesi, ağız yaraları, vücutta kanamalar, ishal, iştah kaybı ve ateştir. Kemoterapide görülen yaygın yan etkiler şu şekildedir:Mide bulantısı ve kusmaKemoterapi nedeniyle bulantı ve kusma meydana gelebilir. Bu durum, bazı ilaçların beyindeki kusma merkezini ve mide hareketlerini etkileyerek, bulantı ve kusmaya neden olmasından kaynaklanmaktadır. Genellikle kontrol altına alınabilen bu sorun, kemoterapi öncesinde yan etkilerin oluşmasını önlemek ya da azaltmak için bazı ilaçlar kullanımını gerektirebilir. İlaçların etkisi kişiden kişiye değişebildiği için yan etkileri için rahatlatıcı birden çok ilaç kullanmak gerekebilir. Hastanın, tedavi sürecini en konforlu şekilde geçirmesi ve yan etkileri tolere edebilmesi için doktoru ve hemşiresi ile birlikte kendisi için en uygun ya da yöntem seçilmelidir.Bulantı giderici ilaç almanın yanı sıra bulantı hissini azaltmak için de aşağıdaki öneriler uygulanabilir:Halsizlik Kemoterapi sürecinde, kesin olarak bilinmemekle birlikte, tek bir nedene bağlı olmadığı düşünülen halsizlik sorunu ortaya çıkabilir.Halsizlik nasıl kontrol altına alınır?Saç dökülmesiKemoterapi tedavisinde kullanılan kimyasal ilaçlar, saç üretim sürecine zarar vererek saçların dökülmesine yol açar. Genellikle kemoterapi seansının 1 ila 3 hafta aralığı ile birlikte başlayan saç dökülmesi kemoterapinin yaygın yan etkileri arasında gösterilir.Ağız yaralarıKemoterapinin etkisiyle; ağız, boğaz ve diş etlerinde kızarıklık ile ağız yaralarının oluşmasına yol açabilen ve ’’mukozit ‘’ denilen ağız içi sorunları görülebilir. Bu nedenle yüksek doz kemoterapi alacak hastaların önceden diş-diş eti tedavilerini yaptırmaları önerilmektedir.Ağız içi sorunlar nasıl kontrol altına alınır?Vücutta ortaya çıkan kanamalarKanser ve kanser tedavisine bağlı olarak, kanama ve pıhtılaşma sisteminde sorunlar oluşabilir. Nadiren yüksek doz kullanıldığında, kemoterapi ilaçları kanda pıhtılaşmayı sağlayan trombosit (PLT) sayısını azaltabilir. Bu nedenle de hastanın kanamaya eğilimi artabilir.Kanama sorunu nasıl kontrol altına alınır?Kemoterapilere bağlı trombosit (PLT) sayısının düşmesi halinde nasıl önlemler alınır?Kemoterapi Alan Hastalar Nelere Dikkat Etmelidir?Kemoterapi alındığı dönemde bağışıklık zayıflar ve kişi, mikroplara karşı açık hale gelir. Bu süreçte özellikle enfeksiyon riskine karşı kişi kalabalık ortamlarda çok sık bulunmamalı, ateşin çok yükselmemesine dikkat etmeli, yaralanmamaya karşı dikkatli olmalı, günlük duş alınmalıdır.Kemoterapi alan hastaların alması gereken önlemler şöyle sıralanabilir:Kemoterapi Alan Hastalar Nasıl Beslenmelidir?Kemoterapi tedavisi gören hastaların beslenmeleri de belli bir düzende olmalıdır. Kilo kontrolüne dikkat etmek, kalori dengesini iyi kurmak ve vücut dokularının yıkımını engelleyecek kadar proteinden zengin beslenmek gerekir. Sağlıklı beslenme alışkanlığının kazanılması ve sürdürülmesi, tedavi sürecine olumlu etki sağladığı gibi ilaçların yan etkilerinin azaltılmasına da yardımcı olmaktadır.Sağlıklı ve iyi beslenmeden kasıt, tüm besin öğelerini içeren dengeli bir programı uygulamaktır. Özellikle paketlenmiş hazır veya dondurulmuş gıdalardan, işlenmiş et ve et ürünlerinden (salam, sosis gibi), uzun ömürlü (UHT tekniği ile hazırlanmış) süt ve hazır meyve sularından kaçınmak gerekir. Mevsimine uygun sebze ve meyve tüketilmelidir. Hazım problemi yoksa günde 1 bardak süt ve arzu edildiği kadar özellikle ev yoğurdu tüketilebilir. Aşırı tatlı ve şerbetli gıdalardan uzak durulmalıdır. Haftada en az 3 öğünde nohut, mercimek, bulgur gibi kuru baklagillerin tüketilmesi tavsiye edilir. Özellikle protein yönünden zengin besinler kızartmadan ve tütsüleme yapmadan tercih edilmelidir. Balık önemli bir besin maddesidir ve haftada en az bir iki gün yenebilir.Kemoterapi alan hastaların günlük beslenmesi aşağıdaki beş ana gruptan besinleri içermelidir:Beslenme konusunda daha ayrıntılı bilgi için onkoloji tedavisi sürecinde beslenme konusunda deneyimli bir beslenme ve diyet uzmanına başvurabilirsiniz.Kemoterapi Hakkında Sık Sorulan SorularKemoterapi nasıl bir tedavi?Kemoterapi, kanserin ilaçla tedavi edilmesi demektir. Kemoterapide kullanılan ilaçlar kanser hücrelerinin büyümesini ve çoğalmasını önleyerek onları hasara uğratır. Klasik kemoterapiler tek başına kullanıldıkları gibi bazı ilaç kombinasyonları ile uygulandığında daha fazla etki gösterebilmektedir.Kanser dışında kemoterapi tedavisi uygulanır mı?Kemoterapi, kanserin tipine ve evresine göre hastalığı tedavi etmek, tümörün yayılımını önlemek, büyümesini yavaşlatmak, başladığı organdan vücudun diğer kısımlarına yayılmış kanser hücrelerini öldürmek ve kanserin bazı belirtilerini iyileştirmek amacıyla uygulanır. Bazı durumlarda kemoterapi tek tedavi seçeneğidir. Hastalığın evresine göre kemoterapi diğer tedavilerle (cerrahi ve radyoterapi) art arda veya eş zamanlı olarak uygulanır. Örneğin ameliyat öncesi tümörü küçültmek amacıyla veya ameliyattan sonra vücutta kalma ihtimali olan kanserli hücrelerin çoğalıp yayılmasını önlemek için kemoterapi yapılabilir. Aynı uygulamalar radyoterapi öncesinde ve sonrasında geçerlidir, radyoterapi ile aynı anda kemoterapi de uygulanabilir.Kemoterapi verilme süresi ve sıklığı ne kadardır?Kemoterapi ilaçlarının verilme süresi ve sıklığı, tümörün cinsi, yaygınlık durumu, hastanın yaşı, genel durumu ve mevcut diğer hastalıklarına (kalp hastalığı, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, böbrek hastalığı gibi) göre tıbbi onkoloji uzmanı tarafından belirlenir. Seçilen ilaçların dozları ve uygulama sıklığına da yine tıbbi onkoloji uzmanı tarafından karar verilir. Tedavi uygulama süresi ve sıklığı hastalığın ve hastanın durumuna göre belirlenen şemaya bağlıdır. Kemoterapi ilaçları ile tedavi, elde edilen cevaba ve oluşan yan etkilere göre süre ve sıklık değiştirilebilir. Genellikle en sık kullanılan aralar 3 veya 4 hafta olmakla birlikte bazı tedavi şemalarında haftada bir veya iki haftada bir uygulama gerçekleştirilir. Kemoterapinin zamanlaması konusunda en önemli nokta da tedavinin mümkün olduğu kadar düzenli ve yan etkilerin izin verdiği ölçüde yapılmasıdır. Tedavi aralıkları gereksiz uzatıldığında tümöre kendini toparlama ve ilaçlara direnç kazanarak güçlenme şansı verilmiş olur. Bu şekilde büyüme ve yayılma devam eder ve tedavi şansı azalır. Bu nedenle kemoterapi seanslarının zamanlaması konusunda doktor önerisi doğrultusunda ilerlenmelidir.Kemoterapi seansı ne kadar sürer?Kemoterapi, sağlıklı hücreleri de etkileyebilen bir tedavi olduğu için uygun şartlarda ve ortamda, uzman kişiler tarafından, dikkat ve titizlikle uygulanmalıdır. Seansın süresi, kullanılan ilaç veya ilaçların kombine olarak verilme durumu, bir ya da birden çok ilacın uygulanması gibi ihtimallere bağlı olarak değişmekte, birkaç dakika ile birkaç gün arasında değişen vakitler gerektirmektedir. Kemoterapi sırasında başka ilaç kullanılır mı?Kronik hastalıkları nedeniyle bazı ilaçlar kullanma zorunluluğu olan kişilerin; kalp, tansiyon, şeker, ağır kesiciler ya da antibiyotik gibi ilaçları kemoterapi sırasında kullanmalarında bir sakınca bulunmamaktadır. Ancak bu ilaçların alımı konusunda, hastanın doktoruyla görüşmesi ve görüşleri doğrultusunda hareket etmesi önemlidir. Kemoterapi günlük yaşantıyı nasıl etkiler?Kemoterapi ilaçlarına bağlı yan etkiler, genellikle tüm ilaçlar ile birlikte görülmektedir. Ancak her hasta bu yan etkileri yaşamayabilir. Bazı hasta grupları, tedavi sürecinde ilaçların etkilerinden kaynaklanan genel sağlık durumunu değişikliklerini yaşamadan süreci tamamlamaktadır.Kemoterapinin yan etkilerinin kontrol altına alınabilmesi için hasta ile doktor ve hemşire işbirliği gereklidir. Hastaların kemoterapi süreçlerinde toplumdan kopmadan, günlük yaşamlarına devam edebilmeleri, iş hayatlarını sürdürebilmeleri, ailesi ve sevdikleriyle beraber vakit geçirmeleri, hem psikolojik hem de genel vücut sağlığı bakımından çok önemlidir. Doktorun önerisi doğrultusunda hareket eden, uyku düzenine ve beslenme kurallarına uyan, ilaçlarını düzenli olarak alan, gerekli kurallara uyarak destek tedavilerini aksatmayan ve sosyal yaşamdan izole olmadan tedavi sürecini geçiren hastalarda kemoterapinin yan etkileri daha az ortaya çıkmaktadır. Kemoterapi ilaçları nasıl etki eder?Kemoterapi ilaçları çeşitlidir. Bunların bir kısmı tümöre doğrudan etkili kemoterapötik ilaçlar iken diğerleri hormonlar, hedefe yönelik ilaçlar ve bağışıklık sistemi kuvvetlendiren biyolojik ilaçlardır. Günümüzde hedefe yönelik tedavi olarak isimlendirilen tümör hücresinin ilerlemesini engelleyen tedavi yöntemleri de vardır. Bu ilaçların yan etkilerini farklıdır. Uygulanan ilaçlar kan yoluyla tüm vücuda dağılır. Tümöre doğrudan etki eden kemoterapi ilaçları tümör hücrelerinin yapı taşlarına etki eder, hücrelerin büyümesine ve çoğalmasına engel olarak tümör ölümüne neden olurlar.Kemoterapi ilaçlarının türleri nedir? Kanser tedavisinde çok önemli bir yere sahip olan kemoterapide, ‘klasik kemoterapi’ uygulamaları geçerliliğini korurken, akıllı ilaçlardan moleküler uygulamalara kadar pek çok yenilikçi yöntem başarı oranlarını artırmaktadır.Kanser hücresinin büyüme sinyallerini engelleme özelliğiHer kanser türü için sıklıkla kullanılan ‘hedefe yönelik akıllı ilaçlar’, ağızdan hap ya da damardan olmak üzere iki şekilde kullanılmaktadır. Küçük molekül ya da antikor yapısında olan bu ilaçlar, kanser hücresinin büyüme reseptörlerine tutunarak tümörün büyüme uyarısı almasına engel olur. Mide bulantısı ve saç dökülmesi gibi yan etkileri minimum ya da kontrol edilebilir düzeyde olan ilaçlar, hastaya hem etkin bir tedavi seçeneği sunmakta hem de tedavi sürecinde hastanın yaşam kalitesini artırmaktadır. Akıllı moleküller ve hedefe yönelik ilaçlar; özellikle beyin tümörlerinde, baş boyun, akciğer, mide, meme, böbrek ve prostat kanseri gibi birçok kanser türünde kullanılmaktadır. Bu ilaçların varlığı klasik kemoterapilerin varlığını ortadan kaldırmaz. Akıllı ilaçlar ile kemoterapiler, bazı kanser türlerinde kombine edilerek uygulanmaktadır.Bağışıklık sistemi hücreleriyle tedavi desteğiİnsan vücudunda kanserle mücadele eden çok sayıda hücre bulunmaktadır. Ancak bu hücrelerin aktivasyonunun, bir noktaya kadar gerçekleşebildiği bilinmektedir. Son günlerde adından sıkça söz ettiren immünoterapiler sayesinde kişinin kendi bağışıklık sistemi hücrelerinden bu amaçla yararlanılmaktadır. Bu sayede kişinin, kendi bağışıklık sistemini ve savunma mekanizmalarını kullanma yolu ile kanserle mücadele edilmektedir. İmmünoterapi adı verilen bu yöntem, insan vücudunda bulunan kanser savaşçısı hücrelerin, kanser dokusuna yönlendirilmesiyle hastalığın tedavisini amaçlamaktadır. Serum şeklinde ve 2-3 haftalık periyotlarla hastaya verilen ajanlar, çok agresif ilerleyen bir cilt kanseri türü olan malign melanom ve akciğer kanserinde etkili sonuçlar sağlamaktadır. Ayrıca böbrek ve lenf kanserlerinin tedavisinde de kullanılabilen immünoterapiler çok sayıda kanser türünde başarı sonuçlar vermektedir.Ameliyat şansı olmayan hastalara moleküler tedavilerAmeliyat şansı bulunmayan hastalarda, bazı kanser türleri için yaşam süresini uzatan ve kişinin yaşam kalitesini yükselten moleküler tedaviler de önemli seçenekler arasında yer almaktadır. Kanser hücresinin özelliklerini ya da zaaflarını saptayabilen moleküller, ağız ya da damar yoluyla vücuda verildiğinde kanserli bölgeye ulaşır. Sağlıklı dokuların en az düzeyde etkilenmesi ve tümör hücrelerinin etkin dozla tahrip olmasını sağlayan tedaviler, mikroskobik boyuttaki radyoaktif yüksek enerjiye sahip “yttrium-90” içeren boncuklarla karaciğer tümörlerinde, hastalığın gerilemesi ve yaşam süresinin uzamasına katkı sağlamaktadır. Mide, pankreas, bağırsak, tiroit, akciğer gibi birçok organ kökenli olabilen “nöroendokrin” adlı kanser türünde de radyoaktif tedavilerden yararlanılmaktadır. Aktinyum ve Lutesyum gibi moleküler tedaviler, ileri evre prostat kanseri ve nöroendokrin kanserler için de oldukça etkili tedavi seçeneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Damar yoluyla verilen radyoaktif peptidler hedeflenen hücrelerin üzerine yapışarak ve yüksek miktarda ışın yayarak kanserli hücreleri yok etmektedir. Bu tedaviler, cerrahi şansı bulunmayan ve yaygın tümör varlığı olan kişilerde, hastalığın ilerlemesini durdurabilir özelliğe sahiptir. Tiroit kanserlerinde ise “atom tedavisi” olarak bilinen ve “radyonüklid tedavilerin” en yaygını olan radyoaktif iyot tedavisi öne çıkmaktadır. İşlem, tiroit kanseri tanısı konulan hastaların büyük çoğunluğuna, ameliyat sonrası ağız yolu ile kapsül veya sıvı şeklinde uygulanmaktadır.Cinsel YaşamKanser tedavi sürecinde, cinsel yaşamın kesilmesine gerek yoktur. Bazı hastalarda cinsel istekte azalma bazı hastalarda da artış olabilir. Cinsel istek azlığı her hasta için geçerli olmayan bir durumdur ve tedavi sonrası ortadan kalkabilir. Bu nedenle eşler arasında, “kanser bulaşma riski” gibi yanlış fikirlerin ortadan kaldırılması, korkuya kapılma ve cinsellikte aksamalar yaşanmaması için gerekirse uzman desteği alınmalıdır.Kemoterapi tedavisinin cinsel fonksiyonlara etkisi nelerdir? Erkekler için;Kemoterapi, erkeklerde sperm sayısını azaltarak geçici veya kalıcı kısırlığa neden olabilir. Bu nedenle tedavi öncesinde kullanılacak ilaçlar hakkında doktor ile konuşmak, alınabilecek önlemler bakımından önemlidir. Tüm kemoterapi ilaçları az ya da çok sperm sayısını etkileyebilir. Kullanılacak ilaçların kısırlık yapma riski bulunuyorsa, kemoterapi başlamadan önce sperm dondurma işlemi uygulanarak ileride çocuk sahibi olma şansı yeniden kazanılabilir.Kadınlar için;Kemoterapi ilaçları yumurta rezervini ve hormonal durumu etkileyebilir. Bazı durumlarda kemoterapi sürecinde normal düzeyde olan adet kanamalarının döngüsü değişebilir ya da kanamalar tamamen kesilebilir. Kullanılan ilaca, ilacın dozuna bağlı olarak geçici ve kalıcı kısırlık oluşabilir. Hormonal dengede değişiklikler olabileceği için menopoza işaret eden ateş basmaları, terleme, vajinada kuruluk ve yanma gibi belirtileri olabilir. Bu tür sorunlarda doktora danışılmalıdır.Kemoterapi sırasında gebelik söz konusu ise bu süreçte neler yapılır?Bazı kemoterapi ilaçları hem erkek hem de kadında çocuk sahibi olma şansını ortadan kaldırabilir. Bu durum her ilaç için söz konusu değildir ve bu nedenle de bazen kemoterapi sırasında gebelik gerçekleşebilir. Bebekte doğumsal anomalilere yol açma riski yüzünden, kemoterapi sürecinde doğum kontrolü uygulanmalıdır. Bunlar arasında da hap ya da spiral tercih edilmemeli, farklı yöntemler konusunda doktor görüşü alınmalıdır. Kadınların kemoterapi aldıkları sırada ve sonrasında, kadın doğum muayenelerini aksatmamaları da önemlidir. Doğum sonrasında kanser tespit edilen kişilerin de kemoterapi esnasında bebeğini emzirmesi söz konusu değildir.Kemoterapinin cilt ve tırnaklara etkisi nedir?Kemoterapi sürecinde ciltte; ender de olsa kızarma, kaşınma, soyulma, kuruluk ve sivilce gibi önemli olmayan sorunlar görülebilir. Cilt ve tırnakların renginde değişiklikler olabilir. Tırnaklar kolay kırılabilir ve üzerlerinde çizgilenmeler oluşabilir. Kemoterapi verilen damarlarda oluşan renk koyulaşması önemli değildir. Tedavi tamamlandıktan 1-2 ay sonra bu görünüm de kaybolacaktır.Cilt problemlerine karşı alınabilecek önlemler nelerdir?Tamamlayıcı ve alternatif tıp tekniklerinin kanser tedavisindeki yeri nedir?Alternatif ya da tamamlayıcı tıp uygulayıcılarının en önemli söylemi modern ilaçların sentetik olduğu, hastalara faydadan çok zarar verdiği, buna karşın doğal ürünlerin daha güvenli ve hastaya şifa sunduğu şeklindedir. Ancak unutulmamalıdır ki, mevcut ilaçların büyük kısmı, bitki ve deniz ürünlerinin defalarca farklı test aşamalarından geçirilmesi ile elde edilen zorlu bir süreçle meydana getirilmektedir. Etkin bulunan ilaçlar ise uluslararası kuruluşlarca onaylanarak kullanıma sunulur. Tüm bu yolların alternatif tıp uygulayıcıları tarafından aşılması mümkün değildir. Ayrıca bazı bitkisel ürünlerin kemoterapi ilaçlarıyla etkileşebileceği, tedavinin etkinliğini azaltarak veya yan etkilerini artırarak olumsuz sonuçlara yol açabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Dolayısıyla bu tür tedavileri kullanmayı düşünüyorsanız veya kullanıyorsanız mutlaka doktorunuza haber veriniz.Kanser hastalarında kemoterapi sonrası ağrılar nasıl giderilir?İlaçlar sinir sistemini etkileyerek ellerde ve ayaklarda, özellikle parmaklarda uyuşma, yanma, kuvvetsizlik, karıncalanma ve hissizliğe yol açabilir. Ayrıca nadiren de olsa denge kaybı, eşyaları tutmada güçlük, eklem ağrıları, işitme kaybı, karın ağrısı ve kabızlık olabilir. Bazı ilaçlar da kasları etkileyerek kuvvetsizlik ve zayıflığa neden olabilir. Bu etkiler rahatsız edici olsa da genellikle önemli değildir ve ilaç kesildikten sonra zamanla kaybolur. Bazı hastalarda nadiren kalıcı olabilir. Bazı ilaçlar kesildikten sonra bile 6 aya kadar şikayetler devam edebilir. Belirtilerin kalıcı olması durumunda doktora danışılmalıdır.Kaslarda ağrı ve kuvvetsizlik gibi belirtiler varsa neler yapılmalıdır?Kemoterapiye bağlı saç dökülmesi ne zaman başlar?Kemoterapide sık görülen bir yan etki olan saç dökülmesi ile birlikte vücudun diğer tüylü bölgelerinde de dökülme ortaya çıkmaktadır. Saçlar ilk tedaviden 2-3 hafta sonra dökülmeye başlayabileceği gibi dökülme, daha geç de olabilir. Saç dökülmesinin ardından peruk, bandana, eşarp vb. kullanmakta sakınca yoktur. Saçlardaki dökülme hastayı ruhsal açıdan rahatsız edebilir. Bu nedenle hastaların duygularını paylaşmaktan kaçınmaması önemlidir. Doktor, kullanılacak ilaçların saç döküp dökmeyeceği konusunda bilgi verecektir. Bu yan etkinin tamamen geçici olduğu unutulmamalıdır. Kemoterapi tedavisi bittikten sonra saç ve tüyler yeniden çıkmaya başlayacaktır. Bazı hastalarda kemoterapi sonrası saçların daha gür çıkması mümkündür. Saç dökülmesini önlediği düşünülen ilaç ve buz şapkaları konusunda da hastalar, doktorlarının yönlendirmesi ile hareket etmelidir. | 8,596 |
810 | Tedavi Yöntemleri | Kepçe Kulak Ameliyatı (Otoplasti) | Otoplasti, kepçe kulak ameliyatı olarak da bilinerek çıkıntılı olan, aşırı büyük veya şekilsiz kulaklar gibi kulak anormalliklerinin düzeltilmesi için yapılan işlemdir. Doğumsal kulak deformasyonları, travma ya da kaza sonucunda hasar gören kulakların düzeltilme işleminde de otoplastiden yararlanılır. Estetik kaygısı taşıyan yetişkinler de otoplastiden faydalanarak kulak estetiği yaptırmayı tercih edebilir. Otoplasti bu noktada kişinin özgüvenini artırarak ve estetik kaygıları gidermeyi hedefler.Kepçe Kulak Ameliyatı (Otoplasti) Nedir?Otoplasti olarak da bilinen kepçe kulak ameliyatı, kulakların görünümünü, kulak kepçesini, şeklini veya boyutunu düzeltmek için uygulanan cerrahi işlemdir. Kulak ve baş arasındaki açı fazla olduğu durumda kişi kepçe kulak olarak bilinir. Bu sorunları gidermenin yanında doğuştan gelişen kulak deformasyonları, travmalar ve kulaktaki asimetri için de uygulanabilir. Genellikle özgüven sorunu yaşayan çocuklar veya yetişkinler tarafından tercih edilir.Otoplasti, gelişimi tamamlayan kişilerde kulakların tam boyutuna ulaşmasından sonra herhangi bir zamanda yapılabilir. Çocuklarda bu ameliyat 4 ila 6 yaşlarında yaptırılabilir. Yetişkinler de otoplasti uygulanabilen bir işlemdir.Kepçe Kulak Ameliyatı (Otoplasti) Neden Yapılır?Kepçe kulak ameliyatı yani otoplasti, kulakların kafa ile olan açısının normalden geniş olması durumunda, travma ve yararlanma sonrasında oluşan şekil bozukluğu ya da estetik kaygısı nedeniyle yapılır. Genellikle çocukluk çağında ortaya çıkan ve fark edilen bu durum, estetik kaygılara sebebiyet vererek psikososyal problemler oluşturabilir.Çocukluk döneminde 4-6 yaş civarında kulakların gelişimi büyük oranda tamamlanır. Bu nedenle erken dönemde kepçe kulak ameliyatı yapılabilir. Sonuç olarak, kepçe kulak ameliyatı hem estetik hem de psikolojik nedenlerle tercih edilen bir cerrahi müdahale olarak bilinir.Kepçe Kulak Ameliyatı (Otoplasti) Kimlere Uygulanabilir?Kepçe kulak ameliyatı, kulak şeklinden memnun olmayan kişilere uygulanabilen cerrahi müdahaledir. Çocuklardan yetişkinlere kadar her yaşa uygulanabilir. Bunun yanında işlem için adayların uygunluğu, yaş, kulak yapısının gelişimi, sağlık durumu ve beklentiler gibi faktörlere bağlı olarak değerlendirilir. Otoplasti şu kişilere uygulanabilir:Kepçe Kulak Ameliyatı (Otoplasti) Nasıl Yapılır?Kepçe kulak ameliyatı, işlemi yapılırken amaç baş ile kulak arasında yer alan açının daraltılması ve yeniden şekillendirilmesidir. Lokal anestezi altında da uygulanabilen bu ameliyat türünde çocuklarda genel anestezi ile yapılır. Kepçe kulak ameliyatı yani otoplastinin aşamaları şöyle sıralanabilir:Ameliyat genellikle ortalama olarak 1-2 saat sürebilir. Kişinin kulağında ilk birkaç gün hafif ağrı ve şişlik olması normaldir. İlk hafta boyunca ameliyatlı kulaklar bandajla kapalı şekilde kalır. Oluşan şişlik ve hassasiyet 1-2 hafta içinde azalabilir. Kulaklar yeni şekline tam olarak 1-2 ay içinde gelir.Kepçe Kulak Ameliyatı (Otoplasti) Riskleri Nelerdir?Kepçe kulak ameliyatı (otoplasti) her cerrahi müdahalede olduğu gibi bazı riskler ve yan etkiler içerebilir. Oluşan bu riskler, minimal olarak tanımlanır. Ameliyat öncesinde doktorun kontrollerinin ardından söylenenlere uyulması ve sonrası bakımın dikkatle yapılması, oluşabilecek riskleri en aza indirir. Otoplasti ameliyatı riskleri ve olası komplikasyonlar şöyle açıklanabilir:Kepçe Kulak Ameliyatı (Otoplasti) Hakkında Sık Sorulan SorularKepçe kulak ameliyatı zor mu?Kepçe kulak ameliyatı, alanında uzman doktor tarafından yapılan bir işlemdir. Bu cerrahi işlem genellikle 1-2 saat içerisinde tamamlanır. Ameliyat sonrasında ise ağrı ve şişlik gelişebilir fakat ciddi komplikasyonlar nadir olarak görülür. İyileşme süreci hızlı şekilde gelişir ve kişi günlük hayatına döner.Kepçe kulak ameliyatı kaç gün ağrır?Kepçe kulak ameliyatı sonrasında genellikle oluşan şişlik ve ağrı 2-3 gün arasında sürebilir. Doktorun önerdiği ağrı kesiciler sayesinde bu ağrı kontrol altına alınır.Otoplasti sonrası kulak eski haline döner mi?Otoplasti yani kepçe kulak ameliyatı sonrasında kulak eski haline dönmez. Ameliyatta yapılan müdahale buna yönelik olarak gerçekleşir.Kepçe kulak ameliyatı sonrası kaç gün bandana takılır?Kepçe kulak ameliyatı sonrasında iyileşmesine yardımcı olmak için bandana takılabilir. Bu takılan bandana ortalama 2 hafta süreyle kullanılır. Doktorun önerdiği kadar kullanıma devam edilir.Kepçe kulak sonrası dikiş kaç günde erir?Kepçe kulak ameliyatı sonrasında cerrahi müdahale sonrasından uygulanan dikiş 5 ila 7 gün içerisinde eriyebilir. Bu kişinin yaşına bağlı olarak da farklılık gösterebilir. | 1,739 |
811 | Tedavi Yöntemleri | Kornea Nakli (Keratoplasti) | Halk arasında sıklıkla “göz nakli” olarak bilinen “kornea nakli” tüm dünyada yılda on binlerce hastaya yapılıyor. Bu ameliyatta tüm göz değil, yalnızca gözün en dışındaki ve ortalama yarım milimetre kalınlığında olan saydam doku değiştiriliyor. Kornea naklinin bu konuda deneyimli doktorlar tarafından tam donanımlı merkezlerde gerçekleştirilmesi önem taşıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Nesrin Tutaş Günaydın, kornea nakli ile ilgili bilgi verdi.Kornea Nedir?Kornea, gözün en ön kısmında yer alan, ışığı odaklama ve gözü koruma görevine sahip şeffaf saydam dokudur. Saydamlığı kadar optik özellikleri de korneanın görme işlevi için çok önemli oluyor. Saydamlığı bozulan kornea dokusu, donöre ait saydam kornea ile değiştirilir.Kornea Nakli (Keratoplasti) Nedir?Göz nakli ya da tıbbi olarak keratoplasti olarak da bilinen kornea nakli, aslında bazı hastalıklar sonucu saydamlığı bozulan kornea dokusunun, kadavra donöründen alınan sağlıklı kornea dokusu ile değiştirilmesidir.Kornea Nakli Hangi Hastalıklarda Yapılır?Korneanın saydamlığı ve optik özelliği birçok hastalık tarafından bozulabilmektedir. Bu hastalıklardan bazıları ileri dönem keratokonus yani kornea tabakasının öne doğru bombeleşmesi ve incelmesi, kornea enfeksiyonları, kornea yaralanmaları, korneanın kimyasal yanıkları, korneanın kalıtsal distrofileri, tedaviyle düzelmeyen kornea ödemi (geçirilmiş göz cerrahisi özellikle katarakt cerrahisi nedeniyle oluşan) gibi durumlardır.Kornea Nakli Ameliyatı Nasıl Yapılır? Kornea nakli, nakil ameliyatlari içinde en başarılı olandır. Günümüzde kornea nakilleri tam kat yani penetran keratoplasti yapılabileceği gibi, kornea dokusundaki hastalık hangi kornea tabakasını tutuyorsa ona yönelik olarak da yarım kat yani lameller keratoplasti de yapılabilmektedir.Kornea Nakli Nasıl Yapılır?Ameliyat lokal veya genel anesteziyle yapılabilmektedir. Saydamlığını kaybetmiş ya da şekli bozulmuş hasta kornea dokusu, tam kat olarak çıkarılmakta, yerine sağlıklı donör (verici) korneadan yaklaşık olarak aynı büyüklükte bir doku hazırlanmakta, hastaya nakledilir ve verici kornea, alıcı korneaya yaklaşık 16 adet tek tek veya tek bir devamlı dikişle veya her iki yöntem birlikte kullanılarak dikilmektedir.Ameliyatın süresi yaklaşık 45-60 dakika sürmektedir. Aynı anda yapılacak başka girişimler varsa ameliyat süresi uzayabilmektedir.Günümüzde kornea nakilleri tam kat (penetran) ya da yarım kat (lameller) olarak yapılabilmektedir. Örneğin korneanın iç tabakası olan endotel tabakası sağlam, ön tabakası hastaysa sadece korneanın ön tabakası değiştirilmektedir. Bu cerrahi yöntemin adı Derin Ön Lameller Keratoplasti (DALK) dir. Eğer konea endotel (iç) tabakası yetersiz ise sadece bu tabaka değiştirilir ve bu cerrahinin adı da Descemet Membran Endotelyal Keratoplasti (DMEK) olmaktadır. Bu cerrahinin başarı oranı hastaya göre değişmekle birlikte genellikle yüksektir.DALK (Korneanın Ön Tabakasının Nakli) DALK ameliyatında korneanın hastalıklı olan ön tabakası (epitel ve stroma tabakaları) değiştirilmekte, en iç tabakası olan endotel hücreleri yerinde kalmaktadır. Verici dokuya ait endotel hücreleri alınmadığından nakil yapılan korneanın red riski önemli ölçüde azalmaktadır. Buna bağlı olarak, nakil sonrası ilaç kullanma süresi kısalmaktadır. Yara iyileşmesi daha hızlı olur ve dikişler daha kısa sürede alınır.DMEK (Korneanın Endotel Tabakasının Nakli)Korneanın tam kat değil de sadece iç tabakasının (endotel ve Descemet membranı) değiştirilmesi işlemidir. DMEK cerrahisi sıklıkla kalıtsal kornea hastalıklarından Fuchs’ Endotelyal Korneal Distrofi yani korneadaki en iç hücre katmanının dejeneratif değişiklikler ile geçirdiği bir göz hastalığı nedeni ile veya bazen katarakt ameliyatlarından sonra iyileşmeyen kalıcı kornea ödemi nedeni ile yapılmaktadır. Bu ameliyatın en önemli özelliği, tam kat kornea naklinden farklı olarak çok sayıda dikişin olmaması ve ‘‘dikişsiz kornea nakli’’ olarak anılmasıdır. Ayrıca korneanın ön tabakaları hastanın kendi dokusu olduğu için kornea, tam kat nakil korneasına göre travmalara karşı daha dayanıklıdır. Kornea nakli uzmanlık gerektiren bir cerrahi işlemdir.Kornea Nakli Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Kornea naklinde verici kornea nasıl bulunur?Kornea naklinde verici kornea dokuları ülkemizdeki mevcut göz bankalarından sağlanır.Kornea nakli ameliyatında risk nedir?Korneanın saydam ve damarsız olması kornea naklinde çok önemli bir avantaj sağlar. Bu nedenle diğer organ nakillerine göre kornea nakilleri daha başarılıdır. Bazı durumlarda hastanın bağışıklık sistemi verici korneaya saldırarak doku reddine neden olabilmektedir. Doku reddi oranı hastalığın nedenine bağlı olarak değişmekle birlikte genelde düşüktür ve erken tedavi ile çoğu zaman başarılı şekilde kontrol altına alınır. Ancak nakledilen kornea, yıllar sonra bile reddedilebilir. Bu nedenle kornea nakli sonrası hastanın göz doktoru tarafından düzenli takibi önemlidir.Ayrıca kornea nakli sonrası astigmatizma, kornea dikişlerinde gevşeme, enfeksiyon, katarakt, glokom, kornea dokusunun ödemlenmesi gibi bazı problemler görülebilmektedir. Bu durumlar sık yapılan kontrollerde erken tanı ve tedavi ile başarı şekilde yönetilebilmektedir. Başarılı olunmadığı takdirde ise gerekli önlemler alınarak tekrar kornea nakli yapılabilir.Kornea nakli sonrası hasta takibi nasıl olur?Kornea nakli sonrası hastalar 1. gün, 1. hafta ve 1. ay ve daha sonra 3 aylık kontrollerle yaklaşık 1 - 2 yıl takip edilir. Tedavide yaklaşık 1 ay antibiyotikli damlalar, yaklaşık 1 yıl kortizonlu damlalar kullanması önerilmektedir.Hastaların travmalardan korunmak için dikkatli davranması önerilir. Kornea nakli sonrası dikişler ise sıklıkla hastaların yaşına, korneanın durumuna göre ve astigmatın düzeltilmesine yönelik erken dönemde başlanarak, 1-1,5 yıl sonrasına kadar alınabilir. Tek tek ise bazı dikişler alınarak korneadaki düzensizlik ve buna bağlı astigmat düzeltilebilir. Buna bağlı olarak hastaların görmesi artmaktadır.Kornea nakli sonrası görme nasıl olur? | 2,248 |
812 | Tedavi Yöntemleri | Kifoplasti - Vertebroplasti Nedir? | İnsanların yaşam süresinin uzaması ile birlikte omurgada ortaya çıkan sorunlar daha fazla görülüyor. Omurga sağlığını yakından ilgilendiren osteoporoz yani kemik erimesi yaşanan sorunların birinci nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Osteoporoz sorunu yaşayan kişilerde en çok görülen sağlık sorunlarından birini de omurga kırıkları oluşturuyor. Kifoplasti ve Vertebroplasti, vertebra çökme kırığı olarak da bilinen omurga kırıklarında uygulanan tedavi yöntemleri arasında yer alıyor. Halk arasında omurga çimentosu ya da omurga dolgusu olarak bilinen Kifoplasti / Vertebroplasti tedavisinden sonra hastaların büyük bir çoğunluğu ağrılarından kurtularak normal yaşantılarını sürdürebiliyor.Memorial Ataşehir Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Zafer Toktaş, omurga kırıklarında kullanılan Kifoplasti / Vertebroplasti tedavileri hakkında bilgi verdi.Kifoplasti / Vertebroplasti nedir?Kifoplasti ve Vertebroplasti uygulama bakımından birbirine benzer tedavi yöntemleridir. Vertebroplasti yönteminde; kırık omur kemiğinin içine özel bir enjeksiyon yardımıyla dolgu maddesi enjekte edilmektedir. Halk arasında omurga çimentosu ya da omurga dolgusu olarak bilinen Vertebroplasti işlemi ameliyathane şartlarında gerçekleştirilmektedir. Kifoplasti tedavi yöntemi de Vertebroplasti yöntemiyle neredeyse aynı şekilde yapılmaktadır. Ancak Kifoplasti tedavisinde kırık kemiğin içine dolgu maddesi enjekte edilmeden önce kemik iç hacmini artırmak için özel bir balon yerleştirilip şişirilmektedir. Kemiğin içindeki hacim artırıldıktan sonra balon çıkartılarak Vertebroplasti işleminde olduğu gibi özel iğne ile kemiğin içine dolgu maddesi enjekte edilmektedir.Kifoplasti / Vertebroplasti hangi hastalara yapılmaktadır?Her omurga kırığına Kifoplasti ve Vertebroplasti yapılması gerekmemektedir.Kifoplasti ve Vertebroplasti yapılması gereken durumlar şöyle sıralanmaktadır:Kifoplasti yönteminin avantajları nelerdir?Kifoplasti yönteminde dolgu maddesi enjekte edilmeden önce kemiğin içine özel bir balon gönderilerek burada şişirilmektedir. Balonun kemik içinde şişirilmesi çöken omur kemiğinde daha fazla yükseklik kazanılmasını sağlamaktadır. Kemiğin içinde balon şişirilmesiyle kemik içerisinde bulunan kırık kemik parçaları ve kemik tozları kemik duvarına itilmektedir. Böylece daha fazla dolgu yapacak alan elde edilmektedirKifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatı nasıl yapılır?Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatındaki temel mantık kırık ve çökmüş kemiğin içine özel bir enjektörle dolgu maddesi enjekte etmektir.Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatı genel olarak şu şekilde yapılmaktadır;Dolgu maddesinin gönderilmesi sırasında tedavi yöntemi isimlendirilir. Kifoplasti ve Vertebroplasti tedavisinde uygulanan işlemler bu aşamaya kadar aynıdır.Vertebroplasti tedavisinde kemiğe yerleştirilen iğneden kemiğin içine doğrudan dolgu maddesi gönderilir. Kemik çimentosu da denilen dolgu maddesi yaklaşık 3-5 gram civarındadır ve çok çabuk katılaşma özelliğine sahiptir. Kırık kemiğin içine enjekte edilen dolgu maddesinin katılaşması yaklaşık olarak 20-25 dakika sürmektedir. Vertebroplasti yönteminde dolgu maddesinin enjektörle gönderilmesi ile işlem tamamlanmaktadır.Kifoplasti yönteminde ise kemiğin içine dolgu yapılmadan önce daha geniş iğneye geçilip kırık kemiğin içine özel bir baloncuk gönderilmektedir. Balon Kifoplasti de denilen bu yöntemde kemik iç hacmi artırıldıktan sonra balon söndürülerek dışarı çıkartılır ve aynı Vertebroplasti işleminde olduğu gibi kemiğin içine dolgu maddesi enjekte edilir.Sadece kemik çimentosu denilen dolgu maddesinin enjekte edilmesiyle de kemikte yükseklik kazanımı sağlanabilmektedir. Vertebroplasti yöntemiyle kemikte kazanılan yükseklik yüzde 4-7 iken Kifoplasti yöntemiyle bu oran yüzde 10’a kadar çıkabilmektedir.KİFOPLASTİ VE VERTEBROPLASTİ AMELİYATI HAKKINDA SIK SORULAN SORULARKifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatından sonra hastanede ne kadar kalınır?Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatından sonra aynı gün iyileşme sağlanmaktadır. Hastalar ameliyattan yaklaşık 2 saat sonra ayağa kalkabilmektedir. Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatlarında hastalarda kanama olmamaktadır. Aynı gün hastalar evlerine taburcu edilmektedir.Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatları ne kadar sürmektedir?Vertebroplasti ameliyatının süresi yaklaşık olarak 20 dakikadır. Kifoplasti yönteminde ek olarak balon uygulaması yapıldığı için bu süre 30 dakika olabilmektedir.Omurga kırığının belirtileri nelerdir?Omurga kırıkları farklı şekillerde yaşanabilmektedir. Şiddetli travmalar sonrası yaşanabildiği gibi özellikle ileri yaşlarda osteoporoz yani kemik erimesine bağlı omurga kırıkları da görülmektedir. Her iki şekilde de yaşanan kırıklar şiddetli ağrı ile birlikte hastayı kamburluğa itebilen sonuçlar doğurabilmektedir.Özellikle ileri yaşlarda görülen kırıklarda şiddetli travmaların yaşanmasına gerek olmayabilmektedir. Ev tipi kaza denilen yerden her hangi bir şey alırken eğilmekle bile ortaya çıkabilen kırıklar yaşanabilmektedir.Omurlarda yaşanan kırıklar oluşumuna göre birbirinden farklı şekillerde gelişebilir. Bazen omur kemiği alt ucundan ya da üst ucundan kırılabilir. Tüm kemikte kırıklar da görülebilmektedir.Omurlarda yaşanan kırıkların belirtileri genel olarak şu şekilde sıralanabilir;Omurga kırıklarında tedavi yöntemleri nelerdir?Omurga kırıklarında tedavi yöntemleri kırığın durumu, kişinin genel sağlığı ve kırığın bulunduğu bölgeye göre farklılık gösterebilmektedir. Herhangi bir cerrahi ya da Kifoplasti / Vertebroplasti tedavi yöntemlerinden önce korse ya da ilaç tedavileri uygulanabilir. Dışarıdan uygulanabilecek en etkili yöntem korse tedavisidir. Kırık sonrası korse tedavisi ile omurganın hareket kısıtlığı sağlanarak kırığın çabuk iyileşmesi hedeflenir.Ancak tedavilerde kemik kalitesi önemlidir. Kemiğin; mineral, kalsiyum ve matriks yapısı iyileşme bakımından önceliklidir. Ancak cerrahi dışı yöntemlerle kemik kaynadığı zaman ağrı devam edebilmektedir. Bu gibi durumlarda da kemik çimentosu ya da dolgusu olarak bilinen Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatları uygulanabilir.Korse tedavisi ile birlikte kemik yapısını güçlendirmek için hastaya ağız yoluyla bir takım ilaçlar verilebilmektedir. Ameliyatsız tedavi yöntemleriyle omurga kırıklarında başarı elde edilemediği durumlarda hastalarda kamburlaşma görülebilmektedir. Bu nedenle hastaların bu tedavi yöntemleri sırasında yakından takip edilmesi önemlidir.Omurga kırıklarında kimler riskli gruptadır?Kifoplasti ve Vertebroplasti tedavi yöntemlerinde tek seansta kaç kırığa müdahale edilir?Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatlarında tek seansta 3 seviyeye kadar yani 3 omur kırığına müdahale edilmesi tavsiye edilmektedir. Her iki işlemde de kullanılan dolgu maddesi hastalarda nadir de olsa kimyasal reaksiyonlara neden olabilmektedir. Müdahale edilecek kırık kemik sayısı artıkça kullanılan dolgu maddesinin miktarı da artacağı için alerjik reaksiyon riski artabilmektedir. Bu nedende tek seansta çok fazla kemik kırığına uygulamanın yapılması önerilmemektedir. Aynı zamanda uygulamanın yapılacağı kırık kemik sayısının artması işlem süresini de uzatabilmektedir.Kifoplasti ve Vertebroplasti riskleri nelerdir?Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatlarının riskleri ortaktır. Genel olarak Kifoplasti ve Vertebroplasti tedavilerinin riskleri şu şekilde sıralanabilir;Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatlarında komplikasyon oranlarının minimuma indirilmesi ve işlemin başarısı açısından bu konuda deneyimli ekiplerin ve tam donanımlı hastanelerin tercih edilmesi çok önemlidir.Kifoplasti ve Vertebroplasti işleminde kaçaklar nasıl önlenebilir?Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatlarında kırık kemiklerin içine polimetilmetakrilat (PMMA) denilen dolgu maddesi enjekte edilmektedir. Dolgu sırasında bu madde yoğun ve elastik bir hale getirilerek enjekte edilmektedir. Bu şekilde kullanılan dolgu maddesinin kaçak yapma riski azaltılmaktadır. Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatı fiyatları nedir?Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatlarının fiyatları değişebilmektedir. Ameliyat fiyatları işlemin yapıldığı seviye yani kırık kemik sayısı, işlemin yapıldığı merkezin fiyat politikasına göre farklılık gösterebilmektedir.Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatı sonrası ağrı geçer mi?Kifoplasti ve Vertebroplasti uygulamalarının birincil hedefi yaşanabilecek kamburluğun ve ağrının önüne geçmektedir. Yapılan çalışmalarda hastaların büyük bir çoğunluğunda yaşanan ağrıların tamamen geçtiği belirlenmiştir. Bununla birlikte Kifoplasti ve Vertebroplasti işleminden sonra nadir vakalarda ağrının geçmediği görülebilmektedir. Ayrıca Kifoplasti ve Vertebroplasti işlemlerine rağmen yaşanan kamburluk düzelmediği durumlarda kamburluğu düzeltecek cerrahi yöntemler uygulanmalıdır.Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatı sonrası dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatlarından sonra hastaların kemik kalitesinin geliştirilmesi önemlidir. Bitkisel tedaviler, belli masajlar ya da fizyoterapilerle kemik kalitesini güçlendirmek kolay değildir. Bunun yerine hastaların doğru beslenmesi, egzersizi hayatlarına dâhil etmesi ve kilo kontrolü önemlidir. Özellikle kemik kalitesini artırmak için osteoporoz konusunda uzman doktorlarla kemik kalitesini artırmak gerekmektedir.Kifoplasti ve Vertebroplasti ameliyatı sonrası ağrı yaşanır mı? | 3,429 |
813 | Tedavi Yöntemleri | Kinosiotape (Bantlama tedavisi) | Eklem hareketliliğini kısıtlamayan Kinosiotape (bantlama tedavisi) genellikle spor yaralanmalarında fizik tedavi uzmanları ve fizyoterapistlerin sıkça başvurduğu tedaviler arasında yer alıyor. Son derece esnek, cilde uyumlu ve hafif olan bu bantların kullanımı kan ve lenf dolaşımını destekliyor. Kinezyo bantlar doktor tarafından belirlenen alanlara uygulanıyor ve vücutta belirli bir bölgede meydana gelen ağrıyı gidermek için yapılacak egzersizlerin daha kolay uygulanmasını sağlıyor. Memorial Antalya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Uzm. Dr. Ayşe Yener Güçlü Kinosiotape (bantlama tedavisi) hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı.Kinosiotape (bantlama tedavisi) nedir? Kinezyolojik bantlama tekniği (The Kinesio Taping technique) ve kinezyolojik bant (Kinesio Tex tape) 1973 yılında Japon kiropraksi ve akupunktur uzmanı Dr. Kenzo Kase tarafından geliştirilmiştir. Metodun ortaya çıkış felsefesi standart bant ve teyp uygulamaları gibi eklem hareketlerini sınırlamaksızın insan derisinin yapısal özellikleri ve esnekliğine benzer bir bantlama yönteminde daha başarılı sonuçlar alınabileceğidir.Kinosiotape (bantlama tedavisi) kimlere uygulanır?Kinezyolojik bantlama pediatrik ve nörolojik hastalıklarda kas iskelet sisteminde sportif rehabilitasyon sağlamak için kullanılır. Ayrıca kas iskelet sistemi dışında vasküler sorunlarda ve lenf ödemde kullanımı mevuttur.Kinezyolojik bantlama başta kas iskelet sisteminde olmak üzere çok geniş bir kullanım alanına sahiptir.Kinezyo Bant "Ağrı Bandı" uygulama alanları şunlardır;Kinosiotape (bantlama tedavisi) ne kadar süre ile uygulanır?Kinosiotape yani bantlama tedavisinde bantlar yapıştırıldıktan sonra uygulanan bölgede 24 saat boyunca 3 ila 7 gün arasında kalır. Bant uygulamasının nedenine gör ve hastanın iyileşme süreci de dikkate alınarak tekrarlayan seans uygulamaları yapılabilir.Kinosiotape hakkında sık sorulan sorular Kizeyolojik bantlar nelerdir? Bant tedavisinde hangi bantlar kullanılır?İlk kullanılan orijinal bant “Kinesio Tex Gold” olarak isimlendirilmiştir. Halen en yaygın kullanılan tip olan bu bandın yapışkan yüzü sinüzoidal dalgalı yapıya sahiptir. Bu dalgalar arasındaki alan vücut terinin ve havanın rahatlıkla banttan geçmesini sağlar.Daha sonra geliştirilen “Kinesio Tex Platinum” bandının yapışkan yüzü baklava dilimi şeklindedir ve genellikle spor yaralanmalarında ve fizik tedavi uzmanı ya da fizyoterapist gibi deneyimli uygulayıcılar tarafından kullanımı önerilmektedir.Kinezyo bandın özellikleri şunlardır;Kinosiotape (bantlama tedavisi) avantajları nelerdir?Kinezyolojik bantlama uygulandığında derinin kaldırılması ile cilt ve cilt altı interstisyelalan artırıldığı için dolaşım ve hareket artırılmış olur. Dolaşım ve hareketin artması o bölgede inflamasyonunu (yangı) azaltır. Böylece ağrının azaltılması, performansın arttırılması, zedelenmenin önlenmesi, dolaşımın ve doku iyileşmesinin hızlanır.Banda uygulanan gerilimin derecesine bağlı olarak cilt aracılığı ile mekanoreseptörler uyarılır ve merkezi sinir sistemine sinyal gönderilir. Uygulanan bölgede ağrılı bölge üzerindeki cilt, cilt altı yumuşak dokuları kaldırarak alan yaratır böylece istenilen şekilde hareketi sınırlamak veya artırmak mümkün olur. Fazla sıvıyı lenf yollarına yönlendirerek ödemin azaltılmasını sağlanır.Kinosiotape (bantlama tedavisi)’in iskelet-kas sistemine yararları nelerdir?Kinosiotape bantlama tedavisinin kas fonksiyonları üzerindeki etkileri sıralanacak olursa;Kinezyolojik bantlama ile zayıf kaslarda kasılma yeteneği artırılır ve buna fasilitasyon adı verilir. Aşırı gerilmiş kaslarda gevşeme uyarılır ve inhibisyon adı ile adlandırılır.Bantlamanın eklem üzerine etkileri olarak şunlar sayılabilir;Kinosiotape - bantlama tedavisinin yan etkileri var mıdır?Kinezyolojik bantlamanın ciddi yan etkileri olmamakla birlikte bant kullanımına bağlı uygulanan bölgede cilt reaksiyonları görülebilmektedir. Bunlar genellikle alerjik reaksiyonlar veya bölgesel irritasyon şeklindedir. Alerjik reaksiyon çoğu zaman bandın yapışkan özelliğini sağlayan poliakrilat yapıştırıcıya karşı oluşur ve böyle bir durumun ortaya çıkması durumunda bant çıkarılmalıdır. Bunun yanında ciltte açık yara, ciltte zedelenme veya kızarıklık, hassas ve iyileşmekte olan cilt yapısı varsa bu bölgede uygulama cilt sağlığı bütünleninceye kadar ertelenir.Diyabetli hastalarda duyusal problemler olabileceği için kontrollü uygulamalar önerilir. Uygulama çevresinde aktif enfeksiyon, damar tıkanıklığına bağlı belirtiler varsa uygulama yapılmaz. | 1,674 |
814 | Tedavi Yöntemleri | Kordektomi | Günümüzde teknolojik alanda yaşanan yeni gelişmelerin yansıması tıbbi alanda da gözlemleniyor. Bu başarılı gelişmeler kanser hastalığının tanı ve tedavisinde de önemli fayda sağlıyor. Daha ileri yaşlarda cinsiyet fark etmeksizin ortaya çıkabilen gırtlak kanseri en sık görülen baş- boyun kanserleri içerisinde yer alıyor. İlk ve en belirgin belirtisi olan ses kısıklığının ortaya çıkması ile birlikte nefes darlığı gibi belirtilerin tabloya eşlik etmesi durumunda vakit kaybetmeden doktora başvurulması gerekiyor. Gırtlak kanserinin erken evrelerinde Kordektomi adı verilen lazer cerrahi tedavisi hastalara önemli konfor sağlıyor ve tedavi başarısını artırıyor. Memorial Ankara Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Mehmet Burak Aşık, erken evre gırtlak kanseri cerrahi tedavisi ( kordektomi) hakkında bilgi paylaştı.Kordektomi Nedir?Kordektomi, erken evre gırtlak kanserinin görülmesi nedeni ile ses tellerinin bir kısmını veya tamamını çıkaran cerrahi bir prosedür olarak tanımlanmaktadır. Bu cerrahi sayesinde erken evre gırtlak kanserlerinde, gırtlağınız kansersiz kısımları etkilenmeyecek ve hastada kalacak şekilde sadece kanserli alan çıkarılabilmektedir. Çok nadir durumlar dışında boyunda hava deliği açılmadan gırtlak kanserinden kurtulma şansı sunmaktadır.Kordektomi Neden Yapılır?Ses tellerinde veya gırtlakta sınırlı bölümleri etkileyen erken evre kanserlerin (evre1-evre2) çıkarılmasına yardımcı olmaktadır. Kanser gırtlağın herhangi bir yerinde başlayabilir. Yaygın bir baş ve boyun kanseri türü olan gırtlak kanseri, yeterince erken tespit edilirse, sadece kanserli alan tamamen çıkartılırak kür sağlama ihtimali artar. Tedavinin ana hedeflerinden biri, özellikle kanser erken evredeyken gırtlağın ses-yutma fonksiyonlarının korunmasına yardımcı olmaktır. Bu noktada, ameliyat veya radyoterapi tek başına kanseri tedavi etmek için yeterli olabilir. Ancak daha büyük tümörler de bütün gırtlağın alınması cerrahisi kemoterapi ve radyoterapi dahil olmak üzere çeşitli tedaviler gerektirebilir. Gırtlakta titreşen ve konuşmayı sağlayan ses telleri vardır. Üç bölümü bulunur. Şu şekilde sıralanabilir;Kordektomi, sıklıkla uygun cerrahi görüntüleme sağladığı için glottisteki tümörler için bir tedavi seçeneğidir. Ancak uygun ve sınırlı büyüklükte erken evre supraglottik tümörlerde de uygulanabilmektedir. Lazer kordektomi evre T1 veya evre T2 olarak kabul edilen erken tümörleri olan hastalarla sınırlayabilir. T1, sadece ses tellerinde bulunan ve ses tellerinin hareketlerini değiştirmeyen bir tümörü ifade eder. Sağ veya sol ses telindeki bir tümöre T1a denir. Her iki ses telindeki tümöre T1b denir. T2 ise ek olarak ses teline yakın olan bir alana yayılım sonucu olur, ancak belli koşullar altında lazer kordektomi uygulanabilir.Kordektomi Nasıl Yapılır?Cerrah tümörü, onu çevreleyen sınırları ve hemen bitişiğindeki sağlıklı dokuyu çıkaracaktır. Bu, ameliyat hiçbir kanserin geride kalmamasını sağlamak için yapılır. Boyun bölgesinde lenf bezi metastazı varsa bu ameliyattan ziyade açık boyun cerrahisi ile kanser çıkarılması ameliyatı yapılır.Kordektomi İçin Nasıl Hazırlanılır?Sigara ve tütün ürünleri bırakılmalıdır. Sigarayı bırakmanın birçok faydası vardır. Hayatta kalma şansını artırmaya, yan etkileri azaltmaya ve ameliyat sonrası iyileşmeyi kolaylaştırmaya yardımcı olur. İyi sağlık alışkanlıkları edinilmelidir. Daha az işlenmiş gıda yemeye ve yeterli fiziksel aktivitenin yapılmasına özen gösterilmelidir.Kordektomi Riskleri Nelerdir?İşlem öncesi cerrahtan tüm bilgiler alınmalıdır. Herhangi bir ameliyat türü, aşağıdakiler de dahil olmak üzere belirli sağlık komplikasyonları ile ilgili riskleri artırabilir:Genel olarak gırtlak kanseri ameliyatları aşağıdaki potansiyel risklere sahip olabilir.Ancak ameliyatın bu konuda deneyimli uzmanlar tarafından tam donanımlı hastanelerde yapılması riskleri en aza indirir.Kordektomiden sonra yaklaşık 1 yıl ses kısıklığı kesin olacaktır. Ancak alınan doku miktarı ve yapılan cerrahinin genişliğine göre bu durum daha az olma veya kompanse olma durumu bulunmaktadır.Kordektomi Hakkında Sık Sorulan SorularBir kordektomiden sonra ne beklenir?Bu ameliyattan sonra sesinizde değişiklikler olacaktır. Ne kadar değişiklik geçireceğiniz, ses tellerinizin ne kadarının çıkarıldığına bağlıdır. Kısmen çıkarılması ses kısıklığına ve ses aralığının kaybına neden olabilir. Kordektomiden sonra belirli bir süre seslerin çoğunu çıkaramayacaksınız.Tüm ses tellerinin çıkarıldığı total bir kordektominin ardından, hasta muhtemelen vokal seslerin çoğunu üretemez. Ancak hastalar bu prosedürlerin ardından neredeyse her zaman fısıltıyla konuşabilir. Yaklaşık 6 ay ile 1 yılın sonunda hastaların büyük çoğunluğu gırtlak yapılarının çoğu anatomik olarak var olduğu seslenimi başarabilmektedirler.Boğaz ameliyatından sonra ne kadar süre konuşulur?Doktorunuz size başka bir talimat vermedikçe, ameliyattan sonraki ilk iki ila on dört gün boyunca sesinizi dinlendirmelisiniz. Doktorunuz muhtemelen ameliyattan sonra en aziki hafta telefonla konuşmamanızı önerecektir.Tek ses teliyle konuşulabilir mi?Çalışan tek bir ses teli ile konuşmak mümkündür, ancak ses kalitesi gıcırtılı, zayıf ve alçaktır. Ses telleri, trakeanın (nefes borusu) üzerindeki gırtlakta bulunan iki elastik kas dokusu bandıdır. Ses telleri aralığı nefes almak için bir hava yolu oluşturmaya yardımcı olmak üzere açık kalır.Erken evre gırtlak kanseri nüks ihtimali var mıdır? | 2,028 |
815 | Tedavi Yöntemleri | Korneal Çapraz Bağlama (Cross- Linking) | Kornea rahatsızlıkları arasında yer alan ve görme kaybına yol açabilen keratokonus hastalığının erken teşhisi büyük önem taşıyor. Özellikle 10-20 yaş aralığında hızlı bir şekilde seyreden keratokonus hastalığının ilerlemesi “Korneal Çapraz Bağlama” (Corneal Cross-linking) yöntemiyle durdurulabiliyor. Korneayı daha sıkı ve sağlam bir yapıya dönüştüren cross-linking tedavi işlemi sonrasında hastalar kısa sürede sağlığına kavuşabiliyor. Prof. Dr. Koray GÜMÜŞ Göz Hastalıkları
Kolay Randevu Talebi
Cross-linking nedir?Korneal çapraz bağlama (cross-linking) tedavisi, korneada yer alan kolajen yapılar arasındaki çapraz bağ sayısını artırmak korneanın daha sıkı ve sağlam bir yapıya dönüşmesini sağlayan riboflavin ve ultraviyole A ışınının kullanıldığı bir tedavi yöntemidir. Hangi hastalıklarda kullanılır?Temel olarak keratokonus hastalığının ilerlemesini durdurmak için kullanılan cross-linking tedavisi, keratokonusun bir versiyonu olan pellüsid marjinal dejenerasyonda (PMD) ve özellikle Excimer Lazer sonrası oluşan ektazilerde de uygulanabilir. Bununla birlikte Excimer Lazer tedavisi olmak isteyip korneası çok ince olan hastalarda ektazi gelişmemesi için de cross-linking ile excimer lazer kombine edilerek kullanılabilir. Avantajları nelerdir?Normal şartlar altında keratokonusta kornea öne doğru sivrileşir. Bu sivrileşme zaman içerisinde artarak korneanın incelmesine neden olur. Cross-linking tedavisinin en önemli avantajı korneayı çok daha sıkı ve sağlam bir hale getirerek, korneadaki bu sivrileşmenin önünü kesmesidir. Bu tedavi yöntemi nasıl uygulanır? Ameliyathane şartlarında uygulanan cross-linking tedavisi, temel olarak iki aşamada gerçekleştirilir. İşlem uygulanacak göz öncelikle anestetik damla ile uyuşturulur. Daha sonra, işlem yapılacak göz ve çevresi steril bir şekilde temizlenerek hazırlanır. Göze blefarosta takılarak işlem boyunca açık tutulması sağlanır. Birinci aşamada, kornea santralindeki kornea epiteli 8.5-9 mm çapında olacak şekilde kazınır. Epitel kazınmasının ardından mutlaka kornea kalınlığının ölçümü gerçekleştirilir. Sonrasında 20 dakika boyunca iki dakikada bir göze riboflavin solüsyonu damlatılır. Bu sürecin sonunda kornea kalınlığı yeniden ölçülür. Bu sırada yapılan ölçüm kritiktir, çünkü ışın tedavisinin başlatılabilmesi için korneanın en ince noktasının 400 mikronun üzerinde olması gerekmektedir. Eğer kornea kalınlığı 400 mikronun üzerindeyse 2. aşama olan UV-A ışın tedavisine başlanır. Işın tedavisinin süresi 3-30 dakika arasında değişkenlik göstermektedir. Standart protokolde ışın tedavisinin süresi 30 dakikadır ve bu süre genellikle progresyonun en riskli olduğu 18 yaş altındaki hastalarda tercih edilmektedir. Günümüzde, erişkin hastalarda ise hızlandırılmış protokoller (9-10 dakikalık ışın süreleri) tercih edilmektedir. 2. aşamada UV-A ışın tedavisi verilirken, korneaya 2 dakikada bir riboflavin solüsyonu tatbik edilmeye devam edilmektedir. İşlem bittiğinde ise, kornea düzgünce yıkanır, kalınlık ölçümü yapılır ve göze bandaj kontakt lens takılır. Bu kontakt lens epitel kapanması sağlanana kadar (3. ve 4. güne kadar) gözde tutulur ve sonrasında gözden çıkartılır. Cross-Linking ile ilgili sık sorulan sorular Bandaj kontakt lensin takılmasının sebebi nedir?Bandaj kontakt lens, işlem öncesinde kazınan epitelin iyileşmesini hızlandırır ve hastanın şikayetlerini azaltır. Cross-linking işlemi ağrılı bir işlem midir?Öncesinde ve işlem boyunca aralıklarla damlatılan anestetik damlalar nedeniyle cross-linking işlemi oldukça konforludur. Hastalar işlemi çok rahat bir şekilde tolere etmektedir. Ancak, işlem sonrasında epitel iyileşmesi tamamlanana kadar hastalar yanma, batma, sulanma ve ağrı şikayetlerinden yakınmaktadır. Cross-linking cihazının ve kullanılan solüsyonun kalitesi operasyonu etkiler mi?Kullanılan UV-A cihazının ve riboflavin solüsyonunun kalitesi işlemin başarılı olabilmesi ve yan etkilerin azaltılması açısından büyük önem taşır. Örneğin, riboflavin solüsyonunun seçimi yapılırken, özellikle korneayı inceltmeyen solüsyonlar tercih edilmelidir. Cihaz seçiminde ise, cihazın ergonomik bir tasarımda olması, UV-A ışınını homojen bir şekilde korneaya aktarması, ayarlanabilir süre ve enerji parametrelerinin olması dikkate alınması gereken unsurlardır. Cross-linking güvenli bir yöntem midir?İşlem öncesi değerlendirme detaylıca yapılarak doğru hasta seçimi yapılmış, kaliteli cihaz ve solüsyon kullanılmış ve hijyen kuralları da aksatılmamışsa, cross-linking işlemi oldukça güvenilir bir yöntemdir. Ancak, tüm önlemler alınsa da her işlem gibi bu yöntemin de olası yan etkileri ve komplikasyonları bulunmaktadır. İşlem öncesinde bu riskler hastaya ve yakınlarına mutlaka açıklanmalıdır. Cross-linking işleminin riskleri nelerdir?Her şeyden önce işlemin etkisiz olma ihtimali bulunmaktadır. Bununla birlikte görülebilecek diğer komplikasyonlar arasında, kornea enfeksiyonları, korneada lekelenme, infiltratlar, skar gelişimi ve korneal ödem sayılabilmektedir. Bu nedenle hastaların işlem öncesi, bu olası komplikasyonlar hakkında detaylıca bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Cross-linking görüş kalitesini değiştirir mi?Cross-linking işleminin yapılma nedeni bu hastalığı durdurmak ve korneayı daha sıkı bir hale getirmektir. Amaç hastanın görme düzeyini ve kalitesini arttırmak değildir. Ancak, cross-linking sonrasında korneada meydana gelen değişim bazı hastalarda görme düzeyinde ve kalitesinde artışa neden olabilmektedir. Cross-linking kimlere uygulanmaz?Korneada leke ya da çatlaklık olan ve korneası çok incelmiş ileri evre keratokonus hastalarında cross-linking uygulanamamaktadır. Bu nedenle erken tanı ve erken müdahale son derece önemlidir. Cross-linking günlük hayatı etkiler mi?İşlem sonrası ilk üç gün, kazınan epitel düzelene kadar, hastalarda yanma, batma, sulanma, ağrı, kızarma, ışık hassasiyeti olabiliyor. Bu sebeple hastaların ilk üç gün evde istirahat etmelerini istiyoruz. İşlem sonrası ne zaman taburcu olunur?Genellikle işlemden sonra hastanede yatışa gerek yoktur. Hastalar aynı gün evlerine gidebilirler. Bununla birlikte göze bandaj lens takıldığı için epitel kapanmadan duş yapılmasını da istemiyoruz. Bu işlemi yaptıranlar düzenli kontrole gelmeli midir?İşlem yapılan hastalar işlemden sonraki 4. gün kontrole gelmelidir. Sonrasında birinci ve üçüncü aylarda rutin kontrol gerekir. Hastaların işlemi yaptırmalarının birinci ve ikinci ayında hastalıklarında bir kötüleşme olabilmektedir. 2. ve 3. aydan sonra ise bu klinik kötüleşme düzelmeye başlar. İki göze aynı anda işlem yapılabilir mi?Aynı seansta iki göze birden işlem yapılması çok tercih edilen bir uygulama değildir. Ancak bazı sosyal endikasyonlar sebebiyle iki gözüne de aynı anda işlem yapılabilir. Daha konforlu iyileşme süreci için gözlerin teker teker yapılması her zaman daha sağlıklı olmaktadır.Cross-linking ile birlikte kullanılan başka teknolojiler var mı?Özellikle son yıllarda, cross-linking ile birlikte PRK / No Touch Lazer kombine edilebiliyor. Ancak bu kombinasyon her hastada mümkün olmuyor. Erken yakalanmış, kornea kalınlığı iyi olan keratokonus hastalarında bu kombinasyon tercih edilebiliyor. Bu kombinasyonun amacı ise, bir taraftan korneada cross-linking işlemini yaparak hastalığı durdurmak, diğer taraftan da PRK ya da No-Touch Lazer ile gözün refraksiyonunda az da olsa bir düzeltme yaparak hastanın düzeltilmemiş görme keskinliğinde artışa yol açabilmektir. | 2,725 |
816 | Tedavi Yöntemleri | Kemik iliği biyopsisi | Kemik iliği biyopsisi nedir? Kemik iliği biyopsisi nasıl yapılır?Kemik iliği ve kan hastalıklarının ayırıcı tanısının konulabilmesi için yapılan kemik iliği biyopsisi yaklaşık 5 dakika sürmektedir. Özel bir iğne ile önce kemiğin içine girilir. Daha sonra kemik iliğinin olduğu bölgeye girilerek buradaki belirli yapılarda kemik iliği dokusundan örnek alınır. Kemik iliği biyopsisi lokal anestezi ya da sedasyon altında (damardan uyutucu ilaç verilerek) gerçekleştirilebilir. Memorial Ataşehir Hastanesi Hematoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Hakan İsmail Sarı, kemik iliği biyopsisi hakkında bilgi verdi.Kemik iliği biyopsisi nedir?Kemik iliği biyopsisi, genellikle kemik iliği ve kan hastalıklarının tanısının konması için yapılan bir biyopsi işlemidir. Kemik iliği biyopsisi lenfomanın evrelemesi için de kullanılmaktadır. Kemik iliğinin olduğu bölgeye özel bir iğne yardımı ile girilerek hem ilik hücrelerinin olduğu kemik iliğinin kanlı kısmından hem de süngerimsi yapıdaki kemik iliği dokusundan örnek alınır.Kemik iliği biyopsisi nereden yapılır?Kemik iliği aspirasyon ve biyopsisi genellikle pelvis adı verilen çanak kemiğinin iliak kanatlarından yapılır. İliak kanatların arka kısmı tercih edilir. Ön kısmından da yapılabilir. Ayrıca, kemik iliği aspirasyonu iliak kemikten farklı olarak iman tahtası olarak bilinen göğüs kemiğinden (sternum) de alınabilmektedir.Kemik İliği Biyopsisi RiskleriKemik iliği biyopsisinin bir zararı yoktur. İşlemin yapıldığı bölge itibariyle çok büyük komplikasyonlara yer açmamaktadır. Ancak genel olarak kemik iliği biyopsisinin komplikasyonları şu şekilde sıralanabilir;Kemik iliği biyopsisi nasıl yapılır?Kemik iliği biyopsisi genellikle poliklinik şartlarında yapılır. Nadiren ameliyathane ortamında da yapılabilmektedir. Kemik iliği biyopsisi genel olarak şu şekilde yapılmaktadır;Kemik iliği biyopsisi neden yapılır?Kemik iliği biyopsisi, genel olarak kemik iliği ve kan hastalıklarının ayırıcı tanısında yapılır. Kemik iliği biyopsisi genel olarak şu durumlarda yapılabilir;KEMİK İLİĞİ BİYOPSİSİ HAKKINDA SIK SORULAN SORULARKemik İliği Biyopsisi kaç günde sonuçlanır?Bu konu ile ilgili yanıtı merak edilen soruların başında kemik iliği biyopsi sonucunun kaç günde alınacağı gelmektedir. Kemik iliği biyopsisinin patoloji sonuçları genellikle 1 hafta – 10 gün içinde belli olmaktadır.Kemik iliği biyopsisi fiyatları nedir?Kemik iliği biyopsi fiyatları farklılık gösterebilmektedir. Kemik iliği biyopsisinde kullanılan medikal malzeme, kemik iliği biyopsisinin yapıldığı merkezin fiyat politikalarına göre kemik iliği biyopsi fiyatları değişkenlik gösterebilir.Kemik iliği biyopsisi acıtır mı?Kemik iliği biyopsisi genellikle sedasyon altında yapılmaktadır. Bu nedenle hasta kemik iliği biyopsisi sırasında ağrı ve acı hissetmemektedir. Kemik iliği biyopsisi lokal anestezi altında gerçekleştiriliyorsa hasta hafif de olsa acı veya iğnenin hareketlerine göre itme ya da çekme duygusu hissedebilir. Kemik iliği biyopsi işleminden sonra hastada çok hafif kemik ağrısı yaşanabilir. Ancak yaşanan ağrılar basit ağrı kesicilerle kontrol altına alınabilmektedir. Yaşanan ağrılar genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden geçmektedir.Kemik iliği biyopsisi yan etkileri var mıdır?Kemik iliği biyopsisinin herhangi bir yan etkisi bulunmamaktadır. Ancak işlem sırasında ya da işlem sonrasında yaşanabilecek nadir görülen komplikasyonlar bulunmaktadır. Herhangi bir yan etkisi yoktur.Kemik iliği biyopsisi Lenfoma hastalarında yapılır mı?Lenfomada kemik iliği biyopsisi hastalığın evrelemesinde yapılabilmektedir.Kemik iliği biyopsisi yaptıranlar nelere dikkat etmelidir?Hastaların yanıtını merak ettiği sorulardan birisi de kemik iliği biyopsisi sonrası dikkat edilecek konulardır. Kemik iliği biyopsi sonrasında genel olarak şu konulara dikkat edilmelidir;Kemik iliği biyopsisi genel anestezi altında mı yapılır?Kemik iliği biyopsisi genellikle sedasyon ya da lokal anestezi ile gerçekleştirilir. Ancak işlem sırasında yüz üstü ya da yan yatamayacak hastalarda nadiren genel anestezi kullanılabilir. Bununla birlikte aşırı kilolu obez hastalar ile ek hastalıkları olan sedasyon sırasında solunum sorunu yaşayabilecek hastalarda da ameliyathane koşullarında genel anestezi tercih edilebilmektedir.Kemik iliği biyopsisinde açlık durumu nasıl olmalıdır?Kemik iliği biyopsisi genel anestezi ya da sedasyon altında yapılacaksa hastanın en az 8 saat aç olması gerekmektedir. Lokal anestezi ile yapılan işlemlerde açlığa gerek yoktur.Kemik iliği biyopsisi ne kadar sürer? | 1,679 |
817 | Tedavi Yöntemleri | Kök Hücre Tedavisi | Kök hücre insan vücudunda var olan hücrelerdendir. Bir tür temel hücredir ve vücutta ihtiyaca ve kök hücrenin bulunduğu ortama göre farklı hücrelere dönüşürler. Bu özel hücreler de sağlıklı yeni dokular oluşturmaya yardımcı olabilir. Kök hücre tedavisi ayrıca zarar görmüş dokulardaki hücrelerin onarımında da yardımcı olabilmektedir. Burada hakkında bilgi vereceğimiz kök hücreler yetişkin tipi kök hücrelerdir. Çok yönlü çoğalma kapasitesi olan kök hücreler olarak bilinen yağ dokusu kök hücreleri, son yıllarda klinik uygulamalarda yaygındır. Dermatolojik hastalıklar, estetik cerrahi, kardiyoloji ve ortopedi bölümlerinde kök hücre tedavilerinden yararlanılmaktadır. Memorial Şişli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mahir Mahiroğulları ile Memorial Şişli/ Ataşehir Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Necmettin Akdeniz, kök hücre tedavisi hakkında bilgi verdi.Kök Hücre Nedir?Kök hücreler, olgunlaşmış hücreleri ve dokuları üreten, sürdürme ve farklılaşma kapasitesine sahip özellikli hücrelerdir. Embriyonik dokulardan, yağ dokusu ve kemik iliği gibi yetişkin dokulardan da elde edilebilirler. Ancak aynı zamanda farklılaşmış hücrelerin genetik olarak yeniden programlanması yoluyla da üretilirler. Araştırmalar son zamanlarda kök hücre tedavisini önemli bir şekilde geliştirmiştir. Mevcut tıbbi tedavilere cevap vermeyen, hastalığın ilerlemesini önlenemediği veya belirtilerin hafifletilemediği çeşitli hastalıklar ve durumlar için umut verici bir tedavi seçeneği olduğunu göstermiştir. Kök hücre Nasıl Elde Edilir?Kök hücre; embriyonik dokulardan, yağ dokusu ve kemik iliği gibi yetişkin dokulardan da elde edilebilir. Yağ dokuları, yağ dokusu kök hücrelerinin, özellikle kemik iliğine kıyasla bol miktarda kök hücre toplanması, izolasyonu ve çoğaltılmasında avantaja sahiptir. Hastalarda daha az rahatsızlığa neden olmakta birlikte yağ dokusundan kök hücre elde etmek kolay olduğundan ve çoğu zaman kemik iliği hücrelerinden türetilenlerden daha fazla çoğalma kapasitesine sahip olduğundan, yağ dokusu ideal bir kök hücre kaynağı olarak düşünülebilir. Yağ dokusundan türetilen kök hücreler, güçlü bir yapıya sahiptir, damar hücreleri de dahil olmak üzere çeşitli hücrelere ve yapılara farklılaşma kapasiteleri bulunmaktadır. Dolayısıyla damar oluşumunu destekleyip, kolay erişilebilirlik ve bağışıklık sistemini uyaran maddelerden yoksun olmaları nedeniyle de hastaya minimum sıkıntı verirler. Bu durumda rejeneratif (yenileyici) tıpta kullanım için ideal olarak kabul edilir. Yağ dokusu toplama işlemi, hedeflenecek bölgenin dikkatli bir şekilde belirlenmesi ile başlar. Pratikte ise en sık donör (verici) alanlar uyluk dış, kalça ve karın bölgeleridir. Lokal anestezi altında yapılan işlemde yaklaşık 30 ml yağ özel şırıngalar ile aspire edilerek alınır. Toplanan materyali içeren şırıngalar iki veya üç kez steril serum fizyolojik solüsyonu ile temizlenir, kapatılır ve 30 dakika bekletilir. Daha sonra üstte kalan sıvı atılır ve çökelti elde edilir, kalan yağı içeren enjektörler kapalı şekilde işlenmek üzere steril bir şekilde laboratuvara gönderilir. Çoğaltılan kök hücreleri uygun ortamlarda saklanır. Gereken ve uygun yerlere enjekte edilir. Kolajenaz enzimi ile ayrıştırılmış yağ dokusundan türetilen kök hücreler; yağ dokusu, kıkırdak, kemik, iskelet kas sistemi, nöronal hücreler, endotel hücreleri, kardiyomiyositler ve düz kas dokusu hücreleri dahil olmak üzere çeşitli hücresel türlere farklılaşabilmektedir.Kök Hücre Tedavisi Hangi Hastalıklarda Kullanılabilir?Kök hücre tedavisi çok farklı hastalıklarda kullanılabilmektedir.Dermatoloji ve estetik cerrahide kök hücre tedavisiCildi onarıyor ve yeniliyorKök hücreli yağ enjeksiyonu uygulaması hasarlı dokunun yara izi revizyonu ve rejenerasyonu için halihazırda yerleşik bir tekniktir. Kök hücreli yağ enjeksiyonu, akne izleri, gençleştirme amaçlı kırışıklık ve yaşlanma gibi estetik kusurları onarmak için giderek daha fazla kullanılmaktadır. Yağ dokusu kök hücrelerinin deri içine uygulanması ile deri dokusunda, kırışıklıklarda ve dermal kalınlıkta bir iyileşme sağlanabilmektedir. Deri yaşlanması, kırışıklıklar, güneş hasarı ve foto yaşlanma, ciltte yağ dokusu kaybı gibi estetik prosedürlerde kullanılabilir.Ortopedi ve Travmatoloji Alanında Kök Hücre TedavisiKardiyoloji Alanında Kök Hücre TedavisiNörolojik ve Nörodejeneratif Hastalıklarda Kök Hücre TedavisiKök hücre tedavisi hakkında sık sorulan sorular Hangi Ortopedik Hastalara Kök Hücre Tedavisi Uygulanmalıdır?Kıkırdak doku vücudun birçok bölgesinde bulunmaktadır. Eklemlerde, kaburganın uç kısmında, omurgaların arasında, burun ve kulakta kıkırdak doku bulunmaktadır. Kan ile beslenmeyen ve sinir yapısı bulunmayan kıkırdak dokunun kendini yenileme yeteneği çok sınırlıdır.Kök hücre tedavisinde hasta seçimi çok önemlidir. Her hastaya kök hücre tedavisi uygulamak doğru bir yaklaşım değildir. Hastanın ve rahatsızlığın durumu yaş ve cinsiyet gibi durumlar göz önüne alınarak kök hücre tedavisine karar verilmelidir. Özellikle kıkırdak yapının tamamına yakınının kaybolduğu hasta gruplarında kök hücre tedavisini önermek doğru değildir.Kök hücre tedavisi;Yağ enjeksiyonu ile kök hücre işlemi ciltte hangi bölgelere uygulanabilir?Yağ enjeksiyonu ile kök hücre işlemi başta yüz bölgesi olmak üzere gerdan, boyun, eller gibi pek çok alanda kullanılabilmektedir. Tüm bunların yanı sıra iz tedavilerinde TERC,H edilmektedir.Yağ enjeksiyonu ile kök hücre işlemi cilde nasıl etki ediyor?Kök hücreler uygulandıkları alanlara hızlıca uyum sağlayan yapılardır. Cilde uygulandıklarında da hangi bölgeye enjekte edildilerse buradaki eksik doku ve hücreleri tamamlama görevini üstlenirler. Aynı zamanda kolajen üretimine de destek verip cildin elastikiyetini artırırlar. Bu sayede sıkılaşma ile birlikte ciltte canlı, parlak ve genç bir görünüm ortaya çıkmaktadır.Ortopedi Hastalarında Kök Hücre İşlemi Nasıl Yapılır?Ortopedi ve travmatoloji hastalarında kök hücre tedavisinin sayısı ve zamanlaması hastaya göre belirlenmektedir. Alınacak sonuçta her hastaya ve rahatsızlığın durumuna göre farklılık gösterebilmektedir.Ortopedik Rahatsızlıklarda Uygulanan Kök Hücre Tedavisi Ağrılı mıdır?Kök hücre elde edilmesi işlemi sırasında hastaların her hangi bir ağrı ya da acı hissetmemesi için sedasyon uygulanmaktadır. Kök hücre elde edilmesi sırasında hastalar hafif sıkışma ve baskı hissedebilmektedir. Tedavinin uygulanmasında ise enjeksiyon ve cerrahi işleme göre farklı ağrı kesiciler kullanılmaktadır.Başkasının Kök Hücresi Kullanılabiliyor mu?Kök hücre tedavisi birçok rahatsızlığın tedavisinde uygulanmaktadır. Ortopedi ve Travmatoloji ile dermatoloji alanlarında başkasının kök hücreleri kullanılmamaktadır. Ancak halk arasında çok bilinen kemik iliği nakli gibi durumlarda başkasının kök hücreleri kullanılabilmektedir.Ortopedik Rahatsızlıklarda Kullanılan Kök Hücre Tedavisinin Riskleri Nelerdir?Kök hücre tedavisinin ortopedi ve travmatoloji rahatsızlıklarında kullanımında yaygın riskler bulunmamaktadır. Ancak her işlem gibi ortopedik rahatsızların tedavisinde uygulanan kök hücre uygulamasının da riskleri olabilmektedir.Kök hücre uygulamasının riskleri şu şekildedirKök hücre tedavisi farklı birçok rahatsızlık için uygulanabilmektedir. Özellikle kemik iliği gibi konularda bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanılmaktadır. Ancak ortopedik rahatsızlıkların tedavisinde uygulanan kök hücre tedavisinde bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçların kullanımına yer olmadığı için bu tür riskler bulunmamaktadır. Kök hücre tedavisinden sonra;Kök Hücre Tedavileri Kanser Yapar mı?Ortopedi ve travmatoloji alanında uygulanan kök hücre tedavileri kanser oluşumuna neden olduğuna dair bilimsel kanıt yoktur aksine oluşturmadığına dair bilimsel yayınlar mevcuttur.Ortopedik Hastalıklarda Kök Hücre Tedavisi Kaç Seans Sürmektedir? Ortopedik rahatsızlıklarda uygulanan kök hücre tedavisi yaşanan soruna ve uygulanan kök hücre işlemine göre değişebilmektedir. Rahatsızlığın durumuna göre bazen birden fazla seans uygulanabilirken genellikle tek seansta amaca ulaşılabilmektedir.Cilde uygulanan kök hücre tedavisi kaç seans sürer?Yağ enjeksiyonu ile kök hücre tedavisi ciltte hangi hastalığa ve probleme yönelik uygulanıyorsa; kişinin cilt yapısı, yaşı ve o güne kadar maruz kaldığı çevresel faktörler de göz önünde bulundurulmak üzere değişkenlik göstermektedir.Ortopedik Hastalıklarda Kök Hücre Tedavisi Ne Kadar Sürer?Enjeksiyon yöntemiyle yapılan kök hücre tedavilerinde kök hücrenin alınması 15-20 dakika sürmektedir. Ardından kullanılan prosedüre göre 45 dakika ile 2 saat arasında kök hücrenin ayrıştırma süreci vardır. Ardından 1 dakika da enjeksiyon süresi vardır. Bu işlemler esnasında kök hücre alınması ve enjeksiyonu hasta ile ilgilidir. Ayrıştırma süreci hastadan bağımsız yapılır. Bu esnada hasta istirahat eder. Ancak matriks adı verilen örtü şeklindeki taşıyıcılar ile cerrahi olarak gerçekleştirilen kök hücre işlemlerinin süresi yapılacak cerrahi prosedüre göre 1-2 saat sürebilmektedir.Ortopedik Hastalıklarda Kök Hücre Tedavisinden Sonra Takip Nasıldır?Kök hücre tedavisinden sonra takip uygulanan işleme göre farklılıklar gösterebilmektedir. Özellikle cerrahi işlemle gerçekleştirilen kök hücre tedavilerinden sonra MR gibi radyolojik yöntemlerle takip yapılabilir. En uygun takip yöntemi hastanın ağrı seviyesidir. Ortopedik Hastalıklarda Kök Hücre Tedavisi Normal Tedavilerin Yerini Alabilir mi?Hayır. Kök hücre tedavisi bir yardımcı tedavi yöntemidir. Ana tedavilere ilave olarak yapılması daha iyi sonuçlar vermektedir. Ana tedavinin uygulanamayacağı durumlarda belirli bir süre konfor sağlaması için uygulanabilir. Ne kadar fayda göreceksiniz ve siz kök hücre için uygun bir hasta mısınız lütfen doktorunuzla bu konuPRP ile kök hücre aynı mı?Halk arasında bilinenin aksine PRP ile kök hücre uygulaması farklı tedavi yöntemleridir. Kişinin kendi yağ dokusundan elde edilen kök hücreler birçok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. | 3,821 |
818 | Tedavi Yöntemleri | Kortizon | Kortizon, vücudun strese verdiği tepkiyi düzenleyen kortizolün sentetik hali olup, bağışıklık sisteminin doğal savunma tepkisini etkileyerek şişlik ve inflamasyonu azaltan steroid hormondur. Genellikle enjeksiyon ile verilen kortizonun hap, pomad veya krem gibi pek çok formu bulunur. Kortizon eklemlerde ya da tendonlardaki iltihap yanı sıra, alerjik reaksiyonlar, astım, romatoid artrit gibi hastalıkların tedavisinde de kullanılır. Fazla kullanılması halinde vücutta gelişim bozukluğu, tansiyon yüksekliği, kilo alma, kas zayıflığı ve psikolojik problemler gibi komplikasyonlar ortaya çıkarabilen kortizon, bu nedenle hem ilaç hem de iğne formunun alanında uzman doktor kontrolünde kullanılması büyük önem taşımaktadır.Kortizon Nedir?Kortizon, bağışıklık sisteminin vücutta neden olduğu iltihaplanmayı azaltması için kullanılan, doğal olarak üretilen kortizol hormonunun insan yapımı bir versiyonu ve dışarıdan alınan sentetik formudur. Kortizon iğneleri ve kortizon ilaçları kortizolün etkisini taklit eder. Hem kortizol hem de kortizon, her ikisi de glukokortikoidler adı verilen bir hormon sınıfına ait olan steroid hormonudur. Vücuttaki iltihaplanmalar, cilt problemleri, alerjiler, artrit, lupus, solunum bozuklukları, sedef hastalığı, ülseratif kolit ve birtakım sağlık problemini tedavi etmek için kullanılan bir ilaçtır.İlaç formunun yanı sıra bir diğer kortizon formu kortizon iğnesidir. Kortizon iğnesi yoluyla vücuttaki iltihap ve ödemler azaltılır, ağrı şikayetleri dindirilir.Kullanma süresi kişiden kişiye ve mevcut hastalığın durumuna göre değişkenlik gösteren kortizon ilaçları ve kortizon iğnesi, fazla kullanıldığında bazı yan etkiler ve zararlar gösterebilir. Bu yan etkilerin başında kilo alma problemi, tansiyon yüksekliği, çocuklarda gelişim bozukluğu, kas zayıflığı ve psikolojik problemler gelir. Kortizon Nasıl Kullanılır?Kortizon ilaçlarının kullanım şekli hastalığın türüne göre doktor tarafından belirlenmektedir. Kortizon, ilaç, iğne, hap, pomad veya krem gibi pek çok formda kullanılır.Kortizon ne kadar süre kullanılır?Kortizon kullanma süresi hastalığın başlangıcına ve kişiden kişiye değişebilmektedir. Özellikle 1-3 aylık zamanda, hastalığın artış gördüğü dönemlerde kullanılmaktadır. Doktorunuz hastalığın derecesine göre kullanım süresini belirler.Kortizon Ne İşe Yarar?Kortizon, vücutta meydana gelen ağrıyı, kaşıntıyı ve iltihaplanmanın neden olduğu şişliği azaltmak için vücudun bağışıklık tepkisini sakinleştirmeye çalışır. Ayrıca kortizon, doğal stres hormonu olan kortizolden yeterince yararlanamayan kişilerde hormon replasmanı olarak da kullanılabilir.İltihap kurutucu bir etki yaratan kortizon, vücutta az olduğunda iltihap görülme riski artar. Vücut yeterli miktarda kortizon üretmediğinde dışarıdan ilaç yoluyla yüklemesi yapılabilir. Eklemlerde ya da tendonlarda bir iltihapla gerçekleştiğinde kortizon enjeksiyonları, iltihaplanmayı tedavi etmeye yarar. Bunların yanında alerjik reaksiyonlar, astım, romatoid artrit gibi hastalıkların tedavisinde de kortizondan faydalanılır.Kortizon vücudumuzu nasıl etkiler?Kortizonun en önemli görevlerinden birisi vücudun stres tepkisine yardımcı olmak ve oluşan iltihaplanmayı azaltmaktır. Kortizonunun sağladığı faydalar ve rolleri şunlardır:Kortizon Hangi Hastalıklarda Kullanılır?Vücutta doğal yollarla üretilen kortizol hormonun sentetik şekli olarak keşfedilerek tıbbın hizmetine sunulan kortizon, geçtiğimiz yüzyılın en büyük keşiflerinden biridir. Kortizonun keşfedilerek tıbbın hizmetine sunulmasıyla birçok romatizmal hastalık ve kanserin tedavisi ile organ naklinde organ reddi gibi bir problemlerin çözümünde önemli mesafe alınmasını sağlamıştır.Kortizon ilacının kullanıldığı hastalıkları şu şekilde sıralamak mümkündür:Kortizon İğnesi Nedir?Kortizon iğnesi, vücuttaki iltihabı azaltıcı etki gösteren, etki süresi hastalığa göre değişen iğnedir. Bu iğnenin uygulanmasıyla birlikte ödem, ağrı gibi şikayetler azalır. Kortizon iğnesi ile birlikte egzersiz ve dinlenme desteklenirse tam tedavi uygulanmış olur.Kortizon iğnesi nasıl yapılır?Kortizon iğnesi doğrudan ağrılı ekleme enjekte edilir . Buna eklem içi enjeksiyon denir. Öncelikle enjeksiyon yapılacak bölge temizlenir ve daha sonra işlem uygulanır. En sık kortizon iğnesi yapılan eklemler omuz, dirsek, diz, el, bilek veya kalçadır.Kortizon iğnesi ne zaman etkisini gösterir?Kortizon iğnesi uygulanırken etkili bir ağrı kesici olan lokal anestezik ile beraber uygulanmaktadır. Böylelikle iğne yapıldıktan 1-2 dakika sonra ağrı kesici etkisi oluşur fakat iltihabın azalması birkaç günü bulabilir.Kortizonun Yan Etkileri Nelerdir?Kortizon, ilaç veya iğne formuyla alındığında birçok fayda sağladığı gibi dozunun aşılması durumunda olası yan etkiler de ortaya çıkarabilir. Kortizonun önde gelen yan etkileri arasında baş ağrısı, yüksek tansiyon, alerjik reaksoyin, kas zayıflığı, çocuklarda gelişim bozukluğu ve psikolojik problemler yer alır.Kortizon ilacının gereğinden fazla kullanılması ile ortaya çıkabilecek yan etkiler şu şekildedir:Kortizonun yan etkilerinden korunmak için neler yapılmalıdır?Kortizonun potansiyel yan etkilerinden kurtulmak için uygulanması gerekenler şunlardır:Kortizon Hakkında Sık Sorulan Sorular Kortizol nedir?Kortizol, vücutta adrenal (böbrek üstü) bezlerde doğal olarak üretilen hormonlardan biridir. Stres tepkisindeki rolü nedeniyle genellikle stres hormonu olarak adlandırılmaktadır. Birincil görevi fiziksel ve psikolojik stresi kontrol etmektir. Stres karşısında vücudun tepkisi kortizol seviyesini yükseltmektir. Kortizol hormonu kan basıncını ve kan şekerini artırarak bağışıklık sistemini baskılamaktadır.Kortizon ile kortizol arısındaki fark nedir?Kortizonun vücutta yaratacağı tepki kortizolün etkisi ile aynıdır. Aralarındaki tek fark ise birisinin doğal, diğerinin ise sentetik olarak dışarıdan alınmasıdır. Kortizol vücutta adrenal (böbrek üstü) bezlerde doğal olarak üretilen bir hormondur. Kortizon ise vücuttaki doğal kortizolün etkilerini taklit etmesi için dışarıdan sentetik olarak alınan bir hormondur.Kortizon faydalı mı zararlı mı?Kortizol hormonun sentetik şekli olan kortizonun tıbbın hizmetine sunulması geçtiğimiz yüzyılın en büyük keşiflerinden birisidir. Kortizon sayesinde birçok romatizmal hastalıkla, kanserle mücadele edilmiş, organ naklinde organ reddi gibi bir problemin çözümünde önemli mesafeler alınmıştır. Yani kortizon kullanmak zannedildiği gibi her zaman yanlış bir seçim değildir. Hatta bazen kortizon ile hayat kurtarılabilmektedir. Kortizon kullanımı suistimal edilmezse, kullanım koşullarına dikkat edilirse kortizon da diğer ilaçlar gibi önemli bir tedavi aracıdır.Kortizon ilacının zararı var mı?Doğru kullanılan kortizon diğer ilaçlar gibi bir tedavi aracıdır. Ancak kortizonun yanlış, bilinçsiz ve lüzumsuz kullanılmasından hastaya zararlı etkileri olmaktadır. Kortizon tüylenme yapar mı?Kortizon alanında uzman doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Kortizon kullanımının suistimal edilmesi, kullanım koşullarına uyulmaması, yanlış, bilinçsiz, gereğinden fazla miktarda ve süre kullanılması bazı hastalarda fazla kilo, şişkinlikler ve tüylenme gibi olumsuz sonuçlara neden olabilir.Kortizon Covid -19 enfeksiyonunda kullanılır mı?Kortizon, sitokin fırtınası olarak adlandırılan, Covid-19’a bağlı ileri zatürre evrensinde kullanılmaktadır.Kortizon kilo aldırır mı?Uzun süreli kortizon kullanımı sonucunda gerekli yaşam tarzı düzenlemelerinin de yapılmaması ile kilo alımı söz konusu olabilmektedir. Kilo alımı aslında kortizonun kan şekerine etkisi nedeni ile olmaktadır. Vücutta yağ depolanması ve tuz tutulumu olabilmektedir. Bu süreçte kilo almamak için doktorun önerilerine harfiyen uyulmalıdır.Kortizonlu krem kilo aldırır mı?Birkaç kez kortizon iğnesi kullanmak ve ya kısa süreli ilaç kullanımı kilo alımına yol açmayacağı gibi kortizonlu kremler de kilo aldırmamaktadır.Kortizon kremleri cilde zarar verir mi?Kortizonlu tüm ilaçlar gibi kortizonlu kremler de doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Uzman dermatolog tarafından kortizonlu krem önerilen hasta, kremi önerilen şekilde kullanmalıdır. Kortizonlu kremin önerilerin dışında kullanılması hastanın cildinde yanma, kaşınma, kuruluk, morluk ve kıllanmaya neden olabilir.Kortizon kullanırken tuz alınır mı?Kortizon ilaçları kullanılırken bazı gıda ürünlerinin alınmasına dikkat edilmelidir. Kortizon kullanan hasta doktorunun tavsiyesi beslenme şekillerini yeniden düzenlemelidir. Tuz kullanımının sınırlandırılması ya da tamamen kesilmesi gerekir.Kortizon ne zaman bırakılmalı?Kortizon ilacının ne zaman bırakılacağına hastanın doktoruyla birlikte karar vermesi gerekir.Kortizon cinsel güç azalmasına neden olur mu?Kortizon ilacının aşırı miktarda kullanılması kadın hastalarda adet bozukluklarına, erkek hastalarda ise cinsel güç azalmasına neden olabilir | 3,311 |
819 | Tedavi Yöntemleri | Kimyasal Peeling | Sağlıklı ve pürüzsüz bir cilde sahip olmak için kadın erkek pek çok insan çeşitli dermokozmetik uygulamalardan faydalanmaktadır. Bunlardan en önemlilerinden biri de kimyasal peelingtir. Bu uygulama cildin kendini yenileme özelliğinden faydalanılarak, ışıltılı bir cilde kavuşmanızı sağlar.Kimyasal peeling nedir?Deriyi canlandırmak, gençleştirmek, görünüşünü iyileştirmek için bir veya birkaç kimyasal ajanın deriye uygulanması ile farklı derinliklerde kontrollü hasar oluşturarak sağlıklı bir derinin ortaya çıkmasını sağlayan uygulamadır. “Kimyasal peeling”te amaç, deri tabakalarında istenilen derinliğe kadar hasar oluşturmak ve rejenerasyon sırasında yara iyileşmesinin tetiklediği kolajen ve elastin üretimi artışından yararlanarak çeşitli lezyonların tedavisini sağlamaktır. Bu tedavide deriye, yüzeyel tabakaların ayrılmasına ve soyulmasına neden olan kimyasal bir asit uygulanır. Çok sayıda kimyasal peeling ajanı olmakla birlikte en sık kullanılanlar alfa hidroksi asitler (AHA) (glikolik asit, meyve asitleri, laktik asit), salisilik asit (beta hidroksi asitler (BHA)), trikloroasetik asit(TCA), Jessner solüsyonu ve kombinasyonlarıdır.Kimyasal peeling neden uygulanır? Günümüzde kimyasal peeling sadece dermato-kozmetolojide değil birçok dermatolojik hastalıkların tedavisinde de sık kullanılan basit ve kolay uygulanabilir işlemlerden biri haline gelmiştir. Güneş, yanık ve herediter faktörlerin deride oluşturduğu ince kırışıklar, güneşe ve yaşa bağlı lekeler, çiller, kanser potansiyeli taşıyan kabuklu kızarıklık veya yüzdeki koyu renkli lekeler, melazma denilen hormonal veya gebelik lekeleri peeling ile düzeltilebilir; hatta iyileştirilebilir. Rozase ve aktif aknede iyileşmeye ve akne izlerinde düzelmeye yardımcıdır. Ciltte yağlanma ve gözenekleri azalma üzerine de olumlu etkisi vardır. Ciltteki kollajen dokusu ve elastin liflerdeki bozulmalar sonucu meydana gelen ince çizgiler ve kırışıklıklara karşı etkilidir. Deride oluşturulan soyulmanın ardından yeni gelen cildin dokusu daha genç, parlak, pürüzsüz, lekesiz ve homojendir.Kimyasal peeling nasıl uygulanır?Yüz, boyun, göğüs, eller ve kollara doktorun seçimi ve hastanın derisinin durumuna göre bir asit solüsyonu seçilerek hastane, muayenehane ve klinik şartlarında doktor tarafından uygulanabilir. Kimyasal peeling; işlemin derinlik seviyesine göre yüzeyel, orta ve derin uygulamalı olarak 3 farklı tipte gerçekleştirilmektedir.Yüzeyel kimyasal peeling: Derinin en üst tabakası yani epidermis hedeflenmektedir. Öncelikle hafif bir yanma, batma ve kızarıklık olur ancak deri kısa sürede kendini toparlar. İnce kırışıklıklar, akne, düzensiz cilt tonu ve kuruluğu başarıyla tedavi edilebilmektedir. 1-4 hafta aralıklarda genellikle 4-8 seans uygulanmaktadır.Orta derinlikteki kimyasal peeling: Derinin en üst (epidermis) ve orta tabakası (üst dermiş) hedeflenir. Deride daha derin bir soyma etkisi olur. İlk olarak kızaran deri kabuklanıp soyulmaya başlar. Ardından daha sağlıklı bir cilt görünümü ortaya çıkar. 2-4 ay aralıklarda 2-4 seans işlem tekrarlanabilir.Derin kimyasal peeling: Epidermis, dermis ve orta deri hücrelerine bu işlem uygulanır. İyileşme süresi de cildin daha derin bir tabakasına işlem yapıldığı için uzayabilir. Bu uygulama genellikle tekrarlanmaz ve bir süre sonra cildin istenilen görünüme kavuşması sağlanabilir.Kimyasal peeling ile ilgili sık sorulan sorular Kimyasal peeling ağrılı bir uygulama mıdır?Yüzeysel ve orta derinlikte peeling uygulama sırasında ve sonrasında ciltte hafif bir yanma oluşabilir. Genellikle ağrı olmaz. Derin peeling ağrılı bir uygulamadır. Genellikle lokal anestezi altında uygulanır.Kimyasal Peeling sonrasında ciltte istenmeyen bir görünüm olur mu?Kimyasal peeling işleminin derinliğine bağlı olarak hafif kızarıklık veya güneş yanığı benzeri reaksiyon oluşur. Yüzeyel tipte 1-5 gün süren kızarıklık, hafif soyulmalar olur. Orta derinlikte peeling sonrası belirgin kızarıklık, ödem ve deride gerginlik yanı sıra kahverengi bir tabaka oluşumu olağandır; bu tabaka 7-10 günde soyulur.Kimyasal peeling işlemi sonrasında nelere dikkat edilmelidir?Kimyasal peeling kimlere uygulanmamalıdır?Kimyasal peeling hangi mevsimde yaptırılmalıdır?Bu uygulama sıklıkla kış aylarında yapılmaktadır. İşlem sonrası güneşten korunmak gerektiği için genellikle havanın güneşli olmadığı dönemler tercih edilmektedir. | 1,678 |
820 | Tedavi Yöntemleri | Kraniotomi | Beyin tümörü, çeşitli nedenlerle gelişen kan pıhtıları, bazı yabancı cisimlerin çıkarılması veya travmatik beyin hasarı nedeniyle beyin lezyonu olan hastalarda beyne erişmek için kafatasından geçici olarak bir kemik flebinin çıkarıldığı cerrahi operasyonlar “Kraniotomi” olarak adlandırılıyor. Kraniotomi ameliyatlarının bu konuda deneyimli beyin cerrahisi ekipleri tarafından gerçekleştirilmesi önem taşıyor. Memorial Antalya Hastanesi Beyin Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Mahmut Akyüz, kraniotomi işlemi hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı. Kraniotomi nedir? Kafatası içindeki yapılara ulaşmak, beyni açığa çıkarmak için kemiğin bir kısmının kafatasından cerrahi olarak çıkarılmasıdır.Hangi durumlarda kraniotomiye başvurulur?Kafanın içindeki cerrahi gerektiren tüm problemlere ulaşmak adına kafatası kemiğinin çıkartıldığı duruma kraniotomi denir.Beyinin içinde yer alan her patolojiye ulaşmak istenilen her durumda kraniotomiye başvurulur. Kafatasının belirli bir lokasyonda problemin olduğu yerin komşuluğunda kafatası açılarak kemik çıkarılır. Genel olarak beyin dokusuna, beyin zarı içindeki yapılara, nörovasküler yapılara yani beyin tümörlerine, nörovasküler lezyonlara, anevrizma ve AVM gibi lezyonlara ulaşmak için; beyin kanamalarında, kafa travmalarında, şiş beyinlerde, kafatasını açarak beyini dışarı doğru rahatlatmak amacıyla kraniotomi uygulanır.Aşağıdaki nedenlerden dolayı kraniotomi işlemi yapılabilir;Kraniotomi cerrahisi nasıl yapılır?Kraniotomi hastanın durumuna göre hasta uyutularak ya da uyanık şekilde yapılabilir. Hasta genellikle genel anestezi altında bir çivili başlığa alınır. Konvansiyonel yöntemlerle veya nöronavigasyon olarak adlandırılan yöntemle lezyonun hemen komşuluğundaki kemik çizilir. Cilt açıldıktan sonra pnömatik drill cihazı ile kemik açılır. Kemik açma işleminden sonra beyin dokusu ve omuriliği çevreleyen beyin zarlarının en kalın ve en dıştaki katmanı olan duraya ulaşılır. Dura da açıldıktan sonra beyin katmanına ulaşılmış olur.Kraniotomi hakkında sıkça sorulan sorular Kraniotominin avantajları nelerdir?Kraniotomi sayesinde beyin dokusuna hızlı bir şekilde ulaşabilmesi sağlanır. Eskiden teknolojik enstrümanlar (pnömatik drill, nöronavigasyon) olmadığı için kraniotomi işlemleri çok daha uzun sürmekteydi. Şimdi bu cihazlar sayesinde kraniotomi işlemi yaklaşık yarım saat içinde gerçekleştirilebilmektedir.Kraniotomi riskli bir ameliyat mıdır?Kraniotomi, beyinde onarım yapmak için kemiğin kafatasından geçici olarak çıkarılmasını içeren bir beyin ameliyatıdır. Dolayısıyla bazı riskleri beraberinde getirir. Kafatasının hemen altında bir takım damarsal yapılar, kirli kanı taşıyan venöz sinüsler ve beyin dokusu vardır. Kraniotomi işleminde bazen beyin zarı yırtılabilir ve beyin dokusuna zarar verebilir veya bu kirli kanı taşıyan venöz sinüsler de yırtılabilir. Bu durumlar da bir takım ameliyat sırasında veya sonrasına yansıyan problemlere neden olabilmektedir.Ancak uygun koşullarda ve uzman ekipler tarafından gerçekleştirildiğinde riskler minimalize edilmektedir.Kraniotomi öncesinde hastanın dikkat etmesi gereken noktalar nelerdir?Ameliyattan önce hastanın genel anestezi muayenesi olması yeterlidir. Kraniotomi ameliyatı ne kadar sürmektedir?Kraniotomi ameliyatı hastanın durumuna ve genel tabloya göre değişmektedir. İşlem yapılacak bölgeye göre kafatası kemiğini kaldırılır. Ancak bu sadece kraniatomi ameliyatının süresidir. Kemik kaldırıldıktan sonra beynin içinde gerçekleştirilecek ameliyat, problemin bulunduğu patolojiye ve yere göre değişen sürelerde yapılmaktadır.Kraniotomi ameliyatında beyin haritalanması nasıl gerçekleştirilir?Kraniotomi ameliyatı öncesi bir takım radyolojik görüntülemelere başvurulur. MR (fonksiyonel MR, MR taktografi), nöronavigasyon ve anatomik landmarklar ile beyin dokusundaki patolojik yapı ve fonsiyonel beyin alanları belirlenir.Bu görüntüleme cihazları ile beyinden yapılan taramalar (nöronavigasyon ve ultrason) örneğin tümör varsa bunun beyindeki üç boyutlu görüntüsünü sağlar. Tümör dokusu ile sağlıklı doku arasındaki ayrımın yapılmasında ve anormal dokunun kesin konumuna ulaşılmasında faydalıdır.Uyanık kraniotomiye ne zaman başvurulur?Genelde hasta genel anestezi altındayken kraniotomi ameliyatı gerçekleştirilir. Ancak hastanın ameliyat sırasında çıkabilecek nörolojik defisitlerine ( sakatlık riskine) anında müdahale etmek ve o bölgelerden uzak durmak adına uyanık olarak da kraniotomi işlemi gerçekleştirilebilir. | 1,670 |
821 | Tedavi Yöntemleri | Kronik Yara Tedavisinde Kök Hücre Uygulaması | Çeşitli hastalıklar ya da travmalar nedeniyle oluşan yaralar, iyileşmediği takdirde vücudun hangi bölgesinde olursa olsun kişinin canını acıtabilmekte ve günlük yaşamı zorlaştırmaktadır. Ancak son yıllarda pek çok alanda uygulanan kök hücre tedavisi, yara iyileşmesinde de kullanılmakta ve başarılı sonuçlar alınmasını sağlamaktadır.Kök hücre nedir?Kök hücre, değişik hücre tiplerine dönüşebilen farklılaşmamış hücredir. Bu hücreler embriyonun temel yapısını oluşturur, ancak doğumdan sonra da vücudumuzda bulunurlar. Yetişkin hayatta kök hücrelerin bulunduğu başlıca dokular; kemik iliği, yağ dokusu ve kandır. Bir yaranın kapanmasında rol oynayan hücrelerin başında fibroblast denilen ve kolajen üreten hücreler, endotel denilen damar oluşturan hücreler ve keratosit denilen derinin üst tabakasını oluşturan hücreler gelir. Kemik iliğinden ya da yağ dokusundan elde edilen kök hücreler vücudun belirlenen bölgelerine verildiğinde, o bölgenin şartlarına göre kök hücre ihtiyaç duyulan hücre tiplerine dönüşür ve yara iyileşmesi belirgin şekilde hızlanır.Kök hücre kronik yara tedavisi için hangi durumlarda uygulanır?Yara deri bütünlüğünün bazı sebeplerden dolayı bozularak, canlı dokunun yapı ve fonksiyonel işlevini sürdürememesidir. Diyabetik ayak, yanık, varis, bası ve yatak yaraları ile enfeksiyon kaynaklı yaralar, kök hücre uygulaması ile tedavi edilebilmektedir. Kök hücreler hastanın kendi kanından üretildiği için yan etki görülmemekte ve yıllarca geçmeyen yaralarda dahi kısa sürede iyileşme sağlanabilmektedir.Kök hücre uygulaması nasıl yapılır?Yağ dokusu ve kemik iliği en yaygın kullanılan kaynaklarıdır. Yağ dokusu minyatür bir liposuction (yağ alma) işlemi ile alınır. Kemik iliği ise o bölge uyuşturulduktan sonra bir enjektör vasıtası ile leğen kemiğinden alınır. Aslında kemik iliği adı verilen şey bu bölgeden alınan kandır.Kişiden yağ dokusu ya da kemik iliği alındıktan sonra özel sistemlerde bu dokulardaki kök hücreler ayıklanır ve 1-2 ml lik bir sıvı içerisinde toplanır. Bu işlem yaklaşık 2-3 saat sürer. Elde edilen kök hücreler hemen yara bölgesine verilir. Kök hücre tedavisinin, alanında uzman doktorlar ve tam donanımlı merkezlerde uygulanması gerekmektedir.Avantajları nelerdir?Kök hücreler bölünerek kendisi ile aynı yapıyı oluşturabilme ve çok sayıda değişik özelleşmiş hücreye dönüşebilme özelliğindedir. Yağ dokusu ve kemik iliğinden elde edilebilen bu hücreler yaranın sorunsuz iyileşmesine önemli katkı sağlamaktadır. Aynı zamanda yeni damar oluşumu için de büyük önem taşımaktadır. Kişi için son derece pratik ve yan etkisiz bir işlemdir.Yara iyileşmesinde kullanılan kök hücre yöntemi ile ilgili sık sorulan sorular Yara iyileşmesi için kullanılan kök hücre zararlı mıdır? İşlem oldukça pratik ve hasta için tehlikesizdir. Uygulamanın ardından hasta taburcu olmakta, kısa süre içinde iş ve sosyal yaşamına geri dönebilmektedir.Kök hücre tedavisine ne zaman başvurulur?Yara tedavisinde kök hücre ilk seçenek değildir. Altta yatan hastalıkların tedavisi, iyi bir yara bakımı ve düzenli kontrollerle yaraların büyük bir bölümü iyileşebilir. Kök hücre tüm bu işlemlere cevap vermeyen yaralarda kullanılır.“Hangi tip hücreye ihtiyaç varsa neden doğrudan o hücre verilmiyor? Sonuçta kök hücre yine o hücreye dönüşmeyecek mi?”Elbette tüm bunlar mümkün olabilmektedir, hatta bugün deri yaması işleminde bu uygulama yapılmaktadır ancak kişi ile aynı yaşta hücreler oraya getirilmektedir. Yani çoğalma ve kolajen üretme kapasiteleri azalmış hücreler verilmektedir. Oysa kök hücre verildiğinde oluşan hücreler gerçek anlamda yeni doğmuş hücrelerdir. | 1,418 |
822 | Tedavi Yöntemleri | Kemik tümörleri tedavisinde sıvı nitrojen kullanımı | Kemik tümörleri diğer organlarda görülen kanserler gibi daha sık görülmekte ve hayatı tehdit etmeye devam etmektedir. Kemik tümörlerinin sık görülmesinin kesin nedeni bilinmemekle birlikte hazır gıdalar, genetiği değiştirilmiş veya uygun olmayan ilaçlama yöntemiyle üretilen besinler, hava kirliliği, yaygın kullanılan cep telefonu ve benzeri elektromanyetik dalga ile çalışan cihazlar suçlanmaktadır. Kemik tümörlerindeki artışın bir diğer olasılıkta Bilgisayarla Tomografi (BT) veya Manyetik Rezonans (MR) gibi görüntüleme yöntemlerini daha yaygın kullanılmasına bağlı tesadüfen tespit edilebilmesi olabilir. Memorial Şişli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü Uzmanları, kemik tümörlerinin tedavisinde uygulanan sıvı nitrojen yöntemi hakkında bilgi verdi.Kemik tümörlerinde uygulanan tedaviler her geçen gün gelişmektedir. 1970’li yıllara kadar kemik tümörlerinde kanserli kemiğin (uzvun) kesilip atılmasına rağmen hastaların %70’i kaybedilmekte idi. Oysa günümüzde kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi yöntemlerin gelişmesi ile hem hayatlar kurtarılmakta hem de uzuv kayıplarının önüne geçilebilmektedir. Kemik tümörlerinin tedavisinde son yıllarda sıvı nitrojen (azot) ön plana çıkmakta, kişinin kendi kemiğiyle hayatını sürdürebilmesi gündeme gelmektedir. Kemik tümörleri nelerdir? , “Kemik tümörü tedavisi nasıldır?”, “Kemik tümöründe sıvı nitrojen (azot) tedavisi nedir?”, “Kemik tümöründe biyolojik tedavi nedir?”, “Sıvı azot hangi tümörlerde uygulanabilir?”, “Sıvı nitrojen tedavisi nasıl yapılır?”, “Sıvı nitrojen tedavisinde iyileşme süresi nedir?” gibi sorular merak edilen konuların başında gelmektedir.Sıvı Nitrojen (Azot) Tedavisi Hangi Hastalıklarda Kullanılır?Kemik tümörleri iyi huylu (bening, selim) , kötü huylu (maling) ve metastaz (başka organ tümörlerinin kemiğe yayılması) olarak kabaca üçe ayrılmaktadır. Sıvı nitrojen tıpta cilt hastalıkları, tüp bebek gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Kemik tümörlerinde de her geçen gün ilgi artmakta, kullanım alanları genişlemektedir. Kemoterapi veya radyoterapi gibi diğer tedavilere ilave destek olarak birlikte kullanımı mümkündür. Ancak kemoterapi veya radyoterapi gibi vücuda yan etkisi olmayan sadece tümörün olduğu kemik de kullanım mümkündür.Kemik Tümörlerinde Sıvı Nitrojen (Azot) Tedavisi Nasıl Uygulanır?Sıvı nitrojenin (Azot), sıvılaştırılmış havadan distilasyon yöntemiyle elde edilen renksiz, kokusuz ve oda sıcaklığında bile sıvı halde ve -190 ye kadar dondurucu özelliği vardır. Bu dondurucu özelliği sayesinde kemik tümör hücrelerini öldürücü etki yapmaktadır.Kemik tümörlerinin tedavisinde sıvı nitrojen (Azot) iki şekilde kullanılabilir.İyi Huylu Kemik Tümörlerinde Sıvı Nitrojen Kimlerde Uygulanır? Özellikle lokal agresif diye adlandırılan kemiğin dev hücreli tümörü, anevrizmal kemik kisti, kondroblastom gibi iyi huylu kemik tümörlerinde sıvı nitrojeni püskürtme yöntemiyle kullanılmaktadır. Bu tümörler genelde büyüme çağı tamamlanmak üzere veya tamamlanmış 15-30 yaş arasında görülmekte ve bu hastalarda tercih edilmektedir. 15 yaş altı büyüme kıkırdaklarında görülen tümörlerde büyümeyi engelleyebileceği için sıvı azot kullanmamaya özen gösterilmelidir.İyi Huylu Kemik Tümörlerinde Sıvı Nitrojen Ameliyat Nasıl Yapılır?Kötü Huylu Kemik Tümörleri Tedavisinde Sıvı Nitrojen Hangi Hastalarda Kullanılır?Özellikle genç yaşlarda görülen osteosarkom, ewing sarkom gibi kötü huylu kemik tümörlerinde tercih edilmektedir.Kötü Huylu Kemik Tümörleri Tedavisinde Sıvı Nitrojen Ameliyatı Nasıl Yapılır?Kemik tümörleri tedavisinde sıvı nitrojen (azot) kullanımı hakkında sık sorulan sorular Her Kemik Tümöründe Sıvı Azot Tedavisi Uygulanıyor mu?Sıvı nitrojen tüm kötü huylu kemik tümörü hastalarında uygulanmamaktadır.Kötü Huylu Kemik Tümörlerinde Sıvı Azot Ameliyat Nasıl Yapılır?Bu tedavide hasta seçimi çok önemlidir. Uygun hastalarda başarılı sonuçlar alınmaktadır.Kötü Huylu Kemik Tümörlerinde Sıvı Nitrojen Tedavisinden Sonra İyileşme Ne Kadar Sürer?Tamamen iyileşme 1 – 2 yıl sürebilmektedir. İlk bakışta bu bir dezavantaj gibi görülmekle birlikte hastanın bir ömür boyu kendi kemiğiyle yaşaması önemlidir.Kötü Huylu Kemik Tümörlerinde Sıvı Nitrojen Ameliyatın Avantajları Nelerdir?Kötü huylu kemik tümörleri tedavisinde eskiden etkilenen uzvun tamamen çıkartılması yöntemi uygulanmaktaydı. Cerrahi yöntemlerin gelişmesi ve kemoterapi tedavisi sayesinde uzuv kaybının önüne geçilerek protez cerrahileri gündeme geldi. Ancak protezlerinin ömrü ve maliyeti nedeniyle biyolojik yöntemler son yıllarda kemik tümörü tedavisinde ön plana çıkmaktadır.Kötü huylu kemik tümörlerinin tedavisinde uygulanan sıvı nitrojen (azot) tedavinin avantajları şu şekilde sıralanabilir;İyi Huylu Kemik Tümörlerinde Sıvı Nitrojen Tedavisinin Avantajları Nelerdir?Bu işlemin avantajları, tekrar tekrar uygulanabilmekte, gözle göremediğimiz veya el aletleriyle uzanamadığımız kemik içindeki uç noktalara kadar basınçlı püskürtme yönteminde erişilebilmekte, vücuda toksik etkisi olmadan güvenle kullanılabilmektedir.Kötü Huylu Kemik Tümörlerinde Sıvı Nitrojen Tedavisi (Ameliyatıdan) Sonra Nelere Dikkat Edilmelidir?Kötü huylu kemik tümörlerinde yani kanserli kemik tümörlerinin tedavisinden sonra şunlara dikkat edilmelidir;Sıvı Nitrojen Tedavisi Neden Çocuklarda Daha Çok Yapılır?Daha çok çocuklarda tercih edilen bir kemik tümörü tedavisidir. Kemoterapiye daha iyi yanıt veren ve genellikle çocuklarda görülen Osteosarkom ve Ewing sarkom bu tedavi için daha uygundur.Sıvı Nitrojen (Azot) Uygulaması Ameliyatı Kaç Saat Sürmektedir?Uzun bir ameliyattır. Tümörün bulunduğu bölge, büyüklüğü, damar- sinir gibi önemli yapılara yakınlığı gibi faktörler ameliyat süresini değiştirmektedir. Genel olarak 10 -15 saat süren bir operasyondur. Tümörün çıkartılması 2-3 saat sürerken sıvı nitrojen (azot) işlemi yaklaşık bir saat sürmektedir. Bununla birlikte yedek kemiğin mikrocerrahi yöntemiyle çıkartılarak cansız kemiğin içine nakledilmesi ve tekrar yerine tespit edilmesi uzun ve titizlik isteyen bir cerrahidir.Sıvı Nitrojen Tedavinin Dezavantajları Nelerdir?İyi Huylu Kemik Tümöre Tedavisinde Sıvı Nitrojen Kullanımın Riskleri Var mıdır?Bu uygulamanın da bazı riskleri vardır. Tümör hücrelerine dondurucu öldürücü etkisi olduğu gibi sağlıklı kemik ve çevre yumuşak dokulara da iyi korunmazsa öldürücü etkisi (nekroz) olabilmekte, sağlam kemiğinde gücünü zayıflattığından erken dönemde kırık riski artmaktadır. Islak - gazlı bezlerle çevre yumuşak dokular dikkatli bir şekilde korunmaktadır.Tümörün temizlendiğinden emin olduktan sonra oluşan boşluk genellikle kemik sementi (çimentosu) ile doldurulmaktadır. Kemik çimentosu hızlı bir şekilde sertleşmekte ve mekanik olarak güçlü olduğundan erken hareket vermemizi sağlamaktadır.İyi Huylu Kemik Tümörlerinde Sıvı Nitrojen Kullanımından Sonra Hastalar Ne Zaman Ayağa kalkabiliyor veya Uzvunu Kullanabiliyor? Etkilenen kemiğin büyüklüğüne göre değişmektedir. Tüm hastalara 1 gün sonra eklemlerini hareket ettirmesine izin verilmektedir. Ancak özellikle kalça ve daha aşağısındaki uygulamalarda 6 hafta yük verdirmeden koltuk değnekleri ile hareket etmesine temel ihtiyaçlarını gidermesine izin verilmektedir. Altı hafta sonunda iyileşme durumuna göre aşamalı olarak üzerine basma ve serbest yürümesine izin verilir. | 2,885 |
823 | Tedavi Yöntemleri | Kuafaj Tedavisi | Kuafaj, çürük dişlerde hasar görmüş dokuların tedavi edilmesi işlemidir. Bu yöntemle, dişin sinirlerine zarar vermeden kalan sağlam diş yapısının korunması hedeflenir ve üzerine dolgu yapılması sağlanır. Kuafaj, özellikle kanal tedavisine gerek kalmadan dişin kurtarılabilmesi için tercih edilen bir yöntemdir. Bu işlem sayesinde, diş çekimi gibi daha radikal tedavilere başvurmadan önce dişin kurtarılması amaçlanır. Kuafaj tedavisi, dişin fonksiyonelliğini ve estetiğini koruyarak, sağlıklı bir ağız yapısının devamını sağlar.Kuafaj Tedavisi Nedir?Kuafaj tedavisi en basit şekliyle, diş çürümesi nedeniyle ortaya çıkan zarar görmüş dokuların sinire olan uzaklığı da göz önünde bulundurularak, geride kalan sağlam diş üzerine dolgu yapılmasıdır. Kuafaj tedavisi yaptırmanın asıl avantajı çürümüş dişin, diş çekiminden kurtarılarak, fonksiyonunu sağlıklı bir şekilde sürdürmesinin sağlamasıdır. Bir başka deyişle kuafaj tedavisi kanal tedavisine geçilmeden hasarlı dişin dolgu yöntemi ile onarılmasıdır. Kuafaj tedavisi kanal tedavisinden önce uygulanabilecek bir yöntem olup, kanal tedavisi de diş çekiminden önce başvurulabilecek tedavi türüdür.Kuafaj tedavisi ile hem pulpanın canlılığı, hem de pulpa –dentin bileşiminin korunması amaçlanır. Böylece söz konusu dişin hayati fonksiyonları mümkün olduğu kadar az etkilenir. Kuafaj dolgu için kullanılan maddelerin bileşimindeki başlıca malzemeler şunlardır:Derin Kuafaj Nedir?Derin kuafaj tedavisi denildiğinde kast edilen tedavi, diş üzerinde oluşan derin çürüklerin, diş sinirleri alınmadan, dolgu ile üzerinin kapatılması işlemidir. Derin kuafaj uygulaması şöyledir:Kuafaj ve Kanal Tedavisi Farkı Nedir?Kuafaj tedavisi bir bakıma kanal tedavisinden önceki aşama olarak kabul edilebilir. Her iki tedavi uygulaması arasındaki fark şudur:Kuafaj Neden Yapılır?Kuafaj tedavisi tercih edilmesinin asıl amacı, hastanın dişi tamamen ya da diş canlılığını kaybetmeden sıcak, soğuk, tatlı, ekşi vb. lezzetlerin yaratacağı diş hassasiyetinin önüne geçilmesidir. Kuafaj tedavisi sayesinde diş uygulanan kuafaj dolgusu sayesinde hastanın yaşadığı ağrının dindirilmesinin yanı sıra çürüğün yayılması da engellenir.Direkt Kuafaj Neden Yapılır?Direkt kuafaj tedavisi uygulandığında, diş hekimi hastanın dişinde çürük temizleme işleminin yapılmasını takiben, dişe kuafaj dolgu yerleştirir. Direkt kuafaj tedavisi, dişin temizlenmesi ve kuafaj dolgusunun yerleştirilmesi aynı seansta yapılabilir. Direk olmayan kuafaj tedavisi ise göreceli olarak, daha derin çürüklerin öncelikle ilaçla en az 1 hafta kadar etkisiz hale getirilip tedavi edilmesinden sonra uygulanan kuafaj dolgu yerleştirme işlemidir. Bu nedenle direkt olmayan kuafaj tedavisinin, direkt kuafaj gibi aynı seansta tamamlanması mümkün değildir.Kuafaj Ne Zaman Yapılır?Kuafaj dolgusu herhangi bir nedenle çürüyen dişte çürümenin diş sinirlerine kadar ulaşmadığı ya da dışarıdan alınan bir darbe nedeniyle diş sinir yapısını koruyan tabakanın kırılarak, sinirlerin herhangi bir enfeksiyon olmaksızın açığa çıktığı hallerde dişin korunması için uygulanan bir yöntemdir.Kuafaj Dolgu Nasıl Yapılır?Diş kuafaj tedavisi bir tür dolgu tedavisi kabul edilebilir. Kuafaj tedavisi için aşağıdaki basamaklar takip edilir:Kuafaj Tedavisi Ne Kadar Sürer?Kuafaj tedavisi için gereken süre diş hekimin uygun bulduğu kuafaj dolgusu işleminin türüne göre değişir. Kuafaj dolgusu iki şekilde uygulanabilir. Bu yöntemler şunlardır:Diş enfeksiyonunun ilerlemiş olduğu vakalarda diş doktoru öncelikle diş temizleme işlemini daha sonra da temizlenen alana ilaç uygulaması tedavisini gerçekleştirir. İlacın etki etmesi ve enfeksiyon tedavisin tamamlanması için yaklaşık 1 hafta beklenmesi gerekebilir. Direkt olamayan kuafaj uygulamasını takip eden ikinci seansta kuafaj dolgusu işlemi diş hekimi tarafından tamamlanır.Kuafaj Tedavisi Sonrasında Nelere Dikkat Edilmelidir?Kuafaj tedavisi bittikten sonra, herhangi bir şey yenmesi için işlen sırasında yapılan anestezi etkisinin geçmesi beklenmelidir. Genel olarak yaşanan uyuşukluğun geçmesi anestezinin etkisini de geçtiğinin belirtisi olabilir.Kuafaj dolgusu yapılmasını takip eden birkaç gün en fazla birkaç hafta boyunca dişte soğuk hassasiyeti yaşanması normaldir. Kuafaj dolgusunun kırılması ya da düşmesi gibi istenmeyen hallerde derhal diş hekimine müracaat edilmelidir.Kuafaj Sonrası Diş Ağrısı Nasıl Geçer?Normal şartlarda kuafaj tedavisi uygulandıktan sonraki birkaç gün boyunca diş ağrısı yaşanabilir. Daha sonra ağrı kendiliğinden geçer. İlk birkaç gün için doktor tarafından verilen ağrı kesiciler diş ağrısının kontrol altına alınmasında etkili olur.Kuafaj tedavisi ertesinde baskı ile ortaya çıkan hassasiyet hissi normaldir. Kuafaj tedavisi sonrasında diş doktorunuz çok gerekiyorsa antibiyotik kullanmanızı önerebilir.Kuafaj dolgusu uygulandıktan sonraki ilk birkaç gün içinde hastanın hissettiği hassasiyet ve ağrı geçmediği takdirde kanal tedavisine geçilmelidir. Kuafaj dolgu sonrası ağrını geçmesi için maksimum beklenecek süre 3 haftadır.Kuafaj Hakkında Sık Sorulan SorularKuafaj sonrası ağrı olur mu?Kuafaj dolgusunun hemen arkasından yanakta şişme ya da ağrı hissi olabilir. Kuafaj dolgusu yapıldıktan sonra diş siniri dolgunun altında canlı halde kalır. Bu nedenle dolgu direkt olarak sinire dokunur. Bu nedenle ilk günlerde hatta ilk haftalarda soğuk hissedilmesi beklenen normal etkiler arasındadır. Birkaç hafta geçmesine rağmen halen soğuk hassasiyeti ya da ağrı hissediliyorsa vakit kaybetmeden diş doktoruna başvurulmalıdır.Kuafaj tedavisi hangi dişlere uygulanmaktadır?Diş üzerinde çeşitli nedenlerle gelişen sorunlar nedeniyle bazı dokuların zayıflaması ya da diş çürümesi halinde kuafaj dolgusu yapılabilir. Kuafaj tedavisi için çürümenin diş sinirine kadar ulaşmamış olması şartı aranır.Kuafaj diş tedavisi kimler için uygundur?Dişlerinde sinire ulaşmamış fakat yine de derine inmiş çürükler bulunan kişiler ve/veya derin dentin bölgesinde bulunan çürüğe eşlik eden sıcak, soğuk, ekşi, tatlı lezzet duyarlılığı bulanan kişiler kuafaj tedavisi için uygun adaylar kabul edilebilir.Kuafaj sonrası ne zaman yemek yenir?Kuafaj sonrası, işlem sırasında kullanılan anestezinin etkisi geçince yemek yenilebilir. Kuafaj tedavisi bir tür dolgu uygulamasıdır. Genel kural olarak dolgu yapıldıktan sonraki ilk 2 saat boyunca herhangi bir şey yenmesi istenmez. Yine aynı kural doğrultusunda yapılan dolgu geçici dolgu dahi olsa, işlemin bitmesini takip eden ilk 2 saat boyunca herhangi bir şey içilmesi de istenmez. | 2,496 |
824 | Tedavi Yöntemleri | Kulak Tüpü | İşitme azlığına neden olan pek çok neden bulunur. Kulakta sıvı birikmesi çocukluk çağındaki işitme problemlerinin başında gelir. Erken teşhis ile kulak zarına uygulanacak tüp takılması sorunu büyümeden kolaylıkla çözmektedir. Kulak zarına konulan tüp, orta kulak ile dış ortam arasındaki basıncın dengelenmesini sağlar ve geçici bir süreliğine görevini yeterli yapamayan östaki borusunun işlevini görür. Kulaktaki negatif basınç ortadan kalkınca orta kulaktaki inflamasyon düzelir, hücreler normal işlevini yapmaya başlar. Konulan tüp zaman içinde kulak zarından kendisi çıkmakta ve bu süre zarfında da orta kulaktaki sorun büyük oranda tedavi olmakta çocuk normal işitmesine ve sağlam kulak zarına sahip olmaktadır. Memorial Antalya Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Mustafa Asım Şafak, kulak tüpü uygulaması hakkında bilgi verdi.Kulak tüpü uygulaması nedir? Kulak tüpü hangi durumlarda takılır?Kulak zarı, dış kulak ile orta kulağı ayıran bir duvar şeklindedir. Kulak zarının dışa yakın tarafında dış kulak yolu vardır ve dışarıdaki havaya açıktır. Kulak zarının iç tarafında da orta kulak vardır. Orta kulağın da normalde hava ile dolu olması gerekir. Orta kulağın havası, orta kulağı genze bağlayan östaki borusu yardımı ile oluşur. Eustachian (Östaki) borusunun bir ucu genizde bir ucu orta kulaktadır. Kişi nefes alıp verdikçe, yutkundukça ve esnedikçe Östaki borusu çok kısa bir süre açılıp kapanıp orta kulak basıncının dış atmosfer basıncına göre dengelenmesini sağlar. Sürekli aktif bir fonksiyonu vardır çünkü dışarıdaki hava basıncı sürekli değişir. Havanın sıcak olduğu yaz günlerinde basınç azalır. Yağmurlu bulutlu olan günlerde basınç artar.Sıcaklığın hep sabit olduğu bir dönemde bile olsa deniz seviyesine, kişinin olduğu yere göre hava basıncı değişir. Dağların tepesine çıktıkça, uçakla yükseldikçe yukarıdaki atmosfer kalınlığı inceldiği için hava basıncı azalır. Dağın tepesinden, uçaktan daha aşağı deniz seviyesine inildiği zaman basınç artar. Her türlü basınç değişimine karşı zarın arka tarafı orta kulak basıncının ayarlanması gerekir.Örneğin deniz kıyısından bir dağın tepesine çıkıldığında dışarıdaki basınç azaldığı zaman orta kulak basıncı fazla gelir. Bu durumda orta kulağın fazla basıncı östaki borusundan genze atılır. Bu çok kolay, kendiliğinden gelişen bir süreçtir. Ancak tersi durumda, uçak yolculuğunda ya da yüksek rakımlı bir yerden deniz seviyesine inildiğinde, dışarıdaki atmosfer basıncı giderek artmaya başladığında orta kulak basıncı düşük kalır. Zarın dış tarafındaki basınç giderek artar, zarı orta kulağa doğru itmeye başlar. Bu itme sonucunda önce kulak tıkanıklığı, sonrasında ağrı oluşur. Orta kulağın bu sırada yutkunma veya esneme ile genizden hava alması gerekir. Bu genizden hava alma işi olmuyorsa problem yaşanmaya başlar.Üst solunum yolu enfeksiyonlarında burun ve geniz bölgesindeki dokular hastalık nedeniyle şiştiği için östaki borusu çalışamaz hale gelmiştir. Sadece grip, nezle olunan zamanlarda sorun yaşanmaz. Bir de geniz bölgesinde yer kaplayan bu östaki borusunun genze bağlı olduğu yerin ağzını kaplayacak şekilde bir hastalık varsa problem oluşur. Bu çocuklukta geniz eti sebebiyle oluşan rahatsızlıklarda daha sık görülen bir tablodur. Geniz eti tam da östaki borusunun olduğu bölgede büyür. Orta kulak ile geniz arasındaki hava akışını engelleyecek şekilde kitle oluşturur.Bazen geniz kanserlerinde de bu durum görülebilir. Genizde yer kaplayan kanser dokusu varsa, bu hastalık orta kulağın havalanmasını engeller. Bu durum bazen yarık damak, bazı kemik anomalisinden kaynaklanan sendromlar, kas hastalığı gibi sebeplerle de gelişebilir. Her ne sebeple olursa olsun östaki borusu çalışmıyor ise ve orta kulağa yeterince hava geçişi yoksa orta kulağın kronik bir şekilde havasız kalacaktır. Her ne sebeple olursa olsun havalanmanın olmadığı durumlarda orta kulakta oluşan negatif basınç beyin tarafından algılanır çünkü kulak içinde özel sensör hücre ağları vardır. Bu hücre ağları basınç değişikliklerinden etkilenir ve beyine bu bilgiyi taşıdığında, beyin tükürük bezlerine salgı yapma emri verir. Böylece ağızda biriken salgı yutulurken östaki borusu kasları çalışır. Bu kaslar çalışırken de orta kulağın havalanması sağlanır.Ancak mekanik bir engel ile tükürük yapılıp yutulmasına rağmen orta kulağa hava taşınmıyorsa ve bu durum günlerce, haftalarca devam ederse bu sefer ikinci mekanizma devreye girer. Orta kulaktaki dokular, salgı yapar hale dönüşür ve bir sıvı üretilip havalanmayan orta kulak bölgesi kulağın kendi kendine ürettiği salgı ile doldurulur. Bu reaksiyon inflamatuar reaksiyonların sonucunda da gelişebilir. Orta kulakta biriken bu sıvı zara dışarıdan atmosferin yapmış olduğu basınca içeriden destek olmaya başlar. Böylece kulak zarı ve orta kulak yapıları bir süreliğine bir şekilde korunmuş olur. Orta kulağın havalanma sorunu aylarca uzun süreli devam ederse oluşan bu sıvı, zamanla bekleyerek kıvamı artar, koyulaşır ve orta kulaktaki diğer yapıları bozmaya başlar. Orta kulakta çekiç, örs, özengi gibi ses enerjisini zardan iç kulağa taşıyan kemikçikler vardır. Yoğunlaşmış orta kulak sıvısı içinde gerek kulak zarı, gerek bu kemikçiklerin hareket kabiliyeti kısıtlanarak sonuçta işitme fonksiyonunda azalma meydana gelir.Böyle bir tabloda, burnun genizden havalanma umudu kalmamışsa o zaman kulak zarı dışarıdan çizilir, kontrollü bir şekilde kulak zarının bütünlüğü bozulur. Yani kulak zarına bir delik açılır. Bu delikten orta kulakta biriken su vakum sağlayan emici aletlerle çekilir. Kulak zarına yapılmış olan çizikten dışarıdaki havanın orta kulağa dolmasına izin verilir. Böylece orta kulak alternatif bir yolla havalandırılmış olur. Bu işlem o anlık hava girişini sağlar ancak orijinal havalanma yoluna müdahale edilecek bir işlem yapılmamışsa ve çizik kendi haline bırakılırsa, en fazla 2 gün içinde bu çizik iyileşir, kapanır ve hastalık tekrarlar. Yeniden orta kulakta sıvı birikmeye başlar. Bu nedenle kulak zarına yapılan kontrollü çizik sonucu olaşan delik kapanmasın diye, kulak zarının iyileşmesini engellesin diye araya bir kanal yerleştirilir. Buna tüp denir.Kulak tüpü neye benzer?Kulak tüplerin birbirinden çok farklı dizaynları söz konusudur ancak en yaygın kullanılanlarının şekli iplik makarasına benzer bir yapı gösterir. Kulak havalandırma tüplerinde iplik makaralarının ortasındaki kanal gibi bir delik olduğundan, orta kulağa hava giriş çıkışının yapılması sağlanır. Böylelikle kulağın Östaki tüpü dışında ikinci bir yolla havalanması sağlanır.Şekilleri birbirinden farklılık gösterebilir. İplik makarasına benzer şekilde olan tüplerde, zarın arkasında ve önünde kalan iki ayrı bölüm vardır. Ortada kalan bölüm bir boğumdur. Bu boğumlu kısmın her iki tarafındaki geniş bölümlerine kanat denir. Tüp kulak zarına yerleştirildiğinde orta kulak tarafında kalan kanadın geniş olanları vardır. Geniş kanatlı olanları kulak tarafından kolayca atılamaz. Bir de T harfi şeklinde olanları vardır. Bu T harfinin sapı boyunca hortum gibi bir kanal vardır. T harfinin üstteki sağa sola uzayan ayakları birer kanat gibi esnek şekildedir. T-tüpler yerleştirildiğinde kanatları orta kulak tarafında kalır, böylece kulak onu bir türlü atamaz ve tüpten kurtulamaz. Ancak hekim tarafından çıkarılabilir.Kulak zarına tüp nasıl takılır? Ameliyat ne kadar sürer?Kulak zarına tüp genellikle mikroskop altında, yetişkin hastalarda bölgesel olarak kulağı uyuşturarak, çocuk hastalarda ise ameliyathanede genel anestezi altında takılır. Ortalama 5 dk’lık bir işlemdir.Kulak tüpü ne kadar süre ile kulakta kalır?Tüpün kulakta kalma süresi takılan tüpe göre değişmektedir. Geniz eti gibi geçici olduğu ve havalanmanın 3-5 ay içinde normale döneceği durumlarda uzun süre kalacak bir tüp takılmaz. Kulağın kısa vadede kurtulacağı maddelerden yapılan tüpler tercih edilir. Üretildiği malzemelere ve şekillere göre tüplerin çok farklı çeşitleri vardır. İplik makarasına benzeyen form genel şeklidir. Ancak T-tüp ismiyle anılan çok farklı formlarda tüpler mevcuttur.Genizde kanser olması ve tedavinin yıllarca sürebileceği bir durumda uzun süre kalacak bir tüp tercih edilir. Sürekli havalanması devam etsin diye kulağın dışarıya atamayacağı malzemelerden üretilmiş, T-tüp gibi farklı yapılan olan tüpler tercih edilir.Çocuklarda genellikle geniz etine bağlı problemlerde vücuda en yabancı sayılabilecek propilen denilen bir çeşit plastikten yapılmış en basit, en çabuk kulaktan atılabilen bir tüp takılır ki 5-6 ay içinde kulaktan atılımı gerçekleşsin.Uzun süreli hava akımının sağlanması için silikondan, altından, özel şekiller verilmiş tüpler tercih edilir.İşitme kaybı çocuklarda ne gibi şikayetlere yol açar?Hasta çocuk yaşta olduğunda işitme sorunu simetrik olduğunda çocuk tarafından pek fark edilmez. Geri bildirimler anne babadan alınır. Eğer anne baba çocuğun işitmesinde bir sorun fark ediyorsa bir uzmana başvurulur. İşitme problemi olan çocuk, anne babanın söylediği şeyleri net duyamaz. Dolayısıyla anne baba işitme problemini fark edene kadar çocuklarının duyduklarını sandıklarından tekrar etmek durumunda kalır. Çocuklar bir süre sonra bazı harfleri söyleyemez olurlar. Konuşma yetisi duyulanın tekrarlanmasıyla öğrenildiği için, işitemiyorsak konuşmayı öğrenmemiz gecikir. Çocukta bazı harfleri yuvarlayarak konuşma başlar.Kulak tüpü hakkında sık sorulan sorularKulak tüpü dışarıdan görülür mü?Kulağa takılan tüpler dışarıdan bakıldığında görülmez. Ancak muayene esnasında kulak içine bakıldığında görülebilir.Kulağa tüp takılması ağrı yapar mı?Kulağa tüp takılması çok ağrılı bir işlem olacağı için kesinlikle bölgesel ya da genel anestezi altında yapılmalıdır. Kulak zarı sinir liflerince çok zengindir. Kulak zarına dokunmak bile ağrı yapar. Tüp kulak zarına takıldıktan sonra, burada kaldığı süre boyunca ağrı oluşturmaz.Bebeklerde kulağa tüp takılması nasıl olur?Herkeste kulağa tüp takılması aynı şekilde olmaktadır. Zar çizilir, çizikten tüpün bir kanadı içeride bir kanadı dışarıda kalacak şekilde tüp yerleştirilir. İşlem genellikle mikroskop altında yapılır. Yetişkinlerde otoskop denilen kulak muayene cihazı ile bile tüp takılabilmektedir.Kulağa tüp takılmasının herhangi bir riski var mıdır?Her işlemin bir riski vardır. Uygun şekilde yapılmazsa takılmaya çalışılan tüp orta kulağa kaçabilir, kaybolabilir, enfekte olabilir, tıkanabilir. Atılsa bile tüp takılan delik iyileşmeden delik kalabilir. Tüpün etrafında kulak zarı reaksiyon olarak kireç oluşturabilir.Kulak tüpü ameliyatı için yaş sınırı var mı?Kulak tüpü takılması için hiçbir yaş sınırı yoktur. Orta kulakta sıvı biriktiği görüldüğünde ya da testlerle tespit edildiğinde birkaç hafta tedavisi verilmesine rağmen o sıvı oradan uzaklaşmadığında, orada sıvının olmasına bağlı hastada yüzde 30’lara varan bir işitme eksikliği oluştuğunda tüpün takılması gereklidir. Erişkinlerde ise kulak zarında bir çökme izlendiğinde, ilaç tedavisine cevap alınamadığında tüp takılabilir.Ameliyattan sonra kulağa su kaçarsa bir şey olur mu?Orta kulağa hava taşısın diye takılan tüpün sudan korunması gerekir. Kulağa su kaçtığında tüpün kanalından su da orta kulağa ilerler. Kulakta tüp olduğu sürece dış kulak yoluna su kaçmaması gerekir. Duş alırken, havuza ve denize girerken mutlaka önlem alınmalıdır.Kulağın kuru tutulması için en pratik yöntem pamuk ve vazelin gibi koyu bir krem birbirine karıştırılıp yoğurularak hamur gibi koyu bir kıvam elde edilir. Bu hamura benzeyen malzeme kulak yoluna parmak ile iyice bastırılarak, kulak yolu tıkanır. Bu sayede dış kulak yolunun suyla teması halinde orta kulak yoluna su geçişi engellenir.Bunun daha profesyonel yöntemlerle yapılanları da vardır. Kulak yolunun ölçüsü alınır. Bu ölçüye göre yumuşak silikondan hastaya özel kulak tıkaçları yapılır.Kulak tüpü takıldıktan sonra erken dönemde enfekte olmaması için yakından gözlenir. Belki antibiyotik tedavisi uygulanması gerekebilir. Birkaç gün geçtikten sonra tüp yerine alıştıysa ve bir enfeksiyon riski yoksa dış kulak yolu kuru tutulmalıdır. | 4,692 |
825 | Tedavi Yöntemleri | Koroner Anjiyoplasti | Koroner damarlarda daralma ya da tıkanma sebebiyle kan akışı kesildiği zaman uygulanan koroner anjiyoplasti yani balonla damar açılması işlemi lokal anestezi altında uygulanabiliyor. Hastalar işlem sırasında ağrı hissetmezken, işlemle birlikte damar normale dönebiliyor. Memorial Sağlık Grubu Kardiyoloji Bölümü Uzmanları koroner anjiyoplasti hakkında bilgi verdi.Koroner anjiyoplasti nedir?Koroner anjiyoplasti, hastalıklı damarı açmak için yapılan bir girişimdir. Hastalıklı damara balon uygulaması yapılmaktadır. Bu işlem kalp damarlarında görülen darlık ve tıkanmaların açılmasını sağlamaktadır. Böylece kalbin ihtiyacı olan kan akımının önündeki engel kalkar; tıkanan ya da daralan kısım genişletilir. Bu işlemin adı koroner anjiyoplastidir.Koroner anjiyoplasti hangi hastalıklarda uygulanır?Kalp kasını besleyen koroner arterlerde daralma, tıkanma nedeniyle kan akımının kesilmesi nedeniyle ortaya çıkan koroner arter hastalığını yaşayan hastalara koroner anjiyoplasti uygulanır. Kalp krizi geçiren hastalarda hemen uygulanmaktadır. Balon anjiyoplasti koroner arter hastalığında uygulanabilir. Koroner anjiyoplasti, kalp adalesini besleyen ve “koroner arterler” olarak adlandırılan atardamarların sıklıkla “ateroskleroz” adı verilen damar sertliği sonucunda daralma veya tıkanması sonucu kalbin kan ihtiyacı ile gelen kan miktarı arasındaki dengesizlikten dolayı ortaya çıkan tablodur. Daralma sonucunda gelen kan miktarındaki azalmaya bağlı olarak yorgunluk, göğüste gerginlik, baskı hissi, yanma, genellikle sol kola vuran ağrı, çeneye doğru yayılan ağrı hatta bazen mide ağrısı şeklinde yakınmalar gözlenir. Egzersiz ve stres gibi kalbin kan ihtiyacını artıran durumlar bu yakınmaları başlatabilir. Bu yakınmalar genellikle dinlenildiğinde geçer. Koroner anjiyoplasti, genellikle hastanın damar yapısındaki darlığın bu tedavi yöntemine uygun olduğu ve yeterli kazanımın sağlanacağı durumlarda ya da cerrahi tedavi riskinin çok yüksek olduğu vakalarda önerilmektedirKoroner anjiyoplasti nasıl yapılır?İnce yapılı ve basınca dayanıklı balon kateter, koroner damardaki daralan bölgeye yerleştirilir ve şişirilir. Böylece damarın daralmasına neden olan plak ezilip, çatlayarak açılmaktadır. Balon anjiyoplastinin uygulanması tıpkı anjiyo gibidir. Anjiyo odasında yapılır. Hasta genel anestezi altına alınmaz. Sağ kasık ya da el bileğinden hastanın damarına girilir. Bu damara bir kateter yerleştirilir ve buradan bir boya maddesi verilerek damarın görülmesi sağlanır. Sonrasında da kateter yardımıyla ince kılavuz bir tel damara gönderilir. Eğer damar tamamen tıkalıysa bu kılavuz tel oradan geçmeyebilir. Daha sonrasında bu telin üzerinden balon gönderilir ve damarın dar bölgesinde şişirilir. Sonrasında balon darlığı oluşturan tabakaların damar duvarına itilmesi sağlanır. Balon indirilir. Ve yine damarın durumu görüntülenir.Sıkça sorulan sorular Koroner anjiyoplasti (balonla damar açılması) için gerekli olan kriterler nelerdir?Bazı hastalar için koroner anjiyoplasti yapılmaz. Koroner anjiyoplasti için hastaların yaşı, kalp damarlarının yapısı, şeker hastalığı, böbrek yetmezliği ya da kalp kapak hastalığının olup olmaması değerlendirilir. Koroner anjiyoplasti için gerekli kriterleri hastaların durumları belirler. Anjiyoplasti işlemi göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi tıkalı damarın semptomlarını düzeltmek için uygulanmalıdır.Koroner anjiyoplasti (balonla damar açılması) öncesi neler yapılmalı?Koroner anjiyoplasti öncesinde hastaların randevularına 8 saat aç gelmesi gerekir. Randevu öncesinde hastanın kasık bölgesini traş ederek gelmesi önemlidir. Yatış işlemleri için hastanın yanında birisini getirmesi gerekmektedir. Ayrıca daha önceki tetkikler, raporlar hastanın yanında olmalıdır. Kardiyoloji doktoru EKG, kan tahlili ve işlem için gerekenleri yapacaktır.Koroner anjiyoplastide uyutulma var mı?Koroner anjiyoplasti genel anestezi altında yapılan bir işlem değildir. İşlem öncesi, girişim yapılacak bölge lokal anestezi ile uyuşturulur ve hastanın ağrı-sızı duymaması sağlanır. İşlem sırasında işlemi yapan doktor ile hastanın iletişim halinde olması gerektiği için sadece lokal anestezi uygulanmaktadır.Koroner anjiyoplasti (balonla damar açılması) sonrası neler yapılmalı?İşlem bittikten sonra kasık bölgesindeki kanül yaklaşık 4-5 saat sonrasında çıkarılır. Daha sonrasında hasta ayağa kaldırılarak yürütülür. 1 gün içinde de bir sorun olmazsa hasta evine gönderilir. Girişimden sonra kardiyoloji uzmanı belirli aralıklarla kontrole çağırır. Bu kontrollerde kan testlerine bakılarak tedavi gözden geçirilir.Koroner anjiyoplasti (balonla damar açılması) avantajları nelerdir?Balon anjiyoplasti sonrasında normal fonksiyonlu bir damar yapısı kalacaktır. Kan sulandırıcı süresi azalacaktır, yaşam kalitesi artacaktır. Kalp krizi sırasında tıkalı damara anjiyoplasti işlemi krizin kalbe verdiği hasarı azaltır. Koroner anjiyoplasti anteroskleroz hastalığıno tedavi etmek için kullanılır. Ateroskleroz atardamarlarda yavaş yavaş yağlı plaklarının birikmesidir. Kardiyolog, yaşam tarzı değişikliği ve ilaç tedavisi ile anginal (göğüs ağrısı,nefes darlığı) semptomlarının düzelmediği veya kalp krizi geçirdiğinizde koroner anjiyoplastiyi önerebilir.Koroner anjiyoplasti (balonla damar açılması) dezavantajları nelerdir?Yeniden damarlarda daralma gelişebilir. İşlem sırasında ya da sonrasında damarda pıhtı oluşabilir. Çok nadir işlem sonrasında kalp krizi görülebilir. Bu nedenle uzman kardiyoloji doktorlarından yardım almak çok önemlidir.Koroner anjiyoplasti (balonla damar açılması) ağrılı mıdır?Çoğu kişi koroner anjiyoplasyi işlemi sırasında ağrı hissetmemektedir. Bazı hastalar hafif ağrı hissettiklerini söylemektedir. Kateterin gireceği bölgeye anestezik ilaç verildiği için sadece bu iğnenin batması hissedilmektedir. Genel anlamda koroner anjiyoplasti ağrılı bir işlem değildir.Koroner anjiyoplasti (balonla damar açılması) güvenli midir?Koroner anjiyoplasti işleminde hayati tehlike yüzde 0.5’den düşüktür. Acil olarak by-pass ameliyatı yapılma gereği yüzde 1 den azdır. Hayati tehlike çok düşüktür.Koroner anjiyoplasti (balonla damar açılması) için yaş sınırı var mı?Koroner anjiyoplasti için yaş sınırı yoktur ancak hastanın eşlik eden farklı hastalıklarının olup olmadığı, hastanın damar durumu çok önemlidir.Koroner anjiyoplasti (balonla damar açılması) riskleri var mı?Her girişimsel işlemin belli oranda bir riski vardır. Koroner anjiyoplasti sonrası oluşabilecek sorun olasılığı düşüktür. En istenmeyen olumsuz sonuçlardan biri işlem sırasında ya da hastane içi takipte damarda aniden pıhtı oluşmasıdır. Bu durum kalp krizine neden olabilir. Bunun dışında, işlem sırasında oluşabilecek olumsuz olaylar; kalp krizi, ani ölüm, acil bypass cerrahisi gereksinimi, kalp damarında yırtılma aort damarında yırtılma gibi riskler vardır ancak bu risklerin olma oranı yüzde 1’den düşüktür.Koroner anjiyoplasti sonrası kan sulandırıcı kullanmak zorunlu mu?Koroner anjiyoplasti sonrasında en büyük risk aniden pıhtı oluşmasıdır. Bu risk bir ay devam edebilir bu sebeple de aspirin ve diğer kan sulandırıcı ilaçların kullanılması zorunludur.Koroner anjiyoplasti sonrası hangi durumlarda hastaneye yeniden başvurulmalıdır?Eğer koroner anjiyoplasti sonrasında yeni gelişen ya da daha öncekilere benzer bir göğüs ağrısı, nefes darlığı, ateş, işlem yapılan bacak ya da kolda giriş kısmında kanama, büyük bir şişlik, morarma olursa koroner anjiyoplastinin uygulandığı merkez ve uygulayan doktorla acil olarak iletişim kurmak gerekir.Koroner anjiyoplasti sonrasında ne zaman hastaneye gidilmeli?Koroner anjiyoplasti olan hastaların doktorlarının belirlediği rutin takvim çerçevesinde kontrollerini yaptırmaları önemlidir. Doktorlar, kullanılan ilaçları gözden geçirir. Hastanın kan tetkikleri yapılır, efor tetkiki yapılır. Hastanın yine göğüs ağrısı ya da farklı bir şikayetinin olup olmadığı sorgulanır. Bu nedenle doktorun belirlediği kontrol takvimine mutlaka uyulmalıdır. Eğer bu tetkiklerde bir sorun fark edilirse, anjiyo istenebilir ve hastanın damarlarındaki son durum yeniden görüntülenebilir. | 2,996 |
826 | Tedavi Yöntemleri | Labioplasti (İç Dudak Ameliyatı) | Labioplasti, genital estetik operasyonlar içinde en çok tercih edilen küçük dudakların cerrahi olarak küçültülüp, simetrisinin sağlanması için uygulanan estetik cerrahi uygulamadır. Genital estetik uygulamalar, kozmetik kaygılar, yapısal bozukluklar ya da fonksiyonel nedenlerle dış genital bölge ve/veya vajinaya uygulanabilen çok çeşitli cerrahi operasyonları ve cerrahi dışı işlemleri kapsar. Kişinin özelliklerine, beklentilerine, şikayetlerine, tıbbi gerekliliğe göre bu uygulamaların bir veya birkaçı tercih edilebilir.Labioplasti (İç Dudak Ameliyatı) Nedir?Labioplasti, daha çok iç dudakların büyük, asimetrik ya da sarkık olması nedeniyle gerçekleştirilen iç dudak küçültme ameliyatıdır. Daha nadir olarak dış dudaklarda küçültme ya da büyütme şeklinde müdahaleler de labioplasti içermektedir. Kadın genital bölgesindeki dudakların estetik kaygılar ya da fonsiyonel nedenlerle düzeltilmesi amacıyla yapılırlar. Dış genital organlardan olan labium adı verilen dudaklar, yüzeyi tüylerle kaplı daha kalın ve dolgun olan büyük dudaklar ile büyük dudakların iç kısmında yerleşen daha ince olan küçük dudaklardır.İç dudakların büyük, asimetrik, sarkık, düzensiz kenarlı, koyu renkli olması gibi durumlar doğuştan gelen genetik özelliklere bağlı olabildiği gibi; kadınların yaşamı boyunca ergenlik döneminde hormonların etkisiyle, ilerleyen yaşla, menopoza bağlı östrojen eksikliğinde dokuların zayıflamasıyla, doğum ve gebeliklerle de dış genital yapılarda değişiklikler olabilmektedir. Ayrıca sık geçirilen vajinal-vulvar enfeksiyonlar, kilo alıp verme, travma gibi birçok nedenle de dış genital bölgede istenmeyen, rahatsızlık yaratan durumlar ortaya çıkabilmektedir. Labioplasti işlemleri ile bu uzamış, sarkmış ya da asimetrik görünümdeki dudaklar kısaltılabilir ve şekillendirilebilir. İçi boşalmış, gevşemiş dudaklar ise sıkılaştırılıp dolgunlaştırılabilir.Labioplastiye Neden İhtiyaç Duyulur? Öncelikle kadın dış genital organları çok farklı görünümlerde olabilmektedir ve bu konuda net bir normal-anormal tanımı yapılamamaktadır. Bu konuda bir 'normal' tanımı olmaması nedeniyle kişinin dış genital organlarının görünümünden rahatsız olması genital estetiğe başvurmasında tek başına bir sebep olabilmektedir. Çünkü bu hoşnutsuzluk duygusal strese, kendine güven problemleri gibi psikolojik sorunlara ve cinsel ilişkiden kaçınma durumu gibi cinsel sorunlara yol açabilmektedir.Bunun dışında özellikle küçük dudakların büyük ya da sarkık olması genital bölgede tahrişe, kronik enfeksiyonlara, hijyen sorunlarına sebep olabilmektedir. Bu bölgedeki şişkinlik görüntüsü iç çamaşırı, mayo hatta kıyafetlerde istenmeyen görünümlere sebep olabilir ve bu durum kişiyi rahatsız eder. Hatta bazen labiumları vajinanın içine iterek şişlik görünümünü azaltma ihtiyacı duyulabilmektedir. Ayrıca bu durum otururken, yürürken ya da koşu, bisiklet, at binme yüzme gibi aktivitelerde rahatsızlık hissi yaratabilmektedir.Labioplasti ihtiyacını doğuran nedenlerden biri de cinsel ilişkide zorlanma, ilişki sırasında dudakların vajen içine doğru giderek gerilmesine bağlı ağrı gibi şikayetler olabilmektedir. Ayrıca görünümden rahatsız olan kadınlarda partnerinden utanıp çekinme, cinsel ilişkiden kaçınma, cinsel hazda azalma gibi durumlara da rastlanabilmektedir. Dudaklardaki asimetri idrar yaparken, idrarın istenmeyen bir yöne gitmesine ve bacaklarda ıslanma gibi sorunlara yol açabilmektedir. Bütün bu nedenlerin bir veya birkaçı bu bölgede düzeltici cerrahi ihtiyacını doğurabilir.Labioplasti (İç Dudak Ameliyatı) Nasıl Yapılır? Anestezi altında ağrısız bir şekilde yapılan bu ameliyatlarda, yapılacak olan cerrahi işleme ve hastanın klinik durumuna göre uygulanacak olan anestezi yöntemi değişebilmektedir. Lokal anestezi, genel anestezi veya regional anestezi (belden yapılan anestezi) yöntemleri kullanılabilir. Labioplasti ameliyatlarında dudaklardaki fazla dokular uygun şeklide çıkarılır ve bu bölgeler tekrar onarılır. Sonuçta genital bölgedeki dudakların küçültülüp, simetrik bir görüntüye ulaşması sağlanmaktadır. Günümüzde tanımlanmış çeşitli teknikler mevcut olmakla birlikte, uygun labioplasti tekniği kişinin anatomik yapısına ve beklentilerine göre seçilmektedir.Labioplastiden Sonra İyileşme Süresi Ne Kadardır? Labioplasti işleminden sonra çoğu zaman işlem sonrası hastanede yatış gerekmemektedir. Operasyon sonrası yaklaşık 6 saat gözlem sonrası taburculuk uygun olmaktadır. Daha sonrası için 2-3 günlük istirahat yeterlidir. Egzersiz ve cinsel ilişki için 4-6 hafta beklemek gerekmektedir.Labioplastiye İhtiyaç Durumunda Yaptırılmazsa Nelere Sebep Olur?- Genital bölgede tahriş- Kronik vulvar- vajinal enfeksiyonlar- Hijyenik problemler- Yürüyüş, koşu, bisiklet sürme, at binme ve yüzme gibi aktivitelerde rahatsızlık- Cinsel ilişkide zorlanma ya da ağrı- İdrar yaparken idrarın farklı yöne gitmesi- Stres- Özgüven eksikliği- Cinsel isteksizlikLabioplastinin Kadınlara Faydaları Nelerdir?Günümüzde genital estetik uygulamaları kişiler için daha kolay ulaşılabilir ve konuşulabilir hale gelmiştir. Başta labioplasti olmak üzere genital estetik işlemleri sonrasında kısa sürede iş ve sosyal hayata dönülebilmesi daha çok kadını rahatsızlığını dile getirme ve işlemi yaptırma konusunda cesaretlendirmektedir. Son yıllarda gelişen teknikler ve cihazlar sayesinde genital estetik işlemleri sonrası memnuniyet oranları çok yüksektir. Genital estetik, kadınların yaşamını önemli ölçüde değiştirmektedir.Bu değişimler şu şekilde özetlenebilir;- Genital estetikler sonrası kadınlar kendilerini daha iyi hisseder ve özgüvenleri artar.- Spor kıyafetleri, tayt, mayo ya da bikini giyildiği zaman daha estetik bir görünüme kavuşulur.- Cinsel ilişkide ağrı yaşanmaz, zorluk çekilmez ve alınan zevk daha fazla olur.Labioplasti Dışında Yapılabilen Genital Estetik Operasyonları Nelerdir?Klitoroplasti (klitoral hudoplasti)Klitoris çevresindeki fazla dokuların kozmetik nedenler veya cinsel hazla ilgili sorunlar nedeniyle çıkarılmasına yönelik düzeltici cerrahilerdir. Çoğunlukla labioplasti işlemi ile birlikte yapılmaktadır.VajinoplastiÇoğunlukla vajinal doğum yapmış kadınlarda ya da ileri yaş ile dokuların zayıflaması gibi nedenlerle vajinanın geniş, açık, bol, gevşek hissedilmesi nedeniyle tercih edilen, vajinanın daraltılıp sıkılaştırılması amacıyla uygulanan cerrahilerdir.PerineoplastiPerine adı verilen vajen girişi ile anüs arasındaki bölgenin düzeltici operasyonlarıdır. Çoğunlukla kötü iyileşen doğum yırtıkları ya da kesilerinin düzeltilmesi amacıyla yapılmaktadır.Ayrıca vajina içine ve büyük dudaklara PRP uygulamaları; büyük dudaklara dolgu (yağ- hyaluronik asit) uygulamaları; lazer ile vajinal sıkılaştırma, renk açma uygulamaları gibi cerrahi olmayan genital estetik işlemler de yapılabilmektedir.Labioplasti (İç Dudak Ameliyatı) Hakkında Sık Sorulan Sorular Ameliyatsız genital estetik yapılır mı? Vücudun diğer bölgelerinde olduğu gibi genital bölgede de ameliyatsız estetik müdahaleler yapılabilir. Laser ile vajina daraltma- sıkılaştırma, dış dudaklarda sıkılaştırma dolgunlaştırma, genital bölgede renk açma gibi uygulamalar yapılabilir. Ayrıca lazer uygulamaları sık tekrarlayan vajinal enfeksiyonların tedavisi, menopozda vajinal kuruluk tedavisi, bazı idrar kaçırma tiplerinin tedavisi gibi estetik dışı nedenlerle de yapılabilmektedir. Ayrıca kimyasal maddelerle renk açma, PRP ve dolgu uygulamaları da genital bölgede kullanılan cerrahi olmayan uygulamalardandır.Lazer ile labioplasti yapılır mı? Genital estetikte fazla dokunun çekilmesinde makas bisturi yerine lazer kullanılabilir ya da dış dudakların kırışıklıklarının azaltılması, sıkılaştırılması için yapılabilen lazer uygulamaları mevcuttur.Her kadın labioplasti işlemi yaptırabilir mi?18 yaşını tamamlamış, operasyona ya da anestezi almasına engel olabilecek herhangi bir ciddi - kronik hastalığı olmayan herkese genital estetik yapılabilir. Ancak işlem sadece kişinin estetik kaygıları nedeniyle yapılacaksa, kişide psikiyatrik bir vücut algı bozukluğu olmadığından emin olunmalıdır.Labioplasti sonrası his kaybı olur mu? Genital estetik ameliyatından sonra his kaybı olmaz. Aksine labioplasti ile birlikte genellikle yapılan klitoris etrafındaki fazla dokunun alınması işlemi ile cinsel fonksiyonlarda iyileşme olabilmektedir. Ameliyat sonrasında kadınlarda iç dudak sarkması ve büyüklüğü nedeni ile yaşanan cinsel ilişki zorluğu ve ağrı ortadan kalkar. Bununla birlikte görünümdeki düzelme kişinin kendine olan güvenini kazanmasını sağlar. Tüm bunlar ilişki sırasında alınan hazzı artırır. Böylelikle cinsel yaşantıda belirgin düzelme sağlanır.Labioplasti sonrası cinsel hayata ne zaman başlanır? Genital estetik ameliyatından sonraki süreç kişinin doku iyileşmesine göre değişebilir. Genellikle cinsel ilişki için operasyon sonrası 4-6 hafta beklemek gerekmektedir.Labioplasti sonrasında ödem oluşur mu?Labioplasti ameliyatından sonra yapılan işlem nedeniyle geçici bir ödem oluşmaktadır. İyileşme sürecinde oluşan ödem giderek azalır. Ödemi önlemek için operasyon sonrası ilk günlerde belli aralıklarla buz uygulamaları önerilmektedir.Labioplasti ameliyatında dikişler ne zaman düşer, iz kalır mı? | 3,522 |
827 | Tedavi Yöntemleri | Laminektomi | Laminektomi, omurgada oluşan baskının hafiflemesini sağlamak amacıyla omurun arka kısmındaki lamina adı verilen kemik dokunun cerrahi olarak alınmasını içeren bir müdahaledir. Bel, boyun ve sırt bölgesindeki sinir sıkışmasına bağlı olarak ağrı, güç kaybı ve uyuşma gibi belirtilerle ortaya çıkan durum, kişinin hayat kalitesini etkileyebilir. Bunların yanında fıtık ve dejeneratif disk hastalıkları meydana gelir. Laminektomi ile sinirlerin üzerindeki baskının kaldırılması sonucun kişinin günlük aktivitlerine dönmesi amaçlanır. Fizik tedavi ve egzersizler tedavi sonrasında iyileşme süreci hızlandırılır.Laminektomi Nedir?Laminektomi, omurgada arka bölümde bulunan lamina adı verilen kemik yapısının çıkarılmasını içeren omurga cerrahisi yöntemidir. Omurilik ve sinir köklerini üzerindeki baskının azaltılması amaçlanarak uyuşma, kas güçsüzlüğü ve ağrı gibi semptomların giderilmesi sağlanır. Oluşan bu baskı kişide bel fıtığı, kanal daralması (spinal stenoz) gibi rahatsızlara neden olabilir. Bu da kişinin günlük hayatını etkileyerek hareket kabiliyetinin azalmasına neden olur. Laminektomi işlemi sayesinin sinirlerini serbest kalması sağlanarak semptomların giderilmesi amaçlanır.Laminektomi Neyi Tedavi Eder?Laminektomi, omurgada meydana gelen sinirlere olan baskının azalmasının sağlayarak gevşeme etkisi verir. Omurgada yer alan lamina dokusunu çeşitli nedenlere bağlı olarak omurgalara baskı yapar ve kişide çeşitli belirtileri neden olur. Laminektominin tedavi ettiği hastalıklar şöyle sıralanabilir:Doktor, kişide boyun, omuz ve sırt ağrısı belirtilerinin yanında kollar, bacaklarda güçsüzlük gördüğünde, bağırsak veya mesane sorunları yaşanması durumunda laminektomi uygulayabilir.Laminektomi Neden Yapılır?Laminektomi, omurgada eklemlerde bulunan ve kemiksi yapıya sahip olan laminanın aşırı büyümesi ile görülen omurilik ve sinir kökleri üzerindeki baskıyı hafifletmek için yapılır. Oluşan bu baskı kişinin kollarına ve bacaklarına yayılabilir. Ağrı ile beraber kişide kas güçsüzlüğü, uyuşukluk ve karıncalanma görülebilir. Laminektomi şu nedenlere bağlı olarak yapılabilir:Laminektomi, ilaç ve fizik tedavi gibi yöntemlerin sonuç vermediği durumunda kişinin günlük yaşamanı iyileştirmek ve semptomlarını azaltmak için uygulanır.Laminektomi Nasıl Yapılır?Doktor, laminektomi yaparken genel anestezi yönteminden yararlanır. Bu şekilde kişi cerrahi müdahale yapılırken uyanık olmamaktadır. İşlem esnasında kişinin kalp atış hızı, kan basıncı ve kandaki oksijen seviyesinin kontrolü sürekli olarak sağlanır. Laminektomi işlemi şu aşamalarda uygulanır:Ameliyat sonrasında kişinin sağlık durumuna bağlı olarak hastanede gözetim halinde tutulması istenebilir. Fizyoterapi ile beraber iyileşme süreci desteklenir. Böylelikle hastanın hareket kabiliyetini yeniden kazanmasını hızlandırır.Laminektomi Riskleri Nelerdir?Her cerrahi müdahalede olduğu gibi laminektomi işleminde de bazı riskler ve olası komplikasyonlar bulunur. İşlemi öncesinde risklerin bilinerek hareket edilmesi ve buna yönelik olarak hazırlık yapılması istenebilir. Laminektomi ile oluşabilecek riskler şöyle sıralanabilir:Laminektomi öncesinde doktorun sağlık ekibinin detaylı bilgilendirmesi ve uygun hazırlık, risklerin minimize edilmesinde önemli rol oynar. Ameliyat sonrasında ise rehabilitasyon sürecine uymak da iyileşmeyi hızlandırır ve komplikasyon riskini azalmasını sağlar.Laminektomi Hakkında Sık Sorulan SorularLaminektomi ameliyatı kaç saat sürer?Laminektomi ameliyatı, işlemin yapılacağı bölgeye ve kişinin sağlık durumuna bağlı olarak 1 ila 3 saat arasında sürebilir. Minimal invaziv teknikten yararlanılarak uygulanan laminektomi, kısa sürede tamamlanabilir.Laminektomi ve diskektomi arasındaki farklar nelerdir?Laminektomi, omurgada bulunan ve lamina adı verilen kemik yapısının çıkarılmasını içeren ve bu sayede sinirlere yapılan baskının hafiflemesine yardımcı olan bir işlemdir. Diskektomi ise fıtıklaşmış veya hasarlı diskin bir kısmının çıkarılmasıyla sinir sıkışmasını giderilmesini sağlar. Bu durum genellikle bel ve boyun fıtığı tedavisinde kullanılır. | 1,488 |
828 | Tedavi Yöntemleri | Laparoskopik Cerrahi | Gelişen teknolojiyle birlikte artık cerrahi operasyonların önemli bir bölümü laparoskopi yani kapalı teknikle yapılabiliyor. Bu ameliyatlar büyük kesi olmadan, uygun vakalarda hatta pankreas kanseri cerrahisi gibi çok zor ameliyatlarda bile başarılı sonuçlar veriyor. Hastanede kalış süresini kısaltması, hastaların daha kısa sürede günlük aktivitelerine dönebilmesine olanak sağlıyor. Memorial Şişli Hastanesi Gastroenteroloji Cerrahisi Bölümü Uzmanları laparoskopik cerrahi hakkında bilgi verdi.Laparoskopik cerrahi nedir?Genellikle göbek deliğinden ucunda kamera bulunan ince bir aletin karın içine sokularak karın içindeki organların görüntülenmesi ve ameliyat yapması işlemine laparoskopik cerrahi denmektedir. Laparoskopik cerrahide karnın farklı yerlerine 0.5 veya 1 cm genişliğinde aletler yerleştirilmektedir ve cerrahi bu aletler ile yapılmaktadır. Laparoskopik cerrahi hangi hastalıklarda uygulanır?Laparoskopik cerrahi karın içi ameliyatlarının tamamında kullanılabilmektedir. Örneğin apandisit ve safra kesesinin alınması, , karın bölgesindeki tümörlerin çıkarılması, mide ve bağırsaklarla ilgili hastalıklarda, obezite cerrahisinde, karın ya da kasık bölgesindeki fıtıkların tedavisinde, karaciğer, kolon gibi organların kısmen ya da tamamen çıkarılmasında rahatlıkla uygulanabilmektedir.Laparoskopik cerrahi karın içi ameliyatlarının tamamında kullanılabilmektedir örneğin apandisit ve safra kesesinin alınması, karın bölgesindeki tümörlerin çıkarılması, mide ve bağırsaklarla ilgili hastalıklarda, obezite cerrahisinde, karın ve kasık bölgesindeki fıtıkların tedavisinde, karaciğer ve kolon gibi organların kısmen ya da tamamen çıkarılmasında rahatlıkla uygulanabilmektedir.Laparoskopik cerrahi nasıl yapılır?Hastalar öncelikle genel anestezi ile uyutulur. Bir sonraki aşamada hastanın göbek deliğinden içeriye sokulan bir iğne ile karın boşluğu, CO2 (karbondioksit) gazı ile şişirilir. Böylece karın içi organlar daha net görülür ve ameliyat bölgesinde gerekli çalışma alanı oluşturulur. Sonrasında karın içine yerleştirilen kamera sayesinde karın içi aydınlatılır. Bu kamera karın içindeki tüm görüntüleri ekrana aktarır. Bu sayede hastalık ve mevcut sorunlar doğrudan, rahat biçimde görülebilir. Ameliyatta karnın farklı bölgelerinden delikler açılır. Bu deliklerden içeri yardımcı aletler yerleştirilir ve laparoskopik cerrahi gerçekleştirilir. Laparoskopik cerrahi kansız ve bıçaksız ameliyat olarak da bilinir.Hızla gelişen teknolojiyle birlikte laparoskopi cihazları oldukça gelişmiş, gerek ışık kaynağı gerekse görüntüleme sistemi olarak tüm cihazlar minimum boyutlara getirilip tek bir boru içine konulmuştur. Önceden tanı amaçlı kullanılan bu teknik artık cerrahi olarak da kullanılmaktadır. Önceleri safra kesesi ameliyatında kullanılan laparoskopik cerrahi tekniği geliştirilerek karın içindeki tüm ameliyatların laparoskopik olarak yapılabilmesi sağlanmıştır. Günümüzde neredeyse tüm organların ameliyatları laparoskopik yapılabilir olmuştur.Laparoskopik cerrahi hakkında sık sorulan sorularLaparoskopik cerrahide kaç delik açılır?Laparoskopik cerrahi ameliyat edilecek organ karın içine yerleştirilen kamera ile çıplak göze göre 20 kat daha büyük ve ayrıntılı görünür. Ameliyatın türüne göre giriş deliklerinin sayısı ve kesi yeri genişliği değişebilir. Hatta tek kesi ile bile bu ameliyatların bir kısmı yapılabilir. Kesi yeri genişliği ise 0.5-1 cm arasındadır. Böylece yara daha hızlı iyileşir, ameliyat sonrası günlük hayata daha hızlı dönülür. Laparoskopik cerrahide yaş sınırı var mı?Minimal invaziv cerrahi de denilen bu ameliyatlar için herhangi bir yaş sınırı yoktur; karın içinde gerçekleştirilen ameliyatların tamama yakını bu yöntem ile gerçekleştirilebilir.Laparoskopik cerrahi işlemi riskli midir?İşlemin belirleyicisi, uygulamayı gerçekleştiren cerrahın laparoskopik cerrahi tecrübesi ve uygulanan merkezin uygun donanıma sahip olmasıdır. Gerçekte tecrübeli ellerde ve donanımlı merkezlerde bu ameliyatların karın açılarak yapılan ameliyatlardan (açık ameliyatlar) eksik veya yetersiz tarafları olmadığı gibi çok daha üstün avantajları mevcuttur.Laparoskopik cerrahide anestezi olarak ne uygulanır?Laparoskopik cerrahi genel anestezi ile yapılmaktadır.Laparoskopik cerrahiyi kim yapar?Bu ameliyatlar özel zaman ayrılması gereken, başta cerrah olmak üzere tüm ameliyathane ekibinin ek eğitimler alması ve donanım anlamında farklı aletlerin de ameliyathanede bulundurulması gereken ameliyatlardır.Laparoskopik cerrahinin hasta açısından yararları nelerdir?Laparoskopik cerrahi sonrası hastalar daha az ağrı hisseder ve daha erken hareket etmeye başlar. İş veya okula dönüş daha hızlı olur. Ameliyat yeri izi açısından daha avantajlı olan laparoskopik cerrahi ile ameliyat yeri fıtıklarının da önüne geçilebilir. Hastaların ameliyat olmadan önce bu ameliyatın laparoskopik olarak yapılmasının avantajları ve varsa dezavatajlarını cerrahları ile tartışmaları en doğru yoldur.Laparoskopik cerrahi komplikasyonları nelerdir?Laparoskopik cerrahiyi uygulayan cerrahların bu yöntemle ilgili tüm komplikasyonları ve komplikasyon yönetimini bilmeleri gerekir. Nadir de olsa karın boşluğuna yerleştirilen laparoskopik cerrahi aletleri ile çalışırken ameliyat edilen organın çevresindeki başka organlarda bazı hasarlara yol açılabilir. Son derece nadir görülen majör ve minör damar yaralanmaları, mide-bağırsak yaralanmaları, mesane yaralanmaları meydana gelebilir. Diğer komplikasyonlardan biri de fıtık gelişimidir; fıtık, şeker hastalığı olan ve şişman kişilerde daha fazla risk olabilmektedir. Ancak bu komplikasyon açık cerrahiye oranla daha düşüktür. Laparoskopik cerrahiyi yapan cerrahlar bu işlemin nasıl doğru yapılacağını, kriz yönetimini bilmekte ve önlemlerini buna uygun şekilde almaktadır.Laparoskopik cerrahi sonrası bakım nasıl olmalıdır?Hastaların merak ettiği konulardan biri de laparoskopik cerrahi sonrasında ne yapılması gerektiğidir. Genel anestezinin etkisi ameliyattan 3-4 saat sonrasında geçmektedir. Laparoskopik cerrahide karın içi karbondioksit gazı ile şişirilmektedir. Bazen bu gazın bir kısmı karın içinde kalabilmektedir. Bu gaza bağlı olarak hasta ayağa ilk kalktığında omuzlarında ağrı hissedebilir. Omuz ve ameliyat yeri ağrısı için hastalar ağrı kesici kullanmaktadır. Laparoskopik cerrahide gizli dikiş kullanılır ve bu dikişler kendiliğinden erirler. Bu nedenle hastanın yara bakımı için bir şey yapmasına gerek yoktur. Dikişler kaşınmaya başlarsa bu iyileşmenin göstergesidir. Kesi yerlerinde morarma olabilir ve bu kendiliğinden geçer. Kesi yerleri 1-2 ay içinde fark edilmeyecek duruma gelebilir. Eğer kesi yerlerinde kanama, akıntı geliyorsa doktorla irtibata geçilmelidir. Ameliyat sonrasında ilk 6 saat içinde sıvı gıdalar alınır. Eğer bulantı veya kusma durumu olmazsa katı gıdalara geçilebilir. Eğer karında bir şişlik ya da bulantı-kusma olursa doktora bilgi verilmelidir. Ameliyattan sonraki 48 saat içinde duş alınabilir. Ancak banyoda kese yapılmamalı, ameliyat noktaları kurcalanmamalıdır. Duşta suyun ve sabunun baştan aşağıya akması yeterlidir. Eğer ameliyat sonrasında şişkinlik, gaz ya da gaita çıkaramama, idrar yapamama durumları meydana gelirse yine doktora haber verilmelidir.Laparsokopik cerrahi sonrası beslenme nasıl olmalıdır?Ameliyatın türüne göre ortalama 6 saat içinde oral yoldan vücuda sıvı alınabilmektedir. Eğer bulantı veya kusma olmazsa katı gıdalara geçiş olabilmektedir. Ancak obezite cerrahisinde ve farklı cerrahilerde beslenme düzeni net olarak doktor ve diyetisyen tarafından belirlenmelidir. | 2,784 |
829 | Tedavi Yöntemleri | Laparoskopik Kolorektal Cerrahi | Gelişen teknolojiyle birlikte artık cerrahi operasyonların önemli bir bölümü laparoskopi yani kapalı teknikle yapılabiliyor. Bu ameliyatlar büyük kesi olmadan, uygun vakalarda kalın bağırsak hatta pankreas kanseri cerrahisi gibi çok zor ameliyatlarda bile başarılı sonuçlar veriyor. Hastanede kalış süresinin kısa olması, çabuk iyileşme ve hastaların daha kısa sürede günlük aktivitelerine dönebilmesine olanak sağlıyor. Memorial Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Türkay Belen, laparoskopik kolorektal cerrahi ( kolon ve rektum cerrahisi) hakkında bilgi verdi.Laparoskopik cerrahi nedir?İlk olarak 1902 yılında bir alman cerrah olan George Kelling köpeklerin karnını laparoskopik yöntemle görüntülemiştir. Bu olay laparoskopinin başlangıcı olarak kabul edilir. Laparoskopik cerrahinin bulucusu olarak anılan alman jinekolog Kurt Karl Stephan SEMM 1980 yılında ilk laparoskopik appendektomi (kapalı apandisit) ameliyatını yapmıştır. Diğer cerrahlar tarafından bu yöntem ilk önce etik dışı olarak değerlendirilse de, 1985’te Erich MÜHE ilk laparoskopik kolesistektomi (kapalı safra kesesi ameliyatı) ameliyatını yaparak laparoskopik cerrahinin gelişmesine katkı yapmıştır.Laparoskopik cerrahinin başlangıcı bir asrı geçmiş olsa da son 40 yılda anlamlı gelişme sağlamıştır. Özellikle son 10 yılda cerrahi öğrenim eğrisini tamamlamış birçok cerrah vardır. Laparoskopik ameliyatların başarısının açık cerrahiden geri kalmaması ve hatta daha fazla konfor ve fayda sağlaması üzerine bu alanda diğer cerrahlar da kendini geliştirmeye ve eğitim almaya başlamıştır. İlk laparoskopik kolon rezeksiyon serisi 1991 yılında Moises Jakops ve arkadaşları tarafından sunulmuştur. Günümüzde gelişen teknoloji ve deneyimle birlikte birçok cerrahi merkezinde laparoskopik kolorektal cerrahi altın standart olarak yapılmaktadır.Laparoskopik kolorektal cerrahi nedir?Kalın bağırsak ameliyatlarının laparoskopik (kapalı) yapılmasına laparoskopik kolorektal cerrahi ameliyatları adı verilir.Kalın bağırsak vücutta nerede yer alır?Kalın bağırsak sağ alt karın bölgesinde çekum ile başlar. Kalın bağırsak önce yukarıya karaciğerin altına kadar gidip 90 derecelik açı ile sola doğru döner. Daha sonra sol tarafta dalağın alt uçundan yine 90 derecelik bir açı yapıp aşağı doğru iner. Sol alt karın bölgesinde S şekli çizdikten sonra makat bölgesine ulaşan kalın bağırsak, son kısmı olan rektum – anal kanal bölümleri ile sonlanır.Kolorektal cerrahi anatomisi nedir?Sindirim sistemin son parçası kalın bağırsaklardır. Kolon – rektum – anal kanal olmak üzere üç bölüme ayrılır. Kalın bağırsağın ana görevi, ince bağırsaktan gelen sindirim içeriklerindeki sıvı ve elektrolitlerin emilmesinden sonra onları boşaltıma kadar olan sürede depolamaktır. Kolonun en geniş (~8cm) yeri çekumdur. Çekumu sırasıyla takip eden kalın barsak bölümleri çıkan kolon, transvers kolon, inen kolon, sigmoid kolon ve rektum olarak sıralanabilir. Genişlik giderek azalır. Kalın bağırsağın bir bölümü karın içinde serbest olarak bulunurken, sağ kolon, sol kolon ve rektum karın arka duvarına bir çeşit bağ doku ile sabitlenmiş olarak yerleşmiştir. Kalın bağırsağın toplam uzunluğu yaklaşık 150 cm’dir. Bu durum cerrahi teknik açısından önem arz eder. Deneyimli bir cerrah kalın bağırsağın her noktasındaki anatomiye çok iyi hakim olmalıdır. Komşu organlara zarar verilmemesi ve komplikasyonlardan kaçınmak için bu şarttır.Kalın bağırsak kanseri belirtileri nelerdir?Laparoskopik kolorektal cerrahi nasıl yapılır?Kanser nedeniyle yapılan kolorektal cerrahide, ameliyatlar onkolojik cerrahi kurallarına göre yapılmalıdır. Kanserin, kalın bağırsaktaki yerleşim yerine göre yapılacak olan ameliyat türü belirlenir. Kanserin bulunduğu bölümü besleyen atardamar alanı lenf nodları ile beraber tamamen temizlenir. Kalın bağırsak kanseri toplumda sık görüldüğü için hastalığın belirtileri iyi bilinmelidir. Özellikle 50 yaşından sonra düzenli aralıkla tahlil ve tetkik yaptırmak gerekir. Ailelerinde kalın bağırsak kanseri olanlar, kabızlık sorunu yaşayanlar, dışkıda kan görenler ve son zamanlarında dışkılama alışkanlıkları değişenler vakit kaybetmeden doktora başvurmalıdır. Kilo kaybı, kansızlık ve karında giderek artan şişkinlik kalın bağırsak kanserinin geç bulguları olabilir. Erişkin bireylerin 50 yaşından sonra kolonoskopi ile kalın bağırsak mukozasının değerlendirilmesi birçok kalın bağırsak kanserinin polip aşamasındayken yakalanmasını sağlar.Kolorektal cerrahinin endikasyonları nelerdir?Laparoskopik kolorektal cerrahi endikasyonlarının başında tüm kanserler içinde erkelerde 4., kadınlarda 3. sırada olan kolon kanserleri gelir.Kanser harici nedenlere bakıldığında; enflamatuvar bağırsak hastalıkları, kanamalı bağırsak hastalıkları, travma nedeni ile oluşan bağırsak delinme veya yaralanma hastalıkları, daha önceden olan bağırsak veya çeşitli karın içi ameliyatlarına bağlı olarak gelişen yapışıklıklar ve tıkanma gibi durumlar dolayısıyla yapılan ameliyatlardır.Kolorektal cerrahinin laparoskopik yapılamadığı durumlar nelerdir?Tüm kolorektal hastalıklar her zaman laparoskopik olarak yapılamayabilir. Tüm hastalıklar içinde %1-5’i oluşturan bu durumlara; genellikle çoklu karın cerrahisi geçirmiş olan hastalarda, kan değerleri bozuk veya çoklu ek hastalıkları olan hastalarda rastlanır. Bunların yanında laparoskopik başlanan ama anatomik veya teknik nedenlerle açık cerrahiye geçilen durumlar da olabilir. Bu durumun en sık sebebi kontrol edilmesi güç kanamalar veya çıkarılacak kitlenin çok büyük olmasıdır.Laparoskopik kolorektal cerrahi için gerekli alt yapılar nelerdir?Laparoskopik kolorektal cerrahi, ileri laparoskopik cerrahi olarak adlandırılır. Bu ameliyatı yapacak olan cerrah bu alanda kesinlikle deneyimli bir cerrah olmak zorundadır. Laparoskopik kolorektal cerrahi için öğrenim eğrisini tamamlamamış olan cerrahlar ameliyata mutlaka deneyimli bir kolorektal cerrahı ile birlikte girmelidir. Laparoskopik kolesistektomi için bile en az 200 vaka sonrası cerrahlar deneyimli sayılmaktadır. Özellikle kanser vakalarında sadece laparoskopik ameliyat yapmak yeterli değildir. Aynı zamanda bu laparoskopik cerrahinin ‘Kanser Cerrahisi – Onkolojik Cerrahi ’ kurallarına göre yapılması da önemlidir. Laparoskopik cerrahi yapabilmek için ameliyathane alt yapısının da buna uygun olması gerekir. Tam hareketli bir ameliyat masası, cerrahi aletlerin yeterli ve çalışır durumda olması ameliyatın sorunsuz gerçekleşmesi için elzemdir. Yeni teknolojinin sağladığı bu aletleri cerrahın çok detaylı olarak tanıyor olması, çalışma prensiplerini biliyor ve kullanabilir olması gerekmektedir. Bu aletler herhangi bir nedenle çalışmadığı zaman soruna bir çözüm bulacak ve ameliyatı devam ettirecek tecrübeye sahip olması çok önemlidir. Ameliyatlar ortalama 3 – 5 küçük delikten yapılır. Diğer laparoskopik ameliyatlarda olduğu gibi bu ameliyatlarda da karın boşluğu karbondioksit ile şişirilir. Açılan deliklerden bir takım özellikli laparoskopik aletler kullanılarak kamera görüntüsü altında ameliyat yapılır.Laparoskopik kolorekral cerrahinin fayda ve avantajları nelerdir?Laparoskopik cerrahinin açık cerrahiye göre en büyük avantajı, laparoskopik cerrahinin küçük kesilerden yapılıyor olmasıdır. Laparoskopik cerrahide, büyük kesiler yoktur. Laparoskopik aletlerin içinden geçerek çalıştığı trokar (port) denilen özellikli ameliyat aletleri kasları kesmeden, kas lifleri arasından geçerek karın içine yol açar. Sonrasında karın içi otomatik basınç ayarlayıcı cihazlar yardımı ile karbondioksit gazı ile şişirilir. Gazın basıncı cerrahın ameliyat alanını görmeye yeterli olacak ancak karın içi organlara zarar vermeyecek bir değere ayarlanır.Açık cerrahide ise ameliyat sahasını görüntülemek amacıyla kesi sonrası karın duvarını açmak için otomatik veya manuel ekartör denilen aletler kullanılır. Bu ekartörler ameliyat süresince kesinin kenarlarına bası uygular. Bu bası ekartörlerin uyguladığı güç ve ameliyat süresi ile doğru orantılı olarak kesi kenarlarında doku zedelenmesine yol açabilir. Bu nedenlerle laparoskopik ameliyatlarda yara yeri küçük olduğu için ameliyat sonrası yara yeri ağrısı da daha az olur. Hastanın yürümesi, gündelik işlerini yapması ve normal hayatına dönüşü daha erken dönemde ve daha kolay olur. Ameliyat dikiş yeri iltihabı daha az görülür. Dikiş yeri fıtığı riski daha azdır. Tüm bu avantajlar göz önünde bulundurulduğunda hastanın hastanede kaldığı süre ve sağlık hizmetinin maliyetindeki azalma da laparoskopik ameliyatların tercih edilmesinde etkendir. | 3,104 |
830 | Tedavi Yöntemleri | Lavman | Lavman, dışkılamaya yardımcı olan sıvının doğrudan rektuma enjekte edilmesidir. Lavman genellikle, kolonoskopi gibi tıbbi muayene ve/veya görüntülemeyi kolaylaştırmak ya da uzun süreli kabızlık gibi durumları ortadan kaldırmak maksadıyla bağırsağı ve rektumu boşaltmak için uygulanır.Lavman Nedir?Lavman, dışkı hareketlerini uyarmak(kabızlığı gidermek), ilaç vermek, tıbbi muayeneye hazırlamak veya tıbbi görüntülemeyi kolaylaştırmak(kolonoskopi gibi) için kalın bağırsağı ve rektumu boşaltmak için rektuma sıvı ya da gaz enjekte edilmesi işlemidir. Lavman tıbbi bir prosedür olarak kabul edilir ve bir sağlık uzmanı tarafından uygulanması en sağlıklı yöntemdir. Lavman uygulaması uzun yıllardır özellikle bağırsak sağlığı ve kabızlık tedavisi için uygulanır. Özellikle antik dönemlerde, Mısırlılar ve Romalılar tarafından geleneksel tıp alanında kullanılan lavman uygulaması 19. yüzyılla birlikte modern tıbbın içine dahil olmuştur. Modern tıbbın kabul ettiği lavman uygulamasının faydaları arasında bağırsak temizliği yapması ve kabızlığa iyi gelmesi yer alır. Lavman uygulamasıyla birlikte dışkının vücuttan daha rahat ve yumuşak bir şekilde atılması amaçlanır.Lavman Türleri Nelerdir?Lavman, bağırsakları temizlemek, sindirim sistemini desteklemek ve özellikle şiddetli kabızlığı gidermek için uygulanan etkili bir tedavi yöntemidir. Vakanın durumuna göre farklı lavman türleri uygulanabilir. Bunların başında temizleyici lavman, medikal lavman, yağ bazlı lavman, hipertansif lavman ve su-tuz çözeltisi lavmanı gelir.Temizleyici lavman uygulamasıLavman çeşitlerinin başında gelen temizleyici lavman, bağırsakların hızlı bir şekilde boşaltılmasını sağlar. Hızlı bir şekilde boşaltım için özel sıvılar kullanılır. Temizleyici lavman uygulaması genellikle kabızlık, toksinlerin atılması veya cerrahi işlemler öncesinde bağırsakların temizlenmesini içerir. Aynı zamanda en yaygın uygulanan lavman türüdür.Medikal lavman uygulamasıMedikal lavman işlemi daha çok hemoroid ve inflamatuar bağırsak hastalığı olan kişilere uygulanır. Bu hastalıkların tedavisi için tercih edilen medikal lavman uygulamasında özel sıvılar söz konusudur ve amaç hastalıkların semptomlarını azaltmaktır.Yağ bazlı lavman uygulaması Yağ bazlı lavman uygulamasında amaç özellikle dışkıyı yumuşatmak ve bağırsakların sağlıklı hareketini desteklemektir. Bağırsakların sağlıklı bir şekilde hareket etmesi ve bunun akabinde dışkının yumuşaması özellikle kabızlık için önemlidir. Genellikle mineral yağı gibi yağların kullanıldığı bu yöntem, kabızlık sorunu yaşayan bireyler için önerilir. Aynı zamanda yağ bazlı lavman uygulamasının başlıca faydaları bağırsak duvarını kaplayarak dışkının kayganlaşmasını sağlaması ve dışkının daha kolay dışarı atılmasına yardımcı olmasıdır.Hipertansif lavman uygulamasıBir diğer lavman türü olan hipertansif lavman ise genellikle sıvı kaybı veya şiddetli kabızlık durumlarında kullanılır. Hipertansif lavman türünün içeriğinde yüksek oranda tuzlu çözeltiler bulunur. Hipetansif Bu tür lavmanlar, bağırsakları hızlı bir şekilde boşaltma yeteneğine sahipken, aynı zamanda vücutta su dengesini de düzenlemeye yardımcı olur.Su ve tuz çözeltili lavman uygulamasıSu ve tuz çözeltili lavman uygulamasının içinde normal tuz ile hazırlanmış tuzlu su bulunur. Bu çözeltinin amacı bağırsakların temizlenmesi ve sindirim sisteminin düzenlenmesidir. Bu tür lavman, genellikle evde pratik bir şekilde uygulanabilir ve kabızlık tedavisinde yaygın olarak kullanılır.Lavman Hangi Durumlarda Yapılır?Lavmanın kullanıldığı durumlar aşağıdaki gibidir;Lavman, kronik veya şiddetli kabızlığı olan hastalarda kullanılır. Lavmanın yanı sıra diyet, egzersiz, dışkı yumuşatıcıları ve oral müshillere de başvurulabilir.Lavman ayrıca kolonoskopi veya esnek sigmoidoskopi gibi işlemlerden önce uygulanır. Çünkü lavman sayesinde gastrointestinal sistem temizlenir ve anormalliklerin tespit edilmesi kolaylaşır.Kolorektal cerrahiden önce kolonu temizlemek ve komplikasyon olasılığını azaltmak için lavman önerilir. Ek olarak, bir lavman yoluyla radyoaktif kontrast boya enjekte etmek, X-ışını görüntülemeyi kolaylaştırır.İnflamatuar bağırsak hastalığı (IBH) dahil olmak üzere bazı durumların tedavisinde lavman ile ilaç verilebilir. Bu tedavi genellikle lavman sıvısının ulaşacağı kolonun son bölümünde bulunan iltihaplanmayı giderir. İlacın işe yaraması için geceleri kullanılması tavsiye edilir.Lavman Nasıl Yapılır?Lavman işleminde lavmanda yer alan sıvı içerikli tüp rektuma doğru itilip içeri sokularak bağırsaklara doğru akış sağlanır. Burada amaç lavmanı rektumun son kısmına göndermektir. Çoğu anal lavman ürünü için talimatlar aynı adımları içerir. Herhangi bir rahatsızlığı sınırlamak ve lavmanın ucunun sorunsuz bir şekilde girmesini sağlamak için önce vazelin gibi bir kayganlaştırıcı anüse ve lavman şişesinin ucuna sürülebilir.Lavman küçük bir torba veya şişenin ucunda bir ağızlığa sahiptir. Bu kap, vücuda enjekte edilen sıvıyla (bazen tuz ve su, bazen mineral yağ) doldurulur. Anüse ulaşmak için en uygun pozisyon bir diz bükülerek yan tarafa doğru yatılır ve ucu anüse sokularak sıvı enjekte edilir. Bazı durumlarda, lavmanda kullanılan sıvı sadece tuzlu su veya kabartma tozu ile karıştırılmış sudur. Bazı lavmanlar müshil içerir. Lavmanın neden kullanıldığına bağlı olarak sıvının türü değişebilir.Hangi lavmanı kullanacağınızdan emin değilseniz bir uzmana danışmalısınız.Lavman çeşitleri şu şekildedir;Bisacodyl: Bisacodyl, özellikle kolonoskopi gibi bir prosedürün hazırlanmasında kullanılan lavmanlarda sıklıkla kullanılan bir müshildir.Mineral yağ: Mineral yağ hem kayganlaştırıcı hem de müshildir. Bu, kabızlığı tedavi etmek için kullanılan lavmanlarda, anüs ağrıdığında veya hemoroid varsa özellikle yararlıdır.Tuzlu su çözeltisi: Kabızlık durumlarında tuzlu su lavmanı önerilebilir.Lavman Evde Nasıl Uygulanır?Lavmanı uygulamak adına pozisyon için makata bağırsak boşaltım hareketi verilirse (dışkı atım hareketi sağlanması), uç daha kolay yerleştirilir. Bu hareket, makatın (anüs) etrafındaki kasların gevşemesini sağlar. Daha sonra;Lavman şişesinin ucu makat merkezini hedefleyerek, sabit bir basınçla nazikçe rektuma yerleştirilir ve sıvının neredeyse tamamı boşalana kadar şişe sıkılarak uygulanır. Sıvı boşaltıldıktan sonra ucu rektumdan çıkarılır ve bağırsakta boşaltım hareketi başlayana kadar pozisyonun korunmasına dikkat edilmelidir.Lavmanın Faydaları Nelerdir?Lavman; bağırsakları temizlemek, dışkı hareketlerini uyarmak, ilaç vermek, tıbbi muayeneye hazırlanmak veya tıbbi görüntülemeyi kolaylaştırmak için kalın bağırsağı ve rektumu boşaltarak temizleme işlemidir. Lavman aynı zamanda bağırsak rahatsızlığını gidermek ve dışkı yapma yeteneğini geliştirmek için faydalı bir tedavi yöntemidir. Kabızlık, IBH tedavisinde veya bir işlem için hazırlanırken ara sıra kullanım için güvenlidirler. Ancak bunun dışında tercih edilmemeli ve uzman bilgisi dışında yapılmaması önerilen tedavi yöntemlerinden biridir.Lavman uygulamasının faydaları şöyle sıralanabilir:Bağırsakları temizlemeye yardım ederLavman uygulaması, içerdiği özel sıvılar sayesinde bağırsaklar hareketlerini kolaylaştırarak temelde bağırsak temizliği yapar. Bu bağırsak temizliği daha sağlıklı bağırsak hareketlerine katkı sağlar ve özellikle dışkı performansını iyileştirir.Dışkı hareketlerini uyarır kabızlığı giderirDüzeni olarak yapılan lavman uygulamaları bağırsakların daha kolay çalışmasını sağlar ve dışkıyı yumuşatır. Dışkının yumuşatılması dışkının vücuttan daha kolay atılmasını sağlar ve özellikle kabızlığın giderilmesine yardım eder.Kalın bağırsak ve rektumu boşaltarak temizlerFarklı türleri bulunun lavman uygulaması temelde kalın bağırsak ve rektum boşalıp temizlenmesini sağlayan etkili ve pratik bir tedavi yöntemidir.Sindirim sağlığını desteklerSindirimin sağlıklı olması bağırsak sağlığıyla doğrudan ilişkilidir. Lavman uygulaması bağırsak sağlığını iyileştirerek aynı zamanda sindirim sağlığını da desteklemiş olur. Bu da sağlıklı bağırsaklar ve sağlıklı bir sindirim sistemi demektir.Lavmanın Riskleri Nelerdir?Lavman hiçbir zaman bir uzman bilgisi dışında yapılmamalıdır. Lavman bazı kişiler için önemli minerallere dayanan vücut fonksiyonlarını bozabilecek dehidrasyon veya ilgili elektrolit kaybına neden olabilir. Bu nedenle uzman kontrolü önemlidir. Bu risk altında olan kişilere lavman önerilmeyebilir.Bunların dışında lavman uygulamasının rektumu tahrip edip karın ağrısı ve kramp gibi yan etkilere yol açma riski de bulunabilir. Bu yüzden lavmanın uzman bir profesyonel eşliğinde yapılması önemlidir.Lavman uygulaması sonrası meydana gelebilecek potansiyel riskler şöyledir:Lavman Tedavisi Hakkında Sık Sorulan SorularLavman ne demek?Lavman, bağırsağı harekete geçirmek, bağırsağın boşalmasını sağlamak veya bağırsağı temizlemek için anüs yoluyla rektum ve kalın bağırsağa sıvı enjekte edilmesidir. Lavman bir tedavi yöntemidir ve genellikle kabızlığı gidermek ve hastayı kolonoskopiye hazırlanmak için kolonu temizlemek amacıyla uygulanır. Lavman acıtır mı?Lavman normal durumlarda bir ağrıya neden olmaz. Ancak ilk kez lavman yapıyorsanız, hafif bir rahatsızlık hissedebilirsiniz. Eğer şiddetli ağrı hissedilirse bu durum altta yatan bir sorunun işareti olabilir.Lavman ne kadar sürede etkisini gösterir?Bir lavmanın etkili olması ortalama bir saat kadar sürer ancak genellikle 5 dakika içinde bağırsaklarda hareketlenme başlar. Olumsuz etki(ler) meydana gelirse, kötüleşmeden önce bir doktora görünmek önemlidir. Evde lavman kullanmayı düşünen kişi, güvenli olduğundan emin olmak için doktoruyla konuşmalıdır.Lavman ne işe yarar?Lavman uygulamasının amacı temelde bağırsak temizliği yapmasıdır. Özellikle kabızlığı olan kişiler için önerilen ve uygulanan lavman tedavisi etkili ve pratik bir işlem olmakla birlikte uzman kişiler tarafından yapılmalıdır. Lavman işlemiyle birlikte bağırsak temizliği yapılması aynı zamanda dışkı performansını iyileştirir ve sindirim sistemini düzenler.Lavman işleminden ne kadar sonra dışkı yapılır?Çoğu lavman işleminde 15 dakika içinde dışkı yapılabilir ancak bu durum kullanılan lavmanın türüne de bağlıdır. Baz lavman türlerinin bağırsakları temizlemesi bir saate kadar sürebilir. Bir lavmanın temel faydalarından biri anında rahatlama sağlamasıdır. Lavman yaptırdıktan sonra ilk bir saat tuvalete yakın durmak her ihtimale karşı daha sağlıklıdır.Yanlış lavman uygulamalarının riskleri nelerdir?Yanlış uygulanan bir lavman, rektum/kolondaki dokuya zarar verebilir, bağırsak perforasyonu ve cihaz steril değilse enfeksiyonlara neden olabilir. Düzenli olarak lavman yapmak (haftada iki ila üç kez) bağırsaktaki kaslara zarar verebilir. Düzenli lavman kullanımı da hiponatremiye yol açabilir.Lavman dehidrasyona yol açar mı?Lavman bazı kişiler için önemli minerallere dayanan vücut fonksiyonlarını bozabilecek dehidrasyon veya ilgili elektrolit kaybına neden olabilir. Bu nedenle uzman kontrolü önemlidir. Bu risk altında olan kişilere lavman önerilmeyebilir. | 4,166 |
831 | Tedavi Yöntemleri | Liposuction | Vücut hatlarının daha iyi şekillendirilmesi amacıyla, spor ve diyete dirençli yağların alındığı liposuction yani yağ aldırma işlemi, genellikle bel, basen, göbek, bacak içi ve gıdı gibi belirli bölgelere uygulanıyor. Son dönemlerde hareketsiz yaşam tarzının yaygınlaşması ile birlikte obezitenin de artış göstermesi, liposuction ameliyatlarına olan ilginin artmasına sebep oluyor. Klasik anlamda liposuction; deri altındaki yağ birikimlerinin, cerrahi olarak, ince borucuklar (kanüller) kullanılarak vakumla alınması olarak tanımlanıyor. Günümüzde farklı tekniklerle yapılan liposuction uygulamaları bulunuyor. Yöntem seçimi hastanın özelliklerine ve doktorun öngörüsüne göre gerçekleştiriliyor. Memorial Sağlık Grubu Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanları, liposuction işlemi hakkında bilgi verdi.Liposuction nedir?Liposuction” egzersize ve diyete direnç gösteren, bölgesel şekil bozukluğuna neden olan yağ dokularının özel yöntemlerle parçalanıp, çekilerek vücudun şekillendirilmesidir.Liposuction kimler için uygundur?İstenmeyen yağların vücudun değişik bölgelerinden alınarak vücuda daha düzgün bir şekil kazandırılması işlemine “liposuction” adı verilmektedir. Karın, kalçalar, basenler, üst bacaklar, dizler, üst kollar, çene altı, yanaklar ve boyun liposuction yöntemi uygulanabilecek bölgelerdir. Bu işlem bir bölgesel şekillendirme yöntemi olup, genel bir zayıflama yöntemi olarak algılanmamalıdır. Liposuctiona en uygun kişiler zayıflama yöntemlerini uygulayarak, vücudundan genel olarak kilo verebilmiş ancak bazı bölgelerinde çıkıntıları kalan kişilerdir.Liposuction’ın avantajları nedir?Liposuction, özellikle diyet ve sporla giderilemeyen lokalize yağ fazlalıklarını düzeltmede kullanılan bir vücut şekillendirme operasyonudur. Liposuction bir kilo verme yöntemi değil, kontur düzeltme yöntemidir. Vücutta bazı bölgeler hamilelik, beslenme, yapısal ya da ailesel sebepler ile diğer bölgelere göre orantısız yağlanabilir.Hastalar genellikle bölgesel yağlanmalarından kurtulamama sonucunda umutlarını kaybedip daha fazla yemek yeme kısır döngüsü içerisindedirler. Yeni cihaz ve teknikler ile çok daha güvenli olan bu operasyonlar hastalara yeni bir başlangıç ve motivasyon şansı tanımaktadır. İşlem sonrası elde edilen estetik kazanımları kaybetmek istemeyen hastaların diyetine dikkat ettiği, spora başladığı ve kendi ile barışık ruh haline hızla ilerlediği görülmektedir.Liposuction işlemi nasıl yapılır?Liposuction ameliyatı, genel anestezi altında veya sadece liposuction yapılacak bölgenin uyuşturulması ile (lokal anestezi) yapılabilir. Liposuction yapılacak bölgeler, ameliyattan önce doktor ve ameliyat olacak kişi tarafından birlikte belirlenir. Bu bölgelere özel bir sıvı verilerek, yağların daha kolay alınması ve kanamanın en az düzeyde olması sağlanır. Çok küçük ve vücut kıvrımlarına gizlenen kesilerden ince kanüllerle girilerek, vakum ile fazla yağlar alınır. Aynı seansta çeşitli bölgelerde ( Karın, mide üstü, göbek, basen ve üst bacak ) liposuction uygulanabilir.Sık Sorulan Sorular Liposuctionı’ın dezavantajları ve riskleri nelerdir?Yaşamda her olayın bir riski vardır. İnsanoğlu riskleri en aza indirgeyecek yetiye ve bilgiye sahiptir. Bilimsel kurallara uygun şekilde yapılan işlemlerde risk en aza indirilmektedir. Bu daha çok kronik hastalığı olanlarda yani diğer hastalıklara yatkınlık ile artan bir durumdur. Ülkemizde ve dünyada ölümle sonuçlanan vakalar görülmüştür, ancak bu durum genellikle fazla miktarda yağ alınmasından ve sıvı verilmesinde geri kalınan hastalarda ya da hastanın diğer hastalıkları göz önünde bulundurulmadan yapılan operasyonlardan sonra ortaya çıkmaktadır. İşlem plastik cerrah tarafından mutlaka ameliyathane şartlarında yapılmalıdır. Çünkü bu işlem sırasında deri altında geniş bir yara yüzeyi oluşur, işlem ameliyathane şartları olmayan yerlerde yapılırsa kapalı alanda enfeksiyon riski artar. Bu işlem basit ve küçümsenecek bir ameliyat değildir ve gereken önem verilerek yapılmalıdır.İşlem 4 mm’lik kanüllerle yapıldığı için 5 mm’lik delikler zamanla görünmeyecek kadar küçük bir iz haline gelir. Bu da estetik açıdan hiçbir sorun oluşturmaz.Liposuctionda sık sorulan sorulardan bir tanesi bölgeden yağ alınınca, o yağ alınan bölgeye tekrar yağların gelip gelmediğidir. Doğuştan yağ hücre sayısı kişinin tıpkı sinir hücreleri gibi sabittir. Doğduktan sonra yağ hücrelerinin sayıları artmaz. Fakat doğduktan sonra kilo alımı olduğunda belli bölgedeki yağ hücreleri şişer. Şiştiği zaman da bu hücreler daha geniş bir hacme kavuşur.Liposuction işlemiyle o bölgede yağ hücre sayısı da azaltıldığı için otomatikman o bölgede daha az yağ toplanacak hale gelecektir. Liposuction işleminde amaç vücudu orantılı hale getirmektir. Aşırı biriken yerlerden yağları kurtarmaktır. Kilo alımı söz konusu olduğunda liposuction yapılan bölgeye yağların toplanmayacağı kesindir. İkincisi de kilo alımı olduğu zaman ancak ve ancak kişinin her bölgesine eşit olarak toplanmaya başlayacaktır. Yani istenen orantılı bir dağılıma kavuşacaktır. Liposuction öncesi nelere dikkat edilmelidir?Liposuctionda bir kanama veya morluk gerçekleşbilir. Bu nedenle ameliyattan önce aspirin gibi kan sulandırıcılar kullanılıyorsa ameliyattan bir hafta öncesinde kesilmesi gerekir. Ayrıca bazı meyve çaylarının içeriğinde de kan sulandırıcı olabildiği için bitki çayı tüketimine dikkat edilmeli, meyve çaylarının kullanımı yine ameliyattan 1 hafta öncesinde bırakılmalıdır.Liposuction işlemi ne kadar sürer? Ameliyat süresi öncelikle liposuction yapılacak bölge veya bölgelerin büyüklüğüne bağlıdır. Ortalama 1 – 1,5 saat sürer. Lokal anestezi altında yapılan liposuction sonrası 1-2 saat içinde eve gidebilirsiniz. Eğer genel anestezi altında ameliyat olursanız, bir gün hastanede kalmanız gerekebilir.Liposuction sonrası nelere dikkat edilmelidir?İşlem bittiği zaman vücudunuza özel bir korse giydirilir. Bunun amacı kapalı bir alanda gerçekleştirilen işlemin kaçınılmaz bir şekilde oluşturacağı şişliği sınırlamak, içerideki kanamayı önlemek ve işlem sonrası kişinin daha rahat hareket etmesini sağlamaktadır. İşlem sonrası üçüncü günden itibaren üzerinizde korse ile dolaşmanızda ve günlük işleriniz kendinizi fazla yormadan yapmanızda bir sakınca yoktur. İkinci haftadan sonra korse gece çıkarılıp gündüz giyilmek şartıyla 5 hafta daha kullanılmalıdır.Özellikle ilk gün olmak üzere birkaç gün süreyle halsizlik ve yorgunluk hissi doğaldır. Sıvı alımına özen gösterilerek bu şikayetler azaltılabilir. Sıvı alımında amaçlanan günde ortalama 2 lt. elektrolit içeren (tuz, şeker-şeker ve tansiyon hastalığınız yoksa) değişik sıvılar alınmasıdır. Vakumla yağ alınması çok ağrılı bir işlem olmamakla birlikte, kişinin ağrı eşiğine bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Çoğunlukla ağır spordan sonra rastlanan ağrılara benzemektedir. Ağrılar ilk günlerde fazla olmakla birlikte ilerleyen günlerde azalır. İşlem sonrası, şikayetleri azaltmak amacıyla, ağrı kesici ilaç kullanılması önerilir.İşlemden sonra, özellikle ilk hafta kilo azalması beklenmemelidir. Vücutta oluşan şişlik ve verilen sıvılara bağlı olarak, tartıldığınızda kilonuz işlem öncesindeki kadar, hatta daha da fazla olabilir. İşlemden bir hafta sonra egzersizlere başlamak ve uzun yürüyüşler yapmak oldukça yararlıdır. İlerleyen günlerde ve haftalarda giderek daha ağır sporlara geçilebilir. İşlemden sonra 6 hafta süreyle sauna, solaryum, buhar banyosu ve güneş banyosu yapmak sakıncalıdır. Bunlar iyileşmekte olan dokuların şişmesine yol açarlar. Genellikle işlemden sonra dokudaki şişliklerin geçmesi ve vücudun formunu alması altı haftadan sonradır. Bu dönem diyet ve egzersizle değerlendirilecek olursa elde edilen sonuç son derece başarılı olur.Liposuction sırasında ve sonrasında görülebilecek sorunlar, erken dönemde kanama ve şişlikler ile değişik düzeylerde ağrı ve uyuşukluklardır. Bu rahatsızlıkların görülmemesi için önceden yapılan tetkiklerin dikkate alınması gerekir. Bunlar geçici sıkıntılardır. Üçüncü haftadan itibaren masaja başlamak gerekir. Masaj, iyileşen bölgelerde oluşan sertliklerin ve düzensizliklerin giderilmesi için gereklidir, girinti-çıkıntıları bir anlamda ütüler. Alttaki dokulara yapışıklık gösteren bölgelerin vakumlu masajlarla (LPG)düzeltilmesi daha uygun olur. Deri elastikiyetine bağlı olarak derinin yeni duruma adapte olması 2-6 ay içinde tamamlanır. Gevşek derili bölgelerde ( bacak ve kol içi) bazı germe işlemleri sonradan daha küçük kesilerle yapılabilir.Liposuction fiyatı nedir?Liposuction işleminin fiyatı uygulama yapılacak bölgeye göre değişmektedir.Liposuction diyet ve spora alternatif bir yöntem midir?Liposuction kesinlikle diyet ve spor yapmak istemeyen kişiler için uygulanan bir ameliyat olarak görülmemelidir. Liposuction yaptırmak için estetik ve plastik cerrahi uzmanlarına başvuran hastaların diyet yapıp yapmadığı mutlaka sorgulanmalıdır. Hastaların hem sağlıklı olmaları hem de fazla kilolarından kurtulmaları için dengeli bir beslenme ve hareket düzenine sahip olması gerekmektedir. Spor ve diyet yapmayıp, fazla yağlarından liposuction ile kurtulmak isteyen hastaların operasyon talepleri kabul edilmemelidir. Çünkü hayat ve hareket düzenini değiştirmeyen hastalarda, yapılan operasyonun ardından yağlanma artışının devam ettiği görülmektedir. Liposuction ideal kiloya ulaşılmasına rağmen, vücutta erimeyen yağ depolarının kalması durumunda etkili bir çözüm olmaktadır.Liposuction kilo verme amacıyla uygulanabilir mi?Liposuction tam anlamıyla vücut hatlarına şekil verme ameliyatıdır. Bu ameliyatlar kilo vermek amacıyla yapılmamaktadır. Bir hastadan beş litre yağ çekilmesi, o hastanın beş kilo zayıfladığı anlamına gelmemektedir. Çünkü litrenin kilo olarak yansıması birebir değildir. Liposuction, vücut hatlarında bölgesel çıkıntı ya da şekilsizlikleri gidermek için yapılmaktadır.Liposuction deri çatlaklarına çözüm olur mu?İnsan derisi iki katmandan oluşmaktadır. Üstte epidermis denilen ince bir tabaka onun altında da dermis adı verilen kalın bir katman bulunmaktadır. Derideki çatlaklar hızlı kilo alıp verme, ilaç kullanımı ya da yapısal olarak ortaya çıkmaktadır. Çatlaklar, üstteki ince deri tabakası sağlam kalırken, alttaki kalın elastik tabakanın yırtılması ve dışarıdan çatlamış bir görüntünün oluşması ile ortaya çıkmaktadır. Liposuction ile en alttan yağ alarak o bölgede oluşan çatlak tedavi edilememektedir. Yani yağ alma işlemi öncesi var olan çatlaklar, işlem sonrasında da kalmaya devam edecektir.Liposuction selüliti yok eder mi?Liposuction kesinlikle bir selülit tedavisi değildir. Bu işlemi yaptırdıktan sonra selülit görünümü azalmayacaktır. Çünkü özellikle bacaklarda oluşan portakal kabuğu görüntüsü, yağ birikimi dışında farklı bir mekanizma ile oluşmaktadır. Eğer hastanın deri kalitesi yeterli değilse, ameliyattan sonra da selülit görüntüsü devam etmektedir.Liposuction sonrası yeniden yağlanma görülür mü?Bu ameliyattan sonra “Nasıl olsa ben yağlarımı aldırdım bundan sonra ne yaparsam yapayım tekrar yağlanmam” söylemleri doğru değildir. Liposuction yapılan bölgedeki yağ hücrelerinin yüzde 80-90’ı çıkarıldığı için o bölgede kolay kolay yağlanma meydana gelmez. Ancak hastaların kilo alma biçiminin değiştiği bir gerçektir. Bel bölgesinde liposuction uygulanan bir hastanın kilo alması bu hattı çok etkilemezken, basen ya da göbek bölgesinde yağlanmaya sebep olabilmektedir. Bu nedenle operasyon sonrasında kişilerin tekrar kilo alabilecekleri ve yağlanma sorunu yaşayabilecekleri akılda tutulmalıdır.Liposuction işleminin mutlaka bu konuda uzman doktorlara yaptırılması, bir seansta alınacak yağ oranına dikkat edilmesi çok önemlidir.Liposuction işleminin ardından vücudumda iz kalacak mı?Liposuction yapılacak bölgelere özel bir sıvı verilerek, yağların daha kolay alınması ve kanamanın en az düzeyde olması sağlanır. Çok küçük ve vücut kıvrımlarına gizlenen kesilerden ince kanüllerle girilerek, vakum ile fazla yağlar alınır. Ameliyattan sonra herhangi bir iz kalmamaktadır.Liposuction işlemi nerelere yapılır?İstenmeyen yağların vücudun değişik bölgelerinden alınarak vücuda daha düzgün bir şekil kazandırılması işlemine “liposuction” denmektedir. Karın, kalçalar, basenler, üst bacaklar, dizler, üst kollar, çene altı, yanaklar ve boyun liposuction yöntemi uygulanabilecek bölgelerdir. Bu işlem bir bölgesel şekillendirme yöntemi olup, genel bir zayıflama yöntemi olarak algılanmamalıdır. Liposuctiona en uygun kişiler zayıflama yöntemlerini uygulayarak, vücudundan genel olarak kilo verebilmiş ancak bazı bölgelerinde çıkıntıları kalan kişilerdir.Liposuction işlemi sonrası ağrı olur mu?Liposuction sonrasında vücutta 2-3 gün süren ağrılar görülebilir. Ağrılar hafif sızlama ve batma şeklinde ve yalnızca yağ alınan bölgelerde hissedilebilir. Ağrı kesici ilaçlar ile ağrıların önüne geçilebilmektedir.Liposuction güvenilir bir işlem midir?Unutulmamalıdır ki; Liposuction cerrahi bir işlemdir ve kanama, enfeksiyon, sıvı birikimi, deri yaralanması ve sinir hasarı gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Bunlara ek olarak; deri yüzeyinde düzensizlikler veya dalgalanma gibi estetik komplikasyonlar görülebilir. Çok ender olarak yağ embolisi olabilir. Güneşe maruz kalındığında kalıcı olabilen pigmentasyon değişiklikleri (kahverengi noktalar) gibi sorunlar olabilir. Asimetri (eşit olmayan kontur veya biçim) bazen düzeltici bir işlem gerektirebilir.Liposuction cildi sıkılaştırır mı?Lazer liposuction ile yapılan işlem sonrasında gevşek ve sarkmış deri sıkılaşmaktadır.Liposuction işleminin ardından ne zaman işe dönebilirim?Liposuction ameliyatından sonra doktor da uygun gördüğü takdirde 1 hafta sonrasında işe başlanabilir.Liposuction işleminin sonuçlarını ne zaman görebilirim?Genellikle işlemden sonra dokudaki şişliklerin geçmesi ve vücudun formunu alması altı haftadan sonradır. Bu dönem diyet ve egzersizle değerlendirilecek olursa elde edilen sonuç son derece başarılı olur.Liposuction’dan önce mi yoksa sonra mı kilo vermeliyim?Liposuction yaptırmak isteyen genel olarak kilosu fazla hastalar önce düzenli diyet ve spor yapmalı, ardından veremedikleri yağlar için liposuction yaptırmayı düşünmelidir. Boy/kilo oranı birbirine yakın rakamlardan oluşan hastaların aradaki farkı azaltmak için biraz gayret etmesi gerekir. Liposuction, sanıldığı kadar kolay bir işlem değildir; estetik amaçlı da olsa, yara izi olmasa da nihayet o da bir ameliyattır. Bu yüzden kilo problemi olan hastaların önce uygun bir diyet ile ve mutlaka günlük aktivitelerin arasına egzersizleri yerleştirerek genel zayıflama için çaba harcaması gerekir.İdeal hasta grubumuz, genel şişmanlık değil; lokal yağlanması olan hastalardır ancak oldukça kilolu hastalar sistemik hastalıkları yoksa dikkatli bir planlama ile iki veya üç seansa bölünen bir yağ alma işlemine de tabii tutulabilirler. Tabii bu sürecin sonunda aynı tempoda beslenmemeleri gerekir. Aksi takdirde alınan hücrelerin yerini işgal eden komşu hücreler aynı yerde benzer bir yağ kitlesini oluşturabilir.Lipocustionda kaç yöntem uygulanıyor?Liposuctionda 4 farklı yöntem kullanılır. Grubumuzda ıslak teknik, lazer ve vaser liposuction işlemleri yapılmaktadır.Islak teknik -tümesan liposuctionBu en yaygın liposuction türüdür. Cerrah, tedavi edilen bölgeye steril bir solüsyon - yağın alınmasına yardımcı olan tuzlu su, ağrıyı gidermek için bir anestetik) ve kan damarlarının daralmasına neden olan bir ilaç karışımı enjekte eder. Sıvı karışımı, etkilenen bölgenin şişmesine ve sertleşmesine neden olur.Cerrah daha sonra cildinizde küçük kesikler yapar ve cildinizin altına kanül adı verilen ince bir tüp yerleştirir. Kanül, vücudunuzdaki yağ ve sıvıları emen bir vakuma bağlıdır. Vücut sıvınız intravenöz bir hattan doldurulabilir.Lazer destekli liposuction Bu teknik, çıkarmak için yağları parçalamak için yüksek yoğunluklu lazer ışığı kullanır. LAL sırasında cerrah, derideki küçük bir kesiden bir lazer lifi sokar ve yağ birikintilerini emülsiyon haline getirir. Yağ daha sonra bir kanül yoluyla çıkarılır.Ultrason yardımlı liposuction – Vaser liposuctionBu tip liposuction bazen geleneksel liposuction ile birlikte kullanılır. UAL sırasında cerrah cildinizin altına ultrasonik enerji yayan metal bir çubuk yerleştirir. Bu, yağ hücresi duvarlarını yırtar ve daha kolay çıkarılması için yağı parçalar. VASER destekli liposuction adı verilen yeni nesil UAL, cilt konturunu iyileştirebilecek ve cilt yaralanmaları olasılığını azaltabilecek bir cihaz kullanır.Güç yardımlı liposuction Bu tip liposuction hızlı ileri geri hareket eden bir kanül kullanır. Bu titreşim, cerrahın sert yağları daha kolay ve daha hızlı çekmesini sağlar. PAL bazen daha az ağrıya ve şişmeye neden olabilir ve cerrahın yağı daha hassas bir şekilde almasına izin verebilir. Cerrahınız, büyük miktarda yağın alınması gerekiyorsa veya daha önce bir liposuction işlemi geçirdiyseniz bu tekniği seçebilir. | 6,325 |
832 | Tedavi Yöntemleri | Lazer Destekli Horlama ve Apne Cerrahisi | Beslenme tarzının değişmesi ve hareketsiz yaşam sebebiyle toplumda görülme sıklığı artan horlama ve uyku apnesi, uyku düzenini bozduğu için farklı hastalıkların da ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Kişinin günlük aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen bu rahatsızlığın tedavisi ise lazer destekli horlama ve apne cerrahisi ile gerçekleştirilebiliyor. Ulaşılması en zor alanlardaki tıkanıklığa kolayca ulaşılıp, güvenli şekilde işlem yapılmasını sağlayan lazer destekli horlama ve apne cerrahisi ile hastalar hızlı bir şekilde günlük yaşantısına dönebiliyor. Memorial Ankara Hastanesi KBB Hastalıkları Bölümü'nden Doç. Dr. Erdal Seren lazer destekli horlama ve apne cerrahisi hakkında bilgi verdi. Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi nedir?Uyku apnesi ile horlamaya neden olan bademcik ve geniz eti büyüklüğü, yumuşak damak ve küçük dildeki sarkmalar, dil kökünün ileri derecede büyümesi, yüz – iskelet sistemi problemleri, gırtlak yapısındaki anatomik bozukluklar gibi üst solunum yollarındaki problemleri gidermeye yönelik lazer desteği ile yapılan tüm cerrahi işlemlere lazer destekli horlama ve apne cerrahisi denilmektedir. Bu cerrahi yöntem ile üst solunum yolunda tıkanıklık yapan birçok bölge ve seviyedeki yapısal anormalliklerin düzeltilmesi amaçlanır.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi hangi durumlarda kullanılır?Üst solunum yollarında tıkanıklığa yol açan aşağıdaki durumlarda cerrahi işlemler lazer desteği ile yapılabilmektedir.*Lazer Yardımlı Burun Cerrahisi;- Burun etlerindeki iriliğe yönelik küçültme işlemi ( konka redüksiyonu)- Burun kıkırdağındaki eğrilik ve çıkıntıların alınması ( septal sütür eksizyonu)- Burun poliplerinin çıkarılması ( nazal polip eksizyonu) -Burun kanadı cerrahisi ( Nazal valv cerrahisi)- Burun kitlelerinin çıkarılması*Lazer yardımlı uvulopalatoplasti (horlama cerrahisi)*Lazer yardımlı tonsil küçültmesi (Bademcik küçültmesi)*Lazer yardımlı dil kökü cerrahisi- Dil kökünün küçültülmesi- Dil kökündeki bademciğin küçültülmesi*Lazer yardımlı genizdeki kitlelerin alınması ve/veya küçültülmesi*Lazer yardımlı ses teli ve gırtlak yapısındaki kitlelerin alınmasıLazer destekli horlama ve apne cerrahisi nasıl uygulanır?Bu işlemler genel anestezi altında uygulanır. Ameliyathaneye alınan hastaya genel anestezi uygulanır. Ameliyatın ilk aşamasında burun ile ilgili sorunlar düzeltilir. Bu kapsamda ilk olarak endoskopik yöntemle alt konkalardaki şişlikler lazer uygulanarak yaklaşık yüzde 40- 60 oranında küçültülür. Bunun ardından burun kıkırdağındaki eğrilikler septoplasti yöntemi ile veya çıkıntı tarzındaki kıkırdak/ kemik eğrilikleri lazer ile kesilerek düzeltilir. Burun ile ilgili son aşamada ise burun kanatlarındaki çökmeler kıkırdak desteğiyle onarılır.Cerrahinin ikinci aşaması olan boğaz kısmında da tespit edilen sorunlara yönelik olarak, küçük dilin kısaltılması, yumuşak damağın gerilmesi, bademciklerin ve dil kökündeki şişliklerin küçültülmesi işlemleri uygulanabilmektedir.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisinin avantajları nelerdir?Lazer destekli horlama ve apne cerrahisinin birçok avantajı bulunmaktadır. Bu avantajlar şu şekildedir:-Ameliyat esnasında kanama miktarı çok az olur-Hastanın hastanede yatış süresi kısalır ve hasta hızlı bir şekilde günlük yaşantısına döner-Ulaşılması en zor alanlardaki tıkanıklığa kolayca ulaşılıp, güvenli şekilde cerrahi işlem yapılır-Ameliyat sonrası oldukça az ağrı hissedilir-Operasyon süresi kısalır, hasta anestezi altında daha az kalır-Birçok bölgedeki sorunların tek bir operasyonda çözümlenmesine imkan tanır-İyileşme süreci daha hızlı olur ve hasta daha az antibiyotik ve ağrı kesiciye ihtiyaç duyar-Burun tamponu kullanılmaz, kullanılsa bile en fazla bir gün sonra çıkarılırLazer destekli horlama ve apne cerrahisi ile ilgili sık sorulan sorular Uyku apnesi nedir?Uyku esnasında şiddetli horlamayla beraber en az 10 saniye kadar uykuda nefes durmasına uyku apnesi denir.Horlama nedir?Horlama, hava yollarındaki darlık sonucu oluşan yumuşak damak ve küçük dildeki titreşimler sonucu oluşan gürültülü, düzensiz biçimli seslerdir.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisinin yan etkileri nelerdir?Hem apne cerrahisi hem de lazer kullanımı konusunda yeterli tecrübeye sahip olan uzmanların gerçekleştirdikleri operasyonlarda yan etkiler oldukça az görülmektedir. Bunlar sık yaşanmamakla birlikte genellikle önemli bir müdahale gerektirmez. Ortaya çıkabilecek yan etkiler aşağıdaki şekilde sıralanabilir:-Burun kanaması: Ameliyat sonrası hızlı sümkürme, yoğun sigara kullanımı, burun kabuklarını koparma veya sıcak su ile burun temizliğine bağlıdır. Çok ciddi bir şekilde olmayıp, basit müdahale ile durdurulur.-Boğaz kanaması: Ameliyat sonrası iki hafta içinde çok sıcak, asitli veya kabuklu yiyeceklere bağlı olarak gelişebilir. Yine basit müdahale ile durdurulabilir.-Boğaz ağrısı: Ameliyat sonrası gerekli tavsiyelere uymayıp, fazla ve yüksek sele konuşmalar boğaz bölgesinde ağrılara sebep olabilir.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi sonrasında normal hayata ne zaman dönülebilir?Lazer destekli cerrahinin en önemli avantajı hastanın hem hastanede yatış süresinin hem de günlük yaşantısına dönüş süresinin kısa olmasıdır. Ameliyat sonrasında burun tamponu hiç kullanılmaz veya bazı vakalarda en fazla bir gün süre ile kullanılır. Bununla birlikte hastalar konuşma olmadan masa başı işlerine ve bedensel güce dayalı işlerine 7 gün sonra başlayabilir, konuşma gerektiren işlerine ise iki hafta sonra dönüş yapabilir.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisinde hastanede kalış süresi ne kadardır?Ameliyat olan hastalar, hastaneden bir veya iki gün sonra taburcu edilir. Taburculuğun ardından birinci ve üçüncü hafta hastanın pansuman ve kontrolleri gerçekleştirilir.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi sonrası hastalığın tekrarlama olasılığı var mıdır?Ameliyat sonrası cerrahi başarı oranını azaltan durum ve hastalık gibi faktörler bulunmaktadır. Bu faktörler şu şekilde sıralanabilir:- Ameliyat sonrası yoğun sigara içilmesi veya pasif içicilik- Ameliyat sonrası beslenme bozukluğu ve aşırı kilo alınması- Kronik alkolizm- Hormonal veya endokrin bozukluklar veya değişiklikler( Menopoz, hipotiroidi gibi)- Bazı ilaçların kullanımı ( antidepresanlar, kas gevşeticiler, kortizon, hormonal ilaçlar)- Tedavi edilmeyen mide ve reflü hastalıklarıLazer destekli horlama ve apne cerrahisi sonrasında hastalar nelere dikkat etmelidir?Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi sonrasında hastaların dikkat etmesi gereken noktalar bulunmaktadır. Hastalar ameliyat sonrası verilen ilaçları düzenli kullanmalı ve önerilere uymalı, sigara içmemeli ve içilen ortamlarda bulunmamalı, beslenme ve egzersiz önerilerine dikkat etmeli ve pansuman ile kontrollere düzenli gelmelidir.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi öncesinde hastalar nelere dikkat etmelidir? Diyabet, astım, hipertansiyon, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıkları olanlar mutlaka operasyon öncesi hekimleri ile konuşarak, ilaç düzenlemelerini yaptırmalı ve rutin muayenelerini gerçekleştirmelidir. Bununla birlikte kan sulandırıcı kullananlar, ilaç alerjisi olanlar ve daha önce anestezi ile ilgili sorun yaşayanlar, yaşadıkları problemleri mutlaka ameliyatı yapacak olan hekime bildirmelidir.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi hangi uzman tarafından uygulanır?Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi lazer kullanma ve apne cerrahisi deneyimi olan kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı tarafından uygulanmalıdır.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi uygulamasında yaş sınırı var mıdır? Çocuklarda apne ve horlama nedeni çoğunlukla bademcik ve geniz eti büyümesi olduğundan 3 yaş üzerinde bademcik ve geniz eti operasyonu yapılabilir. Erişkinlerde ise küçük dil, yumuşak damak ve dil kökünü içeren cerrahi işlemler 18 ile 65 yaş arası hastalara uygulanır.Başka hastalıkların varlığı lazer destekli horlama ve apne cerrahisini etkiler mi?Hipotiroidi ve menopoz gibi endokrin ve hormonal bozukluk veya durumlar, kortizon, antidepresan, kas gevşetici ve romatizmal ilaçlar gibi bazı ilaçların kullanımı, gut ve romatizmal hastalıklar gibi bazı sistemik hastalıklar lazer destekli horlama ve apne cerrahisinin başarısını azaltabilir.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi yaptırmak için gerekli olan kriterler nelerdir?-Hastanın tıkayıcı tip uyku apne hastalığının olması veya şiddetli seviyede horlamasının bulunması gerekir- Uyku apnesi beyin, hormonal, kas ve endokrin hastalıklardan kaynaklanmamalıdır- Hastanın, yüz iskelet anomalileri veya solunum yollarının doğuştan anomalilerinin, metabolizma veya genetik kökenli hastalık veya sendromlarının, genel anestezi alınmasını engelleyecek hastalık veya problemlerinin ve immün yetmezlik ile bağışıklık problemleri ve kanama bozukluğu sorunlarının bulunmaması gerekir.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi ağrılı bir ameliyat mıdır?Lazerin en büyük avantajı ameliyat sonrası ağrının oldukça az olmasıdır. Özellikle ameliyat sonrası 3 ile 7 gün arası boğazda hafif / orta şiddete ağrıları olabilir. Ağrı kesiciler ve boğaz gargarası ile bu ağrılar belirgin düzeyde hafiflemektedir. Bunun yanı sıra genelde burun bölgesinde ağrılar çok az düzeyde olmaktadır.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi güvenli bir işlem midir?Lazer destekli horlama ve uyku apne cerrahisi oldukça güvenli bir işlemdir. Bunun yanı sıra ameliyat sırasında kanamayı azaltmasından dolayı operasyon süresinin de kısalmasını sağlamaktadır.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisinde hangi anestezi yöntemi kullanılır? Tüm cerrahi işlemler sırasında genel anestezi uygulanır. Bu yöntem hem hastanın daha konforlu bir süreç geçirmesini sağlar, hem de ameliyat sırasında cerrahi işlem açısından kolaylık sağlayan en güvenli yol olmaktadır.Lazer destekli horlama ve apne cerrahisi sonrası beslenme nasıl olmalıdır?Operasyonun bitiminden 5 ile 6 saat sonra sulu ve yumuşak besinler yemesi gereken hasta, ameliyat sonrası ilk 2 hafta yumuşak, sulu, ılık ve baharatsız yemekler tüketmelidir. Hastalar normal konuşma ve katı beslenme düzenine 2 haftadan sonra geçebilir. | 3,678 |
833 | Tedavi Yöntemleri | Leep Konizasyon Ameliyatı | HPV enfeksiyonlarının sık görülmesi ve özellikle de Smear testinin yaygınlaşması, rahim ağzı kanserlerinde tanı koyma sıklığını artırmaktadır. Sadece rahim ağzı kanseri değil, rahim ağzında görülen değişimler çok daha erken dönemlerde teşhis edilebilmektedir. Rahim ağzı kanserine yol açabilecek hücresel değişimler ( kanser öncü hücreleri ) CIN 1, CIN 2, CIN 3 olarak sınıflandırılabilmektedir. Rahim ağzındaki değişimler kolposkopi/ biyopsi yöntemi belirlenebilmektedir. Rahim ağzındaki hücresel değişimlere göre tedavi yöntemleri de farklılık gösterebilmektedir. Leep Konizasyon yöntemi rahim ağzındaki değişimlerin hem tanısı hem de tedavisinde kullanılabilen bir işlemdir. Memorial Ataşehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. Mesut Polat, Leep Konizasyon Ameliyatı hakkında bilgi verdi.Leep konizasyon nedir?Leep konizasyon işlemi, rahim ağzı kanseri öncü hücrelerini tespit etmek için yapılan rutin jinekolojik takiplerde kolposkopi / biyopsi yapılan hastalarda CIN 2, CIN 3 (HSIL) belirlendiği durumlarda cerrahi olarak hem tanı hem de tedavi için uygulanan cerrahi bir işlemdir. Leep konizasyon işlemi tanıyı kesinleştirmek için kullanılabilirken eş zamanlı olarak tedavi amaçlı da kullanılmaktadır. Sıcak konizasyon (LEEP ) işleminde anestezi altında özel bir aletle rahim ağzının belirlenen bölgesinin kesilerek çıkartılır. Soğuk konizasyon işleminde ise kesme işlemi bistüri ile yapılmaktadır. Soğuk konizasyon operasyonu daha çok erken evre rahim ağzı kanseri tanısını almış kişilerde tercih edilmektedir.Leep konizasyon hangi hastalıklarda uygulanır?Leep konizasyon işlemi sadece rahim ağzı kanseri veya öncü hücrelerinin tedavisinde mi uygulanıyor? Sorusu hastalar tarafından gündeme getirilmektedir. Leep konizasyon işlemi genelde jinekolojik acıdan rahim ağzına uygulanan bir işlemdir. Rahim ağzı kanseri için kullanılabildiği gibi rahim ağzında anormal bir durum var ise hastanın şikayetine göre rahim ağzını küçültmek veya rahim ağzının tamiri için hastalıklı bölgenin çıkartılması işleminde de kullanılabilir. Ancak leep konizasyon işlemi genellikle rahim ağzı kanserinde gündeme gelmektedir. Leep konizasyon neden yapılır?Leep konizasyon ameliyatı nasıl yapılır?Leep konizasyon hakkında sık sorulan sorular Leep konizasyon ameliyatı fiyatı nedir?Leep konizasyon ücreti doktorun ve ameliyatın yapılacağın hastanenin fiyat politikası, Leep konizasyon ameliyatı sırasında kullanılacak malzemeye göre farklılık gösterebilmektedir. Leep konizasyon ameliyatı bu konuda tecrübeli kadın hastalıkları ve doğum doktorları tarafından güvenle gerçekleştirilen bir işlemdir. Leep konizasyon ameliyatı fiyatı ne kadardır sorusunun yanıtını almadan önce doktorun seçilmesi işlemden önce ön muayenenin yapılması ve sorunun en iyi çözümüyle ilgili yol haritasının belirlenmesi gerekmektedir.Leep sonrası adet düzensizliği olur mu? Leep konizasyon ameliyatı sonrasında normal adet ritminde bir değişiklik olmamaktadır. Ancak leep konizasyon işleminden sonraki ilk adet döngüsünde kanama miktarı ve süresi bir miktar fazla olabilmektedir. Aşırı kanama olması durumunda doktora başvurmak gerekmektedir.Leep konizasyon ameliyatını yaptırmanın uygun zamanı var mıdır?Leep konizasyon ameliyatı sonrası iyileşme süreci ne kadardır?Leep ameliyatından sonra iyileşme yaklaşık 4-6 hafta sürmektedir.Leep konizasyon patoloji sonucu neyi gösterir?Leep konizasyon ameliyatı sonrası nelere dikkat etmek gerekir?Leep konizasyon ameliyatı sonrası kanama kaç gün sürer? Leep konizasyon ameliyatı sonra hiç kanama olmayabilir. Ameliyat sonrası kanama olursa bu kanama genellikle leke tarzındadır. Leke tarzında kanamayı normal kabul etmek gerekir. Bu tarz kanama 15 gün sürebilir.Leep konizasyon işlemi sonrası doku dökülmesine bağlı olarak akıntılı bir süreç olabilir. Burada önemli olan akıntının enfeksiyon kapmamasıdır. Hijyenik koşullara dikkat edilmelidir.Leep sonrası cinsel ilişki ne zaman olur?Leep konizasyon ameliyatı sonrası iyileşme süreci olan 4-6 haftada cinsel ilişki olmamalıdır. Cinsel ilişkiye başlamadan önce doktor kontrolü yapılmalı ve ondan sonra karar verilmelidir. .Leep konizasyon ameliyatı sonrası gebelik olur mu?Hamile olan bir kadına leep konizasyon ameliyatı yapılmamaktadır. Leep konizasyon ameliyatı sonrası ise gebelik bakımından bir sıkıntı bulunmamaktadır. Hamileliği engelleyen bir durum olmamasına rağmen leep konizasyon ameliyatı olanlarda erken doğum riski bulunmaktadır. Leep işlemi sonrası bu risk düşük olmakla birlikte rahim ağzının kısalmasına bağlı erken doğum riski ortaya çıkabilmektedir.Leep konizasyon sonrası tekrarlama olur mu? Leep konizasyon ameliyatının ikinci kez yapılıp yapılamadığın hastalar tarafından gündeme getirilmektedir. Leep konizasyon işlemi gerekli olursa birden fazla yapılabilmektedir.HPV enfeksiyonu rahim ağzını etkileyip anormal hücrelerin oluşmasına yol açabilmektedir. Bu gibi durumlarda leep konizasyon ameliyatı ikinci kez hatta gerekirse üçüncü kez bile yapılabilmektedir. HPV enfeksiyonu olan ve sigara kullanan kişilerde genelde ikinci müdahale gerektiren grup olarak karşımıza çıkmaktadır. Sigara HPV enfeksiyonunu tekrarlaması açısından en önemli risk faktörüdür. Son yapılan bilimsel çalışmalarda HPV enfeksiyonun vücuttan tamamen atılma ihtimali çok düşük olarak belirtilmiştir. Bağışıklık sisteminin zayıf olduğu durumlarda HPV enfeksiyonu tekrar ortaya çıkmaktadır. Sigara da bağışıklık sistemini zayıflatan en önemli etkenlerin başında gelmektedir. Sigara kişinin sosyal hayatında varsa HPE enfeksiyonun yarattığı anormal hücrelerle tekrar karşılaşmak mümkündür.Leep konizasyon ameliyatından sonra ilk kontrol 6 ay sonra yapılmaktadır.Leep konizasyon operasyonu acılı mıdır? Leep konizasyon operasyonu ağrılı bir işlem değildir. Ameliyat anestezi altında yapıldığından dolayı kişi ağrı hissetmeyecektir. İşlemden sonra hasta hafif ağrılar yaşayabilmektedir. Ancak yaşanan ağrılar basit ağrı kesicilerle kontrol altına alınabilmektedir. Hastanın sosyal yaşamını etkileyen ağrılar söz konusu değildir. Leep konizasyon operasyonun da genellikle dikiş yoktur. Ancak soğuk leep konizasyon işleminde dikiş kullanılabilir. Bu tamamen cerrahın tercihidir.Leep konizasyon işlemi sonrası komplikasyonlar nelerdir?Leep operasyonu sonrası en önemli komplikasyon kanamadır. Leke tarzındaki kanamalardan ziyade aşırı kanamalar dikkate alınmalıdır. Uzun vadede gebelikte rahim ağzı yetersizliği olabilir.Leep konizasyon sonrası kokulu akıntı olur mu?Leep konizasyon ameliyatı sonra kokulu akıntı enfeksiyon ihtimalini akla getirir. Ancak ameliyat sonrası kokulu olmasa bile doku dökülmesine bağlı olarak akıntı yaşanabilir. Kokulu akıntı durumunda doktora başvurmak gerekmektedir.Leep konizasyon işlemi ne kadar sürer?Leep konizasyon ameliyatı 15-20 dakika süren cerrahi bir işlemdir. | 2,591 |
834 | Tedavi Yöntemleri | Köprü Diş | Köprü diş, diş boşluklarını doldurmak için kaybedilen dişlerin yerine köprü görüntüsünde protez yerleştirilen sabit bir diş restorasyonudur. Adından da anlaşılacağı gibi, köprü görüntüsüyle ve boşlukları kapatmasıyla çiğneme fonksiyonunu geri kazandıran, görünüşü düzelten ve ağız sağlığınızı iyileştiren köprü diş işlemi doğal dişlerin rengine uygun olarak diş hekimleri tarafından özel köprüler şeklinde gerçekleştirlir..Eksik dişlerinizi tamamlamak için ideal bir çözüm olan köprü diş, estetik ve fonksiyonelliği bir araya getirir.Köprü Diş Nedir?Köprü diş, farklı nedenlerden dolayı kaybedilen dişlerin oluşturduğu boşlukların yerine ve iki sağlıklı diş arasına konulan, tasarımıyla köprüyü andıran bir diş protez türüdür. Köprü diş tedavisi sıklıkla tercih edilen bir yöntemdir. Kayıp diş veya dişlerin sağ ve solunda bulunan dişler küçültülür ve köprü dahil bu dişlere protez diş yerleştirilir. Böylelikle kayıp dişin yeri doldurulur. Bu sayede yiyecekler kolaylıkla çiğnenebilir ve estetik bir görünüm sağlanmış olur.Törpülenen dişler, porselen ya da metal destekler ile desteklenir. Köprü olarak kullanılacak dişlerin diş hekimleri tarafından ölçüleri alınır ve ağız yapısına uygun bir şekilde olması amaçlanır ve doğal dişlere benzer olmasına dikkat edilir.Köprü Diş Çeşitleri Nelerdir?Köprü diş yönteminin 3 farklı çeşidi vardır. Köprü diş kendi içinde geleneksel, kanatlı, implant destekli olarak ayrılır.Geleneksel köprü yöntemi: Kayıp olan dişlerin sağında ve solunda olan dişler küçültülerek köprü sabitlenir. Sonrasında küçültülen dişlerin üzerine protez yerleştirilerek kullanılabilir.Kanatlı köprü yöntemi: Kayıp diş yerine gelen protez komşu dişlere yapıştırılarak sabitlenir. Dişlere yapıştırıldığından ötürü sağlamlığı diğer yöntemlere göre daha az olduğundan ötürü sıklıkla tercih edilmez. Bu yöntemde kayıp dişin komşusu olan dişlere kesilmez ya da törpülenmez.İmplant destekli köprü yöntemi: İmplant destekle köprü yönteminde ise yanlarda yer alan dişler zarar görmez. Hastanın çene yapısının uygunluğuna bağlı olarak gerçekleştirilen bu yöntemde kayıp dişlerin yerine konulan protez, çene kemiğine vidalanır. Genellikle birden fazla kaybın olduğu ağız yapılarında kullanılan bir yöntemdir.Köprü Diş Nasıl Yapılır?Köprü diş işleminde öncelikle muayene ve diş röntgeni çekilir. Bu işlemin ardından hastanın ağız ölçüsü alınır ve uygun köprü diş yöntemi belirlenir. Daha sonrasında ise köprü diş operasyonu uygulanır.Köprü diş işlemi adım adım şu şekilde gerçekleştirilir.Muayene ve diş röntgeni: Köprü diş tedavisi öncelikli olarak diş hekimi taraması sonucunda karar verilen bir işlemdir. Bu karar verme sürecinde genel bir muayene gerçekleştirildikten sonra diş röntgeni istenir.Ağız ölçüsünün alınması: Hastanın diş, ağız ve çene yapısının bu tedaviye uygunluğuna bakılır. Sonrasında eksik dişler, ağız ve diş problemleri tespit edilerek ağız yapısının ölçüsü alınır. Ağız ve diş bu tedaviye uygun ise süreç başlatılır.Köprü diş işleminin gerçekleşmesi: Kullanılacak olan diş köprü tedavisi çeşidine göre diğer dişlere uygulamalar gerçekleştirilir.En sık tercih edilen geleneksel yöntemde boş dişe komşu olan dişler törpülenerek küçültülür. Hastanın dişlerine uygun yapılan protez bu kısma sabitlenir.İmplant yönteminde protez çeneye çivilenirken geleneksel yöntemde ise dişler yapıştırılır. Diş yapıştırıldıktan sonra son kontroller gerçekleştirilir. Hastayı rahatsız eden bir nokta varsa diş hekimi bu kısma müdahale ederek hastanın sağlıklı ve huzurlu bir şekilde kullanmasını sağlar.Kimler Köprü Diş Yaptırabilir?Köprü diş yöntemlerinin kullanılması genellikle diş hekimi ve hasta arasında kararlaştırılır. Diş hekimleri çenenin ve dişlerin yapısına bakarak köprü diş tedavisine uygunluğuna karar verir. Diğer tedavi yöntemleri hasta için uygun yöntemler olmadığında diş hekimleri tarafından sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Köprü Dişin Avantajları Nelerdir?Köprü diş yönteminin başlıca avantajları doğal bir görünüme kavuşturması, yiyeceklerin kolay çiğnenmesi ve konuşma zorluğunun önlenmesidir.Genel olarak köprü dişin avantajları şunlardır:Köprü Dişin Dezavantajları Nelerdir?Köprü diş tedavisinin avantajları olduğu kadar dezavantajları da mevcuttur. Diş Köprüsü Tedavisi Sonrasında Nelere Dikkat Etmek Gerekir?Köprü diş tedavisi sonrasıda dikkat edilmesi gereken birçok nokta vardır. Öncelikli olarak ağız ve diş bakımı, hijyenine çok önem verilmelidir. Özellikle kendi dişlerinizin kesilerek yerine protez takıldığı geleneksel yöntemde düzenli ağız bakımı ve temizliği yapılmadığı taktirde altta bulunan dişleriniz çürüyebilir.İmplant yöntemini tercih ettiğinizde ise protez dişiniz değiştirilmek durumunda kalınabilir. Diş eti problemlerinin de önüne düzenli temizlikle geçebilirsiniz. Takılan diş köprü tedavisi kendi dişleriniz gibi olmadığı için sert cisimlerle karşılaştıkları taktirde protez dişleriniz zarar görebilir. Tüm bunlar dışında tercih edeceğiniz tedavi yöntemini diş hekiminiz ile belirlemek sağlığınız açısından çok önemlidir.Köprü diş sonrası dikkat edilmesi gereken noktalar şöyledir:Köprü Diş Hakkında Sıkça Sorulan SorularKöprü diş ağrı yapar mı?Köprü diş tedavisi esnasında dişler kesilerek küçültülür ve tedavi sürecinde ağrı meydana gelebilir. Fakat işlem tamamlandıktan sonra yerleştirilen protezler yanak ve dilinize herhangi bir rahatsızlık vermemelidir. Böyle bir şikayetinizi diş hekiminizle paylaşmak faydalı olacaktır. Gerçekleştirilen tedavi yöntemine bağlı olarak birkaç gün ağrı veya sızı olabilir fakat bu süre uzarsa yine diş hekiminizden randevu alabilirsiniz.Köprü diş sonrası nasıl bir diş bakımı yapmalıyım?Normal diş bakım rutininize benzer şekilde köprü diş bakımını da yapabilirsiniz. Günde en az iki defa düzgün ve detaylı bir şekilde dişlerinizi fırçaladıktan sonra diş ipi kullanarak kalan bakteri ve plakları temizleyebilirsiniz. Bunun dışında hekiminizin tavsiyesi doğrultusunda ağız temizleme sularını da kullanabilirsiniz. Köprü diş ile doğal diş arasında fark var mıdır?Kullanım ve estetik açıdan köprü diş ve doğal diş benzer özelliktedirler. Temizlenmesi esnasında da diğer dişlerden farklı bir uygulama yapılmadan kullanılabilir. Fakat doğal dişler her zaman sağlıklı olmasını tercih etmekte fayda vardır. Köprü dişi hangi durumlarda tercih etmeliyim?Köprü diş işlemi diş kaybı durumlarından tercih edilebilir. Köprü diş kararını vermeden önce diş hekiminizle görüşmeniz daha sağlıklı olur. Diş köprüsü uygulamasının size uygunluğuna karar vererek tedavi sürecini başlatabilir.Köprü altındaki diş çürür mü?Ağız ve diş bakımına önem verilmediği taktirde doğal dişleriniz gibi onlarda çürüyecektir. Bu noktada düzenli olarak dişler fırçalanmalı ve diş hekimine kontrol ettirilmelidir. | 2,584 |
835 | Tedavi Yöntemleri | Lobektomi | Akciğer, sağ tarafta üç ayrı ve sol tarafta iki ayrı lobdan oluşuyor. Akciğeri oluşturan loblardan herhangi birinde enfeksiyon, kanser veya farklı sebeplerle harabiyet oluşabiliyor. Kişinin solunum fonksiyonunu olumsuz etkileyen bu gibi durumlarda sorunlu olan lobun, lobektomi adı verilen cerrahi ile çıkarılması gerekebiliyor. Açık cerrahinin yanı sıra VATS ve robotik cerrahi gibi kapalı yöntemlerle de yapılabilen lobektomi cerrahisi alanında deneyim sahibi ekipler tarafından yapıldığında güvenli bir işlem olarak tanımlanıyor. Lobektomi ameliyatı için öncelikle hastanın solunum kapasitesinin uygun olup olmadığına bakılması ve varsa eğer diğer hastalıklarının kontrol altına alınması gerekiyor. Özellikle kapalı yöntemlerle yapılan cerrahilerde ise hastalar daha kısa sürede, daha konforlu bir şekilde iyileşerek, erken dönemde günlük rutinlerine dönebiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Sedat Gürkök, lobektomi ile ilgili bilgi verdi.Lobektomi nedir? Lobektomi, akciğer dokusunu oluşturan loblardan herhangi birinin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Akciğerin sadece bir bölümünde bir sorun bulunduğunda lobektomi yapılabilir. Etkilenen lob çıkarılır ve kalan sağlıklı akciğer dokusu normal şekilde çalışabilir. Ameliyatın ardından vücut, alınan lobun yokluğunu telafi etmek için uyum sağlar. Kalan sağlıklı akciğer dokusu boşluğu doldurmak için genişler ve diğer akciğer bölümleri, çıkarılan lobun fonksiyonunu üstlenir.Lobektomi hangi durumlarda yapılır? Lobektomi neden yapılır?Akciğeri oluşturan loblardan herhangi birinde enfeksiyona veya başka sebeplere bağlı harabiyet oluştuğunda veya akciğer kanseri hastalığı sebebiyle bir lobda tutulum ortaya çıktığında, lobektomi işlemi yapılır. Ayrıca büyük hava keseleri olduğu durumda işe yaramayan ve sağlam akciğer dokusunun çalışmasını engelleyen durumlarda da lobektomi yapılabilir. Lobektomi ile tedavisi sağlanabilecek göğüs ve akciğer hastalıkları şu şekilde sıralanabilir:Tüberküloz (verem): genellikle akciğerleri etkileyen devam eden (kronik) bir bakteriyel enfeksiyondur.Akciğer apsesi: akciğerde oluşabilen bir irin alanıdır. Apse antibiyotikli ilaçla geçmezse alınması gerekebilir.Amfizem: akciğerlerdeki elastik liflerin parçalanması ve sonuçta işe yaramaz hava keseleri oluşmasından kaynaklanan kronik bir hastalıktır. Bu, işe yaramayan hava keseleri nefes alırken diğer sağlam akciğerlerin hareket etmesini zorlaştırır.İyi huylu tümör: Bu kanser olmayan bir büyümedir. Büyük kan damarlarına baskı yapabilir ve diğer organların işlevini etkileyebilir.Akciğer kanseri: Akciğerlere giden ana hava yollarından (bronşlar) köken alabilen kötü huylu tümördür. Bunun yanında akciğer ve plevrayı oluşturan her türlü hücreden köken alabilen kötü huylu tümördür. Tedavi edilmezse vücudun diğer bölgelerine yayılabilir.Mantar enfeksiyonu: Mantarlar akciğerde vücut direncinin bozulduğu durumlarda enfeksiyona sebep olabilirler. Akciğer dokusunda kaviter lezyonlar oluştururlar.Lobektomi nasıl yapılır?Lobektomi, lobların kendine özgü hava yolunun (bronş), arterinin ve veninin bağlanarak kesilmesi, lobun akciğerden ayrılarak dışarı alınmasıdır. Lobektomi operasyonları, açık ve kapalı yöntemlerle yapılabilmektedir.Açık lobektomi: Göğsün yan tarafından yapılan kesi ile gerçekleştirilir. Bu kesiden akciğer lobu çıkarılır. Açık lobektomi torakotomi olarak da adlandırılmaktadır. Açık cerrahi tümörün yerine, büyüklüğüne, diğer organlara yayılıp yayılmadığına ve cerrahın tercihine göre açılacak olan 7-20 cm arası kesiden yapılır. Kesilerin büyük çoğunluğu sırtta kürek kemiğinin altı ile koltuk atına kadar uzanabilmektedir. Göğüs cerrahı kesiden işlemi yaptıktan sonra göğüs boşluğunda kalan sıvı ve havanın boşaltılması için ameliyat yerine bir drenaj tüpü yerleştirir. Bu tüpler ameliyatın genellikle ikinci günü çıkarılmakla beraber, tüpte hava kabarcığı kalmayana dek tutulur. Torakotomi yani açık cerrahi ortalama 1,5 saat ile 4 saat arasında devam edebilirken, hastaların hastane de yatış süresi de 2-7 gün arasında olmaktadır.Kapalı lobektomi: Kapalı lobektomi VATS (Video Yardımlı Torakoskopik Cerrahi) ve RATS (Robot Yardımlı Torakoskopik Cerrahi) olmak üzere iki farklı teknik ile yapılabilmektedir.VATS (video yardımlı torakoskopik cerrahi) lobektomi: Minimal invaziv cerrahi yöntemi içinde yer alan VATS işlemi, göğse açılan küçük kesiler yoluyla gerçekleştirilir. Kaburgalar kesilmeden uygulanan bu yöntemde göğüs duvarında açılan üç santimlik 2-4 adet kesiden ince, sert bir tüp, özel bir kamera ve diğer küçük aletler yerleştirilerek yapılır. Özel kamera yardımıyla göğüs içini görüntüleyen cerrah, sorunlu akciğer lobunu bu şekilde dışarı çıkarır. Yine bu yöntemde de göğüs boşluğunda hava ve sıvı kalmaması için bir drenaj tüpü yerleştirilir. Sadece küçük kesikler gerektiğinden, daha az ağrı, daha kısa hastanede kalış süresi (tipik olarak 2 ila 4 gün) ve daha hızlı iyileşme olabilir. RATS (robot yardımlı torakoskopik cerrahi) lobektomi: VATS ile benzer özellikler gösteren robotik cerrahi diğer bir minimal invaziv yöntemini oluşturmaktadır. Bu cerrahide işlem da vinci robotik cerrahi ile gerçekleştirilir. Robotik yardımlı torakoskopik cerrahi, hastanın kaburgalar arasından açılan dört –beş küçük, bir santimlik kesiler aracılıyla yapılmaktadır. Yine bu ameliyatta da kaburgaların kesilmesine ihtiyaç duyulmaz. Çözünürlüğü yüksek olan bir kamera açılan kesilerden birine yerleştirilerek, göğsün içinin büyük ve ayrıntılı bir şekilde görüntülenmesi sağlanır. Konsol başında oturan ve joystick adı verilen kontrol kolu yardımıyla robot kollarını yönlendiren cerrah, ameliyatı yapar. Bu cerrahi yöntemi ulaşılması zor tümörlerin çıkarılmasına yardımcı olabilmektedir.Lobektominin avantajları nelerdir?Lobektomi, enfeksiyon ve akciğer kanseri gibi durumlarda hastalıktan kurtulmak ve kür elde etmek için yapılır. İleri derece hava kisti bulunan durumlarda geriye kalan sağlam akciğer dokusunun genişlemesi ve daha rahat çalışabilmesi amacıyla da gerçekleştirilir. Lobektomi ile bu kazanımlar elde edilir.Lobektomi ameliyatı, erken evre akciğer kanseri olan kişiler için en iyi tedavi şansını sunmaktadır. Özellikle VATS ve RATS yöntemi ile yapılan cerrahilerin sağladığı avantajlar da şu şekilde sıralanabilir:Lobektomi İle İlgili Sık Sorulan Sorular Lob nedir?Akciğer, göğüs kafesinin her iki tarafında bulunan ve solunum işini gerçekleştiren temel organdır. Lob akciğerin kendine özgü hava yolu arteri ve venöz drenajı olan bir bölümüdür. Akciğer, sağ tarafta üç ayrı lob ve sol tarafta iki ayrı lobdan oluşur.Lobektomi riskleri nelerdir? Lobektomi işlemi hasta seçimine ve endikasyona uygun şekilde yapıldığında, genellikle bir risk taşımamaktadır. Ancak genel olarak lobektomi ameliyatının olası risk ve yan etkileri şu şekilde sıralanabilir:Bu riskler hastanın genel sağlığına ve diğer faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir.Lobektomi güvenli bir yöntem midir?Lobektomi ameliyatı alanında tecrübeli ve deneyim sahibi ekipler tarafından yapıldığında güvenli bir yöntemdir.Lobektomi için hasta seçimi nasıl yapılır?Lobektomi ameliyatı için öncelikle hastanın solunum kapasitesinin uygun olup olmadığına bakılmalıdır. Ayrıca hastada bulunabilecek diğer hastalıkların (böbrek yetmezliği, diyabet, KOAH v.b) kontrol altına alınması gerekmektedir. Lobektomi öncesi neler yapılması gerekir?Lobektomi öncesi sigara kullanan hastaların ameliyattan 15 gün önce sigara kullanmaması, hatta mümkünse tamamen bırakması ve kan sulandırıcı ilaçların ameliyattan en az 3-5 gün önce kesilmesi önerilir. Bununla birlikte hamilelik varlığında durumun, var olan alerjilerin, kullanılan ilaçların, kan kanama bozukluğu geçmişinin uzman ekibe bildirilmesi gerekir.Lobektomi sonrası neler yapılması gerekir?Lobektomi ameliyatı sonrası erken dönemde solunum egzersizleri yapılması gerekmektedir. Ayrıca ameliyattan sonraki dönemlerde de düzgün spor, her gün yürüyüş ve bol su içilmesi önerilmektedir. Bununla birlikte tozlu veya hava kirliliği olan yerlerde uzaklaşılması veya maske takılması öneriler arasında yer almaktadır.Lobektomi ameliyatı ne kadar sürer?Lobektomi ameliyatı uygulanan tekniğe göre değişkenlik göstermekle birlikte, bu süre 1-3 saat arası değişebilmektedir.Lobektomi işlemi kimlere uygulanmaz?Lobektomi cerrahisi solunum kapasitesi yetersiz olan hastalara ve kontrol altına alınamayan ekstra hastalığı olan kişilere uygulanmaz.Lobektomi ağrılı bir işlem midir?Lobektomi cerrahi bir işlem olduğu için, operasyon sonrası ağrı olması beklenmektedir. Ancak bu ağrı düzeyi kullanılan tekniğe göre farklılık gösterebilmektedir.Lobektomi sonrası normal yaşama dönüş ne kadar sürer?Lobektomi operasyonu sonrası hastaların normal hayatlarına dönüş süresi 1 -3 hafta arasında değişebilmektedir.Ameliyat sonrasında hastayı neler bekler?Ameliyat sonrasında uygulanan anestezinin ve yapılan cerrahi işlemin hasta üzerine etki ve sıkıntıları yaşanabilir. Ancak bu sıkıntılar geçici olmaktadır.Pnömonektomi nedir?Pnömonektomi bir akciğerin tüm lobları ile birlikte cerrahi olarak çıkarılması işlemidir.Segmentektomi nedir?Segment, akciğeri oluşturan küçük yapılardır. Aynı lob gibi kendine özgü hava yolları (bronş), arteri ve veni bulunan yapılardır. Segmentler birleşerek lobu oluşturur. Loblarda birleşerek akciğeri meydana getirir. Bu küçük akciğer dokusunun cerrahi olarak çıkarılmasına segmentektomi denilmektedir.Sol alt lobektomi nedir?Sol akciğer sol alt ve üst lob olmak üzere iki ayrı lobdan oluşur. Sol alt lobektomi, sol altta bulunan lobun cerrahi olarak çıkarılması işlemine verilen isimdir.Akciğerin yarısı alınırsa ne olur?Bazı durumlarda hastanın tek akciğeri komple alınabilmektedir bu işleme pnömonektomi denmektedir. Bu durumda kişinin solunum işlemi geride kalan akciğer tarafından gerçekleştirilir. Ancak bunun tek şartı hastaya kalan akciğer dokusunun solunum kapasitesinin yeterli olmasıdır.Lobektomi nefes darlığına neden olur mu?Lobektomi, hastada bronşit veya amfizem gibi hastalıklar varlığında nefes darlığına sebep olabilir. Ancak başka akciğer problemi olmadığı durumlarda lobektomi işleminden sonra kısa sürede az da olsa nefes darlığı oluşabilir, ancak bu nefes darlığı geçicidir.Lobektomi sonrası iyileşme süresi ne kadardır? | 3,834 |
836 | Tedavi Yöntemleri | Medikal Masaj | Vücudun çeşitli bölgelerinde oluşan ağrıları yönetmek, iltihaplanmayı azaltmak, dolaşımı iyileştirmek, sinir sıkışmasını azaltmak, sindirimi iyileştirmek, esnekliği artırmak veya diğer sağlık sorunları gidermek için son dönemlerde medikal masaja sıkça başvuruluyor. Diğer masaj tekniklerini stres atma ve rahatlamaya odaklanırken, medikal masaj bunlara ek olarak tıbbi bir ihtiyaca odaklanıyor. Sağlık sorunlarında uzman doktorun yönlendirmesiyle uzman terapistler tarafından gerçekleştirilen medikal masaj rahatsızlıkları gidermede oldukça önemli faydalar sağlayabiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Uz. Dr. Ayşe Yener Güçlü, medikal masaj hakkında detayları anlattı.Medikal Masaj Nedir?Medikal masaj, stres atma ve rahatlama sağlamak için yapılan bir masaj türüdür. Vücudun dolaşım sistemine iyi gelmekte ve genellikle ağrı, iltihaplanma, sinir sıkışması gibi durumlarda başvurulmaktadır. Medikal masaj sağlık ihtiyaçlarına göre uyarlanabilir ve daha hızlı iyileşmeye yardımcı olur.Kaç Çeşit Masaj Türü Vardır?Masaj; cildi, kasları, tendonları ve bağları bastırmak, ovalamak ve manipüle etmek için kullanılan genel bir terimdir. Masajın yapılışı, hafif dokunuştan derin basınca kadar değişebilir ve uygulama tekniğine göre birçok farklı masaj türü vardır.İsveç MasajıBu masajda yoğurma, derin dairesel hareketler, titreşim ve hafifçe vurma teknikleri nazikçe uygulanır. Kişinin rahatlamış ve enerjik hissetmesine yardımcı olur.Medikal MasajBu masaj tekniğinde, kas ve bağ dokusunun daha derin katmanlarını hedeflemek için daha yavaş, daha güçlü vuruşlar kullanılır. Genellikle yaralanmalardan kaynaklanan kas hasarına yardımcı olmak için yapılması önerilir.Spor MasajıSpor masajı İsveç masajına benzer, ancak yaralanmaları önlemeye veya tedavi etmeye yardımcı olmak için spor aktivitelerine katılan kişilere yöneliktir.Tetik Nokta MasajıBu masaj, yaralanmalardan veya aşırı kullanımdan sonra kaslarda oluşabilen sıkı kas liflerine odaklanır.Medikal Masaj Nasıl Yapılır?Medikal masaj uzmanı veya fizyoterapistler, bir doktor tarafından teşhis edilen tıbbi durumları stratejik olarak hedefleyerek masajı uygular. Medikal masaj tedavisi sırasında terapist farklı masaj teknikleri ve prosedürleri kullanabilir. Medikal masajlar genellikle 30 dakikalık veya 1 saatlik bloklar halinde gerçekleşir.Medikal Masajın Amacı Nedir?Medikal masaj, stres atma ve rahatlamaya ek olarak tıbbi bir ihtiyaca odaklanır. Genellikle ağrıyı yönetmek, iltihaplanmayı azaltmak, dolaşımı iyileştirmek, sinir sıkışmasını azaltmak, sindirimi iyileştirmek, esnekliği artırmak veya diğer sağlık sorunlarını tedavi etmek için kullanılır.Medikal masaj terapisti; ağrı, hastalık veya yaralanmadan etkilenen hastaları tedavi etmek için doktorlarla yakın işbirliği içinde çalışır.Medikal Masaj Hangi Durumlarda Uygulanır?Medikal Masaj Faydaları Nelerdir?Medikal masaj, sonuca dayalı bir masaj şeklidir. Bu teknikler temel olarak belirli problemlere yöneliktir ve terapistler bu teknikleri hastanın durumu ve ihtiyaçları kapsamlı bir şekilde değerlendirdikten sonra uygular.Birkaç farklı masaj terapisi türü vardır ancak hepsi belirli sonuçlara dayanmaktadır. Kısacası medikal masaj, hastaların çeşitli rahatsızlık ve durumlarla baş etmelerine yardımcı olurken, aynı zamanda kendilerini daha rahat hissetmelerini sağlar.Medikal masajın faydaları aşağıdaki şekilde sıralanabilir;Medikal Masaj Hakkında Sık Sorulan SorularMedikal Masaj Uzmanının Farkı Nedir?Medikal masaj terapistinin işi genel bir masaj terapistininkinden farklıdır. Tıbbi masaj terapistleri, yaralanmaları/eklem ya da kas işlevini iyileştirmeye veya dolaşımı artırmaya odaklanan bir teknik uygular ve ileri eğitim ve deneyime sahip olmalıdır. Genellikle hastanelerde veya kliniklerde çalışır ve hastalarına vermeleri gereken masaj tedavisinin türü konusunda bir doktordan talimat alabilirler.Öte yandan, genel masaj terapistleri müşterilerde rahatlama sağlamak amacıyla özel merkezlerde çalışırlar. Medikal masaj terapisti olarak benzer teknikler kullanabilirler ve hatta bazı ağrıları hafifletebilirler. Ancak genel bir masaj terapistinin asıl amacı tıbbi bir durumu tedavi etmek değil, stresi azaltmak ve müşterileri için rahatlamayı sağlamaktır.Profesyonel Medikal Masaj Nasıl Uygulanır?Tıbbi masaj terapisi, ağrılı veya gergin kasları gevşetmeye, sinir ağrısını hafifletmeye, tetik noktaları serbest bırakmaya, kan dolaşımını artırmaya ve iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olur.Medikal Masajın Diğer Masaj Türlerinden Farkı Nedir? | 1,679 |
837 | Tedavi Yöntemleri | Laparotomi | Laparotomi, kişinin abdominal yani karın bölgesinde gerçekleşen açık karın ameliyatıdır. Bu durum genellikle çeşitli rahatsızlıkların ortaya çıkarılması için uygulanır. Teşhis ve tedavide önemli bir rolü bulunan laparotomi, karın bölgesinde yer alan organların görülmesine olanak tanır. Bunların yanında bir organın çıkarılması, tedavisi, bebeği doğurtmak ya da kanserin evrelerini ortaya çıkarmak için de laparotomi prosedüründen yararlanılır. Laparotomi işlemi esnasında dalak, pankreas, safra kesesi, bağırsaklar, böbreklerin kontrolü sağlanabilir.Laparotomi Nedir?Laparotomi, karın duvarının kesilip, organların incelenmesi ve/veya tanı konulması için batın bölgesi olarak bilinen karın içine girilen cerrahi bir işlemdir. Karın içerisinde oluşan kanama, tümörlerin alınması, yumurtalık torsiyonu, kist patlaması ve apandisit için de laparotomi işleminden yararlanılır. Doktor karın bölgesinde organlar üzerinde keşif yaptığı durumda sorunu bularak düzeltebilir. Ameliyat sonrasında ise kişinin iyileşmesi zaman alabilir. Bu durumda dikkatli bir bakım süreci önemlidir.Laparotomi Neden Yapılır? Laparotomi, doktorun görüntüleme testinde bulamadığı bir durum karşısında karın ağrısı ya da iç kanama riski olan kişinin sorununu ortaya çıkarmak için yapılır. Belirtileri bulunan sorunun nerede ve ne kadar yaygın olabileceği bu şekilde tespit edilebilir. Kişinin durumu acilse laparoskopi yerine laparotomi tercih edilebilir. Laparotomi sıklıkla, sezaryen doğum gibi acil durumları da içerebilir.Laparotomi yapılma amaçları şöyle sıralanabilir:Tanısal amaçlı laparotomi Ultrason, tomografi veya MR kullanılarak kesin teşhis sağlanamadığı durumda karın içi yapıları doğrudan gözlemlemek amacıyla laparotomi uygulanabilir. Özellikle karın ağrısının tespit edilemediği durumda ve kanserin yayılımını gözlemlemek için kullanılır.Travmaya bağlı hasarların incelenmesiLaparotomi, çeşitli travmaları ve yaralanmasın sonucunda karın bölgesine giren cisimlerin neden olduğu hasarın önlenmesi için yapılabilir. Trafik kazaları veya düşmeler gibi dış darbeler, iç organlarda yaralanmalara neden olabilir. Bu nedenle de tercih edilir.Enfeksiyon ve iltihap tedavisiKarın zarı iltihabı, karın içinde biriken enfekte sıvıların temizlenmesi durumlarında iltihabın ve enfeksiyonun temizlenmesi için laparotomi yapılır.Karın bölgesinde oluşan durumlarKarın bölgesinde apandisit patlaması, bağırsakların tıklanması ve mide veya on iki parmak bağırsağında delik oluşması gibi acil müdahale gerektiren durumlarda laparotomiden yararlanılır.Tümör ve kanser tedavisiKaraciğer, mide, bağırsak veya pankreas gibi organlarda bulunan tümörlerin çıkarılması, kanser şüphesi taşıyan dokulardan örnek almak ve kanserin yayılımını kontrol etmek için de laparotomi işleminden yararlanılır.Organ NakliKaraciğer veya böbrek nakli sırasında gerekli olan bazı operasyonlar için kişinin karın bölgesinden kesik atılarak laparotomi yapılabilir. Bunun yanından cerrahi sonrası yapışıklıkların açılması veya yanlış yerleştirilen organların düzeltilmesi için de bu işlemden yararlanılır.Endometriozis tedavisiRahim dokusunun rahim dışına doğru yayılması olarak bilinen endometriozis durumunda, lezyonların çıkarılması için de laparotomi yapılır.Laparotomi Hangi Organları İnceler?Laparotomi sırasında karın bölgesine yapılan cerrahi müdahale ile birçok organın yapısı, kanser hücresi varsa yayılımı, karın ağrısının nedeni gibi durumlar ortaya konabilir. Laparotomide incelenen organlar ve sistemle şöyle sıralanabilir:Laparotomi, karın boşluğu bölgesinde yer alan birçok organı doğrudan incelenmesini müdahale edilmesine olanak tanır. Özellikle tanı konulamayan karın ağrısı durumunda tümör yayılımları veya travma gibi durumlarda etkili bir yöntemdir. Cerrahlar bu işlem sırasında birden fazla organı inceleyip aynı anda tedavi uygulayabilirler.Laparotomi Sırasında Hangi Prosedürler Uygulanabilir? Laparotomi sırasında doktor karın bölgesinde bulunan sorunları tespit edebilir, organlara müdahale ederek ve hastalıklı dokuların tedavisi için çeşitli prosedürler uygulayabilir. Bu işlem, hastanın durumuna ve cerrahın tespit ettiği sorunlara göre farklılık gösterir. Laparotomi esnasında uygulanabilecek prosedürler şöyle açıklanabilir:Laparotomi, hem oluşan sorunların tespiti, tedavisi açısından önemli olan cerrahi bir müdahaledir. Doktor kişinin sağlık durumuna göre birden fazla müdahale yapabilir. Bu sayede kişinin yaşam kalitesinin artırılması ve oluşan belirtilerin giderilmesi hedeflenir.Laparotomi Hakkında Sık Sorulan SorularLaparoskopi ve laparotomi farkı nedir?Laparoskopi, küçük kesi olarak tanımlanan minimal invaziv bir yöntemdir. Laparotomi açık ameliyat şeklinde uygulanan cerrahi yöntemdir. Laparoskopi küçük kesi ile gerçekleştiğindne iyileşme süresiz hızlıdır ve komplikasyon riski azdır. Laparotomide iyileşme süresi laparoskopiye göre daha yavaştır.Laparotomi sonrası iyileşme süresi nedir? Laparotomi sonrasında iyileşme süresi kişinin genel sağlık durumuna göre farklılık gösterebilir. Kesinin iyileşme süresi ortalama olarak altı haftadır. Karın bölgesinde yara izi zaman içerisinde iyileşir ve kaybolur. Birkaç ay boyunca kişinin egzersiz veya ağırlık kaldırmaması istenebilir.Laparotomi açık ameliyat mıdır?Laparotomi karın bölgesine uygulanan açık cerrahi ameliyatıdır. | 1,923 |
838 | Tedavi Yöntemleri | Laparoskopik Myomektomi | Şiddetli ağrı, adet düzensizlikleri, sık idrara çıkma gibi belirtilerle kendini gösterebilen rahim içi miyomlar, kısırlıktan rahmin alınmasına kadar farklı sonuçlara neden olabiliyor. En sık cerrahi operasyonlar ile tedavisi yapılan miyomlar günümüzde kapalı ameliyatlar ile konforlu bir şekilde tedavi edilebiliyor. Laparoskopik myomektomi (kapalı miyom ameliyatı) sonrasında hastalar şikayetlerinden kurtulup çok kısa sürede normal yaşantılarına dönebiliyor.Laparoskopik myomektomi nedir?Kadın rahminde normal boyutların üstüne çıkan miyomların operasyon ile tedavi edilmesi gerektiğinde laparoskopik (kapalı) veya laparotomi (açık) cerrahi yöntemi kullanılır. Laparoskopik miyomektomi miyomun rahimden kapalı cerrahi yöntemi ile alınmasıdır.Laparoskopik myomektomi hangi hastalıklarda kullanılır?Laparoskopik myomektomi işlemi miyom hastalığının tedavisinde kullanılır.Laparoskopik myomektomi nasıl uygulanır?Genel anestezi altında uygulanan laparoskopik myomektomi ameliyatında karına göbekten ve daha aşağılardan birkaç ufak kesi açılır. Karın karbondioksit gazıyla şişirilerek pelvik boşluğa laparoskop denilen alet (kameralı ince boru şeklinde aletler) yerleştirilir. Bu şekilde rahim, yumurtalıklar ve komşu organların görüntüsü alınır. Daha çok myomların rahmin dış yüzeyine yakın olduğu durumlarda ve çok büyük olmayan myomların alınmasına kullanılan laparoskopik myomektomi ameliyatı üç ana bölümden oluşmaktadır:Laparoskopik myomektomi ile ilgili sık sorulan sorularMiyomların tekrarlama riski var mı?Ameliyatın ardından yaklaşık 5 yıllık süreç içerisinde yüzde 20-25 oranında miyomların tekrar çıkma riski var. Myomektomi adı verilen miyom ameliyatında gözle görülen tüm miyomlar temizlenebilir ancak bir de gözle görülemeyen mikroskobik seviyede küçük olan miyomlar alınamadığı için bunların zaman içerisinde büyüyüp yeniden ortaya çıkması ve şikayetlere yol açma riski bulunmaktadır.Miyomlar kimlerde daha çok görülür?Rahmin kendi düz kas liflerinden gelişen miyomlar, ailesinde miyom olan kadınlarda daha çok görülür. Üreme çağındaki kadınlarda karşılanmamış östrojen hormonunun artması sebebiyle, miyomların görülme oranları yüzde 15-20 arasında olmaktadır. Gebelikte östrojenin yükselmesi nedeniyle miyomların boyutları daha fazla artmaktadır.Miyomlar düşüğe sebep olur mu?Gebelikte yüksek östrojen düzeyine bağlı olarak daha büyümektedir ve büyüyen miyomlar fetüsü iterek düşüklerin yaşanmasına yol açabilmektedir.Menopoz döneminde miyomlar azalır mı?Menopoz döneminde östrojen hormonunun azalması ile birlikte miyomlar azalıp küçülmektedir.Miyomlar kansere dönüşebilir mi?Miyomlar, genellikle sınırları belirgin ve iyi huylu kitleler olsalar da, büyüme ve kan akımı hızları ultrasonla kontrol edilerek çok nadir de olsa kötü huylu bir sarkom olma olasılıkları değerlendirilmelidir.Bütün miyomlar ameliyatla alınmalı mıdır?Miyomlarin ameliyatla alınıp alınmamasının değerlendirilmesi; hastanın durumuna, doğru zamana ve kullanılacak yönteme göre değerlendirilir. Herhangi bir bası ya da kanamaya neden olmayan bir miyomda, kötü huylu düz kas tümörü şüphesi uyandıran bulgular olmadığı sürece ameliyata gerek yoktur. Buna karşın aşırı kanamalar yaratan, rahme bebeğin yerleşmesine engel olan, mesaneye ve son bağırsağa bası ve ağrı yaratan miyomların ise alınması gerekmektedir.Miyom ameliyatında dikkate alınması gereken kriterler nelerdir? Hastanın yaşı yapılacak ameliyat yönteminin seçiminde önem taşımaktadır. İleri yaştaki hastalarda, menopoz döneminde miyomun büyümesinin duracağı ihtimali göz önüne alınarak ameliyat ertelenebilir. Genç yaşlardaki hastalarda ise rahmin korunmasına yönelik bir minimal giriş cerrahisi yöntemi olan laparoskopik myemektomi yöntemi kullanılabilir.Laparoskopik myomektomi ameliyatını hangi uzman gerçekleştirir?Laparoskopik myomektomi ameliyatı Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanları tarafından yapılır. Bu ameliyatta kapalı yöntemi uygulayacak uzman doktorun ileri endoskopik cerrahi ameliyatlarında deneyiminin olması büyük önem taşır.Laparoskopik myomektomi de iyileşme süreci ne kadar sürer Laparoskopik myomektomi operasyonu hasta ameliyat olduğu gün hastanede kalırken, genellikle ertesi gün taburcu edilir. Ameliyat sonrası iyileşme süreci birkaç gün ile iki hafta arasında değişir.Laparoskopik myomektominin avantajları nelerdir?Açık cerrahiye göre Laparoskopik myomektomi işleminde hastalar daha az ağrı yaşar, dikiş izleri çok küçük olur, daha az kan kaybı yaşar ve günlük yaşamlarına daha hızlı dönüş yapar. Ayrıca hastanede kalma süresi de kısalır.Laparoskopik myomektomi operasyonu öncesinde östrojen baskılayan ilaçlar kullanılmalı mıdır?Operasyondan önce hastaya GNRH analoglarının yani kadının doğal östrojenini baskılayan ilaçların rutin olarak verilmesinden kaçınılmalıdır. Bu ajanlar miyomun rahime yaptığı hattı belirsizleştirerek miyomun rahimden ayrılmasını güçleştirir. Nadir görülen vakalarda hastanın kanamasını ameliyat öncesi keserek hastayı ameliyata hazır kan düzeyine yükseltmek için kullanılabilir.Sadece menopoza yakın yaşlarda ya da sistemik hastalıkların cerrahiye izin vermediği durumlarda östrojen baskılayıcı ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçların uzun dönem kullanımı kemik erimesi, adet kesilmesi, ateş basması gibi şikayetlere neden olabilir. Miyomların, miyomu besleyen damların tıkanması ve beslenmesinin bozulması ile giderek küçülmesinin sağlanması şeklinde önerilen tedavi yöntemleri kullanılan ajanların yumurtalık ve rahim iç zarı (endometrium) tabakasına verebilecekleri hasar riskinden dolayı genç hastalara önerilmemektedir.Ameliyat sırasında kanamayı azaltmak için laparoskopik myomektomide önerilen yöntemler nelerdir? Damar daraltıcı ajanlar (vasokonstrüktör) ya da atardamarların geçici olarak sıkıştırılmasıdır. Bu ajanların kullanılması kanama kontrolü için kullanılacak, yakma ile kanama kontrolü ihtiyacını azaltarak, daha güçlü yara iyileşmesi sağlayacaktır. Güçlü yara iyileşmesi, gebelik isteyen hastalarda rahim kasının gerilme gücü ve gebeliğin sağlıklı devamlılığı açısından oldukça önem taşır.Miyomun boyutuna göre kanama miktarı değişiklik gösterebilir. Bu sebeple miyomu çıkarmadan önce atılan özel dikiş yardımıyla kanamanın minimuma indirilmesi hedeflenir. | 2,353 |
839 | Tedavi Yöntemleri | Meme Asimetri Ameliyatı | Meme asimetrisi, her iki meme arasındaki orantısız gelişim ya da farklı nedenlerden dolayı ortaya çıkabilmektedir. Meme asimetrisi pek çok kadında görülmekle birlikte eğer memedeki görünümde çok büyük farklılıklar yoksa kişi bu durumu kabul ederek yaşayabilir. Ancak memelerdeki asimetrik görünüm, çoğu zaman estetik bir problem gibi düşünülse de kişileri psikolojik olarak da rahatsız edebilmektedir. Meme boyutundaki farklılıklar estetik müdahale ile düzeltilerek kadınların bu sorunu oradan kaldırılabilmektedir. Memorial Antalya Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Bölümü uzmanları, meme asimetrisi ve ameliyatı hakkında bilgi verdi.Meme asimetrisi nedir?Memede asimetri, her iki meme boyutunun birbirinden farklı olmasıdır. Hemen hemen tüm kadınlarda memede asimetri söz konusudur. Her yapılan ölçümde, ameliyat planlamasında kadınların genelinde memede asimetri olduğu görülmektedir. Her iki memede de rahatsız edici boyutta olmadığı sürece memede asimetri normal karşılanabilir. Karşıdan bakıldığında her iki meme arasındaki fark çok belli olmamalıdır. Her iki meme boyutundaki fark fazla ise kişide rahatsızlık ve estetik kaygı hissi ortaya çıkabilmektedir. Memede asimetri öncelikle hastanın fark edip belirtmesi, sonrasında da uzmanlar tarafından yapılan muayene ile ortaya çıkmaktadır.Meme asimetrisi neden olur?Meme asimetrisinin çoğu doğumsaldır. Bir memenin daha az gelişmesine ya da diğerinin ondan daha fazla gelişmesine bağlı bariz asimetriler görülmektedir. Özellikle doğumdan sonra her iki memede farklı miktarda süt üretimi ya da bebeğin bir memeyi daha fazla emmesine bağlı olarak da memelerde eşitsizlik gelişebilir. Emzirmeden sonraki dönemde her iki memenin boyutlarının artması veya küçülmesi farklı olduğu zaman ya var olan rahatsız etmeyen asimetri belirginleşir ya da hiç ortada olmayan bir asimetri de ortaya çıkabilir.Emzirmeden sonra genellikle yağ dokusu değil de meme dokusunda bir erime ya da değişme olur. Bu her iki memede de eşit olmadığı takdirde asimetri gelişir. Özellikle yağ dokusundaki değişiklikler kilo alıp verme ile meydana gelir. Ama yağ dokusu sadece tek bir memede birikmediği için bu tip büyüme ya da küçülmeler eşit miktarda olur. Örneğin kilo verme ameliyatlarından sonra olan memedeki yağ dokusu kaybı genellikle her iki memede de gelişir. Kilo vermeye bağlı asimetri görülme sıklığı çok daha nadirdir.Meme asimetrisi nasıl düzelir?Meme asimetrisinde her iki memenin şekli ve boyutu çok önemlidir. Mesela doğumsal olanlarda hangi memenin hangisine benzetileceğine karar verilir. Bariz asimetride bir meme küçük iken diğer meme büyük olur. Genelde estetik olarak hastanın da tercih ettiği iki memeden birinin boyutu olmaktadır. Örneğin bir meme aşırı büyükse küçülterek diğerine benzetilir. Tam tersi de olabilmektedir. Bir tanesinin görünümü hastanın beğendiği ve ideal ölçülerdeyse, diğer meme hiç gelişmediyse veya hastaya görsel olarak küçük geliyorsa küçük memeye slikon koyulup büyütülerek eşitlenmeye çalışılır.Genellikle büyük olan memenin küçültülerek eşitlenmesi daha kolay ve daha güzel sonuç vermektedir. Çünkü fazla miktarda olan meme ve yağ dokusuna istenilen şekil verilebilir. Küçük memeye silikon koyup yapılan eşitlemelerde ise her zaman yüzde yüz simetri sağlanması mümkün olmayabilir. Çünkü mevcut silikonların boyut ve şekilleri belirlidir ama karşı memenin boyutu ve şekli çok değişken olabilmektedir. Bir de doku zaten yetersiz olduğu için küçük olan meme her zaman karşı memeye benzetilemeyebilir.Bir meme çok büyük diğer meme çok küçükse, küçük olana protez koyulup diğer meme de küçültülerek eşitlenebilir.Doğumdan sonra olan asimetrilerde genellikle özellikle meme dokusunun çekilmesiyle birlikte bir hacim kaybı olur. Dolayısıyla her iki memede de dikleştirme hatta bu dikleştirme ile beraber her ikisine de farklı boyutlarda silikon koyularak eşitleme yapılabilir.Meme asimetri ameliyatı nasıl gerçekleştirilir?Meme asimetrisi ameliyatı diğer meme ameliyatları gibi olmaktadır. Zaten uygulanılan teknikler diğer meme ameliyatlarında uygulanılan teknikler ile aynıdır. Ameliyat genel anestezi altında yapılır. Hastanın muayenesinde hem meme şekline hem de hangi memeye ne işlem yapılacağına karar verilir.Hem silikon hem meme dikleştirme ya da meme küçültme ameliyatlarında aşağı yukarı ameliyat sonrası dönem benzer geçmektedir. Çok fazla ağrı gelişmez. Hasta bir hafta sonra normal yaşantısına dönebilir. Ama dikkat etmesi gereken yaklaşık 2 aylık bir süreç vardır. Bu süreye kadar kolları ve göğüs kaslarını zorlayacak ağır kaldırma, ağır sportif faaliyetlerden uzak durulmalıdır.Belirgin meme asimetrisi olup ameliyat ihtiyacı olan hastalar, ne istediklerinden çok emin bir şekilde gelmektedir. Doğumsal vakalar 18 yaşından sonra yapılmaktadır. Gelişmenin tamamlanması beklenir. İki memesinin eşitlenmesinin talebiyle gelen hastalar hangisinin eşitlenmesini istediklerini açık bir şekilde ifade eder.Meme asimetresi hakkında sık sorulan sorular Meme asimetrisi ameliyat ile düzeltildikten sonra yeniden olur mu?Meme asimetrisi ameliyatından sonra yeniden memelerde asimetrisi gerçekleşmez. Silikon protez uygulaması yapıldıysa ameliyatın etkileri geçtikten sonra şekilde bir değişiklik olmaz. Küçültme ameliyatları genelde stabil ameliyatlardır, sonrasında asimetri gelişmesi görülmez. Ancak değişiklik görülebilen tek durum doğumdur. Doğum nedeniyle 20 kilo ve üzeri aşırı kilo alma ile sonrasında kilo verme, emzirme gibi durumlar değişikliğe yol açabilir. Bazen her iki memede de değişiklik olur ve bunun sonucunda bir asimetri ortaya çıkabilir. Çünkü meme asimetrisi ameliyatlarında her iki memeye yapılan işlem farklı olduğu için, emzirme ve aşırı kilo kaybı sonucunda asimetri tekrar görülebilir.Özellikle ileri yaşlarda meme asimetrisine yol açabilecek diğer bir durum da tümör yerleşimleridir. Bazen tümörler de tek tarafta büyüyerek asimetri yapabilmektedir. Bu yüzden her meme asimetrisinde mutlaka görüntüleme yöntemlerinden yararlanılarak, tümör varlığının araştırılması büyük önem taşımaktadır.Meme asimetrisi ameliyatından sonra emzirme mümkün mü?Meme asimetrisi ameliyatından sonra anneler bebeklerini emzirebilmektedir. İster silikon koyularak ister küçültme yapılan bir ameliyat olsun, her ikisinde de emzirme mümkündür. Zaten silikonlar meme hatta kas dokusunun tamamen altına yerleştirilmektedir. Meme dokusu ve bezleri yukarıda tamamen sağlıklı bir şekilde kalmaktadır. Estetik silikon ameliyatlarının hepsinde anneler emzirebilir. Küçültme ya da dikleştirme ameliyatlarında yine emzirme mümkündür. Çünkü her ikisinde de meme bezlerinin ve dokusunun tamamı kesilmemektedir. Büyük bir miktarı meme başına bağlı bir şekilde yukarıya doğru hareketlendirilir. Dolayısıyla meme başının altında yoğunlukta olan süt bezleri sağlam kalır.Memede yalancı sarkma nedir?Memede sarkıklık dendiğinde meme başının yerine bakılır. Meme başının yeri meme altı kıvrımının altına indiyse sarkma başlar. Meme altı kıvrımının hizası sınırdır, üstü ise ideal olarak kabul edilir. yalancı sarkmada ise meme başı normal yerindedir. Alttan doku sarkıklığı görülür. Meme gövdesi aşağıya doğru sanki içinde bir su balonu varmış gibi aşağıya doğru inen bir görüntü verir. Burada meme başı normal yerinde de olsa, meme gövdesinin aşağıya sarkması rahatsız edici bir görüntü verir. Dolayısıyla yalancı sarkma da normal sarkma kategorisi içinde değerlendirilebilir.Her iki memede de asimetri olabilir mi?Asimetri iki meme arasındaki boyut farkıdır. Dolayısıyla her iki memede de asimetri olmaktadır.Ağır spor yapan kadınlarda meme asimetrisi olabilir mi?Olamaz. Spor yapmanın meme asimetrisi oluşturma konusuyla bir ilgisi yoktur. Fakat tek taraftaki kol ve göğüs kaslarının çok çalıştıran sporlarda olması mümkündür. Ama tenisçilere bakıldığında şu ana kadar böyle bir asimetri vakası rapor edilmemiş ya da görüşmemiştir.Meme asimetrisi ameliyatından sonra spor yapılabilir mi?Meme asimetrisi ameliyatından 2 ay kadar sonra spor yapılabilir. 1 hafta sonra hasta normal yaşantısına döner. Yürüyüş gibi sadece bedenin alt tarafını çalıştıracak hareketlere izin verilir. Ancak göğüs ve kol kaslarını çok aşırı çalıştıracak halter, fırlatma egzersizleri gibi sporların yapılması için 2 ay beklenmelidir. Her halükarda 2 ay sonra da olsa her türlü spor yapılabilir.Memede doku bozukluğu nedir?Memede dokusunun tahrip olması, değişikliğe uğramasıdır. Emzirme, ışın tedavisi ve iltihabi meme hastalıkları gibi etkenlerden dolayı meme dokusunda bozulmalar görülebilir. Bu doku bozulması bir tarafta fazla olursa ya da her iki memede de eşit olmazsa meme asimetrisi gelişebilir.Meme asimetrisi ameliyatı için yaş sınırı var mıdır?Meme asimetrisi doğumsal ise ergenlik çağından sonra ortaya çıkar. 16-17 yaşından sonra da eğer bir asimetri varsa bariz bir şekilde belli olmaktadır ama ameliyat için 18 yaş beklenir.Meme asimetrisine neden olan başka hastalıklar var mı?Bir de tek taraflı meme yokluğu ve oradaki kas yokluğuyla birlikte giden bazı hastalıklar vardır. Bu tamamen bir meme asimetrisi değildir ama bir tarafta meme ve göğüs kası hiç gelişmeyebilir. Parmaklarda ve bazı diğer organlarda da değişiklikler olan hastalıklar vardır. Meme asimetrisinde bunu iyi ayırt etmek lazım. Bu gibi hastalıklardan kaynaklanan meme asimetrisinde daha bariz bir asimetri söz konusudur. Bir uzmanın neyden kaynaklandığının tanısını koyması çok zor değildir.Meme asimetrisi genetik mi?Genetik faktörler bu gibi anomalilerde olabilir ancak bilinen bir genetik aktarım yoktur. Ailede bir yatkınlık varsa genetik olduğunda bahsedilebilir. | 3,469 |
840 | Tedavi Yöntemleri | Meme Koruyucu Cerrahi (MKC) | Her 8 kadından birinde görülen meme kanserinde uygulanan cerrahiler kişinin sadece sağlığını değil, fiziksel ve psikolojik durumunu da etkiliyor. Teknolojinin ilerlemesine paralel olarak geliştirilen yeni cerrahi yöntemler meme kanseri ameliyatlarında hastaya daha fazla avantaj sağlıyor. Sadece kanserli dokunun çıkarılması ile gerçekleştirilen meme koruyucu cerrahi sayesinde hastalar vücut bütünlüğü bozulmadan tedavi şansı buluyor. 4 cm altındaki tümörlere uygulanabilen koruyucu meme cerrahisini, tümörün yerleşim yeri, boyutu ve çevre uzanımının yanı sıra meme hacmi ve kişisel faktörler de etkiliyor. Koruyucu meme cerrahisinden 4-5 saat sonra hastalar ağızdan gıda alımına başlayıp, yürüyüş ve hareket etmeye ve ertesi gün günlük işlerini yapabilecek duruma gelmeye başlıyor. Sağlam meme dokusunun korunmasını amaçlayan meme koruyucu cerrahi ile hastalar psikolojik olarak kendilerini daha iyi hissederken, estetik kaygıları olmadığı için sosyal yaşama da daha hızlı bir şeklide adapte olabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Doç. Dr. Ramazan Yıldız, koruyucu meme cerrahisi ile ilgili bilgi verdi.Meme koruyucu cerrahi (MKC) nedir?Geçmiş dönemlerde meme kanseri tanısı konulan hastalarda memenin bir kısmı değil tamamı alınmakta ve hastanın vücut bütünlüğü bozulmaktaydı. Kanser tedavisinin daha iyi yapıldığını düşündüğü için hastalar bu cerrahi yöntemi kabul etmekte, bu durumun psikolojik etkisi ve sorunlarıyla bir ömür yaşamaktaydı. Ancak yapılan çalışmalar ışığında günümüzde meme koruyucu cerrahi kavramı ve operasyonları yaygınlaşmıştır. Artık biliyoruz ki “memenin tamamen alınması hastayı daha iyi tedavi eder, kısmen alınması eksik tedavi eder” kavramı yanlıştır. Meme koruyucu cerrahi (MKC), memede bulunan kanserli dokunun geride kanserli doku bırakılmayacak şekilde, memenin hastalıklı olan kısmının (memenin bir kısmının) çıkarılması ile gerçekleştirilen operasyondur. MKC tanım olarak tümörün çıkarılması esnasında sağlam meme dokusunun kanser tedavisi prensiplerinden taviz verilmeden en az kayıpla korunmasını amaçlar. Koruyucu meme cerrahisi, Kadrantektomi, lumpektomi, tümörektomi, parsiyel mastektomi, segmenter mastektomi ve daha güncel olarak onkoplastik meme cerrahisi gibi işlemleri kapsar.Meme koruyucu cerrahi hangi durumlarda uygulanır?Ameliyat edilebilen meme kanserlerinin % 50-75’ inin meme koruyucu cerrahi (MKC) ile tedavi edilebileceği tahmin edilmektedir. Bu cerrahi, boyutu 4 cm altında bulunan tümörlerde uygulanabilir ancak;Meme koruyucu cerrahi tedavisi nasıl uygulanır? MKC için uygun olduğu değerlendirilen hasta operasyon sabahı eğer memede bulunan lezyon el ile hissediliyorsa ameliyat öncesi cerrahi kalemle operasyon alanı çizilerek işaretlenir ve operasyon için ameliyat salonuna alınır. Eğer kitle sadece görüntüleme yöntemleri ile görünüyor ise (ultrasonografi , mamografi gibi) ameliyat sabahı hasta radyoloji bölümünde lezyonu radyoaktif madde ya da tel ile işaretlenir. Bu yöntem ile operasyon sırasında doğru alana ulaşmak için bir nevi navigasyon uygulanır. Hasta daha sonra ameliyat salonuna alınır. Ameliyatı hafif sedasyon ve lokal anestezi ile yapmak mümkün olduğu gibi genel anestezi ve yüzeyel anestezi ile de yapmak mümkündür. Anesteziye hasta ile alternatif anestezi yöntemleri konuşularak karar verilir. Ameliyat sırasında hasta cildinde en az iz kalacak kesi seçilerek cerrahi işleme başlanır. Memedeki elle hissedilen ya da işaretlenmiş olan tümör cerrahi sınırları negatif olacak şekilde sağlıklı doku ile birlikte çıkarılır. Çıkarılan doku cerrahi sınırları işaretlenerek ameliyat sırasında hasta uyurken acil patoloji (frozen patoloji) ile incelenerek cerrahi sınır güvenliği ve tümörün tam olarak çıkarıldığından emin olunur. Meme koruyucu cerrahide amaç; kanser cerrahisi prensiplerinden, yani onkolojik prensiplerden taviz vermeden memeden kabul edilebilir en az dokunun çıkarılmasıdır. Emin olunduktan sonra memede çıkarılan dokunun oluşturduğu boşluk hastanın kendi meme dokusu ile teknik olarak uygun şekilde doldurulur ve estetik dikişlerle sonlandırılır. Ameliyat sırasında ameliyat alanındaki biriken sıvıları toplamak için gerekli olan hastalara dren yerleştirilir. Her hastaya dren yerleştirilmesine ihtiyaç duyulmaz. Ameliyat süresi yaklaşık 1-1,5 saat kadar sürmektedir ama acil patoloji cevabının gelme süresi ve ilave cerrahiye gerek olup olmaması süreyi değiştirebilir.Meme koruyucu cerrahinin avantajları nelerdir?Meme koruyucu cerrahi ile doğru seçilmiş ve doğru teknik uygulanmış hastalarda vücut bütünlüğü korunmaktadır ve hastalar için kabul edilebilir kozmetik sonuçlar sağlanmaktadır.Memenin tamamen alınması hastaların daha iyi tedavi edildiği anlamına gelmemektedir. Yapılan çalışmalarda onkolojik prensiplerden taviz vermeden yapılan meme koruyucu cerrahi ile mastektomi yapılmış olan hastalar karşılaştırıldığında 20 yıllık takiplerde hastalıksız sağ kalım, uzak organ tutulumu olmaksızın sağ kalım ve genel sağ kalım açısından gruplar arasında anlamlı fark olmadığı gösterilmiştir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalara radyoterapi uygulanmaktadır. Doğru hastaya doğru teknik uygulanmalıdır.MEME KORUYUCU CERRAHİ İLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULAR Meme kanseri nedir?Kanser, hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile oluşan ve diğer organlara yayılma potansiyeli gösteren tümörlerdir. Meme kanseri, meme dokusunu oluşturan hücrelerden gelişen kanser türüdür. Süt bezlerini oluşturan hücrelerden( lobuler) gelişebildiği gibi, süt kanallarını oluşturan hücrelerden( duktal) de gelişebilmektedir. Meme kanseri herhangi bir yaşta yaşayan her 8 kadından birinde görülmektedir.Meme koruyucu cerrahisinde uygun hasta seçimi nasıl yapılır?Tümör boyutu 4 cm altında buluna tümörlerde uygulanabilir ancak;Meme koruyucu cerrahi hangi durumlarda uygulanmaz?Meme koruyucu cerrahi ne zaman yapılır?Doğru değerlendirilen ve planlanan hastalarda öncelikle kemoterapi başlamak gerekmiyorsa uygun hastaların tedavisine meme koruyucu cerrahi ile başlanabilir. Ancak önce kemoterapi uygulanması gereken hastalarda ise kemoterapi bitiminden sonra en uygun dönemde meme koruyucu cerrahi uygulanabilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta eğer kemoterapi sonrasında cerrahi uygulanması planlanıyorsa hastaların tümör yatağının ve var ise koltuk altı lenf nodunun bir kliple işaretlenmesinin unutulmamasıdır. Aksi durumda tümörün kemoterapi etkisiyle kaybolması meme koruyucu cerrahi şansını ortadan kaldırabilir. Kemoterapi öncesi çocuk beklentisi olan hastalarda embriyo dondurma, over dokusu saklama, yumurta dondurup saklama seçenekleri hakkında bilgi verilmelidir.Onkoplastik meme cerrahisi nedir?Meme kanserinin günümüzde modern ve kişiye özel tedavisi ile hastaların sağlıklı ve uzun süre yaşamaları memenin kozmetik görünümünün önemini giderek artırmış ve meme koruyucu cerrahinin güncel bir versiyonu olan ‘Onkoplastik Meme Cerrahisi’ kavramı gündeme gelmiştir. Bu ameliyat yönteminde amaç, kanser cerrahisi prensiplerinden taviz vermeden, memeyi mümkün olduğunca korumak ve güzel, kabul edilebilir bir kozmetik görünüm elde etmektir. Bu yöntemde hastanın sağlıklı olan kendi meme ya da vücut dokuları kullanılarak operasyon esnasında oluşan memedeki boşluğun uygun yöntem ile doldurulması, düzgün bir kozmetik görünümün kazandırılması ve meme dokuları arasındaki simetrinin oluşması sağlanır.Meme koruyucu cerrahi sonrasında onkolojik tedavi alınır mı?Meme koruyucu cerrahi uygulanan hastalarda radyoterapi tedavisi standart olarak uygulanırken; kemoterapi patoloji sonucunun detaylarına ve kanserin gerçek evresine göre planlanır. Onkolojik tedaviyi yapılan cerrahi işlemin şekli belirlemez. Tümör patolojisi ve gerçek evresine göre onkolojik tedavi gerekli ise bu tedavinin verilmesinde sakınca bulunmamaktadır.Meme koruyucu cerrahi sonrasında memeye protez konulur mu?Doğru yapılan meme koruyucu cerrahide hastanın kendi meme dokusu ile şekil bozukluğunun alanı doldurulduğu ve simetri sağlandığı için proteze ihtiyaç duyulmaz.Meme koruyucu cerrahide yaş sınırı var mıdır?Tedavi sürecinde meydana gelen aşamalar (endikasyon), memenin yapısı ve hasta doğru belirlenip değerlendirildiğinde belirgin yaş sınırı bulunmamaktadır.Lenf bezlerinde tümör olması koruyucu meme cerrahisi yapılmasını engeller mi?İlk değerlendirmede hastanın lenf nodunda tutulum yoksa meme koruyucu cerrahi ile birlikte sentinel lenf nodu biyopsisi uygulanır. Ancak başlangıçta aksilası (koltuk altı lenf nodu) pozitif ise hastanın kemoterapi açısında değerlendirilmesi ve sonrasında cerrahi kararın alınması uygun olmaktadır. Aksilla (koltuk altı lenf nodu) tutulumunun olması meme koruyucu cerrahiye engel teşkil etmez. Eğer başlangıçta koltuk altı lenf nodları pozitif ise ve kemoterapi uygulanmışsa kemoterapi öncesi koltuk altına klip yerleştirildiği için hedeflenmiş aksiller cerrahi yapılabilir. Böylece hem meme dokusu hem koltuk altı korunmuş olur.Meme koruyucu cerrahi sonrası hastalar ne kadar süre hastanede kalır?Meme koruyucu cerrahi sonrasında hastalar çoğunlukla operasyondan 4 -5 saat sonra ağızdan gıda alımına başlar, yürür ve hareket eder yani mobilize olur. Hastanın durumuna yapılan ameliyat ve koltuk altına yapılan cerrahi işleme göre hastanede günübirlik ya da bir günlük yatış yeterli olur.Meme koruyucu cerrahi sonrası günlük yaşama ne zaman dönülür?Çoğunlukla operasyondan 4 -5 saat sonra hasta ağızdan gıda alımına başlar ve mobilize olur ve ertesi gün günlük işlerini hızla yapabilecek duruma gelir. Sık pansuman ihtiyacı olmaz ve yaklaşık 48 saat sonra da duşunu alabilir. | 3,469 |
841 | Tedavi Yöntemleri | Küçük Kesi (Minimal İnvaziv) | Son yıllarda teknolojinin de gelişmesiyle birlikte kalp ameliyatları küçük kesi yöntemi sayesinde konforlu şekilde çok küçük bir yara izi ile gerçekleştirilebiliyor. Küçük kesi yöntemi hem işlem sırasında hem de işlem sonrasında yaşam kalitesini yükselten önemli avantajlar sağlıyor.Minimal İnvaziv Cerrahi Nedir?Toplumda kapalı ameliyat olarak da bilenen minimal invaziv cerrahi, vücutta minimum düzeyde hasar oluşturması hedeflenerek küçük kesiler yoluyla gerçekleştirilen ameliyat yöntemidir. Bu operasyonlarda yüksek teknolojili cerrahi ekipman ve görüntüleme yöntemlerinin kullanılması işlemin en önemli kısmını oluşturur. Yapılacak operasyonunun tipine göre ameliyat öncesinde detaylı bir planlama yapılarak operasyon esnasındaki cerrahi teknik gerçekleştirilir.Minimal invaziv hangi hastalıkların tedavisinde kullanılır?Minimal invaziv yöntemler; kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere, göğüs cerrahisi, jinekolojik onkoloji ve kadın hastalıkları, genel cerrahi, üroloji, beyin ve sinir cerrahisi, ortopedi ve travmatoloji gibi birçok bölümün baktığı hastalıkların tedavisinde kullanılabilir.Küçük kesi (minimal invaziv) ile kalp ameliyatı nedir?“Minimal invaziv kalp cerrahisi nedir” sorusu en sık sorulan sorular arasında yer almaktadır. Kalp ameliyatlarındaki zorlu sürecin çok daha çabuk ve ağrısız geçmesini sağlayan küçük kesi yani minimal invaziv cerrahi yöntemi göğüs (sternum) kemiğinin 20-25 cm kesilmesi yerine daha küçük kesilerle gerçekleştirilmesidir.Küçük kesi (minimal invaziv) ile kalp ameliyatı hangi hastalıklarda kullanılır?Küçük kesi yöntemi Aort ve Mitral gibi kalp kapak ameliyatlarının tamir ve değişiminde, koroner baypas cerrahisi gerektiğinde, bazı kalp deliklerinin kapatılmasında, Aort anevrizmasında, kalp içi tümörlerin çıkarılması gerektiğinde küçük kesiyle kalp ameliyatları yapılabilmektedir.Küçük kesi (minimal invaziv) ile kalp ameliyatı nasıl yapılır?Sağ veya sol meme altından, köprücük kemiği altından ya da göğüs kemiği çok az açılarak yapılan kesilerle ameliyatlar gerçekleştirilmektedir. Açık kalp ameliyatlarında göğüs kemiği tamamen açılmaktadır, ancak artık kalp cerrahisindeki teknolojik gelişmeler sayesinde bypass ameliyatları da kapak ameliyatları da küçük kesi yöntemiyle gerçekleştirilebilmektedir.Küçük kesi ile kalp ameliyatı avantajları nelerdir? “Minimal invaziv kalp cerrahisinin avantajları nelerdir?” sorusu internette en çok aranılan sorular arasında yer almaktadır. Açık kalp ameliyatlarına göre çok küçük bir kesi ile yapılan bu ameliyatlarda göğüs ön duvarındaki kemik kesilmediği için göğüs duvarı bütünlüğü korunmaktadır. Bu da ameliyat sonrası en çok karşılaşılan sorun olan solunum sistemi problemlerinin çok daha az görülmesine neden olmaktadır. Ameliyat esnasında ve sonrasında kanama miktarı çok düşük olup çoğunlukla kan transfüzyonu işlemine gerek kalmadan hasta taburcu edilmektedir. İyileşmenin hızlanmasıyla yoğun bakımda kalış süresi 1 güne, serviste kalış süresi ise 3 veya 4 güne inmektedir. Klasik açık ameliyatlarda kemiğin kaynama süresi yaklaşık 2 ay sürmektedir. Bu süre içerisinde hastanın yatarken sağa sola dönmemesi, kollarını baş seviyesinin üzerine kaldırmaması ve herhangi bir yük taşımaması gerekir. Küçük kesi ile yapılan ameliyatlarda ise hasta ameliyattan sonra drenleri çekildiği andan itibaren istediği şekilde yatabilir, kendisini iyi hissettiği andan itibaren araba kullanmak, yüzmek, yük taşımak gibi ameliyat öncesi yaptığı her eylemi rahatlıkla gerçekleştirebilir. Göğüs kemiğinin açıldığı ameliyatlar kozmetik açıdan da oldukça sıkıntı vericidir. Özellikle genç hastalar kozmetik ve psikolojik açıdan sorun yaşamakta; bu da iyileşme sürecinin uzamasına neden olmaktadır. Minimal invaziv yöntemi ile açılan kesinin uzunluğu 6-7 cm arasında değişmektedir ve kollar yukarı kaldırılmadığı sürece herhangi bir ameliyat izi görülmez. Ayrıca osteoporoz adı verilen kemik erimesi hastalığı yaşayan özellikle kadınlarda meme altından küçük kesi yöntemi ile ameliyat yapmak çok daha faydalıdır. Çünkü osteoporoz hastalarında sternum adı verilen iman tahtası kemiği çok kırılgandır ve açık ameliyat sonrası rahatsızlıklar yaşanabilmektedir.Minimal invaziv (küçük kesi) kalp ameliyatı güvenli midir?Küçük kesi, cerrahlar açısından öğrenim süresi uzun olan bir yöntemdir. Yani cerrahın küçük kesi yöntemini uygulayabilmesi için bunun eğitimini alması gerektiği gibi; belli bir tecrübeye, cerrahi olgunluğa ve beceriye sahip olması da gerekmektedir. Cerrah klasik ameliyatlarda çok tecrübeli olsa bile minimal invaziv yöntem uygulayabilmesi için özel eğitim alması gerekmektedir. Bu anlamda ehil ellerde ve donanımlı merkezlerde yapıldığı takdirde güvenli bir yöntemdir.Minimal invaziv kimlere uygulanmaz?Minimal invaziv yöntemi kalpten çıkan ana damarda yırtığı olan hastalarda uygulanmaz.Küçük kesi (minimal invaziv) ile ilgili sık sorulan sorularKüçük kesi (minimal invaziv) ile kalp ameliyatı için gerekli olan kriterler nelerdir?Öncelikle hastanın belli bir yaş ve kiloda olması gerekmektedir. Genelde çocuklarda 20-25 kilogram ve üstünde, 8-10 yaşından sonra uygulanabilmektedir. Çünkü minimal invaziv kalp cerrahisinde kullanılan bir takım ekipmanlar bebek ve küçük çocuklar için uygun olmayabilir. Bunun dışında daha önce akciğer ile ilgili zatürree, tüberküloz gibi sorunlar yaşamış ya da akciğer ameliyatı geçirmiş ve bunların sonucunda akciğer zarı göğüs duvarına yapışmış kişilerde de küçük kesi uygulanamamaktadır. Akciğerler, o yapışıklıktan ayrılıp kalbe ulaşılamaz. Bu hastalar göğüs kemiği kesilerek ameliyat edilmek zorundadır. Sağ ya da sol meme altından yapılamaz ancak göğüs kemiği üzerinden küçük kesiler uygulanabilir. Aort kapağına yapılacak müdahalelerde ameliyat öncesi çekilen tomografide aort damarının pozisyonu çok sola doğruysa küçük kesi köprücük kemiği altından yapılamaz. Ancak mini-sternotomi (göğüs kemiğini küçük açma) adı verilen yöntem uygulanabilir. Bunun yanında kalp fonksiyonu çok bozuk olan hastalar, mitral kapağa yönelik girişim yapılacaksa, aort kapağında ciddi kaçaklar olan hastalar ve daha önce küçük kesi ile ameliyat olan hastalarda küçük kesi tercih edilmez.Küçük kesi ile kalp ameliyatı öncesi neler yapılmalıdır?Klasik ameliyatlara hazırlık sürecince yapılacaklar küçük kesi ameliyatı için de geçerlidir. Yani hasta 1 gün önceden yeme-içmeyi keser. Ameliyat öncesi gerekli kan tetkikleri yapılır. Böbrek, karaciğer fonksiyonları, solunum testleri, şah damarı darlıkları araştırılır. Bunlarla ilgili problem olduğu takdirde gerekli tedavi uygulanır, ardından hasta ameliyata alınır.Küçük kesi ile kalp ameliyatı sonrası neler yapılmalıdır?Ameliyat sonrası süreç küçük keside açık ameliyatlara göre çok daha kolay geçmektedir. Örneğin açık ameliyat sonrası hastalar için 1 ay yan dönerek yatmamak, 5 kilogramın üzerinde yük taşımamak gibi sınırlamalar vardır. Ancak mini torakotomi yani küçük kesi ameliyatlarında böyle kısıtlamalar olmadığı için çok daha erken sürede günlük hayata dönülür. Bunun dışında küçük kesi yapılacak ameliyatın türüne göre değişen dikkat edilmesi gereken özel bazı durumlar olabilmektedir. Bunların bilgisi hastaya verilir.Küçük kesi ile kalp ameliyatı dezavantajları nelerdir?Küçük keside açık ameliyata göre dezavantaj olarak maliyet sayılabilir. Kullanılan ekipman bakımından özellikli cihazların kullanılması nedeniyle maliyeti açık ameliyata göre yüksek bir işlem olarak sayılsa da açık ameliyata göre iyileşme süresi ve iş yaşamına dönüş sürecinin kısalığı ile bu dezavantajı ortadan kaldırdığı söylenebilmektedir.Küçük kesi ile kalp ameliyatı ağrılı mıdır?Sternum adı verilen iman tahtası kemiğinin kesilmesinde yaşanan ağrı gibi bir ağrı söz konusu olmasa da basit ağrı kesicilerle giderilebilecek derecede ağrılar yaşanabilmektedir.Küçük kesi ile kalp ameliyatı için yaş sınırı var mı?Belli bir yaş sınırı olmamakla birlikte ileri yaşlarda eşlik eden hastalıkların getirdiği ilave risk faktörlerinin olup olmadığına bakılmaktadır. İleri yaşın getirdiği böbrek sorunları, solunum problemi gibi sorunlar yoksa küçük kesi için üst yaş sınırı yoktur. Alt sınır olarak ise hastanın belli yaş ve kilo ağırlığına ulaşması gerekmektedir. Çocuklarda 20-25 kilogram ve üstü olması gerekir ve genelde 8-10 yaşından sonra uygulanabilmektedir.Minimal invaziv koroner bypass cerrahisinin avantajları nelerdir?Minimal invaziv koroner bypass cerrahisinin sağladığı avantajlar şu şekilde sıralanabilir:Akciğer rahatsızlığı olanlar minimal invaziv yöntemle ameliyat olabilir mi?Akciğer rahatsızlığı olan hastalara minimal invaziv cerrahi uygulanabilmektedir. Hatta bu hastalarda minimal invaziv cerrahi daha iyi sonuçlar vermektedir. | 3,210 |
842 | Tedavi Yöntemleri | Menisküs Nakli | Menisküsler dizlerin içerisinde bulunan kıkırdağımsı doğal yapılardır. İç ve dış olmak üzere iki adettir. C harfi şeklindedirler. Diz için oldukça önemli görevleri vardır. Diz ekleminde stabiliteyi artırırlar. Eklem sıvısının tüm diz kıkırdağını dolaşmasına yardım ederler. Uyluk ve kaval kemikleri arasında uyumu artırarak dizde süspansiyon görevi görürler. Dolayısı ile menisküs yırtıkları tedavi edilmediğinde dizde ciddi kireçlenme riski doğmaktadır. Yırtıklar ihmal edildiğinde veya büyük yırtıklar onarılmayıp, menisküs dokusu çıkarıldığında uzun vadede kireçlenme riski çok artmaktadır. Memorial Ataşehir Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Çetin Işık, menisküs nakli hakkında merak edilen hakkında bilgi verdi.Menisküs nakli nedir?Menisküs dokusunun çıkartıldığı durumlarda hastanın hareketi kısıtlanmakta, ağrı olmakta ve yaşam kalitesi düşmektedir. Bunu engellemek için en uygun tedavi yöntemi kadavradan veya sentetik menisküs naklidir. Menisküs nakli diğer organ ve doku nakillerine göre çok avantajlı nakillerdir. Vücudun nakil olan menisküsü reddetme olasılığı diğer nakillerden çok çok düşüktür. Ama maalesef çok ileri düzey cerrahi altyapı gerektiren bu cerrahiyi yapabilecek cerrah ve merkez sayısı çok azdır.Menisküs nakli hangi hastalıklarda kullanılır?Hastanın cerrahi veya cerrahi dışı yollar ile dizinin içerisinde olan iç ve dış menisküslerinden herhangi birinin total veya totale yakın olarak kaybı söz konusu ise; menisküs nakil ameliyatı gündeme gelmektedir. Eğer menisküs yırtığı mevcutsa tedavisinin aksatılmadan yapılması önemlidir. Menisküs yırtığı varlığında menisküs dokusunun olabildiğince korunması elzemdir. Cerrahi anlamda deneyimsizlik başta olmak üzere farklı bir çok nedenden dolayı ülkemizde tamir edilebilecek menisküs yırtıkları maalesef onarılamamaktadır. Daha ucuz ve teknik olarak daha kolay olan yırtık kısmın çıkarılması(parsiyel menisektomi), menisküs yırtıklarında kullanılan en sık tedavi yöntemidir. Çıkarılan menisküs dokusunun fazla olduğu veya menisküsün tamamının çıkarıldığı durumlarda tek tedavi seçeneği menisküs nakli olmaktadır.Menisküs nakli ameliyatı nasıl yapılır?Günümüzde menisküs nakli ameliyatları tamamen kapalı (Artroskopik) veya kapalı (artroskopik) yardımlı mini açık kesiler ile olmaktadır. Yapılan mini kesiler genellikle nakledilecek menisküsün dizin içine geçirilebilmesi içindir. Bu kesinin büyüklüğü menisküsün kemikli veya kemiksiz nakil edilmesine bağlı olarak değişmektedir. Ama genelde 3 cm’ yi geçmeyen mini kesilerdir.Menisküs nakli ile ilgili sık sorulan sorular Menisküs Nakli Çeşitleri Nelerdir?Genel anlamda iki değişik menisküs naklinden bahsetmek mümkündür. Bunlar kadavradan alınan veya sentetik olarak laboratuvarda üretilen menisküslerdir. Kadavradan alınan menisküs nakillerinin de kendi içinde farklı çeşitleri mevcuttur. Kadavradan alınan menisküsler uçlarında kemikler ile kemik köprüsü ile veya kemiksiz olarak nakil edilebilmektedir.Sentetik mi Yoksa Kadavradan Menisküs Nakli mi Tercih Edilmelidir?Sentetik veya kadavradan alınan menisküs nakillerinin kullanım endikasyonları farklıdır. Yani tercih cerraha bağlı değildir. Hastanın özellikli bölgelerde hiç menisküs dokusu yoksa kadavradan menisküs nakli daha uygun bir tedavi seçeneğidir. Eğer hastanın sağlam menisküs dokuları kaldıysa ve kriterlere uygunsa o zaman sentetik menisküs nakli daha uygun tedavi yöntemi olmaktadır.Menisküs Naklinin Ücreti Ne Kadardır?Menisküs nakli ciddi deneyim gerektiren oldukça kompleks bir cerrahi işlemdir. Bu işlemi yapabilecek merkez ve doktor sayısı da çok azdır. Kadavradan alınan veya sentetik olan menisküs dokuları; diğer organ ve doku nakillerine göre daha ucuz olsa da; menisküs onarımından çok daha pahalıdır. Nakilde, normalde yapılan menisküs onarımlarının 3-4 katı kadar menisküs onarım kitleri kullanılmaktadır. Üstelik toplam ücrete nakledilecek menisküs dokusunun maliyeti de eklenmektedir. Dolayısı ile menisküs yırtığı olan hastaların menisküsü onarabilecek uygun merkez ve cerrahlara başvurması önemlidir.Menisküs Nakli Ameliyatı Ne Kadar Sürüyor?Menisküs nakil ameliyatlarında; nakledilecek menisküsün hazırlanması, nakledilecek yerin hazırlanması ve nakledilen menisküsün tespiti olmak üzere üç aşamadan bahsetmek mümkündür. Ekip olarak girildiğinde bu üç aşama farklı cerrahlar tarafından yapıldığında cerrahi süre kısalmaktadır. Nakil konusunda başka tecrübeli doktor yoksa tüm bu işlemler tek doktor tarafından da yapılabilmektedir. Cerrahi süre ortalama 2 – 3 saat sürmektedir.Menisküs Nakli Ameliyatı Kesin Tedavi midir?Hastanın menisküs dokusu yoksa yapılabilecek tek tedavi seçeneği menisküs nakli olmaktadır. Eğer menisküs nakli için çok geç kalınmışsa veya nakil için gerekli şartlar yoksa o zaman osteotomi dediğimiz kemiğin kontrollü kırılması ve açılandırılması şeklinde olan ameliyatlar gündeme gelmektedir.Menisküs Nakli Ameliyatının Riskleri Nelerdir?Menisküs nakli ameliyatının riskleri, kapalı diz ameliyatları riskleri ile benzerdir. Literatüre bakıldığında bunlar içinde eklemde enfeksiyon, sertlik, hareket kısıtlanması, damar ve sinir yaralanmaları gibi riskler sayılabilir. Deneyimli cerrah ve titiz cerrahi teknik ile bu risklerin ihtimali çok düşüktür.Menisküs Nakli Ameliyatından Sonra Nelere Dikkat Etmeli? Spor Yapılabilir mi?Ameliyat sonrası çok dikkatli bir fizik tedavi programı uygulanmaktadır. Doktor önerilerinin dışına çıkılmaması çok önemlidir. Hastanın genel durumuna bağlı olarak, iyileşme tamamlandığında hastaya yapabileceği sporlar ayrıntılı anlatılmaktadır. Nakil sonrası kısıtlama olmadan spora dönen hastalar olduğu gibi, sportif faaliyetlerinin özel bazı sporlar dışında kısıtlandığı hastalar da mevcuttur. Bu durum tamamen hastanın ameliyat öncesi aktivitesi ve patolojisinin şiddetine bağlı olarak değişmektedir.Menisküs Naklinin Diğer Tedavi Seçeneklerine Göre Avantajı Nelerdir?Menisküs nakli endikasyonu olan hastalara osteotomi ve protez cerrahileri de önerilebilmektedir. Bunun nedeni bu ameliyat tekniğinin diğer tedavilere göre daha kompleks olması ve az doktor tarafından yapılabilmesidir. Menisküs naklinin diğer tedavi yöntemlerine göre avantajı; biyolojik bir tedavi yöntemi olması ve diğer tedavilerden çok daha uzun ömürlü olmasıdır. Ama teknik olarak diğerlerinden daha kompleks bir cerrahi yöntemdir | 2,343 |
843 | Tedavi Yöntemleri | Meme Küçültme Ameliyatı | Meme estetiği, memenin formunun olduğu halden daha hoş gözüken bir noktaya taşımak olarak özetlenebilir. Müdahale edilecek problem memenin küçüklüğü, sarkıklığı, büyüklüğü, gelişimsel şekil bozuklukları ve hatta gömülmüş bir meme başı gibi oldukça geniş bir yelpazede ortaya çıkabilmektedir. Meme estetiğinde en çok yapılan ameliyatlardan biri olan meme küçültme ameliyatları sadece kadınlarda değil erkek hastalarda da uygulanmaktadır.Meme Küçültme Ameliyatı Nedir?Meme küçültme ameliyatı, memeden ağırlık ve sarkıklık yapan cilt-meme bezi dokusunun çıkarılması ve geriye kalan memenin daha dik ve estetik olarak iyileştirilmiş durumda şekillendirilmesidir.Meme Küçültme Ameliyatı Hangi Durumlarda Yapılır?Meme gelişimini tamamlamış, memesinde riskli kitle bulunmayan memesinin büyüklüğünden şikayetçi kadın hastalara yapılır. Kadınsı meme dokusu gelişimine sahip erkeklerde de meme küçültme ameliyatı yapılabilir. Meme Küçültme Ameliyatı Hakkında Sık Sorulan SorularMeme Küçültme Ameliyatında İz Kalır mı?Kesi içeren her ameliyatta olduğu gibi meme küçültme ameliyatı da izli bir ameliyattır. Meme küçültme ameliyatından sonra erken dönemde izler daha koyu ve belirgin olabilir. Meme küçültme ameliyatından sonra 6-12 ay içerisinde ameliyat izleri oldukça silik ve cilt rengine yakın bir hal alacaktır. Meme küçültme ameliyatının izi bazı hastalarda fark edilemeyecek kadar silikleşebilir.Meme Küçültme Ameliyatı Nasıl Yapılır? Hangi Yöntemler Uygulanır?Meme küçültme ameliyatı yapılırken temel basamaklar sarkık olan meme başının daha yukarı bir noktaya taşınması, gerekiyorsa meme başının ufaltılması, fazla olan cilt-meme dokusunun çıkartılması ve kalan dokunun tekrar estetik olarak şekillendirilmesidir. Burada meme başının taşınma şekline ve doku çıkartma yöntemine göre izler değişiklik gösterir. En sık olan iz meme başının etrafında dairesel bir iz ve o izden başlayarak meme altı yeni kıvrımına inen dikey bir izdir. Eğer meme dokusu miktarı çok ise meme altı kıvrımı boyunca da iz olabilir. Ters bir T harfine benzetilebilir.Meme Küçültme Ameliyatı Ne Kadar Sürer?Memelerin büyüklüğüne ve uygulanan ameliyat tekniklerine bağlı olarak meme küçültme ameliyatı 2-3 saat civarında sürer.Erkekte Meme Küçültme Ameliyatı Nasıl Yapılır?Meme küçültme ameliyatı erkeklerde de yapılabilmektedir. Erkek hastalardaki kadınsı meme dokusu gelişimine Jinekomasti denmektedir. Jinekomasti ergenlik döneminde herkeste olurken ilerleyen yaşlarda yüzde 10-15 hastada gerilemeyerek kalıcı hal alır.Erkeklerde meme küçültme ameliyatına karar vermeden önce ilk olarak meme büyüklüğünün nedenin ortaya koyulması gerekir.Jinekomasti düzeltilmesi için karar verilirken ne kadar cilt ve ne kadar doku fazlalığı olduğu dikkate alınmalıdır. Yağsı doku liposuction yöntemi ile alınırken meme başı altında kalan sert doku meme başının koyu bölgesinde yapılan ufak ve iz bırakmayan bir kesi ile girilerek çıkartılır. Eğer ki memelerde cilt fazlalığı çok ileri ise kadınlarda meme küçültme işleminde yapıldığı gibi izli meme küçültme yapmak gerekebilir.Meme Küçültme Ameliyatı Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?Meme Küçültme Ameliyatının Riskleri Nelerdir?Her bu ölçekte ameliyatta olduğu gibi meme küçültmenin de belli başlı riskleri vardır. Bunların hepsine karşı önlem alınsa da öngörülemeyen durumlar ortaya çıkabilir ancak hepsinin üstesinden gelmek için gerekli müdahaleler ameliyat ekibi tarafından gerçekleştirilecektir.İlk 24 saatteki en sık risk operasyon bölgesine olan kanamalardır. Bu durum yaklaşık olarak her 100 hastanın 1-2’sinde olabilir. Bu kanamanın miktarı takip edilir ve takipte eğer gerilemeyeceği ön görülürse aynı gece yapılan kısa bir operasyon ile boşaltım işlemi yapılır. Bu durum nihai estetik durumu etkilemez ancak ek bir anestezi altında operasyon anlamına gelir.Erken haftalarda en sık karşılaşılan komplikasyonlar yara yeri enfeksiyonları ve buna bağlı olabilecek dikiş yerlerinde iyileşme problemleridir. Bu durum özellikle dik izin yatay izle birleştiği, gerginliğin en fazla olduğu yerde daha sık görülür.Diyabet, sigara, yumuşak doku hastalıkları gibi koşullar bu komplikasyonun riskini yükselttiği için operasyon öncesi diyabetinizin ve yumuşak doku hastalığınızın kontrol altında olması, sigara tüketiminizin mümkünse kesilmesi gerekmektedir.Bu risk de her 100 kişi de 2-4 dolayındadır. Bu gibi durumlar hemen her zaman pansumanlar ile toparlarken çok nadir şartlarda lokal bir işlemle dikiş atılması gerekebilir.Meme Küçültme Ameliyatı Sonrası Emzirilebilir mi?Meme küçültme ameliyatı sırasında süt üreten bezler büyük oranda korunur ve emzirilebilir. Ancak bunun bir çıkarım olduğunun bir garanti olmadığının da bilgisi verilmelidir.Meme Küçültme Ameliyatı Meme Kanserine Neden Olur mu?Meme küçültme ameliyatı hiçbir şekilde kansere neden olmaz. Tam aksine doku uzaklaştırıldığı için kanser riskini düşürdüğü konusunda görüşler vardır ancak bilimsel yayınlarda ve geniş serilerde ortaya koyulmuş değildir. Nihai olarak kanser riskini arttırmadığını kesin olarak söylenebilir.Meme Küçültme Ameliyatı Fiyatı Ne Kadardır?Meme küçültme ameliyatı konusunda en merak edilen konuların başında “Meme küçültme ameliyatının fiyatı” gelmektedir. Yapılan işleme, ihtiyaç olan tedavi biçimine, hastanın sağlık durumdan dolayı hastanede alacağı müdahaleler meme küçültme ameliyatında belirleyici olmaktadır. Aynı zamanda hastanenin ve meme küçültme ameliyatını gerçekleştiren estetik cerrahın fiyat politikası da önemlidir. Memorial Ataşehir Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Bölümü İzmir, İstanbul, Bursa, Ankara. Konya, Trabzon gibi birçok şehirden hasta kabul etmektedir. | 2,080 |
844 | Tedavi Yöntemleri | Mezobotoks | Mezobotoks, son yıllarda oldukça yaygın olarak kullanılan, özellikle oyuncu ve TV ekranı önündeki kişilerin sıklıkla tercih ettiği kozmetik bir yöntemdir. Bu işlem mimikleri bozmadan, yüze doğal ve canlı bir görünüm vermesi ile öne çıkmaktadır. Memorial Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Yeliz Karakoca, mezobotoks uygulaması hakkında bilgi verdi. Mezobotoks nedir?Botoks uygulaması ameliyatsız bir şekilde estetik sorunların giderilmesinde uygulanan en başarılı yöntemlerdendir ve yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Mezobotoks ise klasik ve alışılagelmiş uygulama alanları dışındaki yüz ve vücut bölgelerine uygulanmaktadır. Klasik botoks tekniklerinden farklı olarak uygulanan bu yöntemde botulinum toksin maddesi doğrudan kas yapısının içine değil, derinin alt katmanlarına enjekte edilmektedir. İçerisinde çok az dozlarda botulinum toksin koyularak hazırlanan vitamin, mineral, hyaluronik asit ve aminoasitlerden oluşan mezoterapi ürünleri uygulanır. Bu zengin içerik cildin nem dengesini kazandırıp cilde aydınlık, parlak, pürüzsüz ve dinlenmiş bir görünüm verir, ince kırışıklıkları doğal bir şekilde açar. İçeriğindeki düşük miktardaki botulinum toksin ise ifadeyi bozmadan doğal bir şekilde kırışıklıkların açılmasını sağlar.Mezobotoks nasıl uygulanır?İşlem öncesi uygulama yapılacak cilt alanı lokal anestezik kremle 20-30 dk. uyuşturulur. Botoks gibi kas içi değil, daha yüzeysel 1’er cm aralıklarla küçük enjeksiyonlar yapılır. Uygulama ortalama 15-20 dakika sürmektedir, sonrasında hasta günlük yaşamına devam edebilir. İşlem sonrası hafif kızarıklık ve ödem oluşabilir, kızarıklık birkaç saat içerisinde, ödem ise 2-3 gün içinde tamamen gerilemektedir. Nadiren enjeksiyon yerlerinde küçük morluklar oluşabilmektedir. Mezobotoksun avantajları nelerdir?Mezobotoks uygulamasında ise mezoterapi uygulama yöntemi ile botoksun güçlü etkisi bir araya getirilir. Özellikle doğallığını kaybetmeden, cildini yenilemek, daha genç görünmek isteyen kişiler için idealdir.Mezoterapi işleminde, cildin esnek yapısını güçlendiren, cildi besleyen bileşenler cildin alt katmanlarına enjekte edilir. Böylece cildin birçok yönden yenilenmesi ve desteklenmesi sağlanır.Mezobotoks, hem cildin nemini korumasını, yapısının düzelmesini ve esnekliğinin artmasını sağlarken, hem de mimik kırışıklıklarını azaltır. Birçok kişi, botoks uygulamasından sonra donuk ve kasılmış bir yüz ifadesine sahip olmaktan korkmaktadır. Mezobotoks, bu endişeye çözüm üreten, cildi gergin ve ışıltılı gösterirken, doğal yapısını da koruyan bir işlemdir. Mezobotoks tekniği medikal bir müdahaledir, dolayısıyla mutlaka uzman bir doktor tarafından gerçekleştirilmelidir. Uzman ve deneyimli bir doktor tarafından uygulandığı takdirde başarılı estetik sonuçlar alınabilmektedir.Mezobotoksun fark yaratan özellikleri nelerdir?Mezobotoksun normal botokstan farkları şöyle sıralanmaktadır: Mezobotoksun en belirgin etkileri pürüzsüz bir cilt, daha sıkı gözenekler, yüz kaslarının hareket yeteneğini korumak ve donuk bir ifade oluşturmadan, ışıl ışıl parlayan doğal bir görünüm oluşturmaktır.Mezobotoks hakkında sıkça sorulan sorular Mezobotoks ne işe yarar?Mezobotoks tekniğinde toksinin deri alt katmanına tutunmuş olan kas liflerine etki etmesi ve bu liflerin gevşemesi amaçlanmaktadır. Bu şekilde ciltte lifting etkisi elde edilebilmektedir. Bu etkinin sonucu olarak da deri gözeneklerinde kapanma gözlemlenir. Mezobotoks uygulamasında kasa direkt herhangi bir işlem uygulanmadığı için doğallık ve mimik kaybı yaşama durumu ortadan kalkmaktadır. Bu teknik sayesinde hastanın vücudunda gerekli görülen ve form kaybı yaşayan her bölgeye botoks uygulanması mümkün kılınmaktadır. Enjeksiyondan sonra hasta tüm kaslarını tamamen hareket ettirebilir ve ifade değişikliği yaşanmadan tamamen ciltte yenilenme (kolajen ve elastik lif üretiminin artırılması), daha canlı ve parlak bir cilt elde edilmesi ve ince kırışıklıkların açılması hedeflenmektedir.Mezobotoks hangi bölgelere yapılabilir?Mezobotoks, botoks gibi sadece alın, kaş arası ve kazayağına yapılmıyor. Özellikle gözaltında ve ağız çevresindeki ince kırışıklıklarda, botoksun direkt olarak uygulanamadığı alanlarda mezobotoks daha etkindir. Yanaklardaki ince çizgiler başta olmak üzere tüm yüze boyuna ve dekolte bölgesine uygulanabilmesinin yanı sıra ellere, bacak ve kol içlerine de konforlu bir şekilde uygulanmaktadır. Genişlemiş gözeneklerin sıkılaşmasında da estetik açıdan çok etkilidir.Mezobotoks kaç seans uygulanır?Tek seanslık bir uygulamadır, fakat her uygulamada olduğu gibi kişiden kişiye ve ciltteki kırışıklık ve sarkma derecelerine göre seans sayısı değişebilir. 15 günün sonunda toparlama, sıkılaşma gibi beklenen sonuçlar görülmeye başlar, kalıcılığı ise 4-6 ay kadar sürmektedir. Daha sonrasında cilt eski durumundan daha kötü olmaz. Tüm uygulamalarda olduğu gibi düzenli olarak yaptırıldığı zaman daha belirgin sonuçlar elde edilebilir.Oyuncu / Sanatçı botoksu nedir?Mezobotoks, halk arasında oyuncu botoksu ya da sanatçı botoksu olarak da bilinen son yıllarda oldukça popüler hale gelen, özellikle oyuncu ve spikerlerin sıklıkla tercih ettiği yeni bir kozmetik yöntemdir. Klasik botoks uygulamasına göre daha doğal ve canlı bir sonuç ortaya çıkarmaktadır.Mezobotoks etkisi ne zaman başlar?Mezobotoks işlemi yaklaşık 30 dakika sürmektedir. Mezobotoksun etkisi yaklaşık 3 gün içerisinde kendini göstermeye başlar ve 1 hafta içerisinde en iyi sonuçlar elde edilmektedir. Mezobotoks etkisi ne kadar sürer?Kişinin cilt yapısına, yaşına ve mimik kullanımına göre değişmekle birlikte 4-6 ay kadar etkisi devam etmektedir. Mezobotoks fiyatları ne kadardır? Mezobotoks fiyatları hastalar tarafından sıkça sorulmaktadır. Uygulanacak bölge ve miktar kişinin cilt yapısına, yaşına ve mimik kullanımına göre değiştiğinden en doğru yanıt yüz yüze muayene sonrası verilebilir. Mezobotoks içeriğinde ne vardır?İçerisine çok az dozlarda botulinum toksin koyularak hazırlanan vitamin, mineral, hyaluronik asit ve aminoasitlerden oluşan mezoterapi ürünüdür. | 2,332 |
845 | Tedavi Yöntemleri | Mezoterapi | Mezoterapi, cildi gençleştirip sıkılaştırmak, saç dökülmesini önleme, yara izlerini giderme ve vücuttaki istenmeyen yağların atılmasını kolaylaştırmak için vitamin, enzim, antioksidan ve bitki özlerinin mikro enjeksiyonlarını içeren Fransız gençleştirme tekniğidir. Estetik bir uygulama olan mezoterapi ciltte oluşan yaşlanma görüntüsünün azalmasına yardımcı olur. Yüz, boyun, dekolte bölgesi, el ve saçlı deriye uygulanarak derinin yenilenmesi amaçlanır. Mezoterapi uygulaması kişinin sağlık durumu, yaşı, fiziksel özellikleri, ihtiyacı gibi çeşitli faktörler bağlı olarak yapılır. Bu sebeple kişiye özel uygulanmaktadır.Mezoterapi Nedir?Mezoterapi, sorunlu bölgelerde dokunun mezodermal tabakasına hyaluronik asit, vitaminler, mineraller ve amino asitlerin enjeksiyonlarını içeren kozmetik prosedürdür. Dermatolojide estetik amaçlı kullanılan mezoterapi, ilk kez 1952 yılında Dr. Michel Pistor tarafından uygulanmıştır. Cilde enjekte edilecek maddeler amaca ve kişiye göre farklılık gösterir. Mezoterapi genellikle cildi gençleştirmek, sıkılaştırmak ve fazla yağları gidermek için kullanılır.İğnesiz Mezoterapi Nedir?İğnesiz mezoterapi, cilt bakımında yararlanılan, mezoterapinin bir çeşidi olarak kullanılan invaziv olmayan bir yöntemdir. Cilde iğne kullanılmadan uygulanan iğnesiz mezoterapi, cildin derin katmanlarına etki etmek için farklı teknolojilerden yararlanılmasını içerir. Normal mezoterapide olduğu gibi lekelerden kurtulmak, cildi sıkılaştırma ve canlılık katmak için uygulanır. Yapılacak olan bölgeye ve kişinin cilt yapısına bağlı olarak uygulanacak olan yöntem de farklılık gösterebilir. İğnesiz mezoterapi her cilt tipine ve cilt sorunlarına uygun olmayabilir. Bu nedenle uzman doktorun yönlendirmesi doğrultusundan bu cilt bakım tedavisinde yararlanılabilir. Mezoterapi Ne İşe Yarar?Mezoterapi, enjeksiyonun yapıldığı bölgedeki yağ dokularının erimesini sağlayarak sıkılaşma, cildi yenileme, yara izlerini giderme ve saç dökülmelerine karşı kullanılır. Mezoterapi uygulanırken egzersiz ve diyet ile desteklemek oldukça önem taşır ve tedavi sürecinin hızlanmasına yardımcı olur. Yaşlanmaya bağlı olarak çıkan etkileri yok etmek için yapıldığı için cildinde kırışma, sarkma, renk değişimi olan ve saç dökülmesinden şikayetçi olan herkese yapılır. Ancak 20 yaşın altına yapılması uygun değildir. Mezoterapinin uygulandığı alanlar şöyle sıralanır:Cilt belli bir yaşa kadar ihtiyacı olan vitamin, mineral ve aminoasitleri düzenli bir şekilde üreterek kendisini yenilenmektedir. Belirli bir yaştan sonra vücut bu maddeleri üretmediği için ciltte yenilenme olmamakta ve yaşlanma süreci başlamaktadır. Cildin temel yapı taşı olan hyalüronik asit, kolajen ve elastin vücutta yaşa bağlı olarak eksildiğinde cilt; esnekliğini, rengini ve parlaklığını kaybetmektedir. Cilt yaşlandıkça pigment hücreleri lekelenmeye ve su kaybetmeye başlamaktadır. Özellikle yaşlı ciltlerde nemsiz ve kuru cilt tipi ortaya çıkmaktadır. Kuruyan cilt yıpranarak kırışmaya başlamaktadır. Bu döngüden kurutulabilmek için cilt hücreleri tedavi etmek için yapılan işlemlere mezoterapi adı verilmektedir.Mezoterapinin Faydaları Nelerdir?Mezoterapi, cilt için önemli bir madde olan kolajen ve elastini uyararak yaşlanma karşıtı bir avantaj sağlar. Anti-aging uygulamaları arasında yer alan mezoterapinin faydaları şöyle sıralanabilir:Mezoterapi, cilt altındaki protein yapılarının yeniden sentezlenmesini ve yenilenmesini sağlamak için yapılan uygulamalardır. Mezoterapi uygulamalarında, hyalüronik asit ve aminoasitler (glisin, prolin, lizin, lözin, alanin ve valin) cilt altındaki orta dermis tabakasına enjekte edilir.Mezoterapi İşlemi Nasıl Uygulanır?Mezoterapi uygulaması kişinin ihtiyacına yönelik olarak uygulanır. Akupunktur tekniğiyle benzerlik gösteren mezoterapi uygulanırken cildin orta tabakası hedeflenir. İhtiyaca yönelik olarak belirlenen madde, cilde enjeksiyonla verilir. Kullanılan iğneler cilt için uyumlu ve ince yapıdadır. Uygulama yapılmadan önce anestezik bir kremle yapılacak bölge uyuşturulur böylelikle ağrı ve acı en aza indirilmeye çalışılır.Mezoterapide Hangi İlaçlar Kullanılır?Mezoterapi sırasında kullanılan ilaçların içerisinde birçok vitamin, mineral, aminoasit ve bitki özü yer alır. Kişinin cildindeki ihtiyaca yönelik olarak aşağıdaki ilaçlardan yararlanılarak mezoterapi uygulaması yapılır:Mezoterapi Sonrasında Nelere Dikkat Edilmeli?Mezoterapi işlemi sonrasında ilk 24 saat uygulanan bölge yıkanmamalı ve güneşten uzak durulmalıdır. Mümkün olduğunca sigara kullanılmamadır. Bunun yanında bol su tüketmek ve ağır sporlardan kaçınmak da önemlidir.Mezoterapi Hakkında Sık Sorulan SorularMezoterapi nasıl bir tedavidir?Mezoterapi, iğneler aracılığıyla derinin orta katmanına, vitamin, aminoasit, mineral tuzlar, koenzim ve hyaluronik asit gibi doğal maddelerin enfeksiyon edilmesiyle yapılan cildi yenileme yöntemidir.Saç mezoterapi nedir?Saç mezoterapisi, saç köklerinin ihtiyaç duyduğu vitamin, mineral, aminoasitler, kılcal dolaşım hızlandırıcı ilaçlar ve epitelyum dokusunu besleyen organik materyallerin cildin orta tabakasına enjekte edilmesidir. Bu uygulama sayesinde saç kökleri hem beslenir hem de köklerin bağlı olduğu doku tamir edilir. Son zamanlarda Avrupa ve Amerika’ da yapılan birçok araştırma saç mezoterapisinin içeriklerini değiştirmiş ve destek tedaviler ortaya çıkarmıştır.Yüz mezoterapisi (mezolift) nedir?Yüzdeki derinin yaşlanmasının ilk belirtileri, ince çizgi ve kırışıklıkların belirmesi ve derideki elastikiyet kaybıdır. Zamanla kırışıklıklar derinleşir ve cilt sarmaya başlar. Mezolifting yani yüz mezoterapisi yönteminde, deri içine doğal maddeler mikro enjeksiyon yapılarak, derinin üst ve alt tabakasında doku yenilenmesini sağlamaktadır.Mezoliftte kullanılan maddelerin karışımları derinin metabolizmasını etkilemektedir. Mezolifting tedavisinde, deri için çok önemli olan maddeler verilerek daha fazla kollajen oluşması sağlanmakta, elastin kalitesi artarak derinin yapısı sağlamlaşmaktadır. Artan oksijenlenme nedeni ile haftalar içinde cilt; sağlıklı, parlak ve tazelenmiş görünmeye başlayacaktır.Mezoterapi kimlere uygulanmaz?Hamileler, inme (felç) geçirmişler, insülin bağımlı diyabet yani şeker hastalığı olanlar, kanser hastaları, kan pıhtılaşma bozukluğu olanlarda, çoklu ilaç tedavisi gerektiren kalp hastalığı bulunanlarda mezoterapi uygulanmaz.Mezoterapi vücuda zarar verir mi?Günümüze kadar yapılan uygulamalarda önemli bir yan etkisi ortaya çıkmamıştır. Ancak mezoterapi yapmadan önce cildin kesinlikle iyi analiz edilmesi gerekir. Bağışıklık sisteminin bir alerjen ile tetiklenmesi sonucu ortaya çıkabilecek cilt alerjisi söz konusuysa bu tür uygulamaların yapılmaması gerekir. Ayrıca uygulamada iğne kullanıldığı için kısa süreli morluk ve kızarıklıklar olabilmektedir.Mezoterapinin etkisi ne zaman ortaya çıkar?Etkisinin kısa sürede ortaya çıktığı düşünülmektedir. Ortala 7-10 gün arasında ciltte belirgin bir değişiklik ortaya çıkar. Etkisinin ise 6 aya kadar devam ettiği bilinmektedir. Ayrıca gençleşme uygulamalarından olan altın iğne, lazer ve botoks ile kombine olarak yapıldığında etkisi daha kısa sürede belli olmaktadır.Mezoterapi kaç seans yapılmalı?Cildin yapısına göre seans sayısı belirlenmelidir. 1-4 seans arasında haftada bir yapılması tavsiye edilmektedir. Mezoterapi nasıl etki eder?Mezoterapide problemin olduğu bölgeye uygun solüsyonlar hazırlanarak işlem uygulanır. Bu şekilde o bölgedeki kan dolaşımı, lenfatik dolaşım ve immün cevap düzenlenir.Mezoterapi gebelere yapılır mı?Mezoterapi uygulamalarının gebelere yapılmasında bir sakıncanın olmadığı düşünülmektedir. Ancak bu döneminde problemlerle karşılaşma olasılığı yüksek olduğu için mezoterapi yapmak için gebelik sürecinin bitmesi beklenmelidir. | 2,907 |
846 | Tedavi Yöntemleri | Meme Büyütme Ameliyatı | Meme estetiği, memenin formunun olduğu halden daha hoş gözüken bir noktaya taşımak olarak özetlenebilir. Müdahale edilecek problem memenin küçüklüğü, sarkıklığı, büyüklüğü, gelişimsel şekil bozuklukları ve hatta gömülmüş bir meme başı gibi oldukça geniş bir yelpazede ortaya çıkabilmektedir. Meme büyütme ameliyatları meme estetiği konusunda en çok yapılan ameliyatlar arasında yer almaktadır.Meme Büyütme Nedir?Meme büyütme, mevcut meme hacminin meme dokusu altına protez yerleştirilerek olduğundan büyük hale getirilmesidir. Meme büyütme işlemi sırasında eş zamanlı olarak eğer var ise sarkıklık ve gevşekliğe karşı da meme dokusunun toparlanması yapılmalıdır.Meme Büyütme Ameliyatı Hangi Durumlarda Yapılır?Meme büyütme ameliyatı en sıklıkla meme ebatlarından memnun olmayan kadınlarda meme ebatını büyütmek için yapılır. Bunun dışında meme büyütme ameliyatı farklı nedenlere bağlı olarak yapılabilir.Meme Büyütme Ameliyatı Hakkında Sık Sorulan SorularMeme Büyüklüğüne Nasıl Karar Verilir?Meme büyüklüğü hasta ve doktor arasında fikir alışverişinde bulunarak ortak karar verilmesi gereken bir durumdur.Meme büyüklüğüne karar verirken ilk aşamada dikkat edilmesi gereken konular vardır.Yüzlerce değişik ebatlara sahip protez bulunmaktadır. Hastanın ameliyat isteğindeki motivasyonu karar mekanizmasında ve seçilecek protezin şekli ile ebatları konusunda en önemli faktördür.Hastanın ne kadar değişim istediği ve değişimin ne oranda fark edilir olacağı mutlaka detaylıca konuşulmalıdır. Bazı hastalar sadece partnerlerinin fark edebileceği bir değişim isteğindeyken bazı hastalar ise sosyal yaşantısında fark edilebilecek bir değişiklik isteyebilir. Burada önemli nokta gerçekçi ve estetik açıdan uygun sınırları belirlemek ve bu sınırlar içerisinde hastanın istediği değişimi sağlayabilmektir.Meme Büyütme Ameliyatı Nasıl Yapılır?Meme büyütme ameliyatı basitçe 4 aşamadan oluşmaktadır.Ameliyat öncesinde tek bir ebat yerine belli bir aralıkta protezler belirlenir ve o protezlerin kopyası yalancı protezler oluşturulan cebe yerleştirilerek estetik olarak en iyi gözüken seçilir. Son aşama olarak da aynı ebattaki gerçek protez yerleştirilir.Meme Büyütme Ameliyatı Kaç Saat Sürer?Rutin geçen bir meme büyütme ameliyatı yaklaşık olarak 1,5-2 saat sürmektedir.Yağ enjeksiyonu İle Meme Büyütme Yapılır mı? Hangi yöntemler uygulanır?Estetik amaçlı meme büyütmelerde yağ enjeksiyonunu tercih edilmemektedir. Meme büyütmek için yağ enjeksiyonunun tercih edilmemesinin birkaç ana nedeni bulunmaktadır.Memeye yağ enjeksiyonunu daha çok meme kanseri sonrası memesini kaybedilen hastalara yapılan meme onarımlarını güçlendirmek için kullanılmaktadır.Silikon Meme Protez Tipleri Nelerdir?Değişik markalarda çok sayıda çeşit protez bulunmaktadır. En sık kullanılan protezler genel olarak;Bu ayrım yapıldıktan sonra protezin göğüs duvarına denk gelen tabanının ebatı ve sağladığı yüksekliğe göre protezler ayrılmaktadır.Meme Büyütme Ameliyatında Kullanılan Silikonlar Güvenli midir?Meme protezleri yani silikonların er biri dayanıklılık ve vücuda etkisine dair onlarca testten geçtikten sonra kullanıma sunulur. Meme protezlerinin (silikon) vücuda her hangi bir zararları bulunmamaktadır. Protezin oluşturduğu kapsüle bağlı çok nadir gözlenen bir hastalık olan ACL son yıllarda ismini duyurmaktadır. Ancak meme büyütme ameliyatlarında kullanılan silikonlardan kaynaklı bu rahatsızlık 1 milyonda 1’den az yani çok ama çok nadir görülmektedir.Silikon Protezlerin Ömrü Ne Kadardır?Meme büyütme ameliyatlarında kullanılan silikonlar ömür boyu kullanılacak şekilde tasarlanarak üretilir. Bununla birlikte 10 seneden sonra protezin silikon dış yüzeyinden kaynaklanacak sızıntılara karşı yıllık olarak tetkik edilmeleri önerilir.Silikon Protez Alerji Yapabilir mi?Vücuda yerleştirilen yabancı cisimler altın, titanyum, silikon gibi vücudun alerjik reaksiyon vermesinin beklenmediği maddelerden üretilir. Olağan durum ise yabancı cisim reaksiyonu denilen süreçtir. Vücuda yerleştirilen her madde vücudun ürettiği bir tür örtü ile örtülür. Buna protezde kapsül denilmektedir.Silikon Protezler Patlar mı?Silikon protezler patlamaz ancak hacim kaybedebilirler. Meme büyütmede kullanılan silikon protezlerin hacim kaybetmesi hızlı ve ani değil uzun bir döneme yayılarak olur. Dolayısıyla patlama gibi ani bir durum söz konusu değildir. Üretim aşamasındaki tüm testlere rağmen silikon protezde bir üretim hatası olabilir ve çok nadir (100.000’de 1) şekilde dış kapsülünden sızıntı nedeniyle iç silikon içeriği azalabilir. Bu da hacim azalması şeklinde şikayete sebep olur. Bu durumda silikon protezin çıkartılıp yenisi ile değiştirilmesi gerekmektedir. Protez üreticileri bu gibi durumlara karşı 10 yıl boyunca garanti sağlamaktadır.Silikon Koyulmuş Memelerde His Kaybı Olur mu?Meme büyütme ameliyatında silikon koyulmuş memelerde, meme başında ya da memenin herhangi bir yerinde his kaybı olmamaktadır.Meme Büyütme Ameliyatında İz Kalır mı?Her hangi bir kesi içeren her ameliyatta iz kalır. Meme büyütme ameliyatında amaç başarılı bir operasyonla birlikte ameliyat izinin belli olmayacağı, dikkat çekmeyeceği ya da gizlenebileceği yerlere yerleştirmektir.Meme büyütme ameliyatında kullanılacak protezi yerleştirmek için meme altı bölgeye çeşitli yerlerden kesi yapılarak yol oluşturulabilir. Bu kesinin nasıl olacağı;Genellikle meme altı kıvrımındaki 4-5 cm’ lik bir keşiden, meme başının büyüklüğü koyulacak protez için yeterli olanlarda meme başından, koltuk altından ve hatta göbek deliğinden girilerek protez koyulabilir. | 2,077 |
847 | Tedavi Yöntemleri | Migren aşısı (Migren iğnesi) nedir? | Şiddetli ve zonklayıcı tarzda baş ağrısı atakları ile kendisini gösteren migren, yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren hastalıklar arasında yer alıyor. Son yıllarda migren atakları ile mücadelede kullanılan en etkili yöntemlerden biri de migren aşısı olarak karşımıza çıkıyor. Migren ağrılarında önemli bir rölü olan CGRP nörokimyasalı beyinde yaygın olarak bulunuyor. CGRP reseptörlerini bloke edebilen migren aşısı migren tedavisinde etkin olarak kullanılıyor. Tedaviye dirençli hastalarda migren aşısı farklı tedavi uygulamaları ile kombine edilerek de uygulanabiliyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Nöroloji Bölümü Uzmanları, migren aşısı hakkında bilgi verdi. Migren aşısı (migren iğnesi) nedir?CGRP molekülünün migren ağrılarında etkili olduğu bilinmektedir. Beyin ve vücudun farklı yerlerinde üretilen CGRP molekülünü etkisiz hale getirmek için üretilen ilaçlar enjeksiyon yoluyla vücuda verilebilmektedir. CGRP molekülüne karşı elde edilen antikorlar ile elde edilen migren aşısı olarak migren iğnesi tedavide etkin olarak kullanılmaktadır. Migren aşısı (migren iğnesi) 2018 yılında Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından da migrenin koruyucu tedavisinde kullanılmak üzere onaylanmıştır.Migren aşısı (migren iğnesi) hangi hastalarda uygulanabilir?Migren aşısı ay içinde en az 4 migren atağı geçiren yetişkinlerde kullanılabilir. Auralı migren atağı yaşayan hastalarda, kronik migren atakları geçiren kişilerde, aşırı ilaç kullanmak istemeyen ya da ilaçlara tepki veren hastalarda migren aşısı kullanılabilmektedir. Bununla birlikte migren aşısı yapılamayan hastalar da bulunmaktadır.Migren aşısının avantajları nelerdir?Migren atakları sonucu ortaya çıkan şikayetler hastaların günlük yaşamını olumsuz anlamda etkilemektedir. Hastalarda migren atakları için kullanılan ilaçlara bağlı olarak uyku hali, bulantı gibi yan etkiler görülebilmektedir. Özellikle aktif çalışan genç kadınlarda daha sık görülen migren atakları iş gücünde de olumsuz etkilere yol açmaktadır. Migren aşısı (migren iğnesi) tedavileri ile kullanılan ilaçlardan tamamen ya da büyük bir oranda kurtulmak mümkündür. Bu sayede hastalar ilaca bağlı yan etkileri hissetmemektedir. Migren atakları baskılandığı için hastaların hayat konforu artmaktadır. Migren aşısı (migren iğnesi) nasıl kullanılır?Migren aşısı soğuk zincirde taşının bir aşıdır. Migren aşısını hasta kendi kendine de uygulayabilmektedir. Ancak hastanın bir nöroloji uzmanı tarafından aşıya uygun olup olmadığı değerlendirilmeli ve kendi kendine aşı konusunda kişiye eğitim verilmelidir. Nadir de olsa yaşanabilecek alerjik reaksiyonlara karşı ilk uygulamanın doktor kontrolünde yapılması tavsiye edilmektedir.Migren aşısı fiyatları Migren aşısı fiyatları, uygulamanın yapılacağı merkez ve uygulamayı yapacak doktora göre belirlenmektedir.MİGREN AŞISI HAKKINDA SIK SORULAN SORULARMigren aşısının (migren iğnesi) etkinliği nasıldır?Düzenli uygulanan migren aşısı tedavisi migren ataklarının büyük bir çoğunluğunda etkili olmaktadır. Hastaların büyük bir çoğunluğunda migren ataklarına bağlı yaşanan şikayetler azalmakta ya da tamamen geçmektedir. Migren aşısı (migren iğnesi) kaç kez yapılmalıdır?Migren aşısı, ilk ayki yükleme dozundan sonra ayda bir kez yapılan toplam 3 aylık bir tedaviyle uygulanır. Migren atakları sonucu yaşanan sorunların giderilememesi halinde tekrar ihtiyaç duyulursa aşı 3 aylık bir kür şeklinde tekrar edilebilir. Dirençli hastalarda migren aşısı farklı tedavilerle kombin edilerek uygulanabilmektedir.Migren aşısının (migren iğnesi) yan etkileri nelerdir?Migren aşısının bilinen ciddi bir yan etkisi bulunmamaktadır. Migren aşısının konusunda uzman ve deneyimli hekimler tarafından yapılması çok önemlidir. Migren aşısının olası istenmeyen etkileri şu şekilde sıralanabilir;Migren aşısı sonrası bu şikayetler görüldüğü takdirde mutlaka doktora danışılmalıdır. | 1,482 |
848 | Tedavi Yöntemleri | Migren Botoksu Nedir | Migren, baş ağrısının en sık görülen türlerinden biri olup hastaların iş ve sosyal yaşamlarını ciddi oranda düşüren rahatsızlıklardan biridir. Migren botoksu ise migrenin tedavisinde öne çıkan konforlu yöntemler arasında yer almaktadır. Clostridium Botulinum bakterisinin ürettiği Botulinum toksin yani halk arasında bilinen ismiyle botoks estetik uygulamalar başta olmak üzere birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanılabilmektedir. Estetik uygulamalar sırasında hastaların migren ağrılarının azaldığını belirtmesi üzerine bu konuda araştırmalar genişletişmiş ve botoksun migren ağrılarına iyi geldiği belirlenmiştir. Migren botoksu migren ataklarını önlemede etkili bir tedavi olarak uzun zamandır kullanılmaktadır. Memorial Ataşehir Hastanesi Nöroloji Bölümü Uzmanları, migren botoksu hakkında bilgi verdi.Migren botoksu nedir?Botoks, yalnızca enjekte edildiği bölgeye etki etmektedir. Uzun zamandır migren tedavisinde botoks uygulaması etkin şekilde kullanılmaktadır. Bazı migren atakları sık olarak yaşanabilmekte ve bu ataklara bulantı, kusma, ışığa ve sese karşı hassasiyet gelişebilmektedir. Bu hastalarda doktor tarafından belirlenen bölgelere botoks enjekte edilerek kas ve sinirler arasında iletişimsizlik sağlanarak ağrıların önüne geçilmesi sağlanabilmektedir.Migren botoksu hangi hastalar için uygundur?Migren botoksu migren tedavisinde yaygın olarak kullanılmakla birlikte her hasta için uygun olmayabilmektedir.Migren botoksu tedavisi için hastanın ayda ortalama 2 ya da daha fazla migren atağı geçirmesi yada 10 günü aşan baş ağrısı yaşaması gerekmektedir. Yaşanan baş ağrılarının yaklaşık 8 gününün migren benzeri baş ağrıları olması önemlidir. Baş ağrısı ve mide bulantısı, baş ağrısı ile birlikte ışığa ve sese karşı hassasiyet, yaşanan baş ağrısının günlük yaşamı olumsuz etkilemesi migren belirtileri olarak sıralanabilir. Hastaların bu belirtileri ayda bir yaşaması da önemli bir migren belirtisidir.Migren botoksunun avantajları nelerdir?Migren atakları kişinin günlük yaşamını tamamen kısıtlayabilmektedir. Hastalarda bulantı, kusma, uyku hali, ışığa ve sese duyarlılık, yalnız kalma isteği gibi pek çok etki görülebilir. Migren tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçların d ayan etkileri olabilmektedir. Migren botoksu sayesinde hastalar şikayetlerinden kurtulup sağlıklı bir yaşam sürdürebilmektedir. Bununla birlikte kişi ağır migren ilaçlarının da yan etkilerinden ve düzenli ilca kullanımından da kurtulmuş olacaktır.Migren botoksu nasıl yapılır?Migren botoksu uygulaması hastanın kendi kendisine yapabileceği bir uygulama değildir. Bu konuda eğitimli ve deneyimli doktorun uygulaması gereken bir tedavi şeklidir. Migren botoksu tedavisinde küçük iğneler kullanılmaktadır. Botoks uygulaması baş ağrısına neden olan şakaklar, alın, boyundaki belirli kaslar ve baş arkasına enjekte edilir. Botoks enjekte edildiği bölgedeki sinir uçlarına etki ederek ağrı iletiminde rol oynayan kimyasalların etkisini engellemektedir. Standart uygulamada 33 noktaya botoks enjeksiyonu yapılmaktadır. Ancak tek seansta ne kadar botoks enjekte edileceğine tedaviyi sürdüren doktor karar vermektedir. Belirli bir noktada migren ağrısını daha fazla yaşayan hastalarda bu noktalara daha fazla botoks enjeksiyonu yapılabilmektedir.Migren botoksu fiyatlarıMigren botoksu fiyatları, uygulamanın yapılacağı merkez ve uygulamayı yapacak doktora göre belirlenmektedir.Fiyat Bilgisi için Formu DoldurunMİGREN BOTOKSU HAKKINDA SIK SORULAN SORULARMigren botoksu tedavisi kaç saat sürer?Migren botoksu tedavisinin her bir uygulaması yaklaşık 1 saat sürmektedir.Migren botoksu tedavisi etkisini ne zaman gösterir?Migren botoksu uygulamasının ektilerini göstermesi kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Bunda atakların şiddeti ve kişinin tedaviye vereceği yanıt etkilidir. Ancak genel olarak migren botoksu tedavisi uygulamadan 15 gün sonra etkisini göstermektedir. Tedaviye dirençli hastalarda migren botoksu migren aşısı ile birlikte kombin olarak kullanılabilmektedirMigren botoksu uygulamasının kaç seans yapılması gerekiyor?Migren botoksu tedavisi standart olarak ilk yıl 4 ayda bir olmak üzere senede 3 seans uygulanmaktadır. İlk uygulamadan sonra 4-6 aylık süre içerisinde ikinci uygulama yapılmaktadır. Daha sonra hastanın ihtiyacına göre 4-6 ay ya da daha uzun sürelerde tekrarı yapılabilir. Migren botoksu tedavisinin etkisi ne kadar sürer?Migren botoksu tedavisinin etkileri kişiden kişiye değişebilmektedir. Yaşanan migren ataklarının yoğunluğu ve şiddeti migren botoksunun etkinliğinde önemli rol oynamaktadır. Genel olarak migren botoksu tedavisinin etkisi ortalama 4 ile 6 ay kadar sürmektedir. Migren kaynaklı ağrıların kontol altına alınmasında başarı oranı çok yüksektir.Migren botoksu tedavisinin yan etkileri var mıdır?Migren botoksu uygulamasının ciddi yan etkileri bulunmamaktadır. Uygulamanın konusunda uzman ve bu konuda deneyimli doktorlar tarafından yapılması önemlidir.Migren botoksu tedavisinden sonra görülebilecek yan etkiler şu şekilde sıralanabilir;Migren botoksu uygulaması sonrasında kişide yan etkiler gözlemleniyorsa doktora başvurulmalıdır. | 1,903 |
849 | Tedavi Yöntemleri | Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) Ameliyatı | Fallot tetralojisi morarmaya neden olan doğumsal kalp hastalıkları arasında en sık görülendir. 4 adet birleşeni vardır; karıncıklar (ventrikül) arasında delik, ata binen (sağa kaymış) vücut ana atar damarı (aort), sağ karıncık çıkım yolu darlığı ve sağ karıncık kas kalınlaşması. Akciğere az kan gider. Genelde ağlama ve efor ile morarma artar. Morarma nöbetleri, bayılma ve ani ölüm görülebilir. Memorial Ataşehir Hastanesi Çocuk Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Hakan Ceyran, mavi bebek hastalığı (Fallot tetralojisi) tedavisi ile ilgili bilgi verdi.Mavi bebek hastalığının tanısında ilk dikkat çeken klinik bulgu dudaklarda morarmadır. Çömelme hareketi bazen dikkati çeker. Bu akciğerlere daha fazla kan gitmesini ve oksijenasyonun daha iyi olmasını sağlayan bir durumdur. Tanıda öncelikle çocuk kardiyoloğu tarafından yapılacak ekokardiyografi değerlidir. Sonrasında akciğer damar yapısını daha iyi belirlemek için CT anjiyo ve normal anjiyografi bu hastalarda tanıyı netleştirir. Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) Ameliyatı Nedir?Tam düzeltme ameliyatında, açık kalp cerrahisi ile kalpteki anormallikler düzeltilir. Şant ameliyatında amaç iyi gelişmemiş akciğer damarlarını geliştirmek ve akciğerlere yeterince kan akışını sağlamaktır.Cerrahi tedavi hasta yaklaşık 6 aylık iken yapılır ve delik yama ile kapatılır, sağ karıncıktaki çıkım yolu darlığı ve kas kalınlaşması giderilir. Bu aşamada sağ karıncık ile akciğer atar damarı arasında bulunan kalp kapağını (pulmoner kapak) mümkün olduğunca korumak ve gerekli ise tamir etmek amaçlanır. Riskli hastalarda kalp akciğer makinesi kullanmadan (kapalı kalp ameliyatı) vücut atar damarı ile akciğer atar damarı arasında yapay damar ile bağlantı yapılması (şant ameliyatı) ilk olarak tercih edilebilir. Akciğer damar yapısı iyi gelişmişse tam düzeltme, iyi gelişmemişse şant ameliyatı yapılır. Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) Ameliyatı Nasıl Yapılır?Mavi bebek hastalığı ameliyatında karıncıklar (ventrikül) arasındaki delik (VSD-ventriküler septal defekt) kapatılır. Sağ taraftaki karıncığın çıkış yolu yani akciğer ana atar damarının hemen altındaki kalınlaşmış, fazla miktardaki kas bantları kesilir. Buna ek olarak akciğer damarı da genişletilebilir ve akciğerlere yeterince kan gitmesi sağlanır. Yeni cerrahi tekniklerle akciğer ana atar damar kapağının (pulmoner kapak) yapısı korunmaya çalışılır. Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) Ameliyatı Kaç Yaşında Yapılır?Genellikle hastanın yaşı 6 ayı geçtikten sonra yapılır.Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) Ameliyatı Kaç Saat Sürer?Fallot tetralojisi ameliyatı yaklaşık 4 saat sürmektedir.Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) Ameliyatı Riskleri Nelerdir?Fallot tetralojisi ameliyatı sonrası bazı çocuklarda ritim bozuklukları yaşanabilmektedir. Bazen karıncıklar (ventrikül) arası delik tam olarak kapatılamamaktadır. Bazı çocuklarda sağ karıncık çıkış yolu darlığı tam olarak giderilemez. Akciğer ana atar damarı kapağından (pulmoner kapak) sağ karıncığa doğru geri yönde kaçak yaşanabilmektedir. Kaçağın miktarına göre sağ karıncık genişlemekte ve bu durumda girişim gerekmektedir. İleride akciğer damarı kapağı yetmezliği ve darlığı nedeniyle yeni bir cerrahi girişim ihtiyacı doğabilir. Fallot tetralojisi ameliyatının tedavisinin bu konuda deneyimli ekiplerce ve tam donanımlı hastanelerde yapılması çok önemlidir.Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) İçin Şant Ameliyatı Tedavisi Nedir?Kalp akciğer makinesi kullanmadan (kapalı kalp ameliyatı) vücut atar damarı ile akciğer atar damarı arasında yapay damar ile bağlantı yapılmasıdır. Genellikle akciğere yetersiz kan giden ve sık morarma nöbetleri geçiren hastalarda, 0-3 ay yaş aralığında, yapılır. Palyatif (geçiştirici) bir ameliyattır. Hastanın yaşı 6 ayı geçince klasik tam düzeltme ameliyatı yine yapılır.Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) Ameliyatından Sonra Nelere Dikkat Etmek Gerekir?Fallot tetralojisi ameliyatlarından sonra çocuklarda kalp ritim bozuklukları görülebilmektedir. Bu ve benzeri sorunların rutin kontrollerle takip edilerek kontrol altında tutulması gerekmektedir. Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) ameliyatından sonra özellikle pulmoner kapakta (akciğer ana atar damarı kapağında) kaçak yaşanabilmektedir. Burada yaşanan kaçağa bağlı olarak kalbin sağ tarafına fazladan kan gidebilmektedir. Bu hastalarda belli bir zaman sonra sağ kalp yetersizliği ve ritim bozukluğu başlayabilmektedir. Bu hastalara ileride yeniden bir girişim gerekebilir.Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) Ameliyatından Sonra Çocuklar Normal Yaşamlarına Devam Edebilir mi?Fallot tetralojisi tedavisi olan çocuklar normale yakın bir hayat yaşamaktadır.Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) olan çocukların yaşam süreleri ne kadardı r?Başarılı fallot tetralojisi ameliyatı olan çocukların yaşam süreleri, sağlıklı çocuklarla neredeyse aynıdır.Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) Tedavisi Olunmazsa Ne Olur?Fallot tetralojisi tedavi edilmediği durumlarda sağ taraftaki karıncığın (ventrikül) fonksiyon bozukluğuna bağlı kalp yetersizliği bulguları yaşanabilmektedir. Ayrıca çocukta morarma giderek artabilir. Morarmaya bağlı komplikasyonlar yaşanırken aritmi denilen ritim bozuklukları da ortaya çıkabilmektedir. Tedavisi geciktirilen çocuklarda ameliyat ve ameliyat sonrası sağ kalım oranları düşer.Fallot Tetralojisi Ameliyatı Olan Çocuklar Spor Yapabilir Mi?Fallot tetralojisi ameliyatı olan çocuklar ağır olmamak kaydıyla, doktor kontrolünde spor yapabilirler.Fallot Tetralojisi Ameliyatı Olan Çocukların Kontrolleri Ne Kadar Süre Devam Etmelidir?Mavi Bebek Hastalığı (Fallot Tetralojisi) ameliyatı olan çocukların takipleri ömür boyu yıllık olarak yapılır.Fallot Tetralojisi Ameliyatı Olan Hastalar Bebek Sahibi Olabilir mi?Fallot tetralojisi onarılmış kadınlar genellikle gebeliği iyi tolere eder. Fakat, akciğer ana atar damar kapağında (pulmoner kapak) ağır yetersizliğe bağlı sağ karıncığı (ventrikül) belirgin derecede genişlemiş kadınlarda, gebelik öncesinde pulmoner kapak ameliyatı gerekebilir.Fallot Tetralojisi Ameliyatı Olan Çocukların Başka Ameliyat Olmasına Gerek Var Mı ? | 2,299 |
850 | Tedavi Yöntemleri | Mikro TESE - Kısırlık Tedavisi | Halk arasında kısırlık ameliyatı olarak bilinen Mikro TESE, genetik incelemeler sonucunda uygulanabilir. Spermi bulunmayan erkeklerde, bu ameliyatla testistlerinden sperm oluşturulur. Mikro TESE uygulamasından sonra sperm kalite ve sayısı bakımından yeterliyse kişi, bu spermlerin dondurulmasını tercih edebilir. Kısırlık (infertilite) Ameliyatı Olarak Bilinen Mikro TESE Nedir?Mikro TESE, ejakülatında yani menide hiç sperm hücresi bulunmayan (tıkayıcı olamayan azospermi) hastaların, mikroskobik operasyon ile testislerinden alınan dokudan sperm elde edilmesidir. Mikro TESE işlemi genel anestezi altında yapılan bir işlemdir. Testis açılarak, sperm kanalları gözlemlenir ve genişlemiş dolgun sperm kanalları görüntülenerek içerisinden sperm elde edilmeye çalışılır. Bu yöntem ile altta yatan neden bağlı olarak azospermik hastaların %40-60’ın sperm elde edilebilmektedir.Ameliyat sperm bulana kadar yaklaşık 2 saat kadar devam eder. Genital bölgeye dayalı bir ameliyat olduğu için ameliyat sonrası kişi de kanama riski, enfeksiyon riski gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlara yönelik doktor önerilerine uyulması gerekmektedir.Mikro TESE Hangi Hastalara Uygulanır?Her azoospermik hasta mikro TESE adayıdır. Tanı konulduktan sonra ilk yapılması gereken işlem genetik incelemedir. Erkekliği belirleyen Y kromozomu mutlaka değerlendirilmelidir. Y kromozomu üzerinde sperm yapımını kontrol eden AZF bölgesi ve bunun a, b, c alt bölgeliri bulunmaktadır. Bu bölgelerin kısmi veya tam noksanlıklarında sperm yapımında değişik derece sorunlar ortaya çıkabilir. Azf A bölgesinin tam noksanlığında, Azf B bölgesinin tam noksanlığında ya da her üç bölgenin tam noksanlığında sperm yapımı mümkün değildir. Dolayısı ile bu hastalara mikro TESE uygulanmamaktadır. Bunun dışındaki her hastada mikro TESE ile sperm elde etme şansı vardır.Mikro TESE Ameliyatı Nasıl Yapılır?Mikro TESE ameliyatı, tek tek kanalların incelenmesini gerektirdiğinden 2-2,5 saat kadar sürebilmektedir. Ameliyatın uzunluğu nedeniyle lokal anestezi yerine genel anestezi tercih edilir. Cerrahi işlem sırasında mikroskop kullanılır. Testis tamamen açıldıktan sonra sperm kanalları 20-25 kat büyütülüp görüntülenir. Bu sayede sperm kanalları daha net, canlı ve dolgun görülebilmektedir. Aynı zamanda kan damarları da daha net izlendiği için testisin kanlanması da bozulmadan cerrahi işlem yapılabilir.Mikro TESE Ameliyatı hakkında sık sorulan sorular Mikro TESE Ameliyatı Uygulanacak Olan Hastalar Nelere Dikkat Etmelidir?Mikro TESE uygulamasında cerrahi yöntemle testisten direk sperm araması yapılacağı için herhangi bir perhize gerek yoktur. Nadirde olsa bazı hastalarda meni içerisinde az sayıda sperm çıkabilmektedir. Bu tür hastalarda işlem öncesi meni alınmakta daha sonrasında gerekirse mikro TESE uygulamasına gidilmelidir. Sadece bu tip hastalarda cinsel perhiz önerilmektedir. Ancak, tam azoospermi hastalarda cinsel perhize gerek yoktur.Diğer taraftan, cerrahi bir müdahale olduğu için kan sulandırıcı kullanan hastaların işlemden bir hafta önce bu tür ilaçları kesmesi gerekmektedir. Diyabet, hipertansiyon gibi sistemik hastalığı olan hastaların bu tür sağlık sorunlarının kontrollü olması tercih edilmektedir.Mikro TESE Ameliyatını Birden Fazla Yapılabilir Mi?Sperm elde edilen kişide ikinci uygulamayla %85-90 olasılıkla tekrar sperm elde etmek mümkündür. Ancak, altta yatan nedene bağlı olarak ilk uygulamada sperm elde edilebilse dahi %10-15 olguda tekrarlı uygulamada sperm elde edilemeyebilir. İlk mikro TESE’nin olumsuz olduğu kişilerde ise ikinci bir mikro TESE işlemiyle sperm elde etme olasılığı genellikle %20-30 civarındadır.Hangi Durumlarda İkinci Mikro TESE Ameliyatı Olunur?İlk mikro TESE işleminde bulunan sperm kalite ve sayı bakımından yeterliyse tercih edilen bu spermlerin dondurulmasıdır. Sonraki uygulamalarda cerrahi mücadelelerden kaçınmak amacıyla bu spermlerin kullanılmasına öncelik verilir. Fakat, sperm kalitesi ve sayısı yetersiz ise veya dondurulacak ölçüde sperm bulunamadıysa ikinci mikro TESE uygulanması gerekir. Diğer taraftan dondurulan doku çözüldüğünde her zaman sperm elde etmek mümkün olmayabilir. Bu esnada %30-40 oranında sperm kaybıyla karşılaşılabilir.Bu durumda da ikinci mikro TESE ameliyatı gerekebilir.Tekrarlı mikro TESE yapılacak ise iki işlem arasında en az 6 ay olmalıdır. Bu ameliyat sperm elde edilene kadar uygulanabilir. Fakat unutulmamalıdır ki bu bir cerrahi işlemdir ve testise her defasında bir müdahale söz konusudur.Mikro TESE Ameliyatının Riskleri Var Mıdır?Standart cerrahilerde görülen enfeksiyon, ağrı, kanama gibi riskler bulunmaktadır. Bunları önlemek için;•Ameliyat esnasında iyi bir kanama kontrolü yapılması•Ameliyat sonrasında 24 saat kanama yerine buz uygulaması•Hastanın erken dönemde hareket etmemesi•Testislerin yukarıda tutulması•Sıkı iç çamaşırı giyilmesi•Antibiyotik kullanılması gibi önlemler yeterli katkıyı sağlamaktadır.Sperm ve hormon üreten testise yönelik cerrahi girişimlerde kanlanma ve doku hasarına bağlı olarak hormon üretiminin etkilenmesi mümkündür. Erkeklik hormonu olarak bilinen testosteron düşüklüğü yaşanabilmektedir. Ancak, bu durum 6-8 hafta içerisinde düzelmekte ve testosteron düzeyi normale dönmeye başlamaktadır.Mikro TESE Ameliyatı Başarı Oranıİşlemin yapıldığı merkeze ve azospermi hastalarının sperm kalitesine göre başarı oranı değişmektedir. Sperm kalite ve yapımına bağlı olarak kötü kaliteli spermle yapılan işlemlerde başarı oranı düşmektedir.Mikro TESE İşlemi Çocuk Sahibi Olmak İçin Son Çare Midir?Mikro TESE işlemiyle sperm bulunamayan hastaların başka bir tedavi yöntemi şuan bulunmamaktadır. | 2,054 |
851 | Tedavi Yöntemleri | Minimal İnvaziv (Küçük Kesi) İle Mitral Kapak Tamiri Ve Değişimi Cerrahisi | Dört kalp kapağından biri olan Mitral kapak, kalbin sol kulakçığında toplanan temiz kanın, sol karıncığa geçişi sırasında doğru yöne hareket etmesini sağlayan ve bu temiz kanın geri kaçmasını engelleyen kapaktır. Mitral kapakta doğuştan veya sonradan gelişen darlık ya da yetmezlik gibi sıkıntılar olabiliyor. Hastada solunum sıkıntısı, ritim bozukluğu ve en son noktada kalp yetmezliğine sebep olabilen mitral kapak rahatsızlıklarının tedavisi ise teknolojinin de ilerlemesi ile beraber küçük kesi olarak bilinen minimal invaziv yöntemi ile tedavi edilebiliyor. Hastaya konforlu bir iyileşme ve kısa sürede günlük yaşantısına dönme imkanı sağlayan minimal invaziv yöntemi ile mitral kapak tamiri veya değişimi işlemi, sağ göğüs duvarı 4. aralıktan yaklaşık 3 cm’lik bir kesi ile yapılabiliyor. Cerrahinin ardından hastalar yaklaşık 2-3 hafta içerisinde çalışma hayatına ve operasyon öncesi yaşam kalitesine geri dönebiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Mehmet Çakıcı, minimal invaziv (küçük kesi) yöntemi ile mitral kapak tamiri ve cerrahisi konusunda bilgi verdi.Mitral kapak nedir? Mitral kapak ne işe yarar?Mitral kapak kalbimizin sol boşluklarını birbirinden ayıran ve tek yönlü valf sistemi ile çalışan bir kapaktır. Akciğerlerde temizlenen kan kalbimizin sol kulakçığında toplanır ve vücuda pompalanmak üzere sol karıncığa geçer. İşte bu geçiş sırasında temiz kanın uygun yönde hareketine devam etmesini sağlayan başka bir deyişle geri kaçış olmasını engelleyen kapak mitral kapaktır.Minimal invaziv (küçük kesi/ kapalı) yöntemi ile mitral kapak tamiri ve değişimi cerrahisi nedir?Mitral kapakta darlık veya yetmezlik gibi patolojiler olması durumunda, kalbin sol kulakçığında ve akciğer dolaşımında aşırı basınç artışı olacaktır. Bu durum hastada ciddi solunum sıkıntısı, ritim problemleri ve kalp yetmezliğine kadar giden bir süreci başlatır. Bu nedenle nedene yönelik mitral kapak onarımı veya değişimi yapılmalıdır. Gerekli incelemeler sonucunda eğer uygunsa kapak onarımı ilk tercih olmalıdır. Son yıllarda teknolojik gelişmelerle birlikte kapak onarımı ve değişimi operasyonlarını göğüs kemiğini kesmeden, kaburga aralığından yaklaşık 3 cm’lik bir kesi ile yapmak mümkündür. Bu yöntem Minimal İnvaziv Kapak Cerrahisi olarak tanımlanır.Minimal invaziv (küçük kesi) yöntem ile mitral kapak tamiri ve değişimi hangi hastalıklarda uygulanır?Mitral kapakta ciddi darlık veya yetmezlik olması durumunda hemen hemen bütün hastalarda minimal invaziv yöntem ile kapak tamiri veya değişimi yapılabilmektedir. Özellikle açık ameliyat tekniklerinde yüksek risk oluşturan şeker hastalığı, kronik akciğer hastalığı ve obezite gibi durumlarda minimal invaziv (küçük kesi) yöntemler hasta için büyük avantaj sağlamaktadır.Minimal invaziv yöntemi ile mitral kapak tamiri ve değişimi cerrahisi nasıl uygulanır?Minimal invaziv yöntem ile Mitral kapak tamiri veya değişimi için sağ göğüs duvarı 4. aralıktan yaklaşık 3 cm’lik bir kesi yapılması yeterlidir. Kapağı değerlendirmek için yerleştirilen bir kamera sistemi aracılığı ile kapaktaki temel patolojik bölgeler tespit edilir. Eğer onarım yapılacaksa bu bölgelerdeki patoloji çeşitli onarım teknikleri ile giderilir ve kapaktaki fonksiyon kaybı ortadan kaldırılır. Eğer kapak onarıma uygun değilse ölçümler yapıldıktan sonra kapak çıkarılarak, uygun olan metal veya biyolojik kaynaklı bir mitral kapak bu bölgeye dikilir.Minimal invaziv (küçük kesi) yöntem ile mitral kapak tamiri ve değişimi cerrahisinin avantajları nelerdir?Minimal invaziv sadece mitral kapak hastalıklarında değil koroner bypass gibi diğer kalp ameliyatlarında da güvenli bir şekilde yapılabilmektedir. Kesinin küçük olmasının getirdiği kozmetik avantajlar dışında, yara enfeksiyonu ve kanama komplikasyonlarının çok daha az olması, operasyon sonrası akciğer fonksiyonlarının çok daha hızlı yerine gelmesi ve açık kalp ameliyatlarına göre çok daha kısa süre hastane yatışı gerektirmesi en önemli avantajlarındandır. Standart açık kalp ameliyatı olan bir hastada kesilen kemiğin iyileşme süresi yaklaşık 8-12 haftadır ve bu süre içerisinde hastada ciddi bir hareket kısıtlılığı uygulanmalıdır. Oysa minimal invaziv kalp operasyonları sonrasında hasta yaklaşık 2-3 hafta içerisinde çalışma hayatına ve operasyon öncesi yaşam kalitesine geri dönebilmektedir. Minimal invaziv (küçük kesi) ile mitral kapak tamiri ve değişimi cerrahisi konusunda sık sorulan sorularMinimal invaziv yöntemi ile mitral kapak cerrahisi kimler için uygundur? Hasta seçiminde kriterler nelerdir?Bu yöntem ile kapak onarımı ve değişimi bütün hastalar için uygundur. Ancak yara iyileşme problemi yaşanmasına neden olabilecek şeker hastalığı ve obezite gibi hastalıkları olanlar ile düşük akciğer kapasitesi nedeniyle yüksek riskli hasta gruplarında bu yöntem öncelikle tercih edilmektedir.Küçük kesi ile mitral kapak cerrahi yöntemi ile yapılan cerrahinin dezavantajları nelerdir?Bu yöntem ile yapılan kapak ve diğer kalp prosedürlerinin hasta açısından hiçbir dezavantajı bulunmamaktadır. Ancak işlem daha küçük bir kesiden yapıldığı için, cerrahi ekip için uzun süreli ve ciddi emek gerektiren bir eğitim ve deneyim süreci şarttır. Bu nedenle operasyon öncesi hasta ile cerrahın operasyon ayrıntılarını konuşmaları büyük önem arz etmektedir. Minimal invaziv yöntemi ile mitral kapak cerrahisinde açılan kesinin boyutu ne kadardır?Bu yöntem ile açılan kesinin boyu yaklaşık 3-4 cm olmaktadır. Cerrahi sonrası hasta ne kadar sürede iyileşir?Cerrahi sonrası hastanede yatış süresi yaklaşık 3-4 gündür. Hastanın operasyon öncesi performansına kavuşması veya tekrar çalışmaya başlama süresi, hastadan hastaya değişiklik göstermekle birlikte 2-4 hafta arasındadır.Cerrahi öncesi ve cerrahi sonrası nelere dikkat edilmelidir?Minimal invaziv cerrahi sonrasında her ameliyatta olduğu gibi, hastalara bir hafta istirahat etmeleri önerilir. Bu süre içerisinde, düzenli beslenme, ağır iş yapmama, düzenli vücut temizliği ve kısmi izolasyon gibi genel önerilerde bulunulur. Yatma pozisyonunda veya hareketlerde bir kısıtlama söz konusu olmaz. Bir haftadan sonra hastalar genellikle normal yaşam rutinlerine dönebilir, 3-4 haftadan sonra ise çalışma hayatına kaldığı yerden devam edebilir.Küçük kesi (minimal invaziv) ile mitral kapak cerrahisinden sonra kontrol süreleri ne sıklıkta olmalıdır?Operasyon sonrası genellikle birinci haftada yara iyileşmesinin durumunu görmek için hastalar kontrole çağrılır. Daha sonraki rutin kontroller ise 1. ay, 6. ay ve 12. ay olarak planlanır.Minimal invaziv (küçük kesi) yöntemi ile Mitral kapak cerrahisi güvenli bir yöntem midir?Evet, bu yöntem uygun eller tarafından yapılırsa en az açık operasyonlar kadar güvenlidir. Hatta kanama, yara iyileşme problemleri ve akciğer enfeksiyonları gibi bazı komplikasyonların daha az görünmesi nedeniyle belli hasta gruplarında daha güvenilir olduğu dahi söylenebilir.Minimal invaziv yöntemi ile Mitral kapak cerrahisi ağrılı bir işlem midir?Her operasyonda olduğu gibi minimal invaziv cerrahi sonrasında da erken dönemde girişim bölgesinde ağrı olabilir. Ancak açık operasyonlarla karşılaştırıldığında çok daha tolere edilebilir ve kontrolü kolay ağrılar olduğu söylenebilir. Yine açık cerrahi sonrası 3-4 haftaya kadar ağrı kontrolü gerekebilirken, minimal invaziv cerrahi sonrası genellikle bir haftadan sonra ağrı kesici kullanımı gerekmemektedir.İşlemden sonra hasta ne kadar sürede günlük yaşantısına dönebilir?İşlem sonrası hastanın günlük yaşantısına dönmesi, genellikle 1 hafta-10 gün içerisinde olmaktadır. 3 haftadan sonra da hemen hemen tüm hastalar iş yaşamlarına geri dönebilmektedir. Küçük kesi ile mitral kapak tamir ve değişim ameliyatı kaç kere yapılabilir?Küçük kesi ile mitral kapak tamir ve değişim ameliyatının sayısı konusunda bir sınırlama yoktur. Hastanın anatomik özellikleri uygun ise daha önceden açık kalp ameliyatı geçirmiş hastalarda bile 2. ve daha sonraki girişimleri minimal invaziv olarak yapılabilmektedir. | 2,890 |
852 | Tedavi Yöntemleri | Miringotomi (Kulak Zarı Çizilmesi) | Miringotomi, orta kulaktaki sıvıyı boşaltmak için kulak zarı diğer adıyla timpanik membrana yapılan cerrahi bir müdahaledir. Enfeksiyon tedavi edilmediği durumda zaman içerisinde işitme kaybına neden olabilir. Miringotomi sırasında, kulak zarına küçük bir kesi atılır. Bu kesi sayesinde orta kulakta biriken sıvı dışarı çıkarılarak ve rahatlama sağlanır. Bazı durumlarda ise kulağın hava almasını sağlamak amacıyla, enfeksiyonların tekrarlanmasını önlemek için kulak zarına bir tüp yerleştirilir. Miringotomi sonrası iyileşmesi süresi yaklaşık dört hafta sürebilir.Miringotomi Nedir?Miringotomi, enfeksiyona bağlı olarak işitme kaybını önlemek amacıyla kulak zarı (timpanik membran) üzerinde delik açılması işlemidir. Orta kulaktaki sıvının boşaltılmasını içeren bu işleme kulak zarı çizilmesi de denebilir. Kulak burun boğaz uzmanları tarafından gerçekleştirilen miringotomi, bir kulağa veya her ikisine de uygulanabilir. Miringotomi işlemi özellikle çocuklarda, östaki borusu daha dar ve kısa olduğu durumda kulakta sıvı birikimi yaygın olarak görüldüğü zaman yapılabilir. Sürekli olarak kulak enfeksiyonu geçiren bireylerde, miringotomi enfeksiyon artışının önlenmesini sağlar. Bu sayede hem işitme sağlığı korunur hem de enfeksiyonun yol açtığı rahatsızlıklar hafifletilir.Miringotomi (Kulak Zarı Çizilmesi) Neden Yapılır?Miringotomi diğer adıyla kulak zarı çizilmesi, orta kulakta oluşan sıvı birikimi, enfeksiyon ve östaki borusu disfonksiyonu durumlarının tedavisi amacıyla uygulanır. İşlem esnasında kulak zarı küçük bir kesi açılarak orta kulakta biriken sıvının akması sağlanır. Böylelikle kulaktaki basınç da dengelenmiş olur. Özellikle çocuklarda işitme kaybı, ağrı ve enfeksiyonların görülmesi durumunda miringotomi yapılabilir.Miringotominin yapılma nedenleri şöyle sıralanabilir:Orta kulakta sıvı birikimi (seröz otit)Orta kulakta sıvı birikimi, genellikle östaki borusunun sağlıklı çalışmadığı durumlarda görülür. Bu biriken sıvı kişinin kulağında rahatsızlığa yol açarak işitme kaybı oluşmasına neden olabilir. Bu nedenle sıvının boşaltılması gerekir. Miringotomi ile biriken sıvı boşaltılarak hem işitme iyileştirilir hem de oluşan basıncın azaltılması sağlanır.Kulak enfeksiyonu (otitis media)Kulak enfeksiyonu, özellikle çocuklarda görülerek ağrı, işitme kaybı gibi durumlara neden olabilir. Enfeksiyonların sürekli olarak tekrarlaması durumunda miringotomi işleminden yararlanarak enfeksiyonun azaltılması sağlanır. Böylelikle işitme kaybının önüne de geçilmiş olur.İşitme kaybını önlemekOrta kulakta sıvı birikimi nedeniyle işitme kaybı oluşabilir. Bu durum çocukların dil ve konuşma gelişimini olumsuz etkileyebilir. Miringotomi, sıvıyı temizleyerek işitme kaybını önler ve özellikle gelişim dönemindeki çocuklarda işitme sağlığını korur.Östaki borusu disfonksiyonuOrta kulakla burun boşluğu arasında yer alan östaki borusu, kulak basıncının dengelenmesine yardımcı olur. Östaki borusu sağlıklı çalışmadığı durumda orta kulakta basınç artmasına neden olarak sıvı birikimine neden olur. Miringotomi işlemi basıncın dengelemesine yardımcı olur.Basınç dengesi sağlamakPilot ve dalgıç gibi mesleklere sahip olan kişiler genellikle basınç değişikliklerine maruz kalabilir. Bu da kulakta rahatsızlık hissine ve ağrılara sebebiyet verir. Miringotomi işlemi sayesinde bu tür basınç dengesizliklerinin çözümü sağlanır.Bazı durumlarda, miringotomi işlemi sonrasında kulak zarına küçük bir ventilasyon tüpü yerleştirilebilir. Bu tüp kişinin kulak basıncının dengelenmesinde etkilidir. Böylelikle enfeksiyonların önlenmesi de sağlanır. Tüp, kulak zarının havalanmasını sağladığı için uzun süreli çözüm sunarak ve orta kulakta sıvı birikimini önler.Miringotomi İşlemi Nasıl Yapılır?Miringotomi işlemi, kulak zarına küçük bir kesi açılmasıyla yapılan ve orta kulakta biriken sıvının dışarı atılmasını sağlayan bir işlemdir. Bu işlem genellikle kısa sürede tamamlanır ve çoğu hasta için minimal rahatsızlık yaratır. İşlem adımları şöyle sıralanabilir:Kulak zarın yerleştirilen tüp, kulak zarının hava almasını sağlayarak orta kulak basıncını dengelemede etkilidir. Tüp birkaç ay sonra kendiliğinden düşerek çıkarılabilir. İşlem sonrasında kulak su ve enfeksiyondan korunması gerekir.Miringotomi Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli?Miringotomi işlemi sonrasında kulağın suya karşı korunması gerekir. Bunun yanında kulak hijyenine dikkat etmek de büyük önem taşır. Böylelikle kulakta hızlı bir iyileşme sağlanarak oluşabilecek komplikasyonların da önüne geçilmiş olur. Miringotomi sonrasında dikkat edilmesi gereken durumlar şöyle sıralanabilir:Miringotomi Riskleri Nelerdir?Miringotomi, genel olarak güvenli bir işlem olarak kabul edilen bir durumdur. Her cerrahi müdahalede olduğu gibi bu durumunda bazı riskleri ve olası yan etkileri bulunur. Miringotomi riskleri şöyle açıklanabilir:Miringotomi Hakkında Sık Sorulan SorularKulağa neden çizik atılır?Orta kulak içerisinde biriken sıvının dışarı atılması için kulağa çizik atılması gerekebilir. Böylelikle sıvı boşaltılarak işitme kaybının önüne geçilir.Kulak tüpü kaç kez takılır?Bazı durumlarda miringotomi işleminde kulağa tüp takılabilir. Bu tüpler kısa süreli olduğundan 6-9 ay süresince kalır. Bu sürenin sonunda ise tüpler vücutta kendi kendine atılır. | 2,009 |
853 | Tedavi Yöntemleri | Miyom | Miyom, rahim içinde veya çevresinde gelişebilen pürüzsüz, kanserli olmayan iyi huylu tümörlerdir. Uterusun düz kas duvarından gelişen miyomlar tek olabileceği gibi genellikle kümeler halinde ortaya çıkabilirler. Adet düzensizliği, kanama, karın büyümesi ve cinsel ilişki sırasında ağrılar miyom varlığını işaret edebilir. Miyom tedavisinde miyom embolizasyonu ön plana çıksa da, güncel olarak histerektomi ve miyomektomi de seçenekler arasındadır.Miyom (Myom) Nedir?Miyom, kadınların özellikle doğurganlık dönemlerinde, rahimdeki düz kaslarda meydana gelen ve selim adı verilen kansersiz iyi huylu tümörlerdir. Myoma uteri veya myom olarak da adlandırılan miyomlar, rahim duvarının kas ve bağ dokusunda oluşan tümörlerdir. Miyomların boyutları, insan gözüyle zor görülebilecek boyutlardan rahmin yapısını bozabilecek büyüklüklere kadar değişebiilir. Aynı zamanda rahim miyomları tek olabileceği gibi birden fazla da görülebilir.Miyomun altında yatan neden bilimsel olarak bir kesinliğe kavuşmasa da, hormonal değişimler, genetik, obezite ve ergenliğin erken başlaması miyoma neden olan faktörler arasında yer alır. Bazı durumlarda kişide herhangi bir belirti ortaya çıkarmayan miyom, yaygın olarak adet döneminin uzaması, şiddetli adet kanamaları ve pelvik ağrıyla kendisini gösterir. Ek olarak cinsel ilişki sırasında ağrı ve karın büyümesi de yaşanabilir.Miyom Neden Olur?Miyomlar, rahmin kas tabakasındaki anormal büyümeler sonucu meydana gelir. Ancak bu büyümeler ve tümörler genelikle kansersiz ve iyi huyludur. Rahimde ortaya çıkan bu iyi huylu tümörlere östrojen hormonu, genetik, obezite, ergenliği erken başlaması ve yoğun kırmızı et tüketimi yol açabilir. Rahimde miyom oluşumuna yol açan faktörler şunlardır:Hormonal değişimlerKandaki yüksek düzeyde östrojen ve progesteron hormonları rahimdeki miyom oluşumunu tetikleyen faktörlerin başında gelir. Menopoz sonrası ilgili hormonlarda azalma meydana geleceği için miyomlar da küçülmeye başlar.Genetik faktörAilede miyom hikayesi olan kişilerde miyom oluşumu riski artar. Bu da miyoma neden olan faktörler arasında genetiği önemli bir yerde tutar.YaşMiyomlar, genellikle 30-40 yaş aralığında olan kadınlarda daha yaygın olarak görülür. Yaş ilerledikçe menopoza bağlı olarak da azalır.ObeziteAşırı kiloya bağlı ortaya çıkan obezite, aynı zamanda vücut kitle indeksi, bel çevresi, kalça çevresi, bel-boy oranı, vücut yağ kütlesi ve vücut yağ yüzdesinin artması anlamına gelir. Tüm bu faktörler rahimdeki miyomu tetikler.Ergenliğin erken başlamasıKişi ilk adetini 11 yaşından önce görmeye başladıysa ileride rahminde miyom oluşma riski yükselir.Yoğun kırmızı et tüketimiYapılan klinik araştırmalara göre yoğun kırmızı et tüketiminin miyom oluşumuyla arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymuştur. Bu sebeple miyom oluşma riskine karşın kırmızı et tüketimini sınırlandırmanız gerekir.Hücre dışı matrislerHücrelerarası madde olarak da adlandırılan ECM, rahimde birtakım değişimler meydana getirerek miyoma sebep olabilir.Alkol ve kafein kullanımıYüksek oranda alkol ve kafein tüketiminin de miyom oluşumuna yol açabileceği değerlendirilir.Miyom Belirtileri Nelerdir?Ergenlik öncesi dönemde miyom görülmemesi ve menopoz döneminde küçülme göstermesi; miyomların oluşumunda östrojen hormonunun etkisi olduğu düşüncesini desteklemektedir. Miyomun yeri ve kişide yaratacağı şikayetler de farklılık gösterebilir. Sık idrara çıkma, kabızlık, bel ve kasık ağrısı, cinsel ilişki sırasında ağrı, uzun süren ağrılı adet kanamaları ve buna bağlı olarak kansızlık miyomların neden olabileceği başlıca şikayetlerdir. Diğer yandan, miyom rahmin içerisine doğru büyüyorsa, kanama ve gebe kalamama gibi ciddi sonuçlar doğurabilir.Miyom belirtileri genel olarak şu şekilde sıralanabilir;Miyom belirtileri hormon seviyelerinin düşmesinden dolayı genellikle menopoza girdikten sonra sabitlenir veya kaybolur.Miyom Nasıl Teşhis Edilir?Miyomlar genellikle kadınların rutin olarak yaptırdığı jinekolojik muayenelerde tespit edilir. Muayeneye ek olarak ultrasonografi ve MR yöntemi de miyom tanısında kullanılan görüntüleme yöntemlerindendir.Miyom kimlerde görülür?Miyom, 30-40 yaş aralığındaki kadınlarda, genetik, obezite, yaş, ergenliğin erken başlaması ve kırmızı et tüketimine bağlı olarak yaygın bir şekilde görülür. Kadınların doğurgan olduğu yaşlarda miyom tanısı konmuşsa menopoza girildiğinde miyomların küçüldüğü bilinir.Miyom Tedavisi Nasıl Yapılır?Miyomların cerrahi yolla alınması histerektomi veya miyomektomi ameliyatlarıyla yapılmaktadır. Miyom embolizasyonu ameliyatsız miyom tedavisi olarak bilinmektedir. Genellikle hastanede yatış gerektirmeyen miyom embolizasyonu tedavisinde miyomlara giden kan akışı durdurularak küçülmesi sağlanır.Ameliyatsız Miyom Tedavisi Nasıl Yapılır?Miyom embolizasyonu işleminden 8 saat önce yeme ve içme kesilmelidir. Kontrast boya, iyod, ilaç, lokal veya genel anesteziye alerjisi olan hastaların bunu doktoruna söylemesi önemlidir. Aynı şekilde hastaların kullandıkları ilaçlarla ilgili doktoru bilgilendirmesi gerekir.Miyom embolizasyon işlemi (ameliyatsız miyom tedavisi) genel olarak şu şekilde yapılır;Hangi Hastalara Miyom Embolizasyonu (Ameliyatsız Miyom Tedavisi) Uygulanır?Miyom tedavisinde uygulanması önerilen bazı hasta grupları söz konusudur. Ameliyatsız miyom tedavisinin uygulanabileceği gruplar şöyle açıklanabilir:Miyom Hakkında Sık Sorulan SorularMiyom ne demek?Miyom, rahimdeki düz kaslarda meydana gelen iyi huylu tümörlerdir.Rahimde miyom belirtileri nelerdir?Rahimde meydana gelen miyom oluşumunda ortaya çıkan başlıca belirtiler uzun süren şiddetli ve ağrılı adet kanamaları, adet düzensizliği, pelvik ağrı, cinsel ilişki sırasında ağrı, bel-kasık ağrıları, kanamalara bağlı kansızlık ve karın büyümesidir. Ayrıca kronik vajinal akıntı ve kabızlık da miyom belirtileri arasında yer alır.Çoğu miyom herhangi bir belirtiye neden olmadığı için tesadüfen rutin sağlık kontrollerinde belirlenebilmektedir. Asemptomatik miyom olarak adlandırılan bu miyomların yanı sıra bazı miyomlar farklı belirtilerle kendini belli edebilmektedir.Rahimde miyom patlaması belirtileri nelerdir?Rahimdeki miyomların parçalanıp patladığı zamanlarda bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Bu belirtilerin arasında karında keskin bir ağrı, kanamalar, hafif ateş yer alabilir. Beyaz kan hücresi sayısında geçici bir yükselme de yaşanabilir.Miyom embolizasyonu kaç saat sürer?Miyom embolizasyonu işlem yapılacak miyom sayısı ve lokasyonuna göre farklılık gösterebilmektedir. Ancak miyom embolizasyonu genel olarak 1-2 saat sürmektedir.Miyom embolizasyonundan sonra hastanede ne kadar kalınır?Hastalar genellikle 1 gün hastanede kalmaktadır. İşlemden sonraki gün hastalar normal sosyal yaşantılarına dönebilmektedir.Miyom embolizasyonunun avantajları nelerdir?Miyom embolizasyonun, myom tedavisinde kullanılan miyomektomi ve histerektomi ameliyatlarına göre avantaları şu şekilde sıralanabilir;Miyom embolizasyonu riskleri nelerdir?Miyom embolizasyonu güvenli bir işlemdir. Ancak her işlemde olduğu gibi miyom embolizasyon uygulamasının riskleri de bulunmaktadır.Myom embolizasyon riskleri genel olarak şu şekilde sıralanabilir;Miyom embolizasyonu sonrası çocuk sahibi olunabilir mi?Miyom embolizasyonu sonrası çocuk sahibi olunabilir. Ancak myom embolizasyonu ve çocuk sahibi olunmasıyla ilgili birçok bilimsel çalışma yapılmaktadır. Myomektomi ve myom embolizasyonu sonrası doğurganlık oranları birbirine yakındır. Çocuk sahibi olmak isteyen tekli myomlarda myomektomi öne çıkmaktadır.Miyom embolizasyon işleminden sonra nelere dikkat edilmelidir?Myom embolizasyonu tedavisinden sonra kasık bölgesindeki işlem yerinin temiz ve kuru tutulması önemlidir .Miyom embolizasyon tedavisinin uygulandığı bölgede karın ve pelvik kaslarda ağrı yaşanabilmektedir. Ağrılar özellikle uzun süre ayakta kaldıktan sonra yaşanabilir. Bazı ağrı kesiciler kanama riskini artırabileceği için doktorun tavsiye edeceği ağrı kesiciler kullanılmalıdır. Ağır egzersizlerden belli bir süre uzak durulmalı, kabızlık yaşamamak için beslenme düzenine lifli gıdalar eklenmeli, miyom embolizasyon işleminden sonra aşağıda belirtilerden biri veya birkaçı da yaşanırsa doktora başvurulmalıdır;Miyom embolizasyon (ameliyatsız miyom tedavisi) normal rahim dokusuna zarar verir mi?Miyomu besleyen atardamar çapları ile normal rahim dokusunu besleyen çaplar eşit değildir. Miyom dokusu damardan zengindir bu nedenle miyomu besleyen ve miyom içindeki damar çapları daha geniş olabilmektedir. Normal rahim dokusunu besleyen ve rahim dokusu içindeki damar çapları 150-300 mikron arasında değişirken myom dokusunu besleyen atardamar çapları 350-500 mikron düzeylerindedir. Bu çaplar dikkate alınarak miyom embolizasyonunda kullanılan en küçük partikül çapı 500 mikron olup başlangıçta 500-700 mikron partikül tercih edilmektedir. Bu boyuttaki partikül myom dokusu içerisinde birikirken normal rahim dokusuna ulaşamamaktadır.Miyom ağrısı nereye vurur?Rahimde yer alan miyom, büyümüşse ve rahimden dışarı doğru sarkmış durumdaysa kasıkta şiddetli ağrıya ve bel ağrısına neden olur.Miyom kanaması kaç gün sürer?Miyom kanama süresi kişiye göre değişiklik gösterebilir. Rahmin iç tabakasında görülen miyomlarda kanama süresi daha uzundur. Bu durum kadınlarda adet kanaması bitmeden 10-20 gün aralığında sürebilmektedir.Miyom hamile kalmaya engel midir?Miyom, rahimde gelişen iyi huylu kitleler olduğundan hamileliğe engel olmaz. Doğum esnasında anne adayını zorlayacak bir durum yaşanmamaktadır.Miyom tehlikeli bir hastalık mı?Miyom, rahimde gelişerek tehlike teşkil etmeyen ve kanser olmayan tümör hücreleri olduğu için rahim kanseri gelişimine neden olmaz.Miyom tedavi edilmezse ne olur?Miyom tedavi edilmediğinde ilerleyerek kısırlığa neden olabilir. Bunun yanında kasık ağrısı, yoğun kanama, adet sancısı, sık idrara çıkma, erken doğum ya da şişlik görülebilir. | 3,836 |
854 | Tedavi Yöntemleri | Mitral Kapak Tamiri | Kalbin sol kulakçık ile sol karıncık bölümlerini birbirinden ayıran ve iki bölüm arasındaki kan akışını düzenleyen mitral kapak, yetmezlik ve darlık gibi sebeplerden dolayı görevini yerine getiremeyebiliyor. Bu tür durumlarda mitral kapak tamir edilerek işlevini yerine getirmesi sağlanıyor. Önden veya yandan yapılan küçük kesiler şeklinde gerçekleştirilen tamir ameliyatları ile hastanın kendi kapak dokusunun varlığını sürdürmesi sağlanabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü Uzmanlarımız, mitral kapak tamiri ile ilgili bilgi verdi.Mitral kapak nedir?Mitral kapak, kalpte sol kulakçık ve sol karıncık adı verilen iki bölüm arasındaki yapıdır. Bu iki kalp boşluğunu birbirinden ayıran mitral kapak bu boşluklar arasındaki kan akışını düzenler. Gerektiği zaman kapanıp, gerektiği zaman açılarak bir kapak görevi görür.Mitral kapak tamiri nedir?Mitral kapakta ortaya çıkan yetmezlik ve darlık gibi problemlerin, kapağı değiştirmeden ve kapak yapısını koruyarak giderilmesi işlemidir. Bu tedavide hastanın kendi mitral kapağı yerinde kalır ve yapay kapaklar ile değiştirilme işlemi yapılmaz. Tamir için kapaktaki bozulmuş olan kısımlar düzeltilir. Mitral kapak tamiri için değişik yöntemler bulunmaktadır.Mitral kapak tamiri ne işe yarar?Mitral kapaktaki bozukluk kapağın kendisi korunarak düzeltilir ve hasta kendi mitral kapağı ile yaşar. Yapay kapaklar (mekanik veya doku kapakları) kullanılmadığı için normal kapak fonksiyonlarının devam etmesi sağlanır. Bununla birlikte yapay kapakların sahip olduğu bazı dezavantajlardan hasta korunmuş olur. Karmaşık bir yapısı olan mitral kapağın tamir edilmesi, uzun dönemde mitral kapağın ve kalp fonksiyonlarının normalde olduğu gibi devam etmesini mümkün kılar.Mitral kapak tamiri hangi hastalıklarda uygulanırMitral kapak tamiri işlemi en sık mitral kapak yetmezliğinde uygulanır. Mitral kapağı oluşturan yapılarda bozukluklar sonrası yetmezlik gelişmişse, bozuk olan doku tamir edilerek yetmezlik düzeltilmeye çalışılır. Bu tedavi yöntemi bazı mitral darlık hastalarında da uygulanabilir.Mitral kapak tamiri ameliyatı nasıl yapılır?Temel olarak mitral kapakta fonksiyon kaybına yol açan yapıların düzeltildiği ameliyatlardır. Bu ameliyatlarda kalp ve akciğer makinası kullanılır ve kalp durdurulur. Mitral kapağa ulaşılarak bozulmuş kısımlar çıkartılır ve geri kalan dokular dikilir. Bununla birlikte yeni iplikçikler yapılarak veya yamalar ile yaprakçıklar onarılarak gerekli müdahaleler yapılmış olur. Kapak etrafına sıklıkla bir halka yerleştirilerek ameliyat tamamlanır. Ameliyat sırasında yapılan tamirin başarılı olup olmadığı mutlaka kontrol edilir. Tamir yeterli olmaz ise ek girişimler yapılabilir veya kapak değişimi gerekebilir. Bu ameliyatlar normal önden yapılan kesiler veya yandan yapılan küçük kesiler ile yapılabilir.Mitral kapak tamirinin avantajları nelerdir?-Mitral kapak tamirinin en önemli avantajı hastanın kendi kapak dokusunun varlığını sürdürmesidir. Böylece normale en yakın kapak fonksiyonları korunur.-Ameliyat sonrası ilk 3-6 ay dışında kan sulandırıcı kullanılmasına gerek yoktur.-Yapay kapaklar ile ortaya çıkabilecek problemler (kapak etrafında doku oluşumu sonrasında yapay kapak fonksiyonlarında bozulma, doku kapaklarında deformasyon riski gibi) veya kan sulandırıcı ilaçların yol açacağı problemlerden (ilacın dozunun yetersiz gelmesi sonucu kapak üzerinde pıhtı oluşumu veya dozun fazla gelmesi ile ciddi kanamalar gibi) hastalar kaçınmış olur.-Hastanın kendi kapak dokusu korunduğu için hasta enfeksiyonlara karşı yapay kapaklara daha dayanıklı olur-Yapılan çalışmalarda da ortaya konulduğu üzere kapak tamiri ile uzun dönemde hastalar daha fazla fayda elde ederMitral kapak tamiri ile ilgili sık sorulan sorular Mitral kapak tamir yöntemleri nelerdir?Mitral kapak tamirinin değişik yöntemleri bulunmaktadır. Yöntemlerin hepsinin temelinde mitral kapakta bozukluğa yol açan yapı tamir edilmeye çalışılır. Mitral kapağı oluşturan değişik elemanlar vardır. Mitral kapakta bulunan İki küçük yaprakçık mevcuttur. Yapılan işlemlerde en çok bu yaprakçıklara müdahale edilir. Genişlemiş kısımlar kesilerek tamir edilir veya küçülmüşlerse yamalar ile yaprakçıklar genişletilir. Yaprakçıkların altında bulunan ipliksi yapılarda kopma veya uzama meydana gelmişse yeni iplikçikler yapılır veya bunlar tamir edilir. Bazı hastalarda bu işlemlerin hepsi yapılırken; bazı hastalarda ise sadece bir işlem yeterli olabilmektedir. Genelde her tamir sonrası mitral kapak etrafına halka yerleştirilerek tamir tamamlanır.Mitral kapak tamiri riskleri nelerdir?Mitral kapak tamirinin diğer kalp kapak ameliyatlarından risk açısından bir farkı yoktur. Her hastada kalp akciğer makinası kullanılır ve kalp durdurularak mitral kapağa ulaşılır. Bu açık kalp ameliyatıdır. Her hasta ameliyat riski açısından ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Bu ameliyatlar sırasında ve sonrasında düşük de olsa bazı riskler söz konusu olabilmektedir.Bu riskler arasında hastanın hayatını kaybetmesi, kalp yetmezliği, kalp ritim bozuklukları, değişik organ yetmezlikleri, felç geçirme gibi sinirsel problemler ve enfeksiyon gibi birçok komplikasyon yer almaktadır. Bununla birlikte mitral tamir yapılan hastalarda, tamir ilerleyen aylarda veya yıllarda başarısız olabilir ve mitral kapak ile ilgili yeni bir ameliyat gerekebilir.Mitral kapak tamiri işlemi ne kadar sürer?Yapılacak işlemlere ve hastanın durumuna bağlı olarak yapılacak işlemin süresi değişir. Genellikle bu ameliyatlar ortalama 3 saat kadar sürer.Mitral kapak tamiri işlemi kimlere uygulanır?Her hasta mitral kapak tamiri için uygun değildir. Bazı mitral kapaklar tamir edilemeyecek kadar deforme olmuş olabilir. Özellikle romatizmal kapak hastalığı olanlarda tamir sonuçları daha kötü olduğu için bu tip hastalarda tamir şansı daha düşüktür. Sıklıkla ileri yaşlarda mitral kapağın dejenere olduğu durumlar tamir için daha uygun olabilir. Her hastayı dikkatlice değerlendirmek gerekir.Mitral kapak hastalıklarının görülme sıklığı nedir?75 yaş üzerinde yaklaşık yüzde 10 hasta grubunda mitral kapak hastalığı görülür.Mitral kapak tamiri ameliyatında hastanede kaç gün kalınır?Mitral kapak tamir ameliyatından sonra hastanede ortalama 5 ile 7 gün arasında süren yatış gereklidir. Daha kısa olabileceği gibi problemler yaşanması durumunda çok daha uzun süreli yatış ihtiyacı da ortaya çıkabilir.Mitral kapak tamiri ameliyatından sonra hasta günlük yaşamına ne zaman dönebilir?Bu süre hastadan hastaya değişmekle beraber sıklıkla bir ay içinde hastalar günlük yaşamlarına dönebilmektedir. Bu süre oldukça değişkendir.Mitral kapak tamiri ameliyatı güvenilir bir işlem midir?Evet, mitral kapak tamiri ameliyatı güvenilir bir işlemdir. Her ameliyatın belirli bir riski mevcuttur, hiçbir operasyonda sıfır riskten bahsedilemez. Mitral kapak tamiri için de riski yoktur demek yanlıştır ama çok düşük risklerle bu ameliyatlar yapılabilmektedir. Aksine mitral kapak ameliyatı olması gereken hastalar ameliyat olmaz veya ameliyatı geciktirirlerse aldıkları risk oranı daha fazla artmaktadır.Mitral kapak tamiri ile mitral kapak değişimi işlemleri arasındaki farklar nelerdir?En temel fark tamir yapılan hastalarda hastanın kendi kapak dokusunun korunmasıdır. Mitral kapak değiştirilirse yerine yapay kapaklar yerleştirilir. Bu yapay kapaklar normal kapak dokusundan farklı yapılardır ve normal olmayan bir yapı yerleştirilmiş olur. Tamir yapılan hastalarda normale en yakın yapı korunmaya çalışılır.Mitral kapak tamiri ameliyatı sonrasında hastalar ne zaman kontrole gelmelidir?Mitral kapak tamiri ameliyatının ardından hastalara genellikle taburcu olduktan bir ay sonra kontrol yapılır. Dren dikişlerinin alınması ve kesilerin kontrolü için daha önce de kontroller planlanabilir. Hastalar ilk 3 veya 6 ay kan sulandırıcı (warfarin) kullandıkları için bu ilacın kan düzeyini kontrol için de daha erken ve sık kontroller gerekebilir.Mitral kapak tamiri sonrası nelere dikkat edilmelidir?Diğer açık kalp ameliyatlarına göre belirgin bir fark yoktur. Önden yapılan kesilerde kemiğin iyileşmesi için yaklaşık 1 ay yan yatmama, ani ve zorlayıcı hareket etmeme gibi bazı önlemler almak gerekir. Özellikle kan sulandırıcı ilaçların kullanılmasına dikkat edilmeli ve kan kontrolleri gerekiyorsa zamanında yapılmalıdır. Çok sık ziyaretçi kabulü gibi enfeksiyon riskini arttıran faktörlerden kaçınmak gereklidir. Çok zorlayıcı egzersiz önerilmez ama hastaların hareketsiz kalmaları da istenmez. Düşük tempolu ve kısa süreli yürüyüşler yapılabilir. Hastanede başlanan akciğer egzersizlerine devam edilebilir. Her hasta farklıdır ve hastalar için en uygun ve doğru egzersiz önerileri hastayı bilen kalp ve damar cerrahisi ekibi tarafından hastaya aktarılmalıdır. | 3,093 |
855 | Tedavi Yöntemleri | Meme Dikleştirme Ameliyatı | Meme estetiği, memenin formunun olduğu halden daha hoş gözüken bir noktaya taşımak olarak özetlenebilir. Müdahale edilecek problem memenin küçüklüğü, sarkıklığı, büyüklüğü, gelişimsel şekil bozuklukları ve hatta gömülmüş bir meme başı gibi oldukça geniş bir yelpazede ortaya çıkabilmektedir. Meme estetiğinde meme dikleştirme ameliyatı en sık yapılan ameliyatlar arasındadır.Meme Dikleştirme Ameliyatı Nedir?Meme küçültme ameliyatlarına prensip olarak benzeyen ameliyatlardır. Meme dikleştirme ameliyatlarında temel uğraş fazla, memede sarkıklık yapan cilt dokusudur. Ya özel çizimlerle bu fazla cilt ya da çok az miktarda doku çıkartılır. Sarkık olan meme başı ve meme dokusu, daha dik ve dolgun bir meme elde edilecek şekilde şekillendirilir.Meme Dikleştirme Ameliyatına Hangi Durumlarda Karar Verilir?Meme başının meme altı kıvrımı hizasında ve aşağısında yer aldığı (sarkıklık-pitozis) ve meme dokusunun fazla olmadığı durumlarda meme dikleştirme uygulanırMeme Dikleştirme Ameliyatı Hakkında Sık Sorulan SorularMeme Dikleştirme İçin Hangi Yöntemler Uygulanır? Ameliyatsız Yöntemler Var mıdır?Meme dikleştirme için çeşitli kesiler içeren yöntemler uygulanabilir.Bu kesiler memenin mevcut durumuna ve hastanın ihtiyacına en iyi şekilde cevap verebilecek yönteme göre karar verilir. Anlamlı fayda sağlayan ameliyatsız bir yöntem yoktur.Meme Dikleştirme Ameliyatı Ne Kadar Sürer?Meme dikleştirme ameliyatı 2 saat civarında bir süre alırMeme Dikleştirme Ameliyatında İz Kalır mı?Meme dikleştirme ameliyatlarıyla ilgili merak edilen konuların başında ameliyat sonrası iz kalıp kalmadığıdır. Her cerrahi girişimde olduğu gibi meme dikleştirme de iz kalır. İzler erken dönemde daha belirgin ve kırmızı iken zaman geçtikçe silikleşir ve zor fark edilebilir bir hal alır.Meme Dikleştirme Ameliyatında Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar Nelerdir?Meme dikleştirme ameliyatı öncesinde sigara içimine mümkünse son verilmesi ya da azaltılması, bitkisel ürünlerin aşırı tüketiminden kaçınılması ve aktif bir yumuşak doku hastalığı varsa tedavisinin düzenlenmesi gerekmektedir.Meme Dikleştirme Ameliyatının Riskleri Nelerdir?Her bu ölçekte ameliyatta olduğu gibi meme dikleştirmenin de belli başlı riskleri vardır. Bunların hepsine karşı önlem alınsa da öngörülemeyen durumlar ortaya çıkabilir ancak hepsinin üstesinden gelmek için gerekli müdahaleler ameliyat ekibi tarafından gerçekleştirilecektir.İlk 24 saatteki en sık risk operasyon bölgesine olan kanamalardır. Bu durum yaklaşık olarak her 100 hastanın 1-2’sinde olabilir. Bu kanamanın miktarı takip edilir ve takipte eğer gerilemeyeceği ön görülürse aynı gece yapılan kısa bir operasyon ile boşaltım işlemi yapılır. Bu durum nihai estetik durumu etkilemez ancak ek bir anestezi altında operasyon anlamına gelir.Erken haftalarda en sık karşılaşılan komplikasyonlar yara yeri enfeksiyonları ve buna bağlı olabilecek dikiş yerlerinde iyileşme problemleridir. Bu durum özellikle dik izin yatay izle birleştiği, gerginliğin en fazla olduğu yerde daha sık görülür.Diyabet, sigara, yumuşak doku hastalıkları gibi koşullar bu komplikasyonun riskini yükselttiği için operasyon öncesi diyabetinizin ve yumuşak doku hastalığınızın kontrol altında olması, sigara tüketiminizin mümkünse kesilmesi gerekmektedir.Bu risk de her 100 kişi de 2-4 dolayındadır. Bu gibi durumlar hemen her zaman pansumanlar ile toparlarken çok nadir şartlarda lokal bir işlemle dikiş atılması gerekebilir.Meme Dikleştirme Ameliyatı Meme Kanserine Neden Olur mu?Meme dikleştirme ameliyatı kansere sebep olmaz.Meme Dikleştirme Ameliyatı Sonrası Emzirilebilir mi?Meme dikleştirme ameliyatı sırasında süt üreten bezler büyük oranda korunur ve emzirilebilir. Ancak bunun bir çıkarım olduğunun bir garanti olmadığının da bilgisi verilmelidir.Meme Dikleştirme Ameliyatı Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?Ameliyat sonrası gece takipler açısından hastanede geçirilir ve bir problem izlenmediği durumda ertesi sabah taburculuk verilir. Ameliyat sonrası erken dönemde ağır egzersizden kaçınmak gerekir ama ağır bir yatak istirahati gereği yoktur. Yatış pozisyonu olarak ameliyat sonrası 4 hafta boyunca sırtüstü yatmalı ve özellikle yüzüstü yatmaktan erken dönemde kaçınmalıdır. Genelde ilk kontrole kadar ameliyat sırasında yapılan pansumanlar değiştirilmez. Kontrolde yara yerleri kontrol edildikten sonra bir engel yok ise hastanın duş almasına izin verilir. Ameliyat sonrası uygulanan özel sutyen 6-8 hafta kullanılmalıdır.Meme Dikleştirme Ameliyatı Fiyatı Ne Kadardır?Meme dikleştirme ameliyatı, ihtiyacınız olan tedavi biçimine, sağlık durumunuzdan dolayı hastanede alacağınız müdahaleler meme dikleştirme ameliyatının fiyatında değişikliklere neden olabilir. Aynı zamanda hastanenin ve meme dikleştirme ameliyatını gerçekleştiren estetik cerrahın fiyat politikası da önemlidir. Memorial Ataşehir Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Bölümü İzmir, İstanbul, Bursa, Ankara. Konya, Trabzon gibi birçok şehirden hasta kabul etmektedir. | 1,852 |
856 | Tedavi Yöntemleri | Mikrodiskektomi | Üst üste dizilen omur kemiklerinden oluşan omurga, vücudu ayakta tutan önemli bir yapı olarak tanımlanıyor. Omurgaların uyumlu bir şekilde hareket etmesini ise omurlar arasında bulunun diskler sağlıyor. Omurlarının aşırı derecede zorlanması, ileri yaş ve dejenasyon gibi çeşitli nedenler omurlar arasında bulunan disklerde fıtıklaşmaya neden oluyor. Fıtıklaşmış diskin kapalı mikrocerrahi yöntemi kullanılarak mikrodiskektomi ile çıkarılması, hastanın konforunu önemli ölçüde artırıyor. Küçük bir kesi ile yapılan mikrodiskektomi yöntemi ile fıtıklaşmış disk çıkarılırken doku hasarı minimum düzeyde oluyor ve hasta sosyal hayatına kısa süre içinde dönebiliyor. Memorial Bahçelievler ve Hizmet Hastaneleri Omurga Sağlığı Merkezi’nden Doç. Dr. Salim Şentürk, fıtıklaşmış disklerin çıkarılmasında hastaya önemli ayrıcalıklar sağlayan bir mikrocerrahi yöntem olan mikrodiskektomi hakkında bilgi verdi.Mikrodiskektomi nedir?Omurlar arasında bulunan diskler omurgamızın uyumlu bir şekilde hareketini sağlamaktadır. Aşırı yük ya da başka bir nedenlerle fazla zorlanma, ileri yaş ve dejenerasyon gibi çeşitli nedenler omurga yapısında önemli bir görevi olan disklerde fıtıklaşmaya neden olmaktadır. Fıtık tedavisinde günümüzde artık modern kapalı ameliyat yöntemleri kullanılmaktadır. Bu ameliyatlardan en önemlisi mikrodiskektomi yöntemidir. Mikrodiskektomi yöntemi boyun omurları, sırt omurları ve bel omurları arasındaki diskin fıtıklaşmasının tedavisinde kullanılan bir ameliyat yöntemidir. Fıtıklaşmış diskin çıkartılması için temel ameliyat yöntemi olan mikrocerrahi uygulamasına mikrodiskektomi adı verilmektedir. Mikrodiskektomi ameliyatları küçük bir cilt kesisi ile yapılmaktadır. Yüksek teknolojili özel cerrahi mikroskoplar kullanılarak yapılan mikrodiskektomi ameliyatlarında mikro aletlerle hastanın fıtıklaşmış diski çıkarılmaktadır.Lomber mikrodiskektomi nedir?Mikrodiskektomi yöntemi boyun omurları, sırt omurları ve bel omurları arasındaki diskin fıtıklaşmasında kullanılabilen önemli bir ameliyat yöntemidir. Bel omurlarının Latince ismi “lomber” omurlardır. Bu omurlar arasındaki diskin fıtıklaşmasında kullanılan yönteme ise lomber mikrodiskektomi denilmektedir.Endoskopik diskektomi nedir?Omurlar arasındaki diskin fıtıklaşmasında çeşitli ameliyat yöntemleri kullanılabilmektedir. Günümüzde popüler hale gelen ve en az doku hasarına neden olan ameliyat yöntemi endoskopik yöntemlerdir. Mikrocerrahi, fıtıklaşmaların hepsinde uygulanabilirken endoskopik uygulama bu yöntem için uygun hastalarda yapılabilmektedir. Günümüzde kullanım alanı daha da artmıştır ve yaygınlaşmaya da devam etmektedir.Mikrodiskektomi hastaya ne tür avantajlar sağlar?Mikrodiskektomi, küçük bir kesi ile çok geniş bir görüş alanı sağlar ve ameliyatlardaki aydınlatma sorununu kendi ışığıyla direk sağlar. Mikroaletlerin sinir kılıfının etrafında kullanılabilmesini sağlar. Olası zar yırtıklarının dikilebilmesini sağlar (komplikasyonların yöntemini sağlar).Mikrodiskektomi ameliyatı nasıl yapılır?Fıtıklaşmış diskin çıkartılabilmesi için uygulanan ameliyat yöntemlerinde temel amaç fıtığa ulaşmaktır. Bu ameliyatlarda dünyada kabul gören temel ameliyat mikrodiskektomi yöntemidir. Hasta yüzüstü pozisyonda ameliyata alınarak uygun şekilde enfeksiyon önlemleri alındıktan sonra operasyona başlanır. Önce doğru seviyeyi açabilmek için floroskopi denilen özel röntgen cihazıyla seviye tespiti yapılır. Uygun seviyeyi ortalayacak şekilde yaklaşık 2-3 cm’lik cilt kesisiyle yapılarak cilt açılır. Daha sonra bel omurlarının üzerindeki ve kişiyi ayakta tutan en önemli kas grupları sadece fıtığın çıkarılacağı seviyede kemiğe tutunduğu yerden sıyrılarak serbest hale getirilir. Bu şekilde fıtığın olduğu seviyeye ulaşılır. Uygun ekartör sistemleri yerleştirildikten sonra bu ameliyatlar için geliştirilmiş özel cerrahi mikroskop steril örtüler giydirilmiş şekilde ameliyat sahasına çekilir. Böylelikle küçük olan ameliyat sahası büyültülerek mikroaletlerin kullanımı için uygun koşullar sağlanmış olur. Fıtığın bulunduğu seviyeye ve hastanın anatomik yapısına göre bir miktar kemik doku alınarak ya da bazen alınmayarak tüm sinirlerin içinde bulunduğu omurilik zarı üzerindeki özel koruyu dokular çıkarılır. Fıtık tarafından sıkıştırılmış sinir dokusu görülür ve yine özel mikroaletlerle fıtık çıkarılır. Sinirin rahatladığı görüldükten sonra ameliyat sonlandırılır.Mikrodiskektomi hakkında sık sorulan sorular Mikrodiskektomi ameliyatı için hasta daha önceden herhangi bir hazırlık yapıyor mu?Mikrodiskektomi ameliyatı yapılacak hastanın anestezi hazırlığı tamamlandıktan sonra ameliyattan bir gün önce banyo yapması önerilir ve ameliyat olacak bölgenin keselenmemesi istenilir.Mikrodiskektomi hangi hastalıklara yapılır?Mikrocerrahi yöntemle disk fıtıklaşmaları ameliyatlarının hepsi yapılabilir. Alternatif tedavi yöntemleri olmasına karşın bu yöntemlerin uygun olmadığı hastalarda seçilen yöntem mikrocerrahidir. Mikrodiskektomi, tüm fıtıklaşmış disklerin tedavisinde kullanılmaktadır. Mikrodiskektomi yönteminin kullanıldığı başlıca hastalıklar şunlardır;Mikrodiskektomi hastaya ne tür dezavantajları vardır?Mikrodiskektomi yönteminin dezavantajı yoktur. Fakat uygun hastalarda endoskopik yöntemlerin daha küçük bir alandan ve daha kısa süreli ameliyat sağlaması karşısında avantajsız kalabilir.Mikrodiskektomi ile ameliyat olan hastalar tam iyileşir mi?Mikrodiskektomi yöntemiyle yapılması planlanan tüm ameliyatlar yapılabilir. Bazen ameliyat sırasında bazen de ameliyat sonrasında mevcut hastalık tarafından gölgede kalmış ek problemler ameliyat sonrasında kendisini gösterebilir ve başka bir hastalık süreci oluşabilir. Ameliyat öncesinden planlanan işlem ameliyat sırasında tam anlamıyla yapılması hastalığın tamamen geçmesinde büyük önem taşır.Mikrodiskektomi ne kadar sürede yapılır?Mikrodiskektomi ameliyatına hastanın girmesi ve ameliyattan çıkması arasındaki tahimini süre ortalama 1-2 saat arasıdır. Hastanın ve hastalığın oluşturduğu etkenlere göre ameliyat süresi uzamakta ve kısalmaktadır. Ameliyat öncesi anestezi verildikten sonra hastanın yüzüstü çevrilmesi için gerekli hazırlıklar yapılır. Çevrildikten sonra ameliyat seviyesinin belirlenmesi için röntgen cihazı ile seviye tespiti yapılır. Bu hazırlıklar yaklaşık 30 dakika kadar sürebilir. Ameliyata başlandıktan sonra ameliyat işleminin bitmesi ortalama 30 dakika ile bir saat arasında sürmektedir. Ameliyat bitip pansuman yapıldıktan sonra tekrar hastanın çevrilmesi işlemi yapılır ve hasta anesteziden uyandırılır.Mikrodiskektomi yöntemi ile tedavi edilen hastalık tekrarlar mı?İnsanın anatomisi, biyolojisi ve doğanın fizik kanunları gereği zamanla tüm dokular yaşlanır. Bel fıtığının temelinde de orjinalliğini kaybetmiş ve bozulmuş bir disk ve bu diskin yırtılmış kılıfı vardır. Bu yırtılan disk kılıfı içerisinden çıkan disk yapısı sinirleri sıkıştırdığında ağrı, güçsüzlük, uyuşukluk gibi bulgular oluşur. Mikrodiskektomi yöntemiyle fıtıklaşmış diski ve bozulmuş disk içi yapıların çıkarması hedeflenir. Bozulmuş olan diski eski orijinal haline getirmek mümkün değildir. Bu nedenle diskin tamamının çıkarılması mümkün olsa bile aynı seviyede tekrar fıtıklaşma olması mümkündür. Çeşitli yayınlarda farklı vaka gruplarında farklı oranlarda tekrarlama riskinden bahsedilir. Günümüzde bu oranlar tekniklerin artması ve hastalığın anlaşılmasıyla azalsa da yine de tekrarlama riski vardır.Mikrodiskektomi her hastaya yapılır mı?Ameliyat açısından gerekliliği bulunan hastalarda, anestezi ve ek hastalıkları ile ilgili bölümlerden hastanın ameliyat olmasına uygunluk verildiği takdirde belirli risk oranlarıyla her kişiye mikrodiskektomi ameliyatı yapılabilir. | 2,887 |
857 | Tedavi Yöntemleri | Orşiektomi | Orşiektomi, kanser tedavisine yönelik uygulanan bir ya da her iki testisinin çıkarılmasını içeren cerrahi bir müdahaledir. Bu işlem genellikle testis kanserinin tedavi edilmesini ve önlenmesi amacıyla yapılabilir. Erkeklerde meme kanserini ve prostat kanserini tedavi etmek için de orşiektomiden yararlanılır. Cerrahi müdahale lokal anestezi uygulanarak kişiye yapılabilir. Orşiektomi çeşidi ise çıkarılan testis sayısına göre farklılık gösterebilir. Bu süreçte hormonların azalmasına bağlı olarak fiziksel ve psikolojik değişiklikler gözlemlenebilir.Orşiektomi Nedir?Orşiektomi, bir ya da iki testisin hastalık nedeniyle cerrahi olarak çıkarılmasını ifade eden cerrahi müdahaledir. Cerrahi kastrasyon olarak da bilinen bu işlem testis kanseri, prostat kanseri, travma ya da enfeksiyon nedeniyle yapılabilir. Testislerin alınmasıyla beraber kişinin doğrudan hormon üretimi etkileneceğinden vücutta önemli farklılıklara sebebiyet verebilir. İki testisin alınmasını içeren bilateral orşiektomi durumunda, erkekte testosteron seviyesi düşerek cinsel kayba ve kas kütlesine azalmalar neden olabilir. Bunun yanında kemik yoğunluğunda da bir düşüş gözlemlenir. Hormonal dengesinin sağlanması için orşiektomi ameliyatı sonrasında kişiye ek hormon desteği yapılabilir.Orşiektomi, cerrahi müdahale gerektiren kanserin yayılmasını önlemek amacıyla planlanarak veya vücutta hormon kaynaklı gelişmeleri kontrol altına almak amacıyla yapılır. Kişiye özel olarak planlana orşiektomi, doktorun tanı ve teşhisinden sonra detaylı değerlendirmenin ardından planlanır.Orşiektomi Çeşitleri Nelerdir?Orşiektomi çeşitleri, işlemin amacına ve kapsamına göre farklılık gösterebilir. Orşiektomi çeşitleri şöyle sıralanabilir:Radikal orşiektomiTestis kanseri durumunda uygulanan, kanserin önlenmesi için de planlanan geniş bir çıkarma işlemidir. epididim, spermatic kordun bir kısmı ve çevresindeki dokular alınır.Basit orşiektomiBasit orşiektomide ise sadece testis ve ve epididimin çıkarılması sağlanır. Bu işlem skrotum üzerinden yapılabilir.Subkapsüler orşiektomiTestisin iç dokularının çıkarılması, ancak dış kapsülünün ve epididimin yerinde bırakılmasıyla yapılan işlemdir. Prostat kanseri tedavisinde hormon düzeylerini düşürmek için kullanılır.Bilateral orşiektomiBilateral orşiektomi, her iki testisinde alınması işlemidir. Metastatik prostat kanseri gibi hormon duyarlı kanserlerin tedavisinde ya da bazı genetik hastalıkların önlenmesi için planlanır.Orşiektomi Ameliyatı Neden Yapılır? Orşiektomi ameliyatı, tanı ve teşhisin ardından tıbbi durumların tedavisine yönelik planlanıp uygulanır. Ameliyatın temel amacı, testislerin işlevlerini bitirerek, orada yer alan kötü huylu dokuların çıkarılmasıdır. Orşiektomi ameliyatı nedenleri şöyle sıralanabilir:Testis kanseriTestis kanseri durumunda testislerde gelişen kötü huylu tümörlerin tedavisinde orşiektomiden yararlanılır. Bu işlem sayesinde kanserli doku alınarak diğer organlara yayılmasını önlemek istenir. Böylelikle hayati açıdan önemli bir role sahiptir.Prostat kanseriProstat kanseri tedavisi durumunda testislerden üretilen testosteron seviyelerini düşürmek için kişiye bilateral orşiektomi yani iki testisin çıkarılması işlemi uygulanabilir. Testosteron hormonu vücutta, prostat kanseri hücrelerinin büyümesini teşvik eden bir hormon türüdür.Kronik enfeksiyonlar ya da ağrılarTestislerde gelişen kronik enfeksiyonlar ya da travma sonucu meydana gelen ağrılar tedavi edilemez hale gelebilir. Bu nedenle tanı doğrultusunda kişiye orşiektomi uygulanabilir.Travma veya yaralanmaTestislere zarar veren travmalar sonucunda hasar veya ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Özellikle gelişen enfeksiyon ve komplikasyonlara bağlı gelişen hastalıklara yönelik orşiektomi uygulanabilir. Bu durum doktorun belirlediği planlama doğrultusunda uygulanır.İntraktestiküler lezyonlarTestislerde görülen iyi huylu veya kötü huylu tümörlerin varlığı durumunda kitlenin tamamen alınması için cerrahi müdahale gerekebilir. Buna bağlı olarak kişiye orşiektomi uygulaması yapılabilir.Orşiektomi Nasıl Yapılır?Orşiektomi, testislerin bir veya her ikisinin cerrahi olarak çıkarılması işlemi içerdiğinden ameliyatın belirlenmesi, uygulanışı, kişinin sağlık durumuna göre değişiklik gösterebilir. Orşiektomi uygulanırken geçilen aşamalar şöyle sıralanabilir:Orşiektomi Riskleri Nelerdir?Orşiektomi, her ameliyatta olduğu gibi riskler taşısa da genel olarak güvenli bir müdahaledir. Bu riskler ameliyatın yapılma nedenine, türüne ve kişinin sağlık durumuna bağlı olarak farklılık gösterir. Orşiektomide gelişebilecek olası riskler şöyle sıralanabilir:Orşiektomi Hakkında Sık Sorulan SorularOrşiektomi sonrası normal aktivitelerime ne zaman dönebilirim?Orşiektomi sonrasında kişinin günlük aktivitelerine ve yaşamına dönmesi birkaç günü bulabilir. Özellikle bu süreçte ağır fiziksel aktivitelerden kaçınmak önemlidir. Ameliyat sonrasındaki bu süre kişiden kişiye farklılık gösterebilir.Orşiektomi ne kadar ağrılıdır?Orşiektomi her ameliyatta olduğu gibi ağrılı olabilir. İlk günler kişide hafif ağrı, rahatsızlık ve şişlik gelişebilir. Bu durum ağrı kesicilerle kontrol altına alınır.Orşiektomi ne kadar sürer?Orşiektomi işlemi ortalama olarak yarım saat ve 1 saat aralığında sürebilir. Ameliyatın süresi kişiye yapılacak müdahalenin türüne göre farklılaşır. | 1,945 |
858 | Tedavi Yöntemleri | Minimal İnvaziv (Küçük Kesi) Yöntemi İle Bypass Cerrahisi | Teknolojik gelişmeler kalp cerrahisinde de yeni yöntemlerin uygulanmasına olanak sağlıyor. Tıkalı olan koroner kalp damarlarının açılması için yapılan bypass ameliyatı, artık küçük kesi yöntemi olarak da bilinen minimal invaziv cerrahi ile tedavi edilebiliyor. Açık cerrahiye göre hastaya birçok avantaj sağlayan bu yöntem; göğüs kemiği açılmadan 3-4 cm’lik kesiler aracılığı ile yüksek teknolojili ekipman ve görüntüleme yöntemlerinin kullanılmasıyla gerçekleştiriliyor. Açık kalp cerrahisi uygulanabilecek bütün hastalara uygulanabilen minimal invaziv bypass cerrahisi, daha önceden bu yöntemle ameliyat olmuş hastalara, ihtiyaç olması durumunda tekrar uygulanabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Serkan Durdu, minimal invaziv yöntemi ile bypass cerrahisi hakkında bilgi verdi.Minimal invaziv kalp cerrahisi genel kalp ameliyatı prensiplerine uyularak gerçekleştirilen, ancak hastanın göğüs kemiği açılmadan sol taraf 3. kaburga aralığından 3-4 cm’lik kesiler aracılığıyla yapılan operasyonlardır. Bu operasyonlarda yüksek teknolojili cerrahi ekipman ve görüntüleme yöntemlerinin kullanılması işlemin en önemli kısmını oluşturur. Yapılacak kalp operasyonunun tipine göre ameliyat öncesinde detaylı bir planlama yapılarak operasyon esnasındaki cerrahi teknik gerçekleştirilir.Minimal invaziv (küçük kesi) yöntemi ile bypass cerrahisi nedir?Minimal invaziv bypass cerrahisi tıkalı olan koroner kalp damarlarında yeni kan akışını sağlamak amacıyla yapılan cerrahiye denilmektedir. Standart bypass cerrahisinde hastanın göğüs kafesi açılır ve tıkalı olan damaların ötesine bypass işlemi uygulanır. Minimal invaziv cerrahi de ise hastanın sol göğsünde üçüncü kaburga aralığına denk gelen bölgeden 3-4 cm civarında bir kesi yapılarak kalbe ulaşılır ve hastanın ihtiyaç duyulan tüm tıkalı damarlara bypass cerrahi işlemi uygulanır.Minimal invaziv yöntemi ile bypass cerrahisi hangi hastalıklarda uygulanır?Minimal invaziv bypass cerrahisi stent ile çözülemeyen koroner arter tıkanıklıklarında, bir başka ifade ile açık kalp cerrahisi ile bypass yapılması gereken hastaların tamamına uygulanabilir.Minimal invaziv (küçük kesi) yöntemi ile bypass cerrahisinin avantajları nelerdir?Küçük kesi yöntemi ile yapılan bypass cerrahisinin sağladığı avantajlar, minimal invaziv yönteminin sağladığı avantajlar kapsamında değerlendirilebilir. Bunlar şu şekilde sıralanilir:- Hastanın göğüs kemiğinin kesilmemesi dolayısıyla kemik kaynama problemi ortadan kalkar.- Yara yeri enfeksiyonu görülmez.- Akciğer problemlerinin görülme sıklığı çok düşüktür.- Küçük bir kesi ile operasyon gerçekleştirildiği için kanama miktarı azalır.- Hastanın hastanede ve yoğun bakımda kalış süresi kısalır. Bu sayede hastanede uzun yatışa bağlı gelişebilecek komplikasyon oranları azalır.- Hastalar hızlı bir şekilde günlük ve iş yaşamlarına dönebilir.- Hastalarda ağrı ve ameliyat sonrası psikososyal bozuklukların görülme oranı daha azdır. Minimal invaziv yöntemi ile bypass cerrahisi nasıl uygulanır?Koroner anjiyografi yapılarak bypass kararı verilmiş olan hasta, ameliyat öncesinde detaylı değerlendirmeye alınır. Bu değerlendirme kapsamında kalbin kasılma fonksiyonları incelenir ve eş zamanlı kapak hastalıklarının var olup olmadığına bakılır. Tomografi yolu ile kalp ve büyük damarların 3 boyutlu incelemesi yapılarak gerçekleştirilecek olan minimal invaziv bypass cerrahisinin simülasyonu operasyon öncesinde planlanır. Hasta ameliyathaneye alındığında özel tekniklerle anestezi işlemi uygulanır. Bu cerrahide uygulanan anestezi yöntemleri klasik anestezi yönteminden önemli farklılıklar içermektedir. Kapalı bir yöntem ile bypbass cerrahisi yapıldığı için hastanın kalp fonksiyonlarını anlık olarak izlemek amacıyla transözofageal ekokardiyografi cihazı bağlanır. Sonrasında hastanın sol tarafından yaklaşık 4 cm ‘lik bir kesi yapılarak göğüs boşluğuna girilir ve kameralar yardımıyla göğüs içerisindeki damarlar bypass için hazırlanır. Bu esnada eş zamanlı olarak bacaktan ya da koldan yine kameralar eşliğinde bypass için kullanılacak damarlar hazırlanır. Kalbin ve akciğerin fonksiyonunu üstlenen kalp akciğer pompası denilen bir cihaza hasta bağlandıktan sonra kalp durdurulur ve tıkalı olan bütün damarlara hazırlanmış olan greftlerle bypass cerrahisi işlemi uygulanır. Bu işlemler esnasında 3 boyutlu kameralar operasyonu gerçekleştiren cerraha, cerrahi sahayı göstermek amacıyla kullanılır. İşlem bittikten sonra kalp yeniden çalıştırılarak operasyona son verilir. MİNİMAL İNVAZİV YÖNTEMİ İLE BYPASS CERRAHİSİ KONUSUNDA SIK SORULAN SORULARMinimal invaziv yöntemi ile bypass cerrahisi kimler için uygundur? Hasta seçiminde kriterler nelerdir?Açık kalp cerrahisi ile bypass gereksinimi olan bütün hastalar minimal invaziv yöntemi için uygun hastalardır. Bir başka ifade ile bypass cerrahisi endikasyonu konulmuş bütün hastalar, minimal invaziv bybass cerrahisi olabilir.Küçük kesi yöntemi ile bypass cerrahisinin dezavantajları var mıdır?Küçük bir kesiden ihtiyaç duyulan tüm damarlara bypass uygulanması için cerrahi ekibin bu konu ile ilgili iyi bir eğitim almış olması ve teknolojik alt yapının sağlam olması zorunludur. Minimal invaziv bypass cerrahisi hasta için kolay, cerrah için zor bir operasyondur. Genel olarak bakıldığında minimal invaziv kalp cerrahisi işlemleri içerisinde bilgi birikiminin ve cerrahi tekniğin gelişmiş olması anlamında değerlendirildiğin minimal invaziv bypass cerrahisi en üst seviyede yer alır. Çünkü 3-4 cm’lik bir kesi ile kalbin ön, arka, yan duvarlarında yerleşmiş 2-3 milimetrilik damarlara 3-4 milimetrelik yeni damarların eklenmesi işlemi teknik olarak zor bir işlemdir. Bu sebeple işlemi yapacak ekibin ve işlemin gerçekleştirileceği sağlık kurumunun bütün yetkinlikleri sağlaması gerekir.Küçük kesi (minimal invaziv) yöntemi ile açılan kesinin boyutu ne kadardır?Minimal invaziv bypass cerrahisinde hastada açılan kesinin boyutu 3-4 cm’dir.Minimal invaziv cerrahi sonrasında hastanın iyileşme süreci ne kadardır?Operasyonlardan sona hastalar ortalama 4-5 gün civarında hastanede kalır. Hastalardan bir hafta evde dinlenmeleri istenir. Sonrasında ise günlük ve iş hayatlarına rahatlıkla dönebilirler.Minimal invaziv yöntemi ile bypass cerrahisi öncesi ve sonrasında nelere dikkat edilmelidir?Küçük kesi ile bypass cerrahisi olacak hastaların işlem öncesinde dikkat etmesi gereken noktalar, genel anestezi alacak tüm hastalarla aynıdır. Cerrahi sonrasında da hastaların dikkat etmesi gereken herhangi bir unsur bulunmamaktadır. Hastalara kemik kesisi uygulanmadığı için fiziksel aktivitelerinde, yatma, kalkma, ağırlık kaldırma, gibi aktivitelerinde herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. Hastalara sadece beslenmelerinin erken dönemde kaliteli ve protein ağırlık olması önerilir. Bu istek cerrahi geçiren her hasta için geçerlidir. Kalp sağlığı için uygun olan diyetlerin kullanılması operasyon ve sonraki süreçler açısından önem taşır.Küçük kesi yöntemi (minimal invaziv) cerrahisinden sonra hastalar kontrollerini hangi sıklıkta yapmalıdır?Hastaların taburculuklarından 1 ay sonra ilk kontrolleri, sonrasında ise 6. ay kontrolleri yapılır. Bunun ardından kontroller yıllık olarak gerçekleştirilir.Minimal invaziv bypass cerrahi yöntemi güvenli bir yöntem midir?Bu yöntem ile cerrahi, gelişmiş bir merkezde minimal invaziv yöntemi uygulayabilen bir ekiple güvenle yapılmaktadır. İşlemin sağladığı avantajlar, hasta güvenliği açısından açık cerrahiye göre daha fazla ön plana çıkmaktadır.Küçük kesi (minimal invaziv) bypass cerrahisi ağrılı bir işlem midir?Vücuda yapılan kesi ne kadar fazla olursa ameliyat sonrasındaki ağrı da o kadar fazla olur. Özellikle kemik gibi dokuların kesilmiş olması, ameliyat sonrası ağrı ile direkt ilişkilidir. Minimal invaziv bypass cerrahisinde herhangi bir kemik kesisi olmadığı için ameliyat sonrası ağrı son derece tolore edilebilir boyutlarda olur. Küçük kesi ile bypass cerrahisi tekrarlanabilir mi? | 2,810 |
859 | Tedavi Yöntemleri | Ortodonti | Ortodonti, dişlerdeki kötü kapanış olarak bilinen maloklüzyon gibi düzensizlikler ve bunların diş teli takılması ve daha farklı yöntemlerle düzeltilmesi ilgilenen diş hekimliği dalıdır. Ortodonti tedavisi ile.çene ve dişlerde oluşan bozukluk ve düzensizliklerin teşhisi ve tedavisi yanı sıra alt ve orta yüz düzensizlikleri de ele alınmaktadır. Ortodonti Nedir?Ortodonti, yanlış konumlanmış dişlerin çene kemikleri üzerinde düzgün şekilde yerleşebilmesi ve yüz düzensizliklerinin teşhis ve tedavisi ile ilgilenen diş tedavi yöntemidir. Amaç karşı çenedeki dişler ile uyumlu, düzgün sıralanmış dişlerin olmasıdır. Tabi her ne kadar düzgün diş anlamına gelse de, kelime anlamını aşan Ortodonti bölümü, günümüzde sadece dişleri değil, alt ve orta yüz düzensizliklerini de tedavi etmektedir.Ortodonti Nasıl Tedavi Edilir?Ortodonti tedavisi hareketli veya sabit olarak ikiye ayrılır. Hareketli tedavi ağız içinde hastanın takıp çıkardığı şeffaf plak ya da aparey denen protezlerle yapılır. Bu yöntem basit çapraşıklıkların, diş arası boşlukların düzeltilmesinde kullanılır. Sabit tedavide ise dişler üzerine sabitlenen, hastanın çıkaramayacağı braket adı verilen parçalar yapıştırılır. Bu parçalar metal veya seramik olabilir ve özel teller ile birbirine birleştirilir. Bu sayede dişler hareket ettirilerek çapraşıklıklar düzeltilir.Ayrıca bazı çene problemlerini düzeltmek için ağız dışından çenelik ve headgear diye adlandırılan başlıklar kullanılarak çenelerin düzeltilmesi sağlanır.Ortodonti Tedavisi Hangi Sorunları Kapsar?Ortodonti tedavisi, aralıklı, çarpık, gömülü, eğrilik, yamukluk ve bozuk çene gelişimi olan dişler için uygulanabilir.Ortodonti Tedavisi Ne Kadar Sürer?Ortodonti tedavisinin süresi her hasta için farklılık gösteren bir durumdur. Tedavi süresi hastadan hastaya, hatta hekimden hekime değişmektedir.Genel olarak ortodontik tedavi uzun soluklu bir tedavi sürecini içerir. Kimi kapanış bozuklukları tek aşamalı bir tedavi ile düzelebiliyorken bazı durumlarda uygulanan tedavilerde ancak iki üç aşamadan sonra düzelme sağlanabilmektedir. Daha basit ortodontik sorunlar birkaç aylık bir tedavi planı ile çözülebiliyorken, yaşanan sorunun türüne göre değişkenlik göstermekle birlikte 1,5-2 yılı bulabilen hastalar da olmaktadır.Ortodonti Tedavisi Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?Ortodonti tedavisi sonrası bazı önemli noktalara dikkat edilmelidir. Ortodonti tedavisi sırasında yapılan diş hareketleri, tedavi sonrasında geri dönmek isterler. Dişlerin eski hallerine dönmek istemelerinin sebebi, hem diş eti fibrillerinin esnek olmasından hem de ısırma, çiğneme gibi hareketlerin dişleri ön tarafa doğru hareket ettirmelerinden kaynaklanır. Her hastada farklı bir nüks eğilimi görülebilir.Tedavi sonrası, nüksü engellemek için genellikle iki türlü önlem alınır. Bunlardan birisi, braketlerin sökülmesinin ardından alt dişlerin iç tarafına uygulanan sabit koruyuculardır (retainer). Bu koruyucular herhangi bir şekilde hissedilmezler ve kolayca temizlenebilirler. Uygulanan bir başka koruyucu türü ise, hareketli koruyucudur (essix plak). Bunlar şeffaf yapıdadır, tedavinin bitmesinin ardından ilk 6 ay 24 saat takılırlar ve hekimin tercihine göre takma süresi gittikçe azaltılır.Ortodontik tedavi sonrasında düzgün hale gelen dişleri korumak, tedavinin kendisi kadar önemlidir. Dişlerin tekrar eski yerlerine gitmelerini engellemek, dişlerin ömür boyu hem iyi görünmesini hem de çiğneme fonksiyonunu tam olarak yapabilmesini sağlar. Bu nedenle hastaların pekiştirme tedavisini özenle takip etmeleri ve ortodontistle kontrollerini ihmal etmemeleri önemlidirOrtodontist ve Diş Hekimi Arasındaki Fark Nedir?Diş hekimleri ağız ve diş sağlığı ile ilgili genel bakım ve tedavileri yapar. Ortodonti uzmanları ise sadece dişlerin ve çene yapısının düzeltilmesiyle ilgilenirler. Hastalara uyguladıkları tedavi yöntemleri açısından da yaklaşım farklılıkları bulunur. Diş hekimleri diş çürüğü tedavisi, diş beyazlatma, dolgu, kanal tedavisi ve diş çekimi gibi çeşitli tedavileri uygularken; ortodontistler dişlerin ve çene yapısının düzeltilmesi için diş telleri, şeffaf plaklar veya benzeri cihazlar gibi özel tedavi yöntemleri kullanırlar.Diş hekimleri genel olarak beş yıllık bir diş hekimliği fakültesi programından mezun olurlar. Ortodontistler ise, diş hekimliği fakültesinden sonra 4-5 yıl arasında bir uzmanlık eğitimi alarak uzmanlaşırlar.Ortodonti Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Ortodonti fiyatı ne kadar?Ortodonti uygulamalarında fiyat her doktora ve merkeze göre farklılık göstermektedir. Her bireyin diş, çene ve kemik yapısı farklı olduğundan ortodonti tedavisi kişiye özel planlama gerektirmektedir. Braket seçimi, kullanılacak malzeme, hekimin tecrübesi, tedavi süresi ve hastanın ek tedavilere ihtiyaç duyup duymaması gibi unsurlar tedavinin fiyatını etkilemektedir.Ortodonti tedavisinin yaş sınırı var mıdır?Sadece dişlerle ilgili çapraşıklıklar her yaşta tedavi edilebilir. Fakat iskeletsel bozukluk durumlarında (alt çenenin önde ya da fazla geride olması, üst çenenin çok küçük olması vb.) tedavi ergenlik dönemi tamamlanmadan yapılmalıdır. İleri yaşlarda iskeletsel sorunların tedavisi ortognatik cerrahi adı verilen kapsamlı ameliyatlar ile tedavi edilebilmektedir. Bu tip komplike tedavilere ihtiyaç kalmaması için 7-8 yaşlarında ilk ortodontik muayene yapılmalıdır.Ortodonti ve çene cerrahisi aynı mı?Ortodonti ve çene cerrahisi aynı anlama gelmemektedir. Çene cerrahisi erişkin insanlarda, alt çene ve üst çenenin birbirine normal pozisyonda konumlanmadığı veya dişlerin ağız kapalı pozisyondayken birbirleri ile oturmadığı durumlarda, çene ve diş pozisyonlarının olması gerektiği pozisyona getirilmesi için yapılan cerrahi işleme denir. Ortodonti ise diş ve çene bozukluklarını teller ve plaklarla tedavi eden diş hekimliği dalıdır. Erişkin hastalarda çene bozukluğu olduğu durumlarda her iki yöntem birlikte uygulanır.Ortodonti diş teli takar mı?Diş telleri sadece alanında uzman ortodontistler tarafından takılmalıdır.Ortodonti zararlı mı?Ortodonti uzman hekimlerce yapıldığında ve hasta ağız hijyenine dikkat ettiğinde zararlı değildir. Üstelik çapraşık dişlerin etkin fırçalanmasını artıracağı için dişler daha sağlıklı hale gelecektir. Ortodonti tedavisi olmazsa ne olur?Ortodontik tedavinin uygulanmaması birçok soruna neden olabilir. Hemen hemen tüm ortodontik problemlerde estetik bozulmuştur. Kapanış bozukluklarında çene büyümesi olumsuz etkilenebilir ve çene ekleminde rahatsızlık oluşma riski daha fazladır. Tüm ortodontik bozukluklarda konuşma, ısırma, çiğneme fonksiyonlarında bozukluk oluşması riski vardır. Ayrıca çapraşık dişlerin temizlenmesi çok daha zordur ve uygun fırçalama ve diş ipi kullanımında bile çürüme ve diş eti problemleri daha sık görülür. Üstelik estetik olarak dişlerinden memnun olmayan bireylerde psikolojik kaygılar gelişebilir. | 2,575 |
860 | Tedavi Yöntemleri | Ortopedik Hastalıklarda Kök Hücre Tedavisi | Diz, omuz veya kalçada yaşanan kıkırdak hasarları ciddi eklem ağrısına yol açabiliyor. Genellikle cerrahi yöntemlere uygun olmayan hastalarda kullanılan kök hücre tedavisiyle başarılı sonuçlar alınabiliyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Haldun Orhun, kıkırdak hasarlarında uygulanan kök hücre tedavisi hakkında bilgi verdi.Ortopedik Hastalıklarda Kök Hücre Tedavisi nedir?Kök hücreler, insan vücudunda tüm dokularda bulunan ana hücrelerdir. Özellikle var olan diğer tüm hücrelere dönüşme potansiyeli olan bu hücreler embriyonik yani anne karnındaki ilk gelişim aşamasında ve yetişkin kök hücre şeklinde vücudun bazı bölgelerinde daha yoğun olmak üzere bulunmaktadır. Doku hasarı meydana geldiğinde bu hücreler aktif hale gelirler ve hasarlı dokunun tamiri için ihtiyaç duyulan büyüme faktörünün salınımını sağlar ve diğer taraftan iyileşme için gerek duyulan doku özeliğindeki hücrelere dönüşürler. Vücutta iyileşme ve tamir aşamasında görev yaparlar. Günümüzde de bu amaçla birçok çalışma yapılmış ve sonuçlarının anlamlı olarak yüz güldürücü olması sebebiyle de aktif olarak kliniklerde kullanıma girmiştir.Ceninlerde bulunan kök hücrelerin alınması hem yasal, hem de etik olarak sorunları olması sebebiyle günümüzde erişkin kök hücre kaynakları kullanılmaktadır. Kök hücre tedavisi ortopedi alanında erken dönemde kıkırdak hasarı olan ağrılı ekleme sahip ancak cerrahi tedavi için erken olan ya da ameliyat olmayı istemeyen hastalarda, kıkırdak hasarının ilerlemesini durdurmak ve iyileşmesine destek olmak amacıyla kullanılmaktadır.Kök Hücre Tedavisi Hangi Ortopedik Hastalıklarda Kullanılır?Kıkırdak yaralanmasına maruz kalmış diz, kalça ve omuz gibi eklemlerde kök hücre kullanılmaktadır. Kullanım alanı açısından önemli özellikleri olan bu uygulamada, yaş, cins ve hastalığın düzeyi çok önemlidir. Her olguda kök hücre tedavisi uygulamak ve hastaya bu konuda mucizevi iyilik tablosu çizmek doğru bir yaklaşım değildir. Eklem kıkırdak kapasitesinin tamamına yakın kayıplarında tedavi seçeneği olarak sunmak doğru bir yaklaşım değildir. Bu nedenle kullanım alanı da çok geniş olmadığından doğru hasta seçimi çok önemlidir.Ortopedik Rahatsızlıklarda Kök Hücre Tedavisi Nasıl Yapılır?Genellikle kas iskelet sistemi hastalıklarında uygulanmakta olan kök hücre tedavisinde hücreler genellikle kemik iliğinden elde edilmektedir. Ancak kemik iliği kaynaklı hücrenin çoğaltılması yöntemi özel ortamlar gerektirmektedir. Alınan doku örneği, hücre kültüründe üretilerek kök hücreler çoğaltılabilir veya özel santrifüj sistemleri kullanılarak kök hücreler konsantre edilebilir. Hücre kültürü işlemlerinin, hastalık taşınmasını engellemek ve istenmeyen hücrelerin nakledilmesini önlemek için özel laboratuvar koşullarında yapılması gereklidir. Çoğaltılan hücreler daha sonra hastalıklı alanlara ekilerek burada tedavi sağlanır. Bu ekim işlemi de kök hücrelerin bir taşıyıcı olan matriks adı verilen dokulara emdirilmesi ile yapılır ve oluşan preparat hasarlı alana cerrahi olarak eklemin açılması ile yerleştirilip çeşitli yapıştırıcılar ile tespiti sağlanır. Uygulanan matriksin kıkırdak hücrelerine dönüşüp hasarlı bölgede bir tamir dokusu oluşturması hedeflenir. Kök hücreler, kişinin genetik yapısında herhangi bir değişiklik yapmazlar ve gen tedavisi olarak kabul edilmezler.Daha pratik ve tek seans da uygulanan diğer bir yöntem ise; yağ dokusundan elde edilen materyal içerisindeki kök hücrelerin santrifüjlerle yoğunlaştırılarak aynı seans da eklem içerisine enjeksiyonu şeklindedir. Bu yöntemde de hücrelerin kendisinin hasarlı bölgeye ulaşması beklenir. Bu nedenle hasarlı alanın özelliği, büyüklüğü ve yapısı bu iki yöntemden hangisinin yapılması gerektiğini göstermektedir. Kıkırdak hasarının özellikleri iyi değerlendirilmeden yapılacak uygulamalar yetersiz kalabilir. Hasta seçimi bu tedavi seçenekleri açısından çok önemlidir.Sıkça Sorulan Sorular Kök hücre tedavisinin sonuçları nasıldır?Kök hücrelerin kıkırdak hastalıklarında kullanılması yöntemleri sayısız hayvan deneyi ile araştırılmış ve daha sonra insanlarda uygulamalar gündeme gelmiştir. Ancak insan üzerinde yapılan tedavi uygulamalarının sonuçları halen %100 yeterli olmadığını göstermektedir. Oluşturulan kıkırdak yapısı orijinal yapıya benzememekte ve dayanıklılığının da yeterli olduğu tartışmalıdır. Ancak daha iyi kalitede bir iyileşme elde edildiği görülmektedir.Kök hücre tedavisinin riskleri var mıdır?Kök hücreler her türlü hücreye dönüşme potansiyeline sahiptirler. Bu özelliği nedeniyle bazen kök hücrelerin kıkırdaktan başka kemik benzeri bir dokuya da dönüştüğü rapor edilmiştir. Eklem içinde bazen yüzeyde kabartıya yol açtığı ve ikincil bir cerrahi tıraşlama gerektirdiği rapor edilmiştir.Kök hücrelerin, kıkırdak yaralanmalarının onarımında kullanımı konusunda çok çeşitli çalışma mevcut olup, halen birçok çalışma da devam etmektedir. Konu ile ilgili çok sayıda çalışmanın olması umut vericidir. Yukarıda açıklanan yöntemlerin hangisinin daha iyi olduğu hala tartışma konusudur ancak bu konudaki çalışmalar devam etmektedir. Sonuç olarak oluşan kıkırdak dokusunun kalitesi ve dayanıklılığı ve çevre kıkırdak ile bütünlüğünün sağlanması bu yöntemlerle elde edilmesine rağmen henüz uzun süreli bir sonuç bilinmemektedir. | 1,999 |
861 | Tedavi Yöntemleri | Parasentez | Parasentez, vücut boşluğunda ya da kist gibi çıkıntılarda biriken sıvı ve gazı çıkarmak için ilgili yerin boş bir iğne ile delinerek sıvının alınması ile ilgili tıbbi bir işlemdir. Parasetez ile amaç karın içindeki asit adı verilen sıvı birikiminin temizlenmesidir. Karın bölgesinden alınan sıvı kişinin ağrı gibi semptomlarının azalmasını da sağlayarak rahatlaması amaçlanır. Parasentez sonrasında kişinin şişkinlik, nefes darlığı ve karın ağrısı gibi şikayetlerinde de azalma meydana gelir. Siroz, kanser, organ yetmezliği ve enfeksiyon tanısı ve teşhisi için parasentezden yararlanılır.Parasentez Nedir?Parasentez, karın yani abdominal bölgede biriken asit adı verilen sıvıyı boşaltmak ve sıvının nedenini anlamak için uygulanan tıbbi müdahaledir. Biriken asit sıvısı böbrek yetmezliği, hipertansiyon, kalp yetmezliği ve siroz gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Doktorun karın bölgesine ince bir iğne ya da kateter yerleştirmesiyle gerçekleşen müdahale sonrasında biriken sıvı boşaltılır. Alınan sıvı tanı ve teşhis için laboratuvar ortamında incelenir. Parasentez işleminden sonra ise kişinin karın bölgesinde hissettiği şişkinlik, nefes darlığı ve ağrılar hafifler.Parasentez Neden Yapılır?Parasentez, karın bölgesinde aşırı sıvı birikmesine bağlı olarak kişide nefes darlığı, şişkinlik ve ağrıların görüldüğü durumda yapılabilir. Biriken sıvı genellikle ciddi hastalıkların bir belirtisi olarak ortaya çıkar. Parasentez işleminden sonra hem bu hastalıkların tespiti yapılır hem de semptomların azaltılması sağlanır. Bunun yanında daha önce sıvı birikiminin yaşandığı hastaların durumunun tespiti, hastalığının ilerleyip ilerlemediğini kontrol etmek için de parasentez işlemi uygulanabilir.Parasentezin tanısında ortaya çıkarılan hastalıklar şöyle sıralanabilir: Parasentez Nasıl Yapılır?Parasentez, genellikle lokal anestezi şeklinde yapılan bir işlem olarak bilinir. Bu işlem esnasında kişi sırt üstü uzanır. Doktor kişinin işlem yapılacak olan bölgesini dezenfekte ettikten sonra uygulamaya başlar. Parasentez işlemi aşamaları şöyle sıralanabilir:Parasentez Sonrası Sıvı Numunesine Hangi Testler Yapılır?Parasentez sonrasında hastalığın tanısını konulması için sıvı incelemesi yapılır. Laboratuvara gönderilen sıvıya birçok test uygulanabilir. Bu testler, sıvının kaynağını, içeriğini ve olası enfeksiyonları belirlemeye yönelik olarak yapılır. Bu testler şöyle sıralanabilir:Parasentez Hakkında Sık Sorulan SorularParasentezden sonra sıvı geri gelir mi?Parasentez, karın boşluğunda biriken sıvının alınması işlemidir. İşlem sonrasında belirlenen hastalık tedavi edilmediği durumda sıvı birikmesi tekrardan gerçekleşebilir. Parasentez sıvı birikmesinin önüne geçmez kişinin semptomlarının azalmasına yardımcı olur.Parasentez sonrası iyileşme süresi nedir?Parasentez sonrası iyileşme süresi lokal antestezi olduğundan hızlı olabilir. Birçok kişi işlem sonrasında normal aktivitesine dönebilir fakat olası komplikasyonlara karşı dinlenmek önemlidir.Parasentez ile ne kadar sıvı alınabilir?Parasentez ile genellikle 4-6 litreye kadar sıvı alınması gerçekleşebilir. Ancak bazı durumlarda daha fazla sıvı da alınabilir. Bu durum kişiye göre farklılık gösterir. Doktor, hastanın genel durumuna ve altta yatan hastalığa bağlı olarak bu miktarı belirlenmesini sağlar. | 1,228 |
862 | Tedavi Yöntemleri | Osteopati | Osteopati, hasta bakımına bütünsel ve kapsamlı bir yaklaşımı vurgulayan ve hastalığı önlemek veya tedavi etmek için kas-iskelet dokularının manipülasyonunun yanı sıra diğer terapötik önlemleri kullanan bir tıbbi uygulama sistemidir. Osteopati, 1700’lü yıllarda Amerika kıtasında Dr. Andrew Taylor Still, Amerika’nın iç kesimlerine sağlık imkanlarının ulaşmaması üzerine bu terapi yöntemini tanımlamıştır. Burada kişilere sunulan en büyük ayrıcalık ve konfor, hastanın vücut bütünlüğünü bozacak veya dışardan vücut içerisine herhangi bir madde giriş çıkışı olmadan sadece vücudun embriyolojik hafızasında (hücresel) bulunan iyileşme ve iyileştirme gücünün belli yöntemlerle hatırlatılmasıdır. Osteopati Nedir? Osteopati, kemik, eklem ve kasların masajı yoluyla manipüle edilerek tıbbi bozuklukların tedavisini hedefleyen tamamlayıcı tıp uygulamasıdır. Osteopati de prensip vücut içerisinde bulunan kas-iskelet, organ, sinir ve dolaşım sistemi ve bu sistemlerin birbiri ile ilişkisini incelemeye dayanır. Hastayı bütünsel bir bakış açısıyla değerlendirip kişinin anne rahmine düştüğü andan itibaren tüm gelişim basamaklarını son anına kadar sorgulayıp değiştirilebilecek veya iyileştirilebilecek vücut yapı ve fonksiyonlarını düzeltmeye çalışmaktadırOsteopatinin amaçlarından bir diğeri de hücresel düzeyden dokuya kadar dolaşımı artırmaktır. Osteopatik tedavi ile birlikte belli yöntemlerle vücudun uyarılarak kendini iyileştirme mekanizmalarını devreye sokmayı amaçlamaktadır. Örneğin; çene ekleminde, omuzda, kalça veya dizde bulunan bir şikayetin ya da skolyoz yani omurga eğriliğinin ana nedeni ayak bileği problemi olabilmektedir.Ayak bileği şikayetlerinde ise çene, kafa tası kemiklerinin dizilimi veya herhangi bir fasya olarak adlandırılan vücut zarının gerginliği gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanabilmektedir. Vücutta her şeyin birbiriyle bağlantılı ve etkileşim içinde bulunduğu felsefesine dayanan, bütünsel (holistik) bakış açısına sahip osteopati tedavilerinde vücudun bir bütün olarak tedavi edilmesi amaçlamaktadır.Osteopati temel olarak üç bölümden oluşmaktadır. Bölümler şunları içerir;Osteopanin İlkeleri Nelerdir?Osteopatinin temelinde yatan "kişi bir bütündür" yaklaşımının temelini 4 ilke oluşturur. Osteopati Neden Kullanılır?Osteopati tanımlandığı ilk günden bu yana bütünsel bakış açısını kaybetmeyen ve vücudun kendini iyileştirme mekanizmalarını devreye sokan refleks terapileri barındırmaktadır. Vücudun kendini iyileştirmesine yardımcı olmak için eklemlerin normal fonksiyonunu ve stabilitesini yeniden sağlamayı amaçlar.Hastalıkları derinlemesine inceleyen ve analiz eden bu yöntem ilaçlı ya da cerrahi yöntemlerin dışında kalarak bazı uygulamaları ile hastalıkların vücut tarafından kendiliğinden onarılmasını ve iyileşmesini amaçlamaktadır. Güvenilir ve steril bir ortamda minimal alet teçhizat kullanılarak uygulanmaktadır.Osteopati Hangi Hastalıklar için Kullanılır?Osteopati vucudun kendini iyileştirme mekanizmalarını devreye soktuğu için pek çok hastalıkta destekleyici tedavi olarak kullanılabilir. Eklemlere, kaslara ve omurgaya odaklanır. Osteopatik müdahale artrit, sırt ağrısı, baş ağrısı, tenisçi dirseği, sindirim sorunları ve duruş sorunlarının tedavisinde yardımcı olabilir. Tedavi ayrıca uyku döngülerine, sinir, dolaşım ve lenfatik semptomlara da yardımcı olabilir.Spesifik ilgilendiği alanlar şunları içerir;Osteopati Nasıl Yapılır?Osteopati tedavisi elle (manuel) yapılan bir yöntemdir. Vücutta bulduğu hareket ve fonksiyon kayıplarını (disfonksiyon) değerlendirip analiz eden ve rahatsızlığın kökenine odaklanan osteopat, problemli bölgenin iyileşme yani refleks cevabını oluşturacak doğru tekniği belirlemektedir.Bu kas ise kas üzerinden, organ ise organın zarı üzerinden veya bağlandığı bağlar ve fasya üzerinden sinir sistemi ya da vücutta bulunan sıvıların hareketliliği bu hareketin diğer vücut sistemleri üzerine etkileri üzerinden doğru hassasiyet, doğru zaman ve doğru sureyle uygulanmaktadır.Seans sureleri 30 dk ila 60 dk arasında değişmektedir.Osteopati ile İlgili Sık Sorulan SorularOsteopati kaç seans uygulanır?Vücudun bazı cevapları 2-3 gün gibi sürelerde çıkabildiği için, tedavi seansları arası süre değişebilmektedir. Bu süre vücudun hastalığı iyileştirme potansiyeli ve hastalığın semptomlarının gerilemesi durumuna göre tedavi sürerken aylık periyotlara kadar uzayabilip yine hasta ve hastalığın durumuna göre tedavi içerisinde kısalabilmektedir. Toplam seans sayısı ise hastanın ve hastalığın derecesine göre değişebilmektedir.Osteopati seans ücretleri ne kadar?Seans ücretleri uygulandığı organ, kemik veya hastalığın durumuna göre değişkenlik göstermektedir. Seans sayısı ve süresi de ücrette değişkenlikler göstermektedir.Kimler osteopat olabilir?WHO (Dünya Sağlık Örgütü ) kriterlerine göre temel sağlık bilimlerinde 3500 ders saati eğitim almış (doktor, fizyoterpist, diş hekimi ) kişiler ve 1350 ders saati uzman eğitmenlerden mezuniyet sonrası eğitim alarak Osteopat olmaya hak kazanırlar. Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir meslek olarak kabul edilen osteopat ünvanı Amerika, Kanada Yeni Zelanda, İngiltere, Mısır, Hindistan gibi dünyanın değişik yerlerinde ve Avrupa’nın birçok ülkesinde (Fransa, Belçika, Almanya, Portekiz, İngiltere ) 5 yıllık bir eğitim sonunda belli teorik ve pratik eğitimlerini 3 kişiden oluşan jüri önünde sözlü ve yazılı bir şekilde geçen kişilere verilmektedir. Bitirme tezini jüriye sunarak tezi kabul edilen Osteopatlar ise D.O.(Diploma in Osteopathy) ünvanını almaya hak kazanırlar fakat Avrupa ve dünyada alınan eğitim farklılık gösterebilmektedir. Bununla beraber eğitim süreleri ve yetkileri değişebilmektedir. | 2,161 |
863 | Tedavi Yöntemleri | PIPAC | Karın zarı kanserlerinin tedavisinde uygulanan PIPAC yönteminde karın içine basınçlı aeresol kemoterapi uygulaması ile elde edilen başarı hastalara umut olmaktadır. Bu tedavi uygun vakalarda, başka bir tedaviden fayda göremeyeceği düşünülen hastalarda hayat konforunu düzeltmeye, karın sıvısının toplanmasına bağlı olarak oluşan akciğer baskısı, nefes darlıkları ve bunun kişiye getirdiği birçok yan etkinin ortadan kalkmasına yardımcı olur. Prof. Dr. Erhun EYÜBOĞLU Genel Cerrahi
Kolay Randevu Talebi
PIPAC nedir?Sıcak kemoterapi uygulanan karın içi kanserlerde, vücudun doğal kıvrımlarına ilacın ulaşamama sorununa son veren PIPAC yani “basınçlı sıcak kemoterapi uygulaması” ideal hasta grubunda tümörün kontrol altına alınmasına ve yaşam süresinin uzamasına yardımcı olmaktadır. Hangi hastalıklarda kullanılır?Karın duvarını tamamen saran, aynı zamanda karın içi organların üzerini örten “periton tabakası”, karın bölgesinin bütününü ilgilendiren önemli bir yapıdır. Sıklıkla kansere rastlanan karın içinde görülen hastalıklar ise peritonun kendi kanseri olan pseudomixoma; peritonei, apandisit, kalın bağırsak ve rektum, yumurtalık, pankreas ve mide kanserleri olarak sıralanmaktadır. Bu kanserlerin ilerlemesiyle kanserli hücreler bulunduğu ortamda; komşuluk yolu, karın boşluğuna dökülme, kan veya lenf yoluyla metastaz yapabilmektedir. Tümör adeta bir avuç bulgurun serpilmesine benzer şekilde yayılım göstermektedir. Gelinen son noktada da bütün karın içi organları yaygın olarak tutan bir tümör ortaya çıkmaktadır. Karın içinde asit olarak tanımlanan bu sıvının toplandığı durumda, hastanın herhangi bir tedaviden fayda göremez hale geldiğini gösteren bir tablo görülmektedir. İleri kanser vakaları grubu bunlardan oluşmaktadır. Bu durumda sistemik kemoterapi olarak tanımlanan, damar yolundan kemoterapi belli bir noktadan öteye gitmemektedir. İlaç peritona kadar gelir ancak içine nüfuz edemez. Bu evrede hastaya sitoredüktif cerrahi (CRS) ile birlikte HIPEC yapılamıyorsa, PIPAC yani “basınçlı aerosol kemoterapi” tümörün kontrol altına alınmasına ve yaşam süresinin uzamasına yardımcı olmaktadır. Basıncın azalmasıyla hastanın karın içindeki kanın dolaşmasına bağlı olarak kalp çalışması düzelir, sindirim sistemi daha rahat çalışır ve tümör kontrol edilebilir hale gelir. Hastanın sağkalım süresi de uzatılabilir. Bir-iki aylık yaşam beklentisi 10 katına çıkarılabilmektedir. Ancak bunun için hastanın genel sağlık durumu, hücre yapısı, tümörün tipi ile genetik yapısı büyük önem taşımaktadır.Nasıl Yapılır?/ Uygulanır?Tümörü metastaz yapan hastalarda yapılan peritonektomi ve sitoredüktif cerrahi, yayılımı azaltmak anlamına gelmektedir. Bu tedavinin uygulanacağı hasta grubu seçilirken, belirli kriterler göz önünde tutulmaktadır. Örneğin, kalın bağırsak kanseri olan bir hastanın tümör yayılımı karaciğere ulaşmasa da peritona yaygın olarak dağılım söz konusu olabilmektedir. Bu hastaların tedavisinde periton zarı tamamen soyulup çıkarılmaktadır. Cerrah, ulaşılabilen tüm tümörleri cerrahi yolla veya koterizasyonla yok eder. Yapılan temizliğin ardından, direkt olarak direnlerle 43 dereceye kadar ısıtılmış kanseri yok edici kemoterapik ilaçlar karın içine verilir. Yani açık ameliyatla sitoredüktif cerrahi+HIPEC uygulanır. Bu girişimin yapılamadığı durumlarda PIPAC devreye girer.PIPAC yönteminde kemoterapi ilaçları standart kemoterapiye benzer şekilde karın içine verilir ancak bu kez dozları 1/10 düzeyinde olur. Peritoneal metastazların kontrolü amaçlı sistemik kemoterapide hastaya damardan 10 gram ilaç veriliyorsa, PIPAC’ta 1 gram ilaçla benzer başarı elde edilebilir. Bu sayede hem hastanın sağlıklı hücreleri üzerinde kanser öldürücü ilaçların sitotoksik etkisi azaltılır, hem de üst düzeyde etkinlik sağlanır.Laparoskopik yolla yapılan bu tedavide biri 1 cm, diğeri 0,5 cm’lik iki kesiden karın içine girilmektedir. Verilecek ilaç, tümörün kaynaklandığı organın türüne göre seçilir. Karın içine giren trokarlardan, kalem benzeri (Kapnopen) bir aparatla verilen yüksek basınçlı kemoterapik ilaç aerosolize edilerek her tarafa yayılır. İlacın uygulanış şeklindeki bu değişiklikle hastanın kazanımı artmaktadır. İşlem sırasında belli yerlere nirengi noktası olacak işaretler koyulur, böylece gerekli hallerde 6 hafta sonra tedavi tekrarlanabilir. Gerekli hallerde 6 hafta sonra tekrarlanabilen bu tedavi 7-8 hatta 10 seansa kadar yapılabilmektedir. Tedavinin üçüncü ya da dördüncü uygulanışında işaret koyulan noktalarda tümörün neredeyse tamamına yakınının kaybolduğu görülebilmektedir. Yapılan takiplerde hastalar bu tedaviden büyük fayda gördüğü tespit edilmiştir. Hasta tedaviden olumlu sonuç alırsa, 6 hafta sonra uygulama tekrarlanabilir. Bu özelliğiyle önemli bir avantaj sağlamaktadır. Böylece herhangi bir şey yapılamayacak denilen hastalara umut doğmaktadır. PIPAC yöntemiyle hastanın sağkalım süresi uzatılabilmektedir. Bir-iki aylık yaşam beklentisi bazı durumlarda 10 katına kadar çıkarılabilmektedir. Ancak bunun için hastanın genel sağlık durumu, hücre yapısı, tümörün tipi ile genetik yapısı büyük önem taşımaktadır.PIPAC ile ilgili sıkça sorulan sorular Şeker kanser hücrelerini besler mi?Kanser hastalarına öncelikle şeker tüketimi yasaklanır. Çünkü tümör hücreleri şekerle beslenir. Örneğin Pet CT teknolojisi şekerin bu özelliğinden yararlanılarak geliştirilmiştir. Bir takım özel ilaçlara şeker yüklenir. Bu madde, hastalara verildiğinde sağlıklı hücrelerin ilacı tutması belli bir oranda olurken kanserli hücrenin ilacı tutması yüksek miktarda olur. Böylece kanser hücreleri saptanır. PIPAC tedavisi gören kanser hastalarında beslenme nasıl olmalı?Protein ağırlıklı beslenme önerilmektedir. Beslenme-diyet kontrolünde ilerlenir. İşlemden sonra nütrisyonel destek uygulanır. Ameliyat olunan bölgeye bağlı olarak asitli içeceklerden soda içilebilir. Örneğin total gastrektomi olmuş bir hastada asitli içecekler rahatsızlık oluşturabilir. Bu hastalar dışında şekerli asitli içecekler hariç soda içilebilir. PIPAC sonrası hastaları nasıl bir süreç bekler?İşlem sonrası hastalar tümörün bulunduğu yere bağlı olarak onkolojiyle birlikte takip edilir. Belli zamanlarda kan testi, tomografi, MR ya da Pet CT kontrolleri yapılır. Ameliyatta belli yerlere konulan işaretler 4 ay sonra diagnostik laparoskopi ile kontrol edilir. Bunun dışında 6 ay sonra hastanın Pet CT kontrolü gerçekleşir. PIPAC ile birlikte hastalara normal kemoterapi uygulanır mı?Evet, PIPAC tek başına uygulanan bir yöntem değildir. Öncesinde kemoterapi süreci olur. Kemoterapide belli bir noktadan sonra tümörün küçülmesi durursa ya da tümör ilerlemeye başlarsa PIPAC’a başvurulur. PIPAC sonrası hastanın yara problemi iyileşince tekrar sistemik kemoterapiyle devam edilebilir. Sistemik kemoterapide yaygın tümörlere verilen ilaçların dozu yeterli olmadığında ilaç dozu artırılamaz. Çünkü dozu artırmak hastanın hayati fonksiyonları bozulabilir. Bu nedence müdahale olarak hastaya düşük doz ile maksimum etki avantajı nedeniyle PIPAC uygulanır. Sonrasında tümör kitlesi küçüldüğü ya da tamama yakın ortadan kaldırıldığı için sistemik kemoterapi daha etkili hale gelir. Çünkü mücadele edeceği tümör alanı küçülmüş olur. PIPAC yöntemi kimlere uygundur?Tümörde karın dışına taşan metastaz yani diğer karın dışı organlara (beyin, akciğer, kemikler) ve dokulara yayılım olmadığı durumlarda yapılabilir. PIPAC yöntemi, majör bir cerrahiyi kaldıramayacak ancak ciddi asidi olması sebebiyle dolaşım solunum problemleri meydana gelmiş, peritonda yaygın saçılımı olan hastalarda yapılan bir yöntemdir.PIPAC yöntemi kaç seanstır?Birkaç seans yapılabilir ve 4-6 haftada bir tekrarlanır. Hastanın durumuna göre 10 seansa kadar çıkabilmektedir. | 2,891 |
864 | Tedavi Yöntemleri | Piezo Yöntemi ile Ultrasonik Rinoplasti | Teknolojinin her geçen gün ilerlemesi sağlık alanındaki gelişmeleri de olumlu yönde etkiliyor. Özellikle çeşitli ameliyatların sonrasında daha az ağrı, daha az komplikasyon olması ve iyileşme sürecinde yaşam kalitesinin daha yüksekliği ile günlük hayata daha hızlı dönüş sağlayan yöntemler hastalar tarafından dikkat çekiyor. Aynı şekilde burun estetik ameliyatlarında da, operasyon sonrası sürecin zorlu geçmesinden dolayı ağrı, morarma ve şişliklerin daha az olacağı yöntemler tercih ediliyor. Bunlardan bir tanesi de burun kemiklerine darbe uygulanarak gerçekleştirilen yöntemler yerine kullanılan, ultrasonik dalgalarla kolay ve nokta atışı kesimler sağlayan Piezo yöntemi ile ultrasonik rinoplasti olarak karşımıza çıkıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü’nden Op. Dr. Mustafa Bilazer, burun estetiğinde Piezo yöntemi ve avantajları hakkında önemli bilgiler verdi.Piezo yöntemi rinoplasti (burun estetiği) nedir?Piezo, bu yöntemde kullanılan cihazın adıdır. Bu cihaz kullanılarak yapılan işlemin adı Piezo yöntemi ile ultrasonik rinoplastidir. Son dönemlerde özellikle son 8-10 yılda çok popüler olmuş bir yöntemdir. Temelde ultrasonik ses dalgalarını kullanan, bu ses dalgalarının titreşimiyle kemiğin kırılmasına yarayan cihaza verilen isimdir.Piezo yöntemi rinoplastinin (burun estetiği) avantajları nelerdir? Bu yöntemde burun kemiklerini kesmek çok daha kontrollü olduğu için kemiklerde kontrolsüz kırıklar olmamakta, hastada daha az şişlik ve morarma olmaktadır. Ayrıca buruna şekil vermek daha kolay ve sonuçlar daha güzel olmaktadır.Piezo yöntemi rinoplasti yönteminin (burun estetiği) dezavantajı var mı?Piezo yöntemi rinoplasti yönteminin bilinen bir dezavantajı bulunmamaktadır.Piezo yöntemi rinoplasti (burun estetiği) hangi durumlarda uygulanır?Piezo temelde kemik için çalıştığından burun nazal kemiğini şekillendirmek için yani burun estetiği ameliyatlarında kullanılmaktadır. Bununla birlikte yüz kemiğinde görülen tümörlerin alınmasında da kullanılmaktadır.Piezo cihazı son dönemlerde burun estetiğinin olmazsa olmazı haline gelmiştir. Çünkü kemiğe istenilen şekilde müdahale edip, istenilen şekilde kırılmasını sağlamaktadır. Kemiğe rahatlıkla istenilen şeklin verilmesi önemlidir. En büyük özelliği, bunları yaparken kemiği kesmekle beraber kemiğin hemen etrafında bulunan kaslar, sinirler, kıkırdaklar, mukoza ve yumuşak dokulara zarar vermiyor olmasıdır. Böylece hastada ameliyat sonrasında ödem, şişlik kanama gibi bulgular daha az gözlemlenmektedir. Piezo olmadan önce geçmişte klasik olarak kullanılan keskiler, çekiçler, uçlar bulunmaktaydı. Günümüzde bunların kullanım alanı belirgin ölçüde azaldı. Çünkü Piezo gerçekten hem kemiği kırmayı hızlandırmakta, ameliyat süresini kısaltmakta hem de çok daha kontrollü kırılmasını cerrahin istediği şekli verebilmesini sağlamaktadır. Bu nedenle son 7-8 senedir Piezo ultrasonik rinoplasti birçok rinoplasti cerrahının sürekli kullandığı bir enstrüman haline gelmiştir. Piezo cihazının yapabildiği işi bu seviyede, bu kalitede yapan başka bir teknoloji henüz olmadığı için yeri şu an doldurulamaz bir cihazdır.Piezo yöntemi rinoplasti (burun estetiği) horlama ve burun tıkanıklarının tedavisi için de tercih ediliyor mu? Piezo yöntemi rinoplasti (burun estetiği) horlamada kullanılmamaktadır, buruna şekil verme amacıyla kullanılır.Piezo yöntemi ile ultrasonik rinoplasti (burun estetiği) kimler tarafından yapılır? Piezo yöntemi rinoplasti (burun estetiği) Kulak Burun Boğaz Bölümü ile Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanları tarafından yapılır.Burun estetiği operasyonu öncesi süreç nasıl ilerler?Hasta muayene edilerek beklentileri değerlendirilir. Hastanın beklentisi ve burun yapısı örtüşüyorsa ameliyata karar verilir. Hastanın nefes alma problemi de varsa onu da ameliyatta çözmek gerekir. Hasta ameliyattan 1 gün önce gelip kan tahlilleri yapılıp anestezi muayenesi olur.Piezo yöntemi rinoplasti (burun estetiği) operasyonu süreci nasıl ilerler?Piezo cihazının enerjinin üretildiği bir dış ünitesi bulunmaktadır. Bir de hekimin kullandığı elinde bulunan kabaca bir kaleme benzeyen el tutacağı vardır. Bu el tutacağının ucuna çeşitli şekil ve boyutta kesiciler takarak ameliyatta kullanılır. Kaba bir tabirle elde çalışan hassas ve akıllı bir testere gibi düşünülebilir. Sadece kemiği kesen, kas ve kıkırdaklara gelince kendiliğinden duran bir akıllı testere gibi düşünülebilir. Diğerlerinden ayıran en büyük özelliği kemik dışı dokulara geldiğinde otomatik olarak durması ve kesme işlemini yapmamasıdır.Piezo yöntemi ile rinoplasti hakkında bilinmesi gerekenler nelerdir?Piezo yöntemi; modern rinoplasti cerrahisinde iyi sonuçların alındığı bir uygulamadır.Burun estetiği ameliyatı için yöntem seçimine cerrah ve hasta birlikte karar vermelidir. Cerrah hastaya ameliyat yöntemi ile ilgili tüm detayları aktarır ve cerrah ahsta işbirliği çok önemlidir.Piezo yöntemi rinoplasti (burun estetiği) fiyatları nelerdir?Piezo yöntemi ile ultrasonik rinoplasti (burun estetiği) fiyatı yanıtı sıkça aratılan sorular arasında yer almaktadır. Ancak her merkezde doktora göre ve bulunan teknolojilere göre değişen farklı fiyatlar olabilmektedir. Burun estetiği bu konuda deneyimli ekiplerin olduğu donanımlı merkezlerde yapılması gereken önemli bir operasyondur. Piezo yöntemi ile ultrasonik rinoplasti (burun estetiği) fiyatı da bu koşullara göre farklılık göstermektedir.Piezo yöntemi rinoplasti (burun estetiği) hakkında sık sorulan sorular Piezo yöntemi rinoplasti (burun estetiği) açık ve kapalı ameliyatlarda kullanılıyor mu?Kapalı ameliyatlarda Piezoyu kullanmak çok kolay değildir. Piezoyu kullanmak için bir mesafe gerekmektedir. Bu mesafeyi yaratmak için de daha çok açık teknikte kullanımı tercih edilir. Kapalı yöntemde de Piezo kullanmak mümkündür ancak her işlem için geçerli değildir.Piezo yöntemi rinoplasti (burun estetiği) kaç saat sürüyor?Ortalama bir burun estetiği ameliyatı cerraha ve burnun zorluğuna göre değişmekle beraber 2-4 saat arasında sürmektedir. Piezo, bu ameliyatlarda 10-15 dakikalık bir kazanç sağlar. Ancak ameliyat süresini kısaltmasından ziyade sadece kemik dokularını kırıyor olması, kemiği kontrollü kırmayı sağlaması cerrahların onu tercih etmesindeki en önemli sebeptir. Geçmişte çekiç ve guj adı verilen keskilerle kemiğe dışarıdan vurulduğunda kemikte istenmeyen çatlamalara, istenmeyen bölgelerde kırılmalara yol açmaktaydı. Piezo ile elimizde dokunduğumuz yerde çok düz ve temiz bir kesi hattı oluşturulmaktadır. Kemiğin iyileşme sürecine de olumlu bir katkısı olmaktadır.Piezo yöntemi rinoplasti (burun estetiği) riskleri var mı?Piezoya özel bir risk bulunmamaktadır. Doğru ve deneyimli hekimler tarafından kullanıldığında risk yok denecek kadar azdır. Ancak unutulmamalıdır ki Piezo bir araçtır. Ancak ameliyatın başarısını belirleyen cerrahın tecrübesi ve birikimidir. Piezo bu konuda sadece işi kolaylaştıran bir ekipmandır. Piezo yöntemi rinoplasti (burun estetiği) operasyonu sonrası süreç nasıl ilerler?Hastanın ameliyattan sonra 1 gece hastanede kalması gerekir. Ameliyattan 1 hafta sonra tampon ve alçı alınır, bandaj yapılır,1 hafta sonra da bandaj alınır. | 2,650 |
865 | Tedavi Yöntemleri | POEM | Yemek yerken yutkunmakta zorlanıyorsanız, gıdalar yemek borunuza takılıyor hatta bazen su içemeyecek duruma geliyorsanız akalazya hastalığı ile karşı karşıya olabilirsiniz. Pek çok insanın varlığından bile haberdar olmadığı bu hastalık, doğru tanı konulamayıp tedaviye başlanmadığında hastaların yaşamlarını altüst edebiliyor. Ancak son yıllarda ülkemizde sayılı merkezlerde uygulanmaya başlanan endoskopik bir tedavi yöntemi olan POEM metodu ile kısa sürede şikayetlerden kurtulmak mümkün olabiliyor. POEM nedir?Peroral Endoskopik Myotomi (POEM) işlemi akalazya ya da bazı yemek borusu hastalıklarında kullanılan ileri endoskopik bir tedavi yöntemidir. Dünyada sayılı merkezde uygulanan Peroral Endoskopik Myotomi yani POEM yöntemi ile normal endoskopi yapılır gibi ağız içerisinden girilerek yemek borusundaki sorunlu olan kaslar kesilir.POEM hangi hastalıklarda kullanılır?Yemek yedikten sonra oluşan yutma güçlüğü, göğüste gıdaların takılma ve tıkanma hissi, göğüste rahatsızlık hissi, gıdaların ağızdan geri gelmesi, akciğere kaçması sonucu akciğer enfeksiyonları, ağız kokusu ve göğüs ağrısı gibi belirtileri olan akalazya hastalığının tedavi yöntemidir.POEM nasıl yapılır? POEM nasıl uygulanır?Dünyada sayılı merkezde uygulanan POEM yöntemi ile klasik endoskopi yapılır gibi ağız içerisinden girilerek yemek borusundaki sorunlu olan kaslar kesilmektedir. Akalazya hastalığı tanısı konulduktan sonra birtakım endoskopik yöntemlerle yemek borusundaki kaslara endoskopik olarak müdahale edilerek hastanın yeniden rahatlıkla yemek yemesi sağlanır. POEM yönteminin fark yaratan özellikleri nelerdir?Dünyadaki en ileri endoskopik tedavi yöntemleri artık ülkemizde de başarıyla uygulanmaktadır. İşlem endoskopik olarak yapıldığı için vücutta herhangi bir kesi izi bulunmaz ve hasta kısa sürede taburcu olur. Yaklaşık 1-1.5 saat kadar süren POEM işleminden 1 gün sonra hastalar yemek yemeye başlar ve 2. günde yaşamlarına sağlıklı bir şekilde devam etmektedirler. Uzun dönmedeki başarı oranları oldukça yüksektir. Merkezimizde ileri endoskopik sistemler kullanılarak akalazya hastalığı tedavi edilebilmektedir.Sıkça sorulan sorular1. POEM ne demektir?Peroral Endoskopik Myotomi (POEM) işlemi akalazya ya da bazı yemek borusu hastalıklarında kullanılan ileri endoskopik bir tedavi yöntemidir. Dünyada sayılı merkezde uygulanan Peroral Endoskopik Myotomi yani POEM yöntemi ile normal endoskopi yapılır gibi ağız içerisinden girilerek yemek borusundaki sorunlu olan kaslar kesilir. Yemek borusundaki, akalazya hastalığından etkilenen kaslara endoskopik olarak müdahale edilerek hastanın yeniden rahatlıkla yemek yemesi sağlanır. 2. Özofagus manometri nedir?Yemek borusunun çalışma düzeni ve yutma sırasındaki kasılma hareketleri manometri ile incelenmektedir. Yutma bozukluğu ile doktora başvuran hastalarda endoskopik değerlendirmelerde eğer tümöral bir durum saptanmıyor ve reflüye ait bir semptom yoksa manometrik yöntemlerle akalazya tanısı doğrulanır. Bu manometrik incelemeler Memorial Bahçelievler Hastanesi’nin yeni açılan İleri Endoskopi Merkezi’nde kullanıma girmiş olan Motilite Merkezi’nde başarı ile yapılabilmektedir. 3. Akalazya hastalığı tedavisi olan POEM yönteminin başarı oranı nedir?POEM yönteminin en büyük avantajı akalazya hastalığının diğer endoskopik yöntemlerle karşılaştırıldığı zaman başarı oranının yüksek olmasıdır. 5 yıllık sonuçlara bakıldığında başarı oranlarının yüzde 90'ların üzerinde olduğu bilinmektedir. 4. Akalazya hastalığı tedavisi olan POEM riskli bir işlem midir?Ayrıca komplikasyon oranları düşük olduğu için şu an dünyada akalazya hastalığının primer tedavisinde ilk tercih edilen tedavi yöntemidir. 5. Daha önce akalazya hastalığı nedeniyle botoks, balon ya da cerrahi tedavi geçirmiş hastalar da POEM yöntemiyle tedavi olabilir mi?Daha önce akalazya hastalığı nedeniyle tedavi görmüş ancak şikayetleri gerilemeyen ya da nüks eden hastalarda da POEM yöntemi güvenle uygulanabilmektedir. | 1,506 |
866 | Tedavi Yöntemleri | Prostat Füzyon Biyopsi | Erkeklerde en sık görülen prostat kanserinde doğru tanı koymanın tek yolu hastaya biyopsi yapmaktır. Fakat diğer organlarda her zaman çekilen bölümlerde şüphelenilen alanlar vardır ve o alanlardan bir parça alınabilmektedir. Prostatta ise diğer organlar gibi görüntü almak çok zordur. İkinci önemli nokta ise pratik olarak prostat biyopsisinin ultrason altında yapabilmesidir. MR veya tomografi altında yapmak çok zor olabilmektedir, MR altında biyopsi yapıldığı zaman sadece belirli noktadan biyopsi alınabilmektedir. Klasik prostat biyopsisi artık yerini teknolojinin en üst seviye çıktığı füzyon biyopsiye bırakmaya başlamıştır. Klasik biyopsi yapılan hastadaki agresif kanserler atlanabilirken füzyon biyopsi ile hastadaki agresif kanserler belirlenerek doğru tedavi yapılabilmektedir. Özellikle agresif prostat kanserini atlamadan belirleyen füzyon prostat biyopsisi şu an ülkemizde başta Memorial Hastaneleri olmak üzere sayılı noktalarda yapılmaktadır. Hastalara prostat biyopsisi öncesi multiparametrik prostat MR’ı çekilmektedir. MR’daki görüntülerden prostat kanseri açısından şüpheli alanlar belirlenerek MR görüntüleri üzerinde işaretlenir. İkinci aşamada hasta uyutularak hastanın makatına ultrason probu yerleştirilir. Eski tipten farklı olarak yeni tip bu cihazlar ultrason görüntüleri ile MR görüntülerini üst üste getirmektedir. Normalde ultrason ile seçilemeyen prostat kanseri alanları bu sayede görünür hale gelmektedir. Prostat biyopsisi “rastgele değil” özellikle prostat kanseri açısından riskli alanlardan alınmaktadır. Bu yöntemde başta agresif seyirli (hızlı ilerleyen) kanser olmak üzere tüm prostat kanserleri daha yüksek oranda belirlenebilmektedir.PROSTAT BİYOPSİSİ NEDİR?Prostat biyopsisi, prostattan özel bir iğne ile bir parça alma işlemidir. Her ne kadar günümüzde teknoloji çok ileri noktalara gelse de; prostat kanseri tanısı halen prostat biyopsisi ile konulmaktadır. Biyopsi ile alınan prostat dokusu özel boyalarla işlem gördükten sonra mikroskop altında incelenir. Bunun sonucunda patoloji uzmanı, hastanın prostat kanseri olup olmadığını üroloji uzmanına rapor eder.PROSTAT BİYOPSİSİ ÇEŞİTLERİ NELERDİR?Günümüzde prostat biyopsisi mutlaka öncesinde prostat MR’ı çekilerek, MR’da saptanan şüpheli alanlara yönelik yapılmaktadır. Prostat biyopsisi günümüzde 2 ana gruba ayrılmaktadır. Bunlar klasik prostat biyopsisi ve füzyon prostat biyopsisidir.Klasik prostat biyopsisi (eski tip):Bu tip prostat biyopsisi ülkemizde irili ufaklı hemen her hastanede, genellikle üroloji uzmanı tarafından yapılan bir biyopsi çeşididir. Bu prostat biyopsi tekniğinde “sadece transrektal ultrasonografi” kullanılır (hastaya prostat biyopsisi öncesi MR incelemesi yapılmaz). Üroloji uzmanı, hastanın makatına ultrason probunu yerleştirir; ultrason cihazı prostat içinde kanser şüphesi taşıyan alanları göremez; sadece prostatın önü, arkası neresi; prostatın periferik zonu (kabuk kısmı) neresi onu gösterir. Üroloji uzmanı klasik prostat biyopsisi yaparken prostatın çeşitli yerlerinden “RASTGELE” genellikle toplam 12 parça alarak inceleme yapmaktadır.Füzyon prostat biyopsisi (yeni tip): Özellikle agresif prostat kanserini atlamadan belirleyen füzyon prostat biyopsisi şu an ülkemizde başta Memorial Hastaneleri olmak üzere sayılı noktalarda yapılmaktadır. Hastalara prostat biyopsisi öncesi multiparametrik prostat MR’ı çekilmektedir. MR’daki görüntülerden prostat kanseri açısından şüpheli alanlar belirlenerek MR görüntüleri üzerinde işaretlenir. İkinci aşamada hasta uyutularak hastanın makatına ultrason probu yerleştirilir. Eski tipten farklı olarak yeni tip bu cihazlar ultrason görüntüleri ile MR görüntülerini üst üste getirmektedir. Normalde ultrason ile seçilemeyen prostat kanseri alanları bu sayede görünür hale gelmektedir. Prostat biyopsisi “rastgele değil” özellikle prostat kanseri açısından riskli alanlardan alınmaktadır. Bu yöntemde başta agresif seyirli (hızlı ilerleyen) kanser olmak üzere tüm prostat kanserleri daha yüksek oranda belirlenebilmektedir.FÜZYON PROSTAT BİYOPSİ NASIL UYGULANIR?Memorial Hastaneleri’nde prostat biyopsisi girişimsel radyoloji uzmanı tarafından yapılmaktadır. Hastanın prostat biyopsisi sırasında herhangi bir ağrı hissetmemesi ve işlem sırasında hareket etmemesi için prostat biyopsisini sedasyon altında yapılmaktadır.Prostat biyopsisi öncesi mutlaka hastanın prostatını multiparametrik MR yaparak inceleniyor. Prostat MR’ları konusunda üst düzey tecrübeye sahip, kendini bu konuda geliştirmiş olan radyoloji uzmanımız; MR görüntüleri üzerinde kanser açısından şüpheli alanları işaretledikten sonra; işaretlenmiş bu görüntüler prostat biyopsi cihazımızın sistemine yüklenmektedir.Prostat biyopsisi 2 yolla yapılır.Her iki yolla da makattan kalın bağırsağa bir ultrason probu sokulur ve prostat sınırları belirlenir. Eğer prostat parçası alacağımız iğneyi makattan sokup; kalın bağırsağı delerek prostattan parça alınırsa buna “transrektal prostat biyopsisi” denir. İğne kalın bağırsağı delip prostata ulaştığı için bu tip prostat biyopsisi sonrası hastalarda nadir de olsa enfeksiyon gelişme riski vardır.1-Transrektal prostat biyopsi: Bu yöntemde genellikle hasta sola dönük yan yatar şekilde dizler karına doğru çekili pozisyonunda yapılır. Numune alınmadan önce prostat bezinin çevresine bir lokal anestetik madde enjekte edilebilir. Transrektal ultrason genellikle iğneyi doğru noktaya yönlendirmek için kullanılır. İğne hızlıca prostat bezine girer ve bir doku örneğini çıkarır. Prostatın farklı bölgelerinden ortalama 10-12 örnek alınır. Transrektal prostat biyopsi yaklaşık 20-30 dakika sürer.2- Perine yoluyla (transperineal biyopsi): Transperineal biyopsi, transrektal biyopsi kadar sık kullanılmaz. Dizlerinin bükülmüş halde yan tarafa ya da sırt üstü yatarak yapılır. Genel veya lokal anestezi altında yapılabilir. Biyopsi alanındaki cildiniz steril bir solüsyon ile temizlenir. Çevresi steril bir bezle kaplıdır. Transrektal ultrason genellikle iğneyi doğru noktaya yönlendirmek için kullanılır. Doktorunuz prostat bezini tutmak için rektuma parmağını yerleştirir. Ardından iğne perineden prostat bezine sokulur. Bir doku örneği toplamak için, iğne yavaşça döndürülür ve dışarı çekilir. Biyopsi genellikle yaklaşık 30 dakika sürer.FÜZYON PROSTAT BİYOPSİ HAKKINDA SIK SORULAN SORULAR Füzyon prostat biyopsisinin avantajları nelerdir?Klasik prostat biyopsisi yapılan hastaya prostat biyopsi öncesi MR çekilmez. Füzyon prostat biyopsisi yaptıran hastaya ise prostat biyopsi öncesi multiparametrik prostat MR’ı çekilir.Klasik biyopside genellikle hasta uyutulmadan lokal anestezi yapılır. Füzyon biyopsi genellikle hasta uyutularak anestezi altında yapılmaktadır.Klasik biyopside hasta genellikle ağrı hissetmektedir. Füzyon biyopsi de ise hasta ağrı hissetmemektedir.Klasik biyopsi yapılan hastalarda özellikle hızlı yayılan agresif prostat kanserleri gözden kaçmaktadır. Füzyon biyopsi yapılan hastalarda ise hızlı yayılan agresif prostat kanserleri atlama olasılığı 5-6 kat azalır.Klasik prostat biyopsisi yapılan hastalara yanlış tedavi planlaması yapılma ihtimali bulunmaktadır. Füzyon biyopsi yapılan hastalara ise doğru teşhis konulduğu için doğru tedavi planlaması yapılabilmektedir.Prostat biyopsisi ne zaman yapılmalıdır?Erkeklerde en sık görülen kanser, prostat kanseridir. Prostat kanseri riski en yüksek olan erkeklere prostat kanseri tanısı koymanın tek yolu prostat biyopsisi yapmaktır. Prostat kanseri riski taşıyan erkekleri şöyle sıralayabiliriz;Prostat biyopsisi öncesi hazırlık nasıl yapılır?Prostat biyopsisi girişimsel bir işlem olduğu için biyopsi öncesi şu hazırlıkların yapılması gerekir.İdrar kültürü: Prostat biyopsisinden 3 gün öncesinde idrar kültürü yapıp; hastanın idrar yolunda enfeksiyonun olmadığı kanıtlanmalıdır.Antibiyotik tedavisi: Genellikle prostat biyopsisi makat aracılığı ile (transrektal) yapıldığı için ve prostat biyopsisinden bir gün öncesinde antibiyotik başlamak gerekir. Memorial hastane grubu protokolleri gereği, prostat biyopsisi yapıldıktan sonra 3 gün antibiyotik tedavisi verilmektedir.Bağırsak temizliği: Prostat biyopsisi genellikle makat aracılığı ile (transrektal) yapıldığı için işlemden önce bağırsakların temiz olması gerekmektedir. Bu nedenle prostat biyopsisi yapılacak sabah ve işlemden bir saat öncesi olmak üzere hastaya 2 kez lavman yapılmasını gerekmektedir.Kan sulandırıcı ilaçların kesilmesi: Prostat son derece iyi kanlanan bir organdır. Prostat biyopsisi sonrası makattan veya idrarda ciddi kanamalar olmaması için kan sulandırıcı ilaçlar biyopsiden bir hafta öncesinde kesilmelidir. Gereken hastalara kısa etkili kan sulandırıcı iğneler önerilmelidir.Prostat biyopsisi lokal anestezi veya genel anestezi (sedasyon) altında yapılabilir. Prostat biyopsisi sedasyon altında yapılacaksa, hastanın biyopsiden 6 saat öncesinde yemek yenmemesi ve sıvı almaması gerekmektedir.Prostat biyopsisindeki riskler nelerdir?Prostat biyopsisi yapıldıktan sonra yaklaşık 6 saat boyunca istirahat etmeniz gerekmektedir.Pelvik bölgede (makat civarında) hafif ağrı olabilir ve idrarda kanama 5 gün sürebilir.Prostat biyopsisi sonrası yaklaşık 6 hafta sperm renginiz koyu olabilir (menide kan görülebilir)Transrektal biyopsi yapmışsanız, biyopside 2 ile 3 gün sonra makattan az miktarda kanama olabilir.Prostat enfeksiyonu (akut prostatit) olabilir. Biyopsi işleminden sonra üşüme, titreme, ateş yüksekliği gibi belirtileri vardır. Önlemek amacıyla özellikle testten önce antibiyotik tedavisi almak enfeksiyonu önler.Biyopsiden sonra; ağır kanama, giderek artan bir ağrı, ateşiniz olması ya da 8 saatten fazla idrar yapamazsanız mutlaka hastanenize başvurmanız gerekmektedir.Standart ultrasonografı cihazlarıyla yapılan klasik biyopsilerin farkı nedir?Standart prostat biyopsisinde prostat periferik zonu 12 bölgeye ayrılır ve her bölgeden rastgele bir parça alınır. Ultrason cihazı, normal prostat dokusundan kanserli dokuyu ayıramamaktadır, bu nedenle biyopsi için şüpheli alanlar hedef alınamamaktadır. Bu yöntemde, prostattan farklı alanlardan rastgele örnek alınarak eğer bir tümör mevcutsa, alınan örneklerden birinde tümörlü doku ile karşılaşacağımızı umarak, dağınık “kör” bir yaklaşım kullanıyoruz. Bu rastgele biyopsiler, hızlı ilerleme potansiyeline sahip kanserleri bazen yakalayamamakta veya hasta hayatını tehdit etmeyecek bir kanser gereksiz bir şekilde yakalanabilmektedir. Bunun sonucu olarak hastaların yaklaşık yarısına yanlış tedavi önerisinde bulunulmaktadır.Prostat kanseri taramasında yeniliklernelerdir? MR füzyon biyopsisi nedir?Son yıllarda prostat kanseri tespit edilmesinde “Multiparametrik prostat MR” çekilmesi ve “MR-füzyon biyopsi tekniği” gündeme gelmiştir. Neden mi? Çünkü elimizde olan klasik görüntüleme yöntemleri (ultrason) ile biyopsi sırasında prostat kanseri olabilecek noktalar anlaşılamayabilmektedir. Yeni nesil MR cihazları kullanılarak prostat farklı MR teknikleri ile (multiparametrik MRI) incelenmektedir. Bu görüntüler bu konudaki deneyimli radyologlar tarafından incelenir ve prostat kanseri açısından şüpheli alanlar incelenir. Multiparametrik MRI özellikle 0.5 cc üzerinde olan ve agresifliği yüksek kanserleri büyük bir doğruluk oranı ile bize göstermektedir.Peki sadece MR’ın gösterdiği noktalardan biyopsi almak yeterli midir? Yapılan çalışmalar sadece MR’ın gösterdiği noktalardan biyopsi alındığında %10 oranında prostat kanserinin atlanacağını bize göstermiştir. Bu yüzden günümüzde sistematik prostat biyopsisine ek alarak MR’ın gösterdiği alanlardan biyopsi almak gerekir. Yapılan çalışmalar, MR’ın prostat kanserli alanları gerçeğinden daha ufak gösterdiğini kanıtlamıştır. Bu nedenle MR’ın işaret ettiği noktalardan en az 4 adet prostat biyopsisi almak gerekir.MR’ın işaret ettiği noktalardan nasıl biyopsi alınabilir?3 tip MR Füzyon biyopsi tekniği vardır.MR altında biyopsi: MR’ın işaret ettiği noktadan büyük bir doğrulukla biyopsi alınabilmektedir. Sadece MR’ın işaret ettiği noktalardan değil, sistematik prostat biyopsisi de yapmak gerekir. MR altında sistematik prostat biyopsi yapılması son derece zaman alıcı ve pahalı bir işlemdir. Bu dezavantajları nedeniyle dünya genelinde uygulaması %5 civarındadır.Kognitif MR biyopsi: MR’ın işaret ettiği yerleri prostat biyopsisini yapacak uzman akılda tutarak biyopsileri o noktalardan alır. özellikle küçük boyutta şüpheli alan varsa, birden çok noktada şüpheli alan varsa kognitif biyopsi yetersiz kalabilmesi en önemli devavantajıdır.Yazılım yardımlı MR Ultrason Füzyon biyopsi: Biyopsi ortamında hastanın prostatı ultrason ile incelenir. Prostatın ultrason görüntüsü ile çekilmiş olan MR’daki prostat görüntüleri bir yazılım aracılığıyla üst üste getirilerek birleştirilir. Ultrason probu prostat etrafında hareket ettirdiğimizde, füzyon yazılımı üst üste binmiş MR görüntüsünü buna göre kaydırır ve ayrıntılı bir 3 boyutlu ultrasonografi/MR görüntüsü sağlar. Bu birleştirilmiş görüntüde biyopsi iğnelerini tam olarak örnek almak istediğimiz alana (şüpheli lezyona) yönlendirilebilir. Bu yöntem sanki yol tarifi olmadan araba sürmek yerine hedefinize ulaşmak için GPS kullanmak gibidir. | 4,821 |
867 | Tedavi Yöntemleri | Prenses Doğum (Epidural Doğum) | Kişiye epidural anestezi verilerek gerçekleştirilen prenses doğum, (epidural doğum) doğum sırasındaki ağrı ve sancıları önlemek amacıyla uygulanan bir yöntemdir. Prenses doğum olarak da bilinen epidural doğum hem normal doğum hem de sezaryen ameliyatlarında kullanılabilir. Doğum anına şahitlik edilmesine de olanak da sağlayan epidural doğum sayesinde anne adayları ağrı, sancı ve kasılma olmadan bebeklerini dünyaya getirme imkanı yakalar. Memorial Ataşehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Bilgi Gökcan, normal doğum korkusunu ortadan kaldıran prenses doğum hakkında bilgi verdi. Prenses Doğum (Epidural Doğum) Nedir?Epidural doğum olarak da bilinen prenses doğum, ağrısız ve sancısız bir doğum imkanı sağlayan konforlu bir doğum yöntemidir. Epidural anestezi doğum eylemi sırasında yani normal doğum ya da sezaryen ameliyatı sırasında ağrı hissini ortadan kaldırmak için kullanılan özel bir anestezi şeklidir. Epidural anestezi ile gerçekleştirilen doğumlar aynı zamanda prenses doğum olarak da ifade edilir. Prenses Doğum (Epidural Doğum) Nasıl Olur?Epidural doğum hem vajinal yani normal doğum olarak hem de sezaryen ameliyatlarında kullanılabilir. Normal doğum olarak planlanmışsa bölgesel olarak anne adayına anestezik madde verildikten sonra yani belden aşağı kısmının hissiyatı azaldıktan sonra yapılan doğum şeklidir. Doğum sezaryen ameliyatıyla gerçekleşecekse epidural anestezi uygulandıktan sonra doğum yapılır. Epidural doğum sırasında anne adayının bilinci yerindedir, çevreyi görür ve doğum anını gözler.Normal doğumlarda Epidural anestezinin uygulanma anı önemlidir. Aktif doğum başladığı anda yani rahim ağzı açıklığı belli bir yere geldikten ve doğum ağrıları oturduktan epidural anestezi uygulanmalıdır. Bu andan itibaren anne adayı her hangi bir ağrı hissetmeden rahim açılır ve doğum gerçekleşir.Prenses Doğum (Epidural Doğum) Ne Zaman Yaptırılabilir?Epidural doğum eğer normal vajinal doğumsa aktif doğum başladıktan sonra yani rahim ağzı açıklığı belli bir genişliğe ulaştıktan ve ağrılar oturduktan sonra epidural anesteziyle epidural doğum başlatılır. Herkes Epidural Doğum Yapabilir Mi?Epidural anestezi herkese uygulanamayabilir. Bazı durumlarda epidural anestezi uygulanması mümkün olmayabilir. Bu durumlar genel olarak şu şekilde sıralanabilir;Doğum Sırasında Epidural Anestezinin Etkisi Nasıldır?Vücutta tüm organlarda ağrı algılayıcıları vardır. Bu ağrı algılayıcıların amacı vücuda ağrı ortamı geldiğinde beyne haber verip vücudu ağrı yapan olaydan uzaklaştırmaktır. Epidural anestezi yapıldığında vücuda ağrı geldiğinde omuriliğe bu ağrılı uyaranları ulaşır. Fakat Epidural anestezi sayesinde beyne ağrıyı ileten lifler geçici olarak uyuşur. Doğal olarak anne adayı omuriliğe ağrı gelse bile bu ağrılar beyne ulaşmadığı için ağrıyı hissetmemektedir. Doğal olarak doğum sırasında yaşanan ağrılar, rahim kasılmaları ya da doğumda bebeğin çıkması için vajinal duvar kesildiğinde yaşanan acı hissedilmemektedir. Aynı şekilde sezaryen ameliyatı sırasında epidural anestezi kullanıldıysa anne adayı karın kaslarının kesildiğini hissetmez. Ameliyat sırasında baskı ve dokunma hissi vardır ancak ağrı hissi yoktur.Epidural Normal Doğumla Epidural Sezaryenin Farkı Nedir?Epidural anestezi bakımından yapılan işlem aynıdır. Ancak normal doğumda epidural anestezi kullanılacaksa hemen yapılmaz. Epidural anestezinin yapılması için aktif doğumun başlaması beklenir. Epidural sezaryende ise epidural anestezi yapılır yapılmaz sezaryen ameliyatına başlanabilir. Epidural anestezinin yapılış tekniği açısından arada hiçbir fark yoktur. Epidural normal doğum ile Epidural sezaryen arasında sadece zamanlama farkı bulunmaktadır.Prenses Doğumun (Epidural Doğum) Avantajları Nelerdir?Epidural doğumun vajinal yani normal doğumdaki avantajları ile sezaryen doğumdaki avantajları birbirinden farklıdır.Epidural normal doğumun avantajları genel olarak şu şekilde sıralanabilir;Epidural sezaryenin avantajları genel olarak şu şekilde sıralanabilir;Hem normal hem sezaryen doğumda anne adayı doğumun yarattığı şiddetti ağrı ve acıların hiçbirisine maruz kalmamaktadır. Bu yüzden adı prenses doğumdur.Prenses Doğum (Epidural Doğum) Dezavantajları ve Riskleri Nelerdir?Epidural doğumun bazı dezavantajları ya da riskleri bulunabilmektedir. Epidural doğumun dezavantaj ve riskleri genel olarak şu şekilde sıralanabilir;Epidural Anestezi Nedir?Epidural anestezi, omuriliğin etrafını en dıştan saran zarın etrafındaki epidural bölge denilen alana uygun bir bölgesel anestezik ilaç ve beraberinde narkotik ağrı kesici verilmesidir. Anne adayı yan yatar ya da oturur durumdadır. Belde iğnenin girileceği bölge mikrop öldürücü ile temizlenir. Sonrasında oldukça ince bir iğneyle epidural bölgeye girilerek anestezik ve ağrı kesici ilaçlar verilir. Gerektiği durumlarda anestezik madde takviyesi yapabilmek için kalıcı katater yardımıyla işlem gerçekleştirilir.Epidural Anestezi ve Analjezi Kimlere Uygulanabilir?Epidural anestezi ve analjezi;Prenses Doğum (Epidural Doğum) ile Spinal Doğum Arasındaki FarklarEpidural doğum ve spinal doğum arasında sadece bölgesel fark vardır. Epidural doğum da dura çevresindeki bölgeye anestezik madde verilirken spinal anestezi de daha derine anestezi verilmesiyle ağrı hissinin azalması sağlanır. Spinal anestezi, daha çok epidural anestezinin yapılamadığı durumlarda ya da komplikasyon olarak ortaya çıkar. Spinal anastezi geç dönemde baş ağrısı yapabildiği için genelde tercih edilen bir anestezi türü değildir. Ancak gerekli şartlar altında yapılması uygundur. Prenses Doğumda (Epidural Doğum) Olası Komplikasyonlar Nelerdir?Epidural anestezide kullanılan ilaçlar kana çok az geçtiği için hatta kana geçseler bile plasentadan geçip bebeğe ulaşma ihtimali çok düşük olduğu için bebek üzerinde olumsuz bir etki beklenmemektedir. Genelde epidural anestezi yapıldığında bebeğin sağlığı üzerinde dikkatlice izlem gerekmektedir. Epidural anestezinin uygulamaya başlanacağı zaman çok önemlidir. Eğer doğum eylemi başlamadan anne adayına epidural anestezi yapılırsa doğum eyleminin düzeni bozulur doğum süresi uzar. Doğum anında epidural anestezi bazen kişinin ıkınma özelliğini ortadan kaldırdığı için vakum ya da sezaryene geçiş yaşanabilir. Epidural Yapılırken Acı Duyulur mu?Epidural anestezi yapılırken iğnenin gireceği bölge ve alanın çevresi lokal olarak uyuşturulur. Bu nedenle anne adayı epidural anestezi işlemi yapılırken ağrı ve acı hissetmez.Epidural Anestezi Sonrası Ağrı Nasıl Geçer?Epidural anestezide omuriliğin duranın üstüne anestezik ve aneljinik madde verildiği zaman beyne ağrıyı ileten lifler uyuşur. Bu nedenle beyin ağrıyı algılamaz.Prenses Doğum (Epidural Doğum) Hakkında Sık Sorulan SorularEpidural normal doğum tehlikeli mi?Epidural normal doğum tehlikeli değildir. Bu bir seçimdir. Sadece bazen doğum süresini uzatabilir.Epidural normal doğum kaç saat sürer?Ağrılı normal doğumla arasında saat farkı hemen hemen aynıdır. Epidural anestesi normal doğum süreci başlamadan zamansız takılırsa doğum süresi uzayabilir.Epidural doğum normal doğum mu?Epidural doğum oldukça konforlu bir doğum şeklidir. Ancak bu durum anesteziyi yapan hekimin tecrübeli olması gerekmektedir.Epidural doğumu hızlandırır mı?Epidural doğumda kaslar gevşeyeceği ve panik azalacağı için tam zamanında yapılırsa doğum hızlanabilir.Prenses doğum ücreti ne kadar? | 2,686 |
868 | Tedavi Yöntemleri | Popo Estetiği | Son yıllarda kadınların en fazla tercih ettiği estetik operasyonlardan biri olan popo estetiği ile kıvrımlı bir vücuda sahip olmak mümkün olabiliyor. Yaşlanma ya da hızlı kilo kaybı ile oluşan sarkmalar ve şekil bozuklukları da popo estetiği ile giderilebiliyor. Çeşitli kalça düzensizlikleri, ameliyat sonrası şekil bozuklukları, kalça asimetrileri dışında küçük kalçalara sahip olduğunu düşünen kadınlar da daha biçimli ve yuvarlak hatlara sahip olmak için popo estetiğine başvuruyor. Brezilya poposu olarak da bilinen günümüz popüler estetik uygulamaları ile kadınlar, kısa sürede istedikleri kalçalara sahip olabiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Koray Coşkunfırat popo estetiği hakkında bilgi verdi.Popo estetiği nedir?Kalça bölgesinde genellikle düzenli spor yapılmaması, yağlanma, yaşlanma, hızlı kilo kaybı gibi sebeplerle şekil bozuklukları görülebilmektedir. Kimi zaman genetik biçim bozuklukları da kalçanın şekilsiz görünmesine yol açabilmektedir. Özellikle yağlanma kalça bölgesinde gözle görülür bir sarkmaya yol açabilmektedir.Popo estetiği ikiye ayrılmaktadır. Poponun büyük ve özellikle yan taraflarının yağlı olduğu bir de poponun belirgin olmadığı ya da o poponun şeklinin küçük olduğu ama sınırlarının belli olmadığı durumlarda popo estetiği tercih edilir.Popo estetiğinde liposuction uygulanır mı?Kilolu hastalarda özellikle basenlerde yanlara doğru yağlanma çok olur. Bu hasta tipinde genellikle liposuctiona başvurulur. Popo çok büyükse, hastayı çok rahatsız ediyorsa liposuction ile küçültme işlemi yapmak mümkündür. Bu çok komplike bir ameliyat değildir ve bir gün hastanede yatış süresi yeterli olabilmektedir. Ayrıca fazla bölgelerden yağ alınarak popo bölgesi şekillendirilebilir. Aynı seansta eğer fazlalıkların yanında çöküklükler de varsa alınan yağlar özel bir işlemden geçirilip, o özel bölgelere verilerek popo şeklini dengelemekte mümkündür. Ancak daha çok poponun küçük, silik, düz olması nedeniyle çıkık ve dolgun popo tercih eden hastalardan talep gelmektedir.Popoya silikon ya da protez yapılır mı? Popo estetiğinde dolgun popo tercih eden hastalar için iki seçenek mümkündür. Biri tıpkı memede olduğu gibi silikon popo protezleri kullanılarak yapılır. Bu ameliyatta ufak bir kesi yapılır ve silikon popo bölgesine hatta kasların arasına konularak popodaki çıkıntı oluşturulmaya çalışılır. Bunda tabi uygun boyutu uygun ameliyatı seçmek çok önemlidir.Ameliyattan sonra bir hafta protezin üstüne oturmamak gerekmektedir. Ve mutlaka bir süre korse giyilerek destek sağlanmalıdır. Bu önlemler operasyonun daha başarılı ve güzel sonuçlanmasını sağlamaktadır. Popo bölgesindeki kasların içine ya da kişinin durumuna göre arkasına yerleştirilen bu protezler, kalçanın daha dik ve dolgun görünmesini sağlar. Kalça protezlerinin çok yumuşak ya da sert olmayan özel bir yapısı vardır. Herhangi bir patlama, içindeki maddenin dışarı sızması gibi bir risk içermemektedirler. Kişi protezleri hissetmez; yani herhangi bir fiziksel rahatsızlık yaratmamaktadır.Popo estetiğinde yağ transferi nasıl yapılır?Popo estetiğinde ikinci yöntemde silikon istemeyen hastalarda popoya yağ transferi yapılır. Ayrıca diğer bölgelerde fazla yağlanması varsa karın, bacak ve basen bölgesinden fazla yağlar alınır. Belli işlemlerden geçirilip biraz saflaştırıp popo bölgesine verilir. Böylelikle bir ameliyatta hasta hem fazla yağlı bölgelerindeki yağlardan kurtulur hem de popo şekillendirme ameliyatı gerçekleştirilmiş olur.Popo estetiğinde yağ enjeksiyonunun riskleri var mıdır?Bu işlemde yüze ya da diğer bölgelere verilen miktarlardan bahsedilmemektedir. Popo için çok fazla bir hacim gerekir. Dolayısıyla çok fazla yağ dokusu verilebilir.Bu işlemin daha doğal bir sonuç vermesi mümkündür ancak bazı durumlarda işle riskli hale gelebilmektedir. Bu nedenle alanında uzman doktorlar tarafından son derece dikkatli bir şekilde yapılması gerekir. Popo bölgesinde özellikle kasların arasından damarlar geçer ve kas dokusunun çok olması nedeniyle çok kanayan bir bölgedir. Yanlış planlama ile yanlış bölgeye yağ verilirse o büyük damarların içine yağ partikülleri kaçıp pıhtı, emboli oluşturabilir. Damarın içine girip beyin, akciğer gibi organlara gidip tıkanıklık oluşturabilir.Dolayısıyla yağın verileceği planı çok iyi belirlemek gerekir. Asla kasın içine ya da derin plana yağ verilmez. Sadece derinin altına, yağın olması gereken yere verilir. Yağın bir miktarı eriyebilir. Başlangıçta hesap edilenden biraz daha fazla yağ uygulanır ki eridiği zaman yeterli miktarda kalması amaçlanır ya da ikinci seansta işlem yine tekrarlanabilir. Kamuoyunda ve sosyal medyada en çok bahsedilen yöntemlerden birisi olan Brezilya poposu da yağ transferi ile yapılır.Popo estetiğinden sonra beklenmeyen etkiler görüldüğünde mutlaka doktora başvurulmalıdır.Popo estetiği hakkında sık sorulan sorular Popo estetiğinden sonra hastalar günlük yaşamlarına dönebilir mi?Popo estetiğinden bir süre sonra hastalar günlük yaşamlarına sağlıklı bir şekilde dönebilmektedir . İster silikon protez, ister yağ dokusu olsun popo estetiğinden sonra bir müddet fazla basınçtan kaçınılmalı, otururken ya da yatarken dikkat edilmelidir. Özellikle bacak ve popo bölgesini çalıştıran sportif aktiviteye başlamak için en az bir ay beklemek gerekir. Bu süre zarfında hastanın yürümesinde ya da günlük işlerini yapmasında herhangi bir sakınca yoktur.Popo estetiği için yaş sınırı var mı?Her estetik operasyonda olduğu gibi popo estetiği için de kişinin vücut gelişiminin tamamlanması beklenmelidir. 18– 20 yaşlarından sonra eğer doğuştan bir görüntü veya şekil bozukluğu varsa yapılabilir. Genelde hastalar daha ileri yaşlarda popo sarktığı ya da hacim kaybettiği için veya aşırı kilo verdiklerinde oluşan sarkmalardan dolayı doktora başvururlar. Gençlerde genellikle popo estetiği konusunda çok fazla bir talep yoktur ancak popo silik olursa popoyu belirginleştirmek isteyebilmektedirler. Yine de18 yaşından yani gelişim tamamlanmadan önce bu ameliyat yapılmaz.Popoya yapılan estetik hep aynı mı kalıyor?Silikon sonrası komplikasyon olmazsa aynı hacimde kalır ama yağ transferinden sonra 6 ay ya da 1 sene beklemek gerekir. Çünkü verilen yağın bir miktar erime potansiyeli olduğu ve kişiden kişiye göre değiştiği için ancak 1 sene sonra tam şekil oluştu denebilir. Yağ transferinden sonra kişinin sigara içmesine, aktivitesine göre ilk ayda büyük oranda eriyecek kısım belli olur. Eğer ikinci bir işleme gerek görülürse bir yıl beklenip kesin sonucun alınması gerekir.Silikon eklenen popo estetiklerinde birkaç ay sonra şişlik geçer ve son görüntü artık ömür boyu kalır. Ancak yaşlanma ile bir takım değişiklikler olabilir ama silikonun hacminde bir değişiklik olmaz.Popo estetiğinden sonra aşırı kilo almak şekli bozar mı?Bu işlemin sonrasında kilo almak popo şeklini bozabilir. Özellikle yağ alınan hastalarda kilo almak her zaman dezavantajdır. Aynı bölgede eskisi gibi olmasa da yağlanma olabilir ya da diğer bölgelerde yağlanma olarak simetriyi bozabilir. Popo veya başka bölge fark etmez, liposuction yapılan tüm hastalara kilo almamaları tavsiye edilir.Zaten fazla yağı olan, zayıflamak isteyen hastalar popo estetiği ya da liposuction yaptırmaktadır. Dolayısıyla daha sonraki yaşamlarında bu hasta grubunun dikkatli olması gerekir. Yağ transferlerinden sonrasında verilen yağ tuttuktan sonra büyüme olabilir. Yani büyütülen popoda da kilo alma büyüme olabilir. Tam tersi kilo vermeyle de biraz hacim kaybı, sarkma olabilir ve verilen yağın miktarında biraz azalma görülebilir.Popo estetiği ile birlikte aynı anda başka bir estetik ameliyat da yapılabilir mi?Popo estetiği ile birlikte hastanın sağlık durumuna, ameliyatın uzunluğuna göre başka bir ameliyat da yapılabilir. Bacaklara liposuction ile beraber popoya yağ enjeksiyonu olabilir. Bacak iç yüzünü ve popo altını germe ile birlikte büyütme, yağ enjeksiyonu ya da silikon protezde yapılabilir. Kol, meme estetiğiyle birleştirilebilir. Popo estetiği kaç saat sürer?Popo estetiği ameliyatının süresi uygulanacak yönteme göre değişiklik göstermektedir. Doktorunuz gerçekleştireceği uygulamaya göre tahmini bir süre verebilir ancak bu sürenin de değişken olabileceği unutulmamalıdır. Popo estetiği ameliyatı ağrılı mıdır?Her operasyonda olduğu gibi kişinin de ağrı eşiğine göre hafif ağrılar hissedilebilir. Ancak modern yöntemler ve verilen ağrı kesiciler sayesinde bu ağrı minimum düzeyde tutulmaktadır.Erkekler de popo estetiği yaptırabilir mi?Erkekler de popo estetiği yaptırabilir. Silik ve düz popolarda popo belirginleştirmek için erkekler de başvurmaktadır. Ancak bu işlemi daha çok kadınlar tercih etmektedir. | 3,174 |
869 | Tedavi Yöntemleri | Proloterapi | Zedelenen, işlevini yitiren, hasar gören, aşınan tendon, bağ ve eklemlerin yenilenmesini sağlamak için uygulanan proloterapi hastanın yaşam kalitesini yükseltebiliyor. Tedaviyle dokular güçleniyor, ağrı sorunu ortadan kalkabiliyor. Memorial Sağlık Grubu Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü uzmanları proloterapi hakkında bilgi verdi.Proloterapi nedir?Proloterapi, zayıflamış, aşınmış veya hasar görmüş tendon, bağ ve eklemlerin yenilenmesini sağlamak için enjeksiyon yöntemiyle uygulanan tamamlayıcı bir tedavi türüdür. Proloterapi sırasında proliferatif yani hücre ve doku yenileyici solüsyonlar enjete edilmektedir. Dekstroz veya mannitol gibi doğal şekerden elde edilen maddeler gereken yerlere uygulanır. Eklemlerde, tendon ve ligamentlerin kemiklere yapışan yerlerinde yangılar oluşturan bu maddeler bu dokuların güçlenmesini ve yenilenmesini sağlamaktadır. Örneğin proloterapi diz üzerindeki sorunlarda da kullanılmaktadır.Proloterapi hangi hastalıklarda uygulanır?Tendon, kas ve bağ problemlerinde, diz, kalça ve parmak artritinde, dejeneratif disk hastalığında, fibromiyaljide, bazı baş ağrısı türlerinde, menisküs, tenisçi dirseği, donuk omuz, omuz sıkışması, skolyoz, morton nöroması, karpal tünel sendromu, spor yaralanmaları, burkulma ve zorlanmalarda, gevşek eklemlerde kullanılan proloterapi uygulaması sayesinde yapılan enjeksiyonların ağrıları hafifletildiği de iddia edilmektedir. Ancak çalışmalarca tam olarak ağrı kesici olduğu ispatlanmış değil.Proloterapi nasıl uygulanır?Proloterapinin de enjeksiyon yöntemlerinden fazla bir farkı bulunmamaktadır. Onarıcı maddeler içeren bir solüsyon hastalığın bulunduğu noktaya enjekte edilir. Uygulama yapılacak bölge öncelikle MR, bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemleriyle değerlendirilir. Sonrasında enjeksiyonun yapılacağı noktalar işaretlenir. İşlemden önce enjeksiyon yapılacak bölge temizlenir, ayrıca ağrıyı azaltmak için lokal anestezik kremler uygulanır. Eğer hastalar şiddetli bir ağrı hissederse sedasyon da uygulanabilir. Sonrasında onarıcı maddeler içeren solüsyonlar enjekte edilir. İşlem öncesi ve sonrasında ağrı kesici kullanılmaz. Bu vücudun kuvvetli bağışıklık yanıtı oluşturması için gereklidir. Uygulama öncesinde belirli bir süre antiinflamatuar ilaçların kullanılmaması gerekir. Bunun yanında kan sulandırıcılar da bırakılmalıdır. İlaçlarla ilgili net bilgi doktor tarafından verilir.Proloterapi hakkında sık sorulan sorular Proloterapi riskleri nelerdir?Proleterapiyi uygulayan hekimin tecrübesi çok önemlidir. Yeterli deneyim ve eğitime sahip olan doktorlarla proloterapi güvenli bir uygulamadır. Bununla birlikte bir maddenin eklem içine enjekte edilmesiyle ilgili olabilecek riskler ortaya çıkabilir. Bu olumsuz etkiler şöyle sıralanabilir:Uygulanan proloterapinin tipine göre de daha az görülen yan etkiler şöyle olabilir:Proloterapi ne kadar sürer?Proloterapi tedavisi hazırlık süreci dahil yaklaşık 30 dakika sürmektedir. Uygulama bitiminde hekim tedavi edilen bölgelere 10-15 dakika kadar buz veya ısı paketleri uygulayabilir. Bu süre içinde hasta dinlenmektedir.Proloterapi sonrası iyileşme süreci nasıl olur?İşlemden hemen sonra uygulama bölgesinde bir miktar şişlik ve sertlik görülebilir. Pek çok kişi morarma, şişme ya da sertliğin bir hafta kadar devam etse de hastalar uygulamanın bir gün sonrasında normal gündelik aktivitelerine devam edebilmektedir.Proloterapiden sonra hangi durumda yardım alınmalı?Eğer şiddeli ve gittikçe kötüleşen ağrı, şişme veya her ikisi birden olursa, ateş yüksekliği mevcutsa hemen acil yardım alınmalıdır. Çünkü bu bir enfeksiyon belirtisi olabilir.Proloterapi fiyatı nedir?Proloterapi fiyatları uygulanacak merkezden öğrenilebilir.Proloterapi kaç seans yapılır?Proloterapi hastalığın durumuna göre 3 ila 6 ay arasında birkaç seans halinde yapılabilir.Proloterapi kimlere uygulanmaz?Herkes bu prosedüre uygun olmayabilir. Örneğin kronik bazı hastalıkları olan kişiler bu uygulamadan fayda görmeyebilir. Bu durumda hekim farklı alternatif tedaviler önerir.Proloterapi öncesinde nasıl beslenilmeli?Proloterapi döneminde hekimler genellikle protein ağırlıklı beslenilmesini önerebilir.Proloterapinin faydaları nelerdir?Yapılan çalışmalarda yaşlanma ya da eklemlerin aşırı kullanımından kaynaklı kronik, ağrılı tendon sorunları için faydalı olduğu görüldü. Çalışmalarca proloterapinin tendon gücünde yüzde 40 artış sağladığı belirlendi. Klinik verilerce tendon ve bağ sorunlarında faydalı olduğu da ifade edilmektedir. Kireçlenme sorunlarında ağrıda azalma gibi durumları sağladığı da veriler arasındadır. Menisküs, tendinit ve ligamentit ağrıları, kaslarda ve tendonlarda şişmeler, bel, boyun sırt ağrıları, baş ağrıları, tenisçi dirseği gibi sorunlarda faydalı olduğu bilinmektedir.Proloterapi ağrı yapar mı?Proloterapi tedavisi olanlar uygulamanın faydalı olduğunu, işlem sırasında az bir ağrı hissedebildiğini ifade etmektedir. Proloterapi iğne ile uygulanır. İğne batması durumunda küçük bir acı hissedilebilir. Bu durumda anesteziden de faydalanılabilir.Proloterapi kalıcı mı?Proloterapi tedavisi ağrıyı bitiren değil ama ağrıya neden olan sorunu tedavi etmektedir. Ağrıların etkili bir biçimde azalmasını sağlayan bir yöntemdir.Proloterapi türleri nelerdir?Hangi sorun için kullanılacaksa ona göre proloterapi türü önerilebilmektedir. Proloterapi türleri arasında PRP, dekstroz çözeltisi, prolozone, kök hücre uygulamaları bulunmaktadır. Soruna göre bu çözeltiler kullanılır. Örneğin dekstroz yaralanma bölgesi ve civarına enjekte edilmektedir. Büyüme faktörleri bu sayede uyarılır ve tendonlarla bağların onarılması sağlanır. PRP’de ise hastanın kendisinden trombosit alınır. Bu trombosit farklı şekillerde işlenir ve hasta bölgeye enjekte edilir. Prolozone enjensiyonunda ozon çözeltileri uygulanır. Bu da artritli eklem ağrısı, sırt ağrısı, siyatik, yumuşak doku yaralanmalarında kullanılabilmektedir. Kök hücre de proloterapide kullanılır. Hastanın kemik iliğinden veya yağ dokusundan elde edilen kök hücreler kişinin kemik onarımı için kullanılır.Proloterapi kortizon mu?Proloterapi uygulamasında kortizon kullanılmamaktadır.Proloterapinin sonucu ne zaman hissedilir?Bazı hastalar ilk enjeksiyondan sonra ağrısından kurtulabilir. Bazıları da 3-4 enjeksiyon sonrasında sonuca ulaşır. Tedavilerin sayısı hastadan hastaya değişmektedir.Proloterapi fıtık tedavisi için kullanılır mı?Proloterapi, bel fıtığı ve boyun fıtığında da kullanılabilen bir yöntemdir. Ancak her hastaya uygulanmayabilir. Bu nedenle bel ve boyun fıtığı olan hastalar hekimleri tarafından dikkatle incelenmelidir.Proloterapiye uygun olunup olunmadığı nasıl anlaşılır?Bir travma sonrası ağrı yaşanıyorsa, eklem bölgesinde şiddetlenen ağrılar varsa, eklemlerden ses geliyorsa, yaşam standartlarını düşüren bir ağrı ve hareket kısıtlılığı mevcutsa, bel fıtığı başlangıcı durumundaysa proloterapi hastası olunabilir.Nöralproloterapi nedir?Nöropatik nedenli ağrıların tedavisi için uygulanan bir yöntemdir. Kas iskelet sistemi sebepli ağrılarda, farklı ağrı sendromlarında kullanılabilir. Normal proloterapi ile farkı enjekte edilen sıvıların farklı ve enjeksiyon tekniklerinin farklı olmasıdır. | 2,678 |
870 | Tedavi Yöntemleri | OLIF Ameliyatı | Yaşlanmayla birlikte omurga sağlığını bozan farklı sorunlar yaşanabilmektedir. Omurgada yaşanan kireçlenmeye bağlı ortaya çıkan sorunların tedavisinde ameliyatsız tedavi yöntemleri de kullanılırken, cerrahi gereken durumlarda da farklı teknikler uygulanabilmektedir. OLIF ameliyatı; daha önce geçirilmiş ve başarısız olunmuş bel operasyonlarından sonra, omurgadaki kireçlenmeye bağlı sinir sıkışıklıklarında, hafif-orta derece dar kanal rahatsızlıklarında, hafif dereceli bel kaymalarında, orta- ileri yaş hastalarda yaşlanan omurgada oluşan düz bel sendromu ve skolyoz denilen rahatsızlıklarda tercih edilen bir ameliyat tekniği olarak ön plana çıkmaktadır. Memorial Şişli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Omurga Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. İsmail Oltulu, OLIF ameliyatı hakkında bilgi verdi.OLIF ameliyatı nedir?Oblik Lumbar Interbody Füzyon kısaca OLİF ameliyatı omurganın kireçlenmesine bağlı omurga dar kanal, omurgadaki kireçlenmeye bağlı sinir sıkışıklıklarında, omurgadaki bel kayması gibi daha çok erişkin hastalarda yapılan bir ameliyat tekniğidir.Bu gibi rahatsızlıklarda hastalarda genellikle füzyon ameliyatı denilen omurların birbirine vida veya implantlarla bağlanarak sabitlendiği cerrahi işlemler uygulanabilmektedir. Bu operasyonların büyük çoğunluğu hastanın arka tarafından yani bel bölgesinden yapılmaktadır. Bu ameliyatlar başlıca sadece vidalama ile stabilizasyon(posterior stabilizasyon (PLF)) ve vidalama ile birlikte arka taraftan omurların ön tarafına kafes yerleştirilmesi (TLIF/PLIF) işlemi olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu stabilizasyon işlemlerinde hastalarda omurilik basısı varsa aynı zamanda mikroskop eşliğinde basının ortadan kaldırılma işlemleri de gerçekleştirilmektedir. OLIF ameliyatı, sorunlu omurgaların arasına küçük kesilerle büyük kafeslerin yerleştirildiği füzyon ameliyatı tekniklerinden birisidir.OLİF ameliyatında diğer ameliyatlardaki gibi vidalama işlemi yapılmaktadır ancak sorunlu omur bölgesinin ön tarafına takoz olarak tanımlanan geniş kafesler hastanın karın boşluğundan yerleştirilmektedir. Geniş kafeslerin OLİF ameliyatı ile vücudun ön tarafından yerleştirilmesi klasik cerrahi yöntemlere göre (TLİF/PLIF/PLF) önemli avantajlar sağlamaktadır. TLİF/PLIF ameliyatlarında da omurlar arasında kafesler yerleştirilebilir. Ancak operasyon vücudun arka kısmından gerçekleştirildiği için, bu kafesler OLİF ameliyatındaki kadar geniş olmamaktadır.OLİF ameliyatı hangi hastalıklarda yapılmaktadır?OLİF ameliyatı daha çok dejeneratif omurga problemlerinde tercih edilmektedir. Genellikle omurgada yaşanan kireçlenmeye bağlı olarak gelişen;Omurga kırıkları ya da omurga travmalarında OLİF ameliyatı tercih edilmemektedir.OLİF ameliyatı nasıl yapılır?OLİF ameliyatı hakkında sık sorulan sorular OLİF ameliyatı kaç saat sürmektedir?OLİF ameliyatı problemli omur sayısına göre değişmektedir. Ancak genel olarak OLİF ameliyatı yaklaşık olarak 1,5 – 2 saat sürmektedir.OLİF ameliyatının avantajları nelerdir?OLİF ameliyatının riskleri nelerdir?OLİF ameliyatı bel bölgesi haricinde de yapılabilir mi?OLİF ameliyatları sadece bel bölgesi için tanımlanmış bir ameliyattır.Kanal daralması belirtileri nelerdir?Kanal daralması sorunu en sık omurganın boyun ve bel kısmında oluşmaktadır. Kanal daralması omurganın sırt bölgesinde daha az sıklıkla yaşanmaktadır. Kanal daralmasının ortaya çıktığı bölgeye göre oluşan şikayetler değişmektedir. Dar kanal rahatsızlığı aslında ileri yaş hastalığı olarak bilinmektedir. Genellikle 50 yaşından sonra başlayıp çok yavaş ilerleyebilir. Belirtiler kademeli olarak artabilir. Kanal daralması omurganın zamanla aşınması, yıpranması, kireçlenmesi sonrasında oluşmaktadır. Kanal daralması nadir de olsa doğuştan oluşabilmektedir. Bu hastalarda belirtiler daha erken dönemde başlayabilmektedirKanal daralması boyun bölgesinde yaşanırsa özellikle kollarda yanma, karıncalanma ve güçsüzlük belirtileri yaşanabilir. Kanal daralmasının bel bölgesinde ortaya çıkmasıyla bacaklar, uyluk ve kalçada karıncalanma, uyuşukluk, güçsüzlük belirtileri görülebilir.Kanal daralmasının çok ileri aşamalarında yaşanan belirtiler ise şu şekildedir;Dar kanal teşhisi nasıl yapılır? Dar kanal belirtileri olan hasta doktora geldiği zaman teşhis için en sık Manyetik Rezonans (MR) ve Bilgisayarlı Tomografi (BT) görüntüleme yöntemleri kullanılmaktadır. Görüntüleme yöntemleri ile dar kanal çok detaylı şekilde görülebilmektedir. Omurga kanalın belirli bir çapı vardır. Radyolojik görüntülemelerde bu çapın azaldığı belirlenerek dar kanal teşhisi konulmaktadır.Dar kanal ameliyatsız tedavisi var mıdır?Ameliyatsız yöntemlerle şikayetleri azalmayan hastalarda cerrahi tedavileri düşünmek gerekmektedir.Dar kanal ameliyatında vidalama yöntemleri veya kanal genişletme ameliyatları yapılabilmektedir. Çok ciddi dar kanal hastalarında açık cerrahi yöntemler tercih edilmektedir. Dar kanal rahatsızlığıyla ilgili birçok ameliyat yöntemi vardır. Belirtiler de kişiden kişiye değişebileceği gibi ameliyat ve tedavi yöntemleri de hastaya göre değişmektedir. Kişiye özel tedavi yöntemleri uygulanmalıdır. Kemik kalitesi zayıf vida tutamayacak hastalarda çimentolu vidalar kullanılabilir. İleri derecede ek hastalıkları olan büyük ameliyatları kaldıramayacak ve kemik kalitesi ileri derecede kötü olan hastalarda vidasız ameliyatlar tercih edilmektedir..Omurga kanal daralması neden olur?Kanal darlığı tedavi edilmezse ne olur?Kas gücü kaybı gibi ileri derecede semptomlar varsa kanal darlığının tedavi edilmemesi bu hastalardaki nörolojik problemlerin daha da artmasına yol açabilir. Giderek hastada; yürüme bozuklukları, tuvaletini tutamamak gibi sorunlar oluşur ve kalıcı olabilir. Ameliyat veya ameliyatsız tedavilerin gecikmesi durumunda şikayetlerin kalıcı olma ihtimali bulunmaktadır.Dar kanal ameliyatı ne kadar sürer?Dar kanal ameliyatının süresi daralmanın olduğu seviyelerle orantılı olarak değişebilmektedir. Kanal daralması daha çok ileri yaş hastalığı olduğu için bu hastalarda daralma genellikle tek seviyede yaşanmamaktadır. Kanal daralmasının birden fazla seviyede olması ameliyat süresini uzatabilmektedir. Tek seviyede kanal daralması ameliyatı ortalama olarak 1,5-2 saat arasında sürmektedir. Kanal daralmasının birden fazla omur arasında olması ameliyat süresini uzatabilmektedir.Dar kanal ameliyatından sonra iyileşme süresi ne kadardır?Dar kanal ameliyatının iyileşme süresi yapılan cerrahi işleme göre değişebilmektedir. Füzyonlu ameliyatlardan sonra hasta ortalama 3 ay içinde normal aktivitelere dönebilmektedir. Ağır olmayan spor aktivitelerini gerçekleştirebilir ancak ağır sporlar için 1 sene beklenmesi uygundur. Hafif işlerde çalışan kişiler yaklaşık 3 hafta sonra iş hayatına dönebilir. Ağır işlerde bu süre 6 aya kadar çıkabilmektedir. İyileşme ameliyatın seviyesiyle doğru orantılıdır.Omurga kayması belirtileri nelerdir?Halk arasında bel kayması olarak bilinen omurga kayması bir omurun diğeri önünde öne ya da arkaya doğru kaymasıdır. Genellikle ön tarafa doğru kaymalar oluşmaktadır. Omurga kaymasının dereceleri bulunmaktadır. 1. ve 2. Derece omurga kaymalarında OLİF ameliyatı tercih edilebilmektedir. Ama çok ileri omurga kaymalarında OLİF ameliyatı uygun değildir.Omurga kaymasının belirtileri şu şekilde sıralanabilir;Omur kayması kendiliğinden düzelmez. Şikayet varsa hastada şikayeti tedavi etmek gerekmektedir. Ciddi bir kas gücü kaybı yoksa ameliyatsız tedavi yöntemleri denenmelidir. | 2,754 |
871 | Tedavi Yöntemleri | Mitraclip | Mitral kapaktaki problemlerde ileri yaş hastaları için açık cerrahi uygun olmayabiliyor. Bu nedenle göğüste kesi olmadan kasıktan yapılan mitraclip tedavisi özellikle nefes almakta zorlanan hastaların, nefesini düzeltip, hareketlerini rahatlatan ve uzun vadede kalbin bozulmasını önleyebilecek bir yaklaşımdır. Memorial Sağlık Grubu Kardiyoloji Bölümü Uzmanları mitraclip tedavisi hakkında bilgi verdi.MİTRACLİP (Ameliyatsız Mitral Kapak Yetmezliği Tamiri) nedir?Mitraclip mitral kapağın kaçağında uygulanan minimal invaziv bir tedavi metodudur. Klasik olarak kaçak olan mitral kapaklar açık kalp cerrahisiyle tedavi edilmektedir. Birçok hastada göğüs kemiğinin kesilmesi gerekmektedir. Robotla da bu tedavinin yapılması mümkündür ama robotla da açık kalp cerrahisi söz konusudur. Yani robotla da göğüste bir takım kesiler yapılmaktadır. Mitraclip metodu ise tümüyle anjiyo yöntemiyle uygulanmaktadır. Göğüste hiçbir kesinin olmadığı, kasıktan yapılan bir işlemdir.MİTRACLİP hangi hastalıklarda uygulanır?Mitral kapak kaçaklarında ameliyat, ileri yaş hastaları için önemli sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Yaşlı hastalar genellikle damar sertliği ve vücut yıpranmasına bağlı olarak sıklıkla aort kapakta zaman zaman da mitral kapakta ciddi sorunlarla karşılaşıyor. Bu problemlerin çözümü ne yazık ki klasik yöntemlerle her zaman mümkün olamıyor. Çünkü 90 yaşındaki bir hastaya kapak değiştirme ameliyatı uygulamak çok riskli. Ameliyat sonrası oluşabilecek komplikasyonlar ileri yaştaki hastalarda kötü sonuçlara neden olabiliyor. Hekimler olarak öyle durumlarla karşılaşıyoruz ki, bazen çok yaşlı hastaları ameliyat edemediğimiz için onları kaderlerine terk ediyoruz. Özellikle uzun yıllar sigara kullanımı olan yaşlı hastalar akciğer sorunlarının yanı sıra başka hastalıklarla da karşımıza çıkabiliyor. Bunun yanında geçirdikleri kanser operasyonları, diyabet gibi sorunları yani eşlik eden hastalıkları çok sayıda olabiliyor. Bu tür durumlar yaşlı hastaların ameliyat edilmelerine engel teşkil ediyor. Açık kalp cerrahisini kaldıramayacak hastalarda daha düşük riskli olduğu için, yani ameliyat kadar büyük prosedür olmadığı için yüksek riskli, eşlik eden başka hastalıkları olan, yaşı ilerlemiş hastalarda mitraclip zaman zaman uygulanmaktadır. Ancak halen standart tedavi metodu kapağın görülerek tamir edilmesidir. Bunu açık kalp cerrahisiyle kalp damar cerrahları yapar, mitraclip işlemi ise girişimsel kardiyoloji uzmanları tarafından yapılmaktadır.MİTRACLİP (Ameliyatsız Mitral Kapak Yetmezliği Tamiri) nasıl yapılır?Standart tedavi metodu mitral kapağın tamiridir. Bu da kalp cerrahisiyle yapılmaktadır. Mitraclip şu aşamada biraz deneysel bir metoddur. Mitraclip cihazın ismidir. Bu küçük mandala benzeyen bir cihazdır. Mitral kapak ön ve arka yapraktan oluşmaktadır. Anjiyo metoduyla kateterle kasık toplardamarından girilip, karın içindeki büyük toplardamara geçilerek kalbe ulaşılmaktadır. Bu sırada hastaya kasıktan lokal anestezi uygulanmaktadır. Sonrasında damar içindeki kateter kanalıyla mitral kapak seviyesine kadar mitraclip cihazı ulaştırılmaktadır. Mitraclipin kanatları bu noktaya ulaştığında açılmaktadır. Problemli olan mitral kapak kısımları mitraclipin kanatları altına alınır, dikiş halkaları serbest hale getirilir ve hedeflenen kapak yapısı sağlanınca dikişler karşılıklı olarak tutturulur. Bu noktada kapakta yeterli kapanma sağlandığı test edilir. Bu şekilde kapak tamir edilmiş olur.Sıkça sorulan sorular MİTRACLİP yöntemi kaç saat sürer?Mitraclip yöntemi, 1-1 buçuk saat süren bu işlemdir.MİTRACLİP hastanede yatmayı gerektirir mi?Bu girişimsel yöntem sonrasında hastalar, kısa sürede günlük aktivitelerine geri dönebilmektedir.MİTRACLİP (Ameliyatsız Mitral Kapak Yetmezliği Tamiri) için gerekli olan kriterler nelerdir?Mitraclipte çok net kriterler belli olmamakla birlikte ileri düzeyde mitral yetersizlik olması gerekmektedir. Mitral yetersizliğin sebebinin romatizmal kalp hastalığı olmaması gerekmektedir. Bu tür kapaklar kireçli, bu tür işlemlerin başarılı olamayacağı türde kapaklardır. Günümüzde kalp yetersizliğinin eşlik ettiği mitral yetersizliğinde mitraclip daha çok kullanılmaktadır. Mitral kapak prolapsusu hastalarında da kullanılabilmektedir. Ancak hala en önemli tedavi metodu cerrahidir.MİTRACLİP herkese uygulanır mı?Herkese mitraclip yapılması doğru bir yaklaşım değildir. Esas olarak ameliyatı kaldıramayacağı düşünülen, yüksek riskli hastalarda, ağır kalp yetersizliği olan, ileri yaşta olan, böbreklerinde ve diğer organlarında ciddi sorunları bulunan, büyük bir cerrahiyle iyileşme sürecini atlatamayacak müşkül hastalar mitraclip için ideal hastalardır.MİTRACLİP yöntemiyle nefes alış verişte sorun olur mu?MİTRACLİP yani mandallama yöntemi, özellikle nefes almakta zorlanan hastaların, nefesini düzeltip, hareketlerini rahatlatan ve uzun vadede kalbin bozulmasını önleyebilecek bir yaklaşım olarak kullanılmaya başlanmıştır.MİTRACLİP (Ameliyatsız Mitral Kapak Yetmezliği Tamiri) öncesi neler yapılmalı?Mitraclip öncesinde hastalara yemek borusundan ekokardiyografi işleminin yapılması gerekmektedir. Kardiyolog tüm bu süreci organize etmektedir. Hastanın özel olarak dikkat etmesi gereken bir durum söz konusu olmamakla birlikte kardiyoloji uzmanı hastaları uygun bir biçimde bilgilendirmektedir.MİTRACLİP (Ameliyatsız Mitral Kapak Yetmezliği Tamiri) sonrası neler yapılmalı?Olduktan sonra birtakım kan sulandırıcı ilaçların kullanılması gerekmektedir. Buna özellikle dikkat edilmelidir. Yine mitraclip sonrasında hastalar mitraclipi uygulayan kardiyoloji doktoru tarafından bilgilendirmektedir.MİTRACLİP (Ameliyatsız Mitral Kapak Yetmezliği Tamiri) avantajları nelerdir?En büyük avantajı minimal invaziv bir işlem olması, hastanın göğüs kemiğinin kesilmemesidir. Cerrahiye göre hastanede yatış süresi daha kısadır. MİTRACLİP (Ameliyatsız Mitral Kapak Yetmezliği Tamiri) dezavantajları nelerdir?Başarı oranı açık cerrahi kadar yüksek olmayabilmektedir. Görerek kalp damar cerrahının mitral kapağı tamir etmesi daha sağlıklı bir yaklaşımdır. Maliyet açısından da açık kalp cerrahisine göre daha dezavantajlıdır. MİTRACLİP (Ameliyatsız Mitral Kapak Yetmezliği Tamiri) ağrılı mıdır?Genellikle kasıktan lokal anestezi verilerek yapılan bir işlem olduğu için minimal bir ağrı hissettirecektir. MİTRACLİP (Ameliyatsız Mitral Kapak Yetmezliği Tamiri) güvenli midir?Yapılan araştırmalar güvenli bir işlem olduğunu göstermektedir. Bunun yanında araştırmalara göre mitral yetersizlikte ciddi azalmaları sağladığı, kalp yetersizliğine bağlı hastaneye yatışlarda düşüş olduğu bilinmektedir. Cerrahiye göre hastanede yatış süresi daha kısadır.MİTRACLİP (Ameliyatsız Mitral Kapak Yetmezliği Tamiri) için yaş sınırı var mı?Bir yaş sınırı yoktur. Her yaşta potansiyel olarak uygulanabilmektedir. Genel olarak cerrahi riski yüksek olan hastalarda uygulanması gerekmektedir. Genç mitral yetersizliği olan bir hastada yüksek risk yoksa çok da önerilmemektedir.MİTRACLİP (Ameliyatsız Mitral Kapak Yetmezliği Tamiri) riskleri var mı?Kaçınılması gereken hastalar bulunmaktadır. İşlem sonrasında bir dönem kan sulandırıcı kullanılması gerekmektedir. İşlem esnasında daha kuvvetli kan sulandırıcılar kullanılmaktadır. Eğer hasta kan sulandırıcı kullanamayacak durumdaysa, hastanın aktif bir kanaması varsa uygulanamamaktadır. Sorun kapakta endokarditse yine uygulanamamaktadır. Romatizmal mitral kapak hastalığı varsa kapakta kireç olduğu için uygulanmaması gerekmektedir.MİTRACLİP hangi damardan uygulanır?İşlem anjiyografik olarak yapıldığı için özellikle kasıktaki toplardamardan girerek prosedür uygulanmaktadır. Karnın içindeki büyük toplardamara gitmektedir kateterler, sonrasında da kalbin içine girilmektedir. Eğer bu yolun üzerinde herhangi bir yerde pıhtı varsa işlemin yine uygulanmaması gerekmektedir.MİTRACLİP sonrası hastanın hayatında neler değişir?İşlem sonrasında hastanın öncelikle kalbe bağlı nefes alamama, nefes düzensizliği yakınmalarında azalma meydana gelir. Ayrıca kalbin boyutları küçülür; kalp büyümesi durur. Hastaların hareket kapasiteleri artar. | 2,976 |
872 | Tedavi Yöntemleri | PUVA Tedavisi | Doğal güneş ışınlarının tedavi edici etkisinin ortaya çıkması, ilerleyen süreç içinde sentetik ultraviyole kaynaklarının kullanımına yol açmıştır. Nitekim PUVA tedavisi dermatolojide giderek önem kazanarak geniş kullanım alanı bulmuştur. PUVA tedavi yönteminde verilebilecek maksimum doz ve tedavi sürelerine dikkat etmek gereklidir. Zira güneş ışınlarına kontrolsüz olarak maruz kalındığında yanık gibi akut yan etkilerin dışında deri yaşlanması hızlanır ve deri kanseri riski artar.PUVA tedavi yöntemi nedir?Kısa ve bilinen adıyla PUVA, deri hücrelerinin UVA ışınlarına duyarlılığını artıran, savunma sisteminin işleyişinin düzenlenmesini kontrol eden Psoralen maddesi ile Ultraviyole A (UVA) ışınlarının birlikte kullanıldığı, dermatolojik hastalıkların tedavisinde önemli bir yeri olan ve genel olarak foto(kemo)terapi olarak da adlandırılan bir tedavi yöntemidir.PUVA tedavisi hangi hastalıklarda uygulanır?Deriyi ve gözü güneş ışığına karşı hassas hâle getiren, savunma sisteminin işleyişini kontrol eden psoralenin tablet şeklinde ilaç şeklinde alınarak suni güneş ışığı (UVA) ile birlikte uygulanan bir tedavi yöntemi olan PUVA; günümüzde genellikle sedef, vitiligo, atopik egzama, şiddetli liken plan, alopesi universalis, kronik kaşıntı, parapsoriasis ve mikozis fungoides (bir tür deri kanseri) olmak üzere, pek çok deri hastalığının tedavisinde kullanılmaktadır.PUVA, özellikle sedef hastalığının kronik ve büyük plaklı tiplerinde en iyi tedavi seçeneklerinden biridir. PUVA tedavisi gebelik ve emzirme dönemlerinde uygun değildir. Ciddi karaciğer ve böbrek yetmezliği olanlarda çok zorunlu olmadıkça önerilmez. Başlangıç dozu cilt tipine göre belirlenir ve doz artırılır.PUVA tedavi yönteminin başarı oranı yüksektir; fakat bu tedavi yöntemleri hastalığı tamamen ortadan kaldıramayabilir. Daha çok tam ya da kısmî iyileşme sağlayarak tekrarlama süresinin uzamasına neden olmaktadır. Çünkü hastalığın tekrarlamasında kişinin genetik yapısı, bağışıklık sistemi ve strese yanıtı etkili olmaktadır.PUVA tedavi yöntemi nasıl uygulanır?PUVA tedavisinde ağızdan çok sayıda bitkide mevcut olan deriyi ve gözü güneş ışığına daha hassas hale getiren bir madde olan psoralen tablet şeklinde alınarak UVA(suni güneş ışığı) ile birlikte uygulanır.PUVA tedavi yöntemi kapalı bir kabin içerisinde yapılır. Tedaviye giren kişinin suni güneş ışığının tüm vücuduna eşit olarak dağıtılabilmesi için kabinin ortasında durması önem teşkil eder.PUVA tedavisi başlangıç dozu cilt tipine göre belirlenir. Tedavi seansları kademeli olarak artırılır. Güneş ışınlarına kontrolsüz olarak maruz kalınmasının insan sağlığına riskleri göz önüne alınarak maksimum doz ve tedavi sürelerine dikkat edilmelidir.PUVA tedavisi ilacın harici olarak uygulanması ile de uygulanabilir. İlaçlar deriye sürülüp, UVA ışını uygulanır. Bu tedavi özellikle avuç içi ve ayak tabanı tutulumu olan hastalarda tercih edilmektedir.PUVA tedavisinde gözlerin korunması da büyük önem taşımaktadır. Zira tedavi sırasında UVA ışığı gözlere zarar verebilir. Bu durum koruyucu gözlüklerin kabin içerisinde iken ve ilaç alındıktan sonra dışarıda da kullanılmasıyla önlenebilmektedir.PUVA tedavisi sürecinde dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?PUVA tedavi yöntemi için sıkça sorulan sorular PUVA tedavisi kimlere yapılmaz?PUVA tedavisi gebelik ve emzirme dönemlerinde uygun değildir. Ciddi karaciğer ve böbrek yetmezliği olanlarda çok zorunlu olmadıkça önerilmez. Fototerapinin çocuklarda kullanımı uygun olup dikkatle değerlendirilerek en iyi yönteme doktorla karar verilmelidir.PUVA tedavisinin uygun olmadığı deri hastalıkları nelerdir?Lupus, rosacea gibi bazı deri hastalıklarının güneşe duyarlılıkları vardır. PUVA tedavisi bu tür deri hastalıklarında kullanılmaz.PUVA tedavi yönteminin yan etkileri var mıdır?PUVA, tedavisi sırasında meydana gelebilecek olası yan etkiler şunlardır;Tedavi sırasında gözlenen şiddetli kızarıklık ve deride su dolu kabarcıkların gelişmesi gibi yan etkilerde tedaviye kısa süreli ara verilir. Bu tür durumların oluşumunda tedaviden sorumlu hekime mutlaka bilgi verilmesi gerekmektedir.PUVA tedavisi ne kadar etkilidir?PUVA tedavi yöntemi özellikle sedef hastalığı için güvenli ve etkili bir tedavidir. Son zamanlarda, "dar-bant UVB" adı verilen farklı bir ışık dalga boyu kullanarak yapılan fototerapi PUVA tedavi yönteminin yerini almaya başlamıştır. Her iki tedavi türünün de etkinlikleri neredeyse benzer oranlarda denilebilir.Dar-bant UVB tedavisinin PUVA tedavisinden farkı nedir?Dar-bant UVB ve PUVA fototerapi yöntemlerindendir. Dar-bant UVB tedavisi ile 311 nm dalga boyunda suni güneş ışığı da son yıllarda sedef hastalığı, atopik egzama gibi deri hastalıklarının tedavisinde güvenli ve etkili bir biçimde kullanılmaya başlanmıştır.Bu tedavide ağızdan bir ilaç gerekmemesi, gebelik, emzirme, karaciğer ve böbrek hastalarının da kullanabilmesi, çocuklarda güvenli olması, tedavi sonrası göz korumasının gerekli olmaması, ucuz olması, deri kanseri riskinin daha az olması ve hastaneye yatış gerektirmemesi sebebiyle giderek hekimler tarafından tercih edilir olmuştur.PUVA tedavisi seansları ne kadar sürer?Haftalık 2-4 seans olarak başlanan PUVA tedavi yönteminde ortalama tedavi süresi genellikle 2-3 ay sürer. Yaklaşık 15-20 tedavi seansından sonra hastanın cilt hastalığında önemli bir iyileşme olması beklenebilir. Bir sorun olmadığı sürece, hastaya uygulanan doz, her seansta uygun şekilde artırılır. Yaklaşık 30 seanstan sonra tedavilere devam edilip edilmeyeceğine karar verilir.Tedavi süresince herhangi bir ilaç kullanılabilir mi?Kullanılan bazı ilaçlar derinin ışığa olan hassasiyetinde artışa ve kolay kızarmasına neden olabilmektedir. Bu bağlamda tedaviye başlanmadan önce hekime sürekli ya da aralıklı kullanılan ilaçların eksiksiz söylenmesi ve tedavi seansları esnasında kullanılan ilaçlarda bir değişiklik olduğunda hekimin bilgilendirilmesi çok önemlidir. Yine dermatoloğunuz uygun görürse PUVA, geniş ya da dar-bant UVB ile birlikte çeşitli ilaçları kombine edebilir, yine gerek görürse hem UVA hem de geniş ya da dar-bant UVB tedavilerini birlikte uygulayabilir.Fototerapi (Işık Tedavisi) nedir?Ultraviyole ışığının farklı dalga boyları kullanılarak yapılan tedaviye fototerapi yani ışık tedavisi denir. Fototerapide ultraviyole ışınlarının; hücre çoğalmasını baskılayıcı, bağışıklık sistemini düzenleyici, enflamasyonu durdurucu etkilerinden faydalanılır. PUVA, genişveyadar-band UVB ve lokal PUVA fototerapinin yöntemlerindendir. Foto(kemo)terapi dermatolog kontrolünde ve eğitimli hemşireler tarafından yapılır. Fototerapi özellikle sedef ve şiddetli egzama hastalarında en iyi tedavi seçeneklerinden biridir. | 2,478 |
873 | Tedavi Yöntemleri | PRP Tedavisi | PRP tedavisi, hastanın kendi kanından üretilen, yüksek konsantrasyonda trombositlerden oluşan plazmanın tekrar kişiye enjeksiyonu ile yavaşlayan hücre yenilenmesinin yeniden sağlanmasıdır. PRP tedavisiyle cilt gençleştirme, saç dökülmesi ve ortopedik rahatsızlıkların tedavisi hedeflenir. PRP tedavisinin sonuçları eklem enjeksiyonlarında birkaç hafta, kafa derisi enjeksiyonlarında ise altı ay gibi bir süre sonra etki gösterir.PRP Nedir?Platelet rich plasma yani trombosit açısından zengin plazma anlamına gelen PRP, kişinin vücudundan küçük bir miktar kan alındıktan sonra kanın özel bir işlem ile plazmasının ayrıştırılarak, vücuda enjeksiyon yoluyla geri verilmesi işlemidir. Kan hücrelerimizde bulunan doğal büyüme faktörlerini kullanan ve güçlendiren bir rejeneratif tedavi yöntemidir.Elde edilen plazma, “platelet” denilen hücreler bakımından oldukça zengindir. Vücuttaki temel görevi kanın pıhtılaşmasını sağlamak olan plateletler, içerdikleri büyüme faktörleri sayesinde yara iyileşmesinde önemli role sahiptir.PRP tedavisi ile kişinin kendi kanıyla vücudundaki bazı hastalıkları iyileştirmek ve cilt gençleştirmek mümkündür. İlaç yerine kişinin kendi kanının kullanıldığı PRP tedavisinde özellikle çevresel ve genetik faktörlerle birlikte yavaşlayan hücre yenilenmesinin önüne geçilir. PRP; saç dökülmesinden, cilt gençleştirmeye, ağrı tedavisinden, ortopedik pek çok hastalığın tedavisinde kullanılır.PRP Tedavisi Hangi Hastalıklarda Kullanılır? Platelet adı verilen hücrelerin başrolü oynadığı PRP tedavisi, tıbbın pek çok branşında kullanım alanı bulmuştur. PRP günümüzde diyabet ve varise bağlı iyileşmeyen bacak yaralarında, tendon yaralanmaları ve tenisçi dirseği gibi tendinitlerde, diş implantlarından sonra yara iyileşmesi sürecini hızlandırmak için kullanılmaktadır.Yaş ve çevresel faktörler nedeniyle yaşlanan deride, gözle görülebilen birçok değişiklik olur. Derinin elastikiyeti azalır, kırışıklıklar artar ve deride sarkmalar meydana gelir. Tüm bunlardan; derideki kolajen, elastin liflerdeki azalma ve yapılarındaki bozulma sorumludur.Antiaging amaçlı PRP tedavisi ile plateletlerin içerdiği büyüme faktörleri sayesinde, derideki kolajen ve elastin liflerin yapımının artırılması hedeflenir.PRP işlemi sayesinde ortalama 2-4 hafta aralıklarla yapılan 3-4 seanslık uygulama ile vücuda herhangi yabancı madde veya ilaç vermeden tamamen doğal bir gençleşme sağlanır. PRP yaptıranlar ilk seanslardan itibaren öncelikle cildin kuru ve mat görünümünde düzelme fark ederler. Takip eden uygulamalar ile PRP yaptıranlarda kırışıklarda hafifleme, cildin elastikiyetinde artma gözlenir.PRP ile Ne Amaçlanır?PRP Nasıl Uygulanır? PRP işlemi uzman doktorlar tarafından uygulanması gereken bir tedavi yöntemidir. Öncelikle hastadan alınan kan steril şartlarda özel bir tüpün içine konulur. Sonrasında kan içinde jel bulunan tüpe yerleştirilir. Santrifüje konulan tüpteki kanın içindeki maddeler 5-8 dakika içinde ayrıştırılır. Kanın trombositlerden ve büyüme faktörlerinden zengin plazma kısmı ayrıştırılmış olur. Elde edilen karışım enjeksiyon yöntemi ile ilgili alana uygulanır.PRP 2-4 hafta aralıklarla ortalama 3-4 seans, kişinin ihtiyacına göre mezoterapi ile kombine edilerek uygulanır. PRP kürü tamamlandıktan sonra yılda 1-2 kez enjeksiyonlarla işlemin devamı sağlanabilir.PRP ile İlgili Sıkça Sorulan SorularPRP ile saç tedavisi nasıl gerçekleşir?Günlük 100-150 tel saç dökülmesi normal kabul edilmektedir. Bundan fazla olursa saç dökülmesi ciddiye alınmalıdır. PRP, saç tedavisinde de başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlamaktadır. Özellikle saç dökülmesinde hastaların oldukça etkin sonuçlar aldığı belirlenmiştir. PRP işlemi sırasında hastanın kendi kanı alınıp, bir aletten geçirilir. Burada trombosit denilen kökleri besleyecek, gelişimini sağlayacak olan kısım ayrılır ve dökülen bölgeye enjekte edilir. Bu yöntem özellikle genetik dökülmelerde etkilidir. Saç mezoterapisi de yine genetik dökülmesi olanlara PRP ile kombine uygulanabilir.Saç için yapılan PRP uygulamasında önce hastanın venöz kanından 10 cc alınır (1 çay bardağının 1/10 ‘u kadar). Santrifüj edilen kan beyaz ve kırmızı kan olarak iki kısma ayrılır. Kırmızı kanda akyuvar, trombosit, pıhtılaşma faktörleri, PGF (Trombosit büyüme faktörü) bulunur. Kırmızı kan özel bir işleme tabi tutulduktan sonra seyrelmiş bölgeye napaj yöntemiyle enjekte edilir. Bu uygulamanın temelinde doku yenilenmesi vardır. PRP ile saç tedavisi 30 dk. kadar sürerken, uygulama sırasında acı olmaz. PRP sonrasında da herhangi bir iz kalmamakta ve kişi hemen rutin hayatına devam edebilmektedir.PRP ile saç tedavisi ne kadar sürer?PRP ile saç tedavisi ortalama 15 günde bir en fazla 30 dakikada uygulanır ve genellikle 3-4 ay sürer. Sonrasında her yıl bir defa uygulanması yeterli olacaktır. Bu yöntemin en önemli avantajı, özel plazmanın hastanın kendi kanından elde edilmiş olması ve alerji riski taşımamasıdır.PRP ile cilt gençleştirme yöntemi nasıl uygulanır?Cilt yaşlanması tıpkı yaralanma sürecinde olduğu gibi bazı özelliklerini kaybetmesinden kaynaklanır. Cilt gençleştirme yöntemlerinde de yarayı iyileştirirken uygulanan çeşitli yöntemler taklit edilir. Ciltteki hasarı en etkili, en hızlı ve en doğal biçimde onarabilecek olan yapı, yine derinin ait olduğu bütünün bir parçasıdır. Bu nedenle PRP, damarlarımızda dolaşan bu sihirli gücü harekete geçiren bir yöntem olarak gelişmiştir.PRP ile cilt gençleştirme çoğunlukla yüz, boyun, dekolte, eller, bacak içleri, kollar gibi vücudu çeşitli bölümleri için düşünülebilir. Özellikle lazer ve peeling gibi uygulamalardan hemen sonra derinin hızla yapılanmasını sağlamak mümkün olur.UV ışınlarına maruz kalmış ciltlerde kırışıklıkların, lekelerin, çöküntülerin giderilmesi sağlanabilir. Esneklik ve parlaklığın cilde yeniden kazandırılması da PRP ile cilt gençleştirmenin en önemli sonuçlarından biridir. Ayrıca vücuttaki iyileşmesi uzun süren yaraların iyileştirilmesi, çatlak gibi deri niteliğinin zarar gördüğü durumlar da PRP ile kontrol altına alınabilir.PRP ile cilt gençleştirme yöntemi kaç seans sürer?Kişinin kendi kanının yine kendi vücuduna enjekte edilmesiyle gençleşmeyi sağlayan PRP ortalama 2-4 hafta aralıklar ile 3-4 seans sürebilir. PRP yönteminin en belirgin özelliği vücuda herhangi yabancı madde veya ilaç vermeden tamamen doğal bir gençleşme sağlar.PRP sayesinde ilk seanslardan itibaren öncelikle ciltteki kuru ve mat görünüm düzelir. Arıdan da kırışıklarda hafifleme, cildin elastikiyetinde artma gözlenir. PRP sadece yaşlanma belirtilerini hafifletmeye yaramaz. Aynı zamanda yaşlanma sürecini de yavaşlatarak adeta ‘’gençlik aşısı’’ etkisi gösterir. Bu nedenle yaşlanma belirtilerini beklemeden yaşlanma sürecini yavaşlatmak isteyen her yetişkinin başvurabileceği bir yöntemdir.PRP’nin ciltteki etkisi ne kadar sürer?PRP sonrasında ciltte ortaya çıkan parlak ve sağlıklı cilt görünümü bir süre sonra hafifleyebilir. Bu nedenle ek cilt gençleştirici uygulamalar ile takviye yapılmalıdır. 3 veya 4 kürlük PRP uygulamasından sonra kürleri her 10-12 ayda bir tekrar etmek gençleşme etkisini neredeyse kalıcı hale getirir.Ağrı tedavisinde PRP’nin yeri nedir?Prp kişinin kendi kanından alınan örneğin belirli işlemlerden geçirilerek protein ve büyüme faktörleri açısından zenginleştirilmiş halidir. Büyüme faktörleri ve proteinler iltihabi süreci ve ağrıyı azaltıp dokunun iyileşmesine yardımcı olan maddelerdir. PRP tedavileriyle kas iskelet sistemi yaralanmalarında, inflamatuar hastalıklarda başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Omuz ağrıları, ön çapraz bağ yaralanmaları, eklem kireçlenmeleri, ayak bileği burkulmalarının tedavisinde PRP’den yararlanılabilir. PRP tedavisinde kullanılan, hastanın kendi kanından alınan numuneden ayrıştırılarak elde edilen sıvı, serum olarak ağrılı veya hassas bölgeye uygulanmaktadır.Proteinler ve büyüme faktörleri sessiz lokal kök hücreleri aktive ettiğinden plazma sıvısı doğal bir ilaç gibi etki göstererek, yaralanmanın ve zedelenmenin olduğu tendon kıkırdak gibi yapıların iyileşmesini hızlandırır.PRP’nin ağrı tedavisinde en çok kullanıldığı alanlar nelerdir?PRP’nin yan etkisi var mı?PRP tedavisinin uygulandığı alanda enjeksiyonun batım yaptığı yerlerde ufak şişlikler, ağrı ve morarma olabilir. Enfeksiyona yol açmamak için tedavinin yapıldığı bölgenin steril olmasına özen gösterilmesi gerekir. Ancak bu yan etkiler çok sık görülmez, hastanın kendi hücreleri olduğu için herhangi bir istenmeyen etkiye neden olmaz. Kan sulandırıcı ilaç kullananlar, kanser öyküsü bulunanlar, çeşitli kan hastalıklarına sahip olanlar PRP yapılacak bölgede infeksiyon ya da iltihap olanlar, hamile ve emziren kadınların PRP yaptırması uyun değildir. PRP tedavisi sonrasında ilk gün banyo yapılmaması ve güneşten korunmak da tavsiye edilir.PRP ile diz kireçlenmesi nasıl tedavi edilir? PRP diz kireçlenmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Diz kıkırdağı, yaş, travma ve çeşitli nedenlerle yıpranmaktadır. Bu yıpranma iltihabi bir süreci başlatır. İltihaba neden olan etmenler diz ekleminde ağrı ve şişliklere neden olarak kıkırdak aşımını hızlandırarak kireçlenmeye yol açmaktadır. PRP ile dize uygulanan protein ve büyüme faktörleri bu iltihabi süreci azaltarak kıkırdak yıkımının önüne geçer ve iyileşmeyi artırır. PRP uygulamaları hastanın konforunu artırmaktadır.Tüp bebek tedavisinde PRP nasıl etki gösterir?PRP hastanın kendi kanının özel bir ayrıştırma sürecinden geçtikten sonra hazırlanan presipitatın her iki over dokusuna ultrasonografi kılavuzluğunda enjekte edilmesi ile uygulanmaktadır. Yumurtalık dokusunun cevabı genellikle uygulamanın ardından 3. ayda ortaya çıkmaya başlamaktadır. PRP tedavisi sonrasında umutsuz ya da yumurtalık cevabı son derece kötüleşmiş bazı hastalarda yumurta elde etmenin de ötesinde gebelikler elde edilmiş olsa da PRP yönteminin tüp bebek tedavisi alanlarda istatistiksel olarak anlamlı bir başarı sağladığı konusunda henüz yeterli bir veri bulunmamaktadır. | 3,838 |
874 | Tedavi Yöntemleri | Radyoaktif İyot Tedavisi (Atom Tedavisi) | Tiroid kanseri toplumda en sık görülen endokrin yani hormonal sistem kanserlerden biridir ve tedavisi cerrahi yöntemle kişiye özel olarak planlanıyor. Radyoaktif iyot tedavisi ise ameliyat sonrası geride kalabilecek gözle görülemeyen kanser hücrelerini yok etmek için kullanılıyor. Tiroid kanserinde radyoaktif iyot tedavisi, tiroid kanseri tanısı konulmuş ve ameliyatı gerçekleşmiş olan hastalara tedaviyi desteklemek amaçlı uygulanıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Nükleer Tıp bölümünden Prof. Dr. Akın Yıldız ve Uz. Dr. Mehmet Bozkurt, Radyoaktif İyot Tedavisi hakkında bilgi verdi.Radyoaktif İyot Tedavisi(Atom Tedavisi) Nedir?Halk arasında “Atom Tedavisi” olarak da bilinen radyoaktif iyot tedavisi, tiroid ameliyatından sonra boyun bölgesinde kalan veya gözle görülmeyen olası kanser hücrelerini yok etmek için kullanılan bir tedavi yöntemidir. RAI, radyoaktif özellik kazandırılmış İyot (I-131) molekülünün ağız yoluyla (ilaçlı sıvı veya kapsül) alınması şeklinde uygulanmaktadır. Tedavi, canlı tiroid hücresi bulunması ihtimaline karşı radyo aktif iyotun; vücuda verilmesi, hücrelere doğru yönelerek hücreyi içerisine alması ve ışınlayarak (beta ışını) bu hücreleri tahrip etmesini kapsamaktadır. Böylece, kanserli tiroid hücrelerinin büyümesi ve çoğalması durdurulmaktadır. Radyoaktif iyot sadece tiroid kanseri tedavisinde değil, aynı zamanda tiroid bezinin aşırı hormon üretmesi ile karakterize tirotoksikoz – hipertiroidi (halk arasında zehirli guatr olarak adlandırılan) durumlarının tedavisinde de sıklıkla kullanılabilmektedir.Radyoaktif İyot Tedavisinin AşamalarıRadyoaktif iyot tedavisi süreci, genellikle aşağıdaki adımları içerir:Hazırlık: Tedaviye başlamadan önce, doktorlar hastanın öyküsünü değerlendirir ve gerekli testleri yapar. Bu süreçte, hastanın kan tahlilleri istenir ve ultrasonografi gibi gerekli görülen görüntüleme türleri incelenir.İlaç kesme: Bazı durumlarda, hastanın kullanmakta olduğu tiroid ilaçları, tedaviden önce geçici olarak durdurulabilir. Bu, iyotun tiroid dokusunda daha etkili bir şekilde birikmesine yardımcı olur.Radyoaktif iyot uygulaması: Hasta, I-131 maddesini kapsül veya sıvıyı oral yolla alır. Bu uygulama genellikle hastanede gerçekleştirilir ve tedavi dozu hastanın durumuna göre hekim tarafından belirlenir.İzolasyon dönemi: Radyoaktif iyot alındıktan sonra hastanın kısa süreliğine izole olması gerekir. Çünkü vücut radyoaktif atıkları atana kadar hasta çevresine radyasyon yayabilir. İzole süresi, tedavi dozuna ve hastanın durumuna bağlı olarak değişir.Takip ve değerlendirme: Tedavi sonrası doktorlar, hastanın iyileşme sürecini takip eder ve gerektiğinde ek testler veya tedaviler uygulayabilir. Bu aşamada tiroid hormon düzeyleri, radyoaktif iyot taramaları ve diğer gerekli görülen tetkikler yapılabilir.Uzun vadeli takip: Radyoaktif iyot tedavisi sonrası hastaların düzenli kontrolleri ve takipleri yapılır. Bu süreç yine her hastanın durumuna ve tedavinin başarısına bağlı olarak değişebilmekle beraber uzun yıllar devam edebilir.Radyoaktif iyot Tedavisinin Yan Etkileri Nelerdir?Radyoaktif iyot tedavisi (RAI), tiroid kanseri ve bazı tiroid hastalıkları için kullanılan bir tedavi yöntemidir. Her tedavi gibi RAI'nin de bazı yan etkileri vardır. Bunlar şunları içerir:Her hasta için yan etkiler farklı olabilir ve bazı durumlarda daha ciddi yan etkiler de görülebilir. Bu nedenle süreç, tedavi öncesi ve sonrasında doktor ile birlikte takip edilmelidir. Bu gönderiyi Instagram'da gör Memorial Hospitals Group (@memorialhospitalsgroup)'in paylaştığı bir gönderi Memorial Hospitals Group (@memorialhospitalsgroup)'in paylaştığı bir gönderiTedavi Sonrası İzlem ve Bakım Nasıl Olmalıdır?Radyoaktif iyot tedavisi sonrası izlem ve bakım şu şekilde olmalıdır:Her hastanın durumu farklı olduğu için tedavi sonrası bakım ve izlem süreci de kişiden kişiye değişebilir. Bu nedenle doktorun önerilerine ve kişiye özel olarak uygulanacak tedavi protokollerine dikkat edilmelidir.Radyoaktif İyot Tedavisi Avantajları Nelerdir?Radyoaktif iyot tedavisi, tiroid kanseri ve hipertiroidizm gibi tiroid hastalıklarının tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. Bu tedavi ile tiroid kanseri ameliyatının ardından boyun bölgesinde kalabilecek gözle görülemeyen olası kanser hücrelerini etkili şekilde yok etmesi amaçlanmaktadır. O nedenle tedavi başarısı yüksektir ve direk hedefe yönelik bir tedavidir. Diğer tedavi yöntemlerine göre yan etkisi oldukça azdır. RAI, ABD’de ve Avrupa’da yapılan birçok araştırmaya göre öncelikli tedaviler arasında yer almaktadır.Radyoaktif İyot Tedavisi ve Diğer Tedavi Yöntemlerinin KarşılaştırmasıTiroid kanserinde yapılan ameliyatın ardından uygulanacak radyoaktif iyot tedavisinin yanı sıra; ilaç tedavisi, ameliyat ve harici radyasyon terapisi de bulunmaktadır.İşte bu yöntemlerin karşılaştırılması:Radyoaktif iyot tedavisi: - Avantajlar: Girişimsel bir işlem olmamasının yanı sıra çevre dokulara daha az zarar verebilir. - Dezavantajlar: Geçici yan etkileri bulunmaktadır. Radyasyon yayılımı sebebiyle izolasyon gereksinimi mevcuttur. Her hasta için uygun değildir. Hamilelik veya emzirme dönemlerinde tercih edilmemelidir.İlaç tedavisi (Antitiroid ilaçlar): - Avantajlar: İnvaziv bir yöntem değildir. Hızlı ve etkilidir. Doz ayarlaması ile de etkinlik kontrolü sağlamaktadır. - Dezavantajlar: Uzun süreli kullanımda yan etkiler görülebilir. Tedavi süresinin uzunluğu ve bazı durumlarda kalıcı çözüm sağlamaması gibi durumlar yaşanabilir.Ameliyat (Tiroid lobektomi, Total tiroidektomi): - Avantajlar: Kalıcı çözümdür. Kanserli dokunun tamamen çıkarılması ile hızlı iyileşme sağlanır. - Dezavantajlar: Cerrahi bir işlemdir. Boyun bölgesinde ince bir çizgi şeklinde iz kalabilir. Ameliyatın anestezi riski ve cerrahi komplikasyonları oluşabilir.Harici radyasyon terapisi (Radyoterapi): - Avantajlar: Girişimsel bir tedavi yöntemi değildir. Kanserli hücreleri tahrip eder ve lokal olarak hedef alır. - Dezavantajlar: Uzun süreli tedavi gerekebilir, yan etkiler görülebilir. Sağlıklı dokulara zarar verebilir ve kanserli hücrelerin tamamen yok edilmesine yardımcı olamayabilir.Hangi tedavi yönteminin uygulanacağına, hastanın yaşı, genel sağlık durumu, tiroid hastalığının tipi-evresi ve potansiyel riskler göz önünde bulundurularak karar verilir. Tedavi seçenekleri ve riskleri doktor ile ayrıntılı olarak görüşülmeli, en uygun olan tedavi yöntemine birlikte karar verilmelidir.Radyoaktif İyot Tedavisi Hakkında Sıkça Sorulan SorularRadyoaktif iyot tedavisi (RAI) hakkında sıkça sorulan sorular ve cevapları şunlardır:Radyoaktif iyot tedavisi nedir ve ne için kullanılır?Radyoaktif iyot tedavisi, tiroid bezinin aşırı çalışmasını kontrol etmek (hipertiroidizm) veya tiroid kanseri tedavisinde hedefe yönelik bir radyasyon terapisi olarak kullanılabilir.Radyoaktif iyot tedavisi nasıl uygulanır?Radyoaktif iyot, ağızdan alınan kapsül veya sıvı olarak verilir. İyot, tiroid bezine doğrudan taşınır ve aşırı aktif veya kanserli hücreleri tahrip eder.Radyoaktif iyot tedavisinin yan etkileri nelerdir?Yan etkiler arasında; geçici tükürük bezi iltihabı, mide bulantısı, tat alma bozukluğu, kuru ağız ve halsizlik bulunur. Uzun vadede ise hipotiroidizm (az çalışan tiroid) riski artabilir.Radyoaktif iyot tedavisi sonrası ne tür önlemler alınmalıdır?Kısa süreli izolasyon, hijyen kurallarına dikkat etme, bol su içme, düşük iyotlu diyet ve doktorun önerdiği ilaçları kullanma gibi önlemler alınmalıdır.Radyoaktif iyot tedavisi ne kadar sürede etkisini gösterir?Tedavinin etkisi kişiye göre değişebilir. Hipertiroidizmde, iyileşme birkaç hafta ila birkaç ay arasında sürebilir. Tiroid kanseri tedavisi ise birkaç ay içinde etkisini gösterebilir ve takip testleri ile değerlendirilir.Radyoaktif iyot tedavisi her tiroid hastası için uygun mudur?RAI her tiroid hastası için uygun değildir. Örneğin, hamilelik ve emzirme döneminde olan hastalara ve bazı tiroid kanseri tiplerine RAI önerilmemektedir. Doktor sizin için en uygun tedavi yöntemini belirleyecektir.Radyoaktif iyot tedavisi ne kadar güvenlidir?RAI, genellikle güvenli ve etkili bir tedavi yöntemidir. Ancak her tedavi gibi bazı riskler ve yan etkiler içerebilir. Tedavi öncesi ve sonrası alınan önlemlerle bu riskler minimize edilebilir. | 3,072 |
875 | Tedavi Yöntemleri | Radyoterapi | Radyasyon, dalgalar ya da parçacıklar tarafından taşınan özel bir enerji türüdür. Özel cihazlarca üretilebilir ya da radyoaktif olarak adlandırılan maddeler tarafından salınabilir. Bu enerji, tıpta görüntüleme amacıyla aynı zamanda kanser ve diğer bazı hastalıkları tedavi etmek için kullanılmaktadır.Radyoterapi nedir? Radyasyon, dalgalar ya da parçacıklar tarafından taşınan özel bir enerji türüdür. Özel cihazlarca üretilebilir ya da radyoaktif olarak adlandırılan maddeler tarafından salınabilir. Bu enerji, tıpta görüntüleme amacıyla aynı zamanda kanser ve diğer bazı hastalıkları tedavi etmek için kullanılmaktadır. Radyasyonu, hastalıklı organa yönlendirebilmek için özel cihazlara gereksinim vardır. Bu şekilde, yüksek dozdaki radyasyon enerjisinin tedavi amacı ile kullanılmasına "radyoterapi" ya da "ışın tedavisi" adı verilmektedir.Hangi hastalıklarda kullanılır? Vücudun hemen hemen her bölgesinde ortaya çıkabilen kanser tipinde ve kanser hastalarının yaklaşık %50’sinde radyoterapi uygulanmaktadır. Bazı kanser türlerinde radyoterapi tek tedavi yöntemidir. Radyoterapi tek başına ya da cerrahi ve/veya ilaç tedavisi ("kemoterapi") ile birlikte uygulanarak da çok sayıda hastada tam olarak iyileşme sağlanabilen bir tedavi yöntemidir.Radyoterapi;Cerrahi öncesinde tümörü küçültme amacıyla,Cerrahi sonrasında vücutta mikroskop düzeyinde kalmış olabilecek kanser hücrelerini temizleme amacıyla,Hastalığın birincil tedavisi olarak tek başınaCerrahi olmadan, kemoterapi ile birlikte direkt olarak tedavi amacıyla,Hastalığı tam olarak iyileştirmenin mümkün olmadığı bazı durumlarda; hastanın ağrı, kanama gibi şikayetlerini azaltma amacıyla radyoterapi uygulanabilir. Bu tür tedaviye "palyatif tedavi" adı verilir.Nasıl yapılır/Uygulanır? Radyoterapi iki şekilde uygulanmaktadır. Dıştan (eksternal) ve içeriden (internal). Bazı hastalara bu iki şekil art arda uygulanabilir.Dıştan (eksternal):Çoğu hastada radyoterapi uygulaması dıştan yapılır. Genellikle tedavi merkezlerinde, poliklinikte yapılan bir uygulama olup radyoterapi cihazları kullanılarak ışınların hastalıklı dokuya yönlendirilmesi şeklinde gerçekleştirilir. Eksternal tedaviler son yıllara kadar Kobalt-60 ya da lineer akseleratör denilen cihazlarla 2 boyutlu olarak gerçekleştirilmekteydi. İki boyutlu tedavilerde hedef hacme yeterli dozu verebilmek için geniş emniyet marjları gerekli olduğu için normal doku hasarı ve yan etkiler daha fazla olmaktaydı. Ancak son yıllarda radyoterapi cihazlarındaki teknolojik değişiklikler sayesinde üç boyutlu konformal radyoterapi, IMRT (yoğunluk ayarlı radyoterapi), sterotaktik beden radyoterapisi (linak bazlı, gamaknife, cyberknife) uygulanarak hedef hacme maksimum doz uygulanırken, normal dokunun minimum doz alması sağlanabilmektedir. Işın tedavisi uygulanmasına karar verildiğinde, doktor aynı zamanda da hangi cihazın hasta için daha uygun olduğuna karar verecektir.İçeriden (internal):İçeriden (internal) uygulanan radyasyonda ise, radyoaktif madde ya da kaynak ince tel ya da tüpler ile ya direkt tümör içine ya da bir vücut boşluğuna yerleştirilmektedir. Bazen de cerrahi sonrasında kalan boşluğa yerleştirme yapılabilmektedir.Stereotaktik radyoterapi Radyasyon tedavisinde belli noktalara ablatif (tahrip edici) radyasyon dozunun verilmesi ve normal dokuların maksimum korunmasını sağlayan tedavilerdir. Bu tedaviler sıklıkla 3 cm ve altındaki tümörlerde en etkin şekilde kullanılmaktadır.Akciğer kanserlerinin erken evresinde ameliyat olamayan hastalarda kullanımı en sık uygulama alanıdır. Metastatik hastalık bölgelerine de tek tek uygulanabilir.Tedavi sıklıkla özel planlama yapıldıktan sonra 1- 3 kez uygulama ile yapılmaktadır. Belli lineer akseleratörlerde yapıldığı gibi özel cihazlar da kullanılabilir.Ağrısız ve yan etkilerin minimal olduğu bir tedavi yöntemidir.Radyoterapi tedavi planı ve hazırlık süreci nasıldır?Bilgisayarlı planlama tomografisi: Radyoterapi tedavisine başlamadan önce bilgisayarlı planlama tomografisi ile birlikte hazırlık seansı yapılır. Bunda amaç, tedaviyi kişileştirmek ve kanserin, türüne ve yaygınlığına göre seçilmesi gereken ışınlama tekniğini belirlemektir. Bu hazırlık seansı ve tedavinin kendisi hakkındaki ayrıntılar (özellikle seansların sıklığı ve süresi) ilk muayene esnasında hastaya radyasyon onkolojisi uzmanı tarafından bildirilir.Tümörlü ya da tümör yayılımı olan bölgelerin belirlenmesi: Radyoterapi seansı sırasında, hastanın cihazın içinde almak zorunda olduğu pozisyon belirlenir ve daha sonra da bu pozisyonda bilgisayarlı tomografi çekilir. Tedavi planını bilgisayarlı tomografi ile yapmak, tümörlü ya da tümörün yayılımı için en riskli bölgelerin belirlenmesinin yanı sıra korunması gereken normal dokuların da tespitini sağlamış olur. Tomografi sırasında, damar için enjeksiyon ve görüntülenecek bölgeye göre de bazen idrar sondası gerekli olabilir.Radyasyon dozu ayarlaması: Doktor tarafından tomografi kesitleri tarafından hedef hacim ve normal doku belirlemeleri yapıldıktan sonra yine doktorun ve radyasyon fizikçisinin birlikte çalışması ile, hastanın ne kadar radyasyon dozuna ihtiyacı olduğu ve bu dozun nasıl verileceği, kaç seans süreceğini belirlenir. Bu durum, genellikle bir kaç gün sürebilir.Radyasyon kaynağının belirlenmesi: Radyoterapide kullanılan radyasyon kaynakları çeşitlidir. Doktor X-ışını ya da elektron demeti kullanabilir. Kullanılacak radyasyon kaynağının seçimi tümörün tipine, vücuttaki yerleşimine ve özellikle de derinliğine göre belirlenir. Yüksek enerjili X-ışınları birçok kanser tipinde tedavi amacı ile kullanılır. Elektron demetleri ise bazı cilt hastalıklarını tedavi edebilir.Işın verilecek bölgenin işaretlenmesi: Radyasyon terapisti tarafından hastanın cildine işaretlemeler yapılarak bir radyoterapi seansından diğerine “hedef hacmin” aynı şartlarda ışınlanması sağlanmaktadır. Bu amaçla kolay çıkmayan mürekkepli kalemler kullanılır veya tatuaj yapılabilir. Yine de yıkanırken bu işaretlerin çıkmamasına özen göstermek gerekir. Çünkü hastanın tedavisi bitene kadar bu işaretlere ihtiyaç duyulacaktır. Silinme olursa terapiste haber vermek gerekir. Hasta, silinmiş işaretleri kendisi tamamlamamalıdır.Tedavi etkisinin takibi: Tedavi başladıktan sonra doktor hastanın tedaviye cevabını, genel durumunu ve tedavinin olası yan etkilerini takip eder. Bu kontrol de genellikle haftada bir yapılır ancak sıklığı hastanın ihtiyacına göre değişebilir. Planlanmış tedavilerin zamanında alınması çok önemlidir. Plandaki aksamalar, tedavinin beklenen etkinliğini azaltabilir.Tedavi süreci nasıldır? Hasta tedaviye başlamadan önce giysilerini çıkarır ve önlük giyer. Bu nedenle kolay değiştirebileceği giysiler ile tedaviye gelmesi önerilir.Radyoterapi teknisyeni, tedavi alanını belirlemek için hastanın cildinde daha önce işaretlemiş olduğu çizgileri kullanır. Hastanın özel bir sandalyede oturması ya da tedavi masasına yatması gerekir. Her seansta tedavi odasında 15 ila 30 dakika kalınmakla birlikte, radyasyon dozunun verilmesi 1 ila 5 dakikalık bir sürede gerçekleşmektedir. Eksternal radyoterapi alma işlemi, bir röntgen filmi çekilme işlemindeki gibi ağrısızdır.Hastanın işlem sırasında nefes tutmasına gerek yoktur ve yalnızca normal soluk alıp vermek yeterlidir. Radyoterapi seanslarında; tanımlanan dozun en hassas şekilde verilip ışınların vücutta doğru yere ulaşması, tedavi boyunca hasta pozisyonunun bozulmayıp her tedavide aynı pozisyonun oluşturulması ve hastanın konforunun en iyi şekilde sağlanması için ortamın hareketsiz hale getirilmesi önemlidir. İmmobolizasyon (sabitleme) denilen bu işlemde tedavi edilen bölgeye göre baş-boyun maskeleri, vakumlu yataklar, diz altı sabitleyicileri veya omuz çekicisi gibi aksesuarlar kullanılabilir.Radyoterapi teknisyeni, ışın verilmeden önce odadan ayrılır. Cihazlar, yakındaki küçük bir alandan kontrol edilir. Hasta da bir monitör ya da pencere yoluyla izleyebilir. Bu sırada hasta konuştuğunda sesi hoparlörden duyulabilir ve teknisyenle iletişim kurulabilir. Radyoterapi cihazları büyük yapıları nedeniyle tedavi alanı etrafında değişik açılarda dönerken gürültülü bir ortam oluşabilir. Ancak hastaların, cihazların ilgili teknisyenlerce çalıştırıldığı ve çalışmalarının düzenli olarak kontrol edildiği unutulmamalıdır. Tedavi odası ya da cihazlarla ilgili olarak her türlü soru, teknisyen ya da doktora sorulabilir.Radyasyonun herhangi bir şekilde görülmesi, sesinin duyulması ya da hissedilmesi mümkün değildir. Tedavi seansında hastanın kendini çok kötü veya rahatsız hissedeceği bir durum oluşursa, derhal teknisyen bilgilendirilmelidir. Gerekli durumlarda cihazların çalışması derhal durdurulabilmektedir.Radyoterapiye ilişkin sık sorulan sorularRADYOTERAPİ VÜCUDA NASIL ETKİ EDER?Yüksek dozdaki radyasyonun, hücreleri öldürme ya da bölünüp çoğalmalarını engelleyebilme özelliği bulunmaktadır. Kanser hücreleri normal hücrelere göre çok daha hızlı bölünüp çoğaldığından radyoterapi kanser hücreleri üzerinde normal hücrelerden daha etkilidir. Bunun yanında normal sağlıklı hücrelerin toparlanıp eski haline gelmesi, kanser hücrelerine göre çok daha kolay olmaktadır. "Planlama" denilen aşamada, hastalıklı dokuların en fazla, normal dokuların ise en az radyasyona maruz kalması için gerekli çizimler yapılarak, tedavi hedefe yönelik olarak uygulanmaktadır.RADYOTERAPİ KİM TARAFINDAN UYGULANIR?Radyasyon ile hastalıkların tedavisi konusunda uzmanlaşmış bir hekim olan "radyasyon onkolojisi uzmanı" hastanın ihtiyacı olan tedavi tipi ve planını belirler.Tedavi süresince radyasyon onkolojisi uzmanları özel bir ekip ile çalışır. Bu ekipte;Radyasyon fizikçisi: Cihazların doğru çalıştığını ve uygun dozda radyasyon verdiğini denetler.Dozimetrist: Tedavilerdeki seans sayıları ve sürelerini belirler.Radyoterapi hemşiresi: Tedavi süresince hemşirelik hizmetleri verir, hasta için oluşabilecek yan etkileri en aza indirmeye ve hastanın bunları tolere edebilmesine yardımcı olur.Radyoterapi teknisyeni: Tedavi öncesi hastanın hazırlığını yapar ve tedavi cihazlarının çalışmasını sağlar.TEDAVİNİN YAN ETKİLERİ VAR MIDIR?Eksternal radyoterapi uygulanması vücudu radyoaktif hale getirmez. Bu nedenle, tedavi alan kişiler ile temastan kaçınmaya gerek yoktur. Sarılma, öpme gibi temas durumlarında bile diğer kişileri olumsuz etkileyecek bir risk söz konusu değildir.Radyoterapinin yan etkilerini genellikle tedavi edilen alana ait şikayetler oluşturur. Doktor ve hemşire bu yan etkilerin nasıl yönetileceği konusunda hastaya bilgi vermektedir. Tedavi sırasında öksürük, ateş, terleme ya da olağan dışı ağrı gibi şikayetler olduğunda doktor ya da hemşirenin bilgilendirilmesi gerekir. Yan etkiler çoğunlukla tedavi bitiminden sonra birkaç haftada ortadan kalkar ve ilaçlar ya da diyetle kontrol altına alınabilir. Daha uzun süre devam edebilen yan etkiler de uygun tedaviler ile yönetilebilir.Tedavinin etkinliği doktor tarafından takip edilmektedir. Tedavi sonrası ağrı, kanama ve buna benzer diğer şikayetlerin azaldığı, zamanla diğer düzelme bulgularının ortaya çıktığı hissedilmektedir. Doktor tedavi etkilerini izlerken bazı kan testler de isteyebilir. Tedavi süresince bu sayılarda düşüklük olması olağandır. | 4,053 |
876 | Tedavi Yöntemleri | Perkütan Koroner Girişim | Koroner arter hastalığı günümüzde cerrahi işlemin dışında perkütan koroner girişim yöntemi ile tedavi edilebiliyor. Bilek veya bacak atardamarından girilerek yapılan bu işlemde damarlarda bulunan darlık ve tıkanmalar balon ve stent uygulamaları ile açılabiliyor. Hasta konforunu artıran ve yaşam kalitesini yükselten perkütan koroner girişim işleminde yaş sınırı bulunmuyor. İşlemin başarısında ise kullanılan malzemelerin kalitesi ve işlemin alanında uzman bir hekim tarafından yapılması büyük önem taşıyor. Memorial Ankara Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ali Oto, Perkütan koroner girişim tedavi yöntemi ile ilgili bilgi verdi.Perkütan koroner girişim nedir?Kalp kasına temiz kan getiren atardamarlar kalbin dış yüzünde seyreder ve “koroner arterler” olarak adlandırılırlar. Damar sertliği hastalığı nedeniyle koroner arterlerde daralmalar ve tıkanıklıklar gelişebilir. Bu duruma tıp dilinde koroner arter hastalığı adı verilir. Damardaki daralmalar basitçe göğüs ağrısı nedeni olabilirken, ani tıkanmalar kalp krizine yol açabilir. İşte koroner arterlerin daralma ve tıkanmalarının ameliyatsız olarak damardan girilerek açılması işlemi “perkütan koroner girişim” olarak adlandırılır. Perkütan koroner girişim, darlık olan damar balonla genişletilerek ve stent denilen metal iskelet yerleştirilerek yapılabilir.Perkütan koroner girişim hangi hastalıklarda kullanılır?Koroner arter hastalığı (damarda darlık ve tıkanıklık) daha önceleri sadece göğüs açıldıktan sonra göğüs ve bacaktan alınan damarlarla köprü yapılan bir yöntem olan koroner bypass ile tedavi edilebiliyordu. Ancak günümüzde koroner arter hastalığının tedavisi damardan girilerek ve göğüs açılmadan girişimsel işlemlerle yapılabiliyor. Bu yöntem ile kalp krizi sırasında da tıkanan damar dakikalar içinde açılabilmekte ve kalp kası ölümden kurtarılmaktadır. Böylece hastaların ani damar tıkanıklığı sonucunda karşı karşıya kalabilecekleri kalp yetmezliği ve ölüm gibi olumsuz durumlar önlenebilmektedir.Perkütan koroner girişim işlemi nasıl uygulanır?Perkütan koroner girişim işlemi çevresel bir atardamardan yerel uyuşturma ile iğne ile girilerek başlatılır. Bu işlem için bacak veya bilekteki atardamarlar kullanılabilir. İğne ile damara girildikten sonra damara işlemi kolaylaştırmak ve sürdürebilmek için ince bir kılıf yerleştirilir. Bunun içinden yine çok ince borucuklar (2-3 mm kalınlıkta ) yardımıyla kalbi besleyen damarların aorttan çıktıkları ağızlarına ulaşılır. Bu ince borucuklardan damar içine x ışını ile görülebilen boya maddesi verilerek damar görüntülenir (anjiyografi ). Böylece darlığın veya tıkanmanın yeri, derecesi, uzunluğu gibi özellikleri belirlenir. Bundan sonra darlık ya da tıkanıklık, çok ince olan özel tellerin üzerinden balon ya da balon üzerine sıkıştırılarak yüklenmiş olan stent kaydırılarak geçirilir. Darlık bölgesine gelindiğinde ( floroskopi ile doğrudan görerek ) stent balonu şişirilip, stent o bölgede bulunan damar duvarına yüksek basınçla yerleştirilir. böylece kapalı olan damar açılmış olur.Perkütan koroner girişim işleminin avantajları nelerdir?Perkütan koroner girişim işleminin baypas ameliyatından en önemli fark ve avantajları şu şekildedir:- Hiçbir şekilde kesi yapılmaması ve hastanın ertesi gün evine gitmesi- Özellikle bilekten yapılan işlemlerde hastaya hareket kısıtlığı yapmaması-Yaşam kalitesini artırması- Ameliyat sonrası yoğun bakım, hastanede yatış ve ameliyat sonrası göğsün açılmasına bağlı sorunların yaşanmaması.Perkütan koroner girişim işlemi hakkında sık sorulan sorular Koroner arter hastalığı nedir?Koroner arter hastalığı, kalbi besleyen damarların damar sertliği (ateroskleroz ) nedeni ile daralması ya da tıkanmasıdır. Bu durum da hayati tehlikeye yol açabilir ve vakit kaybetmeden mutlaka tedavi edilmelidir. Bu amaçla uygulanan modern yöntemler ile koroner arter hastalığının konforlu bir şekilde tedavisi sağlamaktadır.Perkütan koroner girişim işlemi için kimler aday olabilir?Koroner damarlarında ciddi darlık saptanan tüm hastalar bu işlem için aday olabilir.Perkütan koroner girişim işlemi ağrılı bir işlem midir?Yolunda giden bir işlemde hasta kesinlikle ağrı hissetmez.Perkütan koroner girişim işlemi güvenilir bir işlem midir?Perkütan koroner girişim işlemi kesinlikle güvenilir bir işlem olmaktadır. Bu uygulamanın alanında uzman ve deneyimli doktorlar tarafından tam donanımlı merkezlerde yapılması çok önemlidir.Perkütan koroner girişim işlemi uygulanan hastalar günlük hayatına ve iş hayatına ne zaman dönebilir?Perkütan koroner girişim işleminden sonra hastalar işlemin ertesi günü hastaneden çıkar ve genellikle birkaç günlük dinlenmeden sonra işine dönebilir. Kalp krizi sonrası yapılan girişimlerde hastanın daha uzun bir süre dinlenmesi gerekebilir.Perkütan koroner girişim işlemi sonrası nelere dikkat edilmelidir?Perkütan koroner girişim işlemi sonrası kan sulandırıcı ilaçların hastalar tarafından belli bir süre kullanılması gerekir. Ayrıca işlem sonrası hastalar sağlıklı yaşama ilkelerine uygun olarak yaşamını sürdürmelidir. Kesinlikle sigara içmemeli, sağlıklı beslenmeli, düzenli egzersiz yapmalıdırlar. Ayrıca kan basıncı, kan şekeri kontrol altında olmalı ve kolesterol düşürücü ilaçları düzenli kullanmalıdırlar. Bunun yanı sıra hekimleri tarafından verilen ilaçlar da düzenli olarak alınmalıdır.Perkütan koroner girişim işleminin riskleri var mıdır?Her türlü girişimin riski olabileceği unutulmamalıdır. Burada risk büyük ölçüde; hastanın durumu, koşulları ile darlığın yeri, damarın ve diğer damarların durumu vb. gibi etkenlerle yakından ilgilidir. Perkütan koroner girişim işlemini yapan hekimin deneyiminin de önemli olduğu unutulmamalıdır.Perkütan koroner girişim işlemi için yaş sınırı var mıdır?Perkütan koroner girişim işlemi için yaş sınırı bulunmamaktadır. Bu işlem her yaşta yapılabilecek bir uygulamadır.İşlem sonrası hastalar hangi aralıklarda doktor kontrollerine gelmelidir?Genellikle işlem sonrası erken dönemde hasta görülerek ilaçlar, yaşam biçimi ve hastanın soruları ile ilgili bir görüşme yapılır. Bundan sonraki kontroller hastanın durumu gerektirmedikçe 6 ay aralıklarla yeterli olur. Ancak hastalığın doğası nedeniyle hastanın durumundaki her türlü değişiklikte hekime başvurması gerektiği unutulmamalıdır.Perkütan koroner girişim işleminde kullanılan malzemelerin işlem sonucuna etkisi var mıdır?Kesinlikle etkisi vardır. Hayati önem taşıyan bu tür işlemlerde güvenilirliği kanıtlanmış malzemeler kullanılmalıdır. | 2,371 |
877 | Tedavi Yöntemleri | Oküloplasti | Oküloplasti veya oküloplastik cerrahi göz kapaklarıyla birlikte pek çok göz sorununu ilgilendiriyor. Tıbbi ve kozmetik olarak uygulanan oküloplastik cerrahi, göz ve çevresindeki tüm bölgelerin ihtiyaca yönelik olarak tedavi edilmesini amaçlıyor. Memorial Şişli Hastanesi Göz Merkezi’nden Gamze Öztürk Karabulut, oküloplasti hakkında bilgi verdi.Oküloplasti nedir?Oküloplasti veya oküloplastik cerrahi, göz kapaklarını, kaşları, göz küresini, gözyaşı kanallarını ve yüzü içeren çeşitli prosedürleri belirtmek için kullanılan bir terimdir. Asıl adı Oftalmik plastik ve rekonstrüktif cerrahi olan branş tıbbi olarak gerekli girişimlerin yanında kozmetik girişimleri de kapsar ve bazen ikisi de olabilir. Oküloplasti, gerçek anlamda, göz kapaklarının sarkmasını düzeltmekten gözyaşı kanal tıkanıklığına, gözün çalınması ve protez yapılmasına kadar çok çeşitli prosedürleri ifade eder. Bu prosedürler, gözü ve ilgili yapıları gençleştirmek veya yeniden yapılandırmak için kullanılabilir. En yaygın oküloplastik prosedürlerden biri, göz kapağı estetiği olarak da bilinen blefaroplastidir. Bu prosedür, göz kapağındaki fazla deriyi alarak yaşla birlikte gelen sarkık görünümü azaltır. Kaş kaldırma da bu cerrahiye eklenebilir. Oküloplastik prosedürlerin çoğu ayakta tedavi bazında yapılır ve her yaştan insan üzerinde gerçekleştirilir. Göz ve gözün çevresinde olan tümör oluşumları da oküloplastinin uygulama alanına girmektedir.Oküloplastik girişimler hangi hastalıklarda uygulanır?Oküloplastik prosedürlerin çoğu ayakta tedavi bazında yapılır ve her yaştan insan üzerinde gerçekleştirilir. Oküloplasti, şunları içermektedir:Pitozis: Göz kapağı düşüklüğü anlamına gelir. Üst göz kapağı düşüklüğü görme alanını daraltarak görüşü de etkileyebilir. Aynı zamanda kozmetik olarak da olumsuz etkileri olmaktadır. Pitozis düzeltmesi çeşitli cerrahi işlemlerle gerçekleştirilir. Hasta için en iyi seçeneğe, Oküloplastik cerrahiuzmanı ile görüştükten sonra karar verilmelidir.Blefaroplasti: Göz kapağı cildinin sarkması ve torbalanma yüze yorgun ve yaşlı bir görünüm verir. Blefaroplasti prosedürü yüzü gençleştirir ve gençliği geri kazandırır. Hem üst hem de alt göz kapağında uygulanır. Bu tabir üst göz kapağında sarkan ve gevşeyen cildin alınmasını ifade ederken alt göz kapağında göz altı torbalarının düzeltilmesi ve göz çevresindeki fazla derinin alınmasını ifade eder. Entropion: Göze doğru içe doğru katlanmış göz kapaklarını ifade eder. Entropion, bir göz kapağının içe doğru dönmesi, göze sürtünmesi, gözün kızarması, korneanın tahriş olması, ışığa ve rüzgâra duyarlı hale gelmesi durumudur. Bu durum göz kapaklarının ameliyatı ile optimal olarak düzeltilebilir.Ektropion: Gözden dışa doğru dönen göz kapaklarının durumudur. Bu durum gözün korneasının açıkta kalmasına ve kuruluğa neden olabilir. Tiroid göz hastalığı: Bu hastalıkta, vücut tiroid dokusunu yabancı olarak görüp saldırırken göz dokularını da hedefler. Hastalıkta aktif olan ve olmayan dönemler mevcuttur. Gözlerde arkadaki kas ve yağların şişkinleşmesi sonucu öne çıkma, kızarıklık, kapaklarda ödem görülebilir. Çift görme ve kapaklarda açılma ve hatta görme kaybı yaşanabilir. Uygun testlerden sonra, aktif dönemde damardan kortizon tedavisi başlatılabilir. Aktif olmayan ve görmeyi tehdit eden durumlarda cerrahi gerekir.Göz kapağı retraksiyonu: Üst veya alt göz kapağını etkileyebilir. Göz kapağı retraksiyonu, üst göz kapağında göz kapağı göz küresinden çok yukarı, alt göz kapağında ise çok aşağı çekildiğinde meydana gelir. Göz kapağı retraksiyonunun yaygın nedenleri arasında tiroid göz hastalığı, travma veya göz kapaklarında önceki ameliyatlar yer alır.Kanser ve diğer büyümeler: Gözdeki veya çevresindeki tümörler veya lezyonlar oküloplastik yöntemlerle tedavi edilebilmektedir. Bu noktada erken teşhis ve tedavi hayat ve görme kurtarıcı olabilir. Tıkanmış gözyaşı kanalları: Genellikle bebeklerde bulunur, ancak yetişkinlerde enfeksiyon, travma veya tümörlerden de oluşabilir. Çocuklarda sondalama ve/veya tüp takılması ile sorun çoğunlukla çözülürken erişkinlerde tüp takılması ve/veya kanal açma cerrahisi gerekmektedir.Yaralanmalar: Fiziksel veya kimyasal yaralanmaları, zamanında tedavi edilmezse görme için ciddi bir tehdit oluşturabilir.Bazı yaygın durumlar şunlardır:• Gözün kornea/konjonktival hasarı• Göz kapağı yırtılması• Gözde yabancı cisim• Kimyasal yanık• Subkonjonktival kanamalar• Göz çevresindeki kemiklerde kırıklarYaralanmanın nedenine ve doğasına bağlı olarak uygun tedavi yapılır.Orbitotomi: Bu işlem, orbital tümörlerin çıkarılması, orbital doku biyopisi ve orbital yabancı cisimlerin çıkarılması için yapılır. Daha iyi kozmetik sonuçlar için gizli veya küçük insizyonlar yoluyla orbitomiler yapılabilmektedir.Orbital Dekompresyon: Gözlerinöne çıktığı ve kasların göz sinirine bastığı tiroid oftalmopati durumlarında yapılır. Kemik ve yağ dekompresyonu yapılır ve her işlem hastanın klinik durumuna göre özelleştirilir.Protez göz uygulamaları: Görmeyen ağrılı göz varlığında, estetik olarak yapısı bozulmuş göz varlığında, cerrahi veya travmaya bağlı göz küresinin küçülmesi ve içe çökme durumunda ve hasarlı olan gözün diğer gözde de hasar oluşturması durumunda göz alınabilir. Alınan göz yerine implant yerleştirilirken yara iyileşince protez göz yerleştirilmesi de oküloplastinin uygulama alanları arasındadır.Kirpik sorunları: Kirpikler bazen yanlış yöne doğru uzayabilir bu da kirpiklerin göz küresine temas etmesi anlamına gelir. Bu duruma trikiasis denir. Bir de normal kirpik düzeninden farklı biçimde ikinci sıra kirpik çıkması durumu vardır. Bu da gözde batma hissine neden olabilmektedir ve distikiasis olarak adlandırılır.Yüz felci: Yüz felcinin kalıcı olduğu hastalarda gözlerini kapatmada zorluk, alt gözkapağında sarkma ve kaşlarda düşme oluşabilir. Okuloplastik cerrahi yöntemleri ile hastanın gözünü kapatmasına ve gözün korunmasına yönelik tüm cerrahi girişimler yapılır.Oküloplastik cerrahi nasıl yapılır?Oküloplasti spesifik bir operasyona bağlı kalmadan bir dizi farklı teknikler içerir. Botoks enjeksiyonları, yağ alımı, blefaroplasti gibi kozmetik yöntemler yanında orbita cerrahisi, kanal tıkanıklığı gibi farklı yöntemlerle uygulanmaktadır. Hastadan hastaya ve probleme göre değişen teknikler kullanılmaktadır.Oküloplasti hakkında sıkça sorulan sorular Oküloplastik cerrahi ve plastik cerrahi arasındaki fark nedir?Oküloplastik cerrahlar tarafından verilen hizmetlerin birçoğu plastik cerrahlar tarafından da yapılırken, bu iki uzmanlıkla ilgili eğitimlerde önemli farklılıklar vardır. Sonuç olarak bu tedavileri araştırırken bir oküloplastik cerrah ile çalışmak çok faydalı olabilir. Oküloplastik cerrahlar göz hastalıkları ihtisasını tamamlamalıdır. Bu eğitim, göz kapakları, göz ve çevredeki yüz bölgesinin yapıları hakkında oldukça detaylı, sağlam bir arka plan sağlar. Bu eğitimin önemli bir kısmı, oküloplastik cerrahların insan gözünü oluşturan hassas yapılar hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmasını sağlayan göz cerrahisine odaklanmaktadır. Bu ihtisastan sonra, oküloplastik cerrahlar, göz kapağı ve göz plastik cerrahisinin kozmetik yönlerine odaklanan, gözyaşı kanal tıkanıklık ve orbita cerrahisini kapsayan bir eğitimi tamamlamalıdır. Göz içi ve göz dışı tüm ameliyatları ve göz çevresinde yapılan ameliyatlarının komplikasyonlarının tedavisinde daha yetkin kılar. Plastik cerrahlar, uzmanlık eğitimlerine, vücudun hemen her alanını kapsayan geniş bir cerrahi arka plan sağlayan ihtisas ile başlarlar. Bunu daha sonra cerrahi sürecin kozmetik yönlerine odaklanan bir plastik cerrahi ihtisası izler. Bu arka planlardaki birincil fark, gözle ilgili uzmanlık düzeyini içerir.Oküloplastik cerrahlar tarafından hangi estetik işlemler yapılır?Oküloplastik cerrahlar tarafından en sık yapılan kozmetik işlem göz kapağı ameliyatıdır (blefaroplasti). Bu prosedür, daha genç bir görünüm elde etmek için gözleri etkileyen yaşlanma belirtilerini giderir. Göz kapağı ameliyatı şunları ele alabilir:Göz kapağı ameliyatına ek olarak, oküloplastik cerrahlar aşağıdaki estetik işlemleri sunmaktadır:Oküloplastik cerrahlar tarafından hangi tıbbi işlemler yapılır?Yüz gençleştirme hizmetlerine ek olarak, oküloplastik cerrahlar gözü etkileyen çok çeşitli tıbbi sorunları da ele almaktadır. Bunlar şunları içerir:Oküloplastik cerrahlar göz çevresi için neden önemlidir?Oküloplastik cerrahlar, göz kapağı ameliyatının gözün rahatlığını ve görme netliğini nasıl etkileyebileceğini anlayan eğitimli oftalmoloji uzmanlarıdır. Göz ve yüz çevresinde gerçekleştirilecek işlemler için deneyim önemlidir.Oküloplastik cerrahinin riskleri nelerdir?Her ameliyatta olduğu gibi göz çevresi ameliyatlarında da riskler vardır. Ancak iyi bir oftalmoloji uzmanı tarafından doğru merkezlerde yapılan ameliyatlarda riskler azdır. Yine de riskler şu şekilde sıralanabilir:Kanama: Ameliyat bölgesindeki kan damarlarında hasar oluşursa çeşitli kanamalar meydana gelebilir. Bu kanamalar göz arkasında geliştiğinde görme kaybı gelişebilir.Ağrı: Ameliyat bölgesinde belirli bir süre ağrı hissedilebilir.Enfeksiyon: Ameliyat yapılan alan steril olmazsa cerrahi bölge enfekte olabilir.Gözü Kapatamama: Bu durum göz yapılarında hasara neden olacağından gözün kaybına kadar gidebilir.Orbita nedir?Orbita içinde göz ve eklerinin bulunduğu yüz kemiklerinin oluşturduğu çukurdur. Orbitada tümörler meydana gelebilir. Orbitada tiroide bağlı göz sorunları, iltihaplanmalar olabilir. Tüm bu sorunlar oküloplastik cerrahinin ilgi alanına girer.Pitozis nedir?Travma, yaş ya da çeşitli tıbbi hastalıklara bağlı olarak çıkabilen pitozis göz kapağı düşüklüğü olarak tanımlanabilir. Çocuklarda da görülür. Bunun nedeni levator isimli kasın düzgün gelişmemesidir. Pitozise bağlı olarak görme engellenirse çocuklarda göz tembelliği de gelişebilir. Yaş, uzun süreli lens kullanımı, travmalar, üst göz kapağındaki kitleler, doğumsal anomaliler pitozis nedenleri arasında yer alabilir. Pitozisi olanlar genelde rahat görmek için başlarını geriye yatırabilir ya da kaşlarını kaldırırlar.Pitozis nasıl tedavi edilir?Pitozis hastalığın durumuna göre ve şiddetine göre tedavi sistemlerini içeren bir sorundur. Doktor pitozis ameliyatı önerebilir. Pitozis ameliyatları kapağı kaldıran kasın fonksiyonuna bağlı olarak çok çeşitlidir.Gözyaşı kanal tıkanıklığı nedir?Gözyaşı, gözyaşı kanalları ve kesesi sayesinde burun boşluğuna ulaşır. Ancak bazen bu kanallar tıkanabilir. Bu durum doğuştan da olabilir veya travmaya, enfeksiyona ya da burun ameliyatlarına bağlı gelişebilir. Gözyaşı tıkanıklığı olan kişilerde gözyaşı sürekli dışarı akar bu nedenle gözde iltihaplı akıntı ve göz iç kısmında kızarıklık ve şişlik oluşabilir. Bebeklerde sık görülen bir sorundur. En klasik yöntem ameliyattır. Gözyaşı kanalı tıkanıklığı operasyonları da oküloplasti alanına girmektedir.Entropion nedir?Göz kapağında içe dönme durumuna entropion denilmektedir. Bu durum göz kapağındaki kirpiklerin göze sürtünmesi nedeniyle korneaya zarar verebilir. Tedavi edilmezse de ciddi sorunlara neden olur. Bu sorun doğumsal olabileceği gibi göz kapağından geçirilen ameliyatlar, protez göz nedeniyle göz yuvasında küçülme sebebiyle de meydana gelmektedir. Ve bu hastalıkta da oküloplastik cerrahi önerilmektedir.Göz protezi neden takılır?Bazen göz küresi farklı sebeplerden dolayı alınabilir. Bazen de bebeklerin anne karnındayken gözü tam oluşmaz. Bu durumda göz çukuru boş kalır. Bu nedenle de göz protezi takılır. Kişiye göre göz protezi uygulanır. Genelde hastanın göz yuvasının yapısına göre yapılır ve takılır. Bu işlem de oküloplastik cerrahinin alanına girmektedir.Göz protezi görmeyi sağlar mı?Göz protezleri görme fonksiyonlarını sağlamaz sadece estetik görüntüyü düzeltir.Göz kanseri var mı?Göz kanseri gözde gelişebilen ciddi bir sorundur. Göz küresinin içini ve göz kapağını da etkileyen nadir görülen bir tümördür. Erken evrede saptanması gereken bir sorundur. Glokom, görme kaybı, gözde şişkinlik, ışık çakmaları, iris renginde değişiklik gibi belirtileri bulunmaktadır. Burada da oküloplastik cerrahi yöntemleri devreye girmektedir. Göz koruyucu cerrahiler, iridektomi, iridotrabekülektomi, göz rekonstrüktif cerrahisi, enükleasyon, orbital ekzenterasyon bu cerrahi yöntemlerden bazılarıdır.Göz yaralanmalarında oküloplastinin yeri nedir?Küçük göz kapağı yırtıkları lokal olarak tedavi edilebilir. Ancak daha büyük yaralanmalar acil dikiş ve rekonstrüksiyon gerektirir. Göz kapağı kenarlarının uygun şekilde yerleştirilmesi ve göz kapağının kat kat dikilmesi gerekebilir. Burada oküloplastik cerrahi devreye girer. Büyük göz yaralanmalarında alt ve üst göz kapağının iskeletini oluşturan yapıların restore edilmesi, normal göz kapağı yapısını ve fonksiyonunu eski haline getirmek için son derece önemlidir. Göz kapaklarının iç kısmındaki yaralanmalarda göz yaşı kanalında hasarlanma ve kesilmeler eşlik edebilir. Bu durumda tüp takılarak ucuca dikilmesi gerekmektedir. Orbita yaralanmaları, orbital hematomlardan orbital kemik kırıklarına kadar değişebilir. Orbita kırıklarının tedavisi kırığın tipine göre değişir. Onarımın zamanlaması çok önemlidir. Kas sıkışması olan kırıklar acil düzeltme gerektirir. Kırıkların onarımı çeşitli malzemelerle yapılır.Oküloplastik cerrahi sadece estetik operasyon mudur?Hayır, oküloplastik cerrahi yalnızca estetik operasyon ibaret değildir. Gözü etkileyen, göz küresinin dışında olan tüm dokuların yani orbitanın ve içindeki kas ve yağ dokularının, göz yaşı bezi ve kanallarının, göz kapaklarının her türlü fonksiyonel problem oküloplastik cerrahinin müdahale alanları içerisindedir. | 5,201 |
878 | Tedavi Yöntemleri | Rahim Alınma Ameliyatı (Histerektomi) | Histerektomi, rahmin cerrahi işlemle alınmasıdır. Bu durum kadının ana üreme organı olan, bebeğin içine yerleştiği, büyüdüğü, doğum öncesi ya da doğum sonrası dönemlerde adet görülen organın tamamen alınması, yani bir anlamda kadının üreme özelliğinin sonlanması anlamına gelir. Birçok farklı nedenden yapılabilen rahim alınma ameliyatı jinekolojik anlamda sık yapılan cerrahi işlemlerden birisidir. Rahim alınma ameliyatı hastanın ve hastalığın durumuna göre farklı tekniklerle yapılabilmektedirRahim Alınma Ameliyatı (Histerektomi) Nedir?Rahim alınma ameliyatı(histerektomi), rahmin tamamen ya da kısmen cerrahi işlemle çıkarılmasıdır. Histerektomi genellikle ciddi sağlık sorunlarının tedavisi amacıyla yapılan bir işlemdir. Histerektomi sonrasında kişinin doğurganlık yeteneği de kalıcı olarak alınmış olur.Kadınlarda sık görülen miyomlar, rahim ve yumurtalık kanseri, rahim iç zarının iltihaplanması, rahim sarkması gibi durumlarda rahmin yani uterusun alınması gerekebilir. Bu durum kadınlar için cinsel yaşam ve menopoz süreci ile ilgili pek çok soru işaretini beraberinde getirebilir.Rahim Alınması Ameliyatı (Histerektomi) Hangi Durumlarda Yapılır? Genellikle tüm dünyada rahmin alınmasını en sık görülen sebebi miyomdur. Bunun yanında farklı sebepleri vardır. Miyomlardan başlayan kanser hastalıklarına kadar giden çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Ayrıca sebep bulunamasa da, şiddetli kanamaların yol açtığı tablolarda yine rahmin alınması söz konusu olabilir. Genellikle tüm dünyada rahmin alınmasını en sık sebebi miyomdur. Çünkü miyomlar normal koşullarda ilaçla tedavi edilemez. Dolayısıyla rahmin alınması ile miyomlardan kurtulmak mümkündür. Bunun dışında rahim kanseri veya 45’li yaşların üzerinde üreme fonksiyonu sona erdikten sonra yumurtalıklarında bir problem olan hastalarda cerrahi uygulanırken rahimle beraber alınabilir.Rahim alınma ameliyatı genel olarak şu hastalıklarda yapılmaktadır.Rahim Alınma Ameliyatı (Histerektomi) Nasıl Yapılır?Histerektominin farklı metodları vardır. Histerektomi ameliyatının nasıl olacağı hastanın durumuna, kilosuna ve tercihine göre değişebilir. Hastanın endikasyonu ve cerrahın yaklaşımı ameliyat şeklini belirlemektedir.Günümüz teknolojisi ile eş zamanlı gelişen, laparoskopik olarak adlandırılan, karından birkaç delik açarak yapılan rahim alma ameliyatı uygulanır.Bu da kendi içinde farklı şekillerde gerçekleştirilebilir. Vajinal histerektomide laporoskopik olarak ana bağlar vb temizlenir. Ayrıca vajendeki açıklıktan çıkartılarak yapılan histerektomiler de vardır. Sadece laparoskopik olarak yapılıp, batın yüzeyindeki deliklerden birinin nispeten biraz daha genişletilerek rahmin özel torbalarla çıkartılması da mümkündür. Bu şekilde parçalama olarak adlandırılan morselasyon söz konusu olabilir.Bir diğer histerektomi çeşidi standart cerrahi olarak tanımlanan açık cerrahidir. Açık cerrahi, karından yapılan bir kesi yeri ile gerçekleştirilir. Sezaryen kesisine yakın bir kesi yerinden rahatlıkla rahim alınabilir.Ayrıca kadın hastalıkları ve doğum dışında başka bir bölüm tarafından uygulanamayacak vajenden rahim alma yani vajinal histerektomi yapılır. Burada hastanın herhangi bir yerinde kesi olmadan, vajinal yoldan rahim alınır.Rahim Alınma Ameliyatı (Histerektomi) Riskleri Nelerdir?Her cerrahide anestezi ve periferik damar yapıları, pıhtı ve emboli atması riski vardır. Histerektomi cerrahisinde histerektominin tipine göre riskler değişkenlik gösterir.Laparoskopide de riskler olabilir. Gazın olması gerekenin üzerinde verilmesi, gazın yaratacağı gaz embolisinin yaşanması, kontrolsüz kanamanın ortaya çıkması söz konusu olabilir.Bütün histerektomi çeşitlerinde veya diğer cerrahi seçeneklerinde batın içinde başka organların yaralanması durumuyla karşılaşılabilir. Bu yaralanmaların olmaması için uygun cerrahi yaklaşımların belirlenmesi önemlidir. Her cerrahın bu durumlarda gerekli müdahaleleri yapıp, önlemlerini alması şarttır.Histerektomi işlemi mutlaka bu konuda deneyimli uzmanlar tarafından donanımlı merkezlerde yapılmalıdır.Rahim Alınması Ameliyatı (Histerektomi) Hakkında Sık Sorulan SorularHisterektominin yararları/avantajları nelerdir?Burada histerektominin neden gerektiği ve hastanın hayatına olacak pozitif katkıya bakılması gerekir. Eğer hastanın miyomu, düzensiz kanamaları, ağrıları varsa ve rahmin alınmasıyla beraber bu şikayetleri sona erecekse, histerektomi tedavi olarak artı sağlar denebilir.Rahim alma ameliyatı (Histerektomi) öncesi hazırlık nasıl yapılır?Rahim alınma ameliyatından önce hastadan bir takım tetkikler istenebilir.Rahim alınması ameliyatında (Histerektomi) hangi teknikler uygulanır? Rahim alma ameliyatında hangi tekniğin kullanılacağı hastanın ve hastalığın durumuna göre farklılık gösterebilmektedir. Yapılan detaylı tetkiklerin ve muayenenin ardından rahim alınma ameliyatında hangi cerrahi tekniğin uygulanacağı hasta ve doktorun ortak kararıyla alınır.Kapalı yöntemle gerçekleştirilen rahim alma ameliyatları; iyileşme süresinin kısalığı ve normal güncel aktivitelere erken dönme açısından oldukça avantajlıdır.Rahim alınması ameliyatı (Histerektomi) ne kadar sürer?Rahim alma ameliyatının süresi, rahmin alınma sebebine bağlı olarak değişebilmektedir. Ancak ortalama olarak rahim alma ameliyatının süresi 1-2 saat arasındadır.Rahim alınma ameliyatında (Histerektomi) anestezi nasıldır?Rahim alma ameliyatı ameliyathane ortamında ve hasta tam uyutularak yapılan cerrahi bir operasyondur.Rahim alma ameliyatı (Histerektomi) sonrası iz kalır mı?Hastaların en merak ettiği konulardan birisi de rahim alma ameliyatından sonra iz kalıp kalmadığıdır. Rahim alma ameliyatından sonra cerrahi işlemin yapıldığı alanda iz kalması kişinin dokusunun iyileşme gücü ile ilgilidir. Bununla birlikte laparoskopik yani kapalı yöntemle gerçekleştirilen rahim alma ameliyatlarında açık cerrahiye oranla iz daha azdır.Rahim alınma ameliyatında (Histerektomi) iyileşme süresi ne kadardır?Ameliyatlardan sonra iyileşme süresi hastaya ve hastalığın durumuna göre farklılık gösterebilmektedir. Ancak ortalama olarak rahim alma ameliyatından sonra iyileşme süresi 4 hafta civarıdır. Kapalı cerrahi yöntem yani Laparoskopik cerrahide iyileşme süresi yaklaşık 10-15 gündür.Rahim alınma ameliyatında (Histerektomi) hastanede kaç gün kalınır?Ameliyatın ardından hastada herhangi bir komplikasyon yaşanmadığı sürece hastanede kalma süresi açık cerrahide 2 gün, kapalı yanı laparoskopik yöntemle yapılan ameliyatlarda 1 gündür.Rahim alınma ameliyatından (Histerektomi) sonra işe ne zaman dönülebilir?Rahim alma ameliyatından sonra hastaların sosyal yaşama dönme süresi iş durumuna ve ameliyatta uygulanan cerrahi tekniğe göre değişebilmektedir. Hasta masa başı bir işte çalışıyorsa işe dönme süresi laparoskopik ameliyatlarda ortalama 1 haftadır. Açık cerrahi yöntemle yapılan ameliyatlarda ise bu süre 2-3 hafta civarındadır.Rahim alınması ameliyatından (Histerektomi) sonra kanama olur mu?Rahim alma ameliyatlarından yaşanan kanamalar hastaları endişe duymasına neden olabilmektedir. “Rahim alınması ameliyatı sonrası kanama olur mu?”, “Rahim alınması sonrası kanama neden olur?”, “Rahim alınmasından sonra kanama olur mu?”, “Rahim alınmasından sonra kanama yaşanır mı?” gibi sorular hastalar tarafından merak edilen konular arasındadır. Ancak rahim alma ameliyatından sonra yaşanan kanamalar leke tarzındadır. Leke tarzında kanamalar ameliyattan sonraki ilk 1 hafta olabilir. Bu tür kanamalar normal kabul edilmektedir ve geçici bir durumdur.Rahim alınma ameliyatından (Histerektomi) sonra karında şişlik olur mu?Rahim alınma ameliyatından sonra gaz çıkışının gecikmesine bağlı olarak hastalarda şişkinlik yaşanabilir. Rahim alınma ameliyatından (Histerektomi) sonrası akıntı olur mu?Rahim alınma ameliyatında sonra hastalarda akıntı tarzı belirtiler beklenmemektedir. Ancak ameliyat sonrası akıntı vajinal enfeksiyon gelişmesi durumunda yaşanabilir. Ameliyata bağlı bir durum değildir. Ameliyat akıntıya sebep olmaz. Ameliyattan sonra akıntı yaşanması durumunda hastanın doktoruyla iletişime geçmesi gerekmektedir.Rahim alınma ameliyatından (Histerektomi)sonra nelere dikkat edilmesi gerekir?Rahim alma ameliyatında sonra dikkat edilmesi gerekenler şu şekilde sıralanabilirBunun haricinde normal günlük aktiviteler yapılabilir.Rahim alınma ameliyatından (Histerektomi) sonra beslenme nasıl olmalıdır?Rahim aldırma ameliyattan sonraki ilk birkaç gün sulu diyet uygulanmalıdır. Sonraki süreçte normal beslenme periyoduna geçilebilir.Rahim alınması ameliyatı (Histerektomi) menopoz nedeni midir?Rahmin alınması ameliyatında rahim ile beraber yumurtalıklar da alınır ise hastada menopoz gerçekleşir. Ancak yumurtalıklar alınmadan sadece rahim alınırsa hastada menopoz olmaz. Sadece rahimin alındığı ameliyatlarda hasta adet göremez. Bu durumda menopoz bulguları gerçekleşmez. Bir kadının menopoza girmesini belirleyen durum yumurtalıklarıdır. Kadının yumurtalıkları alınmadıkça menopoz gerçekleşmez.Rahim alınması ameliyatından (Histerektomi) sonra şikayetler neler olur?Rahmin tek başına alınması herhangi bir sıkıntıya sebebiyet vermez. Rahimle beraber yumurtalık alınırsa menopoz bulguları görülebilir. Menopoz bulguları her kadında farklılık gösterebilmekle birlikte genel olarak; ateş basması ve terlemeler şeklinde ortaya çıkabilir.Rahim alınması zararlı mıdır?Rahim aldırma ameliyatından sonra “Rahim alınınca ne olur?”, “Rahim alınınca sonuçları ne oluyor?” gibi sorular gelmektedir. Rahmin alınması yaşanan bir sebebe bağlı olarak yapılmaktadır. Rahmin alınmasının bilinen bir yan etkisi yoktur. Halk arasında söylendiği gibi bir sarkıklık sebebi değildir. Sarkıklığın olması için öncesinde kişinin dokularıyla ilgili bir sorunun olması gerekmektedir.Rahim alındıktan sonra ne olur?Histerektomiden sonra kadınlar menopoza girmez ancak kanama görülmesi durmaktadır. Eğer yumurtalar alınmadıysa menopoz ihtimali olmaz. Menopoz; rahim yumurtalıklarla birlikte alındığında söz konusu olur. Çünkü hormonları üreten yumurtalıklarda bu fonksiyon devre dışı kalacağı için menopoz gelişir. Toplumumuzda rahmin bilinen tek fonksiyonu üreme gücüdür. Üreme gücü devre dışı kaldığı zaman doğal olarak rahminde vücuda ekstra bir artısı beklenmez. Vücut için yatacağı bir komplikasyon söz konusu değildir.Rahim alındığında serviks yani rahim ağzı da alındığı için tepe kısmı kubbe şeklinde kapatılır. Bu cinsel birlikteliği engelleyen bir durum asla değildir. Cinselliğin bitmesi durumu söz konusu değildir.Histerektominin zararları nelerdir?Uygun koşullarda yapılmış olan bir rahim ameliyatının hiçbir zararı yoktur. Histerektomiden sonra cinsel istek biter mi?Rahim alındığında cinsel isteğin bitmediği veya azalmadığı konusunda birçok rapor ve yayınlar mevcuttur. Fakat yumurtalıklar alındığında hormon seviyesi ve hormon düzeyleri ciddi anlamda düşüş gösterdiği için, buna bağlı gerçekleşen menopoz sonucunda cinsel istekte azalma olabilir.Histerektomiden ne kadar süre sonra cinselliğe izin verilir?Hastada herhangi bir patoloji yoksa 30 – 40 gün sonra cinsel yaşama dönülebilir. Rahim ve yumurtalıklar alınırsa ne olur?Bu süreçte kadın doğal olarak menopoza girmiş olur. Yumurtalıklar östrojenin temel kaynağıdır. Yumurtalıklar alındığında bu hormon desteği olmayacağı için menopozun yol açacağı bütün belirtiler kendini göstermeye başlar. Bu sebeple yumurtalıkların da alındığı rahim ameliyatlarından 1 ay sonra hormon takviyesine başlanır. Cerrahi menopoz ve normal menopoz arasındaki bir fark var mı? Hayır. Sadece cerrahi menopozda kadın yumurtalıkları olmadığı için menopoza girer. Normal menopoz yumurtalık artık işlevini bıraktığı için gerçekleşir. Normal menopoza girmiş bir hastada, normal bir kadında söz konusu olabilecek rahim, rahim ağzı, yumurtalık kanserleri riski devam eder. Cerrahi menopozda yumurtalık ve rahim alındığı için rahim ağzı ve yumurtalık kanseri riski neredeyse sıfırlanır.Histerektomiden ne kadar süre sonra spor yapılabilir?1 ay sonra spora başlanabilir. Şiddetli olarak karın içi basıncını artırmayan he türlü spor rahatlıkla tercih edilebilir. Histerektomi ameliyatı kaç saat sürmektedir?Normal koşullarda 2 ila 2.5 saat arasında ameliyat gerçekleştirilir.Büyük miyomlarda laparoskopik cerrahi riskli mi? Büyük miyomlarda kapalı cerrahi uygulandığında morselasyon yani parçalanma ile karşılaşılabilir. Bazı özel cihazlarla miyomlar veya rahmin belirli olan dokuları parçalanarak vücut dışına alınır.Bununla ilgili Amerikan merkezli birçok araştırmada morselasyonun sıkıntılı olabileceği, patolojik incelemelerde sorun yaşanabileceği, bazı patalojik tanıların atlanabileceği gibi iddialar söz konusuyken, bunun tersini iddia eden birçok yayın da vardır. | 4,673 |
879 | Tedavi Yöntemleri | Robotik Göğüs Cerrahisi | Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte kullanım sıklığı artan robotik cerrahi, göğüs cerrahisi alanında aktif olarak kullanılıyor. Her iki akciğer arasında bulunan alanda (mediasten) ve akciğerlerde ortaya çıkan kist, tümör gibi iyi ve kötü huylu hastalıklar “da Vinci” robotik cerrahi ile ameliyat edilebiliyor. Mediastende özellikle timoma varlığında, teratomlar ve germ hücreli bening veya malign lezyonlar ile kistlerinde, yemek borusunda görülen miyomlar, kistler ve kanserlerinde, ayrıca diyafram fıtıklarının yanı sıra akciğer lezyonlarında da robotik cerrahi kullanılabiliyor. Daha az kanama, daha az ağrı, daha az kesi ve daha hızlı iyileşme süreci gibi avantajlar sağlayan robotik cerrahinin, mutlaka alanında uzman ve tecrübeli hekimler tarafından yapılması gerekiyor. Memorial Ankara Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Sedat Gürkök, robotik göğüs cerrahisi ile ilgili bilgi verdi.Robotik göğüs cerrahisi nedir?Göğüs cerrahisinde robot teknolojisinin kullanılması ile yapılan cerrahi şeklidir. "da Vinci” robotik cerrahi, özellikle mediasten denilen her iki akciğer arasında bulunan patolojilerde sıklıkla kullanılan bir cerrahi yöntemdir.Robotik göğüs cerrahisi hangi hastalıklarda kullanılır?Göğüs cerrahisi ile ilgili planlanan bütün cerrahilerde robot teknolojisi kullanılabilir. Burada dikkat edilmesi gereken konulardan bir tanesini lezyonun kapalı cerrahi ile çıkarılabileceği öngörülen hastalıklar ve patalojilerin tercih edilmesi oluşturur. Mediastende bulunan patolojiler, özofagus hastalıkları (yemek borusu hastalıkları), diyaframda mevcut olan hastalıklar ve akciğerde görülen hastalıklarda robotik teknoloji kullanılabilir.Mediastende özellikle timoma varlığında (myastenia gravis denilen kas hastalığı ile birlikte görülen bir patolojidir) timik kökenli kistler, mediastende bulunan teratom gibi konjenital lezyonlar, mediastendeki nörojenik kökenli tümörler, germ hücreli tümörler, sıklıkla robotik cerrahi ile tedavi edilebilir. Bunların dışında sayılmayan ama mediastende kitle oluşturan bütün lezyonlarda robotik cerrahi uygulanabilir.Bunların yanı sıra yemek borusunda görülen miyomlar, yemek borusu kistleri, yemek borusu kanserleri gibi hastalıklarda; diyafram fıtıkları, diyafram evantrasyonları ve paralizleri ile akciğer lezyonlarında benign veya malign farketmeden rezeksiyon planlanan bütün durumlarda robotik cerrahi kullanılabilir.Robotik göğüs cerrahisi nasıl yapılır? Lezyonun bulunduğu yere göre farklı olmak üzere robot kollarının gireceği bölgeler belirlenir. Kamera açısına dik olacak şekilde robotun masaya tespit edilmesi (docking) ile robotik göğüs cerrahisi başlatılır. Robot konsolunda bulunan operatör içeride bulunan robot kollarını kumanda ederek cerrahiyi gerçekleştirir. Masa başında bulunan ikinci asistan doktor ise cerrahiyi yapan doktora yardımcı olur. Robotik cerrahi bu iki doktorun ortak çalışması ile gerçekleştirilir. Lezyonların bulunduğu anatomik bölgelerin ve yapılacak işlemlerin farklılığına göre hastaya takılacak port giriş yerleri farklılık gösterebilir.Bu cerrahide, ameliyat masasına yatırılan hastanın öncelikle ameliyat giriş yerleri belirlenir. Bu giriş yerlerine göre robot kolları konuşlandırılır ve robot ameliyat masasına sabitlenir (Docking). Ameliyatı gerçekleştirecek doktor konsola oturarak, parmakların geçirildiği ve simülasyon yapılmasını sağlayan iki adet joystick, kameraya açı verecek ve koagülasyonu gerçekleştirecek pedallar ile cerrahiyi gerçekleştirir. 3 boyutlu görüntü sağlayan kamera ile daha net ve kaliteli görüntü sağlanır. Ameliyatta hastanın vücuduna 3 adet 1-1,5 cm genişliğinde delikler açılarak robot kolları yerleştirilir. Bu kollardan bir tanesi kamera portu, bir tanesi tutucu, diğeri de hem yakacak hem de diseksiyon yapacak özel bir kol olarak kullanılır. Ekartasyon ya da aspirasyon işlemlerini gerçekleştirmek için masa başında bulunan operatör de kendine ait port ile cerrahiye yardımcı olur. İşlem sırasında robot kolları yardımı ile gereken cerrahi içeride kapalı olarak gerçekleştirilir.Robotik cerrahiyi uygulayan doktorun ne gibi özellikleri olması gerekir? Robotik cerrahi, göğüs cerrahisi alanında günümüzde sık kullanılan bir yöntem olmamakla birlikte dünyada farklı kullanım alanlarında sıklıkla kullanılan bir teknolojidir. Robot teknolojisinin farklı olması ve her merkezde bulunmaması nedeniyle robot kullanacak doktorların özellikle robotik cerrahi tecrübesi olması gerekmektedir. Standart olmamakla birlikte robot kullanacak cerrahın öncelikle kapalı yöntemlere hakim olması gerekir. Çünkü açık cerrahi yöntemden robotik cerrahiye geçiş sıkıntılı olabilir. Robot kullanmak isteyen doktorların öncelikle kapalı yöntemlerle olaya adaptasyonu gerekir. Belli bir öğrenim aşamasından sonra kapalı yönteme hakim olan bir doktor, robotik cerrahiye geçebilir. Gerekli yerlerden robot kullanımı ile ilgili sertifika eğitimi almış olan uzman ve tecrübeli hekimlerin bu işi yapması uygundur.Robotik göğüs cerrahisinin avantajları nelerdir?Kapalı yöntem ile yapılan bütün avantajlar robotik cerrahi için de geçerlidir. Bu avantajlar şöyle sıralanabilir:- Doktorun anatomiye hakim olması ve dar alanlarda rahat çalışabilme imkanı sayesinde kanama riski daha azdır- Akciğerde hava kaçağı riski daha az gerçekleşir- Hastanın hastanede yatış süresi kısalır- Hastanın yoğun bakımda kalma süresi daha azdır- Hasta günlük hayatına daha erken zamanda döner- Açık ameliyata göre daha az kesi olur- Açık ameliyata göre komplikasyon gerçekleşme oranları daha az olur- Ameliyat sonrası ağrı, açık ameliyata göre daha az olurRobotik göğüs cerrahisi (akciğer ve mediasten hastalıkların robotik cerrahisi) ile ilgili sık sorulan sorular Mediasten nedir?Her iki akciğer arasında bulunan alana mediasten denilir. Burada temel olarak timus denilen doku bulunur. Bunun yanı sıra mediastenin katmanlarına göre bu bölgelerde kalp, yemek borusu ve büyük damarlar bulunur.Mediasten hastalıkları nelerdir?Mediasten hastalıkları benign ve malign olarak ikiye ayrılır. Benign lezyonlarda konjenital ve akkiz olarak ikiye ayrılır. Bu hastalıklar içerisinde en sık karşılaşılan timus kökenli lezyonlardır. Lenfomalar, teratomlar ve germ hücreli lezyonlar ile mediastinal kistler bu grubun içinde yer alır.Malign lezyonlar içinde ise lenfoma, timus kökenli maligniteler ve germ hücreli maligniteler sayılabilir.Robotik göğüs cerrahisi her hastada uygulanabilir mi?Robotik göğüs cerrahisi her hastalıkta uygulanabilir. Ancak aşırı derecede yapışıklık ve diğer dokulara yayılmış hastalıklarda robotik cerrahi uygun değildir. Kapalı tercih edilen yöntemler sırasında açık ameliyata geçme endikasyonları robotik cerrahi için de geçerlidir.Robotik göğüs cerrahisi uygulanabilmesi için gerekli şartlar nelerdir?Hastanın genel anesteziyi kaldırabilmesi ve genel durumu itibariyle ameliyat edilebilir olması robotik cerrahi için gereklidir.Robotik göğüs cerrahisi öncesinde neler yapılmalıdır?Gerekli tetkiklerin yapılması, hastanın genel anesteziye uygun olup olmadığının teyit edilmesi gibi cerrahi genel prensiplerinde hasta hazırlığında kullanılan bütün prensipler robot cerrahi için de geçerlidir.Robotik göğüs cerrahisi sonrasında neler yapılmalıdır?Ameliyat sonrasında yapılan cerrahinin özelliğine göre sağlık ekipleri tarafından söylenen tüm öneriler hastalar tarafından uygulanmalıdır. Bununla birlikte mediasten cerrahisinden sonra ekstra bir önleme gerek bulunmamakta, hastanın takibi yeterli olmaktadır. Özofagus cerrahisi sonrasında ise belli bir süre oral alımın kesilmesi, akciğerde yapılan ameliyatlar sonrasında solunum egzersizleri ve solunum fizyoterapisi robotik cerrahi için de geçerlidir.Robotik göğüs cerrahisi ağrılı mıdır?Robotik göğüs cerrahisi sonrasında hissedilen ağrı diğer yöntemlere göre daha azdır. Robotik göğüs cerrahisi güvenli bir yöntem midir?Robotik göğüs cerrahisi, operasyonu gerçekleştiren ekibin tecrübesine bağlı olarak güvenli bir yöntemdir.Robotik göğüs cerrahisi sonrası normal hayata ne zaman dönülebilir? Robotik göğüs cerrahisi sonrasında günlük yaşama dönüş yapılan işlemin ve hastanın durumuna göre değişiklik göstermektedir. Ancak bu süre diğer yöntemlere göre daha kısa olmaktadır.Bu cerrahi için yaş sınırı var mıdır?Robotik cerrahi için yaş sınırı yoktur. Yaş sınırı uygulanacak lezyona göre değişiklik gösterir. | 2,957 |
880 | Tedavi Yöntemleri | Penis Plasti Ameliyatları | Penis boyunun kısa olması, erkeklerde stres ve özgüven eksikliğine yol açabilen konular arasında bulunuyor. Çoğu erkek penis boyu normal sınırlarda olmasına rağmen, yanlış algı sebebiyle penisinin küçük olduğu kanısına varıyor. Son yıllarda uygulanmaya başlanan penis plasti ameliyatları ile hem penis büyütme hem de penis kalınlaştırma işlemi yapılabiliyor. Farklı tekniklerle yapılan penis estetiği ameliyatlarından sonra hastanın 4-6 hafta süresince cinsel aktivitelerden uzak kalması gerekiyor. Memorial Ankara Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Op. Dr. Emrah Yakut, Penis plasti ameliyatları ile ilgili bilgi verdi.Penis plasti (penis estetiği-penis büyütme-penis kalınlaştırma) ameliyatı nedir?Penis plasti yani penis estetiği ameliyatları penisin boyunun uzatılması veya penis kalınlığının arttırılması ya da penis eğriliğinin giderilmesi amacıyla yapılan cerrahi işlemlerdir.Penis plasti ameliyatları hangi durumlarda yapılır? Penis estetiği ameliyatları penis boyunun veya kalınlığının yetersiz olduğu ve penis eğriliğinin bulunduğu durumlarda yapılabilir.Penis plasti ameliyatları nasıl yapılır? Penis plasti ameliyatları genellikle genel anestezi altında yapılmaktadır. Bu ameliyatların farklı teknikleri bulunmaktadır. Bu tekniklerin bazıları penis boyunu uzatmada kullanılırken, bazıları da penis kalınlaştırmada uygulanır. Ayrıca penis eğrilikleri de operasyonlarla düzeltilebilmektedir. Uygulanan teknikler şu şekildedir:Penis boyu uzatma ameliyatıBu teknik ile sarkık durumda bulunan penisin uzunluğunun ortalama 2-3 cm kadar büyümesi sağlanır. Ancak bu büyüme ereksiyon halindeki penisin boyutunda bir değişiklik yaratmaz. Bu ameliyatta penisi leğen kemiğine bağlayan tendonlar serbestleştirilerek penis boyunda uzama sağlanır.Liposuction (Yağ aldırma)Liposuction yöntemi ile hastanın karın altında(kasık bölgesinde) bulunan yağların alınması ile penisin 2 cm’ye kadar olan kısmının ortaya çıkmasını sağlanır. Bu fazla karın yağına sahip kişiler için uygun olan bir yöntemdir. Karın altında yani kasık bölgesinde bulunan fazla yağ dokusunun alınması içe gömülen ve kapanan penisin daha fazla görünmesine olanak verir. Ancak bu işlemden sonra hastanın kilo almasının ve kasık bölgesinin yağlanmasının penisin tekrar aynı görüntüye bürünmesine neden olacağı unutulmamalıdır.Penis kalınlaştırma ameliyatı Bu operasyon ile penisin hem sarkık hem de dik durumdayken kalınlaşmasını sağlamak hedeflenir. Bu ameliyatta liposuction yöntemi ile hastanın vücudunun başka bölgelerinden yağ alınır. Vücuttan alınan yağ, penisin kalınlaştırılması için penise enjekte edilir. Zaman içerisinde yağ dokusu eridikçe kalınlaşma da azalabilmektedir.Penis eğriliğini düzeltme ameliyatıPenis eğriliği ameliyatında sünnet kesisinden girilerek penis eğriliğinin karşı tarafında plikasyon ( kıvrılmalar) yapılmaktadır. Böylece penis eğriliğinin yönü düzeltilir. Operasyonun başarılı olup olmadığı ise işlem sırasında suni yolla ereksiyon sağlanarak kontrol edilir. Bu işlemde eğer peniste aşırı eğrilik bulunmuyorsa, penisin boyunda herhangi bir kısalma olmaz. Ancak aşırı penis eğriliğinde ameliyattan sonra hastanın penisinde az bir oranda (1-2cm) kısalma gerçekleşebilir.Penis plasti ameliyatları hakkında sık sorulan sorular Penis eğriliği nedir? Ereksiyon sürecinde düz durması gereken penisin, başka bir yöne doğru bükülmesine penis eğriliği denilmektedir. Penis eğriliği, doğuştan da gelebileceği gibi hatalı sünnet, operasyon veya yaşanılan travmalar sonucunda da ortaya çıkabilir. Penis eğrilikleri öne, arkaya ve yanlara doğru olabilir. Bu rahatsızlığı yaşayan hastaların cinsel ilişkileri zor ve ağrılı geçebilir. Rahatsızlığın tanısı ise ereksiyon durumunda rahatlıkla konulabilmektedir.Penis kalınlaştırma ameliyatı kalıcı mıdır?Penis kalınlaştırma ameliyatı hastanın kendi yağ dokuları kullanılarak yapıldığı için zaman içerisinde enjekte edilen yağ erimekte ve penis, kalınlığını kaybederek eski haline dönebilmektedir. Bu süreç hastanın metabolizmasına bağlı olarak değişmekle birlikte genellikle 2-4 yıl boyunca etkili olabilmektedir.Penis uzatma ameliyatları kalıcı mıdır?Özellikle genç hastalara yapılan penis uzatma ameliyatlarından ede edilen sonuçlar kalıcı olmaktadır.Penis büyütme ve penis kalınlaştırma ameliyatlarında hangi anestezi yöntemi kullanılır?Penis boyu uzatma, kalınlaştırma ve penis eğriliğini düzeltme ameliyatları genel anestezi altında yapılmaktadır.Penis plasti ameliyatlarından sonra cinsel ilişkiye ne zaman girilebilir?Penis plasti ameliyatlarından sonra hastalar en az 4-6 hafta süresince tüm cinsel aktivitelerden kaçınılmalıdır.Penis plasti ameliyatı ile penis kaç cm uzatılıp, kaç santim kalınlaştırılabilir?Penis büyütme ameliyatı sonrasında maksimum 2-3 cm uzama sağlanır. Bunun üstünde ifade edilen rakamlar gerçeği yansıtmamaktadır. Ameliyat penis kalınlaşması ile kombine edildiğinde ise daha iyi sonuçlar elde edilebilmektedir.Penis büyütme ameliyatı erken boşalmayı önler mi?Penis büyütme ameliyatı erken boşalmayı engellemez veya geciktirmez. Cerrahinin bu sorunla ilgisi bulunmamaktadır. Penis kalınlaştırma operasyonları boşalma süresini kısmen geciktirebilir.Normal penis boyu ne kadar olmalıdır?Erkeklerde penis boyu kişiden kişiye göre farklılık göstermektedir. Yapılan çalışmalarda normal penis boyunun ereksiyon halinde 12-14 cm aralığında olduğu gösterilmiştir.Penis kısalığının nedenleri nelerdir?Doğuştan olan ve mikropenis olarak adlandırılan penis küçüklüğü genellikle farklı nedenlerle ortaya çıkabilen fetal iç salgı eksikliklerinden kaynaklanabilir. En yaygın olanı ise hipogonadotropik hipogonadizmdir. Hipogonadotropik hipogonadizm, erkeklik iç salgılarının değerlerindeki düşüklükte ortaya çıkmaktadır. Mikropenis, genetik sendromlarla da birlikte olabileceği gibi bilinmeyen bir nedenden de kaynaklanabilmektedir. Penis kısalması ise belirli tıbbi ve cerrahi durumlarla ilişkili olabilir. Bu koşullar, radikal prostatektomi, Peyronie hastalığı ve konjenital yani doğumsal anomaliler ile tedavi edilen prostat kanseri hastalarında görülebilir. Penis büyütme ve penis kalınlaştırma ameliyatlarının riskleri nelerdir?Penis büyütme ameliyatı çok fazla talep edilen cerrahiler arasında yer almamaktadır. Bu ameliyatın yapılmasının bazı durumlarda kalıcı olarak zarar verdiği düşünülmektedir. Bununla birlikte deneysel olarak gerçekleştirilen penis büyütme ameliyatı ile ilgili yeterli çalışma bulunmamaktadır. Penis uzatmak amacıyla en çok gerçekleştirilen cerrahi yöntem, penisi leğen kemiğine bağlayan tendonların kesilmesidir. Bu bağlar kesildiğinde penis daha fazla sarktığı için daha uzun bir görünüm elde edilir. Ancak tendonların kesilmesi ereksiyon halindeki bir penisin dengesiz olmasına sebep olabilir.Vücuttan alınan yağ ile yapılan penis kalınlaştırma işlemi ise istenilen sonucu veremeyebilir. Çünkü penise enjekte edilen yağın bir kısmı vücut tarafından emildiği için bu penisin eğriliğine, şekil bozukluğuna ve asimetriye sebep olabilir. Bununla birlikte bu işlemlerin gücü ve ereksiyon olmayı engelleyebildiği de görüşler arasında yer almaktadır. Penis büyütme için penis başına yağ enjekte edilebilir mi?Penis büyütme için yapılan yağ enjeksiyonu işlemi penisin tümüne yapılır. Ancak penis başına (glans penis) yağ enjeksiyonu işlemi yapılamaz. Çünkü bu bölge ereksiyon sırasında kendi kendine genişlemektedir.Penil dismorfik bozukluk nedir?Bazen erkekler penislerini normal boyutta olmasına rağmen, olması gerekenden daha küçük algılamaktadır. Bu düşünce bozukluğu erkeklerde sıkıntı, stres ve endişeye yol açmaktadır. Bu duruma Penil Dismorfik Bozukluk (PDD) denilmektedir. PDD aslında bir tür vücut dismorfik bozukluk olarak adlandırılmaktadır. Bu kişiler sadece penislerinden değil, vücutlarının herhangi bir bölümünden memnuniyetsiz olabilmektedir. Bu memnuniyetsizlik, bir erkeğin cinsel hayatını etkilemekle kalmaz, psikolojik sonuçlar da doğurabilir. Bu gibi durumlarda hastalar psikoterapiden fayda görebilir.Penis plasti ameliyatlarından sonra hastalar ne kadar sürede iyileşir?Penis büyütme ameliyatlarından sonra iyileşme süreci hastaya göre değişmekle beraber, bu süreç yaklaşık 7-14 gün sürebilmektedir. Ameliyat kesisi ise işlemden sonraki ilk bir hafta içinde iyileşmektedir. Bununla birlikte şişlik ve rahatsızlık hissi ilk iki hafta içinde azalmaya başlamaktadır.Penis büyütme ameliyatlarından sonra hasta nelere dikkat etmelidir?-Penis büyütme ameliyatının ardından şişmeyi azaltmak için cilde ve dokuya zarar vermeyecek şekilde bir havluya sararak buz ile soğutma yapılabilir,-Destekleyici iç çamaşırı kullanılabilir,-Ameliyatı takip eden iki haftalık süreçte hastalar ağır kaldırma ve yorucu aktivitelerden uzak durmalıdır-Doktor takipleri düzenli yapılmalıdır-Yaklaşık altı hafta boyunca mastürbasyon ve cinsel aktiviteden uzak durulmalıdırPenis büyütme ameliyatının olumsuz etkileri nelerdir?Penis uzatma ve kalınlaştırma işlemlerinden sonra bazı komplikasyonlar görülebilmektedir. Bu komplikasyonlar şu şekildedir:-Enfeksiyon gelişebilir-Kötü yara iyileşmesi olabilir,-Penisi kalınlaştırmak için yağ enjeksiyonun kullanılması, yağ nekrozuna ve yeniden emilime yol açabilir. Ayrıca penis eğriliğine, nodüllere veya kireçlenmeye neden olabilir.Penisinin küçük olduğunu düşünen ancak gerçekte ortalama ölçüye sahip olan kişiler neler yapmalıdır? Normal erkeklerde penis büyütme ameliyatında ciddi riskler ortaya çıkabilmektedir. Bu alanda yapılan işlemlerin güvenilirliği ve etkinliği yeterli düzeyde ortaya konulamamaktadır. Bu sebeple penisinin boyutundan endişe duyan kişiler aşağıdaki önerileri dikkate alabilir:-Penisinin boyutundan endişe duyan kişiler öncelikle bir doktor veya seks terapistine başvurabilir,- Bu kişiler partnerleri ile iletişim kurarak daha iyi bir cinsel yaşam sağlayabilir,- Fazla kilo ve göbek penisi olduğundan daha kısa gösterir. Bu sebeple fiziksel aktivite ve düzenle beslenme alışkanlığı oluşturularak fazla kilolar verilebilir,-Düzenli egzersiz ile seks sırasında güç ve dayanıklılık artırılabilir, | 3,662 |
881 | Tedavi Yöntemleri | Robotik Diz Protezi Ameliyatı | Sağlık konusunda birçok alanda kullanılan robot teknolojisi eklem protezi cerrahilerinde de başarıyla uygulanabiliyor. Robotik diz protezi ameliyatı ile gerçekleştirilen cerrahi işlemlerde hataya yer kalmıyor. Diz protezi ameliyatı için uygun olan her hasta robotik diz protezi ameliyatı da olabiliyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Çetin Işık, robotik yöntemle uygulanan diz protezi ameliyatlarının avantajları ile ilgili bilgi verdi.Robotik diz protezi ameliyatı nedir?Robotik diz protezi ameliyatı, protez ameliyatı sırasında robotun cerraha yardımcı olduğu bir ameliyat şeklidir. Sanıldığının aksine ameliyatı robot değil cerrah yapmaktadır. Bilgisayarlı Tomografi (BT) ve özel röntgen çekimleri ile elde edilen görüntüler ameliyat öncesi robota yüklenerek hastanın anatomisine uygun bir planlama çıkarılmaktadır. Robotik diz protezi ameliyatlarında kullanılan robot, protezin uygun açılardan hata yapmadan yerleştirilmesine ve kemik kesilerinde hata yapılmamasını desteklemektedir. Ameliyat öncesi planlamayı cerrah yapacağı için protez cerrahisi konusunda uzman doktorların ve bu konuda alt yapısı yeterli hastanelerin tercih edilmesi önemlidir.Robotik diz protezi ameliyatı kimlere yapılır?Robotik diz protezi ameliyatı protez ameliyatı gereken her hastaya yapılabilmektedir.Bu hasta grupları şu şekilde sıralanabilir;Robotik diz protezi ameliyatının avantajları nelerdir?Robotik diz protezi ameliyatının avantajları genel olarak şu şekilde sıralanabilir;Robotik diz protezi ameliyatı nasıl yapılır?Robotik diz protezi ameliyatı fiyatları nedir?Robotik diz protezi ameliyatı fiyatı farklılık gösterebilmektedir. Robotik diz protezi ameliyatı fiyatındaki farklılıklar ameliyatının yapılacağı hastanenin fiyat politikası, ameliyatı gerçekleştirecek doktorun fiyat politikası gibi farklı kriterlere bağlıdır.Robotik diz protezi ameliyat hakkında sık sorulan sorularRobotik diz Protezi Cerrahisi her hastaya uygulanabilir mi?Robotik diz protezi, diz protezi endikasyonlarına sahip her hastaya uygulanabilir. Robotik diz protezi cerrahi sırasında yaşanabilecek hataları minimuma indirmesi bakımından çok önemli bir avantaja sahiptir. Ancak bu avantajı sağlarken ameliyat süresi normal diz protezi ameliyatından biraz daha uzun sürebilmektedir. Robotik diz protezi ameliyatının daha uzun sürmesi; kardiyak sorunları olan, enfeksiyon riski yüksek yada genel durumu ameliyat için uygun olmayan, çok ileri yaşta ve kemik kalitesi çok iyi olmayan hastalarda olası riskleri yükseltebilmektedir. Bu hastalarda uzayan ameliyat süresinin, kanama ve enfeksiyon riskini arttırabileceğini unutulmamalıdır.Robotik diz protezi ameliyatından sonra nelere dikkat edilmelidir?Robotik diz protezi ameliyatından sonra hastaların özellikle ilk 2 hafta yaralarına çok dikkat etmesi gerekmektedir. Ameliyat yarasının temiz tutulması, pansumanların zaman yapılması ve doktorun öngördüğü ilaçların aksatılmadan kullanılması gerekmektedir. Ameliyat sonrası yaşanabilecek ağrılar için doktorun önerdiği ağrı kesicilerin dışında ilaç kullanılmamalıdır. Bununla birlikte robotik diz protezi ameliyatı sonrası dizi aşırı zorlayıcı hareketler ve dize aşırı yük bindirecek ağırlıkları kaldırmaktan kaçınılmalıdır. Agresif sporlar yerine yürüyüş, yüzme gibi dizi zorlamayan sporların yapılması önemlidir. Ağır spor ve yük kaldırmak diz protezinin ömrünü kısaltabilmektedir.Robotik diz protezi ameliyatından sonra geçirilen boğaz, diş ya da idrar yolu enfeksiyonlarının tedavisi hemen gerçekleştirilmelidir. Vücuttaki bu tür enfeksiyonlar proteze sıçrayabilmektedir.Diz protezi ameliyatından önce hastanın yapması gerekenler nelerdir?Robotik diz protezi ameliyatından önce hastalar enfeksiyon bakımından kontrol edilmektedir. Vücudun diş, boğaz gibi her hangi bir bölgesinde enfeksiyon varsa öncelikle enfeksiyon tedavisi gerçekleştirilmelidir.Robotik diz protezi ameliyatından önce hastaların ciltteki bakterilerden temizlenmesi için özel bir sabunla banyo yapmaları gerekmektedir. Hastalara bu sabun hastane tarafından verilmektedirRobotik diz protezi ameliyatı öncesi hastaların kas gücü kontrol edilmektedir. Kas gücü yetersiz olan hastaların kaslarının güçlendirilmesi gerekmektedir. Kas gücünün yeterli seviyelerde olması ameliyat sonrası iyileşme sürecini de etkilemektedir.Robotik diz protezi ameliyatından sonra alaturka tuvalet kullanılabilir mi?Robotik diz protezi ameliyatından sonra hastalara hiçbir hareket yasaklanmamaktadır. Ancak alaturka tuvalet kullanırken protezin son açıya kadar bükülmesi ve üzerine yük binmesi diz protezinin ömrünü kısaltabilmektedir. Aynı şekilde bahçe işleri gibi sürekli çömelerek çalışmak, namaz kılmak gibi hareketler protezin ömrünü kısaltabilir. Hastaların ameliyattan sonra sandalyede ya da yere oturup ayaklarını uzatarak namaz kılması protezin ömrü için daha sağlıklı bir seçenektir.Darbe, travma veya agresif sporlar diz protezine zarar verebilir mi?Robotik diz protezi ameliyatı dizdeki bağların sağlamlığına göre farklı şekillerde yapılabilmektedir. Normalde robotik diz protezi ameliyatında bağlar değişmemekte sadece kemiklerin hasarlanmış kısımları değişmektedir. Spor ya da farklı şekilde diz bölgesinde yaşanacak travmalar dizdeki bağların yırtılmasına neden olabilmektedir. Bağ yırtıklarında farklı protezlere geçmek ya da protez revizyon ameliyatlarının yapılması gündeme gelebilmektedir.Robotik diz protezi ameliyat sonrası ağrı yaşanır mı?Robotik diz protezi ameliyatından sonra ilk birkaç gün hastanede yatış yapılmaktadır. Bu süreçte hastalara ağrı kesici tedaviler uygulanmaktadır. Genellikle hastanede belden kateterle ağrı kesici verildiği için hastalar bu süreci rahat geçirmektedir. Hastalar taburcu olduktan sonra da çeşitli ağrı kesiciler ile ağrı kontrol altında tutulmaktadır. Ameliyat sonrası hastalar çok yoğun ağrı yaşamadan ilk 6 haftayı geçirebilmektedir. 6 hafta sonra ağrı devam ediyorsa ameliyatı gerçekleştiren cerraha başvurulmalıdır.Robotik diz protezi ameliyat sonrası beslenme nasıl olmalıdır?Robotik diz protezi ameliyatından sonra sigara ve alkol iyileşmeyi yavaşlatmaktadır. Bu nedenle ameliyattan sonra sigara ve alkolden uzak durulmalıdır. Hastaların proteinden zengin beslenmesi gerekmektedir. Yara iyileşmesi için proteinden zengin beslenmek önemlidir. Ancak proteinden zengin beslenirken kilo kontrolüne de dikkat edilmelidir. Aşırı kilo da protezlere zarar verebilmektedir. Halk arasında sakatat çorbalarının tüketilmesinin iyileşmeyi hızlandırdığına inanılmaktadır. Her ne kadar sakatat çorbaları protein yönünden zengin olsa da çok yoğun kolesterol içeren besinlerdir. Kuru fasulye, yeşil mercimek gibi gıdalarda da yüksek protein olduğu unutulmamalıdır.Robotik diz protezi ameliyatı sonrası ne zaman yürünebilir?Robotik diz protezi ameliyatından sonra hastalar aynı gün yürümektedir. Hastalar ameliyattan sonraki ilk iki hafta yürürken koltuk değneği kullanmaktadır.Sokağa çıkma veya engebeli arazide yürüme gibi aktiviteler hastaların durumuna göre 2. Hafta ile 6 hafta arasında değişmektedir. Aşırı kilolu, kasları zayıf, diz bağları gevşek hastalarda bu süre 6 hafta olabilmektedir. Ancak kilosu normal, kasları ve bağları sağlam kemik kalitesi iyi olan hastalar 2 haftadan sonra sokağa çıkabilmektedir.Ameliyat sonrası evde geçirilecek 2 haftada ev içi hareketlerde kısıtlama bulunmamaktadır.Robotik diz protezi ameliyatından sonra enfeksiyon belirtileri nelerdir? Robotik diz protezi ameliyatından sonra yaşanan ağrı özellikle ilk 2 ay hafif ve çok uzun sürmeyen şekildeyse normal sayılmaktadır. Şiddetli, uykudan uyandıran, ısı artışı ve akıntıyla beraber yaşanan ağrılar, ilaçlara rağmen dinmeyen ağrılar varsa bunlar enfeksiyon belirtisi olabilmektedir. Robotik diz protezi ameliyatından sonra yaşanan ağrının azalan periyotta olması beklenmektedir. Geçen ve sonradan tekrar başlayan ağrıları enfeksiyon ya da protezin gevşemesine bağlı olabilmektedir.Robotik diz protezi ameliyatının riskleri nelerdir?Robotik diz protezi ameliyatları iyi sonuçlar veren modern bir tedavi şeklidir. Fakat cerrahın deneyimi ve bilgisi robottan çok daha önemlidir.Robotik diz protezi ameliyatının riskleri genel olarak şu şekilde sıralanabilir; | 2,884 |
882 | Tedavi Yöntemleri | Robotik Cerrahi ile Kalp Ameliyatı | Klasik ameliyat yöntemlerine alternatif olarak geliştirilen ve tıp dünyasında cerrahinin ulaştığı en ileri teknoloji olan Da Vinci Robotik Cerrahi ya da diğer adıyla robot teknolojisi kalp ameliyatlarında kullanılabiliyor. Bypass, kalp kapağı değişimi, kalp deliğini kapatma gibi ameliyatlarda başarıyla uygulanan robotik cerrahi hastanın iyileşme hızını ve konforunu artırarak önemli avantajlar sağlıyor.Robotik cerrahi ile kalp ameliyatı nedir?da Vinci Robotik Cerrahi ya da diğer adıyla robot teknolojisi, sağlık alanında ulaşılan en ileri teknoloji olarak kabul edilir. Kalp ameliyatlarında robot teknolojisi kullanıldığında minimal invaziv yöntemle yapılan kesilerden çok daha küçük kesiler yapılır. Minimal invaziv yöntemle göğüs boşluğu 6-7 cm açılırken, robot ile 3-4 cm’lik bir kesiden ameliyatlar gerçekleştirilir.Robotik cerrahi ile kalp ameliyatı hangi hastalıklarda kullanılır?Robotik bypass, koroner arter Bypass cerrahisi, konjenital kalp ameliyatları, aritmi ameliyatları, kalp kapak ameliyatları, kalp deliği ameliyatı ve kalp içi tümörlerin çıkarılmasında kullanılır. Robotik cerrahi kalp ameliyatı nasıl yapılır?da Vinci Robotunda; bir konsol, konsolun 3 boyutlu ekranı ve tıpkı bilgisayar oyunlarındaki gibi joystickler bulunur. Bunların yanında hastanın vücudunun ameliyat edilecek bölgesinde 3 ya da 4 kol yer alır. Bu kollar konsoldan joysticklerle yönetilerek ameliyat gerçekleştirilir. İşlemler çok küçük kesilerden hatta koroner arter baypass ameliyatı gibi ameliyatlarda hiç kesi uygulanmadan yapılabilmektedir. Kapak ameliyatlarında ise 2-3 cm’lik bir kesi açılarak buradan ameliyat yapılır. Robotik cerrahi bir ekip eşidir. İşlem sırasında cerrahın yanında konsolu yönetecek ikinci bir cerrah olması, işleme girecek hemşirenin de robotik cerrahi konusunda eğitimli olması gerekmektedir. Robotik cerrahi ile kalp ameliyatı avantajları nelerdir?Minimal invaziv yani küçük kesi yönteminden daha küçük kesiler ile yapılan robotik ameliyatlarda göğüs ön duvarındaki kemik kesilmediği için göğüs duvarı bütünlüğü korunur. Bu da ameliyat sonrası en çok karşılaşılan sorun olan solunum sistemi problemlerinin çok daha az görülmesini sağlar. Ameliyat sırasında ve sonrasında kanama miktarı çok düşük olup çoğunlukla kan transfüzyonu işlemine gerek kalmadan hasta taburcu edilir. İyileşmenin hızlanmasıyla yoğun bakımda kalış süresi bir güne, serviste kalış süresi ise üç veya dört güne inmektedir. Klasik açık ameliyatlarda ise kemiğin kaynama süresi yaklaşık iki ay sürer. Bu süre içerisinde hastanın yatarken sağa sola dönmemesi, kollarını baş seviyesinin üzerine kaldırmaması ve herhangi bir yük taşımaması gerekir. Robotik cerrahide ise hasta ameliyattan sonra drenleri çekildiği andan itibaren istediği şekilde yatabilir, kendisini iyi hissettiği andan itibaren araba kullanmak, yüzmek, yük taşımak gibi ameliyat öncesi yaptığı her eylemi rahatlıkla gerçekleştirebilir. Göğüs kemiğinin açıldığı klasik cerrahiler kozmetik açıdan da oldukça sıkıntı verici olmaktadır. Özellikle genç hastalar kozmetik ve psikolojik açıdan sorun yaşamakta, bu durum da iyileşme sürecinin uzamasına neden olmaktadır. Minimal invaziv yöntemle göğüs boşluğu 6-7 cm açılırken robot ile 3-4 cm’lik bir kesi ile ameliyatlar gerçekleştirilir. Kollar yukarı kaldırılmadığı sürece herhangi bir ameliyat izi görülmez.Robotik Kalp Ameliyatı FiyatlarıRobotik kalp ameliyatı ya da robotik bypass fiyatları işlemin yapılacağı merkez ve uygulamayı yapacak doktora göre belirlenmektedir.Robotik cerrahi ile kalp ameliyatına dair sık sorulan sorular Robotik cerrahi ile kalp ameliyatı için kimler aday olabilir?Robotik cerrahi ile kalp ameliyatlarına herkes aday olabilir. Koroner arter Bypass cerrahisi, konjenital kalp ameliyatları, aritmi ameliyatları, kalp kapak ameliyatları, robotik cerrahi ile kalp deliği ameliyatı, kalp içi tümörlerin çıkarılması gibi birçok ameliyat robot teknolojisi ile yapılabilmektedir.Robotik cerrahi ile kalp ameliyatı için gerekli olan kriterler nelerdir?Robot teknolojisi, küçük kesi ameliyatlarında olduğu gibi belli yaş ve ağırlık altındaki küçük çocuklarda uygulanamamaktadır. Genel olarak 20-25 kg ve 8-10 yaş üstü çocuklar alt sınır kabul edilir. Çünkü robot teknolojisinde kullanılan bazı ekipmanlar çocuklar için çok uygun olmayabilmektedir. Kalbin akciğer makinesine bağlanması için kanül adı verilen damarların içine sokulan borucuklar bebek ya da çok küçük yaştaki çocuklar için kullanılamamaktadır. Bunların yanında daha önce akciğer ile ilgili zatürree, tüberküloz gibi hastalıklar ya da akciğer ameliyatı geçirmiş ve bunların sonucunda akciğer zarı göğüs duvarına yapışmış hastalarda da robotik cerrahi uygulanamamaktadır. Akciğerler o yapışıklıktan ayrılıp kalbe ulaşılamaz. Bunun yanı sıra kalp fonksiyonu çok bozuk olan hastaların kapak ameliyatlarında, mitral kapağa yönelik girişimlerde aort kapağında ciddi kaçaklar bulunduğunda ve daha önce robotik cerrahi ile kapak ameliyatı olan hastalarda ameliyat gerektiğinde ikinci kez küçük kesi ya da robotik cerrahi tercih edilmez.Robotik cerrahi ile kalp ameliyatı öncesi neler yapılmalı?Klasik ameliyatlara hazırlık sürecince yapılacak hazırlıklar, robotik cerrahi için de geçerlidir. Anestezi dolayısıyla hasta 1 gün önceden yeme-içmeyi keser. Bunun yanında hastaya ameliyat öncesi gerekli kan tetkikleri yapılır. Böbrek, karaciğer fonksiyonları, solunum testleri, şah damarı darlıkları araştırılır. Bunlarla ilgili problem olduğu takdirde gerekli tedavi uygulanır, ardından hasta ameliyata alınır.Robotik cerrahi ile kalp ameliyatı sonrası neler yapılmalı?Robotik bypass ameliyat sonrası iyileşme süreci açık ameliyatlara göre çok daha kolay geçmektedir. Açık ameliyatlar sonrası hastanın dikkat etmesi gereken birçok sınırlandırma robotik cerrahi için geçerli değildir. Örneğin açık ameliyat sonrası hastalara 1 ay yan dönerek yatmamak, 5 kilogramın üzerinde yük taşımamak gibi sınırlamalar bulunmaktadır. Ancak robotik cerrahide böyle kısıtlamalar olmadığı gibi günlük hayata çok daha erken dönülmektedir. Bunun dışında, da Vinci robotik cerrahi yapılacak ameliyatın Bypass, kapak ameliyatı gibi ameliyata göre değişen özel bazı dikkat edilmesi gereken durumlar olabilmektedir. Bunların bilgisi hastaya taburculuk öncesi verilir.Robotik cerrahi ile kalp ameliyatı dezavantajları nelerdir?Robotik cerrahinin dezavantaj olarak sayılabilecek unsuru maliyetidir. Özel robotların kullanılıyor olması maliyetini küçük kesi yöntemine göre de artırmaktadır. Ancak klasik açık ameliyata ve hatta küçük kesi yöntemine göre iyileşme süresi ve iş yaşamına dönüş sürecinin kısalığı ile bu dezavantajı ortadan kaldırdığı söylenebilir. Minimal invazivde cerrahın kendi eliyle yapacağı hareketlerin çok daha fazlası 360 derece ve çok net 3 boyutlu görüntülerle sağlanır. Klasik kalp ameliyatlarında cerrahlar iyi görüntü elde edebilmek için loop adı verilen özel mercekler kullanırken robot cerrahideki 3 boyutlu net görüntü sayesinde bunlara ihtiyaç kalmamaktadır. Bu nedenle işlemler çok daha net gerçekleştirilir. Örneğin Bypass ameliyatları saç kılı kadar ince ipler kullanılarak yapılan çok hassas ameliyatlardır. Robotik cerrahideki iyi görüntü sayesinde damar dikimleri çok daha temiz ve net bir şekilde yapılabilmektedir. İnsan gözünün gördüğünden çok daha net bir görüntü sağlanmaktadır.Robotik cerrahi ile kalp ameliyatı ağrılı mıdır?Sternum adı verilen iman tahtası kemiğinin kesilmesinde yaşanan gibi bir ağrı söz konusu olmasa da basit ağrı kesicilerle giderilebilecek derecede ağrılar yaşanabilmektedir.Robotik cerrahi ile kalp ameliyatı güvenli midir?Robotik cerrahi tıpkı küçük kesi yönteminde olduğu gibi cerrahlar açısından öğrenim süresi uzun olan bir yöntemdir. Yani cerrahın robotik cerrahiyi kullanabilmesi için bunun eğitimini alması ayrıca belli bir tecrübeye, cerrahi olgunluğa ve beceriye sahip olması gerekmektedir. Cerrah klasik ameliyatlara çok alışkın olsa bile robot uygulayabilmesi için özel eğitim alması gerekmektedir. Bu anlamda ehil ellerde ve donanımlı merkezlerde yapıldığı takdirde güvenli bir yöntemdir.Robotik cerrahi ile kalp ameliyatı için yaş sınırı var mı?Belli bir yaş sınırı olmamakla birlikte ileri yaşlarda eşlik eden hastalıkların getirdiği ilave risk faktörlerinin olup olmadığına bakılmaktadır. İleri yaşın getirdiği böbrek, solunum problemi gibi sorunlar yoksa robotik cerrahi için üst yaş sınırı yoktur. Alt sınırda ise belli yaş ve kilo ağırlığına ulaşana kadar küçük çocuklar ve bebekler için uygun değildir. 20-25 kg ve 8-10 yaş üstü çocuklar sınır kabul edilmektedir.Robotik cerrahi ile kalp ameliyatı riskleri var mı? | 3,151 |
883 | Tedavi Yöntemleri | Robotik Kalp Kapak Cerrahisi | Aort, Mitral, Triküspid ve Pulmoner kalp kapaklarında görülen yetmezlik ya da darlık gibi hastalıkların tedavisi, minimal invaziv yöntemler arasında yer alan robotik cerrahi ile tedavi edilebiliyor. Göğüs duvarında robot kollarının hareketlerini engelleyecek çok ciddi yapışıklıkların olması veya planlanan ameliyatın çok acil olması gibi durumlar dışında hemen hemen bütün kapak girişimleri robotik olarak gerçekleştirilebiliyor. Göğüs kafesinin içine yerleştirilen kamera ve çok daha ince, hassas ve yüksek manipülasyon kabiliyetine sahip olan robot kolları sayesinde göğüs kafesi açılmadan kalp kapağının onarımı ve değişimi yapılabiliyor. Daha az ağrı, daha düşük enfeksiyon riski, daha az kanama ve kısa sürede günlük yaşama dönüş gibi hastaya birçok avantaj sağlayan robotik cerrahi, çocukluk çağındaki bireyler hariç her hastaya uygulanabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Mehmet Çakıcı, robotik kalp ve kapak cerrahisi ile ilgili bilgi verdi.Robotik kalp kapak cerrahisi nedir?Kalp kapakları, kalbimizin her atışında açılıp kapanarak kanın kalbimiz içerisindeki hareket yönünü belirleyen yapılardır. Kalp kapaklarındaki fonksiyonel problemler çok ciddi semptomlara ve ilerleyen dönemlerde ise geri dönüşümü mümkün olmayan kalp yetmezliğine sebep olabilir. Bu nedenlerle kapaklardaki ciddi yapısal ve fonksiyonel hastalıklarda, kapağın cerrahi olarak onarımı veya değiştirilmesi gerekebilir. Robotik kalp kapak cerrahisi, bu cerrahi işlemlerin göğüs kemiği açılmadan yani kapalı olarak ve robot yardımıyla gerçekleştirilmesidir.Robotik kalp kapak cerrahisi hangi durumlarda uygulanır?Robotik kalp kapak cerrahisi, kalp kapağındaki darlık veya yetmezlik nedeniyle operasyon önerilmiş bütün hastalarda uygulanabilir. Göğüs duvarında robot kollarının hareketlerini engelleyecek çok ciddi yapışıklıkların olması veya planlanan ameliyatın çok acil olması gibi durumlar dışında hemen hemen bütün kapak girişimleri robotik olarak gerçekleştirilebilir.Robotik kalp kapak cerrahisi nasıl uygulanır?Robotik kapak operasyonlarında, cerrah göğüs kafesinin içerisine yerleştirilen bir kamera aracılığı ile ameliyat sahasını sürekli izler ve küçük deliklerden göğüs kafesi içerisine yerleştirilmiş olan robot kollarını dışarıdan yönlendirerek operasyonu tamamlar. Çok daha ince, hassas ve yüksek manipülasyon kabiliyetine sahip olan robot kolları sayesinde, göğüs kafesi açılmadan kalp kapağı onarılır veya değiştirilir.Robotik kalp kapak cerrahisinin avantajları nelerdir?Tüm robotik ameliyatlarda olduğu gibi robotik kapak operasyonlarında da en büyük avantaj, cerrahi kesilerin minimum olmasıdır. Göğüs kafesinde sadece 3 cm’lik bir kesi ve robot kollarının giriş delikleri dışında hastada herhangi bir cerrahi yara oluşturmadan kalp operasyonu tamamlanır. Bu nedenle yara iyileşmesi, göğüs kemiği açılarak yapılan geleneksel yöntemlere göre, çok daha kısa sürede, daha düşük enfeksiyon riski ile ve daha ağrısız olarak tamamlanır. Ayrıca, geleneksel yöntemlerde kesilen göğüs kemiğinin tekrar kaynaması için yaklaşık 2 aylık bir süre gerekmekte ve bu süre içerisinde hasta ciddi hareket kısıtlılığı yaşamaktadır. Robotik kapak operasyonlarında böyle bir kısıtlılık olmadığı gibi, hasta yaklaşık 2 hafta içerisinde tekrar sosyal yaşamına ve çalışma hayatına dönebilmektedir. Bu önemli avantajlar dışında robotik kapak operasyonlarının açık ameliyatlara göre diğer avantajları şu şekilde sıralanabilir:Robotik Kalp Kapak Cerrahisi İle İlgili Sık Sorulan SorularRobotik kalp kapak cerrahisi bütün kalp kapak rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılabilir mi?Mitral, Aort, Triküspid ve Pulmoner kapaktaki onarım veya değişim gerektiren tüm patolojilerde robotik yöntem uygulanabilmektedir. Robotik yöntemin uygulandığı merkezin deneyim seviyesi ile ilişkili olarak, aynı anda 2 veya 3 kapağa birden robotik yöntem ile müdahale etmek mümkündür.Robotik kalp kapak cerrahisinde hasta seçimi nasıl yapılır?Robotik kapak cerrahisi bütün hastalarda uygulanabilir olmakla birlikte, özellikle ileri yaş, kronik akciğer problemi olan hastalar ve ciddi obezitesi olan hastalar gibi açık ameliyatın yüksek riskli olduğu grupta operasyonun çok daha konforlu yapılabilmesine olanak sağlar.Robotik kalp kapak cerrahisi sonrasında hastalıklar tekrarlar mı?Kapak cerrahisi sonrası aynı kapakta hastalığın tekrarlaması çok düşük bir olasılık olmakla birlikte, operasyonun açık veya robotik yapılmasından bağımsızdır. Bu durum operasyonun yapılma şeklinden ziyade, hasta ile ilgili birtakım risk faktörlerine (ileri yaş, düzensiz beslenme, kontrolsüz tansiyon, sigara vb…) operasyon sonrası ilaç kullanma alışkanlıklarına ve değiştirilen kapağın tipine bağlı olarak çok nadir olarak gelişebilmektedir. Bu nedenle operasyon sonrası doktor kontrolünde takipler son derece önemlidir.Robotik kalp kapak cerrahisi öncesi ve sonrasında nelere dikkate edilmelidir?Robotik kapak cerrahisi öncesinde bütün hastalara birtakım incelemeler yapılır. Rutin ameliyat öncesi incelemeler dışında yapılan göğüs tomografisi, ekokardiyografi, atardamar ultrasonu gibi yapılan bu ek incelemeler genellikle operasyon aşamalarının planlanması ve birtakım anatomik hesaplamalar için şarttır. Bunun dışında hastanın eşlik eden kronik hastalıklarının ve gerekli tedavilerin başlanması, operasyon sonrası gelişebilecek komplikasyonların önlenmesi açısından büyük önem taşır.Robotik kapak operasyonları sonrasında hastanın uyması gereken sorumluluklar, açık operasyonlara göre çok daha azdır. Hastanın taburculuk sonrası hijyen kurallarına uyması ve önerilen ilaç tedavilerini düzenli olarak kullanması yeterlidir. Robotik kapak operasyonları sonrasında yaklaşık 2 hafta gibi dinlenme süreci sonrası hasta sosyal yaşamına ve çalışma hayatına yüzde yüz performans ile devam edebilmektedir. Bu süre açık operasyon geçiren hastalarda yaklaşık 8-12 haftadır.Robotik kalp kapak cerrahi süresi ne kadardır?Robotik kalp kapak cerrahisinde, hasta operasyon masasına alındıktan sonra yaklaşık 1 saatlik bir hazırlık süresi (anestezi ve robotun kurulumu) sonrasında, operasyonun tamamlanması yaklaşık 3-4 saat sürebilmektedir. Müdahale edilecek kapağın birden fazla olması durumunda operasyon süresi en fazla 1 saat uzayabilir.Robotik kalp kapak cerrahisi tekrarlanabilir bir işlem midir?Robotik kapak cerrahisi tekrarlanabilir bir işlemdir. Aynı kalp kapağına veya daha önceden müdahale edilmiş kapak dışında yeni bir kapağa ikinci robotik kapak cerrahisi girişimi yapılabilir. Önceden yapılmış olan kapak cerrahisinin göğüs kemiği kesilerek yapılmış olması, ciddi göğüs duvarı yapışıklıklarına neden olarak, ikinci kapak operasyonunun robotik olarak yapılmasına engel durumlara sebep olabilir.Robotik kalp kapak cerrahisi hangi durumlarda uygulanmaz?Robotik kapak cerrahisi, operasyon öncesi çekilen göğüs tomografisinde, robot kollarının yerleştirilmesine engel olacak bir anatomik durum olması durumunda (ikinci operasyona veya radyoterapi gibi durumlara bağlı gelişen ciddi göğüs duvarı yapışıklıklarının olması) uygulanamayabilir.Robotik kalp kapak cerrahisi yapılması için gerekli koşullar nelerdir?Robotik kalp kapak cerrahisi yapılabilmesi için hastanın robot ve bu konuda deneyim sahibi olan bir ekibin bulunduğu bir sağlık merkezine başvurması yeterlidir. Robotun kullanımına engel yukarıda bahsedilen özel anatomik durumların olmaması durumunda bütün kapak cerrahisi planlanan hastalar robotik yöntemlerle ameliyat edilebilir.Robotik kalp kapak cerrahisi ağrılı bir işlem midir?Bütün cerrahi işlemler ağrılı işlemlerdir. Ancak robotik kapak cerrahisinde hem kesilerin çok sınırlı olması hem de kemik yapıların kesilmemesi nedeniyle, operasyon sonrası ağrı çok daha kısa süreli ve daha kolay kontrol edilebilir olmaktadır.Robotik kalp kapak cerrahisinin dezavantajları nelerdir?Robotik kapak cerrahisinin hasta için hiçbir dezavantajı yoktur. Kapak cerrahisi açısından açık operasyon ile robotik operasyonlarda yapılan işlemler temelde aynıdır. Sadece cerrahın kalbe erişim tekniği farklıdır. Açık operasyonda cerrah direk erişim sağlarken, robotik operasyonlarda robotun kolları sayesinde indirek bir erişim mümkün olmaktadır.Robotik kalp kapak cerrahisi için yaş sınırı var mıdır? | 2,904 |
884 | Tedavi Yöntemleri | Safra Kesesi Ameliyatı (Kolesistektomi) | Safra kesesi, vücudun besinleri parçalamasını sağlayan küçük bir organdır. Safra kesesinde yaygın olarak görülen ve safra taşı adı verilen sert, küçük birikintiler oluşabilir. Safra taşları vücut sağlığını etkilediğinde ya da safra kesesinde ağrı olduğu durumlarda safra kesesi ameliyatı yapılabilir. Kadınlarda safra kesesi taşları erkeklere oranla daha fazladır. Aynı zamanda obez kişilerde ve ailede safra taşı geçmişi olanlarda da daha yaygın olarak görülür. Safra Kesesi Ameliyatı Nedir?Daha çok laparoskopik kolesistektomi yöntemi ile yapılan safra kesesi ameliyatı, üst karın bölgesinde karaciğerin altında yer alan, karaciğerde üretilen safrayı sindirim için gerekli olana kadar depolayan ve armuda benzeyen kesenin çıkarılması prosedürüdür. Safradaki kolesterolün kristalleşmesi ve safra kesesinin tamamen boşalmaması durumunda safra taşları oluşur. Safra taşları ağrı yapabildiği gibi, kanalları tıkayarak pankreas iltihabı gibi komplikasyonlara sebep olabilir. Böyle durumlarda uzman doktor yapacağı safra kesesi ameliyatı ile için operasyon yöntemini belirliyor olacaktır.Safra Kesesi Ameliyatı TürleriAçık (geleneksel) safra kesesi ameliyatıAçık safra kesesi ameliyatı yöntemi ile karnın sağ üst bölümünde 10-15 cm uzunluğunda bir kesi yapılır. Uzman doktor bu kesi üzerinden safra kesesini bularak, vücutta çıkarır. Bu ameliyat türü ortalama 1-2 saatte tamamlanır. Vücut, safra kesesi olmadan da işlevlerini sürdürür.Laparoskopik safra kesesi ameliyatıLaparoskopik yöntem ile kişiye genel anestezi verilerek karından 2 cm civarında dört küçük delik açılır ve içeriye sokulan kamera sayesinde safra kesesi görüntülenir ve vücuttan çıkarılır. Laparoskopik ameliyat ortalama 45 dakika sürer. Hastada büyük bir kesi olmadığından iyileşme süreci açık safra kesesi ameliyatına göre daha hızlı olmaktadır.Safra Kesesi Ameliyatı Hangi Durumlarda Yapılır?Safra kesesi ameliyatı, safra kesesi taşı ve çamur nedeni ile tekrar eden şiddetli karın ağrısı, mide bulantısı, ateş ve kusma durumları, kola ve sırta vuran ağrı ile iyileşmeyen iltihap gibi kesenin de büzüşmesine neden olan durumlarda yapılmaktadır. Bunların yanında safra kesesi ameliyatı gerektirecek durumlar şu şekilde sıralanabilir:Safra taşlarıSafra taşları, safra kesesinde oluşan kalsiyum tuzları ve kolesterolün sert kristal kitleler haline gelmesiyle oluşur. Taşların boyutları ortalama 3 mm olabilmektedir. Safra taşları, sırt ağrısı, karnın üst bölgesinde ağrı, bulantı, kusma, sindirim sorunları ve ishal gibi belirtilerle görülür. Safra kesesi ameliyatı ile taşlar alınır ya da safra kesesinin tamamı vücuttan çıkarılır.TümörSafra kesesinden bulunan safra sıvısının akmasına engel olan tümörlerin olması durumunda safra kesesi ameliyatı yapılabilir. Bu tümörler safra kesesinde safranın birikmesine neden olarak sağlığı tehdit eder.Safra kesesi iltihabı (Kolesistit)Safra kesesinin kızarması ve şişmesi ile ortaya çıkan safra kesesi iltihabı safrasının kesede birikmesinden dolayı oluşur. Bu durum safra taşlarının safrayı boşaltan tüpü tıkadığında meydana gelir. Gerekli tetkiklerin yapılmasından sonra kişiye safra kesesi ameliyatı uygulanarak safra kesesi alınabilir.Hastalıklar ve enfeksiyonSafra kesesine zarar veren bazı hastalıklarda, viral enfeksiyon ya da AIDS durumlarında safra kesesi ameliyatı uygulanarak, kese alınabilir.Safra Kesesi Ameliyatı Sonrası İyileşme SüresiSafra kesesi ameliyatı sonrasından hasta 1 gün boyunca hastanede kalmalıdır. Hasta ameliyat türüne bağlı olarak birkaç saat içerisinde tek başına yataktan kalkabilir hale gelecektir. Safra kesesi ameliyatından 1 gün sonra hasta taburcu edilebilir. Safra kesesi ameliyatı olan kişi ortalama olarak 1 hafta ya da 10 gün içerisinde normal rutinine dönebilmektedir.Safra Kesesi Ameliyatı Sonrası Olası Yan EtkilerSafra kesesi ameliyatı sonrasında uzun vadeli olmasa da çeşitli yan etkiler görülebilir. Ameliyat sonrasında safra kesesinin olmaması vücutta değişikliğe sebep olmaz fakat ameliyat sonrasında şu olası yan etkiler görülebilir:Ayrıca ameliyat sonrasında meyve, sebze tüketimi, yüksek lifli gıdalar tüketmek de büyük önem taşır. Bu durum ameliyatın yan etkisi olan ishalin giderilmesine yardımcı olur.Safra Kesesi Ameliyatı Sonrasında Nelere Dikkat Edilmelidir?Safra kesesi ameliyatında sonra hasta, beslenme şekline ve hareketlerini dikkat etmesi gerekir. Ameliyatın ardındaki süreçte beslenme düzeni oldukça önemlidir. Bu yüzden baharatlı, yağlı ya da asitli besinlerden uzak durarak, kahve ve alkol tüketilmemesi önerilir.Safra Kesesi Ameliyatı Sonrası Beslenme Nasıl Olmalıdır?Safra kesesi ameliyatının sonra tüketilen besinlere dikkat ederek günlük beslenme sürecine yön vermek önemlidir. Bu yüzden safra kesesi ameliyatı sonrası beslenmede şunlara dikkat etmek gerekir:Safra Kesesi Ameliyatı Hakkında Sık Sorulan SorularSafra kesesi taşı ameliyat olmadan alınabilir mi?Hayır, safra kesesi taşları ancak safra kesesinin alınması ile vücuttan çıkartılabilir. Safra taşları alınmadığı zamanlarda ciddi rahatsızlıklara neden olabilir. Safra kesesindeki taşlardan kurtulmak mümkün olsa da safra kesesinin alınması gerekebilir. Bu da açık ya da laparoskopik yöntemle yapılmaktadır.Safra kesesi ameliyatı sonrası sarılık neden olur?Safra kesesinde tıkanıklık olduğunda sarılık da görülebilir. Safra kesesi ameliyatının ardından sindirim sistemindeki dengesizlikler yok olur ve sarılık da ortadan kalkabilmektedir.Safra kesesi ameliyatı sonrasında ne kadar sürede iyileşilir?Safra kesesi ameliyatı sonrası hastanın iyileşmes süreci yaşına ve hastalık geçmişine göre değişiklik gösterebilir. Bu süre ortalama 10 gündür.Safra kesesi ameliyatı tehlikeli mi?Safra kesesi ameliyatı tehlikeli değildir, safra kesesi alınması gerekirken alınmadığı durumlarda sağlığı tehdit edebilir. Safra kesesini aldırmak vücudun işleyişini bozar mı?Safra kesesini aldırmak vücudun işleyişini bozmamaktadır. Sindirim sıvısı olan safra, karaciğerden bağırsağa akışını sürüdür. | 2,226 |
885 | Tedavi Yöntemleri | Septoplasti | Vücudun solunum görevini üstelenen organ olan burnu ikiye ayıran kemik ve kıkırdak yapısında bazı durumlarda eğrilik söz konusu olabiliyor. Nefes alıp vermede ciddi sıkıntılara sebep olan bu eğrilik (Septum deviasyonu), kişilerin hayatını önemli ölçüde olumsuz etkileyerek yaşam kalitesini düşürüyor. Burundaki bu eğriliğin düzeltilmesi için farklı yöntemlerle septoplasti operasyonu gerçekleştirilebiliyor. Genel anestezi altında yapılan bu cerrahinin ardından horlama, sık sinüzit enfeksiyonları, sürekli geniz akıntısı ve kronik baş ağrısı gibi semptomlardan kurtulmak mümkün olabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölümü’nden Doç. Dr. Erdal Seren, septoplasti ile ilgili bilgi verdi.Septoplasti nedir? Septum, burunun iç kısımda bulunup onu orta hatta iki bölüme ayıran yapıdır. Bu yapının doğuştan ya da zaman içerisinde geçirdiği travmalar sonucunda eğrilmesine septum deviasyonu, bunu düzeltmek için yapılan operasyona da septoplasti denir.Septoplasti hangi hastalıklarda uygulanır?Septum eğriliğine burun tıkanıklığı, burundan nefes almada zorluk, horlama, sık sinüzit enfeksiyonları, sürekli geniz akıntısı veya kronik baş ağrısı gibi semptomların eşlik etmesi durumlarında septoplasti ameliyatı uygulanır.Septoplasti nasıl yapılır?Septoplasti ameliyatı lokal anestezi ile yapılabileceği gibi genel anestezi ile de yapılabilir. Burun içerisinden yapılan basit bir kesi ile burnu örten mukoza denilen yapıların altındaki septuma ulaşılarak belirlenen eğrilikler düzeltilip, lüzumu halinde var olan kemik çıkıntılar da törpülenir veya çıkartılır. Burnun dış çatısı ile ilgili bir müdahale yapılmayacağından bu bölge ile ilgili şişme ya da morarma olmaz.Septoplasti işleminin avantajı nedir?Septoplasti ameliyatından sonra hastanın nefes alması rahatlayacağı gibi burun tıkanıklığına bağlı olarak oluşan; -Horlama,-Sık sinüzit enfeksiyonları,-Sürekli geniz akıntısı-Kronik baş ağrısı gibi semptomları da rahatlar.Septoplasti ile ilgili sık sorulan sorular Septoplasti operasyonu kimlere yapılır?Septoplasti operasyonu septum deviasyonu nedeniyle nefes almada zorluk gibi problem yaşayan herkese yapılabilir. Ancak kemik ve yüz gelişiminin tamamlandığı 18 yaş ve üzeri olması gerekmektedir.Septum nedir?Septum burnun iç kısmında burnu orta hattan ikiye ayıran bir anatomik yapıdır. Septum kısmen kemik, daha büyük oranda da kıkırdak yapıdadır.Endoskopik septoplasti nedir?Septumun özellikle arka kısımlarında ve sinüs ağızlarını kapatacak şekildeki çıkıntıların endoskopik görüntü altında alınması işlemidir. Endoskopik cerrahi kolaylık ve iyi bir görüş sağlamaktadır. Ayrıca bu işlemin bir avantajı da operasyon sonrası silikon tampona bile ihtiyaç kalmamasıdır.Revizyon septoplasti nedir?Daha önce septoplasti ameliyatı yapılan kişilerde ilk ameliyattan sonra oluşan komplikasyonları düzeltmek veya ilk ameliyatta burun tıkanıklığı yeterince düzelmeyen ve eğri kalan kıkırdak yapıları almak için yapılan bir cerrahi uygulamadır.Açık septoplasti nedir?Kıkırdak ve kemik eğriliğinin, burun çatısının tam altında veya septumun ucuna doğru uzandığı ve klasik ameliyat metodu ile düzeltilemeyen bu tür vakalarda açık teknik septoplasti denilen ameliyat metodu ile kullanır. Bu teknikte burnun dışından kesi işlemi yapılarak ameliyata başlanır. Eğri olan kısımlar düzeldikten sonra kesilen yerler aynı şekilde dikilir.Septoplasti ameliyatı ne kadar sürer? Bu operasyon yaklaşık olarak 1 ila 1,5 saat kadar sürebilir. Ameliyat lokal anestezi veya genel anestezi ile yapılabilir.Septoplasti ameliyatından sonra yüzde şişlik ve morluk görülebilir mi? Septoplasti ameliyatı burun içinden yapılacak bir kesi ile burnu örten mukozanın kaldırılıp altındaki septumdaki eğriliklerin düzeltilmesi işlemidir. Burnun dış çatısı ile ilgili bir müdahale yapılmayacağından bu bölge ile ilgili şişme ya da morarma şikayetleri olmaz.Septoplasti ameliyatından sonra burundan nefes alınabilir mi? Septoplasti ameliyatından sonra burun içerisine, ortası delik olan silikonlu tamponlar konulduğundan dolayı ameliyat sonrasında hastalar çok rahatlıkla bu delikler vasıtası ile burundan nefes alabilmektedirler.Septoplasti ameliyatından sonra silikon tamponlar ne zaman alınır? Ameliyattan genelde bir veya iki gün sonra silikon tamponlar alınabilir. Ameliyat esnasındaki kanama kontrollerinin ve konka cerrahisinin lazer ile yapıldığı durumlarda, kanama kontrolleri iyi sağlanmaktadır. Lazer ile yapılan operasyonlarda silikon tamponlar çoğunlukla ameliyattan bir gün sonra çıkarılmaktadır.Burun içerisindeki silikon tamponların erken alınmasının bir riski var mıdır? Ameliyat sırasında kanama kontrolü iyi sağlanmadığı durumlarda silikon tamponların erken alınması burun içerisinde kan birikintisi yani hematom riskini artırabilir ve tamponların alınmasını takiben burun içi kanamalar olabilir.Septoplasti ameliyatından sonra burun bandajı veya atel kullanılır mı ? Septoplasti ameliyatı sadece burun içerisindeki septum denilen kıkırdağın eğri olan kısımların çıkartılması olduğundan ve burun çatısına dokunulmadığı için ameliyat sonrasında herhangi bir alçı veya atele gerek kalmamaktadır.Septoplasti ameliyatının riskleri nelerdir? Uygun teknikle yapılmayan septoplasti ameliyatında burun ucunda veya burun sırt kısmında çökmeler, burun içerisinde hematom denen kan birikmeleri ve enfeksiyon gelişmesi ile burun kanamaları olabilir. Ancak uygun teknik ve kanama kontrolü ile bu riskler çok nadir görülmektedir.Rinoplasti ve septoplasti farkı nedir? Septoplasti kemik ve kıkırdak dokularının düzeltilmesi için yapılan bir burun ameliyatıdır. Septoplasti de burnun dış kısmında herhangi bir değişiklik olmamaktadır. Rinoplastide ise burundaki şekil bozukluklarının düzeltildiği estetik olarak yapılan cerrahidir. Septoplasti ameliyatında başarı oranı nedir? Ameliyat öncesinde operasyon planının düzenlenmesi, uygun teknik kullanılması ve bu konuda deneyimli ellerde yapılan septoplasti de sonuçlar oldukça yüz güldürücü olup başarı oranı çok yüksektir.Septoplasti sonrası neden tampon konulur? Burun tamponunun görevi; burun içi cildinin burun iskeleti yapılarına erkenden tutulmasını ve yapışmasını sağlamak, burun ameliyatı sırasında hareketli hale gelmiş kemik ve kıkırdak yapıların iç içe yer değiştirmesine engel olmak, septum ve kemik yapılara destek olmak, mukoza denilen burun içi cildinin şişerek birbirine yapışmasını engel olmak, burun içi kanamaların durdurulmasına yardımcı olmak ve burun ameliyatı sonrası burun içine sızan sızıntıları emmektir.Septoplasti burun şeklini değiştirir mi?Septoplasti ameliyatı burun şeklini değiştirmeye yönelik bir cerrahi işlem olmayıp burun içerisinde tıkanıklıklara yol açan kıkırdak ya da küçük kemik yapılarının düzeltilmesini sağlayan fonksiyonel bir işlemdir.Septoplasti estetik midir? Septoplasti işlemi burun tıkanıklığını gidermeye yönelik fonksiyonel bir ameliyat olup, burun şeklini ve biçimini değiştirmeye yönelik estetik bir işlem değildir.Septoplasti sonrası iyileşme süresi nasıldır?İyileşme süresi kişisel farklılıklar göstermekle beraber ortalama iyileşme süresi 1 ila 2 hafta arasında değişiklik gösterir. Sıklıkla hastalar ameliyatın ikinci gününden sonra normal hayatlarına dönebilmektedir. Ameliyattan sonra en az 3 hafta kadar denize ve havuza girilmemesi gerekmektedir.Ameliyattan önce dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?Genel anestezi ile yapılacak olan ameliyatlarda ameliyat saatinden en az 6 saat öncesi yemek ve su alımı durdurulmalıdır. Sürekli kullanılan herhangi bir ilaç varsa (kan sulandırıcı, tansiyon ve şeker ilaçları gibi) mutlaka doktora bildirilmelidir. Herhangi bir gıda takviyesi, vitamin ve bitkisel içerikli çaylar dahi ameliyattan bir hafta önce kesilmelidir.Septoplasti sonrasında nelere dikkat edilmesi gerekir? -Ameliyattan sonra burunda bir tampon olursa bir süre ağızdan nefes almak gerekebilir. Bunun için ilk gün ılık ve sıvı gıdalarla beslenmek önerilir. Ancak sonraki dönemde herhangi bir yemek kısıtlaması yapılmamaktadır.-Doktor tarafından önerilen ilaçların düzenli kullanılmalıdır. -Operasyona bağlı burun içinde kabuklanmalar olabildiği için bu amaçla verilen burun temizleyici spreylerin kullanılması gerekir.-Burun içerisindeki kabuklar koparılmamalıdır.-İlk 4 hafta yoğun ve ağır egzersizlerden kaçınılmalıdır.Ameliyattan sonra normal hayata ne zaman dönülebilir? İyileşme süresi kişisel farklılıklar gösterebilir. Ortalama iyileşme süresi 1 ile 2 hafta arasındadır. Ancak sıklıkla hastalar ameliyatın ikinci gününden sonra normal hayata dönebilmektedir. | 3,060 |
886 | Tedavi Yöntemleri | Salpenjektomi | Salpenjektomi, kadınlarda bulunan fallop tüplerinden birinin ya da ikisinin alınmasını içeren bir cerrahi işlem olarak bilinir. Yapılan bu cerrahi işlem, tüplerin zarar görmesi, dış gebelik riski ya da kanser gibi durumlarda uygulanabilir. Salpenjektomi, üreme sağlığı üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğundan doğurganlığı da etkileyebilir. Aynı zamanda yumurtalık kanseri geliştirme riski daha yüksek olan kişiler için önleyici bir önlem olarak da uygulanabilir. Salpenjektomi, genellikle laparoskopik olarak gerçekleştirilir.Salpenjektomi Nedir?Salpenjektomi, kadın üreme sisteminin önemli bir parçası olan ve yumurtanın döllenme sürecini etkileyen fallop türlerinin birinin ya da ikisinin alınmasını içeren cerrahi bir işlemdir. Bu işlem sonrasında hamile kalmak daha zor hale gelebilir. Dış gebelik, yumurtalık kanseri, tüplerin tıkanması ve enfeksiyon gibi nedenlere bağlı olarak kişiye salpenjektomi uygulanabilir.Fallop tüpleri rahmin her iki tarafında, üstte bölümde yer alarak yumurtalıklara kadar uzanır. Kadınlar adet döngüleri sırasında yumurtlar. Bu yumurtlama, yumurtalığın döllenme için bir yumurtayı serbest bırakma sürecidir. Yumurta daha sonra fallop tüplerinden uterusunuza doğru yönlendirilir. Yumurta fallop tüplerinden geçtiği esnada sperm tarafından döllenebilir.Salpenjektomi Çeşitleri Nelerdir?Salpenjektominin tek taraflı ve iki taraflı olmak üzere iki ana türü bulunur. Salpenjektomi, fallop tüplerinin çıkarılması işlemidir ve cerrahi yöntemlere göre çeşitleri şöyle açıklanabilir:Tek taraflı salpenjektomiTek taraflı salpenjektomi durumunda doktor kişinin bir fallop tüpünü ya da bir fallop tüpünün belli bir kısmını alır. Bu durum fallop tüplerinin çalışması için yeterli olabilir. Kişinin hamile kalma oranı hala bulunur. İki taraflı salpenjektomiİki taraflı salpenjektomide ise doktor her iki fallop tüpünü tamamen çıkardığı durumda gerçekleşir. Bu cerrahi müdahale sonrasında doğal olarak hamile kalma oranı düşebilir. İki taraflı salpenjektomi kanser ve hamileliğin kalıcı olarak önlenmesi istendiği durumda yapılabilir.Salpenjektomi Neden Yapılır?Salpenjektomi, işleminin yapılması için çeşitli tıbbi nedenlerin olması gerekir. Fallop tüplerinin zarar görmesi, kanser, iltihaplı durumlar, dış gebelik ve kanser riski durumunda salpenjektominin yapılmasının nedenleri arasında yer alır. Salpenjektominin başlıca yapılma nedenleri şöyle sıralanabilir:Dış gebelik (ektopik gebelik)Rahimde yumurtanın döllenmesi yerine fallop tüplerinde döllenme gerçekleştiği durumda dış gebelik meydana gelir. Bu durum tehlikeli olarak kabul edilir ve fallop tüplerinin yırtılarak iç kanamaya yol açmaması için erkenden müdahale edilmesi gerekir. Salpenjektomi, dış gebeliği sonlandırmak ve fallop tüpünü çıkarmak uygulanan bir cerrahi müdahaledir.Fallop tüpünün hasar görmesi Çeşitli enfeksiyonlar, endometriozis ve pelvik inflamatuvar hastalık fallop tüplerinde hasar neden olan durumlardır. Tüpler bu nedenlere bağlı olarak işlevini yitirirse salpenjektomi uygulanarak bu tüplerin çıkarılması işlemi uygulanır.Yumurtalık kanseriFallop tüpleri içerisinde ya da yumurtalıklarda kanser gelişme riski bulunan kadınlarda, önlem amacıyla salpenjektomi tercih edilebilir. Aile geçmişinde yumurtalık kanseri öyküsü varsa bu riskin azalması için de tercih edilen bir yöntemdir. Tüp ligasyonu (tüplerin bağlanması)Doğum kontrol yönteminin kalıcı olarak uygulanmasını içeren tüp bağlama, salpenjektomi ile yapılır. Bu durum fallop tüplerinin tamamen alınmasını içerir.Tümörler ve kistler İyi huylu ya da kötü huylu tümörler fallop tüplerinin yakınında meydana geldiyse kişiye salpenjektomi uygulanabilir. Kist ve tümörlerin yayılmasını önlemek ve ağrının hafifletilmesi için tüplerin çıkarılması gerekebilir.Salpenjektomi Nasıl Yapılır?Salpenjektomi ameliyatı uygulanırken laparoskopik (minimal invaziv) veya açık cerrahi yöntemlerle yapılır. Bu cerrahi müdahale genel anestezi altında yapılır. Cerrah, fallop tüplerini ameliyat esnasında çıkararak iç kanamaya karşı kan damarlarını kontrolünü sağlar. Ameliyatın tamamlanmasının ardından, iyileşme süreci genellikle 1-2 hafta sürebilir. Bu durum ameliyatın şekli, komplikasyon riski ve iyileşme süresi gibi faktörlere bağlı olarak hastadan hastaya farklılık gösterebilir.Salpenjektomi Hakkında Sık Sorulan SorularSalpenjektomi kanseri önler mi?Salpenjektomi kanser riskini azaltmaya yardımcı olabilir fakat kanseri tamamen önlediği söylenemez. Özellikle yumurtalık kanseri riskini azaltmak için salpenjektomi tercih edilebilir.Salpenjektomi sonrası hamile kalınır mı?Salpenjektomi sonrası hamile kalmak işlemin tek veya çift taraflı olmasına bağlı olarak değişir. Eğer sadece bir fallop tüpü çıkarıldıysa, doğal yollarla hamile kalmak mümkündür. İki taraflı salpenjektomi yapıldığında ise tüp bebek (IVF) yönteminden yararlanılabilir. | 1,791 |
887 | Tedavi Yöntemleri | Spinal Enjeksiyon | Son dönemlerde omurga ağrılarının tedavisinde ön plana çıkan spinal enjeksiyonlar, daha özelde omurganın mekanik sorunlarında tercih ediliyor. Omurga ağrılarının yanı sıra bel- boyun ağrılarının tedavisinde de spinal girişimsel tedavi seçenekleri öneriliyor. Kısa süre içerisinde ağrıyı giderme avantajı ve komplikasyon ihtimalinin düşük olması sayesinde hastalara büyük ölçüde konfor sağlıyor. Memorial Dicle Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Akif Sarıyıldız, spinal enjeksiyonlar ve avantajları hakkında bilgi paylaştı.Spinal Enjeksiyon Nedir?Spinal enjeksiyon ya da spinal iğne uygulamaları ameliyat gerektirmeyen medikal ve fizik tedavi uygulamaları ile ilaçlı ve takipli tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır. Deneyimli bir hekim tarafından belirli teknik ve görüntüleme cihazları eşliğinde uygulanan bu invaziv işlemler sayesinde ağrı tedavisinin yanı sıra ağrı kaynağı da tespit edilebilmektedir.Spinal Enjeksiyon Teknikleri Nelerdir?Sık uygulanan spinal girişimsel tedavi yöntemleri şu şekilde sıralanabilir;Spinal Enjeksiyon Yöntemlerinin Avantajları Nelerdir?Bu yöntemlerin en büyük avantajı güvenli yöntemler olmasıdır. Hekim cihaz eşliğinde görerek problemli alana girdiğinden komplikasyon riski çok düşüktür. Hasarlı alana direkt girildiği için kullanılan ilaç dozları çok düşük miktarlardır. İşlem uygulanan bireylerin ortalama %90 gibi önemli bir çoğunluğunda etkili bir tedavi seçeneğidir. Genel olarak spinal enfeksiyon avantajları şunları içerir;Spinal Enjeksiyon Yöntemleri Kimlere Önerilir ?Spinal enjeksiyonun en gerekli görüldüğü uygulama alanı ameliyat gerektirmeyen ama medikal ve fizik tedavi uygulamaları gibi konservatif tedavi yöntemleri ile gerilemeyen bel-boyun fıtıkları, kireçlenmeler ve kanal darlıklarıdır. Bu hasta grubunda ilerleyici kas kuvvet kaybı, idrar ve gaita inkontinansı, erektil disfonksiyon olmamalıdır. Fıtıklar dışında sakroiliak eklem disfonksiyonu, faset eklem ağrıları da enjeksiyon tedavisinden fayda görmektedir. Özellikle bel fıtığı ameliyatı olmuş ama ameliyat sonrası yapışıklık (fibrosis) dokusu nedeni ile ağrıları tekrar nüksetmiş kişilerde epidural Hyaluronidaz ve steroid enjeksiyonu etkili bir tedavi sağlamaktadır. Geçmeyen kuyruk sokumu ağrılarında, doğum sonrası başlayan koksidini tedavisinde, koksiks enjeksiyonu ile birlikte impar ganglion blokajı da hastaların büyük çoğunluğunda hızlı bir şekilde ağrı kontrolü sağlamaktadır. Faset eklem disfonksiyonunda koksidini tedavisinde radyofrekansla sinir modülasyonu da pek çok hastada etkili bir tedavi seçeneği sunmaktadır. Boyun ve sırt fıtığı, boyun kireçlenmesi tedavisinde de enjeksiyon teknikleri hızlı ve etkili bir tedavi sağlamaktadır. Özellikle gerilim tipi boyun ağrısında ve migrende çok pratik bir yöntem olan oksipital sinir blokajı da hızlı bir şekilde ağrı kontrolünü sağlamaktadır.Spinal Enjeksiyon Yöntemleri Kimlere Önerilmez?Uygulamanın önemli bir yan etkisi olmadığından pek çok hastaya uygulanabilmektedir. Ancak dikkat edilmesi gereken bazı hususlar bulunur. Kalp rahatsızlığı ya da beyinde vasküler tıkanıklık nedeni ile kan sulandırıcı kullanan hasta grubunda kan sulandırıcı ile ilgili hekimle görüşülüp 5-7 gün kadar ilaç tatilinden sonra işlem güvenli bir şekilde uygulanabilmektedir. Kontrolsüz diyabeti olan hastalar da dikkat gerektirir. İlaç dozları hastanın kan şekerini yükseltmeyecek şekilde düzenlenerek işlem yapılabilir. Gebe hastalara ultrason eşliğinde ilaç uygulanabilir. Ancak gebe hastada X- ışını içerdiğinden floroskopi altında işlem yapılamaz. Ciddi pıhtılaşma bozukluğu olan kan hastalıklarında, aktif enfeksiyon durumunda önerilmez. İşlem için hastanın yaşının pek önemi yoktur. Çocuklarda bel fıtığı pek görülmemektedir. Ancak 12-13 yaşlarında dahi büyük fıtığı olan hastalarda spinal enjeksiyon yöntemleri yapılabilir. Genellikle her yaşta uygun endikasyon varsa güvenle yapılabilir.Spinal Enjeksiyon Hakkında Sık Sorular SorularOmurga kaynaklı ağrıların en sık nedenleri nelerdir?Bel-boyun fıtıkları, faset eklem ağrıları, sakroiliak eklemin (mekanik) disfonksiyonu, omurga kireçlenmeleri, bel fıtığı ameliyatı olmuş ancak bir süre sonra sinir kanallarında yapışıklık gelişmiş hastalar ve daha çok İleri yaşta görülen kanal darlıkları en önemli sorunlardır. Bel fıtığı omurlar arasındaki diskin yırtığıdır. Disk yırtıldığında diskin kendisinden kaynaklı bir ağrı görülebilir. Bu belde hissedilir ve aynı zamanda yırtılan diskin baskı yaptığı sinir kökünden kaynaklanan bir ağrı ortaya çıkar. Bu sinir kökü kaynaklı ağrı bacağa yayılır, çünkü sinirin diğer ucu ayak parmaklarına kadar ulaşmaktadır. Genellikle tüm bacağa yayılan bu sinir kök ağrısı, bel ağrısından çok daha şiddetlidir. Kanal darlıklarında da benzer şekilde ağrı bacağa yayılır. Ancak burada kronik bir süreç hakimdir. Kişi yürümekle artan ve her iki bacağına yayılan kramp tarzı ağrıdan şikayet eder. Biraz dinlenince semptomlar geriler, yürümeye başladığında tekrar ortaya çıkar. Bu tipik topallama bulgusuna nörojenik kladikasyo olarak adlandırılır. Spinal iğne teknikleri ile ağrıya çok hızlı bir şekilde müdahale etmek mümkündür.Bel/boyun ağrısında Spinal Girişimsel Tedavi Yöntemleri ne işe yarar?Medikal ve fizik tedavi yöntemleri ile geçmeyen bel ve boyun ağrılarında tercih edilen yöntemlerdir. Genellikle ameliyathane ortamında yapılan, ileri iğne teknikleridir. Bu yöntemler uygulanırken ultrason ya da floroskopi gibi görüntüleme yöntemleri kullanılır. Bu sayede hem hedef dokuya doğru bir şekilde ulaşılır hem de olası riskler minimalize edilir. Örneğin; floroskopi altında epidural alana girerken öncelikle işlem yapılacak alan antiseptik ajanlarla temizlenir. Cilt, cilt altı, kas ve kemik dokular geçilerek hedef dokuya ulaşılır. Risk olabilecek aşamalarda kontrast madde vererek nerede olduğumuzu kontrol ederiz. Bu şekilde işlemin güvenliği artar. Bu yöntemler pratik, güvenli ve hızlı bir şekilde ağrı kontrolü sağlar. Genel anestezi gerektirmez ve pek çok kişide iyileşme sürecini hızlandırır.Spinal enjeksiyon yöntemleri için nasıl bir ön hazırlık süreci gerekir?Hastanın işleme aç olarak gelmesi gerekmektedir, Transforaminal/ kaudal Epidural enjeksiyon,Postop fibröz doku tedavisinde Epidural Hylaz enjeksiyonu, disk içi ozon tedavisi için ameliyathane şartları gerektiğinden hastanın günü birlik yatışı gerekmektedir. Yaklaşık 4-5 saat sonrasında hasta taburcu edilir. Bu süre zarfında vital bulgular (kan şekeri, tansiyon, nabız) takip edilir. Ayrıca işlem sonrasında bacakta 3 - 4 saat süreyle uyuşma gelişeceğinden hastaları bu süre zarfında hastanede gözlem altında tutmak gerekir. Diğer enjeksiyonlar için özel bir hazırlık süreci gerekli değildir. Poliklinik şartlarında ultrason eşliğinde yapılabilir. İşlem sonrası 10 dakikalık bir dinlenme süresi yeterli olacaktır.Spinal iğne acıtır mı?İşlemin her aşamasında lokal anestezik ilaçlarla uyuşturma sağlandığından işlemler ağrısızdır. Ancak sinirin kanalda ciddi bir şekilde sıkıştığı küçük bir hasta grubunda uyuşturmaya rağmen küçük bir ağrı olabilir. Bu ağrının nedeni sıkışan kanala enjekte edilen ilaçların sinir köküne yaptığı basınçtır. Bu ağrı çok kısa süre içerisinde hissedilir ve daha sonrasında yok olur.Spinal enjeksiyon uygulamalarından sonra dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?İşlem yapılan ilk gün oldukça önemlidir. Bacaklarda geçici bir parestezi yani uyuşma - karıncalanma gibi belirtiler olabileceği ve tansiyon, baş dönmesi gibi sağlık sorunları yaşanabileceği için kişilerin yanında bir refakatçi bulunmalıdır. İşlem sonrası eve transfer esnasında destek olmalıdır. İlk gün araç kullanımı kesinlikle önerilmez. İlk 48 saatlik sürede uygulanılan ilaçlar yavaş yavaş onarıcı faaliyetlerini sürdürdüğünden ilk 48 saati uzanarak istirahat halinde geçirilmelidir. Yatış sırt üstü ya da yan yatar pozisyonda olmalıdır. Ayakları biraz karına doğru çekmek (belin kanalını açacağından) uygun olacaktır. Ayrıca yan yatar pozisyonda iki bacağın arasına küçük bir minder/yastık desteği önerilir.Spinal enjeksiyon yöntemlerinin olası riskleri ve komplikasyonları nelerdir?Doğru endikasyon ile tecrübeli bir hekim tarafından yapılan işlemler tehlike arz etmez. Uygulamalar görüntüleme eşliğinde yapıldığından hekim girdiği alanı görerek ilerler. Riskli alanlarda kontrast yani opak madde verilerek işlem doğrulanmaktadır. Dolayısıyla büyük bir risk barındırmamaktadır. Olası enfeksiyon riski için aseptik koşullar sağlanmaktadır. Tüm riskler bir bel fıtığı ameliyatına göre çok düşüktür. Ancak yine de zaman zaman alerjik reaksiyon, kan şekeri ve tansiyonda yükselme, baş dönmesi ve baş ağrısı olabilmekte bu yan etkiler hızlıca kontrol altına alınmaktadır. Uygulanan steroidle ilişkili olarak nadiren ilk günlerde yüzde kızarıklık olabilir. Kadınlarda ilk ay adet düzensizliği görülebilmektedir. İşlem sinir köküne bir zarar vermez. Genellikle tek uygulama yeterlidir. Küçük bir hasta grubunda hastadaki iyileşme seviyesine göre 10 gün sonra ikinci bir uygulama yapılabilir. | 3,409 |
888 | Tedavi Yöntemleri | SILS Yöntemi | Göbek deliğinden açılan küçük bir kesi ile gerçekleştirilen SILS (Single İncision Laparoscopic Surgery) yöntemi safra kesesi, mide fıtığı ve reflü ameliyatlarında kozmetik açıdan sağladığı avantajın yanında, iyileşme süreci açısından da yaşam kalitesini büyük oranda artırıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu tarafından dizayn edilen özel bir aparat ile kolayca uygulanabilen yöntem sayesinde iyileşme sonrası hiçbir kesi izi kalmıyor ve hastaların kozmetik endişeleri tamamen ortadan kalkıyor.SILS (Single İncision Laparoscopic Surgery) nedir?SILS (Single İncision Laparoscopic Surgery) yöntemi safra kesesi, mide fıtığı ve reflü ameliyatlarının yanı sıra uygun hastalarda tüp mide, kalın bağırsak kanseri ve kalın bağırsağın divertikül hastalıklarına ait ameliyatlarda da göbek deliğinden açılan küçük bir kesi ile gerçekleştirilen cerrahi bir yöntemdir. SILS yönteminin amacı, mümkün olduğu kadar minimal invaziv şekilde yani en az kesi ile hastayı sağlığına kavuşturmaktır.SILS (Single İncision Laparoscopic Surgery) nasıl uygulanır?SILS yöntemi, göbek çukurundan açılarak özel aparatlar ile gerçekleştirilmektedir. İşlem sonrası bu kısım tekrar yerine oturtulur ve bu sayede görünürde hiçbir kesi izi olmaz. Laparoskopik cerrahi ya da robotik cerrahi bazen birkaç delik açılarak yapılırken, SILS yönteminde tek bir delik kullanarak cerrahi gerçekleştirilebilmektedir. Sonuç itibariyle ameliyat bitiminde göbek çukurunda göbek deliğinin hemen yanında belli belirsiz çok küçük bir kesi yeri bulunmaktadır. İyileşme süreci tamamlandıktan sonra karın duvarında hiçbir kesi izi kalmamaktadır. Genel olarak bu ameliyatlardan safra kesesi ameliyatı, kolesistektomi safra kesesinin cerrahi olarak çıkarılması, mide fıtığı ameliyatı (reflü cerrahisinin yanında) uygun hastalarda tüp mide ameliyatı ile kalın bağırsak ameliyatlarının bazıları yapılabilmektedir.SILS (Single İncision Laparoscopic Surgery) h angi hastalıklarda kullanılır?SILS yönteminin avantajları nelerdir?Bir cerrahi ne kadar minimalize edilirse, ne kadar az kesi ve işlem yapılırsa o kadar başarılı sayılmaktadır. Bu nedenle geçmişteki açık ameliyatlardan daha sınırlı işlemlerle aynı amaca ulaşan ameliyat türlerine dönüşler yaşanmıştır. SILS yönteminde minimal kesi ile yani daha az girişimle aynı sonuca ulaşmak hedeflenmektedir. Örneğin, safra kesesi ameliyatında 4 ayrı kesi yaparak ameliyat gerçekleştirilebilirken, SILS yönteminde tek bir kesi yapılmaktadır. Teknik olarak güçlükleri olduğundan cerrahın bu konuda deneyim sahibi olması önem taşımaktadır. Ayrıca SILS yöntemine özel bazı aparatlar gerekmektedir. Laparoskopide kullanılan aparatların bir kısmı SILS yönteminde de kullanılsa da, SILS yöntemine özel bazı kıvrımlı özel aparatlar da bulunmaktadır. Sonuç itibariyle ameliyatın bitiminde göbek çukurunun kenarında küçük bir kesi olmakta ve iyileşme sürecinin sonunda hiçbir kesi izi olmadan, kozmetik açıdan hiçbir sorun olmadan hastalar sağlığına kavuşmaktadır.SILS yöntemi hakkında sıkça sorulan sorularSILS yönteminin uygulanışı ile laparoskopik cerrahi arasındaki fark nedir?Normalde laparoskopik cerrahide bölgeyi kapatan karaciğeri kaldırmak için Nicholson ekartörü adı verilen bir ekartör kullanılmaktadır. SILS yönteminde bunun yerine farklı bir aparata ihtiyaç duyulmaktadır. Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu tarafından dizayn edilen SILS yöntemine özel bir aparat (karaciğer ekartörü) ile işlem gerçekleştirilmektedir. SILS yönteminin iyileşme sürecine etkisi var mıdır?4-5 yaranın iyileşmesi yerine tek bir kesinin iyileşmesi arasında oldukça önemli bir konfor farkı ortaya çıkmaktadır. Daha az ağrı, daha hızlı iyileşme ve iyileşme sürecinde ortaya çıkan konfor önemli ayrıcalıklar sağlamaktadır.SILS yöntemi sonrası nelere dikkat etmek gerekir?SILS yöntemi ile gerçekleştirilen operasyonların sonrasındaki sürecin standart ameliyatlardan farkı yoktur. Her ameliyat için geçerli olan bazı konular SILS yöntemi için de geçerlidir. Örneğin, ilk dönemlerde operasyonun gerçekleştirildiği bölgede aşırı efor, ağır kaldırma, öksürme ve ıkınma gibi eylemlerin sonucunda fıtık gelişebileceğinden SILS yöntemi uygulandıktan sonra 7-15 gün dikkat edilmesi gerekmektedir.SILS yönteminin sonucunda karında bir şişme meydana geliyor mu?Karında herhangi bir şişlik oluşmamaktadır.Türkiye’de SILS yöntemi uygulanan merkezler nerelerdir?SILS yöntemi uygulaması zor bir yöntem olduğundan Türkiye’de çok bilinen bir metot değildir. Bu nedenle sayılı merkezlerde uygulanmaktadır. Memorial Bahçelievler Hastanesi’nde SILS (Single İncision Laparoscopic Surgery) yöntemi başarıyla uygulanmaktadır.SILS yapılan hastalar beslenme düzeninde nelere dikkat etmelidir?Hastalar işlem sonrası birkaç gün içinde normal beslenme düzenlerine devam edebilirler. | 1,777 |
889 | Tedavi Yöntemleri | Şeffaf Plak Tedavisi (Telsiz Ortodonti Tedavisi) | Aralıklı ya da çapraşık dişleri düzeltilmesi başta olmak üzere yanlış çene kapanışı tedavilerinde uygulanan ortodontik tedaviler yeni teknolojiler sayesinde çeşitleniyor. Uzun zamandır kullanılan diş tellerine alternatif olarak uygulanmaya başlanan şeffaf plak tedavisi (Telsiz ortodonti tedavisi) yenilikçi yöntemler arasında yer alıyor. Bu yöntem ile rahatsız eden diş teli kullanımına gerek olmadan kişiye özel şeffaf plaklarla dişler düzgün hale getirilebiliyor. Kullanan hastalara birçok avantaj sağlayan şeffaf plak tedavisi sonrasında geri bozulmaların en aza indirilmesi için hastaların hekimlerin önerdiği süre boyunca koruyucu plakları kullanmaları gerekiyor.Şeffaf plak tedavisi (Telsiz ortodonti) nedir?Telsiz ortodonti (şeffaf plak tedavisi) tedavisi, klasik metal veya porselen teller kullanılmadan, 3 boyutlu yazıcılarla kişiye özel hazırlanan şeffaf plaklar kullanılarak yapılan ortodontik tedavidir.Şeffaf plak tedavisi (Telsiz ortodonti) hangi hastalıklarda uygulanır?Şeffaf plakların uygulandığı ortodontik bozukluklar çok çeşitli olmaktadır. Dişlerdeki çapraşıklık, aralıklı dişler, yanlış kapanışın tedavisinde çene genişletilmesi gibi birçok ortodontik bozukluklarda kullanılır. Şeffaf Plak tedavisinin (Telsiz ortodonti) avantajları nelerdir?*En iyi estetik tedavi alternatiflerinden birini oluşturan ortodontik şeffaf plak tedavisi, herhangi bir tel görünümü olmadan gerçekleştirilir.*Çıkartılabilir şeffaf plaklar sayesinde gün içinde istenilen zamanda tedaviye ara verebilme şansı bulunur.*Normal tel tedavisinde dişlere teller yardımıyla kuvvet verilerek bir ay beklenir. Bu durum verilen kuvvetin daha fazla olmasıyla ağrı ve konforsuzluk hissi yaratır. Metal tellerin yarattığı bu ağrı şeffaf plaklarda minimum seviyeye iner; Şeffaf plak tedavisinde haftalık değiştirilen plaklarla ağrı ve konforsuzluk hissi en az seviyeye iner.*Tel tedavisinin bir diğer yan etkisi de yanak ve dudakların metal yüzeylerin sürtünmesi sonucu kesilebilmesidir. Tedavi sırasında yara oluşumu normal kabul edilir. Şeffaf plakların pürüzsüz yüzeyleri sayesinde yara ve batma oluşmaz.*Şeffaf plak takıp çıkarılabildiği için ağız hijyeni daha kolay ve iyi yapılır.*Şeffaf görüntüye sahip olması ve dışarıdan bakıldığında farkedilmemesi estetik olarak daha iyi bir görüntü verir.*Bazı durumlarda şeffaf plak tedavisi daha kolay ve hızlı sonuç verebilir.* Şeffaf plakların çıkarılabiliyor olması yemek yerken daha fazla kolaylık sağlar.- Önemli toplantı ya da etkinlik gibi durumlarda hem konuşma açısından hem de görüntü açısından kişiyi rahatlatır.Şeffaf plak tedavisi (telsiz ortodonti) nasıl uygulanır?Hastalardan alınan ölçüler 3 boyutlu bir tarayıcı tarafından taranır ve çok sayıda kişiye özel şeffaf plak 3 boyutlu yazıcılar tarafından hazırlanır. Dişlerin haftalık değişimleri bir simülasyon hazırlanarak hekime ve hastaya gösterilir. Dişlerin final pozisyonları ve görüntüsü her iki taraf için onaylandıktan sonra plaklar teslim edilir. Hastalar her bir plağı haftalık süreçlerle değiştirir, her değişen plakta dişler biraz daha düzelir.Şeffaf plak tedavisi (telsiz ortodonti) ile ilgili sık sorulan sorular Diş teli olmadan şeffaf plaklarla dişler hareket eder mi?Şeffaf diş plağı tedavisi uygulamasında, bazı durumlarda tel ile yapılan tedaviye göre daha hızlı hareket görülür. Diğer durumlarda da şeffaf plaklar aynı sürede ancak çok daha konforlu bir şekilde dişleri hareket ettirirler.Şeffaf diş plak tedavisi öncesinde neler yapılması gerekir?Tüm ortodontik tedavilerden önce ağız içerisindeki mevcut sorunlar giderilmeli; diş taşı temizliği ve çürüklerin tedavisi yapılmalıdır. Şeffaf plak tedavi öncesinde iyi bir ağız hijyeni sağlanmalıdır.Şeffaf diş plak tedavisi sonrası dikkat edilmesi gereken unsurlar nelerdir?Tedavi sonrasında geri bozulmaların en aza indirilmesi için hastalar hekimlerin önerdiği süre boyunca koruyucu plakları kullanmalıdırlar.Şeffaf plak tedavisinde alt ve üst yaş sınırı var mıdır?Tüm ortodontik tedavilerde olduğu gibi daimî kesici dişler ile ilk daimi büyük azı dişleri çıktığında hastalar tedavi için değerlendirilebilirler. Üst yaş sınırı olmamasına rağmen hastaların diş destek dokularının ve kemik seviyelerinin iyi durumda olması gerekir. Şeffaf plaklar; tel tedavisine göre daha hafif kuvvetler uyguladıklarından ileri yaş grubundaki hastalar için idealdir.Şeffaf Plak tedavisinin uygulanmaması gereken durumlar var mıdır?Her ortodontik tedavinin uygulanamayacağı durumlar mevcuttur. Bunlar çene kemik seviyesinin ve destek dokuların azaldığı durumlar ve bu dokuların hastalıklarıdır. Tedaviye uygunluk konusunda ortodonti uzmanının muayenesi gereklidir.Şeffaf plak tedavisi ağrılı bir tedavi midir?Ortodontik tedavilerin çoğunda başlangıçta bir miktar ağrı hissi vardır. Şeffaf plaklarda ise bu ağrı hissi en az seviyededir.Şeffaf plak tedavisi ne kadar sürer?Tedavi süresi problemin boyutuna göre değişiklik gösterir. Genellikle ortalama ortodontik problemler 1 ila 1,5 yıl içerisinde tedavi edilmektedir. Vakanın kolay veya zor olmasına göre (+ /- )6 ay değişim gösterebilirler.Şeffaf plaklar yeme ve içmeye engel midir? Yemek yerken çıkarılması gerekir mi?Klasik tel tedavisinde bir takım yiyecek ve içecekler tedavi boyunca yasaklanır veya azaltılır. Aksi halde tellere veya braketlere zarar verebilirler. Şeffaf plak tedavilerinde dişler üzerinde sabit metal parçalar olmadığından yeme içme konusunda herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır. Şeffaf plak tedavisi konuşmayı etkiler mi?Plak tedavisinin ilk başlarında 1- 2 haftalık alışma süresi içerisinde konuşmada minimum bir farklılık görülebilir. Ancak zamanla hastaların alışması ile konuşmadaki bu farklılık ortadan kalkar.Fazla kahve çay ve sigara tüketimi plakları etkiler mi, hangi yiyecek ve içecekler şeffaf diş plaklarının renklerini değiştirir?Çay, kahve, sigara gibi renklendirici ürünler uzun dönem plak kullanımında plağın rengini etkileyebilir. Ancak tedavi sırasında plaklar haftalık olarak değiştirildiği için renklenme görülmez.Şeffaf plak temizliği nasıl yapılır?Koruma amaçlı kullanılan plakların detaylı temizlik ve saklama protokolleri bulunmaktadır. Fakat şeffaf plak tedavisinde plaklar haftalık değiştirildiğinden plağın kendi kutusu içerisinde korunması ve yemeklerden önce sudan geçirilerek yıkanması yeterli olacaktır. Plakların daha uzun süre kullanılması gerekiyorsa özel temizleyici partiküller ile plaklar suyun içinde bekletilerek temizlenebilir.Şeffaf plak tedavisinde kontroller hangi sıklıkta yaptırılmalıdır?Ortodontik tedaviler uzun süren tedavilerdir ve düzenli kontrol gerektirir. Normal koşullarda kontroller aylık yapılır. Bazı durumlarda iki ayda bir kontrol yapılabilir. Şeffaf plaklarda tedavi planlaması en başta yapıldığı için kontroller hasta isteğine bağlı olarak daha uzun aralıklarla yapılabilmektedir. Yurtdışına, şehir dışına çıkma durumlarında hastalar plaklarını düzeli kullandığı sürece uzun süreler kontrole gelmeden tedaviyi devam ettirebilirler.Tel tedavisi sonrasında şeffaf plaklar kullanılabilir mi?Hekim muayenesinden sonra gerekli görüldüğü durumlarda tel tedavisinden sonra da hem estetiği artırmak hem de tedavinin sonucunu korumak için şeffaf plaklar kullanılabilir.Pekiştirme tedavisi Şeffaf plak tedavisi ile aynı anlamda mı kullanılır?Hem pekiştirme için hem de tedavi için ortodontide şeffaf plaklar kullanılabilir. Tanım için şeffaf plak denilse de aslında her iki durum için kullanılan materyal ve teknik birbirinden son derece farklıdır. Tedavi sonunda dişlerin geri bozulmasını engellemek için kullanılan şeffaf plaklara retainer denilmekte ve kalın aynı zamanda esnek olmayan (rijit) materyalden yapılmaktadır. Tedavi için kullanılan plaklar ise 3 boyutlu yazıcılar tarafından kişiye özel hazırlanır. Son derece esnek ve daha incedir. Bu sayede dişleri korumak yerine bozuk olan dişlerin çene içerisinde hareket etmesini sağlar. | 2,894 |
890 | Tedavi Yöntemleri | Tam Kapalı Bel Fıtığı Ameliyatı (Full Endoskopik Diskektomi) | Çağımızın en yaygın sağlık sorunlarından biri olan bel fıtığı, hemen hemen her yaşta görülebiliyor. Birçok tedavi yöntemi bulunan bel fıtığının en güncel tedavilerinden biri ise “Endoskopik bel fıtığı ameliyatı” olarak tanımlanıyor. Endoskopik bel fıtığı ameliyatında belin arka ya da yan tarafından 6-7 mm’lik kesiden bir kamera aracılığıyla fıtık olan bölgeye iniliyor ve fıtık dokusunun çıkarılması ile hastalara konforlu bir yaşam sunuluyor. Memorial Bahçelievler ve Hizmet Hastaneleri Omurga Sağlığı Merkezi’nden Doç. Dr. Salim Şentürk endoskopik bel fıtığı ameliyatı hakkında bilgi verdi.Bel fıtığı nedir? Nasıl tedavi edilir?Bel fıtığı; belde omurlar arasındaki disk dokusunun omurilik kanalına doğru ya da yan tarafa doğru taşması sonucu omurilikten çıkan sinirlerin sıkıştırması ile meydana gelmektedir. Bel fıtığı hastalarının %97-98’lik kısmı ameliyata ihtiyaç duymadan; istirahat, ilaç tedavisi ve fizik tedavi ile tedavi edilebilmektedir. Ameliyat gereken hasta grubunda ise endoskopik yöntem en güncel tedavi yöntemlerinden biridir.Endoskopik bel fıtığı ameliyatı nedir?Endoskopik bel fıtığı ameliyatı belin arka ya da yan tarafından 6-7 mm’lik kesiden bir kamera aracılığıyla fıtık olan bölgeye inilmesi ve fıtık dokusunun çıkarılması ile gerçekleşmektedir. Yaklaşık 10-40 dakika arasında değişen bir ameliyat süresi vardır. Hastalar ameliyat sonrasında çoğunlukla aynı gün taburcu edilir ve 1 hafta içinde normal hayatlarına dönebilmektedir.Endoskopik yöntem hangi hastalarda kullanılabilir?Bel fıtığı sorunu yaşayanların %2-3’lük kısmı ameliyata ihtiyaç duyar. Şiddetli bacak ağrısı, bacaklarda kuvvet kaybı, idrar kaçırma, tuvaletini kaçırma gibi şikayeti olan hastalar zaman kaybetmeden ameliyat edilmelidir. Bel fıtığı ameliyatı gereken bütün hastalar bu yöntemle ameliyat edilebilir.Endoskopik bel fıtığı ameliyatı nasıl yapılır? Endoskopik bel fıtığı ameliyatı genel anestezi(hastanın uyutulması), spinal anestezi (hastanın belden aşağısının uyuşturulması) ya da lokal anestezi (sadece işlemin yapılacağı bölgenin uyuşturulması) altında yapılabilir. Fıtığın yerine göre; belin arka ya da 8-10 cm yan tarafından içinde 4 mm’lik boşluk olan bir kamera aracılığı ile fıtık dokusunun olduğu bölgeye girilerek fıtık çıkarılır. 7 mm’lik bir cilt kesisi yeterlidir. Çoğunlukla kemik dokuya dokunmadan kaslar arasından girilerek işlem gerçekleştirilir. Bu sayede kas ve kemik dokusu korunmuş olur.Endoskopik bel fıtığı ameliyatının avantajları nelerdir?Endoskopik bel fıtığı ameliyatı hastaya önemli avantajlar sağlamaktadır. Ameliyatın lokal anestezi altında da yapılabiliyor olması anestezi alamayan hastalar için çok önemli bir avantajdır. Ayrıca ameliyat süresinin kısa olması, çoğunlukla kemik alınmasına gerek olmaması, doku hasarının minimal olması belirgin avantajlarıdır. Hastaların aynı gün taburcu olabilmeleri, güncel hayata ve sosyal hayata hemen dönebilmeleri büyük bir avantajdır. Diğer cerrahi tekniklere göre dokuların gördüğü hasar ve kanama miktarı minimum düzeyde olmaktadır. Bu cerrahi işlem sonrasında hastalar çoğunlukla 1 hafta içinde iş yaşantılarına dönebilmektedir. Diğer yöntemlerle ameliyat olan hastalarda fazla kilolu olmak belirgin bir dezavantaj oluştururken bu yöntemde bir dezavantaj olmaz.Endoskopik bel fıtığı ameliyatı hakkında sıkça sorulan sorularEndoskopik bel fıtığı ameliyatından sonraki süreç nasıldır?Endoskopik bel fıtığı ameliyatı olan hastaların genellikle diğer cerrahi yöntemlerle bel fıtığı ameliyatı olan hastalara göre iyileşme süreleri kısadır. Ameliyat sonrası bir süre dinlenmek, ağır kaldırmamak, doktorun önerilerine harfiyen uymak, sağlıklı beslenmek, düzenli uyumak ve fiziksel aktiviteyi yavaş yavaş artırmak önemlidir. Belirlenen periyodlardaki kontroller aksatılmamalı, beli zorlayacak hareketlerden kaçınılmalıdır. Ancak son derece aktif yaşamı olan kişiler bile ameliyat sonrası tamamlanan iyileşme sürecinin ardından aynı tempolarına yeniden dönebilmektedir.Endoskopik bel fıtığı ameliyatından sonra belde yapışıklık görülebilir mi?Belde yapışıklık bütün ameliyatlardan sonra görülebilmektedir. Cerrahi sahada yapışıklık her zaman görülebilir. Mikro cerrahide, klasik cerrahide ya da endoskopik cerrahide de yapışıklık olabilmektedir. Ancak endoskopik cerrahide kullanılan aletler çok küçük bir alanda kullanıldığı için yapışıklık olma olasılığı daha azdır.Endoskopik bel fıtığı ameliyatı olmak isteyen hastalar nasıl bir yol izlemelidir?Bel fıtığı için ameliyat kararı verilmiş hastalar eğer endoskopik bel fıtığı operasyonu olmak istiyorsa mutlaka bu konuda tecrübeli doktorlar ve ekipler ile tam donanımlı merkezleri tercih etmelidir. Ameliyat öncesi gerekli tetkikler yapılarak bu cerrahiye uygun bir aday olunduğunun belirlenmesinin ardından konforlu bir operasyon ve iyileşme süreci hastayı beklemektedir. | 1,815 |
891 | Tedavi Yöntemleri | Sezaryen Doğum | Sezaryen doğum, vajinal doğumun güvenli bir şekilde yapılamadığı durumlarda karın bölgesinden anestezi uygulanarak yapılan ameliyat yoluyla gerçekleştirilen doğum yöntemidir. Cerrahi işlem yoluyla yapılan sezaryen doğum, önceden planlanabilir ya da acil durumda gerçekleştirilir.Sezaryen Doğum Nedir?Sezaryen doğum, normal doğumun mümkün olmadığı veya riskli olduğu durumlarda bebeğin karın duvarı ve rahimden cerrahi kesi yapılarak doğurtulmasıdır. Sezaryen doğum yöntemi anestezi uygulanarak ameliyatla gerçekleştirilir. Bebek anne karnından cerrahi bir kesiyle çıkarılır. Sezaryen doğum genellikle bebeğin pozisyonunun uygun olmaması, annenin sağlık durumu, çoğul gebelik gibi nedenlerle tercih edilir.Sezaryen Doğum Kaçıncı Haftada Olur?Sezaryen doğum, anne ve bebeğin sağlığı göz önünde bulundurularak genellikle gebeliğin 39.haftasından itibaren uygulanabilir. 39. haftada bebeğin akciğerleri ve hayati organları gelişmiş olduğundan sezaryen doğum yapılabilir. Böylelikle anne ve bebeğin sağlığı riske girmeden ameliyat gerçekleşir.Sezaryen Doğum Hangi Durumlarda Uygulanır? Sezaryen, doğumun normal şekilde gerçekleştirilemediği koşullarda bebeğin annenin karın duvarı ve rahminde yapılan bir kesi yoluyla doğurulduğu cerrahi bir işlemdir. Anneye ya da bebeğe bağlı koşullara bağlı olarak gerçekleştirilen sezaryen şu durumlarda gereklidir:Anneye bağlı bazı fizyolojik durumlar ve rahatsızlıklar sezaryen doğumu gerektirebilir. Bu durumlar şu şekilde sıralanabilir:Doğum eylemi sırasında rahim yırtılma riskiAnneye bağlı durumların başında daha önce geçirilmiş bazı rahim ameliyatları ya da önceki doğumların sezaryen şeklinde olması gelir. Her rahim ameliyatı normal doğuma engel değildir, ancak daha önce rahim kesilerek büyük miyomların çıkarıldığı ameliyatlarda ya da rahim kavitesinin açılarak tekrar dikilmesini gerektiren durumlarda, doğum eylemi sırasında rahim yırtılma riski nedeniyle sezaryen doğum tercih edilebilmektedir.Annede var olan tıbbi durumlarAnnenin normal doğum eylemini gerçekleştirmesine engel olabilecek birtakım tıbbi sorunlarının olması da sezaryen doğumu gerektirebilir. Bunlar şiddetli bel fıtığı, bacaklarda ve pelvik kemiklerde hareket kısıtlılığına neden olabilecek nörolojik ya da ortopedik problemlerinin olması şeklinde sıralanabilir.Annede HPV virüsünün olmasıAnnenin genital sisteminde HPV virüsüne bağlı yaygın siğil varlığı durumunda da sezaryen doğum tercih edilmektedir.Bebeğe bağlı birtakım sebepler de sezaryen doğumu gerektirebilir. Bu durumlar şöyle sıralanabilir:Bebeğin ters gelmesiBebeğe bağlı durumların başında bebeğin ters gelişi, yani makat geliş gelmektedir. Makat gelişlerde normal doğumun riskleri yüksek olduğundan sezaryen doğum tercih edilmektedir.Bebeğin kilosunun 4000 gr üzerinde olmasıÖzellikle diyabetik annelerde bebeğin tahmini kilosunun 4000 gr üzerinde olması ya da diyabetik olmayan annelerde 4500 gr olması zor doğum ve omuz takılması riski taşıdığı için sezaryen ile doğum söz konusu olabilmektedir. Bebeğe ait birtakım anomalilerin varlığıBebeğe ait birtakım anomalilerin varlığında da uzman hekim sezaryen ile doğumu tercih edebilmektedir.Bebeğin yeterince oksijen alamamasıDoğum sırasında bebeğin stres altında olması ya da uzman hekimin doğum aşamaları sırasında bebeğin yeterince oksijen alamayacağını düşünmesi durumunda da doğum eylemi başladıktan sonra sezaryen doğuma geçilebilmektedir. Sancılara rağmen rahmin açılmamasıDoğum sırasında eylemin ilerlemesinin durması, yeterli sancılara rağmen açılmanın ya da bebeğin inişinin olmaması gibi durumlarda da sezaryen yöntemiyle doğum tercih edilebilmektedir.Doğum kanalının plasenta nedeniyle kapanmasıBazı durumlarda bebeğin eşi, yani plasenta bebeğin önünde gelerek doğum kanalını kapatabilmektedir. Bu durumda normal doğumun sağlıklı bir şekilde gerçekleşme şansı yoktur. Bu durumda da uzman hekim sezaryen ile doğumu tercih edecektir.Sezaryen Doğum Nasıl Yapılır?Sezaryen doğum, cerrahi işlem uygulanarak anestezi altında, karın bölgesinden kesi yapılarak gerçekleşir. Uygulanan anestezi şekli farklılık gösterebilir. Annenin tamamen uyuduğu ya da belden uyuşturulan epidural anestezi uygulanabilir.Sezaryen doğum aşamaları şöyle sıralanabilir:Normal Doğum ile Sezaryen Doğum Arasındaki Farklar Nelerdir?Normal doğum, doğum eylemi başladıktan sonra rahim ağzının açılmasını takiben bebeğin doğum kanalında rahim kasılmaları ile birlikte aşağı doğru inmesi, nihayetinde vajinal yoldan çıkmasıdır. Sezaryen doğumda ise doğum eyleminin başlayıp başlamasından bağımsız olarak bebeğin ameliyat ile karın ve rahim kesilerek doğumun gerçekleştirilmesidir. Böylelikle normal doğumun riskli olduğu ya da annenin sağlığı göz önünde bulundurularak sezaryen doğum uygulanır. Normal doğum ile sezaryen doğum arasındaki en belirgin fark ise sezaryen doğumda anneye anestezi uygulanması ve cerrahi işlemle doğumun gerçekleştirilmesidir.Sezaryen Doğumun Avantajları Nelerdir?Sezaryen doğumun en önemli avantajı doğum zamanının planlanabilmesidir. Doğumun çok hızlı gerçekleştirilmesi gereken durumlarda bu büyük bir fayda sağlamaktadır. Doğum travmasının bebek için riskli olabileceği durumlarda doğum travmasından sakınılması ise diğer bir avantajı oluşturmaktadır.Sezaryen Doğumun Dezavantajları Nelerdir?Sezaryen doğum, ameliyat olarak yapıldığından anne vücuda narkoz alır bu nedenle normal doğumun uygun olmadığı durumlarda tercih edilmelidir. Sezaryen doğum, anestezinin ve ameliyatın olası risklerini taşıdığı için rutin bir doğum şekli olarak değil, normal doğumun daha riskli olduğu ya da mümkün olamayacağı durumlarda alternatif bir yöntem olarak kullanılır. Sezaryen doğumda kan kaybı, enfeksiyon, akciğerlere pıhtı atma riski ve hastanede yatış süresi daha fazla olabilir.Sezaryen Doğum Bebek Açısından Riskli midir?Sezaryen doğumun bebek açısından çok ciddi riskleri yoktur. Ancak normal doğum sırasında bebeğin doğum stresini yaşaması ve doğum kanalından geçerken akciğerlerindeki sıvının bir kısmının sıkışmanın etkisiyle dışarı çıkması neticesinde yaş akciğer ismini verdiğimiz yenidoğanın solunum sıkıntısı durumu daha az görülmektedir. Dolayısı ile sezaryen ile doğumda bu olaylar yaşanmayacağı için yenidoğanın geçici solunum sıkıntısı daha fazla görülebilir.Sezaryen Doğum Hakkında Sık Sorulan SorularSezaryen doğum ne kadar sürer? Sezaryen doğum süresi, kişiden kişiye ve ameliyat sürecine göre farklılık gösterir. Genellikle 30 ile 60 dakika sezaryen doğum gerçekleşir.Sezaryen doğumda kaç dikiş atılır?Sezaryen doğum esnasında atılan dikiş sayısı, kesiye ve uygulana cerrahi tekniğe göre değişebilir. Ortalam olarak cilt katmanlarından başlanarak 8 katman kesi oluşur. Bebek alındıktan sonra tekrar dikilerek bu kesiler kapatılır.Sezaryen doğum ne kadar sürer?Sezaryen doğum, anestezinin verilmesinin ardından cerrahiye başlanması ve bitirilmesi arasında geçen süre yaklaşık 30-45 dakika kadardır.Sezaryen doğum kaçıncı haftada olur?Planlı sezaryen, başka bir aksi durum olmadıkça 39. hafta bittikten sonrasında planlanır.Sezaryen doğum sonrası iyileşme süreci nasıldır?Sezaryen bir batın ameliyatıdır ve belli bir iyileşme süreci gerektirir. Sezaryenin ardından kasıklarda adet sancısına benzer sancıların olması normal olmakla birlikte bu sancılar emzirme sırasında artabilir. Bu sancılar rahmin eski haline dönmesi ve küçülmesi sırasında kasılmasına bağlı oluşmaktadır ve normal olarak kabul edilir. Sezaryenden 2 gün sonra ayakta duş şeklinde banyo yapılabilmektedir.Duştan sonra dikiş yerlerinin kuru tutulması yeterlidir. Sezaryen dikişleri yaklaşık 7-10 gün içerisinde iyileşir, eğer kalıcı dikiş materyali kullanıldıysa 7-10 gün sonra alınması gerekebilir. Emilebilir dikiş materyallerinin alınmasına ise gerek yoktur. Sezaryen sonrası tamamen normal hale dönüş yaklaşık 6 hafta sürmektedir. İlk 6 hafta süresince başta kırmızı, daha sonra kahverengi ve sarımsı bir vajinal akıntı oluşur.Sezaryen sonrası günlük hayata dönüş ne zaman olur?Sezaryenden sonra hastanede kalış süresi genellikle 48 saattir. Hastaneden çıktıktan sonra anne genellikle günlük işlerini, öz bakımını ve bebek bakımını yapabilecek durumda olmaktadır.Sezaryen doğumda bebek kaç dakikada dünyaya gelir?Sezaryen doğumda ilk kesi yapıldıktan birkaç dakika sonra bebek çıkmaktadır.Planlı sezaryen doğumun avantajları nelerdir?Planlı sezaryen doğumun en önemli avantajı doğum zamanının önceden belirlenebilmesi ve gerekli hazırlıkların uygun şekilde yapılabilmesidir.Acil sezaryen doğum nasıl yürütülür?Özellikle doğum sürecinde bebeğin ya da annenin riske girdiği durumlarda acil sezaryen kararı verilebilir. Bu durumda en kısa sürede anestezi uzmanı, çocuk doktoru ve ameliyathane personeli haberdar edilerek ameliyathanenin hazırlanması sağlanır.Sezaryen zor bir ameliyat mıdır?Sezaryen dünyada en çok yapılan cerrahi işlemdir. Teknik olarak zor olmasa da ameliyat sonrası istenmeyen komplikasyonlar nadiren de olsa görülebilmektedir. Komplikasyon olmadığı durumlarda sezaryen ameliyatı zor ameliyatlar sınıfında sayılmamaktadır.Sezaryen sonrası yataktan nasıl kalkılır? | 3,373 |
892 | Tedavi Yöntemleri | TAVI | Girişimsel Kardiyoloji alanındaki yeni uygulamalar sayesinde kalp kapak hastalıklarının tedavisi girişimsel yöntemlerle de yapılabiliyor. Özellikle yaşı ilerlemiş, kronik rahatsızlığı olan ve genel sağlık durumu ameliyata uygun olmayan aort kapak hastaları, girişimsel bir yöntem olan TAVI (Transcatheter Aortic Valve Implantation) ile tedavi edilebiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Oto, ameliyatsız aort kapağı değişimi yani TAVI yöntemi hakkında bilgi verdi.TAVI nedir?TAVI (Transcatheter Aortic Valve Implantation) aort kapağının ameliyatsız değişimini sağlayan girişimsel bir tedavi yöntemidir. Uzun yıllar cerrahi olarak aort kapağının değişimi tek tedavi seçeneği iken son yıllarda ameliyatsız, göğüs açılmadan aort kapağının değiştirilmesi mümkün hale gelmiştir.TAVI işlemi hangi hastalarda kullanılır?Ameliyatsız aort kapağı değişimi yani TAVI yöntemi, aort kapak hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Başlangıçta sadece ameliyat şansı olmayan hastalara uygulanırken, daha sonra ameliyat riski çok yüksek olan hastalar, ameliyat riski orta derecede yüksek olan hastalar ve yakın zamanda da ameliyat riski düşük olan hastalar için de bir seçenek olarak kabul görmüştür.TAVI işlemi nasıl uygulanır?İşlem lokal anestezi ile hafif sedasyon (rahatlatıcı ilaç verilerek) yapılmaktadır. Kasık atardamarından girilerek içine kapakçık yerleştirilmiş borucuk yardımı ile kalbin aort kapağına ulaşılır. Kalbe iletilen borucukla kapağın yerleştirilmesi gereken noktaya ulaşıldıktan sonra büyük bir stent üzerine monte edilmiş kapak o bölgeye yerleştirilir. Kapağın doğru yerleştirildiği ve iyi çalıştığı görüntüleme yöntemleriyle gösterildikten sonra işlem sonlandırılır. TAVI yönteminde kesinlikle herhangi bir kesi yapılmamaktadır.TAVI işlemi ile ilgili sık sorulan sorular TAVI işlemi sonrası hastalar ne zaman taburcu edilir?Yaklaşık bir saat süren TAVI işlemi sonrası hasta kontrol amaçlı olarak bir gece hastanede kalır ve çoğunlukla ertesi gün veya bir gün sonra hastaneden çıkarılırTAVI için kimler aday olabilir?Aort kapak hastalığı ileri yaş hastalığıdır. Özellikle yaşı ilerlemiş, kalp hastalığının yanında ek sağlık sorunları bulunan, genel anestezi alması sakıncalı olan ve genel sağlık durumu ameliyata uygun olmayan aort kapak hastalarına TAVI işlemi uygulanabilir. Ancak işlemle ilgili deneyimlerin artması ve başarılı sonuçlarla ameliyat riski orta ya da düşük olan hastalarda uygulanabilir hale gelmiştir.TAVI ağrılı bir işlem midir?Tedavi sırasında ve sonrasında hastanın herhangi bir ağrı duyması söz konusu değildir.TAVI işlemi sonrası neler yapılmalıdır?İşlem sonrası hastalar belli aralıklarla kalp hekimince izlenir. İşlemin ardından hastalar kısa süre kan sulandırıcı ilaç kullanırlar.TAVI işleminin riskleri var mıdır?İşlem riski esas itibariyle düşüktür. Sonuçlar cerrahi ile eşdeğer ve hatta daha iyi olmaktadır.TAVI işleminde yaş sınırı var mıdır?TAVI işleminin çok uzun yıllar takip sonuçları henüz elde bulunmadığından, (Halen 9 yıla kadar) çok genç hastalar için önerilmemektedir.Açık aort kapak ameliyatı ile kıyaslandığında TAVI’nin avantajları nelerdir?TAVI işlemi ile aort kapağının değişimi göğüs açılmadan kasıktan girilerek, hiçbir kesi yapılmadan gerçekleştirilir. Genel anestezi gerekmemesi, anesteziye bağlı sorunlar ve komplikasyonların olmaması nedeniyle çok önemli bir avantajdır. TAVI işlemi sonrası hastalar çok kısa süre hastanede kalmakta ve çok kısa sürede günlük yaşamlarına dönmektedir.TAVI işlemi sonrası hasta ne kadar sürelerde kontrole gelmelidir?Kalp kapak hastalarının belli aralarla hekim kontrolüne gelmesi gerekir. TAVI sonrası 1-3-6 aylık kontroller önemlidir.Aort darlığı nedir?Aort kapağı kalpten çıkan ana damarın ağzındaki kapaktır. Yaşla birlikte bu kapakta kireçlenme görülebilmekte ve kapak iyi açılıp kapanamamaktadır. Aort kapağı darlığı, genellikle ileri yaş hastalığı olmaktadır.Kalp kapakçığında kaçak olan kişilere ve aortik kapak yetmezliği olanlara TAVI işlemi uygulanır mı?Bugün için saf aort kapak yetmezliği olan hastalara; takılacak kapağın tutunabileceği kireçlenme yoksa özellikle TAVI işlemi önerilmemektedir. | 1,567 |
893 | Tedavi Yöntemleri | Ses Estetiği | Ses, kişiye özel bir tını veya gözle görmeden dahi bazı kişileri, eşyaları, olguları kolayca tanımlanmasını sağlayan bir özellik olarak biliniyor. İnsanların iletişiminde en önemli unsur olan ses, kişinin cinsiyetine, fiziksel yapısına ve yaşına uygun olması gerekiyor. Ancak bazen ses tonu kişinin yaşı, cinsiyeti veya fiziksel özellikleri ile uyuşmayan incelikte ya da kalınlıkta olabiliyor. Bireyin fiziksel özellikleri veya cinsiyeti ile uyuşmayan ses, aynı zamanda kişilerde gülme, jest ve mimik hareketlerinde bile anlam karmaşasına neden olabiliyor. Toplum içerisinde konuşurken çekinmeye, utanmaya ve hatta kişilerde özgüven kaybına yol açabilen bu durum ses estetiği ile çözüme kavuşabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölümü’nden Doç. Dr. Mehmet Burak Aşık, ses estetiği ve merak edilenleri hakkında bilgi verdi.Ses Estetiği Nedir?İnsanların hem sosyal hem de mesleki hayatlarında en önemli iletişim aracı sesleridir. Toplumsal algı açısından mevcut durumda ses algısı yerleşik olarak yaşa, cinsiyete ve fiziksel yapıya uygun olmalıdır. Bu değerlendirme kapsamında sesleri ile genel özellikleri uyumsuz olan bireyler toplumda ciddi sorunlar yaşayabilirler. Kişi; kendi fiziksel görünümüne ve sosyal statüsüne uygun olan sesi arzu eder. Her birey kendi fiziksel, ruhsal ve karakteristik yapısına uygun, aynı zamanda dışarıdan duyulduğunda güzel ve çekici bir ses tonuna sahip olmak ister. Günümüzde gelişen teknolojinin iletişim anlamında sağladığı alternatif kanallara rağmen insanların en sık kullandıkları yöntem sesleridir. Aslında, birçok kişi fiziksel olarak tanışmadan önce sesli olarak iletişim kurmaktadır.Ses Estetiği Uygulamaları Nelerdir? Ses estetiği, kişinin sesini cinsiyet ve sosyal, mesleki yaşamına uyumlamak için yapılan tüm uygulamaları kapsar. Bu uygulamalar; kişilerin etkileyici bir sese sahip olmasını ve bu sayede sosyal ve psikolojik pek çok kazanım elde etmesini sağlar ve bireyin ihtiyaçları göz önünde bulundurulur. Cerrahi veya cerrahi dışı yöntemler ile sesin inceltilmesi, ses frekansının artırılmasına (inceltilmesine) ses feminizasyonu denir. Sıklıkla cerrahiden önce veya sonra ses terapisi uygulanır. Bir konuşma dil patoloğu, sesinizin perdesini ayarlanmasına yardımcı olabilir. Erkek ve kadından erkeğe transgender bireylerde doğuştan veya sonradan kazanılmış birçok durum ses tonlarının genel yapılarına göre ince kalmasına neden olabilir. Bu gibi durumlarda ise ses kalınlaştırma ameliyatları, bu sorunu yaşayan kişiler için en kalıcı, başarılı ve güvenli çözümleri sunar. Ses kalınlaştırma ameliyatı ses tonu fiziksel özellikleri, cinsiyeti, yaşı, kişiliği ve toplumdaki konumu ile uyumsuz olan ve genel vücut yapısına göre sesi ince olan kişilerde uygulanan bir tedavi yöntemidir. Ses estetiği uygulamaları şu şekilde sıralanabilir; • Ses İnceltme (feminizasyon) • Ses Kalınlaştırma (maskülinizasyon) • Ses Terapisi • Diğer FonocerrahilerSes Estetiği Hangi Durumlarda Uygulanır?Ses inceltme (feminizasyon) veya kalınlaştırma (maskülinizasyon) ameliyatlarının en büyük yararı, cinsiyet kimliğinizle daha yakından eşleşen bir ses elde edilebilmesidir. Ses Estetiği tedavisi en sık uygulanan kişiler arasında; • Sesi kalın olan kadınlar, • Sesi ince çıkan erkekler, • Çocukluk döneminde kullanılan hormonal ilaçlar veya hormonal hastalıklar nedeniyle, sesi ve fiziksel yapısı uyumlu olmayan bireyler, • Ses tellerindeki çeşitli sorunlara bağlı olarak sesi ince veya kalın çıkan bireyler (kordekktomi, geçirilmiş gırtlak ve ses teli ameliyatları) • Cinsiyet değişikliğini tercih eden kişiler bulunmaktadır.Ses estetiği cerrahileri, ses tonundan rahatsız olan ve kendisine ve mesleki ortamına daha uyumlu bir sese sahip olmak isteyen sağlıklı bireylere de uygulanmaktadır. Cinsiyet değiştirmeye karar veren bireyler, yeni cinsel kimlikleriyle uyumlu bir ses tonuna sahip olmaya büyük önem verir. Fenotipik görünümde tamamlanan bu değişim ses tonuna yapılacak müdahale ile desteklenebilir. Ses estetiği ameliyatları ve ses değiştirme ameliyatları sayesinde bireyin cinsiyet değişikliği sonrası yaşına, fiziksel yapısına ve cinsel kimliğine uyumlu bir ses tonuna sahip olması sağlanmaktadır. Ses değiştirme ameliyatları ile kişinin kadından erkeğe geçişte daha kalın ve erkeksi bir ses tonuna, erkekten kadına geçişte ise daha kadınsı, ince ve çekici bir ses tonuna sahip olması amaçlanır. Uzman doktor tarafından gerekli görüldüğü durumlarda tedavi süreci terapi ile desteklenerek başarı oranı artırılmaktadır.Ses Estetiği Nasıl Uygulanır?Ses estetiği kapsamında kişinin isteği ve fenotipi ve tıbbi etiğe uygun şekilde ses inceyse kalınlaştırılır, kalınsa inceltilir. Ayrıca sesinde tını sorunu olan kişilerin güzel bir sese sahip olması için gerekli düzenlemeler yapılabilir ve bu konuda eğitimler verilir. Ses estetiği operasyonu öncesinde uzman doktor hastanın ses tellerini inceler ve ses analizi yapar. Bu süreçte öncelikle laringostoboskopi yöntemi ile kişinin ses telleri görüntülenir ve varsa eşlik eden diğer patolojiler tespit edilir.Ses inceletme ve kalınlaştırma ameliyatı öncesi kişinin ses kaydı alınır. Analiz sonucunda operasyon öncesi kişi fenotipine uygun frekans belirlenir. Ardından ses hijyeni ve ses kullanımı hakkında gerekli bilgiler hastaya dil konuşma terapisti tarafından veya hekim tarafından verilir. Operasyondan 2 hafta önce hasta tütün mamülleri ve alkol bırakılmalıdır. Muayene sürecinde, bu ve benzeri davranış ve yaşam değişiklikleri hakkında detaylı bilgi verilir.Ses inceltme ameliyatında boyundan yapılan küçük bir kesi veya ağızdan endoskopik müdahale tekniği kullanılarak ses tellerinde düzenlemeler yapılır. Bu tekniklerden hastaya en uygun olanı hasta ile görüşülerek uygulanır. Ameliyatın esas amacı ses tellerine ulaşarak ses tellerinin gerginliği, uzunluğu ve kütlesinin düzenlenmesidir. Ses Estetiği kapsamında yapılan cerrahi müdahale, tedaviye eklenecek Ses Terapisi ile desteklenebilir ve elde edilecek sonucun başarı oranı en üst düzeye çıkarılabilir.Ses Estetiği Hakkında Sık Sorular SorularSes estetiği sesi güzelleştirir mi?Kadın sesi dediğimiz ince ses tonu yapısında 180 Hz'in üzerinde olan bu frekans değeri, erkek sesi olarak ifade edilen daha kalın yapıda 120 Hz'in altında ölçülmektedir. Ancak bu değerler algısal olarak da değişkenlik gösterebilir. Ses telleriniz gırtlağınızdaki yumuşak doku kıvrımlarıdır. Ses frekansını kontrol eder. Ses inceltme ameliyatları, ses tellerinizi değiştirir, böylece farklı şekilde titreşirler ve konuştuğunuzda daha yüksek frekansta veya daha alçak frekansta ince sesler çıkarırlar. Ses kalınlaştırma ameliyatı ise genelde toplumdaki erkek ses standartlarından daha ince ses tonuna sahip erkeklerin talep ettiği ve kişilerin sesi ince olduğu için maruz kaldığı sorunların giderildiği bir tedavi yöntemidir.Ses estetiği ameliyatı öncesi ön hazırlıklar nelerdir? Birçok kişi ameliyattan önce ses feminizasyon veya maskülinizasyon terapisi yapar. Bir ses terapisti ameliyatı olacak bireylerle şu konularda çalışır: • Ses tellerini güçlendirmek amacıyla, her gün birkaç kez genişletmek ve büzmek, daha kolay hareket etmelerine yardımcı olur. Egzersizler aynı zamanda gırtlakta yer alan kasları da güçlendirir. • İyi ses hijyeni, özellikle ameliyattan önce, sesi olabildiğince sağlıklı tutmak anlamına gelir. Sigara, tütün ürünleri, alkol, gazlı içecek tüketimine son verilerek kişiye en uygun beslenme diyeti gerekmektedir.Ses feminizasyon ameliyatı sırasında ne olur?Genel anestezi altında cerrah gırtlağa erişmek için bir laringoskop kullanabilir. Bu, ağza giren ve gırtlağa ulaşan ince, ışıklı bir tüptür. Ancak bazı prosedürler boğaz dışından kesikler (kesikler) gerektirir. Ses teli web oluşturma (wendler): Ses tellerinin iç deri kısmı soyulur. Daha sonra ses tellerini birleştirmek için dikişler kullanılır ve ses tellerinin uzunluğunu kısaltırlar. Krikotiroid yaklaşımı (CTA): Gırtlağın üstündeki (adem elması) ve altındaki (yüzük) kıkırdağı birbirine dikilir. Bu ameliyat boyundan kesi ile yapılır. Lazer redüksiyon glottoplasti (LRG): Lazerden gelen ışık enerjisiyle ses tellerinin en dıştaki deri, deri altı ve kas dokusu azaltılır ardından bu bölgeye dikiş atılır. Ses feminizasyon ameliyatı genellikle yatarak tedavi prosedürüdür.Ses maskülinizasyon ameliyatı sırasında ne olur?Lokal anestezi altında uygulanır. Ameliyat esnasında yapılan sesteki değişiklikleri hastalar tarafından duyabilir. Ses maskülinizasyon ameliyatından sonra istenilen ses tonunun tam olarak ortaya çıkması 6 ila 12 ay sürer. Ancak genellikle ilk 2-3 ay içerisinde istenilen ses tonuna yakın bir tını elde edilir. Bu süreç, ses terapisi alınarak desteklenebilir. Ses kalınlaştırma tedavisi diğer ses değiştirme ameliyatlarından farklı olarak hastanın sesini dinlendirmeye gerek kalmadan ameliyattan hemen sonra konuşabildiği bir ameliyattır.Ses estetiği ameliyatı sonrası yapılması gerekenler nelerdir?Diğer tüm ameliyatlarda olduğu gibi ses estetiği ameliyatlarından sonra da bir iyileşme süreci vardır. Bu süreçte seste hafif değişmeler ve kısılmalar veya kayıplar olması doğaldır. Ses tellerinde ödeme bağlı olarak gelişen bu sorunlar geçtikten ve dikişler tamamen iyileştikten sonra istenilen ses tonuna ulaşılır. Hastanın bu durumun farkında olması ve iyileşme süreci sonunda istediği ses tonuna kavuşacağını bilmesi süreci kolaylaştırır. Boyunda yapılan kesi izi genellikle aylar içerisinde kaybolur.Hastanın bu süreçte doktor kontrollerini aksatmaması önemlidir. Kişi ses tellerini rahatsız edecek derecede bağırma gibi davranışlardan kaçınmalı, vücudu zorlayacak faaliyetlerden uzak durmalıdır. Ses feminizasyon ameliyatından sonra ses tellerinin iyileşmesi için birkaç hafta veya birkaç ay gerekecektir. Çoğu insan ameliyattan sonra ses feminizasyon tedavisine devam eder. Bu terapi, sesinizdeki değişikliklere uyum sağlamanıza yardımcı olur.Ses estetiği ameliyatlarının genel riskleri nelerdir?Her cerrahi işlemde olduğu gibi ses estetiği ameliyatının da bazı riskleri bulunmaktadır. Kısaca şu şekilde sıralanabilir; • Disfoni (konuşma güçlüğü), sesin kesilmesi veya titremesi • Ödem (ses tellerinizde sıvı birikmesi) • Büyümüş adem elması • Ses kısıklığı • Frekansın değişmemesi (sesin çok ince veya kalın kalması) • Gırtlak içinde veya boğaz dışında yara izi. • Çok fazla frekans artışı veya azalması • Ses teli fonksiyon azalması • Ses teli lezyonları (ses tellerinizde anormal büyümeler veya çıkıntılar). • Ses teli felci riskler arasındadır.Ses estetiği ameliyatları sonrası iyileşme süreci nasıldır?Ameliyattan sonraki ilk birkaç gün konuşmaktan, gülmekten, şarkı söylemekten veya öksürmekten kaçınmanız gerekebilir. Metin mesajları veya notlarla sözsüz iletişim kurmanız gerekebilir. Sesinizi kademeli olarak ne zaman tekrar kullanmaya başlayabileceğinizi ve ayrıca ses terapisine ne zaman devam edebileceğiniz konusunda yardımcı olacaktır. Süreç genel olarak 1 ile 6 ay arasında tamamlanmaktadır.İkinci bir ameliyata ihtiyacım olacak mı? | 4,051 |
894 | Tedavi Yöntemleri | Saç Dökülmesi Tedavisinde: Regenera Activa | Saç sorunlarının çözümünde alternatif ve güvenli bir yöntem olan Regenera Activa tedavisiyle, kılcal damarların uyarılarak yenilenmesi sağlanıyor. Regenera Activa tedavisinden 1-2 hafta sonra saç dökülmesi duruyor, 2 ya da 3 aylık süreçte ise yeni saçların çıkması amaçlanıyor. Memorial Kayseri Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Demet Kartal, saç dökülmesinde Regenera Activa tedavisi hakkında bilgi verdi. Regenera Activa tedavisi nedir?Kılcal damarları yenilemeyi amaçlayan bir saç kaybı tedavisi olan Regenera Activa, kılcal damar yenileme terapisine dayalı bir tekniktir. Dökülmenin olmadığı saçlı alandan biyopsi aracılığıyla elde edilen dokulardan kişinin kendi hücreleri elde edilerek bir süspansiyon oluşturulmaktadır. Saç kaybı problemleri için uygulanan yönremler arasında Regenera Activa öne çıkmaktadır.Regenera Activa tedavisi nasıl etki eder?Bu yöntemin amacı, kılcal damarların yenilenmesinin uyarmaktır. Bu sayede kıl köklerinin güçlenmesi ve yenilenmesi sağlanacaktır. Bu etkinin kişinin kendi hücreleri tarafından yapılıyor olması, tedavinin önemli bir özelliğidir. Regenera Activa nasıl uygulanır?Kadında ve erkekte saç dökülmesi genelde saçlı derinin üst bölgelerinde yani alın veya tepe bölgelerinde görülmektedir. Ancak ense ve kulak arkası bölgedeki saç kökleri her zaman dirençli ve sağlıklı kalmak için genetik olarak kodlanmışlardır. Regenera Activa, sağlıklı ve güçlü saç köklerinden özel bir hücre süspansiyonu hazırlandıktan sonra üzerinde saç olmayan bölgelere, bu süspansiyonun uygulanması ve buradaki hasta ve cansız saç köklerin uyarılması prensibiyle yapılan bir destek tedavisidir. Kulak arkası bölgesindeki saçlardan 3-4 adet saç kökü içeren doku küçük bir lokal anestezi uygulanarak alınır. Alınan bu saç kökleri Regenera Activa sisteminde özel bir süper hücre süspansiyonuna dönüştürülerek tamamen kişinin kendi dokusundan özel bir saç dökülme tedavisi hazırlanır. Bu kökler sorunlu bölgeye enjekte edilir. Tedavi için tek seans yeterli olabilmektedir. Ek bir seansa belki bir kaç yıl sonra ihtiyaç duyulabilir. Buna kişi dermatoloji uzmanı ile birlikte karar vermektedir.Regenera Activa herkese uygulanabilir mi?Skar (iz) bırakan veya enfeksiyona bağlı oluşan kellikler dışındaki saç dökülmelerinin tamamında uygulanmaktadır. Erkek ve kadın ayrımı yapılmayan bir yöntemdir. Hatta çok sık boya gibi çeşitli kuaför işlemlerine maruz kalan yıpranmış saçlara sadece destek amacıyla da uygulanabilmektedir. Çünkü bu uygulamalar özellikle saç kökünün dolaşımını bozarak cansızlaşmasına ve parlaklığın kaybolmasına yol açar. İşte bu noktada da Regenera Activa kılcal damar yenilenmesini sağlayarak saç yapısına destek olmaktadır.Regenera Activa saç ekimine alternatif midir? | 1,027 |
895 | Tedavi Yöntemleri | Stent | Kalp hastalıklarına karşı tedavi uygulanması gerektiğinde çeşitli aparatlardan yararlanılabilir. Bu bağlamda kan damarlarında oluşabilecek tıkanıklara karşı açıklığın sağlanması ve kan akışının düzenli devam etmesi için stent kullanılabilir. Stent, kalp hastalıkları tedavisinde önemli bir rolü bulunan bir tüp olarak bilinir.Stent Nedir?Stent, tıkanıklığı gidererek kanın akışını iyileştirmek için kan damarlarını ya da kanalları açık tutan, zayıf ve daralmış arterlerde kullanılan küçük metal tüptür. Stent takılması genelde kalbe oksijen açısından zengin kan sağlayan daralmış koroner arterleri açmak ve tedavi etmek için kullanılmaktadır. Bu arterleri kalpten kalp kasına ve vücudun diğer bölgelerine kan taşıyan kan damarların geçişini sağlamasına yardımcı olur. Bunların yanında tümör ya da taş gibi durumların oluşmasında vücuttaki akışın engellenmemesi için safra kanalları ve idrar yollarında da stent kullanılabilir.Kullanılacak stent malzemesi tedavi yöntemine göre değişiklik gösterir. Büyük çaplı müdahalelerde gfret halinde kullanılabilir. Kullanım amacı ve türüne göre vücutta kalıcı olur ya da geçici olarak tutulur.Stent Neden Takılır?Atardamarların içerisinde plak olarak adlandırılan yağlı bir madde oluştuğunda kan akışı azalır ve kişide göğüs ağrısına neden olur. Bu plaklar aynı zamanda kan akışını azaltarak kan pıhtısına neden olabilir ve kalp krizine yol açabilir. Stent, arterleri açık tutarak, göğüs ağrısı riskinizi azaltır ve kalp krizini engellemek için takılır. Kalbe stent takılmasının dışından bazı bölgelerde de bu aparat kullanılabilir. Stent farklı bölgelerde şu nedenlerden dolayı kullanılabilir:Stent Nasıl Takılır?Stent takma işlemi, genelde kalbe oksijen açısından zengin kan sağlayan daralmış koroner arterleri açmak ve tedavi etmek için uygulanan, cerrahi olmayan minimal düzeyde invaziv bir prosedürdür. Stent takılması balon anjiyoplasti yöntemi ile yapılır. Kasık ya da kolda bulunan kan damarlarından girilerek kan akışının engellendiği ve dar olan damara gelindiğinde balon şişirilir ve örgüsel yapıda olan stent damara uygun çapta genişler. Genişleyen stent damara tutunur ve zamanla hücrelerle beraber bütünleşerek iyileşir. Daha sonra şişirilen balon indirilir ve geri çıkarılır. Kesilen bölge dikilir, pansumanlanır ve stentleme tamamlanır. Stent ile yapılan müdahalede yani anjiyoplasti bir ya da iki koroner arterde daralma ya da tıkanıklık olduğu durumlarda uygulanır. İkiden fazla koroner arter damarlarda tıkanma görülürse koroner arter bypass yapılabilmektedir.Stent türleri nelerdir?Kişiye hangi damarda stent uygulanması ya da olduğu bölgeye göre kullanılan stenler de değişiklik gösterir. İlaçlı ve eriyen ilaçlı stentlerden yararlanılabilir.İlaçlı StentBu tür stentlerde balonla açılarak yerleştirilen stent ilaç yayarak damarda oluşabilecek daraltmayı azaltmayı hedefler. Metal stent iskeleti yapısına sahip olan ilaçlı stent, ince yapılı damarlarda ya da tam tıkalı olduğu durumlarda etkili olur. İlaç stent uygulanabilirliği hastanın geçmişine ve damar yapısına göre değişir.Eriyen İlaçlı StentYağ ve kireçten oluşan plaklar koroner damarların tıkanmasına neden olur ve kalp kaslarının beslenmesini engeller. Bu tıkanmalardan sonra açılması için yerleştirilen stent ömür boyunca damarın içerisinde kalır. Erime özelliğine sahip stenler kalbi açarak kalbin beslenmesini sağlar. Bir sonraki aşamada üzerinde taşıdığı ilaç plak üzerine etki eder. Böylelikle görevini yaparak zamanla yok olabilir.Stent Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?Stent takılması sonrasında özellikle ilk haftalar ağırlık kaldırılmaması ve araba kullanılmaması tavsiye edilir. Kasık bölgesinden tedavinin uygulandığı durumlarda morarmalar olabileceğinden zamanla yok olur. Bunların yanında stent sonrasında beslenme şekline dikkat etmek gerekir. Sağlıklı beslenmeye ağırlık vermek vücudun daha hızlı iyileşmesini sağlayarak riskleri azaltır. Stent sonrası şu beslenme şekillerinden yararlanabilirsiniz:Stent Hakkında Sık Sorulan SorularStent takıldıktan sonra yan etkileri? Kanla temas halinde olan yabancı bir cisme sahip olmak, stent üzerinde küçük bir kan pıhtılaşması riskine yol açabilir. Bu risk stent takıldıktan sonraki yıllarda ilaç tedavisi azalır.Stent takılan hasta kaç yıl yaşar?Stent aparatanın belirli bir ömrü bulunmamaktadır. Stent takıldıktan sonra kişinin ilaçlarının doğru ve düzenli kullanması oluşabilecek komplikasyonların önüne geçer ve stentin tıkanması engellendiğinde kişi ömrünce yaşar.Vücudum stenti reddedebilir mi?Stentler canlı bir dokudan üretilmesi için vücudun reddetme durumu olmamaktadır.Kalbe en fazla kaç stent takılabilir?Kalbi etkileyen birden fazla damarda veya aynı damar üzerinde birçok bölgede daralma varsa aynı müdahalede birden fazla stent kullanılabilir.Stent acıtır mı?Stent ağrı hissetmenize neden olmaz. Arterde sinir uçları bulunmadığı için çoğunlukla bir şey hissetmezsiniz. | 1,749 |
896 | Tedavi Yöntemleri | Trakea Cerrahisi | Soluk ya da nefes borusu olarak da bilinen trakea, ortalama 12 cm’lik uzunluğu ile akciğerlere hava akışının gerçekleşmesini sağlıyor. Soluk borusunun kıkırdak dokusu nedeniyle özellikli uzmanlık gerektiren trakea cerrahisinde nefes borusunun yerine kullanılabilecek sentetik materyal ya da protezler bulunmuyor. Bu sebeple trakeanın alınması sonrasında kalan kısmın uygun şekilde tekrar birleştirilebilir olması cerrahide büyük önem taşıyor. Tümör ya da yaralanmalar sonucunda trakeada daralmalar ve zedelenmeler oluşabiliyor. Bu rahatsızlıklar trakea cerrahisinde uygulanan farklı yöntemler ile tedavi edilebiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölümü Uzmanları, trakea cerrahisi ile ilgili bilgi verdi.Trakea (nefes borusu) cerrahisi nedir? Trakea cerrahisi, nefes borusuna yapılan cerrahi girişimdir. Nefes borusu denilen trakeanın hava bütünlüğünü sağlamak için yapılan her türlü cerrahi girişime trakea cerrahisi denilmektedir.Trakea cerrahisi hangi hastalıklarda uygulanır?Trakea cerrahisi nefes borusunda mevcut bulunan doğumsal veya sonradan meydana gelen benign (iyi huylu) ve malign (kötü huylu) bütün hastalıklarda uygulanabilir. Bununla birlikte trakeastanoz (darlık) , trake yaralanmaları gibi rahatsızlıkların hepsinde trakea cerrahisi uygulanabilir.Trakea cerrahisinin avantajları nelerdir?Trakea cerrahisinde temel amaç, hastanın hava bütünlüğünün sağlanmasıdır. Hava bütünlüğünü sağlamak için yapılan farklı girişimler bulunmaktadır. Trakea cerrahisi de güvenli girişimlerden birini oluşturmaktadır. Trakea cerrahisi nasıl uygulanır?Trakea cerrahisi, genel anestezi altında veya bazı durumlarda lokal anestezi ile uygulanabilir. Hasta ameliyat masasına normal pozisyonda yatırılır. Cerrahi yapılacak bölge önceden belirlenir ve yapılacak işleme göre trakeya cerrahi yolla anatomik diseksiyon uygulanır. Bazı durumlarda trakeayı uç uca birleştirebilmek için boyun diseksiyonu, mediasten diseksiyonu ve akciğerin serbestleştirilmesi gibi farklı serbestleştirme manevraları ve teknikleri uygulanır.Trakea cerrahisi hakkında sık sorulan sorular Trakea nedir?Nefes borusu olarak da adlandırılan trakea, ağız boşluğunda ses tellerinden itibaren başlayan ve akciğerlerdeki bronşlara kadar uzanıp, nefes almamızı sağlayan soluk borusudur. Trakea yetişkinlerde boyu 10-12 cm, çapı da 2-2,5 cm civarında olan bir organdır.Nefes borusu neden daralır?Nefes borusunun daralmasının farklı sebepleri bulunmaktadır. Günümüzde trakea daralmasının en önemli nedenini yoğun bakımda uzun süre kalan hastaların hava bütünlüğünü ve güvenliğini sağlamak için yapılan trakeostomi işlemi oluşturmaktadır. Trakeostomi işleminden sonra hastaların nefes borusunda darlıklar gelişebilmektedir. Bunun dışında künt, kesici-delici aletler veya ateşli silahlar nedeniyle boyunda veya torakstaki trakeada meydana gelen yaralanmalar, soluk borusunun bütünlüğünü bozabilir. Ayrıca trekeada ortaya çıkan tümörler nefes borusunun daralmasına neden olabilir. Bunların dışında mediastende bulunan tümörlerin trakeaya basısı da daralmalara sebep olabilir.Trakea cerrahisinde anestezi nasıl uygulanır? Trakea cerrahisinde anestezi, eğer büyük bir cerrahi planlanıyorsa genel anestezi altında yapılır. Öncelikle küçük çaplı oral entübasyon ile hastanın hava bütünlüğü sağlanır. Cerrahi sırasında açılan trakeayaameliyat sahasında yeniden bir hava tüpü salınarak solunum gerçekleştirilir.Trakea ameliyatı kaç saat sürer?Trakea ameliyatı yapılacak işleme göre değişkenlik gösterir. Bu süre 30 dakika ile 3 saat arasında değişebilir.Trakea cerrahisi kimlere uygulanabilir? Herhangi bir sınır var mıdır?Trakea cerrahisinde yaş sınırlaması yoktur. Operasyonu kaldırabilecek bütün hastalara trakea cerrahisi gerçekleştirilebilir.Nefes borusu darlığı nasıl anlaşılır?Öncelikle hastanın nefes alırken nefesinin dar yerden geçtiği dışarıdan duyulabilir ve hastanın nefes alması zorlaşabilir. Bunlar ilk bulguları oluşturur. Sonrasında yapılacak grafi, tomografi ve bronkoskopi gibi radyolojik ve endoskopik tanı işlemleriyle darlık alanı ve bölgesi net olarak tespit edilebilir.Covid-19 pandemi sürecinin trakea cerrahisi üzerine ne gibi etkileri oldu?Dünya genelinde pandemik bir enfeksiyon olan Covid 19 sebebiyle birçok insan mağdur oldu. Hasta olanların bir kısmı hayatını kaybederken, bir kısmında da kalıcı etkiler bıraktı. En sık akciğer ve solunum yolunu tutan koronavirüs sebebiyle hastalar genellikle yoğun bakım takibine girmektedir. Yoğun bakımda uzun süre kalan hastalara standart olarak hava bütünlüğünü ve güvenliğini sağlayabilmek için trakeostomi açılmaktadır. Trakeostomi sonrası trakeada darlık ise en sık görülen komplikasyonu oluşturmaktadır. Covid 19 enfeksiyonu trakea darlığına sebep olabilen çağımızın pandemik hastalığıdır. Bu hastalık sebebiyle yoğun bakım takibi gerektiren hastaların %10-40’ına trakeostomi işlemi gerçekleştirilmektedir. Bu işlemin gerçekleştirildiği hastaların yüzde 20-80’inde ise trakea darlığı gelişmektedir. Bu trakea darlıklarının çoğu cerrahi işlem gerektirebilmektedir. Covid 19 hastalarına yapılacak olan herhangi bir cerrahi işlem enfeksiyonun atlatılmasından 2 veya 3 hafta sonra güvenli bir şekilde yapılabilmektedir. Trakea darlıkları da genellikle bu süreç sonrasında cerrahi işlem ile tedavi edilebilmektedir.Trakeostomi işlemi sonrasında trake cerrahisine ihtiyacı duyulur mu?Trakeostomi sonrası trake işlemine her hastada ihtiyaç duyulmayabilir. Trakeostominin kalış süresi ve trakeostomi kanülünün şişirilme basıncına bağlı olarak trakeada darlık gelişebilmektedir. Her trakeostomi sonrası trakea cerrahisi gerekmez. Ancak oluşan darlık hastanın yaşam konforunu bozuyor ve hava almasını engelliyorsa o zaman cerrahi işlem gerekebilir.Trakea cerrahisi öncesinde nelere dikkat edilmelidir?Trakea cerrahisi öncesinde yapılacak rezeksiyonun çapı ve büyüklüğünün net bir şekilde ortaya konulması gerekir. Trakea 10-12 cm uzunluğa sahip bir organdır. Bu nedenle çok büyük bir segment rezeksiyonu başarısızlıkla sonuçlanabilir. Literatürde soluk borusunun yarısına kadar alındığı bildirilmektedir. Ancak ne kadar fazla alınırsa, komplikasyon oranı o derece artış gösterir. Bu nedenle dar segmentli rezeksiyon başarı oranını artırır. Bu sebeplerden dolayı ameliyat öncesinde daralan segmentin çapı ve büyüklüğünün net bir şekilde ortaya konulması çok önemlidir.Trakea cerrahisi sonrasında nelere dikkat edilmelidir?Cerrahi sonrasında erken dönemde dikişlerin atmaması için boyun hareketlerinin en az bir hafta boyunca kısıtlı yapılması gerekir. Özellikle başın geriye dönük hareketleri bu dönemde kısıtlanmalıdır.Trake cerrahisi sonrası konuşma ve beslenme nasıl olmalıdır?Trakea cerrahisi sonrası konuşmada, ses tellerini çalıştıran sinirler korunduğu sürece bir sıkıntı oluşmaz. Ancak bazı durumlarda bu sinirler darlık alanı içinde kalabilir ve cerrahi sırasında zarar görebilir. Erken dönemde ses kısıklığına neden olabilir. Bu sinir, iki taraflı bloke olursa ses kısıklığı kalıcı olur. Tek taraflı blokajlarda ise ses kısıklığı geçici olduğu gibi ses tellerine sonradan yapılacak basit bir enjeksiyonla ses bütünlüğü tekrar sağlanabilir.Trake cerrahisi sonrasında beslenmede ise herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır. Diğer operasyonlarda yapılan diyet rejimi bu hastalar için de geçerlidir.Trakea cerrahisi güvenilir bir işlem midir? Trakea cerrahisi tecrübeli ve bilgili uzman ekip tarafından tam donanımlı hastanelerde yapıldığında güvenli bir işlemdir. | 2,757 |
897 | Tedavi Yöntemleri | Şok Dalga Yöntemi | Ereksiyon problemleri erkeklerin yaşadığı en büyük sorunların başında geliyor. Yapılan çalışmalar her 3-4 erkekten birinin ereksiyon sorunu yaşadığını gösteriyor. Şok dalga tedavisiyle penisin farklı noktalarına yeni damar oluşumunu desteklemek ve iktidarsızlık konusunda kalıcı düzelme sağlayabilmek amacı ile uygulama yapılmaktadır.Şok dalga tedavisi nedir?Ereksiyon sorununun bir çok tedavisinin yanında şok dalga tedavisi son yıllarda ön plana çıkmaktadır. Şok dalga tedavisi olarak adlandırılan ESWT, vücut dışında oluşturulan yüksek basınçlı ses dalgalarından elde edilen şok dalgalarının bir aplikatör vasıtası ile vücudun istenilen bölgesine odaklanmasına dayanan bir tedavi şeklidir. Bu tedavide penisin farklı noktalarına yeni damar oluşumunu desteklemek ve iktidarsızlık konusunda kalıcı düzelme sağlayabilmek amacı ile uygulama yapılmaktadır. Rahatsızlığın olduğu bölgede kan dolaşımını artırarak vücudun kendini iyileştirme mekanizmasını devreye sokmak amaçlanır.Şok dalga (ESWT) hangi hastalıklarda kullanılır?Klasik olarak böbrek taşı tedavisinde kullanılan taş kırma cihazlarından esinlenerek geliştirilen bir yöntem olan ESWT(Şok dalga), son yıllarda iktidarsızlık tedavisinde de kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca, peniste ağrı ve şekil bozukluğu ile seyirli Peyronie hastalığı tedavisinde ve kronik prostat enfeksiyonu tedavisinde de kullanılmaktadırBunun yanı sıra;Topuk dikeni, tenisçi ve golfçü dirseği ve kalsifik omuz tendiniti gibi kronik tendon zorlanmaları ve kaslardaki ağrılı tetik noktaların tedavisinde kullanılmaktadır.Şok Dalga (ESWT) ereksiyon güçlüğünün tedavisinde nasıl kullanılır?Bu tedavide penisin farklı noktalarına yeni damar oluşumunu desteklemek ve iktidarsızlık konusunda kalıcı düzelme sağlayabilmek amaçlanır. Her biri yaklaşık olarak 20 dakika süren toplam 6-8 seanstan oluşan bu tedavide 5 farklı noktada toplam 1500 şok dalgası uygulanmaktadır. Hasta uygulama sonrası günlük yaşamına devam edebilmektedir. Peyronie hastalığında tedavi süresi 10-12 seans olarak planlanabilmektedir.Şok dalga tedavisi hakkında sık sorulan sorular Şok dalga (ESWT) tedavisinde ağrı hissedilir mi?Uygulama sırasında herhangi bir ağrı hissedilmemektedir. Şok dalga tedavisi ağrısız bir işlem olduğu izin uygulama sırasında anestezi veya ağrı kesiciye ihtiyaç duyulmamaktadır.Şok Dalga Tedavisi kaç seans sürer?İktidarsızlık yani ereksiyon güçlüğünün tedavisinde kullanımı genellikle 20 dakika süren 6 seanstan oluşmaktadır. Tedavi 4 hafta ara ile 2 seans olarak tekrarlanabilmektedir. Bazı hastalarda 6-12 ay sonra tekrar iktidarsızlık sorunu tekrarlayabilmektedir. Bu durumda tekrar aynı işlem uygulanabilir.ESWT yanı şok dalga tedavisinin başarı oranları nelerdir?Şok dalga yönteminin ereksiyon sorunlarının tedavisindeki kullanımı çok eski değildir. Bu alanda henüz yeni bir tedavi olması nedeniyle hasta verileri oldukça az sayıdadır. Ancak elde edilen sonuçlar %70-80 hastada olumlu yanıt elde edilebileceğini göstermektedir. Peyronie hastalığında özellikle ağrılı dönemde yapılan uygulamanın gerek ağrılı dönem üzerine gerekse plak gelişimi üzerine önemli etkisi olduğu belirtilmektedir.Şok Dalga (ESWT) Tedavisi hangi hastalarda kullanılamaz?Ereksiyon sorunlarının tedavisinde kullanılan ESWT her hastaya uygulanabilmektedir. Ağızdan alınan ilaçlara veya enjeksiyon tedavisine yanıt veren hastalarda daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Şok dalga tedavisi ile yeni damar oluşumu amaçlandığı için öncelikli olarak damarsal problemi olan hastalarda uygulanması önerilmektedir.Şok Dalga Tedavisi Zararı Var mıdır?Şok dalga tedavisi yani ESWT böbrek taşlarının kırılması işleminde uzun yıllardır kullanılan bir yöntemdir. Kalp dokusu ve koroner arterler üzerinde yapılan deneysel çalışmalarda uygulanan düşük yoğunlukta şok tedavisinin yeni damar oluşumunu sağladığı ve kan akımında artışa yol açtığı gösterilmiştir. Bunun üzerine şok dalga tedavisi koroner damarlar ile benzer özelikte olan penis arteri ve penis dokusu üzerinde de kullanılmaya başlamıştır. Cinsel fonksiyon bozukluklarında kullanılan şok dalgası tedavisi, böbrek taşı kırmakta kullanılan sistemle aynı esasa dayalı olarak çalışır. Ancak cinsel fonksiyon tedavisinde çok daha düşük yoğunlukta bir şok dalgası kullanılmaktadır. Bu nedenle bilinen ereksiyon güçlüğünün tedavisinde kullanılan şok dalga uygulamanın bilinen bir yan etkisi veya zararı bulunmamaktadır.Öncelikli olarak hastayı iyi değerlendirmek ve fayda görebilecek hastaya bu tedavi alternatifini önermek gerekmektedir. Peyronie hastalarında özellikle başlangıç döneminde ağrılı dönemde tedavinin uygulaması plak oluşumunu da engelleme yönünden önemeli etki göstermektedir. Yine de bu tedavi yönteminin henüz yeni bir uygulama olduğu ve uzun dönem olumlu sonuçlarının henüz belli olmadığı unutulmamalıdır.Şok Dalga Tedavisi Avantajları Nelerdir?Ereksiyon sorunlarının birçok tedavisi bulunmaktadır. Son yıllarda ereksiyon tedavisinde ön plana çıkan şok dalga uygulamasının avantajları şunlardır;Düşük yoğunlukta uygulama yapıldığı için hastanın ağrı hissetmeyeceği düzeyde ama etkin dozda uygulama yapılabilmektedir.Hasta partneri yanında herhangi bir ilaç almak zorunda kalmaz.Tedavi süresince yatış gerektirmez, ayaktan uygulanan bir tedavi yöntemidir.Cerrahi bir yöntem olmadığı için anestezi gerektirmez. | 1,988 |
898 | Tedavi Yöntemleri | Septorinoplasti (burun eğriliği) | Burun içindeki ve dışındaki eğrilik ya da şekil bozukluğunun düzeltildiği ameliyatlara septorinoplasti adı veriliyor. Burun eğriliği burnun içinde veya dışında görülebiliyor. Özelikle burnun içinde görülen eğrilikler nefes almada sorunlara yol açabildiği için vakit kaybedilmeden tedavi yoluna gidilmesi gerekiyor. Bu noktada septorinoplasti hasta konforunu artıran, kalıcı bir tedavi yöntemi olarak öne çıkıyor. Memorial Şişli Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Şenol Çomoğlu, septorinoplasti (burun eğriliğinin düzeltilmesi) ameliyatı hakkında bilgi verdi.Burun eğriliği nedir?Burun eğriliği farklı görünümlerde olabilmektedir. Burun dışardan fark edilir boyutta eğri olabildiği gibi dışarıdan herhangi bir eğriliği olmayan bir burunda iç kısmında sağ ve sol burun deliklerimizi ayıran ve arkada geniz kısmına kadar uzanan ara bölmede (septum) nefes almayı zorlaştıran eğrilik de olabilir. Dışarıdan eğri görünen bir burnun iç kısmı sıklıkla eğridir ama iç kısmında eğrilik olan her burnun dışarıdan da mutlaka eğri olacağı beklenmemelidir.Burun eğriliği neden olur?Burun eğriliğinde çoğunlukla belirgin bir sebep bulunmaz. Eğriliğin sebebi sıklıkla genetik olarak kodlanmış burun yapısıdır. Burun içindeki septum denilen orta bölmede ergenlikle hızlanan kıkırdak ve kemik büyümesi arasındaki uyumsuzluk kıkırdağın bükülmesine ve eğrilmesine yol açar. Bununla birlikte hastaların bir kısmında erken çocukluk dönemindeki düşme ve çarpmalar düzgün olmayan kıkırdak büyümeleri ve eğrilikle sonlanır. Daha nadir olarak erişkin dönemdeki travmalar da eğriliğe neden olabilir.Septorinoplasti (Burun eğriliğinin düzeltilmesi) nedir?Burun içindeki ve dışındaki eğrilik ya da şekil bozukluğunun düzeltildiği ameliyata septorinoplasti adı verilir. Bu ameliyat genel anestezi altında gerçekleştirilir ve hem burun içi hem de burun dışındaki mekanik ve görsel problemler düzeltilir. Burun içinde nefes almayı zorlaştıran problemlerle birlikte, kemerli burun, düşük burun ucu, eğri burun ya da yüzle uyumsuz büyük burun gibi birçok görsel rahatsızlık bu ameliyatla düzeltilebilir. Hastanede bir gün kalınır ve bir hafta sonra hasta ilk kontrolüne davet edilir.Septorinoplasti (Burun eğriliği düzeltilmesi) ameliyatı kimler için uygundur?Bu ameliyat burun içinde nefes almayı zorlaştıran eğriliği olan ve/veya burunda kişinin yüzü ile uyumsuzluk oluşturacak şekil problemi olan kişiler için uygundur. Bu süreçte burunla ilgili rahatsızlık duyulan noktaları hekimle karşılıklı olarak konuşmak ve değerlendirmek oldukça önemlidir. Zira bazı problemlerin ameliyatla düzeltilmesi gerekmediği gibi ameliyatla elde edilmesi muhtemel sonucun da karşılıklı olarak konuşulmasında fayda vardır. Ameliyat kadınlarda 17, erkeklerde 18 yaş sonrası tıbben yapılabilir ve üst yaş sınırı bulunmaz.Septorinoplasti ameliyatında amaçlanan nedir?Bu ameliyatla amaçlanan nefes alan, doğal ve güzel bir burnun ortaya çıkmasıdır. Görsel olarak bu ameliyatın en önemli amacı, güzel bir görünümün ötesinde doğal görünümün kazandırılmasıdır. Burnun yüzle olan uyumu belli açı ve oranlarla kadın ve erkekler için iyi tanımlanmıştır. Hekim bu açı ve oranları bilir ve hastayı muayene ederken bu açı ve oranlara uymayan kısımları belirler. Ameliyattaki amaç bu açı ve oranların dışına çıkan kısımları bu doğal ve güzel kabul edilen oranların içine çekmektir. Bu ameliyatta burun ucunun aşırı kaldırılması (overrotation) ya da burnun yüzle uyumsuz şekilde aşırı küçültülmesi (overresection) gibi durumlardan kaçınılmalı, güzelliğin doğallıktan ödün verilmeden hedeflenmesi amaçlanmalıdır.Ameliyattan sonra nasıl bir görünüm oluşur?Ameliyattan hemen sonra burun bir miktar ödemlidir. Göz etrafında şişlik ve morarma nadir görülse de genellikle ilk hafta içinde iyileşir. Burundaki kaba ödemin geçmesi 2-3 hafta sürer ve burun şeklini alır. Yine de burnun son halini alması yaklaşık bir yıl sürer. Bu süre hastanın yaşı, cilt tipi, alışkanlıkları ve kullandığı ilaçlar gibi birçok faktöre bağlıdır.Septorinoplasti ile diğer burun ameliyatları kombine edilebilir mi?Birçok burun ameliyatı septorinoplasti ameliyatı ile kombine edilebilir. Nefes almayı kolaylaştıracak birçok cerrahi müdahale bu ameliyatın ya bir parçasıdır ya da bu ameliyatla kombine edilebilir. Ancak hastaya “nazal polipozis” tanısı konulduysa ideal olan hastanın ilk önce polipozis ameliyatının olması ve burun fonksiyonlarının optimum derecede düzeltilmesidir.Septorinoplasti ameliyatından sonra dikkat edilmesi gerekenler nelerdir? | 1,733 |
899 | Tedavi Yöntemleri | Triküspit Klip (Triküspit Kapağa Mandal-Triklip) | Kalbin sağ kulakçığı ile sağ karıncığı arasında yer alan ve kanın sağ kulakçığa kaçmasına engel olan Trküspit kapakta farklı nedenlerden dolayı yetmezlik sorunu ortaya çıkabiliyor. Önceden ancak açık cerrahi ile tedavi edilebilen triküspit kapak yetmezliği, tıp alanında gerçekleşen teknolojik gelişmelerle birlikte artık girişimsel yöntemlerle ameliyatsız olarak tedavi edilebiliyor. Göğüste kesiye gerek kalmadan, anjiyo yöntemi ile kasıktan girilerek uygulanan Triküspit Klip (mandallama) işlemi ile hastaların konforlu bir şekilde sağlığına kavuşması sağlanıyor. Memorial Ankara Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Oto, Trüküspit klip yöntemi ile ilgili bilgi verdi.Triküspit kapak nedir?Triküspit kapak, kalbin sağ kulakçığı ile sağ karıncığı arasında yer alan ve çoğu kez kalbin sol tarafındaki olaylar (mitral kapak darlık ve yetmezliği, sol kalp yetmezliği) ya da akciğerde basınç yükselmesi nedeniyle ikincil olarak etkilenen ve üç yapraktan oluşmasından dolayı triküspit kapak adını alan bir kapaktır. Triküspit klip nedir?Triküspit kapak yetmezliği durumunda, ilaç tedavisi bir süre hastanın normal durumunun devam etmesini sağlar. Ancak bir noktada artık ilaçlar yeterli olmayınca bunu ortadan kaldırmak ya da en aza indirebilmek için kapağa müdahale edilmesi gerekir. Uzun yıllardan beri bu müdahale cerrahi olarak yapılmakta, daha çok onarım bazen de kapağın değiştirilmesi şeklinde olmaktaydı. Ancak cerrahi yaklaşım özellikle geç kalınmış olgularda yüksek risk taşıdığından cerrahi dışında çözümler uzun süredir araştırılmaktaydı. Mitral kapak (kalbin sol kulakçığı ve sol karıncığı arasındaki kapak ) için uygulanan mandallama yönteminin, triküspit kapağa da uygulanabileceği fikri önemli bir umut olmuştu. Ancak her iki kapağın yapısındaki anatomik farklılıklar mitral klipin (mandal) triküspit kapağa uygulanmasında güçlükler çıkardı ve triküspit kapağa özgü mandal geliştirilmesi gerekti. Son 1-2 yıl içinde uygulanmaya başlanan bu yöntem ile tüm dünyada bugüne kadar 2 bin dolayında hastaya işlem gerçekleştirildi. Özelleşmiş merkezlerde yapılabilen triküspit klip girişimsel yöntemi ile triküspit kapak yetmezliği rahatsızlığının ameliyatsız olarak tedavi edilmesi hastaların iyileşmesine önemli bir katkı sağlamaktadır.Triküspit klip işlemi hangi durumlarda uygulanır?Triküspit kapakta darlık olmayan, akciğer basıncının çok yüksek olmadığı ve önemli triküspid kapak yetersizliği nedeniyle hastaların ilaç tedavisine yanıt vermediği durumlarda triküspit klip işlemi uygulanır.Triküspit klip işlemi nasıl uygulanır?Triküspit klip, yemek borusuna konulan ve dört boyutlu inceleme olanağı veren kalp ultrasonu sistemi (transözofajiyal ekokardiyografi) ve radyolojik görüntüleme sistemi kullanılarak, basitçe kasıktaki toplardamardan girilerek yerleştirilmektedir. Herhangi bir şekilde kesi yapılması ya da göğsün açılması söz konusu değildir. İşlem yaklaşık 1 saat kadar sürmektedir. Hasta bir gecelik hastane yatışının ardından ertesi gün evine gidebilmektedir.Triküspit klip işleminin avantajları nelerdir?Triküspit klip işlemi ile cerrahi riski yüksek olan ya da cerrahi şansı olmayan hastalar kapaktaki yetersizliğin azaltılması ve kalp debisinin artırılması ile yeniden sağlığına kavuşma şansı elde etmektedir. Bu işlemde açık kalp ameliyatı ile ilgili riskler de bulunmamaktadır.Triküspit klip işlemi ile ilgili sık sorulan sorular Triküspit kapak ne işe yarar? Trküspit kapak, kalbin sağ kulakçığı ile sağ karıncığı arasında yer alır ve sağ karıncık kasıldığı zaman kanın geriye, sağ kulakçığa kaçmasına engel olur. Kapakta yetersizlik geliştiğinde vücuttan toplardamar sistemi ile kalbe dönen kan geriye kaçarak kalp debisini düşürür. Triküspit kapakta meydana gelen yetersizlik aynı zamanda boyun toplardamarlarında dolgunluk, karaciğer büyümesi ve bacaklarda şişliğe neden olur.Triküspit klip işleminden önce nelere dikkat edilmelidir?Triküspit klip işleminden önce hastada öncelikle ilaç tedavisinin denendiği ve yanıt alınamadığının görülmesi önemlidir. Ancak bu işlem için de çok fazla geç kalınmaması da ayrıca önem taşımaktadır. Triküspit klip işleminden sonra hastanede yatış süreci ne kadardır?Triküspit klip işleminden sonra hastaların hastanede normal koşullarda bir gün kalması öngörülmektedir. Triküspit klip işleminden sonra hasta günlük yaşantısına ne zaman dönebilir?Triküspit klip işleminden sonra hastanın başka önemli bir sağlık sorunu yoksa birkaç gün içinde normal yaşamına dönebilir. Triküspit klip işlemi güvenilir bir yöntem midir?Trükspit klip işlemi ile ilgili olarak henüz çok uzun süreli izlem ile ilgili veriler olmamakla birlikte, eldeki sonuçlar güvenilir bir yöntem olduğunu ve izlemde hastaların önemli yarar gördüğünü göstermektedir.Triküspit klip işleminden sonra hasta nelere dikkat etmelidir?Triküspit klip işleminden sonra hastalar hekimlerinin önerdiği ilaçları almaya ve yine hekimlerinin diğer tavsiyelerine uymaya devam etmelidir. İşlem sonrasında kontrol süreleri ne kadar aralıklarla olmalıdır?Trüküspit klip işlem sonrasında hastalar işlemden 1-2 hafta sonra ve sonrasında 3-6 ayda bir izlenir. Triküspit klip işlemi hangi yaşlardaki hastalara uygulanabilir?Triküspit klip işlemi her yaştaki hastaya uygulanabilir.Triküspit klip işleminin riskleri nelerdir?Triküspit klip işlemi düşük riskli bir işlemdir. Bu işlem ile ilgili ölüm vakası bildirilmemiştir. Triküspit klip ağrılı bir işlem midir?Triküspit klip işlemi kesinlikle ağrılı bir işlem değildir. | 2,112 |
Subsets and Splits
No community queries yet
The top public SQL queries from the community will appear here once available.