question
stringlengths
108
2.06k
answer
stringclasses
5 values
Şinâsi’nin hızlı bir biçimde canlı ve rahat bir üsluba eriştiğini düşünmek mümkün değildir. Şinâsi; dili canlı ve incelemeye layık bir madde olarak ele almış, İstanbul’a ilk dönüşünden “Tasvir”i çıkarttığı seneye kadar üzerinde çalışmıştır. “Tasvir”deki yazıları ise seneden seneye değişmiştir. Veciz söz söylemek merakı; Şinâsi’yi bazen eski nesrin yapmacılığından, daha az tabii değilse bile daha sevimsiz bir yapmacıklığa düşürmüş ve “Fenn-i edeb marifettir bu yüzden insana haslet-amuz-ı edeb olduğu gibi edeb ve ehl-i edib tesmiye kılındı.” tarzında cümleler kurmasına yol açmıştır. Bu parçada aşağıdakilerden hangisinin örneği yoktur? A) Birleşik cümle B) İsim cümlesi C) Devrik cümle D) Sıralı cümle E) Bağlı cümle
C
(I) Ben ilkokulu içinden geçen küçük derenin şırıltısıyla uyuyup uyanan bir köyde, Baltalar köyünde, okudum. (II) Çocukluk yıllarımın en tatlı anılarını saklayan bu köyün tek katlı, geniş bahçeli okulunda 1, 2 ve 3. sınıflar aynı derslikte okuyordu. (III) Öğretmenimiz birlere okuma fişlerini heceletirken ikiler, az önce kara tahtaya yazdığı çarpım tablosunu defterlerine geçiriyor; biz de Ay tutulmasını çiziyorduk bir hevesle. (IV) Okulumuz geç açılırdı köylünün bağ bozumu işlerinden dolayı. (V) Sonra da yine bu işlerden olmalı ki Mayısın on beşinde kapanırdı. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır? A) I B) II C) III D) IV E) V
E
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yoktur? A) Törende afilli süslenen sokaklar gençlerin coşkusunu artırdı. B) Sporcuların adelelerindeki tedavi edilmeyen yırtıklar zaman geçtikçe ağrılara sebep oluyor. C) Yeni aldığı arabanın acentasında çıkan usulsüz durumlar onu sıkıntıya sokmuştu. D) Her yaptığı yanlışı ajitasyon yaparak bastırıyordu. E) Kitaptaki acaip görsellere bu kadar takılmasına ve onları yüceltmesine anlam veremiyorum.
D
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde virgül (,) farklı bir işlevde kullanılmıştır? A) Kişisel bilinç dışı; bireyin yaşamından kaynaklanan, unutulmuş, bastırılmış, yadsınmış ve bilinç dışı yoluyla algılanmış şeyleri kapsar. B) Yaşayan birey başka bir şeyi algılar, bu algının kalıntıları saklanır, bu bir bellek eylemi olarak tanımlanır. C) Romanın içindeki gelgitler, karışık ilişki ağları, insanların karanlık tutku dehlizlerindeki kabarma ve durulmalar okuru merakta bırakır. D) Orta Çağ kültüründe bellek; iyi yapılandırılmış pedagojik bir sisteme göre eğitilen, disipline edilmiş ve eğitilmiş bellektir. E) Edebiyat bilimi kuramları; edebî bir metni okuma, anlama, inceleme ve yorumlama süreçlerini sistematik bir şekilde şekillendiren modellerdir.
B
Bir hafta sonra bir başka besteci ortaya çıktı ( ) New Parthenon’un doğu kapısına muazzam sandıklarla gelmişti. Kendisini kabul ettim. Bu bakırlaşmış ( ) bıçak ağızlı, yüzüne hançer gibi saplı burnu ile bir Bolivyalı idi ( ) ( ) Ben, dedi, sessizliğin musikisini icat ettim. İlk olarak siz dinlemek ister misiniz ( ) Bu parçada parantezle ( ) boş bırakılan yerlere noktalama işaretlerinden hangileri sırasıyla getirilmelidir? A) (,) (,) (;) (−) (?) B) (.) (,) (:) (−) (?) C) (,) (;) (.) (“) (!) D) (.) (;) (.) (−) (!) E) (,) (,) (:) (“) (?)
B
Bitkiler, kökleriyle kayaçları fiziksel ve kimyasal yoldan aşındırır. Solucan, karınca, köstebek gibi hayvanlar da zemindeki faaliyetleriyle kayaçların aşınmasına neden olur. Bitki ve hayvanların yaptığı bu aşındırma faaliyetleri, diğer dış kuvvet ve süreçlerin faaliyetlerine katkıda bulunur. Yeryüzünün şekillenmesinde aktif rol alarak bu yöndeki etkilerini her geçen gün artıran insanlar, ihtiyaçları doğrultusunda doğadaki bazı süreçlerin işleyişine de müdahale etmektedir. Bu bağlamda yeryüzü şekilleri üzerine yol, baraj, kanal, park, liman, havaalanı, set vb. yapılar inşa edilmektedir. Daha çok nüfusun yoğun olduğu alanlarda görülen bu yapılar, topoğrafyanın görüntüsünü kısmen ya da büyük ölçüde değiştirmektedir. Bu açıdan bakıldığında kıyılardaki dolgu zeminler üzerine havaalanı, liman, park ve yol gibi yapılar inşa eden pek çok ülke olduğunu söylemek mümkündür. Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın başlığı olmaya en uygundur? A) Canlıların yeryüzü şekillerine etkisi B) Bitki, hayvan ve insanın doğaya katkıları C) Yeryüzü şekilleri değiştirilerek oluşturulan yerler D) İnsanın doğaya verdiği zararlar E) Yeryüzü şekillerinin değişimi
A
Takıntılı karakterler, Esendal’ın şahıs kadrosunun şüphesiz en ilgi çekici üyeleri arasındadır. Yazar, bir yandan bu karakterlerin düşünme pratiklerine, zihinsel süreçlerine dair muhtelif bilgiler sunarken diğer yandan söz konusu takıntıların neden olduğu fiziksel mahkûmiyetlere dikkati çeker. Ayrıca sanatçının karakter seçimlerinde de doğallık ve sıradanlık ilkesinden taviz vermediği görülür. Nitekim onu cezbeden, klasik anlatıların epik karakterleri değil türlü sebeplerle es geçilen, gölgede bırakılan, yazmaya değer dahi bulunmayan sıradan kişilerdir. Bir başka deyişle Esendal, “sıradanlık”ın edebî ve estetik imkânlarına ilk inananlardandır. Bu parçadan hareketle Memduh Şevket Esendal ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Takıntılı karakterler Esendal’ın eserlerinin en dikkat çekici kişilerindendir. B) Esendal’ın eserlerindeki kişilerin zihinsel takıntıları onları bedenen de sınırlar. C) Esendal’ın karakterleri her gün gerçek hayatta da karşılaşabileceğimiz tanıdık kişilerdir. D) Esendal bazı karakterlerini toplumun idealize ettiği tiplerden seçip estetik bir zevkle eserlerine taşır. E) Esendal’ın eserlerindeki takıntılı karakterlerin zihinlerinden geçenler ve düşünme biçimleri okuyucuya sunulur.
D
(I) Şair ve edip bir annenin kızı olan Emine Işınsu; geniş kültürü, tarih, psikoloji ve felsefeye olan hâkimiyetini romanlarına taşıyarak hem insanı hem de yaşadığı toplumu anlama gayreti içerisindedir. (II) Bu yönüyle Işınsu, gelecek nesillere söyleyecek sözü olan bir yazardır. (III) Töre dergisini uzun yıllar yöneterek bir gelenek oluşturan Emine Işınsu, bu dergi aracılığıyla mesuliyet şuurunu sürekli canlı tutmuş önemli bir yazardır. (IV) Türk toplumunun sancılı günlerine şahitlik etmiş olan Emine Işınsu; sadece yaşadığı coğrafyayı, ülkeyi değil bir gönül coğrafyası oluşturan kendilik değerlerinin yaşandığı her mekânı, anlama ve anlamlandırma gayreti içerisinde hareket ederek yazmayı bir “mesuliyet” görür. (V) Türkiye dışında yaşayan Türkleri anlattığı Azap Toprakları, Çiçekler Büyür ve Tutsak romanlarında, her türlü tutsaklığa karşı çıkar. (VI) Özgürlüğe olan bağlılığını, bireysel ve toplumsal açıdan bu eserlerde vasıtasıyla dikkatlere sunar. Numaralanmış cümlelerden hangileri yer değiştirirse paragraf anlamlı bir bütün olur? A) I-III B) I-IV C) I-V D) II-III E) IV-V
B
Bağışıklığın amacı, bebek ve çocuklarda aşı ile korunabilir hastalıkların ortaya çıkışını engelleyerek bu hastalıklardan kaynaklanan ölümleri ve sakatlıkları önlemektir. Aşılama, aşısı bulunan hastalıklardan korunmada başvurulan en etkili kamu sağlığı uygulamasıdır. Günümüzde kızamık, çocuk felci, çiçek hastalığı gibi tarihe karışması amacıyla daha güçlü aşılar üzerinde çalışılıyor. Sadece kızamık aşısı sayesinde 2000 ile 2015 yılları arasında 5 yaş altı 20 milyon çocuk ölümü önlenmiştir. Küçük yaştaki çocuklar için ölümcül olabilen tüberküloz ve menenjit gibi hastalıklara karşı BCG aşısı etkin bir koruma sağlamış, bu hastalıkların görülme sıklığında düşüş gözlemlenmiştir. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Aşılama sayesinde dünya üzerinde bazı hastalıklara artık rastlanmadığına B) Hastalıkların telafisi mümkün olmayan sağlık sorunlarına yol açabildiğine C) Günümüzde bazı hastalıklarla ilgili aşı çalışmalarının devam ettiğine D) Aşıların halk sağlığını korumak için başvurulan en etkili yol olduğuna E) Bazı hastalıklardan korunabilmek için belli bir dönemde aşılanmak gerektiğine
A
İyi kitaplar okumanın yanında klasik besteleri dinlemeli, resim sanatının seçkin ürünlerini görmeli, görkemli mimari yapıları dolaşmalısınız. Ben sırf bu sebeple edebiyat dışındaki birçok güzel sanatla yakından ilgilendim. Estetiği sadece edebiyatla sınırlandırmak doğru gelmedi. Edebiyatı müzik, resim, mimari ile ilişkilendirmek en büyük amaçlarımdan biri oldu. Çünkü estetik zevk ve yaratımın görsel, işitsel ve duyusal pek çok türde çeşitlenebildiğini fark ettim. Bir eserin, mümkün olduğu kadar çok alana uzanıp oradan farklı tatlar devşirebildiğinde zenginleştiğine birçok kez tanıklık ettim. Bu aynı zamanda beni olduğumdan çok daha yaratıcı kıldı. Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Estetik söz konusu olduğunda ilgi alanının genişliği büyük önem taşır. B) Kitaplar, başka sanatlara ait unsurların bir araya gelmesiyle zenginleşir. C) Nitelikli sanat eserleri görsel, işitsel ve duyusal bakımdan zengin olmalıdır. D) Bir sanatın başka bir sanatı beslemesi sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. E) Sanatlar arası etkileşim sayesinde sanat dallarında yeni atılımlar ortaya çıkar.
E
Bir gülmece yazarı olarak tanınan İzgü, “Gülme ögesi bende bir amaç değil salt araçtır.” diyor. Anlatmak istediği konuların içine gülme ögesini katınca okumak daha kolay oluyor, akılda daha kolay kalıyor. Çocuklar için yazdıklarında da bu görüşü benimsemiştir. O, çocukların ağlamasını değil, gülmesini isteyen bir kişidir. Çocuklarla ilgili ürünlerinde uzun tümceler kullanmaz çünkü ona göre “Çocuk uzun tümcelerden hoşlanmaz, doğa betimlerine çok sık yer veren yazılardan hoşlanmaz, devrik tümceyi o denli sevmez. Durum böyle olunca çocuk edebiyatında çocuğa görelik vardır.” Böylece çocukların ne istediklerini de yakından gözlemiş, onların istedikleri bir yazı biçimine yönelmiştir. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? A) İzgü çocukları gözlemleyerek eserlerini oluşturmuştur. B) Çocuklar güldüren eserleri daha çok okur. C) Çocuk edebiyatında eserler çocuğa göre yazılır. D) Çocuklar uzun cümleleri anlayamadıkları için sevmez. E) Çocuk edebiyatında gülme İzgü’ye göre bir araçtır
B
(I) Patara, MÖ III. yüzyılda Ptolemaios egemenliğine girmesiyle Likya’nın önder kenti durumuna gelir. (II) MÖ II. yüzyılın başında Likya’nın Seleukos Krallığı tarafından kontrol edilmeye başlanmasıyla Patara, Likya’nın başkenti gibi kabul görür. (III) Apollo’nun önemli bir kehanet merkezi olarak da ün yapmış olan Patara aynı zamanda Anadolu’dan Roma’ya nakledilen tahılların depolandığı ve saklandığı bir limandır. (IV) Patara’nın Roma’ya karşı özerkliğini ve Rodos’a karşı da bağımsızlığını kazandığı MÖ 167 / 168 yılında resmîleşir ve Patara Likya Birliği’nin başkenti olur. (V) Başkentte Helenistik Dönem’de inşa edilen meclis binası ve tiyatro gibi anıtsal yapılar bu tarihsel süreçle paralellik gösterir. (VI) Roma egemenliğine geçtikten sonra da önemini yitirmeyen Patara, Roma valiliklerinin adli işlerini gördüğü bir merkez konumuna da ulaşır. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II B) III C) IV D) V E) VI
B
Sabahattin Kudret, çok küçük yaşlarda bazı denemeler yapmıştır. Henüz 14 yaşında iken şiir denemeleri yanında bir trajedi yazarak oyun alanına da yönelmiştir. 15 yaşında iken bir melodram yazdığını da öğreniriz. Kendi ağzından şunları bildirmiştir: “Melodramlar, o sıralar beni çok ilgilendiriyordu. Çünkü melodramlarda diğer oyunlara göre uzun replikler vardı. Bu da bana metin okuma coşkusu veriyordu. Gene o yıllarda şehir tiyatrosunda oynanan birçok oyun bana, dönem dönem zevk verdi. Ama orada bana en büyük tadı, tattan da öte coşkuyu veren bir sözcük oldu. Bu sözcük, perde aralarında, salonda ışıklar yandığı zaman ortaya çıkıyordu. Sahnenin üstünde, yaldızlı bir kabartmanın ortasında 'Poesie' yazılı idi. Ben oraya bakmaya dayanamaz, gözlerimi o sözcükten alamaz ve şiiri ne kadar sevdiğimi düşünürdüm. Böylece ilk yayımladığım ürünlerim şiirlerim oldu.” Bu parçaya göre Sabahattin Kudret Aksal’ın şiire yönelmesinde aşağıdakilerin hangisi etkili olmuştur? A) Şiir ifadesine ve şiire hissettiği sevgi B) Tiyatrodaki şiirsel ifadelerin büyüsü C) Okuduğu şiirlerin içinde yarattığı duygular D) Kendini şiir türünde yetkin hissetmesi E) Duygularını en güzel şiirle ifade edebilmesi
A
Pandemi sonrasında Türk sineması yavaş yavaş toparlanmaya başladı. Fakat filmlerin nicel artışına karşın nitelik açısından yeterli olup olmadığı tartışma konusu. Bu tartışmada bir sonuca ulaşabilmek için henüz erken, peşin hükümlü olmadan sürecin nasıl ilerleyeceğini görmekte fayda var. Fakat eldeki veriler umutlanmak için pek de yeterli değil. Son iki sezonda az da olsa büyük festivallerde gösterilen ve yurt dışında ses getiren Türk filmlerinin varlığı sinema sanatı için sevindirici. Ama nitelikli filmlerden daha çok ortalamanın oldukça altında birçok yerli film beyaz perdede boy gösterdi. Pandemiden önceki on yılda, yerli yapımların yabancı yapımlara göre gişede büyük başarılar kazanması bu olumsuz sonucu doğurdu. Kısa vadede büyük paralar kazanmak isteyen yapımcıların televizyonda geniş kitlelerce beğenilen dizileri temel alan filmleri finanse etmesi, uzun vadede sinemamıza zarar verecek gibi. Bu parçada Türk sineması ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Sinema salonlarının giderek daha çok izleyici çektiğine B) Sinemadaki hareketliliğinin bir nicelik-nitelik tartışması doğurduğuna C) Uluslararası arenada ilgi gören birtakım yerli yapımların varlığına D) Yerli yapımların yabancı yapımlardan daha fazla kâr ettiğine E) Popüler kültür üretiminin sektör üzerindeki olumsuz etkisine
A
Ünlü Kübalı yazar Gabriel İnfante’nin bir tür modern satir de sayılabilecek Kapanda Üç Kaplan adlı romanı, birbirinden farklı pek çok bölümde bazen düzenli bazen düzensiz iç konuşmalarla yazılmıştır. Bu roman çok yoğun biçimde söz oyunları ve yerel dile özgü söyleyişler de barındırmaktadır. Romanı bu özelliklerinden dolayı farklı uluslara mensup, Küba kültürüne yabancı olan okurun anlaması olanaksızdır. Ancak Kübalı bir okur, İnfante’nin yapıtını gerçek anlamda anlayabilir. Tıpkı İnfante’nin romanları gibi J. Joyce ya da Virginia Woolf’un yoğun göndermelerle ve dilsel özellikleriyle çaba gerektiren yapıtlarının da yeteri kadar anlaşılabileceğini sanmıyorum. Dolayısıyla ----. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) bir metni okurun anlaması, çok farklı durumların iç içe olduğu çetrefil bir süreç gerektirmektedir B) bir eserde anlatılanları tamamıyla anlamak, o eserin yazıldığı dili iyi bilmekten geçer C) okuyucu ancak kendi yaşamına yakın bir içerik sunan eserleri kolaylıkla anlayabilir D) bir edebî eser sadece içine doğdukları kültüre dâhil olan okurlarca gereği gibi anlaşılabilir E) bir eserde anlatılanların anlaşılması okurun edindiği kültürel birikimle doğru orantılıdır
D
Bir matematik sabitiyle ilgili spekülasyon yapılması ilk aşamada kulağa mantıklı gelmese de aslında Pi sayısı ile insanlık tarihi arasındaki ilişki, tartışma konusu olmaktadır. Antik Dönem ve daha da öncesinde yapılan birçok yapının Pi sayısından faydalanılarak tasarlandığına dair görüşler, bilinen insanlık tarihinin gelişim süreciyle çelişen birtakım yorumları da peşi sıra getirmiştir. Mısır piramitlerinden Kuzey Amerika’daki yapılara dünyanın birçok farklı bölgesinde yer alan binlerce yıllık yapıların mimari planlarının incelenmesi sonucu Pi sayısını bulan araştırmacılar, günümüzden binlerce yıl öncesinde dahi medeniyet seviyesi üst düzeyde olan toplumlar olduğunu ileri sürmektedir. Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir? A) Medeni toplumların varlığının binlerce yıl öncesine dayandığı düşünülmektedir. B) Eski yapılarla ilgili mimari çalışmalar ve incelemeler yapılmaktadır. C) İnsanlık tarihinin gelişimi Pi sayısının tarihçesiyle uyumludur. D) Mısır piramitlerinde Pi sayısının kullanıldığı bilinmektedir. E) Çok eski zamanlarda uygarlık seviyesi yüksek toplumların varlığından söz edilmektedir.
C
Patara Antik Kenti Fethiye Kalkan arasında Xanthos Vadisi’nin güneybatı ucunda bugünkü Gelemiş köyünde yer almaktadır. Likya’nın en önemli ve en eski şehirlerinden biridir. 1988 yılından beri kazıları sürdürülen Patara Antik Kenti, arkeolojik ve tarihsel değerlerinin yanında Akdeniz kaplumbağaları caretta-carettaların milyonlarca yıldır yumurtalarını bırakıp yavruladıkları ender sahillerden biri olması ile de ayrı bir öneme sahiptir. MÖ 13’üncü yüzyıla ait Hitit metinlerinde şehrin adı Patar olarak geçmektedir. Tepecik Akropolü’nde ele geçen seramik parçaları, Orta Tunç Çağı özelikleri içerirken yine Tepecik’in doğu yamacı eteklerinde ortaya çıkarılan Demir Çağı öncesine ait taş balta, Patara’nın tarihinin ne kadar eskilere gittiğini göstermektedir. Xanthos Vadisi’nde denize açılabilecek tek yer olması nedeniyle tarih boyunca önemli kent olma özelliğini her çağda devam ettirmiş olan Patara’nın yazıt ve sikkelerde Likya dilindeki adı Patara olarak geçer. “Noel Baba” diye anılan Saint Nicholaos da Pataralıdır. Bu parçada “Patara” ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Tarihsel önemine B) Coğrafi konumuna C) Adının kökenine D) Canlılar için önemine E) Kültürel değişimine
E
(I) Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde başta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere Polonya, Brezilya ve Rusya’nın benzer şekilde ama biraz daha düşük oranlı olarak internet kullanımının yaygınlığı ile e-ticaret iş hacmi arasında bir paralellik olduğu görülmektedir. (II) En genel ifadesiyle e-ticaret; “sipariş alıp vermek için tasarlanmış elektronik ortamlarda, bilgisayar ağları üzerinden yürütülen mal / hizmet alışverişi” şeklinde tanımlanabilir. (III) E-ticaret işleminin taraflarına bakıldığındaysa tarafların “ticari işletmeler, hane halkı, özel ya da kamu kurumları” şeklinde geniş bir yelpazede her türlü bireysel veya kurumsal internet kullanıcılarından oluştuğu görülmektedir. (IV) Alışveriş işleminin mübadele kısmı sanal ortamda çevrim içi veya gerçek ortamda fiziksel olarak yapılmaktadır. (V) İnternet kullanımının yaygınlığı açısından, dünyada e-ticaret ekonomisinin etkinliğiyle ilgili verilere bakıldığında başta İngiltere olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerin e-ticaret iş hacimlerinin ülke nüfusuna yayıldığı ve işlem miktarının da oldukça fazla olduğu dikkat çekmektedir. (VI) 1990’lı yılların ortasından itibaren dünya genelinde internet bağlantısı hızla yayılmaya başlamış ve artık ev halkının gündelik yaşamında bireysel amaçlı internet kullanımı hayatın vazgeçilmez bir parçası hâline gelmiştir, bu da zamanla beraberinde insanların alışveriş işlemlerini çevrim içi bağlantı yoluyla sanal ortama kaydırmasına neden olmuş ve e-ticaret kavramı ortaya çıkmıştır. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri yer değiştirirse parça anlamlı bir bütün oluşturur? A) I ve V B) I ve VI C) II ve IV D) III ve V E) IV ve V
B
Francis Galton, 1906’da bir hayvancılık fuarında ilginç bir yarışmayla karşılaşır. Katılımcılara panayırdaki bir sığır gösterilir ve kesildikten sonra ondan kaç kilogram et çıkacağı sorulur. Yarışmaya çoban, kasap ve yetiştirici gibi uzman kişilerin dışında konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan sıradan birçok insan da katılmıştır. Galton bu noktada, bu yarışmayı bir deneye dönüştürmek ve görüşlerini ispat etmek ister. Katılımcılar da tek tek, öküzün ağırlığına ilişkin tahminlerini bir kâğıda yazarak kapalı bir kutuya atar. Yarışmaya katılan kişilerin tahminlerinin ortalaması, kesilen öküzden çıkan et ağırlığına inanılmaz derecede yakındır. Hatta konu üzerinde bilgi sahibi olan insanların uzak tahminlerinden çok daha iyi bir sonuç ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda da Galton kalabalıkların bilgeliği kavramını bulur. Bu parçaya göre kalabalıkların bilgeliğinin gerçekleşmesi aşağıdaki koşullardan hangisine bağlıdır? A) İşin içinde konunun uzmanı insanların bulunmasına B) Birbirlerinden farklı nitelikler taşıyan insan çokluğuna C) İnsanların bağımsız bir biçimde karar vermesine D) Fikirlerin hiçbir ön yargı olmadan üretilebilmesine E) Somut koşulların doğurduğu sorunlarla ilgili olmasına
C
Son zamanların en popüler diyeti olan aralıklı oruç diyeti, If diyeti veya intermittent fasting olarak da bilinmektedir. Aralıklı oruç diyetinin asıl amacı, diğer diyetlerin aksine alınan kalorileri kontrol etmek değil yiyeceklerin tüketildiği zaman aralığını kontrol etmektir. If diyeti diğer klasik diyet türleri gibi değildir. Kişiye ne yemesinden ziyade “hangi vakitte” yemesi gerektiğini söyler. Aralıklı oruç diyeti, klasik olarak kalori alımını kısıtlayan diyet yöntemlerine alternatif olan ve günümüzde büyük popülerlik kazanan bir diyet türüdür. Hatta öyle ki Uluslararası Gıda Enformasyonu Konseyi Kurumunun araştırmasına göre 2018 yılının en popüler diyeti seçilmiştir. Aralıklı oruç diyeti, günümüzde sadece kilo vermekle ilgilenenler ile genel olarak daha sağlıklı hâle gelmek isteyenlerin büyük ilgi gösterdiği bir diyet türüdür. Bu parçadan aralıklı oruçla ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? A) Amacı, öğünler arasındaki zaman aralığını kontrol etmektir. B) Diğer diyetlerden kalori hesaplamaması ile ayrılır. C) Yakın tarihin en gözde diyetlerinden biri olma özelliği taşır. D) Uluslararası Gıda Enformasyonunun araştırmalarına konu olmuştur. E) Sadece zaman kavramına uymak olumlu sonuçlar için yeterli değildir.
E
Neşet Ertaş; pek çoğumuzun sandığı gibi sadece güzel sesi ve sazıyla harika türküler, bozlaklar çalıp okuyan bir sanatçı değil bunların ötesinde ve üstünde sanatı ile gerçek bir “ekol” olmuş, halk ozanı kimliği ile de bu kadim geleneğin çağımızdaki en önemli temsilcilerinden birisi idi. “Garip” veya “Kul Garip” mahlasını kullanarak yazdığı ve birçoğunu kendi tabiriyle “havalandırarak” (besteleyerek) türküleştirdiği şiirleri; sıradan türkü sözü olmanın ötesinde, kusursuz ve mükemmel şiirlerdir aynı zamanda. Bunu Neşet Baba’nın türkülerini dikkatle dinleyenler mutlaka fark etmişlerdir. Bu şiirlerin teknik ve estetik yönden mükemmelliğine, anlam derinliğine, imaj zenginliğine, duygu yoğunluğuna ve kullanılan dilin sağlamlığına bakarak onu, halk şiiri geleneğinin altın halkalarından biri sayabiliriz. Bu yönüyle Neşet Ertaş, geleneğin kaynağından beslenen tüm büyük ozanlar gibi geleneği özünden koparmadan ve asli yapısını zedelemeden yenileyerek devam ettiren az sayıdaki usta ozanlardan biridir. Bu parçaya göre Neşet Ertaş ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Ses sanatçısı olduğu kadar yazdığı şiirlerle de kalemi güçlü bir şair olduğunu kanıtlamıştır. B) Geleneğe bağlı, geleneği yenileyen şairlerin tümü gibi kendi besteleriyle var olmuştur. C) Eserleriyle yaşadığı dönemde çığır açmış, kendinden sonra gelenlere örnek olmuştur. D) Halk şairlerinin mahlas kullanma geleneğini günümüzde de devam ettirmiştir. E) Farklı hayalleri, sağlam dili, anlam derinliği ve his dünyasıyla halk şiiri geleneğinin önemli şairlerinden biridir.
B
Yazacağım öykünün veya romanın önce kafamda çekirdeğini oluşturup sonra bu çekirdek üzerine yoğunlaşırım. Öykü veya roman konusu ve kişisiyle kafamda iyice oluştuktan sonra notlar almaya başlarım. Aslında bu notlar öykünün ve romanın planını iyice genişletir, ondan sonra yazı makinesinin başına otururum, yazmaya başlarım artık bu ustalığa, yeteneğe kalmıştır benim için. Yazı makinesini sehpanın üzerine koyarım, hamam iskemlesinin de üzerine otururum. Tek tutkunluğum yazarken çay içmek. Oturduğum iskemleden kalkar, çayımı demler, yanıma koyar içerim. Kendi işimi kimseye yaptırmak istemem. Ne zaman biter bilmem. Genel olarak sabahları düşünürüm, o gün altı yedi saat makine başında oturduğum olur. Severek yazdığım için yorulma söz konusu değil benim için. Yazmak için herhangi bir yer olması önemli değil. Nerede olsa yazarım, yeter ki gürültü olmasın. Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine cevap niteliği taşımaktadır? A) Yazarken mekân önemli midir? B) Nasıl yazıyorsunuz? C) Yazarken notlar alır mısınız? D) Günde kaç saati yazmaya ayırırsınız? E) Ne zaman yazarsınız?
B
Pekmez denildiğinde ilk akla gelen, kış mevsimi ve çocukluk günleridir. Oysa pekmez, yediden yetmişe herkesin her mevsim tüketmesinde fayda olan besinlerdendir. Pekmezin insanlık tarihindeki yeri çok uzun yıllar önceye uzanır. Uzun yıllar önce Anadolu’da yaşayan insanların yazın hasat ettikleri ürünleri uzun süre saklayabilmek amacıyla keşfettikleri bir besin olan pekmez, lezzetli olmasının yanı sıra içerisinde bulunan vitamin ve mineraller sayesinde insan sağlığı için de oldukça faydalıdır. Pekmezin içinde bağışıklık sisteminin önemli destekçileri olan B ve C vitamini gibi vitaminler; kalsiyum, manganez ve çinko gibi mineraller bulunur. İçerisinde bulunan vitamin ve mineraller sayesinde pekmezin insan sağlığı üzerinde sayısız faydası vardır. Bu parçada pekmez ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Tarih içindeki gelişimine B) İçerdiği vitamin ve minerallere C) İnsan sağlığına faydalı olduğuna D) Keşfedilme nedenine E) Tüketilme zamanına
A
Doğruluk ve yanlışlık, bildiğimiz gibi önermelerin niteliğidir. Buna karşılık sanat dallarının çoğunda önerme yoktur. Müzikte, resimde, heykeltıraşlıkta, mimaride doğru veya yanlış olduğu söylenebilecek herhangi bir önerme mevcut değildir. Bir renk kompozisyonu, bir melodi, Dor stilinde bir sütun başı bir önerme olmadığı gibi doğru veya yanlış da olamaz. Olsa olsa şiir, roman, hikâye gibi edebî denilen sanat eserlerinde belli bir anlamda doğruluk ve yanlışlıktan söz edilebilir. Çünkü bu sanat eserleri neticede ifade aracı olarak kelimelere dayanırlar. Bu yüzden biçimsel düzeyde de olsa bu sanatlarda alışageldiğimiz anlamda bir doğruluk veya yanlışlıktan söz edilebilir. Bu parçaya göre sanat eserlerinin bir “önerme”ye sahip olması aşağıdakilerden hangisine bağlıdır? A) Özgün bir ürün olmasına B) Somut dünyayı anlatmasına C) Mantığa uygunluğuna D) Kullandığı malzemeye E) Kanıtlanabilir olmasına
D
Doğruluk ve yanlışlık, bildiğimiz gibi önermelerin niteliğidir. Buna karşılık sanat dallarının çoğunda önerme yoktur. Müzikte, resimde, heykeltıraşlıkta, mimaride doğru veya yanlış olduğu söylenebilecek herhangi bir önerme mevcut değildir. Bir renk kompozisyonu, bir melodi, Dor stilinde bir sütun başı bir önerme olmadığı gibi doğru veya yanlış da olamaz. Olsa olsa şiir, roman, hikâye gibi edebî denilen sanat eserlerinde belli bir anlamda doğruluk ve yanlışlıktan söz edilebilir. Çünkü bu sanat eserleri neticede ifade aracı olarak kelimelere dayanırlar. Bu yüzden biçimsel düzeyde de olsa bu sanatlarda alışageldiğimiz anlamda bir doğruluk veya yanlışlıktan söz edilebilir. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada ifade edilen görüşlerle çelişmektedir? A) Edward Hopper, Amerikan sanatının en popüler eseri sayılan Gece Kuşları tablosunda modern şehir yaşamının insanları yalnızlaştırdığını ortaya koyar. B) Rönesans’ın kuzey temsilcilerinden biri olarak tarihe geçen Hieronymus Bosch; tablolarında melekler, şeytanlar, canavarlar, hiç görülmemiş yaratıklar çizdi. C) Soyadını doğduğu köyden alan Caravaggio, ışık ve gölge kullanımıyla barok akımın en özgün sanatçılarından olup kendi portreleri başta olmak üzere doğa, meyve resimleri yaptı. D) Doğanın hem sakin hem de coştuğu anları tuvaline yansıtan Caspar David Friedrich, genç Alman ve İskandinav sanatçıları derinden etkiledi. E) John Constable’ın bulutlara neredeyse hareket kazandırdığı ve kullandığı renklerin sıcaklığıyla âdeta gerçekmiş gibi algılanan tabloları ününün yayılmasını sağladı.
A
Nobel Edebiyat Ödülü “hafızanın köklerini, yabancılaşma süreçlerini ve kolektif sınırlayıcılığını cesaretle ve objektif bir keskinlikle ortaya çıkarmadaki becerisinden ötürü” Annie Ernaux’ya verildi. Bu yargıya katılmamak imkânsız. Sıklıkla otobiyografik eserler üreten yazar, kitaplarında kişisel tarihinin toplumsal olanla nasıl iç içe geçtiğini ve toplumsal hafıza tarafından nasıl farkına varmadan şekillendirildiğine odaklanmıştı. Romanlarında 1940’lardan 2006’ya dek uzanan bir zaman diliminde değişen Fransa’yı, dünyayı ve bunlarla beraber dönüşüme uğrayan kadınlık, hayat ve kendini tanımlama deneyimini yansıtmıştı. Öncelikle Ernaux, son 30 yılda gitgide daha çok karşımıza çıkan bir edebiyat türü olan öz kurmacanın mucitlerinden ve yaşayan en önemli temsilcilerinden biri; dolayısıyla bu ödülü bir anlamda bu türü yücelten bir ödül olarak da okumak mümkün. Biricik, öznel, sıradan olandan edebiyat devşiren ve eski ihtişamlı, olaylı edebiyatın karşısında gitgide daha kuvvetli biçimde dikilmeye başlayan bu sade ve gerçek biçimin hak ettiği övgüleri aldığını görmekten mutluluk duyuyorum. Bu parçada söz edilen yazarla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Eserlerinin en temel konularını kendi yaşamı içinden çıkarmıştır. B) Bireysel yaşamla toplumsal yaşamın iç içe geçtiği romanlar yazmıştır. C) Sıradan insanın hayatını, sade bir dille kaleme alarak anlatmıştır. D) Eserlerinde Fransız toplumunda ortaya çıkan değişimleri konu edinmiştir. E) Edebiyat tarihinde yeni bir anlayışın en önemli temsilcilerinden biridir.
C
Nobel Edebiyat Ödülü “hafızanın köklerini, yabancılaşma süreçlerini ve kolektif sınırlayıcılığını cesaretle ve objektif bir keskinlikle ortaya çıkarmadaki becerisinden ötürü” Annie Ernaux’ya verildi. Bu yargıya katılmamak imkânsız. Sıklıkla otobiyografik eserler üreten yazar, kitaplarında kişisel tarihinin toplumsal olanla nasıl iç içe geçtiğini ve toplumsal hafıza tarafından nasıl farkına varmadan şekillendirildiğine odaklanmıştı. Romanlarında 1940’lardan 2006’ya dek uzanan bir zaman diliminde değişen Fransa’yı, dünyayı ve bunlarla beraber dönüşüme uğrayan kadınlık, hayat ve kendini tanımlama deneyimini yansıtmıştı. Öncelikle Ernaux, son 30 yılda gitgide daha çok karşımıza çıkan bir edebiyat türü olan öz kurmacanın mucitlerinden ve yaşayan en önemli temsilcilerinden biri; dolayısıyla bu ödülü bir anlamda bu türü yücelten bir ödül olarak da okumak mümkün. Biricik, öznel, sıradan olandan edebiyat devşiren ve eski ihtişamlı, olaylı edebiyatın karşısında gitgide daha kuvvetli biçimde dikilmeye başlayan bu sade ve gerçek biçimin hak ettiği övgüleri aldığını görmekten mutluluk duyuyorum. Bu parçada sözü edilen “öz kurmaca” anlayışına aşağıdakilerden hangisi örnek oluşturmaz? A) Benim bir fotoğrafım, tek başımayım, dışarıda, sağımda bir sıra ardiye eskiler yenilerle yan yana. Henüz estetik mefhumuna sahip değilim, yine de nasıl görüneceğimi biliyorum. B) Akşamları, mutfak masasının üzerinde ödevlerimi yaparken kitaplarıma göz atardı; özellikle de tarih, fen ve coğrafyaya. Ona zor sorular sormamdan hoşlanırdı. C) Ebeveynlerle çocuklar arasında nezaket benim için çok uzun bir süre muamma olarak kaldı. İyi eğitimli insanların son derece kibar davranmalarını da anlamam yıllar aldı. D) Kağnılar geçerken, savaşın sonucundan, ben bütün köylülerle beraber umudumu kesmiyorum. Gacır, gacır, gacır, gacır... Sanki belkemiğim bir testereyle orta yerinden kesiliyor gibi. E) En ufak bir tereddüt duymadan okuduğu ya da işittiği yeni şeyleri kullanmaktan çekinmeyen annemin aksine babam kendisine ait olmayan kelimeleri kullanmayı reddederdi.
D