url
stringlengths
39
113
title
stringlengths
4
112
text
stringlengths
162
61k
publish_date
stringclasses
850 values
update_date
stringclasses
809 values
scrape_date
stringdate
2025-07-04 00:00:00
2025-07-04 00:00:00
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yumurtalik-kistleri-hakkinda-merak-edilenler/
Yumurtalık kistleri hakkında merak edilenler
Folikül kistleri yumurtlama olmadığı durumlarda görülür. Yumurtlamayı bozan ağır stres, ağır hastalık, kilo değişimi, ilaç kullanımı gibi çeşitli nedenlerle oluşabilir. Folikül kistler, çoğu zaman bir belirti vermez ve bir adet kanaması sonrasında kaybolabilir. İçine kanama olan hemorajik kistlerde şiddetli ağrı olabilir. Folikül kistlerini takip etmek gerekebilir. Bu kistler, adet kanaması ile birlikte kendiliğinden geçebildiği gibi doğum kontrol hapları ile 2-3 ay tedavi de gerektirebilir. Kanama ve şiddetli ağrıya neden olursa laparoskopi ile alınmaları gerekebilir. Vücuttaki iyi huylu yumurtalık kistlerinin çoğunluğu yumurtalığın dış yüzeyini kapsayan hücreler ile çevrili içi sıvı dolu kistlerdir. Matür kistik teratoma da denen dermoid kistler, ergenlik döneminde ve genç yaştaki kadınlarda görülür. Bu kistlerin hücre içindeki genetik yapı bozukluğundan kaynaklandığı ve daha anne karnında iken oluşmaya başladığı kabul edilir. Kistlerin içinde normalde yumurtalık dokusunda bulunmayan kıl, kemik, diş ve yağ dokusu bulunabilir. Çok büyük boyutlara dek büyüyebilir ve yumurtalığı tahrip edebilirler. Karın ağrısı, şişkinlik, bağırsak şikayetleri, adet kanaması düzensizliği ile belirti verebilir. Çikolata kisti ya da endometrioma, yumurtalıkta içi kanla dolu yuvarlak/oval bir yapıdır. Rahim içini döşeyen hücre katmanına “endometrium” denilir. Bu hücrelerin rahim içinden başka yerlerde bulunması endometriozis ismi verilen hastalık durumudur. Yumurtalık dokusunda bulunması ve adet kanamaları sırasında burada da kanama olup kistleşmesi durumuna ise çikolata kisti denir. Üreme çağındaki kadınlarda görülür. Kronik kasık ve bel ağrısı, ağrılı adet görme, ağrılı cinsel ilişki ve hatta ağrılı tuvalete çıkma çikolata kistinin belirtileri arasındadır. Çikolata kisti tedavisi Endometriomalar 4 cm'den küçük olup belirgin bir şikayete neden olmuyorsa sadece takip edilir. Daha büyükleri ve şikayete neden olanları operasyon ile çıkarılır. Burada seçkin tedavi laparoskopi ya da robotik cerrahidir. Çikolata kistleri çıkarılır ve varsa başka endometriozis odakları da lazer ya da koterle yakılarak yok edilir. Endometriozis nüks etmeye çok eğilimli bir hastalıktır, tekrar tekrar yapılacak operasyonlar yumurtalığın zarar görme olasılığını artırır. Bu durumdaki genç ve doğum yapmamış kadınlara hemen gebelik ya da yumurta dondurulması önerilir. Yumurtalıklar karnın içinde alt tarafta bulunan, hafif çukurumsu yerlerinde çok az hareket edebilecek yapıya sahiptirler. Badem şeklindeki bu yapıların her iki uç tarafından giren/çıkan atar damarlar ve toplardamarlar vardır. Kist veya tümör nedeniyle ya da tüp bebek gibi tedavilerde fazla ilaç uygulaması ile yumurta fazla geliştiğinde yumurtalık kendi ekseni etrafında dönebilir, buna torsiyon denir. Over torsiyon, damarların burulmasına ve kan akımının durmasına neden olur. Bu durumda beslenemeyen yumurtalık dokusu, çürümeye ve yumurtalar ölmeye başlar. Olay daha da gecikirse bu kez kişinin hayatını da tehdit edebilecek pıhtılaşma problemi ortaya çıkabilir. Kisti olduğu bilinen ya da kısırlık tedavisi için ilaç alan bir kişide ani gelişen ağrı, bayılma, tansiyon düşüklüğü, soğuk terleme gibi bulgular torsiyonu düşündürmelidir. Laparoskopi ile dönmüş olan yumurtalık geri turla normal duruma getirilerek beklenir. Ameliyat sırasında tekrar pembeleşerek beslenmeye başladığı görülen yumurtalık, kist alındıktan sonra yerinde bırakılır. Ancak beslenmeye başlamaz ve dokuların bozulduğu düşünülürse yumurtalık alınmak zorunda kalınır. Böyle bir durum henüz çocuğu olmamış bir kadın için rezervlerinin yarısının kaybı anlamına gelir.
null
27 Ocak 2020 Pazartesi
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yumurtalik-kanseri-riskini-azaltan-10-oneri/
Yumurtalık kanseri riskini azaltan 10 öneri
Yumurtalık kanserlerinin yüzde 10-15'i genetik geçişle ortaya çıkıyor. Bu nedenle ailesinde yumurtalık kanseri ve meme kanseri olan bireylerin bilinmesi ve farkındalık çok önemli. Aile hikayesini biliyor olmanız sizin ve doktorunuzun riski azaltmak için daha aktif kararlar alınmasına yardımcı olur. Doğru ve sağlıklı beslenme bütün kanserlerde olduğu gibi yumurtalık kanserlerinde de çok önemli. Size kilo aldırma ihtimali olan yağlı besinlerden, aşırı kırmızı et ve işlenmiş et ürünlerinden uzak durun. Yapılan çalışmalar özellikle düşük yağlı diyet, taze meyve tüketimi, zencefil, domates suyu, yeşil çay, biberlerin bitki türleri, kuruyemişler, marul ve keten tohumu tüketilmesinin kanser riskini çeşitli oranlarda azalttığını gösteriyor. Vücudumuzdaki yağ oranı ile kanser arasında yakın bir ilişki bulunuyor. Yağ dokusundan salınan fazla miktardaki östrojen yumurtalık kanseri riskini artırıyor. Bu nedenle yapacağınız egzersizler ve spor ile kilolarınızdan kurtulabilirsiniz. Yağ oranınız düşeceği için kanser riskiniz de azalacaktır. Yaş ilerledikçe yumurtalıkta kanser görülme oranı artıyor. En sık 63 yaşında görülüyor. Bu nedenle rutin kontrolleri ihmal etmemek çok önemli. Bir kadının hayat boyu yumurtalık kanseri olma ihtimali yüzde 1-2 seviyelerinde. Ancak genetik olarak ailesinden gelen BRCA1 ve BRCA2 genetik mutasyonları varsa bu oran BRCA1 için hayat boyu riskini yüzde 40'a, BRCA2 için de yüzde 10-20'ye çıkartıyor. Bu nedenle bu mutasyonlara sahip olduğu bilinen kadınlarda belli yaş gruplarında ameliyat önerilebiliyor. Doğurganlık ve emzirme dönemi yumurtlamanın kesintiye uğradığı süreçler. Sık yumurtlamanın yumurtalık kanserinin oluşumunda rol oynadığı düşünülüyor. Bu nedenle çok doğum yapmış, özellikle erken yaşta gebelik yaşamış kadınlarda ve uzun süre emziren kadınlarda yumurtalık kanseri riski azalıyor. Yumurtlamayı engelleyen doğum kontrol hapları yumurtalık kanseri riskini azaltıyor. Genç yaş grubunda (20'li 30'lu yaşlar) toplam 1 yıllık devamlı veya aralıklı doğum kontrol hapı kullanmış olan kadınların hayat boyu yumurtalık kanserine yakalanma riski yüzde 50 azalıyor. Kullanma süresi uzadıkça risk azalıyor ve ilacı kesseler dahi koruma uzun yıllar devam ediyor. Androjen içeren ilaçların, menopoza girdikten sonra sadece östrojen içeren ilaçların ve doğurganlığı artırıcı ilaçların kullanımı yumurtalık kanseri riskini artırabiliyor. Bu nedenle bu ilaçların kullanılmasını gerektiren durumlarda doktorunuzla bu olasılıkları konuşun. İlaç şeklinde veya güneşle D vitamini alınması kanser riskinizi azaltıyor. Genital bölgede hijyenik amaçlı kullanılan ürünlerde bulunan talk pudrasının kullanılması yumurtalık kanseri riskini artıran faktörlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. 1970’lerden beri vücut ve yüz pudralarında talk ve asbestoz kullanılmıyor. İçinde talk olan ürünlerden uzak durun. Son yıllarda yumurtalık kanserlerinin yarısının tüplerden kaynaklandığı görülmüştür. Bu nedenle tüp ligasyonu yapılması veya tüplerin alınması yumurtalık kanseri riskini yarı yarıya azaltıyor. Ayrıca rahmin alınması da 1/3 oranında kanser riskini azaltıyor.
null
4 Mart 2020 Çarşamba
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yumurtalik-kanseri-tedavisinde-basari-yuksek/
Yumurtalık kanseri tedavisinde başarı yüksek
- Yumurtalık kanseri erken evrede belirti vermiyor - Yumurtalık kanseri belirtileri bağırsak şikayetleriyle karıştırılıyor - Genler rol oynuyor - Yumurtalık kanseri tedavisinde öncelik… Yumurtalık kanseri erken evrede belirti vermiyor Yumurtalık (over) kanseri kadınlarda en sık görülen kanserler arasında üçüncü sırada yer alıyor. Jinekoloji kanserlerin yaklaşık yüzde 27’sini oluşturan yumurtalık kanseri, aynı zamanda jinekolojik kanserlere bağlı can kayıplarının da yaklaşık yüzde 53’ünden sorumlu tutuluyor. Yumurtalık kanseri, genellikle menopoz sonrasında ortaya çıkmasına karşın genç yaştaki kadınları da etkileyebiliyor. Araştırmalara göre, bir kadının yaşam boyu yumurtalık kanseri olma riski yüzde 1,4 olarak gösteriliyor. Erken teşhis ve tedaviyle yumurtalık kanserinde yüzde 90 başarı sağlanıyor. Ancak yumurtalık kanseri erken evrede hiçbir belirti vermeyebiliyor. Bu nedenle düzenli jinekolojik takipler çok önemli. Yumurtalık kanseri belirtileri bağırsak şikayetleriyle karıştırılıyor Çok sinsi bir hastalık olan yumurtalık kanseri genellikle belirti vermeden ilerliyor. Hastalığa bağlı ortaya çıkabilen ilk belirtiler karında şişkinlik hissi, hazımsızlık, kasık bölgesine basınç hissi, bel ağrısı gibi günlük yaşamda da sık sık karşılaşılan şikayetler olduğundan yanıltıyor. Genellikle kadınlarda sık görülen ve aynı şikayetlerle kendini gösteren irritabl bağırsak sendromu ile karıştırılabiliyor. Ancak bu şikayetler nedeniyle kadın doğum uzmanına başvurmak birçok kişinin aklına bile gelmiyor. Belirtilen şikayetler uygulanan tedaviye rağmen devam ediyorsa, mutlaka kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurulması gerekiyor. Kasık ultrasonu ve bilgisayarlı tomografi yardımıyla tanı koymak mümkün olabiliyor. Özellikle menopoz döneminde bu şikayetleri olan kadınlar dikkatli olmalı ve yıllık düzenli jinekolojik muayenelerini yaptırmalı. Genler rol oynuyor Yumurtalık kanserinin nedenleri tam olarak bilinmese de hastalığın gelişiminde bazı faktörlerin etkili olduğu düşünülüyor. Bunlardan en bilinenin ‘kesintisiz yumurtlama’. Hamilelik veya doğum kontrol hapı nedeniyle yumurtlama kesilebiliyor. Her yumurtlama sırasında yumurtalık zarında doğal olarak hasar oluşuyor ve tamir ediliyor. Ancak yıllar içinde bu mekanizma sürekli tekrarlanırken, bazen bilinmeyen bir uyaran ile kanser gelişebiliyor. Ayrıca genetik nedenler de yumurtalık kanserinin gelişmesinde önemli rol oynuyor. Birinci derece yakınlarda meme, bağırsak ve yumurtalık kanseri olan kişilerin kontrollerini ihmal etmemeleri önemli. Yumurtalık kanseri tedavisinde öncelik… Yumurtalık kanserinde temel tedavi yaklaşımı cerrahidir. Çoğu zaman cerrahiye kemoterapi de ekleniyor. Cerrahinin riskli olduğu veya hastalığın çok yaygın olduğu durumlarda önce kemoterapi ardından cerrahi tedavi de uygulanabiliyor.
16 Eylül 2020 Çarşamba
16 Eylül 2020 Çarşamba
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yumurtanin-faydalari/
Yumurtanın Faydaları Nelerdir?
- Yumurtanın Besin Değeri Nedir? - Yumurta Nelere İyi Gelir? - Yumurta Nasıl Tüketilebilir? Yumurtanın Besin Değeri Nedir? Yumurta, kararında tüketilmesi gereken, önemli bir besin kaynağıdır. Yumurtanın içerisinde proteinin yapı taşları olan 9 adet esansiyel amino asit bulunur. 1 adet orta boy yumurtadaki toplam protein yaklaşık 6 gramdır. Amino asitler insan vücudunun kendi başına üretemediği yapılardır. Bu amino asitlerin yarısı yumurtanın beyazında bulunur. Yumurtanın beyaz bölümü yağ ve kolesterolün ise küçük bir kısmını barındırır. Bu yapısıyla yumurta, kalori başına diğer yiyeceklerin çoğundan daha fazla miktarda vitamin, mineral ve amino asit benzeri besinler içerir. Yumurta tüketerek; yüksek kaliteli protein, selenyum, fosfor, kolin, B12 vitamini ve hücre sağlığına katkıda bulunan bazı çoklu oksidanları diyetinize katmış olursunuz. Tek bir haşlanmış yumurta yiyerek günlük besin ihtiyacınıza ciddi bir katkıda bulunabilirsiniz: - A Vitamini: Günlük ihtiyacın yüzde 8’ini, - Folat: Günlük ihtiyacın yüzde 6'’sını, - Pantotenik asit (B5 vitamini): Günlük ihtiyacın yüzde 14'ünü,, - B12 Vitamini: Günlük ihtiyacın yüzde 23'ünü, - Riboflavin (B2 vitamini): Günlük ihtiyacın yüzde 20'sini - Fosfor: Günlük ihtiyacın yüzde 7'sini, - Selenyum: Günlük ihtiyacın yüzde 28'ini karşılar. Yumurta Nelere İyi Gelir? Yumurta tüketimi, düşüktrigliseriddeğerine katkıda bulunabilir. Trigliseridler, kanda bulunan bir tür yağdır. Düşük trigliserid seviyeleri sağlık açısından önemlidir. Omega 3 gibi belirli yağ asitleri bakımından zengin olan yumurta bu özelliğinin yanı sıra trigliserid seviyenizi düşürebilir. Araştırmalar, omega-3 ile zenginleştirilmiş yumurta tüketmenin kan trigliseridlerini düşürmenin çok etkili bir yolu olduğunu gösteriyor. Yumurta, kalori hesabı açısından kolay bir besindir.  Bir yumurta tüketerek yaklaşık 70 kalori alırsınız. Verecek olduğu tokluk hissi diyet motivasyonunuzu ve kalitesini arttıracaktır. Çin’de yapılan bir araştırmaya göre günde yaklaşık bir yumurta yiyen kişilerin kalp hastalığına yakalanma olasılığı, yumurta yemeyenlere göre yaklaşık yüzde 20 düşük. Kahvaltıda tüketilen haşlanmış yumurta gün boyunca kişinin tok kalmasına yardımcı olur.  Yumurta yiyerek fazla kalori alımının önüne geçebilirsiniz. Lutein ve zeaksantin adlı antioksidanlar katarakt ve yaşa bağlı makula dejenerasyonu gibi göz hastalıklarına yakalanma riskini azaltır. Bu ıspanak gibi yeşil yapraklı bitkilerde bulunur. Yumurtada bulunan lutein ve zeaksantin, yumurtada bulunan yağla beraber tüketildiği için vücudunuz bu besinleri diğer kaynaklara göre daha kolay kullanır. Yumurta sarısı bol miktarda lutein ve zeaksantin içerir. Bir araştırmaya göre 5 hafta boyunca günde 1 yumurta yemek, yaşlı yetişkinlerde kandaki lutein düzeylerini yüzde 26 ve zeaksantini yüzde 38 artırıyor. Yumurtada, yiyeceklerden alınması zor olan D vitamini bulunur. Bunun yanı sıra yumurta, beyindeki sinir hücrelerinin birbirleriyle konuşmasına yardımcı olan kolin adlı bir bileşiği de barındırır. Beyin gelişiminde önemli bir görevi olan kolin özellikle hamile ve emziren kadınlar için önemlidir. İyi kolesterol olarak da bilinen HDL, kalp hastalığı, inme ve diğer bazı sağlık sorunlarının yaşanması riskini düşürür. Yumurta tüketerek HDL seviyenizi artırabilirsiniz. Öte yandan yumurta, kötü kolesterol olarak da bilinen LDL seviyesini yükseltebilir.Bu sebeple kolesterol yüksekliği bulunan kişiler tüketim konusunda doktor ve diyetisyenden muhakkak görüş almalıdır. Yumurta Nasıl Tüketilebilir? Kalp sağlığı ile ilgili bir sorununuz yoksa ve kan kolesterol normal aralıktaysa yumurta sarısı da dahil olmak üzere her gün bir tam yumurta tüketebilirsiniz. Yumurtadaki proteinden daha fazla yararlanmak istiyorsanız her gün bir yumurtanın sarısını ve iki yumurtanın beyazını yiyebilirsiniz. Kardiyovasküler hastalığınız veya yüksek kolesterol seviyeniz varsa haftada üç tam yumurta yemeniz önerilir. Tükettiğiniz besinler, yüksek kolesterolün tek nedeni olmasa da bu konuda dikkatli davranmayı tercih edebilirsiniz. Yumurtayı en sağlıklı tüketme yolu haşlayarak tüketmektir. Haşlanmış yumurtayı tek başına yiyebileceğiniz gibi salatalarınıza da ekleyebilirsiniz.
6 Temmuz 2023 Perşembe
5 Kasım 2024 Salı
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yurumek-bacak-inceltir-mi/
Yürümek Bacak İnceltir mi? Yürüyüşün Faydaları Saymak ile Bitmiyor!
- Yürüyüş Bacak İnceltir mi?Bacakları İnceltecek Doğru Yürüyüş TeknikleriYürüyüşün Genel Sağlığa FaydalarıSıkça Sorulan Sorular Yürüyüş Bacak İnceltir mi? Yürüyüş, vücut sağlığını iyileştiren, yağ yakımını hızlandıran ve kas dayanıklılığını artıran temel egzersizlerden biridir. Ancak bacak inceltme konusundaki etkisi, yürüyüşün yoğunluğu, süresi ve kişinin genel yaşam tarzına bağlıdır.Yürüyüş yapmak, kalori harcamasını artırarak vücutta yağ kaybını tetikler. Bunun sonucunda özellikle bacaklar, kalça ve basen gibi alt vücut bölgelerinde daha ince ve sıkı bir görünüm elde edilebilir. Fakat tek başına yürüyüş yapmak, genetik faktörler ve beslenme düzeni gibi diğer unsurlar göz önünde bulundurulmazsa istenilen sonucu sağlamayabilir. Yürüyüşü etkili bir şekilde bacak inceltmeye yönelik kullanabilmek için tempolu yürüyüş, yokuş yukarı yürüme gibi teknikler eklenebilir. Düzenli ve doğru şekilde uygulandığında, yürüyüşün bacak inceltici etkisi gözle görülür şekilde fark edilebilir. Yürüyüş, bacak kaslarını düzenli olarak çalıştırarak kas tonusunu artırır ve daha sıkı bir görünüm sağlar. Yavaş tempoda yapılan yürüyüş, kas dayanıklılığını artırırken tempolu yürüyüş veya yokuş yukarı yürümek gibi egzersiz türleri bacak kaslarının daha yoğun çalışmasına neden olur. Bu sayede kaslar güçlenir ve bacaklar daha şekilli bir görünüm kazanır. Yürüyüş sırasında aktif olan başlıca kas grupları şunlardır: - Quadriceps: Uyluk bölgesindeki büyük kas grubu. - Hamstringler: Uyluğun arka kısmında bulunan kaslar. - İkiz Kas ve Soleus: Baldır kasları. Bu kaslar yürüyüş sırasında sürekli çalışır. Ayrıca yürüyüş, kasların büyümesinden ziyade mevcut kasların daha sıkı ve güçlü olmasına yardımcı olur. Ağırlıkla desteklenen veya eğimli alanlarda yapılan yürüyüşler, kas aktivitesini artırarak bacakların sıkılaşmasına daha fazla katkıda bulunabilir. Ancak yürüyüş yüksek yoğunluklu bir egzersiz olmadığından bacak kaslarında büyük hacim değişiklikleri oluşturmaz. Yürüyüş, vücutta genel yağ kaybını destekleyen bir kardiyo egzersizidir. Orta yoğunlukta yapıldığında özellikle alt vücut yağlarının azalmasında etkili olur. Yağ yakımı, enerji ihtiyacını karşılamak için vücuttaki depolanmış yağların enerjiye dönüştürülmesiyle gerçekleşir. Yürüyüş sırasında şu mekanizmalar devreye girer: - Kalori yakımı artar: Tempolu yürüyüş, dakikada harcanan kaloriyi artırır. - Metabolizma hızlanır: Egzersiz sonrası dinlenme durumunda bile vücut yağ yakmaya devam edebilir. - Kalp atış hızı optimum seviyeye çıkar: Bu, yağ yakımı için ideal bir kalp atış hızı aralığında kalmanızı sağlar. Özellikle tempolu yürüyüş yapıldığında kalori yakımı hızlanır ve bacaklardaki yağ oranı zamanla azalır. Ancak bu süreçte doğru bir diyet programı uygulanmazsa, yürüyüşten alınan sonuçlar sınırlı kalabilir.Bacakların incelmesiiçin yürüyüşle birlikte protein ve sağlıklı yağlar açısından zengin bir beslenme planı uygulanmalıdır. Bilimsel araştırmalara göre,bölgesel zayıflamadoğrudan mümkün değildir. Vücut, yağ kaybını bir bölgeye odaklı olarak değil, tüm vücut genelinde gerçekleştirir. Ancak bazı bölgelerde yağ oranının daha fazla olması, bu bölgelerdeki değişimin daha fark edilir olmasını sağlar. Örneğin, bacak, kalça ve karın gibi yağ birikiminin yoğun olduğu bölgeler, düzenli egzersiz ve diyetle birlikte incelmeye daha yatkındır. Bölgesel zayıflamanın tam anlamıyla mümkün olmamasına rağmen, şu yöntemler bacaklarda incelme sağlanmasına katkıda bulunabilir: - Tempolu yürüyüş: Bacaklardaki kasların daha fazla çalışmasını sağlar ve yağ yakımını hızlandırır. - Yokuş yukarı yürüyüş: Hem kasları güçlendirir hem de daha fazla kalori harcamanıza yardımcı olur. - Düzenli hareket: Gün içinde atılan adım sayısının artırılması, bacak bölgesindeki yağların azalmasına katkı sağlar. Bacakları İnceltecek Doğru Yürüyüş Teknikleri Bacakları inceltmek ve şekillendirmek için yalnızca yürüyüş yapmak yeterli olmayabilir. Yürüyüşün etkisini artırmak ve bacakları daha etkili bir şekilde çalıştırmak için doğru tekniklerin uygulanması oldukça önemlidir. Hem yağ yakımını hızlandıran hem de kasları daha iyi çalıştıran yürüyüş teknikleri ile bacakların daha ince ve sıkı bir görünüme kavuşması mümkün hale gelir. Düzenli yürüyüşlerinizi tempolu hale getirerek bacak kaslarınızı daha etkili bir şekilde çalıştırabilirsiniz. Tempolu yürüyüş, daha fazla kalori harcamanıza ve yağ yakımının hızlanmasına yardımcı olur. - Dakikada yaklaşık 100-120 adım atmaya çalışın. - Temponuzu korumak için kol hareketlerinizi aktif şekilde kullanın. - Nefes alıp verme ritminizi düzenli tutarak uzun süre tempolu yürüyüş yapmayı hedefleyin. Eğimli bir yolda veya koşu bandında yokuş yukarı yürümek, bacak kaslarını daha yoğun şekilde çalıştırır ve sıkılaşmayı hızlandırır. Yokuş yukarı yürüyüş sırasında: - Baldır ve uyluk kaslarınız daha fazla aktive olur. - Daha fazla kalori harcanır, bu da yağ yakımını hızlandırır. - Postürünüzü koruyarak eğimli yürüme sırasında sırtınızı dik tutmaya özen gösterin. Yokuş yukarı yürüyüş, özellikle kalça ve basen bölgesindeki yağların azalmasına katkı sağlayabilir. Interval yürüyüş, yürüyüş hızınızı belirli aralıklarla değiştirerek yapılan bir egzersizdir. Bu yöntem, yağ yakımını maksimum seviyeye çıkarır ve metabolizmayı hızlandırır. - 1-2 dakika boyunca hızlı bir tempoda yürüyün. - Sonraki 1-2 dakikayı daha düşük tempoda yürüyerek geçirin. - Bu döngüyü yürüyüş süreniz boyunca tekrarlayın. Bu yöntem hem dayanıklılığı artırır hem de bacaklardaki yağ oranını azaltmaya yardımcı olur. Uzun mesafelerde yürüyüş yapmak, bacaklarda biriken yağların enerji olarak kullanılmasına katkı sağlar. Haftada birkaç gün daha uzun süreli yürüyüş yaparak yağ kaybını hızlandırabilirsiniz. - Günde en az 8.000-10.000 adım atmayı hedefleyin. - Uzun yürüyüşlerde rahat ayakkabılar ve uygun kıyafetler tercih edin. Yürüyüş sırasında doğru postür ve adım tekniğini kullanmak, hem sakatlanmaları önler hem de bacak kaslarının daha verimli çalışmasını sağlar. - Sırtınızı dik tutun, omuzlarınızı geriye alın. - Adımlarınızı küçük ama hızlı atmaya çalışın. - Topuklarınızı yere basıp ayak parmak uçlarınızla iterek yürüyün. Yürüyüş sırasında aktif bir şekilde kollarınızı kullanmak, hem tempoyu artırır hem de tüm vücudu çalıştırır. Daha hızlı kalori yakmak ve bacakları şekillendirmek için: - Kollarınızı hafif bükerek ileri-geri hareket ettirin. - Omuzlarınızı kasmadan, doğal bir şekilde kol hareketlerini kullanın. Bacakların incelmesi için yürüyüşün düzenli yapılması büyük önem taşır. Haftada en az 4-5 gün, 30-60 dakika arasında yürüyüş yapmaya özen gösterin. Süreklilik sağlanmadığında, yürüyüşün bacak inceltme üzerindeki etkisi sınırlı kalabilir. - Beslenmenize dikkat edin: Yürüyüşle yakılan kalorileri geri almamak için dengeli ve sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturun. - Su tüketimini artırın: Egzersiz sırasında kaybedilen sıvıyı yerine koyarak performansınızı artırabilirsiniz. - Doğru ekipman seçin: Konforlu ayakkabılar ve destekleyici kıyafetler yürüyüş performansınızı artırır. Yürüyüşün Genel Sağlığa Faydaları Yürüyüş, en basit ve erişilebilir egzersiz türlerinden biri olup, düzenli olarak yapıldığında genel sağlık üzerinde sayısız olumlu etkiye sahiptir. Hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı destekleyen yürüyüş, kalp-damar sağlığını iyileştirir, kilo kontrolüne yardımcı olur, ruh halini dengeler ve enerji seviyelerini artırır. Ayrıca, uyku kalitesini yükseltir, bağışıklık sistemini güçlendirir ve yaşam kalitesini artırır. - Kilo kontrolü sağlar. - Kalp ve damar sağlığını iyileştirir. - Ruh halini ve zihinsel sağlığı destekler. - Enerji seviyelerini artırır. - Uyku kalitesini yükseltir. - Bağışıklık sistemini güçlendirir. - Yaşam kalitesini artırır. Yürüyüş, kilo kontrolü ve sağlıklı bir vücut kompozisyonu için en etkili yöntemlerden biridir. Fiziksel aktivite sırasında yakılan kaloriler, enerji dengesini sağlayarak kilo kaybını veya mevcut kilonun korunmasını destekler. Metabolizmayı hızlandıran yürüyüş, düzenli uygulandığında vücutta depolanan yağların enerjiye dönüşmesine yardımcı olur. Özellikle tempolu yürüyüş, kalori yakımını artırarak kilo verme sürecini hızlandırabilir. Araştırmalar, günde 30 dakika yürüyüş yapmanın, düzenli bir diyetle birleştirildiğinde kilo kaybını desteklediğini göstermektedir. Ayrıca yürüyüş sırasında vücudun enerji ihtiyacını artırması, hem iç organlardaki yağların hem de cilt altı yağ dokusunun azalmasına neden olabilir. Bu etkilerle birlikte, yürüyüş kilo vermek isteyenler için kolay ama etkili bir çözüm sunar. Yürüyüş, kalp ve damar sağlığını korumada kilit bir rol oynar. Düzenli olarak yürüyüş yapan bireylerde yüksek tansiyon, kötü kolesterol (LDL) ve damar sertliği gibi sorunların görülme riski önemli ölçüde azalır. Bu faydalar, kalp krizi, felç ve diğerkardiyovasküler hastalıklarakarşı koruma sağlar. Araştırmalara göre haftada en az 150 dakika yürüyüş yapmak, kalp sağlığını güçlendirmek için yeterlidir. Yürüyüş ayrıca dolaşım sistemini destekler ve kan akışını düzenler. Özellikle tempolu yürüyüş sırasında kalp daha fazla çalışarak vücudun tüm bölgelerine oksijen ve besin taşır. Bu durum, kalp kaslarının güçlenmesine ve genel kardiyovasküler performansın artmasına yardımcı olur. Sağlıklı bir kalp için yürüyüş, hayat boyu sürdürülebilecek en etkili alışkanlıklardan biridir. Yürüyüş, ruh halini iyileştiren ve zihinsel sağlığı destekleyen doğal bir terapi yöntemi olarak kabul edilir. Fiziksel aktivite sırasında vücutta endorfin, serotonin ve dopamin gibi mutluluk hormonları salgılanır. Bu hormonlar, stres seviyelerini azaltır ve depresyon belirtilerini hafifletir. Aynı zamanda anksiyete semptomlarını kontrol altına almakta da yürüyüşün önemli bir rolü vardır. Açık havada yapılan yürüyüş, zihinsel sağlığa olan faydalarını daha da artırır. Doğada geçirilen zaman, zihni sakinleştirir ve konsantrasyonu artırır. Ayrıca, düzenli yürüyüş zihinsel yorgunluğu azaltır ve bireylerin kendilerini daha enerjik ve dengeli hissetmelerine yardımcı olur. Bu etkiler, günlük stresle başa çıkmada yürüyüşü etkili bir araç haline getirir. Yürüyüş, yorgunlukla savaşarak enerji seviyelerini yükselten bir egzersizdir. Kasların ve dokuların daha fazla oksijen almasını sağlayan yürüyüş, vücudun enerji üretimini destekler. Bu süreç, kişinin gün boyunca daha zinde hissetmesine ve aktivitelerini daha kolay gerçekleştirmesine yardımcı olur. Enerji seviyelerinin düşük olduğu dönemlerde bile hafif tempolu bir yürüyüş yapmak, kısa sürede enerji artışı sağlayabilir. Yürüyüş, dolaşımı hızlandırarak vücuttaki oksijen akışını iyileştirir ve bu durum, bireylerin kendilerini daha aktif ve enerjik hissetmelerine yol açar. Günlük aktiviteleri daha az yorgunlukla tamamlamak için düzenli yürüyüş önerilir. Yürüyüş, uyku düzenini iyileştirerek daha derin ve kaliteli bir uyku uyumanıza yardımcı olur. Fiziksel aktivite, uykuya geçiş süresini kısaltır ve uyku sırasında geçen süreyi artırır. Özellikle gün içinde düzenli yürüyüş yapan bireyler, gece daha rahat bir şekilde uyuyabilir. Bu durum, vücudun yenilenmesi ve dinlenmesi için gerekli olan uyku döngülerini destekler. Araştırmalar, tempolu yürüyüşün stres hormonu olan kortizol seviyesini azalttığını ve bu sayede uykuya dalmayı kolaylaştırdığını göstermektedir. Ancak, yatmadan hemen önce yapılan yoğun yürüyüşler uyku düzenini bozabilir. Bu nedenle yürüyüşün günün erken saatlerinde yapılması önerilir. Yürüyüş, bağışıklık hücrelerinin daha aktif hale gelmesini sağlayarak bağışıklık sistemini güçlendirir. Düzenli yürüyüş yapan bireylerde enfeksiyonlara karşı vücut direnci artar. Araştırmalara göre, orta yoğunlukta yapılan egzersizlerbağışıklık sistemiüzerindeki olumlu etkileri artırır. Yürüyüş sırasında dolaşım sistemi hızlanır ve bağışıklık hücreleri vücutta daha hızlı hareket eder. Bu durum, bakterilerin ve virüslerin vücuttan daha hızlı temizlenmesine katkı sağlar. Özellikle soğuk algınlığı ve grip gibi enfeksiyon hastalıklarına karşı koruyucu etkisi vardır. Yürüyüş, bireylerin genel yaşam kalitesini artıran bir alışkanlıktır. Hem fiziksel hem de zihinsel sağlığa katkıları, bireylerin daha mutlu, enerjik ve sağlıklı bir yaşam sürmesine yardımcı olur. Fiziksel aktivite, günlük stresin etkilerini azaltır ve bireylerin kendilerini daha iyi hissetmelerine olanak tanır. Ayrıca sosyal bir aktivite olarak yürüyüş, bireyler arası etkileşimi artırır ve yalnızlık hissini azaltır. Sıkça Sorulan Sorular Genel olarak günde 10.000 adım atmak, sağlıklı bir yaşam için ideal kabul edilir. Ancak bu sayı bireyin yaşına, fiziksel kondisyonuna ve sağlık hedeflerine göre değişebilir. Daha az adım atmak bile, düzenli yapıldığında sağlık üzerinde olumlu etkiler yaratabilir. Yürüyüş için en uygun zaman kişisel tercihlere bağlıdır; sabah saatleri enerji seviyesini artırırken akşam yürüyüşü stresi azaltabilir. Ancak, vücut günün ilerleyen saatlerinde daha esnek olduğu için öğleden sonra yapılan yürüyüşler sakatlanma riskini azaltabilir. Düzenli bir saat belirlemek, alışkanlık oluşturma açısından önemlidir. Tempolu yürüyüş, normalden daha hızlı bir hızda yapılan yürüyüş türüdür ve kalp atış hızını artırarak daha fazla kalori yakılmasını sağlar. Dakikada 100-120 adım atmak tempolu yürüyüşe uygun bir hız olarak kabul edilir. Nefes alıp verişin hızlandığı ama konuşmanın mümkün olduğu bir tempoda yürümek idealdir. Yürüyüş, kilo vermek için etkili bir yöntemdir ancak sağlıklı bir beslenme düzeniyle desteklenmelidir. Yüksek tempolu ve düzenli yürüyüş, kalori yakımını artırarak yağ kaybına yardımcı olabilir. Ancak kilo kaybı, kişinin günlük enerji alımı ve harcaması arasındaki dengeye bağlıdır. Düzenli yürüyüş, diz ve eklem sağlığını destekler ve kıkırdak dokusunun beslenmesine yardımcı olur. Ancak yanlış ayakkabı seçimi veya sert zeminlerde yapılan yürüyüş, eklemlere zarar verebilir. Bu nedenle, yürüyüş ayakkabısı seçimine dikkat etmek ve doğru teknikle yürümek önemlidir.
27 Ocak 2025 Pazartesi
27 Ocak 2025 Pazartesi
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yuz-felci-nedir-tedavisi-nasildir/
Yüz Felci Belirtileri ve Tedavisi
- Yüz Felci Nedir Neden Olur? - Yüz Felci Belirtileri - Yüz Felci Neden Olur? - Yüz Felci Tedavisi - Yüz Felci Nasıl Olur? - Yüz Felci Egzersizleri - Yüz Felci Genellikle Tamamen İyileşir - Yüz Felci Kimlerde Daha Çok Görülür? Yüz Felci Nedir Neden Olur? Yüz felci; genellikle ani, bazen de birkaç güne yayılan yüzün bir tarafındaki mimik kaslarını kontrol eden sinirin hasarı (şişmesi ve iltihaplanması) sonucunda güçsüzlük gelişmesidir. Çoğu durumda, zayıflık geçicidir ve haftalar içinde önemli ölçüde iyileşir. Zayıflık, etkilenen yüz yarısının sarkık görünmesine neden olur. Gülündüğünde ağız sağlam tarafa kayar ve o taraftaki göz kapatılmakta güçlük çekilir. Yüz Felci Belirtileri Bell paralizisi belirtileri şöyle sıralanabilir: - Etkilenen tarafta yani tek taraflı yüzün mimik kaslarında güç kaybı (Göz kapatamama, kaş kaldıramama-çatamama, burnunu kırıştıramama, ağızda kayma) buna bağlı yeme-içme güçlüğü, salya akmasını kontrol edememe, konuşma güçlüğü) - Etkilenen taraftaki yüz kaslarında seyirme - Gözyaşı ve tükürük salgısında azalma, buna bağlı olarak göz ve ağız kuruluğu - Tat duyusunda değişiklik - Kulak içinde ya da arkasında ağrı - Çene eklemi çevresinde ağrı - Etkilenen taraftaki kulakta seslere aşırı duyarlılık - Baş ağrısı Diğer yüz felçlerinde bell paralizisinde görülen aynı belirtiler gösterirler. Ancak ek olarak farklı nörolojik bulgular eşlik edebilir. Bunlar şöyle sıralanabilir: - Şuur bozukluğu - Aynı taraf kol ve bacakta güç kaybı - Kollarda ve bacaklarda uyuşma - Baş dönmesi - Denge bozukluğu - Görme sorunları - Epileptik nöbetler Yüz Felci Neden Olur? Yüz felci denilirken anlaşılan bell paralizisidir. Bell paralizisinin kesin nedeni net olmasa da, genellikle viral bir enfeksiyonların etkili olduğu düşünülür. Bell paralizissi ile bağlantılı virüsler, herpes simplex, herpes zoster, Epstein-Barr, cytomegalovirus infections, adenovirus, kızamık, kabakulak, influenza B ve coxsackivirustur. Bell paralizinde, yüzün mimik kaslarını uyaran sinir, kulak civarından yüzün mimik kaslarına ulaşmadan önce geçtiği dar kanalda sıkışıp iltihaplanır ve şişer. Bunun sonucunda aynı taraf yüzün mimik kaslarında felç gelişir. Diğer yüz felci nedenleri; kafa travması, beyin damar hastalıkları, baş-boyun tümörleri, ani gelişen inflamatuar polinöropatiler, yüz sinirinde travmaya bağlı zedelenme gibi farklı nedenlerle ortaya çıkabilir. Yüz Felci Tedavisi Tedavi olsun veya olmasın çoğu kişide bell paralizisi tamamen iyileşir. Bell paralizisini tedavi etmek için yaygın olarak kullanılan ilaçlar şunlardır: - Metil prednizon etken maddeli kortikosteroidler:Güçlü antiinflamatuvar (ödem giderici) ajanlardır. Yüz sinirinin şişerek sıkıştığı kemik kanalda ödemi gidererek rahatlamasını sağlar. Kortikosteroidler, semptomların başlamasından sonraki birkaç gün içinde başlanırsa en iyi sonucu verebilir. - Antiviral ilaçlar:Antivirallerin rolü kanıtlanmış değildir. Tek başına antiviral ajanların, plaseboya üstünlüğü yoktur. Kortikosteroidlere eklenen antiviral ajanlar, muhtemelen faydalıdır, ancak bu hala kanıtlanmamıştır. Bununla birlikte, buna rağmen, ciddi yüz felci olan kişilerde bazen valasiklovir veya asiklovir, prednizon ile kombinasyon halinde verilir. - Felçli kaslar kısalabilir ve kalıcı kontraktürlere (kasın aşırı kısalmasıyla eklemin anormal bir şekle bürünmesi) neden olabilir. Fizik tedavi bu durumlarda sinir iyileşmesinde yardımcı olur. - Nadiren kalıcı sinir hasarını düzeltmek için cerrahi gerekebilir. - Akupunktur, biofeedback gibi alternatif tedavi yöntemleri de uygulanabilir. Diğer nedenlere bağlı yüz felci tedavisinde nedene yönelik tedavi yapılır. Damar tıkanıklığı için kan sulandırıcılar, sinir travmatik hasarı için cerrahi, beyin tümörü varsa tümör ameliyatla çıkarılır. Yüz Felci Nasıl Olur? Kişi, yüz kaslarında güçsüzlük, asimetri, tat duyusunda ve işitmede değişiklik, etkilenen tarafta kulak ve yüz ağrısı hissederse, yüz felcinin ayırıcı tanısı açısından öncelikle nöroloji doktoruna başvurmalıdır. Doktor tarafından yapılan muayene tanı koymada ne önemli bölümü oluşturur. MR, BT gibi görüntüleme tetkikleri, iyileşme süreci uzayan hastada sinir hasarının boyutunu değerlendirmek amaçlı EMG testi tanıda yardımcı olur. Yüz Felci Egzersizleri - Yüz felci geliştiğinde erken dönemden itibaren başlanabilecek ilk fizik tedavi yöntemi masajdır. Parmaklarınız ile cildinizi ağız köşesinden yukarıya, kulağınıza doğru ve sonrasında çene kemiği boyunca aşağıya daire çizerek gerin. Aynı dairesel germe hareketini, çene ve alın için de uygulayın. Yumuşak diş fırçası masaj için kullanılabilir. - Mimik kaslarını çalıştırma egzersizleri, bell paralizisinin 2’nci haftasında başlanabilir. Kısa süreli, günde 10 defaya kadar ayna karşısında; kaş kaldırma, kaş çatma, burun kırıştırma, burun deliklerini genişletme, dudakları büzme, ağzın bir köşesini yukarı çekme gibi egzersizler yapılabilir. - Sinir iyileşmesi geciktiğinde, fizik tedavi doktoru tavsiyesi ile fizyoterapi uygulanabilir. Yüz Felci Genellikle Tamamen İyileşir Çoğu insan için bell paralizisi geçicidir. Semptomlar genellikle birkaç hafta içinde düzelmeye başlar ve yaklaşık 6 ay içinde tamamen iyileşir. Az sayıda insanda ömür boyu bell paralizisi kalıcı olabilir ve tekrarı oldukça nadirdir. Yüz Felci Kimlerde Daha Çok Görülür? Bell paralizisi her yaşta görülebilir. Hamilelerde, özellikle gebeliğin son 3 ayında olanlar ve lohusalık döneminde, grip veya soğuk algınlığı gibi üst solunum yolu enfeksiyonu olanlarda, diyabet hastalarında daha sık görülür. Tekrarlayan bell paralizisi atakları olan nadir vakalar bilinir. Bu vakalarda yapılan çalışmalarda bell paralizisine genetik yatkınlıkları saptanmıştır.
15 Ekim 2022 Cumartesi
24 Ekim 2022 Pazartesi
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yurutecten-emzik-biraktirmaya-annelere-ozel-6-bilgi/
Yürüteçten emzik bıraktırmaya: Annelere özel 6 bilgi
Bebeğin ayaklarının yere basarken düz karşıya basması gerekirken içe bakması duruma ayakların içe basması denilir. Küçük çocuklarda ve bebeklerde birçok farklı neden ile ortaya çıkar. 2 yaşından küçük çocuklarda kaval kemiğinin içe dönük olması durumu genelde bebeğin anne karnındaki pozisyonundan ileri gelir. 2 yaşından büyük çocuklarda ise en sık neden uyluk kemiğinin içe dönüklüğüdür. Bir diğer içe basma nedeni ise ayağın ön kısmının içe dönmesidir. Bebeğin ayaklarının içe basması genellikle tedavi gerektirmeyen bir problemdir, çünkü içe basma zamanla kendiliğinden normale dönebilir. 2 yaşın altındaki çocuklarda içe basma, ayağa kalktıkları ve yürümeye başladıkları dönemde düzelebilir. Daha üst yaş grubunda ise tedavi için çocuğun bacaklarını çapraz yaparak oturmasını engellemek gerekir. Okul çağına geldiklerinde ve zamanlarının büyük çoğunluğunu sandalyede normal pozisyonda oturarak geçirdiklerinde bu durum kendiliğinden düzelebilir. Bunun dışındaki durumlarda alçı veya ameliyat gerekebilir Emziği bebeğinizden aniden uzaklaştırmayın. Bu durum çocukta güvensizlik hissi uyandırır. Aniden ortadan kaldırmak yerine unutturmaya çalışın. Parka gitme, kitap okuma, oyuncak verme gibi daha etkin ve kalıcı yöntemler uygulayın. Bir emzik hariç diğer emziklerin hepsini atın. Elinizde kalan emziğin ucunu her gün 3-4 milimetre kesin. Yavaş yavaş bebeğiniz için emzik, zevksiz bir hal alacak ve sonunda emecek bir şey kalmayacaktır. Emme problemi olan çocukların yutmaya alıştırılması için damaksız emzik kullanılmalıdır. Damaksız emzikler, anne memesini andırdığı için bebekler tarafından daha çok tercih edilir. Çocuğa 1 yaşından sonra damaksız emzik verilmemelidir. Damaklı emzik ise damaksız emziğe göre daha elips ve yukarı doğru kıvrıktır. Bu anatomik şeklinden dolayı 2-3 yaş arasında dahi rahatlıkla kullanılabilir. Silikon emzikler silisyumdan üretilir. Silikon emziklerin formu kolay bozulmaz, ancak diş darbelerine karşı dayanıklı değildir. Bu nedenle silikon emzikler henüz diş çıkarmamış bebekler için daha uygundur. Kontroller ilk 6 ayda, ayda 1 kez, ikinci 6 ayda 3 ayda bir, 1 yaşından sonra 6 ayda bir olacak şekildedir. Doktorunuz bebeğinizin ihtiyacına göre kontrol sıklığını değiştirebilir.
null
13 Aralık 2019 Cuma
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yuz-yogasi-nedir/
Yüz Yogası Nedir, Faydaları Nelerdir? Yüz Yogası Nasıl Yapılır?
- Yüz Yogası Nedir? - Yüz Yogasının Faydaları - Yüz Yogası Nasıl Yapılır? - Yüz Yogasının Etkili Olması İçin İpuçları - Yüz Yogası ve Diğer Cilt Bakım Yöntemleri - Yüz Yogası Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Yüz Yogası Nedir? Yüz yogasıyüz kaslarını güçlendirmek, cildin daha sıkı ve genç görünmesini sağlamak için yapılan özel egzersizlerden oluşur. Yüzdeki mimik kaslarını hedef alan bu egzersizler, dolaşımı artırarak cildin daha fazla oksijen ve besin almasına yardımcı olur. Böylece, cilt elastikiyeti artar, ince çizgiler ve kırışıklıklar zamanla azalabilir. Doğal bir gençleşme yöntemi olarak görülen yüz yogası, düzenli uygulandığında yüz hatlarının belirginleşmesine ve sarkmaların önlenmesine katkı sağlayabilir. Yalnızca estetik değil, aynı zamanda yüz kaslarında biriken gerginliği azaltarak rahatlama sağlaması açısından da faydalıdır. Göz çevresi, yanaklar, çene hattı ve boyun gibi bölgeleri hedefleyen çeşitli hareketlerle uygulanır. Yüz Yogasının Faydaları Yüz yogası, düzenli uygulandığında yüz kaslarını güçlendirerek cilt elastikiyetini artırır ve yaşlanma belirtilerini azaltır. Bu egzersizler, kan dolaşımını hızlandırarak cildin daha fazla oksijen ve besin almasını sağlar, böylece daha sağlıklı ve genç bir görünüm elde edilir. Ayrıca, yüz kaslarındaki gerginliği azaltarak rahatlama hissi verir ve genel yüz ifadesini iyileştirir. Yüz yogasının faydalarışunlardır: - Yüz kaslarının güçlenmesi, - Cilt elastikiyetinin artması, - Kan dolaşımının iyileşmesi, - İnce çizgilerin ve kırışıklıkların azalması, - Yüzdeki gerginliğin ve stresin azaltılması, - Daha genç ve canlı bir görünüm. Yüz yogası, yüz kaslarını hedef alan egzersizlerle bu kasların tonusunu artırır ve sarkmaları önler. Bu sayede, yüz hatları daha belirgin hale gelir ve genel yüz ifadesi iyileşir. Güçlenen kaslar, cildin altındaki destek yapıyı kuvvetlendirerek daha sıkı bir görünüm sağlar. Yüz yogasının yüz kasları üzerindeki faydalarışunlardır: - Yüz kaslarının tonusunu artırır. - Sarkmaları önler. - Yüz hatlarının belirginleşmesini sağlar. Düzenli yüz yogası, cildin esnekliğini artırarak yaşlanma belirtilerinin gecikmesine yardımcı olur. Esnek bir cilt, dış etkenlere karşı daha dayanıklıdır ve kırışıklık oluşumunu engeller. Ayrıca, cilt dokusunun iyileşmesiyle daha pürüzsüz ve sağlıklı bir görünüm elde edilir. Yüz yogasının cilt elastikiyeti üzerindeki faydalarışunlardır: - Cildin esnekliğini artırır. - Yaşlanma belirtilerini geciktirir. - Cilt dokusunu iyileştirir. Yüz yogası, kan dolaşımını hızlandırarak cildin ihtiyaç duyduğu oksijen ve besinlerin daha etkin bir şekilde ulaşmasını sağlar. Bu durum, toksinlerin atılmasını hızlandırır ve cilt renginin daha canlı ve parlak olmasına katkı sağlar. İyi bir kan dolaşımı, cilt sağlığının temel taşlarından biridir. Yüz yogasının kan dolaşımı üzerindeki faydalarışunlardır: - Cilde daha fazla oksijen ve besin ulaşmasını sağlar. - Toksinlerin atılmasını hızlandırır. - Cilt rengini ve parlaklığını artırır. Yüz yogası, cilt altındaki kasları çalıştırarak yeni kırışıklıkların oluşumunu engeller ve mevcut çizgilerin derinleşmesini önler. Bu sayede, cilt daha genç ve pürüzsüz bir görünüm kazanır. Düzenli egzersizlerle ciltteki yaşlanma belirtilerinin azaltılması mümkündür. Yüz yogasının ince çizgiler ve kırışıklıklar üzerindeki faydalarışunlardır: - Yeni kırışıklık oluşumunu engeller. - Mevcut çizgilerin derinleşmesini önler. - Cildin daha genç görünmesini sağlar. Yüz yogası, yüz kaslarındaki gerginliği azaltarak stresin cilt üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirir. Bu durum, stres kaynaklı çizgilerin ve kırışıklıkların oluşumunu engeller. Ayrıca, genel bir rahatlama hissi sağlayarak kişinin daha huzurlu hissetmesine katkıda bulunur. Yüz yogasının yüz gerginliği ve stres üzerindeki faydalarışunlardır: - Yüz kaslarındaki gerginliği azaltır. - Stres kaynaklı çizgilerin oluşumunu engeller. - Genel rahatlama sağlar. Düzenli yüz yogası, cildin doğal ışıltısını artırarak daha genç ve canlı bir görünüm elde edilmesine yardımcı olur. Yüz hatlarının belirginleşmesi ve cilt tonunun düzelmesiyle kişi daha enerjik ve sağlıklı bir ifade kazanır. Bu da özgüvenin artmasına katkı sağlar. Yüz yogasının genel görünüm üzerindeki faydalarışunlardır: - Cildin doğal ışıltısını artırır. - Yüz hatlarını belirginleştirir. - Genç ve enerjik bir ifade kazandırır. Yüz Yogası Nasıl Yapılır? Yüz yogası, düzenli uygulandığında yüz kaslarını çalıştırarak cilt elastikiyetini artıran ve daha genç bir görünüm kazandıran egzersizler bütünüdür. Bu egzersizler belirli hareketleri içeren bir rutine dayanır ve genellikle rahat bir ortamda, ayna karşısında yapılır. Yüz yogasına başlamadan önce yüz kaslarını gevşetmek için birkaç derin nefes almak ve yüzü temizlemek önemlidir. Yüz yogasının etkili olabilmesi için doğru tekniklerle yapılan hareketler büyük önem taşır. Bu hareketler, yüzün farklı bölgelerini hedef alarak kasları güçlendirir ve cilt üzerinde sıkılaşma etkisi yaratır. En etkili yüz yogası hareketlerişunlardır: - Balık Yüzü Hareketi:Yanakları içe çekip dudakları büzerek yapılır, yanak kaslarını sıkılaştırır. - Kaş Kaldırma Hareketi:Parmak uçlarıyla kaşlara baskı uygularken kaşları yukarı kaldırmaya çalışarak yapılır, alın çizgilerini azaltır. - Göz Çevresi Hareketi:İşaret parmaklarını göz çevresine koyup hafifçe bastırarak gözleri kısmaya çalışılır, kaz ayağı çizgilerine iyi gelir. - Güvercin Hareketi:Alt çeneyi öne çıkararak çene hattını belirginleştiren bir egzersizdir. Yüz yogası yaparken doğru teknikleri kullanmak ve kasları aşırı zorlamaktan kaçınmak önemlidir. Bu egzersizler sırasında yüz kaslarını hedeflemek kadar cilt sağlığını korumak da dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Egzersiz sırasında dikkat edilmesi gerekenlerşu şekildesıralanabilir: - Hareketleri yavaş ve doğru yapın. - Egzersiz öncesi yüzünüzü temizleyin. - Derin ve düzenli nefes alın. - Aşırı güç uygulamaktan kaçının. - Aynadan destek alarak uygulayın. Yüz Yogasının Etkili Olması İçin İpuçları Yüz yogasının etkili olabilmesi için doğru bir rutin oluşturmak ve uygulamaları özenle gerçekleştirmek gerekir. Bu egzersizlerde başarı, düzenli uygulama, doğru tekniklerin kullanılması ve cilt sağlığına uygun bir yaklaşım benimsemekle mümkündür. Ayrıca buyogatürünü diğer cilt bakım yöntemleriyle desteklemek, sonuçların daha hızlı ve kalıcı olmasına yardımcı olabilir. Yüz yogasında etkili sonuçlar alabilmek için düzenli bir rutin oluşturmak şarttır. Haftada birkaç kez yapılan kısa süreli egzersizler, uzun süreli bir cilt bakımına dönüşebilir ve zamanla belirgin değişiklikler sağlayabilir. Düzensiz veya seyrek yapılan egzersizler ise cilt üzerindeki faydaları sınırlı tutar. Bu nedenle, her gün birkaç dakikanızı ayırarak yüz yogasını bir alışkanlık haline getirmek önemlidir. Yüz yogası sırasında hareketlerin doğru tekniklerle yapılması, kasların hedeflenen şekilde çalışmasını sağlar. Yanlış teknikler, istenilen faydaların azalmasına veya cildin gerilerek zarar görmesine neden olabilir. Bu nedenle, egzersizleri bir ayna karşısında veya rehber bir video eşliğinde yapmak yararlı olacaktır. Ayrıca, hareketlerin yavaş ve kontrollü bir şekilde uygulanması hem kasların hem de cildin zarar görmesini engeller. Yüz yogası genel olarak zararsız bir egzersiz yöntemi olarak kabul edilir, ancak bazı durumlarda dikkatli olunmalıdır. Yanlış yapılan hareketler, cildin aşırı gerilmesine ve ince çizgilerin belirginleşmesine neden olabilir. Hassas cilt yapısına sahip kişiler veya dermatolojik sorunları olanlar yüz yogasına başlamadan önce bir uzmana danışmalıdır. Ayrıca, egzersiz sırasında ciltte ağrı veya rahatsızlık hissediliyorsa hareketlere ara verilmesi önerilir. Yüz Yogası ve Diğer Cilt Bakım Yöntemleri Yüz yogası, doğal bir cilt bakım yöntemi olarak diğer bakım uygulamalarıyla bir arada kullanıldığında daha etkili sonuçlar sunar. Yüz kaslarını güçlendiren ve cilt dolaşımını artıran bu egzersizler, nemlendiriciler, serumlar ve güneş koruyucular gibi ürünlerin etkinliğini destekleyebilir. Doğal bir alternatif olan yüz yogası, klasik bakım yöntemlerini tamamlayarak daha genç ve sağlıklı bir görünüm elde edilmesine katkı sağlar. Yüz yogası, cilt bakımına bütünsel bir yaklaşım sunarak diğer yöntemlerle birlikte kullanıldığında etkisini artırabilir. Düzenli yüz yogası, cildin elastikiyetini ve kan dolaşımını desteklerken, nemlendirici kremler, serumlar ve güneş koruyucularla bir arada uygulandığında daha hızlı sonuçlar elde edilebilir. Ayrıca, yüz yogası sonrasında yapılan masajlar, cildin ihtiyaç duyduğu nem ve besinlerin daha iyi emilmesine yardımcı olur. Cilt temizliği, peeling ve düzenli nemlendirme gibi klasik yöntemler, yüz yogasının etkisini desteklemek için önemli tamamlayıcı unsurlardır. Yüz yogası, meditasyonla birleştirildiğinde hem fiziksel hem de zihinsel sağlığa katkı sağlar. Yüz kaslarını gevşetirken derin nefes alma ve odaklanma tekniklerini kullanmak, stresin azalmasına ve zihnin sakinleşmesine yardımcı olabilir.Meditasyon, yüz yogası sırasında yapılan hareketlere bir farkındalık boyutu ekler ve egzersizlerin daha verimli olmasını sağlar. Stresin azalmasıyla, ciltteki gerginlikten kaynaklanan kırışıklıkların önlenmesi ve genel bir rahatlama hissi elde edilmesi mümkündür. Bu bütünsel yaklaşım, hem ruhsal dinginlik hem de daha sağlıklı bir cilt görünümü sağlar. Yüz Yogası Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Yüz yogası, düzenli uygulandığında yüz kaslarını güçlendirebilir, ciltte sıkılaşma sağlayabilir ve daha genç bir görünüm elde edilmesine katkı sağlayabilir. Özellikle ince çizgilerin ve hafif kırışıklıkların görünümünü azaltmada etkili olabilir. Ancak sonuçlar kişinin yaşına, cilt tipine ve düzenli uygulamasına bağlıdır. Yüz yogası, yüz kaslarını çalıştırarak dolaşımı artırır ve cildin doğal elastikiyetini destekler. Daha sıkı bir cilt yapısı, doğal bir ışıltı ve yorgunluk belirtilerinin azalmasını sağlayabilir. Ayrıca, yüz simetrisini iyileştirmek ve yüzdeki gerilimi azaltmak için de faydalıdır. Yüz yogasına başlamak için belirli bir yaş sınırı yoktur, ancak genellikle 20'li yaşlardan itibaren yapılması önerilir. Erken yaşlarda başlanması, kırışıklıkların oluşumunu geciktirerek koruyucu bir etki sağlayabilir. Daha ileri yaşlarda ise yüz yogası, ciltteki yaşlanma belirtilerini azaltmada yardımcı olabilir. Yüz yogası her gün yapılabilir ve düzenli uygulama daha hızlı sonuç almanızı sağlar. Ancak başlangıçta haftada 3-4 gün ile başlayarak zamanla sıklığı artırmak daha etkili olabilir. Çok fazla tekrar yapmak yerine hareketleri doğru ve kontrollü yapmak önemlidir. Sonuç almak için yüz yogası genellikle haftada en az 3-4 kez yapılmalıdır. Bazı kişiler günlük uygulamayı tercih eder, ancak aşırıya kaçmadan yüz kaslarının dinlenmesine de izin vermek önemlidir. Kişisel ihtiyaca göre bir rutin belirlenmesi en doğru yaklaşımdır. Yüz yogası yapıp olumlu sonuç alan birçok kişi, kırışıklıklarının azaldığını ve yüz hatlarının daha belirgin hale geldiğini belirtmektedir. Özellikle düzenli uygulama ile yüz kaslarının daha güçlü hale geldiği gözlemlenmiştir. Sosyal medyada da bu yöntemi deneyenlerin öncesi-sonrası görselleri sıkça paylaşılmaktadır. Yüz yogası başlangıçta haftada 3-4 kez yapılabilir ve zamanla her gün uygulamaya geçilebilir. Ancak aşırıya kaçmamak için kasların dinlenmesine de önem verilmelidir. Hareketlerin doğru yapılması ve düzenli bir rutin oluşturulması sonuçları olumlu yönde etkiler.
29 Kasım 2024 Cuma
2 Aralık 2024 Pazartesi
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yuzmenin-faydalari/
Yüzmenin Faydaları Nelerdir?
- Yüzmenin Faydaları Nelerdir? - Yüzmenin Kalp-Damar Sağlığına Faydaları - Tüm Vücudu Çalıştırır - Ağrıları Hafifletir - Akciğer Kapasitenizi Geliştirir - Uykuyu İyileştirir - Yüzmenin Zihinsel Sağlığa Faydaları - Hamilelikte Hem Anne Hem Bebek için Faydalı - Yüzmenin Çocuklar için Faydaları - Yüzerek Nasıl Kilo Verilir? - Yüzme Stilleri Hakkında Yüzmenin Faydaları Nelerdir? Çocukluktan beri yüzme alışkanlığınız var mı? Yüzme bir spor olmanın da ötesinde önemli bir alışkanlıktır. Yürüyüş veya koşu gibi kolay uygulanabilir olmaması yaygın yapılmasını engellemektedir. Ancak düzenli yapılabildiğinde yüzmenin vücuda sayısız faydaları mevcuttur. Yüzme, tüm vücudu ve öncelikle kardiyovasküler sistemi çalıştırmanın en iyi yollarından biridir. Bir saatlik bir yüzme, koşu kadar kalori yakımı sağlar. Mümkünse yüzme sporunu bir rutin haline getirmek son derece faydalı olacaktır. Yüzmenin faydaları büyük ve küçük herkes üzerinde görülür. “Yüzmenin faydaları nelerdir?” diye düşündüğünüzde verilebilecek çok cevap vardır, ancak öncelikle bunlardan kardiyovasküler faydaları ayrı bir başlıkta öncelikli incelemek doğru olacaktır. Yüzmenin Kalp-Damar Sağlığına Faydaları Yüzmenin doğrudan kardiyovasküler sistem üzerinde etkileri görülür. Yüzme kalp, damar ve akciğerlerimizin daha etkin kullanılmasına olanak sağlar. Yapılan araştırmalar düzenli yapılan yüzmenin diğer kardiyovasküler egzersizler gibi ölüm riskini düşürdüğünü göstermektedir. Hatta aktif bir yaşam sürmeyen kişilerle kıyaslandığında düzenli yüzen kişilerin ölüm riski yarıya yarıya azalmaktadır. Yüzmenin kalple ilgili tek faydası bu olmayıp tansiyonu ve nabzı düşürdüğü, bunların yanı sıra kan kan şekerini dengelediği bilinmektedir. Tüm Vücudu Çalıştırır Yüzmenin en önemli özelliği; vücudun sağ sol, üst alt ayrımı olmaksızın baştan aşağıya kadar tüm kaslarını çalıştırmasıdır. Yüzmenin vücuda faydaları çoktur. Yüzmenin insan için faydaları şöyle görülebilir: - Vücudunuzu zorlamadan kalp atış hızınızı artırır, - Sadece kol değil, gövde ve bacak kaslarınız dahil tüm kasları iki taraflı eşit kuvvetlendirir, - Dayanıklılığı geliştirir. Ağrıları Hafifletir Yüzme kontrol altında olması gereken hastalıkları olan kişiler için de faydalı olabilir. Yüzmeye başlamadan önce doktor onayı alınması şartıyla iltihaplı romatizmal hastalıklar, kireçlenme, omuz sorunları, kalp ve damar hastalıkları, diyabet, nörolojik hastalıkları ve birtakım fiziksel engellilikleri olan kişileriçin de yüzmenin tedaviye destek verdiği bilinmektedir. Yüzme bir yandan ağrının hafifletilmesinde veya öte yandan yaralanmaların iyileştirilmesinde etkili olabilir. Osteoartrit gibi eklem sorunu olan kişilerde eklem ağrıları ve eklem sertliğini azaltmaya yardımcı olabilir. Yüzme bu hastalarda hareket kısıtlılığının azalmasında önemli rol oynayabilir. Suyun kaldırma kuvveti ile de yüzerken uzuvlar yukarıda tutulur. Su, yumuşak bir direnç de sağlar. Bu da multipl skleroz (MS) hastalarının egzersizi kolay yapabilmesi için önemlidir. Araştırmalar, düzenli yüzen MS hastalarında yüksek oranda ağrı hafiflemesinin sağlandığını göstermektedir. Ayrıca bu kişilerde depresyon, yorgunluğun azaltılması ve fonksiyonel yetersizliklerin gelişmesinde de etkili olduğu belirtilmektedir. Akciğer Kapasitenizi Geliştirir Yüzmenin akciğerler için faydalı olduğu bilinir. Yüzme nefesinizin bedeninizle uyum sağlamaya çalıştığı bir spordur. Yüzme ile akciğerlerinizin kapasitesini genişletirken nefesinizi kontrol etmeyi de öğrenebilirsiniz. Aslında astım hastaları için de yüzme iyi olmakla beraber, yüzmehavuzlarındakullanılan bazı kimyasallar nedeniyle astımı ataklarını tetiklenebilir. Böyle bir durumda klor yerine tuzlu su kullanılan yüzme havuzları veya denizi tercih edebilirsiniz. Uykuyu İyileştirir Yüzmenin uyku üzerinde olumlu etkileri de bilinmektedir. Tüm etkin kardiyovasküler egzersizler gibi yüzme de geceleri uykuya dalmanızı kolaylaştırabilir. Araştırmalarda uykusuzluk çeken ileri yaştaki kişilerde düzenli aerobik egzersiz yapmanın hem yaşam kalitesinde hem de uyku kalitesinde artış yaptığı ortaya konmuştur. Yüzmenin Zihinsel Sağlığa Faydaları Yüzmenin zihin sağlığına da olumlu etkileri bilinir. Suyun dinginlik verdiği ve buradan hareketle de suyun kişilerin ruh hali üzerinde etkili olduğu, kişilerin ruhunu iyileştirici bir gücü olduğu düşünülür. Yüzmenin psikolojik faydaları inkar edilemez. Araştırmalara göre, demans sorunu olan kişilerin su içi egzersizler yapmaları sonrası kısmen iyileşme görülmüştür. Yüzme ve su sporları, psikolojik olarak özellikle bu kişilere büyük fayda sağlar. Stres seviyesi yüksek kişilerle yapılan bir araştırmaya göre kişilerin yüzdükten sonra stres seviyelerinin düştüğü kaydedilmiştir. Daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da stresi hızlı bir şekilde azaltmak için yüzmenin potansiyel bir gücü olduğu kabul edilir. Hamilelikte Hem Anne Hem Bebek için Faydalı Hamilelik döneminde de yüzmeye devam edilmesi önerilir. Annenin gebelikte yüzmesi bebeğin beyin gelişimi için önemli kabul edilir. Riskli gebelikler hariç, gebeliğin ilk gününden son gününe kadar yapılabilecek olan bu sporu özellikle hamileliğin başından ortasında kadar yapan kadınlarda erken doğum ve doğum sırasındaki sorunlarının azaldığı araştırmalarda gösterilmiştir. Riskli gebeliklerde ise mevcut risk bittikten sonra rahatlıkla yapılabilir. Yüzmenin Çocuklar için Faydaları Yüzmenin çocuğa faydaları çoktur. Yüzmenin anne karnından itibaren çocuklar için faydalı olduğu kabul edilir. Çocukların her gün minimum 1 saat kardiyovaküler (aerobik) egzersiz yapması önerilir, yüzme bu amaçla yapılabilir ve çocukların kas gelişimlerine katkı sağlar. Yüzmenin kas gelişiminin yanı sıra obeziteye karşı da olumlu katkısı görülür. Eğlenceli bir aktivite olması yüzmeyi çocukların hareket etme alışkanlığı edinmesini kolaylaştırır. Ayrıca çocuklar için harika bir sosyalleşme aracı olabilir. Bunun yanı sıra çocuklar yüzmeye yeni başladıklarında daha korkak hareket ederken ilerleme kaydettiklerinde daha cesur davranıp korkularını yenebilirler. Bu da özgüvenlerinin gelişmesine olanak sağlar. Yüzme sayesinde koordinasyon ve esneklik kazanan çocuklar, yüzme dışında da fiziksel olarak güçlü olurlar. Yüzmenin yetişkinlerin için faydaları çocuklar için de geçerlidir. Yüzerek Nasıl Kilo Verilir? Yüzmenin tüm vücudu çalıştıran bir spor olması kilo vermedeki gücünün de olduğunu gösterir. Yüzme ciddi kalori harcatan bir spordur. Örneğin 72 kilo bir kişi, düşük veya orta hızla yüzmesi sonucu saatte yaklaşık 423 kalori harcar. Daha kuvvetli yüzme ile bu 715 kaloriye çıkabilir. Aynı ağırlıktaki bir kişinin düşük yoğunluklu bir egzersiz yapması daha az kalori yaktırır. Örneğin 1 saatte 6 km’lik bir yürüyüş 314, yoga ile de 183, eliptik bisiklet ise 365 kalori yaktırabilir. Yani yüzerek ciddi oranda kalori yakabilir ve daha hızlı kilo verebilirsiniz. Kaslarınızı kuvvetlendirirken kilo kaybınızı da hızlandırmış olursunuz. Yüzme Stilleri Hakkında Yüzme kapalı havuzda her mevsim yapılabilecek bir spordur. Ancak erişim kolaylığı ve mevsimin uygunluğu ile yazın denizde pek çok kişinin yüzmesi mümkün olabilir. Denizde yüzmenin faydaları havuzda yüzmenin faydalarına ilave olarak tuzlu sudan dolayı cildin daha yumuşak ve canlı olmasını sağlar. Temelde 4 yüzme stili mevcuttur. Yüzme teknikleri şöyle sıralanabilir: - Sırtüstü - Kurbağalama - Kelebek - Serbest stil yüzme Her ne stil olursa olsun yüzme insan için faydaları inkar edilemez bir spordur. Ancak yüzme tüm bedeni çalıştırsa da farklı stiller değişik kas gruplarına daha yoğun etki eder ve eklemleri etkiler. Sırtüstü ve serbest stil yüzme bel arkasındaki kasları kuvvetlendirerek bel ağrılarını (özellikle bel fıtığına iyi gelebilir) azaltır. Kurbağa ve kelebek stil yüzme ise bu kasları daha çok kuvvetlendirmesine karşın beli çok arkaya doğru götürdüğü için bazı bel problemlerini (bel kayması ve kanal darlığı gibi) tetikleyebilir. Kurbağa stili hariç diğer tüm stiller de omuz eklemini zorlayabilir. Ayrıca kafa dışarda ama stilli yüzülmediğinde ise kafanın su dışarısında olmasından dolayı boyun sorunları tetiklenebilir. Kafa su içinde gerçek serbest stil yüzme ile bu sorun ortadan kaldırılabilir. Kurbağa stili yüzme ayrıca diz kapağında sorunu olanların sorununu tetikleyebilir. Bu gibi kas iskelet sistemi sorunu olan hastaların yüzme stilleri ile doktorlarından ek uyarı alması uygun olacaktır. Stiliniz ne olursa olsun yüzmeden önce vücudunuzu ısıtmanız önemlidir. Kasları kuvvet antrenmanı ile çalıştırmaya başlamak hem nefesinizi hem de kaslarınızı yüzmeye hazırlar. Bu egzersizleri tek başına yapacağınız gibi grup olarak da yapabilirsiniz. Yüzme güvenilir bir egzersiz olmasına karşın diğer egzersizlerde olduğu gibi yüzme de bazı riskleri barındırır. Özellikle omuz ve bel ile ilgili kas iskelet sorunları ve tıbbi hastalıkların varlığında mutlaka doktora başvurulmalıdır. Özellikle havuzda yüzme klordan dolayı sedef hastalığını kötü etkileyebilir ve ciltte tahrişe neden olabilir. Yüzme için risk oluşturabilecek şeylerden kaçınmak gerekir, bu tedbirler şöyle sıralanabilir: - Yüzme bilmiyorsanız mutlaka yüzme dersi alın. - Cankurtaranların olduğu ve izin verilen bölgede yüzün. - Cankurtaran gözetiminde yüzmüyorsanız bir yakınınızla yüzmeye gitmeye çalışın. - Dışarıda yüzüyorsanız güneş kremi sürmeden yüzmeyin. 10.00-16.00 saatlerinde çıkmayın. - Yüzerken susuz kalabilirsiniz. Bunun için susamadan su için. Alkol ve kafeinli içeceklerden kaçının. - Çocukların gözetimsiz yüzmesine engel olun.
13 Mart 2023 Pazartesi
14 Mart 2023 Salı
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zahter-nedir-faydalari-nelerdir/
Zahter Nedir, Faydaları Nelerdir
- Zahter Nedir? - Zahterin Faydaları - Zahter Nasıl Tüketilir? - Zahter Nerelerde Kullanılır? - Zahter Nerede Yetişir? - Zahter Ne İşe Yarar? - Zahter Çayının Faydaları - Zahter Baharatı Nasıl Kullanılır? - Zahter Yağının Faydaları - Zahterin Yan Etkileri Zahter Nedir? Zahter Latince adıyla "Thymbra spicata L.", ballıbabagiller (Lamiaceae) familyasına ait çalı görünümlü yabani bir bitkidir. Zahterin İngilizce ismi de "zaatar"dır. Zahter ilk büyümeye başladığı zaman yaprakları kekiğin yapraklarına benzer. Bitki büyüdükçe yapraklar uzayıp incelir ve sivrilir. Ardından zahter yaprakları odunsu saplar boyunca kümelenmiş çiftler hâlinde büyür. Uzunluğu bir metreye kadar ulaşabilen zahterin saplarının tepesinde pembemsi mor çiçekler gelişir.Antik çağlardan bu yana hem baharat hem ilaç olarak kullanılan zahter halk arasında zater, sater, dağ kekiği, karabaş kekik ve kara kekik olarak da adlandırılır. Zahterin kekik olarak adlandırılması görünümü itibariyle kekiği andırmasından ve kekikle aynı familyadan gelmesinden kaynaklanır. Ancak kekik 60 farklı bitki türünün genel adıdır. Thymbra spicata L. yani zahter kekik çeşitleri arasında yer alan bir türdür. Zahter ile kekik arasındaki fark tat ve koku olarak birbirlerinden farklı olmalarının yanı sıra zahterin daha uzun ve yeşil yapraklara sahip olmasıdır. Zahterin Faydaları Zahter rosmarinik asit, karvakrol gibi polifenoller ve farklı flavonoidler açısından zengin içeriğiyle sağlığa birçok yönden fayda sağlar. Ayrıca zahterin antioksidan, antimikrobiyal ve antiviral gibi farklı biyo-fonksiyonel etkileri bulunur.Zahterin faydalarından bazıları şu şekilde sıralanabilir: - Bağışıklık sistemini destekler ve vücudun hastalıklara karşı korunmasına yardımcı olur. - Lif içeriği bakımından zengin olan zahter sindirim sistemini düzenler, bağırsak sağlığının korunmasına destek olur. - Kan şekeri üzerindeki olumlu etkileri nedeniyle diyabet hastaları tarafından doktor kontrolünde kullanılabilir. - Anti-inflamatuar özelliğiyle vücuttaki iltihabı ve iltihaba bağlı gelişen semptomları azaltmaya yardımcı olur. - Böbrek sağlığını korumaya yardımcıdır. Araştırmalarda zahterin omurilik yaralanmasına bağlı böbrek hasarına karşı kısmen etkili olabildiği belirlenmiştir. - Rahatlatıcı etkisiyle uyku problemlerinin giderilmesine fayda sağlayabilir. - Antioksidan içeriğiyle hafızayı güçlendirir, beyin sağlığına katkı sağlar. - Saçı besler ve saçların gürleşmesine yardımcı olur. - Cilt sağlığını korur ve yaşlanma belirtilerini geciktirebilir. - Boğaz enfeksiyonunu giderip öksürüğü hafifletebilir. - Vücuttaki toksinlerin uzaklaştırılmasına yardımcı olabilir. Zahter Nasıl Tüketilir? Zahter otu haziran ve ağustos aylarında toplanıp kurutulur. Zahter taze veya kurutulmuş olarak tüketilebilir. Taze zahter semt pazarlarından, kurutulmuş zahter de aktarlardan temin edilebilir. Zahter taze bir bitki olarak ya da kurutulmuş hâliyle farklı tariflere eklenerek değerlendirilebilir.Taze zahterler toplandıktan sonra limon suyuyla salamura edilir ya da zeytinyağı içerisinde dinlendirilir. Daha sonra tüketmek için bu şekilde muhafaza edilebilir. Bunların yanı sıra zahter başta et ürünleri olmak üzere içki, konserve, sucuk ve salça sosları gibi bazı ürünlerin yapımında da kullanılır. Peki, zahter nasıl yenir?Zahterin tüketilebileceği bazı öneriler şöyle listelenebilir:Zahter Çayı:Zahter çayı hazırlamak için sıcak su ve kuru zahter kullanılır. Zahter çayına isteğe bağlı olarak limon suyu, bal ya da şeker eklenebilir.Zahter Salatası:Hatay usulü salatanın ana malzemesi taze toplanıp zeytinyağında salamura edilen zahter yapraklarıdır. Zeytinyağlı zahter faydalarının yanı sıra lezzetiyle de dikkat çeken bir yemek olarak bilinir. Hazırlık aşamasında zahter salamurası bir kaba alınıp içerisine soğan, maydanoz, çeri domates, limon, nar ekşisi, doğranmış yeşil zeytin gibi malzemeler eklenir.Et Yemeklerinde Zahter:Zahter tavuk veya kuzu etlerinin marine edilmesinde kullanılabilir. Ayrıca dana ve kuzu eti pişirilirken taze zahter ilave edilebilir. Aromatik bir bitki olan zahter et piştikten sonra etin üzerine serpilerek de tüketilebilir.Zahterli Sos:Zahter; zeytinyağı, limon, sarımsak ve tuzla karıştırılarak aromatik bir sos elde edilir. Bu sos et, balık, sebze gibi gıdaların üzerine eklenebilir. Zahter Nerelerde Kullanılır? Zahter yemekten kozmetiğe, gıda takviyesinden saç bakımına kadar birçok farklı kullanım alanına sahip fonksiyonel bir bitkidir.Zahterin kullanım alanlarından bazıları şöyle sıralanabilir: - Zahter taze, kuru veya salamura hâlinde etlere, salatalara ya da mezelere eklenerek tüketilebilir. - Takviye edici gıda formülasyonlarında kullanılabilir. - Kurutulmuş zahterle lezzetli ve sağlıklı bir bitki çayı hazırlanabilir. Zahter çayı âdet döneminde yaşanan ağrıların hafiflemesine ve sindirim sisteminin düzenlenmesi destek olur. - Zahter bitkisinden elde edilen yağ aromaterapi ve fitoterapide kullanılır. - Aromatik oluşuyla masaj uygulamalarında tercih edilir. - Zahter bitkisinden elde edilen yağ ve esans, eczacılık ve kozmetik alanında çeşitli ürünlerin formülasyonunda kullanılır. Zahter Nerede Yetişir? Zahter, yaygın olarak Akdeniz iklimine sahip bölgelerin dağlık yerlerinde yetişir. Ülkemizde birçok farklı şehirde yetişen zahtere en çok Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz Bölgesi'nde; Hatay, Mersin, Gaziantep, Kilis ve Mardin şehirlerinde rastlanır.Orta Doğu mutfağında da sıkça kullanılan zahter özellikle Filistin, Cezayir, Lübnan ve Suriye’de yetiştirilir. Zahter Ne İşe Yarar? Vitamin ve mineral bakımından zengin bir bitki olan zahter; magnezyum, demir, çinko, potasyum ve kalsiyum içerir. Zahter bu yönüyle de bazı sağlık problemlerini iyileştirmeye yardımcı bir bitkidir.Zahterin diğer faydalı özellikleri şöyle sıralanabilir: - Sinir sistemi hücrelerini koruyan zahter kaygı ve stres gibi psikolojik sorunları giderebilir. - Kandaki kolesterol seviyesini düzenleyebilir. - Antibakteriyel özelliği sayesinde mide iç çeperi iltihaplanmasına neden olan helikobakter pilori bakterisiyle mücadele edebilir. - Gastrit ve ülser gibi ciddi mide problemlerinin önlenmesine yardımcı olabilir. - Dış etkenler ve farklı sebeplerle oluşan cilt lekelerini giderebilir. Bunun yanı sıra ciltteki sivilce problemlerinin azalmasına da destek olabilir. Zahter Çayının Faydaları Zahter bilinen birçok faydası sebebiyle tarih boyunca Türkler, Yunanlılar, Mısırlılar ve Romalılar tarafından  geleneksel tıpta kullanılmıştır. Çeşitli kültürlerde astım ve bronşit gibi hastalıkları tedavi etmek için kullanılan zahterin çayı da hoş kokusu ve faydalı içeriğiyle günümüzde sıkça tüketilir. Kolayca hazırlanabilen zahter çayı özellikle astım, soğuk algınlığı, bronşit, öksürük, kolik ve ishal gibi rahatsızlıklar için tercih edilir.Zahter çayının faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz: - Zahter güçlü bir vitamin ve mineral kaynağı olduğundan çay olarak tüketildiğinde de vücudun ihtiyacı olan besin öğelerinin karşılanmasına yardımcı olur. - Hazımsızlık ve şişkinlik gibi problemlerin giderilmesinde etkili olabilir. - Bağışıklık sistemini destekleyen ve vücudu hastalıklara karşı koruyan zahter çayının özellikle soğuk algınlığında ve gribal enfeksiyonlarda tüketilmesi tavsiye edilir. - Yapılan araştırmalar zahter çayının hiperkolesterole karşı da etkili olabileceğini göstermiştir. Peki, zahter çayı nasıl yapılır? Zahter Çayının Yapılışı: - Su kaynatılır ve bir süre dinlendirilir. - Ardından sıcak su demlenecek kaba alınır ve içerisine zahter eklenir. - Çayın demlenmesi için yaklaşık 6-7 dakika beklenilir. - Bu sırada çayın içerisine isteğe bağlı olarak 1-2 dilim limon eklenebilir. - Demlenen zahter çayı süzüldükten sonra tüketilebilir. Zahter Baharatı Nasıl Kullanılır? Zahter bitkisinin kurutulmuş hâli bazı kuruyemiş ve baharatlarla harmanlanıp bir zahter baharatı karışımı elde edilir. Genellikle kahvaltılarda tüketilen bu baharat karışımı ülkemizde "zahter", Orta Doğu'da "za'atar" olarak isimlendirilir. Peki, kahvaltılık zahter nedir, nasıl yapılır?Kahvaltılık zahter; leblebi, menengiç, haşlanmış buğday, karpuz ve kavun çekirdeği, yer fıstığı, kimyon, kişniş, rezene, susam, sumak gibi malzemelerin harmanlanmasıyla hazırlanan bir karışımdır. Bu lezzetli karışım kahvaltılarda ekmek ve zeytinyağıyla birlikte tüketilir. Zahter Yağının Faydaları Zahter yağının içerisinde yüksek oranda timol adı verilen bileşikler bulunur. Bu bileşikler antibakteriyel, antispazmodik, antiseptik, antimikrobiyal ve antifungal özellikleriyle vücuda birçok fayda sağlar.Zahter yağının faydalarından bazıları şunlardır: - Cilt enfeksiyonları, mantar problemleri ve üst solunum yolu rahatsızlıklarının tedavilerine destek olabilir. - Kan dolaşımını hızlandırıcı etkisiyle kas ve eklem ağrılarını hafifletmeye yardımcı olur. - Solunum yollarını açıp bronşit ve sinüzit gibi rahatsızlıklarda yaşanan semptomları hafifletebilir. - Diş macunu ve gargaraların içerisinde kullanılan zahter yağı ağız sağlığının korunmasına yardımcı olur. - Masaj yağı olarak da kullanılan zahter yağı vücudun rahatlamasını sağlayabilir. - Antispazmatik özellikleriyle menstural dönemdeki şikâyetleri hafifletebilir. Zahterin Yan Etkileri Zahter sağlığa olan faydaları sebebiyle sıkça tüketilen, genellikle zararsız ve güvenilir bir bitkidir. Ancak her bireyin bünyesi farklı olduğundan zahterden kaynaklı herhangi bir yan etkiyle karşılaşmamak adına bir doktora danışıldıktan sonra kullanılması ya da tüketilmesi faydalı olabilir.Zahterin olası yan etkilerinden bazıları şöyle sıralanabilir: - Zahter yağı ciltte irritasyon ve tahrişe neden olabileceği için cilde doğrudan uygulanması önerilmez. Bu nedenle yağı sulandırarak kullanmanız faydalı olabilir. - Cilt hassasiyetine neden olabileceği için özellikle göz gibi hassas bölgelerle temasından kaçınılması gerekir. - Hamile ve emziren annelere zahter kullanmamaları ya da bir sağlık uzmanının görüşüne başvurup kullanmaları önerilir. - Zahter yağı küçük çocukların kullanımına uygun değildir. - Aşırı miktarda zahter tüketimi ateş ya da ishal gibi bazı sağlık sorunlarına neden olabilir. - Zahter ani kan şekeri düşüklüğüne neden olabileceği için diyabet hastalarının bu ürünü dikkatli kullanması gerekir. - Tiroit hastaları ve guatr hastalığına sahip kişilerin doktora danışıp kullanmaları daha faydalı olabilir. - Zahter nadiren de olsa bazı alerjik reaksiyonlara neden olabilir.
5 Haziran 2024 Çarşamba
5 Haziran 2024 Çarşamba
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yurtdisi-seyahat-enfeksiyonlarina-dikkat/
Yurtdışı seyahat enfeksiyonlarına dikkat!
- Yurtdışı yolculuğunuzu tatilinizi enfeksiyonlara kurban etmeyin - Vücutta enfeksiyon sık görülüyor - İshale dikkat - Musluktan su içmeyin - Sivrisineklere dikkat - Kene tehlikesi - Grip aşısı yaptırın Yurtdışı yolculuğunuzu tatilinizi enfeksiyonlara kurban etmeyin İster tatilinizde yeni ülkeler ve kültürlerle tanışmak için gidin ister iş hayatınız nedeniyle başka ülkelere seyahat edin, yurt dışına gitmek insanın hayatını değiştiren, heyecan verici bir tecrübedir. Ancak farklı bir ülkeye yaptığınız yolculuklarda aldığınız riskleri biliyor musunuz? Dünya üzerinde her yıl 1.2 milyar insan farklı ülkelere seyahat ediyor mikroorganizmaları farklı ülkelere taşıyarak hastalık yaratmaları için uygun ortam yaratıyorlar. En sık görülen seyahat hastalıklarının başında ise enfeksiyonlar geliyor. Seyahat sırasında ve sonrasında sağlıklı kalabilmek için gidilecek bölgeye göre karşılaşılabilecek hastalıklar, yapılması gereken aşılar ve diğer önlemler konusunda mutlaka hekimden bilgi alınması gerekiyor. Bu nedenle özellikle uluslararası seyahate çıkmadan 4-8 hafta önce danışmanlık alınması gerekiyor. Muayene sonrasında ise gidilecek ülkelere göre aşılamalar, sıtma, ishal gibi yaşanabilecek sorunlar ve alınacak önlemlerle ilgili bilgi alınması gerekiyor. Özellikle de hamileler, çocuk ve yaşlılar, kalp, alerji, KOAH gibi kronik hastalığı olanların bu konuya hassasiyet göstermesi önem taşıyor. Vücutta enfeksiyon sık görülüyor Seyahatler sırasında en sık karşılaşılan sorunların başında ise enfeksiyonlar geliyor. Hastalığa neden olan mikroorganizmalar, su ve gıdalar, hayvan ısırıkları, solunum, cinsel temas veya kan yoluyla bulaşıyor. Üstelik enfeksiyonların neden olduğu hastalık belirtileri döndükten sonra da ortaya çıkabiliyor. Kaynağı tespit etmek de zorlaşabiliyor... Seyahat sırası ve sonrasında ishal, cilt lezyonu, solunum sıkıntısı, ateş gibi şikayetleri olan kişilerin en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları gerektiğini gerekiyor. İshale dikkat Seyahatlerde en sık karşılaşılan hastalıkların başında mide bağırsak sistemi enfeksiyonları geliyor. Genellikle su ve gıdalar yoluyla yayılması ve bulaşması da önem taşıyor. Özellikle yaz aylarında artan sıcaklara rağmen gıdaların soğuk ortamda iyi muhafaza edilememesi ya da hijyen koşullarının sağlanmaması ishalde artışa neden oluyor. Musluktan su içmeyin Hastalıkların özellikle hijyen koşullarının daha zayıf olduğu sıcak ülkelerde yaygın olmasına rağmen bu koşullarda olmayan birçok bölgede de görülebiliyor. Özellikle açıkta satılan, az pişirilmiş ya da pişirilmemiş gıdaları mümkün olduğunca tüketmeyin. Hangi şartta olursa olsun musluk suyu içmeyin, şişe suları tercih edin. Ellerinizi sık sık yıkayın. Bunun yanı sıra hepatit A mikrobu da su ve gıdalarla bulaşabiliyor. Bu nedenle bağışık olmayan kişilerin seyahate gitmeden önce hepatit A virüsüne karşı aşılanması gerekiyor. Sivrisineklere dikkat Seyahat enfeksiyonlarının bir diğer önemli nedenini, başta sivrisinek ve kene olmak üzere böcek ısırmaları oluşturuyor. Sivrisinek ile bulaşan hastalıklardan en önemlisi sıtma. Son yıllarda gündeme gelen Zika virüsü de aynı yolla bulaşan bir diğer önemli sorun. Özellikle hamilerde fetusu etkilemesi sonucu mikrosefaliye yol açması nedeniyle hamilelerin zika enfeksiyonunun tespit edilen bölgelere seyahat etmesi uygun bulunmuyor. Sivrisineğin yoğun bulunduğu bölgelere seyahat edeceklerin alabilecekleri önlemler şöyle: Mümkünse vücudun açık bölgelerini kapatan, uzun kollu giysiler ve uzun pantolonlar tercih edin. Ayrıca, sineklerden arındırılmış odalarda kalmaya çalışın ve sivrisinek kovucu spreyler de kullanın. Kene tehlikesi Yine özellikle yaz aylarında dağcılık gibi doğa sporları aktivitelerinin yoğun olacağı seyahatlerde kene ısırmaları da önlem alınması gereken bir başka konu. Kırım kongo kanamalı ateşi virüsü taşıyan kenelerin bu virüsü insanlara bulaştırma riski bulunuyor. Uzmanlar, özellikle kırım kongo kanamalı ateşi hastalığının sık görüldüğü bölgelere gidenlerin dikkatli olmalarını ve vücutlarının dış yüzeyini kaplayan kıyafetler giymelerini öneriyor. Herhangi bir kene ısırması durumunda ise mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna gidilmesi gerekiyor. Grip aşısı yaptırın Kapalı ortamda seyahat etmek, solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan mikroorganizmalara maruziyeti artırıyor. Solunum yolu etkenlerinden biri olan gripten korunmak için özellikle sık seyahat edenlerin ve kalabalık ortamda bulunanların her yıl aşılanmaları önem taşıyor. Ayrıca solunum yoluyla bulaştığı için kızamık kızamıkçık kabakulak ve suçiçeği hastalıklarını geçirmeyen kişilerin de aşılanmaları ve hasta kişilere yakın temastan kaçınmaları gerekiyor.
30 Mart 2020 Pazartesi
21 Aralık 2020 Pazartesi
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zamani-dogru-yonetiyor-musunuz/
Zamanı doğru yönetiyor musunuz?
null
25 Ocak 2021 Pazartesi
27 Ocak 2021 Çarşamba
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yumurtalik-rezervi-ile-ilgili-bilmeniz-gerekenler/
Yumurtalık rezervi ile ilgili bilmeniz gerekenler
- Kadınlarda yumurtalık rezervi tükenirse… - Yumurtalık rezervi doğuştan gelir - Yumurta dondurma işlemi nedir? - Yumurtalık cerrahisi olunacaksa… - Yumurtalık rezervi yoksa… - Adet görmek yumurtalık rezervi olduğunu göstermez - Hamile kalmaya engel olan nedenler Kadınlarda yumurtalık rezervi tükenirse… İnsan ömrü uzadı, kadınlar kariyer hedeflerine öncelik vermeye başladı, evlilik yaşı ileri çekildi, birçok yöntem sayesinde cildimizde bile yaşlanmanın etkileri durduruldu ancak yumurtalıklarımızın bundan haberi yok! Bir kadının en doğurgan olduğu yaş dönemi 20-25 olsa da 35’ten sonra doğurganlık hızla düşer ve ortalama 48-50 yaşlarında menopoz başlar. Bu gelişmeler kadınların yumurtalık rezervinin tükenmesine ve çocuk sahibi olamamasına yol açabilir. Neyse ki basit bir kan testi ile erken dönemde doğurganlık durumu hakkında bilgi sahibi olup, gerekiyorsayumurta dondurmakmümkün. Yumurtalık rezervi doğuştan gelir Kadınlar belli bir yumurtalık rezervi ile doğar ve ergenlik döneminde yaklaşık 300-400 bin yumurta rezervine sahip olurlar. Menopoz dönemine gelene kadar bu rezerv yavaş yavaş tükenir. Ancak genetik faktörler ve radyasyon, ilaçlar, hormon içeren gıdalar gibi çevresel faktörler nedeniyle rezervin baştan düşük olması ya da erken tükenmesi de söz konusu olabilir. Özellikle ailesinde erken menopoz, yumurtalık ameliyatı öyküsü olan ya da adet dönemlerinde sorun yaşayan kadınların mutlaka yumurtalık rezervine baktırması gerekir. Yumurtalık rezervi, kan testi ile kontrol edilebilir. Kadınların rezervinde sorun varsa bu sorunu bilmeleri ve geleceklerini ona göre planlamaları önem taşır. Yumurta dondurma işlemi nedir? Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı düzenleme, rezervi az olan kadınların bu sorununu çözmeyi amaçlar. Tüp bebek yönetmeliğine göre, çocuk sahibi olmamış hatta evli olmayan ancak rezervin az olduğu belirlenen kadınlar yumurtalarını dondurabilir. Bu düzenleme ileri yaşta evlenmeyi ya da kariyer nedeniyle geç yaşta çocuk sahibi olmayı planlayan kadınların rezervleri tükenmeden yumurtalarının alınıp dondurulmasını ve evlendiklerinde bunların kullanılmasını mümkün kılar. Evli olmayan ya da o sırada çocuk istemeyen ancak rezervi riskli olan bir kadın yumurtalarını dondurmayı tercih edebilir. Böylece gelecekte bu tür sorunlarla karşılaşıldığında çözüm bulunabilir. Dondurulan yumurtalar ileridetüp bebekyönteminde kullanılır. Yumurta toplama işlemi, kısa süreli narkoz altında, vajinal yoldan girilerek ultrason eşliğinde iğne ile yapılır. Yeterli yumurta toplanamazsa bu işlem iki aylık aralıklarla birkaç kez daha tekrarlanabilir. Yumurtalık cerrahisi olunacaksa… “Yaşlanma”, özellikle de kadınların pek hoşlanmadıkları bir kelime... 20’li-30’lu yaşlarında bir kadına yaşlanmadan bahsedince şaşırabilir. Aslında burada rezerv azalmasından söz edilir. Ancak bazı vakalarda genç bir kadının tıpkı ileri yaşta bir kadın gibi menopoza girebilir. Doğuştan gelen yumurtalık rezervi ya da genetik yapının değiştirilme şansı yoktur. Ancak kontrol edilebilecek konulardan biri cerrahidir. Özellikle cerrahi önerilen kız çocukları için bu işlem gerçekten gerekli mi ve ehil ellerde mi yapılacak sorularının sorulması gerekir. Burada anne babaların bilinçli olması, kız çocuklarının yumurtalık ameliyatlarının ileride çocuk sahibi olmasını engelleyebileceğini bilmeleri gerekir. Yumurtalık cerrahisinin, mümkün olduğunca laparoskopik yöntemle yapılması önem taşır. Kız çocuklarının ergenlik döneminden itibaren muayeneden geçmesi, bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınmak ve radyasyondan korunmak da alınabilecek önemler arasında yer alır. Kemoterapi ya da radyoterapi görmesi planlanan genç kadınların da bu konuda mutlaka danışmanlık alması önerilir. Yumurtalık rezervi yoksa… Toplumda “Nasıl olsa tüp bebek var” şeklinde hatalı bir yaklaşım bulunur. Ancak tüp bebek yumurtalık rezervi varsa mümkün olur. Çünkü bu yöntemde yumurta ve sperm alınarak laboratuvarda embriyo oluşturulup, hastaya transfer edilir. Yumurtalık yaşlanması tüp bebek için de engel oluşturur. Rezervi azalanlara işlemi hızlandırmak için tüp bebek önerilir. Bazı hastalar normal yolla hamile kalmayı denemek ister ve bu mümkün olmazsa birkaç yıl sonra rezerv bitmiş olabilir. O zaman tüp bebek şansı da ortadan kalkar. Adet görmek yumurtalık rezervi olduğunu göstermez Adet görmeye devam etmek yumurtalık rezervinin varlığına işaret etmez. Rezervi azalan hastanın önünde iki seçenek var. Ya normal yolu denemeye devam eder ancak riski göze alır ya da işi hızlandırmak için tüp bebek yöntemini tercih eder. Rezerv tamamen bittiyse yasal olarak yapılabilecek hiçbir şey kalmaz. Hamile kalmaya engel olan nedenler - Anneannede, annede, kız kardeşte erken menopoz öyküsü varsa, - Ergenlik döneminde büyük kistler nedeniyle ameliyat olduysanız, - Yumurtalıklarınızdan biri alındıysa, - Çikolata kistiniz varsa ve buna bağlı ameliyat geçirdiyseniz, - Kemoterapi ya da radyoterapi gördüyseniz ya da görecekseniz, yumurtalık rezervi ile ilgili riskiniz olduğunu unutmayın.
25 Ağustos 2020 Salı
24 Aralık 2024 Salı
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yurtdisina-giderken-yaptirilmasi-gereken-asilar/
Yurtdışına giderken yaptırılması gereken aşılar
- Seyahat öncesi bu aşıları yaptırmayı unutmayın - Seyahat öncesi yapılması gereken rutin aşılar neler? - Gidilen bölgeye özgü aşılar - Yan etkileri bitki çayı karışımlarından daha masum - Aşılanmaya seyahatten 4-6 hafta önce başlayın - Aşılanmak önemli, ancak yeterli değil Seyahat öncesi bu aşıları yaptırmayı unutmayın Kimimiz iş için, kimimiz ise tatil için… Sıkça seyahat ediyoruz. Ancak keyifli başlayan bir seyahat, bazen, o ülkede kapılan bulaşıcı bir hastalık yüzünden can kaybıyla bile noktalanabiliyor. Bu nedenle, sağlığınızı, hatta hayatınızı riske atmamak için seyahate çıkmadan önce gideceğiniz bölgeye veya ülkeye göre, bazı hastalıklardan korunmanız için aşı olmanız şart. Çünkü aşı, virüs ile bakteri gibi mikroplarla savaşta ve onların ortadan kaldırılmasında en önemli silahımız. Sağlam ve risk altındaki kişilere uygulanan aşılar sayesinde, vücut kendine zarar verebilecek bu mikropları önceden tanıyor. Bu mikropla karşılaştığında da hızlıca bağışıklık sistemini devreye sokarak savunmayı oluşturuyor. Antibiyotikler de dahil hiçbir ilaç hastalıklara bağlı ölümleri aşılar kadar azaltmıyor. Üstelik aşılar sadece yaptıran kişileri korumuyor, hastalığın ülkeye döndükten sonra diğer kişiler arasında yayılmasını da önleyerek tüm toplumu koruyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen aşıların uygulanmasının yanı sıra kişi yanında bulundurması gereken ilaçlar ve malzemelere yönelik hazırlıklar da yapması gerekiyor. Bu nedenle seyahat planından yaklaşık 6-8 hafta önce doktora başvurularak gerekli bilgilerin alınması çok önemli. Seyahat öncesi yapılması gereken rutin aşılar neler? 1. MMR (kızamık, kızamıkçık ve kabakulak) aşıları 2. Difteri, boğmaca, tetanoz+polio (çocuk felci) aşıları 3. Hepatit A aşısı 4. Hepatit B aşısı 5. H.influenza tip B aşısı 6. Mevsimlik grip (Influenza) aşısı 7. Suçiçeği aşısı 8. Pnömokok aşısı 9. Menengokok menenjit aşısı 10. Rota virüsü aşısı Gidilen bölgeye özgü aşılar 1. Sarı Humma Aşısı:Sağlık Bakanlığı genişletilmiş aşı programı dahilinde (Sadece Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’nde yapılıyor) 2. Tifo Aşısı:Sağlık Bakanlığı genişletilmiş aşı programı dahilinde (Sadece Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’nde yapılıyor) 3. Kuduz:Yüksek risk altındaki, kuduz virüsü üzerine çalışan laboratuvar görevlileri, veterinerler, hayvan bakıcılarının yanı sıra vahşi doğa görevlileri ile kuduzun yaygın olduğu bölgelere seyahat eden ya da bu bölgelerde yaşayan tüm kişilere ön bağışıklık için aşı uygulanması gerekiyor. Yan etkileri bitki çayı karışımlarından daha masum Ülkemizde çocukluk çağı aşılaması gelişmiş ülkelerle aynı seviyede. Ancak erişkinler söz konusu olduğunda tam tersi bir tablo var. Erişkinler aşılanma konusunda yeterince bilgi sahibi olmadıkları gibi, aynı zamanda yan etkileri konusunda da önyargılı olabiliyor. Erişkinlerin çoğu aşı olmaları gerektiğini bilmiyor. "Çocuklukta tüm aşılarımı olmuşum, aşı kartım burada" diyorlar. Bilenler de yan etkileri konusunda ön yargılı bir tutum sergiliyor. Oysa aşılar belli testler ve kontrollü yapılan çalışmalar sonrasında piyasaya veriliyor. Bu nedenle aşının yan etkileri, örneğin kullanılan bitki çayı karışımlarına göre çok daha kontrol altında. Dolayısıyla aşıdan çekinilmemeli. Aşılanmaya seyahatten 4-6 hafta önce başlayın Seyahat öncesinde aşılanmaya 4-6 hafta önce başlamak gerekiyor. Peki seyahat son anda çıkmışsa? Bu durumda kişilerin gerek seyahatte gerekse döndükten sonra ateş ve gribal enfeksiyon yakınmalarıyla karşılaşmaları durumunda mutlaka sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekiyor. Öksüren kişilerden uzak durmak, ortamı pencere ve kapı açarak havalandırmak ve maske takmak ve sık el temizliği de büyük önem taşıyor. Aşılanmak önemli, ancak yeterli değil Uzun zaman önce planlanan bir tatilin, hastalanma riski yaşamadan tamamlanması için aşı gibi koruyucu önlemler dışında, standart koruma yöntemlerinin de uygulanması gerekiyor. Bu yöntemleri şöyle sıralayabiliriz: - Ellerinizi sık yıkayın. Sabun ve su bulunmayan koşullarda, alkol bazlı el antiseptikleri kullanın. - Suyun temizliğinden emin olmadığınız ortamlarda sadece kaynatılmış veya kapalı ambalajlardaki suyu için. Şişe veya kutulardaki içecekleri ambalajından tüketin. Eğer güvenmediğiniz suları içme zorunluluğunuz varsa kaynatarak veya filtreleyerek, klor/ iyot tabletleri kullanarak tüketin. İçeceklerinizde buz kullanmayın. - Sadece pişirilmiş yiyecekleri tüketin. Eğer pişmemiş sebze veya meyve yemek zorundaysanız mutlaka soyarak yiyin. - Seyahatten önce, seyahat süresince ve seyahatten sonra önerildiği şekilde sıtma için gereken ilaç ve diğer koruyucu önlemleri uygulayın. - Pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri tüketmeyin. - Mikrop riski açısından tatlı sularda yüzmekten kaçının. Mutlaka girmeniz gerekiyorsa; başınızı sokmadan ve dalmadan girin. - Mesleğiniz değilse özellikle hayvanlarla temastan veya onları beslemekten kaçının. Isırılmanız ya da yaralanmanız halinde, zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurun. - Sıtma için riskli bölgelere seyahat edilecek ise korunma için ek bilgi ve ilaç önerisi alın.
5 Ekim 2020 Pazartesi
5 Ekim 2020 Pazartesi
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yuzde-egzama-nasil-gecer/
Yüzde Egzama Nasıl Geçer? Yüzde Egzamaya Ne İyi Gelir?
- Yüzde Egzama Nasıl Geçer? - Yüzde Egzamaya Ne İyi Gelir? - Yüzde Egzamayı Geçiren Doğal Yöntemler - Yüzde Egzama İçin Günlük Bakım ve Hijyen Önerileri - Yüzde Egzama İçin Tıbbi Tedavi Yöntemleri - Yüzde Egzamanın Tekrarlamaması İçin Alınabilecek Önlemler - Yüzde Egzama ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular Yüzde Egzama Nasıl Geçer? Yüzde egzama, ciltte kızarıklık, kuruluk ve kaşıntıya yol açan bir deri hastalığıdır. Bu durum, genellikle tetikleyicilerin kontrol altına alınması ve cildi rahatlatıcı yöntemlerin uygulanmasıyla hafifletilebilir. Doğru bakım ve tedaviyle semptomlar azaltılabilir ve cilt sağlığı korunabilir. Yüzde egzamaya iyi gelen yöntemlerarasında şunlar yer alır: - Cilt bariyerini onarıcı kremler kullanın. - Egzama için reçeteli ilaçlardan faydalanın. - Cildi tahriş eden kimyasallardan uzak durun. - Nazik temizleyicilerle yüzünüzü yıkayın. - Cilt nemini korumak için düzenli nemlendirici uygulayın. - Stresi azaltmak için rahatlatıcı aktiviteler deneyin. - Alerjenlerden ve tahriş edicilerden kaçının. - Doktorun önerdiği kortikosteroid kremleri uygulayın. - Sıcak suyla yüz yıkamaktan kaçının. - Sağlıklı bir beslenme düzeni benimseyin. Yüzde Egzamaya Ne İyi Gelir? Yüzdeegzamaiçin doğal ve destekleyici çözümlerden biri aloe vera jelidir. Bu jel, cildi yatıştırır ve kızarıklığı azaltmaya yardımcı olur. Hindistan cevizi yağı, ciltteki kuruluğu gidermek için etkili bir nemlendiricidir. Soğuk kompres uygulaması, kaşıntı ve yanma hissini hafifletebilir. Probiyotik takviyeler, cilt bariyerini güçlendirebilir ve egzama semptomlarını hafifletmeye destek olabilir. Yulaf ezmesi maskesi, iltihaplanmayı azaltarak cildi rahatlatabilir. Ayrıca E vitamini içeren ürünler, cildin onarılmasına katkıda bulunur. Bol su içmek ve pamuklu kumaşlar tercih etmek de cilt sağlığını korumada önemli bir rol oynar. Yüzde Egzamayı Geçiren Doğal Yöntemler Yüzde egzama, doğal yöntemlerle hafifletilmesi mümkün olan yaygın bir cilt rahatsızlığıdır. Cildin nem dengesini sağlamak, tahrişi azaltmak ve cilt bariyerini güçlendirmek için kullanılan doğal içerikler, tedavi sürecine destek olabilir. Doğru şekilde uygulanan bu yöntemler, ciltteki semptomları azaltarak rahatlama sağlar. Hindistancevizi yağı, ciltte nem kaybını önleyen ve bariyeri güçlendiren doğal bir yağdır. İçeriğindeki laurik asit, hem nemlendirici hem de antimikrobiyal özelliklere sahiptir. Bu, özellikle ciltte egzama nedeniyle oluşabilecek enfeksiyon riskini azaltmada önemlidir. Egzamalı bölgeye ince bir tabaka halinde uygulandığında kuruluğu ve kaşıntıyı hafifletir. Hindistancevizi yağıharicinde zeytinyağı, jojoba yağı ve shea yağı gibi doğal nemlendiriciler de egzama semptomlarının kontrol altına alınmasına destek olabilir. Bu yağlar, cildi yumuşatarak kuruluğa bağlı çatlamaların önüne geçer ve ciltte daha sağlıklı bir görünüm elde edilmesine yardımcı olur. Nemlendirici ürünlerin temiz bir cilde uygulanması, etkinliklerini artırır. Aloe vera, egzama semptomlarını yatıştırmada etkili olan bitkisel bir tedavi seçeneğidir. Doğal aloe vera jeli, anti-enflamatuar özellikleri sayesinde ciltteki kızarıklığı ve kaşıntıyı hafifletir. Aynı zamanda cildin nem seviyesini artırarak kuruluğu giderir ve cildin yenilenme sürecini destekler. Aloe vera jelini doğrudan egzamalı bölgeye sürmek, ciltte anında serinletici bir etki yaratır. Bu etki, özellikle kaşıntının yoğun olduğu durumlarda büyük bir rahatlama sağlar. Aloe vera kullanırken, alerjik reaksiyon riskini önlemek için doğal ve katkısız ürünleri tercih etmek önemlidir. Taze aloe vera yaprağından elde edilen jel, en etkili sonucu sunar. Yulaf ezmesi, tahriş olmuş ciltler için yatıştırıcı bir çözüm sunar. Egzama nedeniyle ciltte oluşan kızarıklık ve iltihaplanmayı hafifletici özelliklere sahiptir. Yulafın içeriğinde bulunan beta-glukan, cilt bariyerini destekler ve nem kaybını önler. Yulaf maskesi hazırlamak için ince toz haline getirilmiş yulafı suyla karıştırarak krem kıvamına getirmek yeterlidir. Bu karışım, egzamalı bölgeye uygulanarak 15-20 dakika bekletilebilir. Düzenli kullanım, tahrişi azaltır ve ciltte daha sakin bir görünüm elde edilmesini sağlar. Yulaf maskesi, hassas ciltler için de güvenlidir ve egzamanın kronikleşmesini önlemede destekleyici bir yöntemdir. Elma sirkesi, doğal bir antiseptik ve cilt pH düzenleyicidir. Egzama, genellikle cilt pH dengesinin bozulmasıyla ilişkilidir ve bu durum tahrişi artırabilir. Elma sirkesi, cildin asidik yapısını yeniden dengeleyerek kaşıntı ve kızarıklığın hafiflemesine katkı sağlar. Seyreltilmiş elma sirkesi ile yapılan tonik uygulamaları, cilt üzerinde koruyucu bir bariyer oluşturarak cilt sağlığını destekler. Bir ölçü elma sirkesi, iki ölçü su ile karıştırılarak pamuk yardımıyla egzamalı bölgeye nazikçe uygulanabilir. Ancak, cildi tahriş edebileceği için elma sirkesi kullanımı öncesinde cilt hassasiyeti kontrol edilmelidir. Ayrıca açık yaralara uygulanmaması gerektiği unutulmamalıdır. Yüzde Egzama İçin Günlük Bakım ve Hijyen Önerileri Yüzde egzama, düzenli bakım ve hijyenle kontrol altına alınabilir. Cildi temiz ve nemli tutmak, tahriş edici faktörlerden uzak durmak ve doğru ürünleri tercih etmek, semptomları hafifletmede önemli rol oynar. Özelliklekış aylarında egzamahava şartları sebebiyle artış gösterebilir. Bu süreçte cildin nemli tutulması oldukça önemlidir. Günlük bakım rutininizde dikkat edeceğiniz basit adımlarla cilt sağlığınızı destekleyebilirsiniz. Bu adımlar şu şekilde sıralanabilir: - Cildinizi sabah ve akşam nazik bir temizleyici ile yıkayın. - Sert kimyasal içeren ürünlerden uzak durun. - Nemlendirici kremleri düzenli olarak kullanın. - Yüzünüzü yıkarken ılık su tercih edin. - Yumuşak ve pamuklu havlularla cildinizi kurulayın. - Cildinizi tahriş edebilecek kozmetiklerden kaçının. - Alerjenleri ve cilt tahrişine yol açan maddeleri belirleyin. - Güneşten korunmak için fiziksel güneş koruyucu kullanın. - Bol su tüketerek cildinizin nem dengesini koruyun. - Stres yönetimine özen gösterin. Yüzde Egzama İçin Tıbbi Tedavi Yöntemleri Tıbbi tedavi yöntemleri, yüz egzamasını kontrol altına almak ve semptomları hafifletmek için etkili çözümler sunar. Dermatolog tarafından önerilen ilaçlar ve ürünler, cildin iyileşme sürecini hızlandırırken kaşıntı, kızarıklık ve kuruluk gibi belirtileri azaltır. Tedavi, genellikle egzamanın şiddetine ve cilt tipine göre kişiselleştirilir. Kortizonlu kremler, yüz egzamasında en sık kullanılan tıbbi tedavi seçeneklerinden biridir. Bu kremler, iltihabı azaltarak ciltteki kızarıklığı ve şişliği hafifletir. Düşük doz kortizon içeren kremler genellikle yüzdeki hassas cilt bölgeleri için tercih edilir. Kortizonlu kremler, doktorun belirttiği miktar ve süre boyunca dikkatli bir şekilde uygulanmalıdır. Uzun süreli kullanım, ciltte incelme gibi yan etkilere yol açabileceğinden, tedavi süreci mutlaka bir dermatolog gözetiminde olmalıdır. Antihistamin ilaçlar, egzamanın neden olduğu yoğun kaşıntıyı hafifletmek için reçete edilir. Bu ilaçlar, alerjik reaksiyonları baskılayarak egzama semptomlarını azaltır. Özellikle gece kaşıntısının neden olduğu uyku problemlerinde etkili olabilir. Antihistaminlerin düzenli kullanımı, ciltteki rahatsızlık hissini azaltarak yaşam kalitesini artırır. Ancak bu ilaçlar, bazı kişilerde uyku hali gibi yan etkiler oluşturabileceğinden, doktor önerisiyle kullanılmalıdır. Dermatologlar, yüzde egzama tedavisinde kişiye özel ürünler önererek cilt sağlığını destekler. Bu ürünler arasında cilt bariyerini güçlendiren nemlendiriciler, hassas ciltler için özel formüle edilmiş temizleyiciler ve serumlar bulunur. Ayrıca, egzama tedavisinde kullanılan bazı reçeteli kremler, ciltteki tahrişi yatıştırır ve cildin yenilenmesini hızlandırır. Dermatologlar, egzamanın şiddetine ve bireysel cilt ihtiyaçlarına göre bu ürünleri belirler. Düzenli ve doğru bir şekilde kullanıldığında bu ürünler, tedavi sürecini destekleyerek daha sağlıklı bir cilt görünümü sağlar. Yüzde Egzamanın Tekrarlamaması İçin Alınabilecek Önlemler Egzamanın tekrarlamasını önlemek için cilt bakımına özen göstermek ve tetikleyici faktörlerden kaçınmak gerekir. Ayrıca, yaşam tarzı değişiklikleri ve düzenli bir bakım rutini oluşturmak da bu süreçte önemli rol oynar. Egzamanın tekrar etmesini engellemek için dikkat edilmesi gereken başlıca noktalar şunlardır: Stres, egzamanın alevlenmesine neden olan önemli bir tetikleyicidir. Stres seviyesini azaltmak için düzenli meditasyon, yoga veya nefes egzersizleri gibi rahatlatıcı aktiviteler yapmak faydalıdır. Ayrıca, uyku düzenine dikkat etmek ve gevşeme tekniklerini hayatınıza dahil etmek, hem psikolojik sağlığınızı hem de cilt sağlığınızı destekler. Egzamanın stresle tetiklendiği durumlarda, bir psikolog veya danışmandan destek almak da yararlı olabilir. Cildin nemli kalması, egzamanın önlenmesinde kritik bir rol oynar. Yüz için özel olarak formüle edilmiş, parfüm ve alkol içermeyen nemlendiriciler tercih edilmelidir. Günde en az iki kez, özellikle yüzünüzü yıkadıktan sonra nemlendirici uygulamak cilt bariyerini korur ve kuruluğun neden olduğu tahrişi önler. Hyaluronik asit veya seramid içeren nemlendiriciler, cildin nem dengesini sağlamada daha etkili olabilir. Egzama ataklarını önlemek için tetikleyici faktörleri belirlemek ve bunlardan uzak durmak önemlidir. Parfümlü kozmetikler, sert temizleyiciler, toz ve polen gibi alerjenler, egzama alevlenmelerine neden olabilir. Ayrıca, cildi tahriş eden sıcak suyla yıkama, aşırı sıcak veya soğuk hava koşulları gibi faktörlere dikkat edilmelidir. Giysilerde pamuk gibi yumuşak ve nefes alabilir kumaşları tercih etmek de ciltte oluşabilecek tahrişi önler. Egzamanın hangi maddelerden etkilendiğini belirlemek için dermatoloğunuzla alerji testleri yaptırabilirsiniz. Yüzde Egzama ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular Yüzde egzama, doğru tedavi ve bakım yöntemleriyle birkaç hafta içinde hafifleyebilir. Ancak altta yatan tetikleyicilere bağlı olarak süre kişiden kişiye değişebilir. Kalıcı sonuçlar için düzenli bakım ve tetikleyici faktörlerden uzak durmak önemlidir. Egzama tedavisinde kortizon içeren kremler iltihabı ve kaşıntıyı azaltmada etkilidir. Bunun yanı sıra, cilt bariyerini güçlendiren seramid içeren nemlendiriciler kullanılabilir. Dermatolog önerisiyle reçeteli kremler tercih edilmelidir. Egzama bulaşıcı bir hastalık değildir, ciltteki bağışıklık yanıtıyla ilişkili bir durumdur. Kişiden kişiye geçmez ancak genetik yatkınlık önemli bir faktördür. Tedavi edilmezse tahriş ve enfeksiyon riski artabilir. Aloe vera jeli, cildi yatıştırarak kızarıklığı ve kaşıntıyı hafifletebilir. Hindistan cevizi yağı, ciltteki kuruluğu gidermek için doğal bir nemlendirici olarak kullanılabilir. Ayrıca, yulaf maskesi iltihabı azaltmada etkili bir destek sunar. Nazik ve parfümsüz bir temizleyici ile cilt sabah ve akşam temizlenmelidir. Nemlendirici ürünler, cilt temizlendikten hemen sonra uygulanmalıdır. Haftada bir kez yatıştırıcı içerikli bir maske kullanılabilir. Egzama için kokusuz, hipoalerjenik ve cildi kurutmayan temizleyiciler önerilir. Gliserin bazlı veya seramid içeren ürünler cilt bariyerini destekler. Dermatologlar genellikle sülfatsız ve pH dengeli sabunları tercih etmeyi önerir.
25 Aralık 2024 Çarşamba
28 Mayıs 2025 Çarşamba
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zaturre-asisi-covid-19dan-korur-mu/
Zatürre aşısı Covid-19'dan korur mu?
Zatürre aşısı ile Covid-19 arasında bağlantı bulunmuyor Zatürre aşısı ile Covid-19 arasında bir bağlantı bulunmamakla birlikte zatürre aşısı koronavirüse (Covid-19) karşı bir koruma sağlamıyor. Ancak Covid-19 infeksiyonu ağır bir virütik infeksiyon olduğu için kişilerde zatürre gelişebiliyor. Bu sebeple yapılan zatürre aşısı Covid-19 sonrası gelişecek zatürreye karşı koruma sağlayabilecektir.
11 Eylül 2020 Cuma
11 Eylül 2020 Cuma
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zaturrenin-belirtileri-nelerdir/
Zatürrenin belirtileri nelerdir?
Zatürre tipik ve atipik zatürre olarak ikiye ayrılır Zatürre tüm enfeksiyon hastalıkları gibi ateş belirtisi ile kendini gösterir. Zatürre, tipik zatürre ve atipik zatürre olarak ikiye ayrılır. Tipik zatürrenin belirtileri; ateş, öksürük, renkli balgam ve göğüs ağrısıdır. Atipik zatürre ise, sıklıkla yaygın eklem ağrıları, kuru öksürük ve daha az balgamla kendini gösterir. Bu sebeple atipik zatürrelere gribe benzer zatürreler de denilmektedir.
16 Kasım 2020 Pazartesi
16 Kasım 2020 Pazartesi
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/yuruyusun-faydalari-nelerdir/
Yürüyüşün Sağlığa Faydaları Nelerdir? Neden Her Gün Yürüyüş Yapmalıyız?
- Yürüyüş Yapmanın Fiziksel Faydaları - Yürüyüşün Zihinsel Sağlığa Faydaları Nelerdir? - Gebelikte Yürüyüşün Faydaları Nelerdir? - Tempolu Yürüyüşün Faydaları - Yürüyüşün Hayata Katacağı 5 Önemli Değişiklik - Her Gün Ne Kadar Yürüyüş Yapılmalı? - Yürüyüş Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler Yürüyüş Yapmanın Fiziksel Faydaları Yürüyüş hem grupla hem de bireysel olarak gerçekleştirilebilen, özel bir alan ya da ekipman gerektirmeyen, ulaşılabilir bir aktivitedir. Her gün düzenli olarakyürüyüşyapmak fiziksel sağlığa birçok olumlu etkide bulunabilir. Yürüyüşün fiziksel faydaları şu şekilde listelenebilir: - Kalp sağlığını güçlendirir - Kilo kontrolünü destekler - Kas ve eklem sağlığını korur - Kan şekeri ve tansiyonu düzenler - Varis semptomlarını hafifletir - Bağışıklık sistemini güçlendirir Günlük yürüyüşün faydalarından birikalp sağlığına iyi gelmesidir. Bir kas olan kalp, düzenli yürüyüşle daha güçlü hâle gelebilir ve çok daha verimli çalışabilir. Bu da kan basıncının düşmesine ve dolaşımın iyileşerek kalp atış hızının düzenlenmesine katkıda bulunabilir. Amerikan Kalp Derneği verileri 70 yaş ve üzerindeki yetişkinlerin attıkları her 500 adımın kalp hastalığı, kalp yetmezliği ve felç gibi rahatsızlıkları geçirme olasılıklarını %14 düşürdüğünü göstermektedir. Yürüyüş kalp hastalıklarına karşı yalnızca koruyucu fayda sağlamaz. Hâlihazırda kalp rahatsızlığı olan bireylerin semptomlarının hafiflemesine ve yaşam kalitesinin yükselmesine de yardımcı olur. Düzenli olarakyürüyüş yapmak, kilo kontrolünü sağlamaya yardımcı olur. Bunun yanın sıra sağlıklı bir diyetle birlikte uygulandığında metabolizmayı hızlandırır, kilo kaybına da katkıda bulunur. Hatta kilo kaybetmek isteyenler için sabah aç karnına yürüyüş daha faydalı olabilir. Düzenli yürüyüşün faydaları arasında kalp ve eklem sağlığının korunması da yer alır. Yürüyüş kemik ve eklemleri destekleyen ana kas gruplarını güçlendirir. Kemik kaybının önlenmesine yardımcı olur. Bazı minerallerin yeniden emilimini destekleyerek yeni kemik hücreleri yapımına da katkıda bulunabilir.Artritkaynaklı ağrıları hafifletebilir. Kan basıncı kalbin atardamarlara kan pompalayabilmek için ne kadar güç kullandığının ölçüsüdür. Eğer kan basıncı düşük olursa kalp kan pompalamak için çok fazla çalışmak zorunda kalmaz. Bu yüzden pek çok birey için düşük kan basıncı önemli bir sağlık hedefidir. Yürümek kalbi daha güçlü hâle getirerek kan basıncını düşürebilir. Özellikle hipertansiyonu olan yani kalbi kan pompalamak için çok fazla çalışmak zorunda kalan bireylerin yürüyüş yapması önerilir. Yürüyüş yapmak tansiyona fayda sağlayabileceği gibi kan şekeri seviyelerinin de düşmesine yardımcı olabilir. Vücuttaki insülin duyarlılığını yükseltebilir. Ayrıca kötü kolesterolü (LDL) azaltırken iyi kolesterolü artırabilir. Yürüyüşün bacaklara faydaları yalnızca bacak kaslarını güçlendirmekle sınırlı değildir. Düzenli yürümek; ağrı, kaşıntı, şişme gibi rahatsız edici varis semptomlarının hafifletilmesini sağlayabilir. Ancak çok ilerleyen varis vakalarında yürüyüş tek başına bir çözüm olmayabilir. Yürüyüş gibi fiziksel aktiviteler bağışıklık sistemini de güçlendirebilir. Düzenli egzersiz yapan bireylerin viral enfeksiyona yakalanma olasılığı daha düşüktür. Hastalığa yakalandıkları durumdaysa egzersiz yapmayanlara göre semptomları daha az şiddetli olabilir. Yürüyüşün Zihinsel Sağlığa Faydaları Nelerdir? Yürüyüş stres ve kaygıyı azaltır, zihinsel odaklanmayı ve konsantrasyonu artırır. Uyku kalitesinin iyileşmesine yardımcı olur. Yürüyüşün zihinsel sağlığa faydaları şu şekildedir: - Stres ve kaygıyı azaltır - Zihinsel odaklanmayı artırır - Uyku kalitesini iyileştirir Yürüyüş yapmak vücutta ruh sağlığını doğal olarak iyileştiren endorfinin salgılanmasını sağlar. Bu sayedestresdüzeyinizi düşürebilir. Kaygı ve depresyon semptomlarınızı hafifleterek daha iyi hissetmenize destek olabilir. Yürüyüşün faydalarından bir diğeriyse zihinsel odaklanmayı artırmasıdır. Günlük 30 dakika açık havada yürüyüşe çıkmak beyin fonksiyonlarını geliştirir. Böylece dikkat süresini, odaklanmayı, hafızayı olumlu yönde etkiler. Bununla birlikte zihinsel yorgunluğu azaltarak daha zinde hissetmenize yardımcı olabilir. Düzenli yürüyüşler zihinsel berraklığı da olumlu yönde etkiler. Bunama gibi rahatsızlıkların ilerlemesini önleyebileceği gibi rahatsızlığın seyrini geriletebilir. Bu nedenle yürüyüş her yaştan birey için şart olsa da ileri yaştakiler için çok daha kritik öneme sahip. Yürüyüşün psikolojik faydalarının yanı sıra uykuyu iyileştirmek gibi bir yararı da bulunur. Düzenli yürüyüş uykuya dalma süresini kısaltabilir, böylelikleuyku kalitesiiyi hale gelebilir. Dinlenerek uyanmaya yardımcı olabilir. Ayrıca gündüz uyku hâlini azaltabilir. Uyku ilacı kullanan bazı bireylerde ilaca duyulan ihtiyacın azalmasına katkı sağlayabilir. Gebelikte Yürüyüşün Faydaları Nelerdir? Gebelik döneminde hem annenin hem bebeğin sağlığı için annenin olabildiğince aktif kalması büyük önem taşır. Yürüyüş kolay erişebilirliği ve güvenilir olması nedeniyle de birçok hamile kadın için ideal egzersiz olabilir. Hamilelikte yürüyüşün faydalarından bazıları şunlardır: - Yürüyüş; gestasyonel diyabet, preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) ve sezaryenle doğum yapma riskini azaltabilir. - Gebelik boyunca sağlıklı kilo alımını sağlayabilir ve kilo kontrolü yapılmasını kolaylaştırabilir. - Kasları güçlü tutarak sırt ağrılarını hafifletebilir. - Bağırsak hareketlerine yardımcı olarak kabızlığı önleyebilir. - Doğum sonrası kiloların verilmesine destek olabilir. - Anne adaylarının ruh sağlığını iyileştirebilir. Düşük tehlikesi gibi riskler taşıyan gebelerin yürüyüşü planı dikkatle yönetilmelidir. Gebelik durumunda yürüyüş de dâhil tüm egzersizler için mutlaka uzman hekimlere danışılmalıdır. Tempolu Yürüyüşün Faydaları Tempolu yürüyüş, kişinin terlemesine neden olan orta yoğunluklu bir fiziksel aktivitedir. Tempolu yürüyüşün faydaları arasında şunlar bulunur: - Kalp hastalığı diyabet ve çeşitli kanser türlerinin görülme riskini azaltabilir. - Bilişsel sağlığa fayda sağlayabilir. - Dengeli bir diyetle uygulandığında kilo kaybını destekleyebilir. Tempolu yürüyüş bu faydalardan çok daha fazlasını vaat etse de herkes için uygun olmayabilir. Bu sebeple tempolu yürüyüşe başlamadan önce hekimlere danışmakta yarar vardır. Yürüyüşün Hayata Katacağı 5 Önemli Değişiklik Yürüyüşe başlamanın ve düzenli olarak sürdürmenin sunabileceği 5 temel değişiklik vardır: - Gelişen Fiziksel Kondisyon:Yürümeye başladıktan sonra, zamanla fiziksel kondisyonun ve direncin arttığı gözlemlenebilir. - Daha Güçlü Bir Bağışıklık Sistemi:Yürüyüş, bağışıklık sisteminin daha güçlü olmasına ve hastalıklara karşı daha dayanıklı hâle gelmesine katkıda bulunur. - Daha İyi Bir Ruh Hâli:Düzenli yürüyüş beyinde iyi hissetmeyi sağlayan doğal hormonların salgılanmasını teşvik eder ve ruh halini iyileştirebilir. - Azalan Stres ve Kaygı Seviyeleri:Yürümek stres ve kaygı düzeyini azaltarak hayat kalitesini yükseltebilir. - Daha Fazla Sosyal Etkileşim:Yürüyüş hem tek başına hem başka kişilerle bir arada yapılabilir. Dolayısıyla yürüyüş sayesinde başka insanlarla tanışıp sosyalleşmek mümkün olabilir. Bu sayede sosyal izolasyon ve yalnızlık gibi olumsuz hislerden de uzaklaşılabilir. Bir gruba dâhil olmak kişiyi iyi hissettirir. Her Gün Ne Kadar Yürüyüş Yapılmalı? İdeal yürüyüş süresi kişilerin yaşına, kondisyonuna, kilo durumuna, tıbbi geçmişine göre değişiklik gösterebilir. Kısa zaman aralıklarıyla yürüyüşe başlamak faydalı olabilir. Örneğin çok hareketsiz yaşayan bir birey için günde 5 ila 10 dakika yürüyüş oldukça yararlıdır. Kondisyon arttıkça yürüyüş süresi zamanla yükseltilebilir. Gün içinde daha hareketli olan kişiler için 6 kilometre yani yaklaşık 8000 adım yürümek genel sağlığı iyileştirebilir, felç ve ani hastalıkların riskini azaltabilir. 8000 adım atmanın tek seferde yapılması şart değildir, bu mesafenin gün sonuna kadar yürünmesi yeterlidir. Eğer bu adım sayısının üzerine çıkılabiliyorsa kişinin sağlığı açısından oldukça faydalıdır. 8000 adım bazı kişiler için gerçekleştirilmesi zor bir hedef olabilir. Böyle bir durumda günde 30 dakika kadar tempolu vedüzenli yürüyüşyapmak tercih edilebilir. Yürüyüş miktarını artırmak için koşu bandında yürüme denenebilir. Ancak açık havada yürüyüşün daha faydalı olduğu unutulmamalıdır. Aracı daha uzak bir noktaya park ederek ya da toplu taşıma araçlarından erken inerek yürüme mesafesini artırmak mümkündür. Hâlihazırda bir sağlık sorunuyla mücadele ediyorsanız çok yoğun yürüyüşlere başlamadan önce hekime danışmak ve onun yönlendirmesine uygun hareket etmek faydalı olacaktır. Yemek yedikten sonra yürüyüşe çıkmak kan şekeri düzeyini olumlu yönde etkileyebilir. Rahatsız edici gaz ve şişkinliği azaltabilir. Ancak yürüyüşün uzunluğuna ve yoğunluğuna bağlı olarak yemekten hemen sonra yürümek hazımsızlık ya da mide ağrısı gibi rahatsızlıklara da yol açabilir. Çok ağır bir yemeğin ardından yürüyüşe çıkmadan önce bir süre beklenebilir. İdeal yürüyüş zamanını bulmak için vücudun verdiği sinyaller doğru değerlendirilmelidir. Yürüyüş Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler Yürüyüş yaparken doğru ayakkabı seçimi yapmak, ısınma ve soğuma hareketlerine vakit ayırmak, bol su tüketmek olumsuz durumların önüne geçebilir. Yürüyüşlerde konforlu hissetmek ve ayak sağlığını korumak için dikkat edilmesi gerekenlerin başında ayakkabı seçimi vardır. Tercih edilecek ayakkabının şu özelliklere sahip olması faydalı olacaktır: - Yumuşak orta taban - Esnek ve kaliteli materyallerden üretim - Ayağı kavrama - Nefes alma - Hafiflik - Ağırlığı dengeli dağıtacak taban tasarımı Doğru ayakkabı seçimi konusunda zorluk yaşanıyorsa, ayakkabı mağazaları ziyaret edilebilir ve konusunda uzmanlaşmış satış danışmanlarından destek alınabilir. Ayrıca internet üzerinden alışverişlerde yürüyüş amaçlı kullanılan ayakkabılarla ilgili yorumlar incelenebilir. Her egzersizde ve spor türünde olduğu gibi yürüyüşte de 5 ila 10 dakika arasında ısınma ve soğuma hareketleri yapmak büyük öneme sahiptir. Yürüyüşe başlamadan önce yapılacak ısınma hareketleri kan damarlarını genişletir. Bu da kasların oksijenle daha iyi beslenmesini sağlar. Isınma kas sıcaklığını da artırarak vücudun esnekliğine katkıda bulunur. Bunların yanı sıra vücudun yaralanma riskini azaltır ve kalpteki stresi minimize eder. Soğuma hareketleri kaslarda krampa ve sertliğe yol açabilen laktik asit birikmesini azaltabilir. Yürüyüşten sonra yüksek olan vücut sıcaklığı, kalp atış hızı ve kan damarları genişliğini aşamalı olarak düşürür. Fiziksel aktiviteden sonra rahatsızlanma olasılığı da azalır. Kişi susuz kaldığında zihin ve beden doğru şekilde çalışamaz. Vücut ısısı ve kalp atış hızı normal seviyenin üzerine çıkabilir. Ayrıca mide rahatsızlıkları yaşanabilir. Bu sorunların önüne geçmek için yürüyüşler sırasında su tüketimine dikkat edilmelidir. Yürüyüş sırasında uzun süre susuz kalmak dehidrasyona sebep olabilir. Özellikle doğada yapılan yürüyüşlerde su şişesi taşımaya özen gösterilmelidir. Çok yüksek hava sıcaklıklarında termos kullanılabilir ve soğuk su ihtiyacı giderilebilir. Yürüyüş sonrasında kaybedilen sıvıyı telafi etmek için su tüketimine devam edilmelidir.
17 Ekim 2024 Perşembe
18 Ekim 2024 Cuma
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zaturrenin-dusmanlari-asi-ve-az-antibiyotik/
Zatürrenin düşmanları aşı ve az antibiyotik
- Güncel tedavi yöntemleri zatürreden ölüm riskini azaltıyor - 65 yaş üstü kişiler risk altında - Antibiyotik direnci zorluyor - Aşının gücü yadsınamaz - DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR! Güncel tedavi yöntemleri zatürreden ölüm riskini azaltıyor Akciğerlerin iltihaplanmasıyla ortaya çıkan zatürre, bütün yaş gruplarını etkileyebiliyor. Tüm güncel tedavi yöntemlerine rağmen halen yüzde 12 oranında yaşam kaybı yaşanması nedeniyle, bu hastalık toplum sağlığını ilgilendiren rahatsızlıkların ilk sıralarında yer alıyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu, yaşam kaybı nedenleri arasında ilk beşte yer alan zatürrenin, gelecek dönemde de yerini koruyacağının düşünüldüğünü belirtiyor. 65 yaş üstü kişiler risk altında Zatürre; öksürme, yüksek ateş ve halsizlikle kendini belli ediyor. Tanı koymak için iyi bir fizik muayenenin yanı sıra akciğer filmi çekilmesi gerekiyor. Gerekli hallerde kan tahlili de yapılabiliyor. Zatürre tanısı alan hastalar, ayaktan tedavi edilebiliyor. Ancak kişi 65 yaş üstündeyse ve beraberinde farklı bir hastalığa sahipse mutlaka hastanede yatarak, antibiyotik tedavisine başlanması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Çuhadaroğlu, “Yüzde 12 olan yaşam kaybı oranının, 65 yaş üstünde yüzde 25’e çıkabildiğinin unutulmaması gerekiyor. Dolayısıyla daha genç hastalar ayaktan tedavi edilebilse de bu yaş grubunda hastanede yatış gerekiyor” diyor. Antibiyotik direnci zorluyor Sağlık Bakanlığı, ülkemizde kontrolsüz antibiyotik kullanımının önüne geçilmesi için büyük çaba sarf ediyor. Çünkü bu ilaç gereksiz kullanıldığında faydadan çok zarar veriyor. Kontrolsüz antibiyotik kullanımı ve direncinin artması zatürrenin şiddetini de yükseltiyor. Her geçen gün ilaç direnci daha fazla olan hastaların kendilerine başvurduğunu belirten Prof. Dr. Çuhadaroğlu, ne kadar direnç varsa verilen ilaçların etkisinin de o kadar az olduğunun altını çiziyor. Aşının gücü yadsınamaz Genel sağlık durumunun korunması için her şeyden önce iyi bir çevre, temiz ortam, beslenme ve bireysel bağışıklığın iyi olması gerekiyor. Zatürre ve grip birbiriyle bağlantılı hastalıklar olduğundan, sonbahar ve kış döneminde gribi de en aza indirmek için aşı olunması büyük önem taşıyor. Çünkü gribin arkasından ağır ve özel zatürreler gelebiliyor. Zatürre aşısı, çocuklara ve 65 yaş üstü gruba öneriliyor. “Çocuklara aşı yapıldıktan sonra yaşlılarda da zatürre oranının azaldığı görülüyor. Bu aşılar bir kere yapılıyor ve hayat boyu koruyor” diyen Prof. Dr. Çuhadaroğlu, şöyle devam ediyor: “Bunun yanı sıra grip vakaları azaldıkça hastalık da azalıyor. Ülkemizde erişkin aşılama bilincini arttırmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki grip aşısı yaptıranların oranı yalnızca yüzde 2,3! Bilinçlenme ile aşılanma oranlarını arttırmamız büyük önem taşıyor. Erişkinlerde zatürre aşısı hastalık oranının düşmesini sağlıyor. Dolayısıyla aşılanma sadece kişiyi değil, toplumu da etkiliyor.” DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR! “Film çektirmek daha kötü yapar.”Risk grubunda olmayan kişilerin akciğer filmi çektirmesine gerek yok. Ancak fizik muayene ile yaygınlığı belli oranda anlaşıldığı için zatürre şüphesi olan kişilerin film çektirmesi büyük önem taşıyor. “Aşı yaptırır ve sonra zatürre olursam daha ağır olur.”Hayır, aksine aşı yaptırmak bağışıklık sisteminin daha da güçlenmesine yardım ediyor.
27 Haziran 2020 Cumartesi
27 Haziran 2020 Cumartesi
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zaturreden-boyle-korunabilirsiniz/
Zatürreden böyle korunabilirsiniz
Zatürreden korunmada sonbahar aylarında grip aşısı olmak da önemli. Çünkü grip zatürreye çevirebilir ya da hastalığın oluşumuna zemin hazırlar. Grip üzerine bakteriyel zatürre eklenince ölümlü tablolar dahi ortaya çıkabilir. Günümüzde 65 yaşın üzerinde sağlıklı olsun olmasın herkese zatürre aşısı önerilir. Ayrıca 19 yaşını geçen, altta yatan kronik hastalıkları olan kişilerin de aşılanması önem taşır. Bununla birlikte genç yaşta zatürre geçiren birinin de iyileştikten sonra mutlaka zatürre aşısı olması gerekir. İki tür zatürre aşısı bulunur. Aşılardan biri beş yılda bir yapılır. Son yıllarda geliştirilen diğer aşı ise tek dozla ömür boyu koruyuculuk sağlar. Ancak bu aşıların koruyuculuğunun Hepatit aşıları gibi olmadığının unutulmaması gerekir. Çünkü Hepatit B aşısı olunduğunda hastalıktan kesin olarak korunma sağlanır. Zatürre aşısı olmasına rağmen hastalığa yakalanan vakalar görülür ama bu kişilerde zatürre ağır seyretmez. Bebekleri ve çocukları bakteriyel kökenli zatürreden korumada aşı önemlidir. Sağlık Bakanlığı’nın Ulusal Aşı Takvimi’nde yer alan bu aşılar tüm bebeklere uygulanır. Ancak bağışıklık sisteminin zayıfladığı diyabet ve kanser ile astım gibi hastalıkların varlığında zatürre aşısının doktor kontrolünde uygulanması büyük önem taşır.
null
19 Mart 2020 Perşembe
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zaturrenin-neden-oldugu-ikincil-enfeksiyonlar/
Zatürrenin neden olduğu ikincil enfeksiyonlar
- Zatürreyle gelen tehlikeler - Zatürreye bağlı komplikasyonlar - Bronşektazi - ARDS (Akut Solunum Sıkıntısı Sendromu) - Sepsis Zatürreyle gelen tehlikeler Akciğer gibi hayati bir organda ortaya çıkanzatürre, hastalığın beraberinde ya da sonrasında birtakım rahatsızlıklara da zemin hazırlar. Zatürreye bağlı komplikasyonlar Akciğer iltihabı olan zatürre bazen akciğer zarına ilerleyebilir ve o bölgede iltihaplı sıvı toplanı. Lokal olarak başlayan hastalığın ampiyeme dönüşmesi hastanın sağlık tablosunun kötüye gittiğini gösterir. Zamanında müdahale edilmezse ölümcül dahi olabilir. Ampiyem oluştuğunda iltihaplı sıvı bir toraks dreni ile dışarı atılır. Bu sorunun tedavisinde antibiyotikler sonuç vermez Bazen küçük bir cerrahi operasyon da gerekebilir. Bronşektazi Zatürre hastalığı iyileşme sürecinde bronşları deforme edebilir. Bu genellikle ilk dört ay içinde kendiliğinden düzelir. Ama bazı durumlarda dört aydan uzun sürer hatta yaşam boyu devam edebilir. Bronşektazisi olan kişiler hayat boyu balgam çıkarır, bağışıklık sistemleri zayıflar ve çok sık hastalanırlar. Zatürre kendini yenilemese de bronşektazinin iltihaplı durumuna dönüşür. Yaşam kalitesi düşen, halsizlik, keyifsizlik, iştahsızlık, yüksek ateş, işgücü kaybı sorunları olan bu kişilerin çok fazla antibiyotik kullanması gerekir. İyi tedavi edilen zatürre, bronşektaziden korunmada büyük önem taşır. ARDS (Akut Solunum Sıkıntısı Sendromu) Vakit kaybetmeden hastanede antibiyotik tedavisine başlanmasına rağmen bazı vakalarda genel tablo beklenildiği gibi olmaz. Hastada oluşan solunum sıkıntısı tedavinin yoğun bakımda devam etmesini gerektirebilir. Daha sık virüs kökenli zatürrelerde görülen ARDS’de akciğerde ödem oluşur ve bu organ görevini yapamaz Solunum cihazına bağlanan hastanın genel durumu kötüye gidebilir, hatta yaşamını yitirebilir. Sepsis Zatürre mikrobu bazı vakalarda kana karışıp, tüm vücudu etkileyereksepsishastalığına sebep olabilir. Septik şokla kendini gösteren ve ilerleyen vakalarda ölümlü tablolara yol açan bu sorunun ortadan kalkması için hastanın mutlaka yoğun bakımda destek tedavisi alması gerekir.
7 Eylül 2020 Pazartesi
5 Kasım 2024 Salı
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zaturre-tedavisinde-dogal-yontemler/
Zatürre Tedavisinde Doğal Yöntemler ve Alternatif Çözümler
- Zatürre Nasıl Anlaşılır? - Zatürreye Karşı Uygulanabilecek Doğal Yöntemler - Bağışıklık Sistemini Güçlendiren Alternatif Çözümler - Zatürre Tedavisinde Doğru ve Yanlış Uygulamalar - Sıkça Sorulan Sorular Zatürre Nasıl Anlaşılır? Zatürrebakteriler, virüsler veya mantarlar nedeniyle oluşan bir tür akciğer enfeksiyonudur. Akciğer dokusunun iltihaplanmasına ve hava keseciklerinin sıvıyla veya irinle dolmasına neden olabilir. Viral zatürre genellikle daha hafifken bakteri kaynaklı zatürrenin iyileşmesi daha uzun sürebilir. Zatürrenin anlaşılması için belirtilerini bilmek gerekir. Ancak hastalığa neden olan patojene göre farklı belirtiler ortaya çıkabilir. Türüne göre bazızatürre belirtilerişu şekildedir: - Bakteriyel Zatürre:Ateş 40.55 dereceye kadar çıkabilir. Birey sarı, yeşil veya kanlı balgam çıkarabilir. Yorgunluk, nefes darlığı, sık nefes alma, kalp hızında artış, iştahsızlık, nefes alırken ve öksürürken karın veya göğüs ağrısı; ciltte, dudaklarda veya tırnaklarda morarma ve bilinç bulanıklığı gibi belirtiler görülebilir. - Viral Zatürre:Bu zatürre türünde belirtiler genellikle birkaç gün içerisinde gelişir. Kuru öksürük, baş ve kas ağrıları, aşırı yorgunluk veya halsizlik görülebilir. Zatürreye Karşı Uygulanabilecek Doğal Yöntemler Zatürreye iyi gelen doğal çözümler birçok insanın hastalık sürecini daha rahat geçirmesine yardımcı olabilir. Zatürreyi evde geçirmek isteyen bireyler medikal tedavilerine destek olarak aşağıdaki yöntemleri uygulayabilirler: Zencefilzatürre tedavisi için kullanılabilen, rahatsızlıktan kaynaklanan iltihabın ve ağrının giderilmesine yardımcı olan faydalı bir bitkidir. Hazır zencefil çayları birçok yerde satılsa da bu reçeteyi evde taze olarak hazırlamak daha etkili olabilir. Zencefil Çayı Tarifi Taze zencefil çayı hazırlanırken gereken malzemeler şunlardır: - Birkaç adet taze zencefil, - 1 su bardağı (yaklaşık 200-250 ml) su, - Bal, - Limon. Yapılışı: - Birkaç parça taze zencefil kesilir ya da rendelenir. - Kesilen zencefil parçaları çaydanlığa eklenir. - Kısık ateşte yaklaşık 20 dakika pişirilir. - Hazırlanan çay süzüldükten sonra balla ve limonla servis edilir. Zencefil çayı gün içerisinde istenilen sıklıkta içilebilir. Sarımsak, içeriğinde yer alan allisin sayesinde mikropları öldürme konusunda etkili olabilir. Ezilmiş sarımsağa karakteristik kokusunu veren allisin, uçucu özelliğiyle akciğer enfeksiyonlarıyla mücadelede etkilidir. Allisinin hem buhar hem solüsyon şeklinde kullanımı ilaçlara dirençli suşlar da dahil olmak üzere Pseudomonas, Streptococcus ve Staphylococcus gibi akciğerde enfeksiyona neden olan bakterilerin çoğalmasını durdurabilir. Bununla beraber sarımsağın tek başına tedavide yeterli olmayabileceğini ve doktorun reçete ettiği ilaçları bırakmamak gerektiğini de unutmamak önemlidir. Zatürre belirtileri bitki çayları gibi doğal yöntemlerle, bireyin vücuduna zarar vermeden belli bir düzeyde hafifletilebilir. Zatürreye karşı etkili bitki çayları arasında şunlar yer alır: - Okaliptus:Okaliptus bitkisi antiseptik özelliklere sahiptir, hastalıklara neden olan pateojenleri etkisiz hale getirebilir. 2020 yılında yapılan bir çalışmada, okaliptusun ventilatör kaynaklı zatürrenin gelişimini engelleyebileceği tespit edilmiştir. Okaliptüs çayı hazır olarak alınıp tüketilebilir. Evde okaliptus çayı hazırlamak isteyenler 1 ila 2 çay kaşığı kuru okaliptüs yaprağını bir bardak suyun içerisinde 5 ila 10 dakika kadar kaynattıktan sonra süzerek içebilirler. - Nane:Ferahlatıcı ve gerginliği azaltıcı bir bitki olan nane, zatürre durumunda tahrişi azaltabilir ve balgamın sökülmesine yardımcı olabilir. Nane çayı da okaliptüs çayı gibi hazırlanabilir. Ayrıca demlenmiş nane çayının içine limon da eklenebilir. - Zerdeçal:Koyu turuncu rengi ve kekremsi aromasıyla yemeklere lezzet katan zerdeçal, zatürreye iyi gelen bitkiler arasında yer alır. Zerdeçalın içeriğinde yer alan kurkuminin antioksidan, antiinflamatuvar ve antimikrobiyal özellikleri bulunur. Bitki çaylarının yanı sıra buhar tedavisi de zatürre belirtilerinin giderilmesinde faydalı olabilir. Buharın sağladığı nem solunduğunda akciğerlerdeki mukus gevşeyerek bireyi rahatlatabilir. Özellikle sıcak banyo veya duş esnasında buhar solumak faydalı olabilir. Bağışıklık Sistemini Güçlendiren Alternatif Çözümler Zatürre bağışıklık sistemini güçlendirme yöntemleriyle daha kısa sürede de iyileşebilir. Bu noktada bağışıklık sisteminin normal fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için vücuttaki mikro besin maddelerinin dengesi önemlidir. Vitamin ve mineral takviyelerinin zatürre tedavisinde etkinliğini araştıran birçok çalışma mevcuttur. Bu çalışmalara göre zatürreye karşı etkili mineral vevitamin takviyeleriarasında şunlar yer alır: - Alfa-Linolenik Asit (ALA):Alfa-linolenik asit iltihap giderici etkileri olan bir omega 3 yağ asidi türüdür. 2005 yılında yapılan bir araştırma alfa-linolenik ve linoleik asitlerin zatürre riskini azaltabileceğini göstermektedir. 2020 yılında yapılan başka bir araştırma da ALA’nın antiinflamatuvar ve anti-oksidatif etkileri sayesinde lipopolisakkaritin akciğere zarar vermesini engelleyebileceğini ortaya koymaktadır. - Çinko:Bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde rol oynayan çinko, zatürre tedavisinde faydalı olabilir. Bazı araştırmalar çocuklarda düzenli çinko takviyesinin zatürreyi ve ishali önleyebileceğini göstermektedir. - Koenzim Q10:Koenzim Q10, bağışıklık sisteminin optimum işleyişini sağlayacak önemli rollere sahiptir. Bu roller arasında antioksidan etkiler ve iltihaba neden olan gen ifadesini baskılama yeteneği bulunur. Randomize plasebo kontrollü bir çalışmada 14 gün boyunca günde 200 mg koenzim Q10 verilen zatürreden muzdarip yaşlı bireylerde, plasebo grubuna kıyasla belirtilerin süresinde ve antibiyotik tedavisinin süresinde kısalma görülmüştür. Zatürreprobiyotikkullanımıyla daha kolay ve hızlı şekilde iyileşebilir. Canlı mikroorganizmalar olan probiyotikler sindirim sisteminin sağlığını destekleme, bağışıklık sistemini düzenleme, alerjik rahatsızlıkları veya otoimmün hastalıkları hafifletme gibi faydalar sunabilir. 2021 yılında yapılan bir araştırmada, probiyotik kullanımının zatürre hastalarında klinik belirtileri iyileştirdiği ve enflamasyonu gösteren biyobelirteç düzeylerini normalleştirdiği ortaya konmuştur. Probiyotiklerin söz konusu faydalarının immünomodülatör yani bağışıklık sisteminin tepkisini değiştirebilme etkisine bağlı olduğu düşünülmektedir. Zatürre tedavisini kolaylaştırmak ve iyileşme sürecini hızlandırmak için beslenme düzeninde değişiklikler de yapılabilir. Zatürreye karşı etkili beslenme önerileri arasında şunlar yer alır: - Meyveler ve Sebzeler:Meyveler ve sebzeler iltihap giderici, antibakteriyel ve antiviral özelliklere sahiptir. Bu özellikler meyvelerin ve sebzelerin vitamin, folat, lif ve fitokimyasallar açısından zengin besin kaynakları olmasıyla ilişkilidir. - Kahve ve Çay:Çayın içerisindeki kateşinler, theaflavinler ve theanin gibi bileşenlerle; demlenmiş kahvenin içerisindeki klorojenik asit, diterpenler ve Maillard reaksiyon ürünleri bağışıklık sistemini etkileyebilir. Bu mikro besin profiline sahip kahve ve çay bireyi solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyabilir. Zatürreden muzdarip bireylerin tüketmemesi gereken besinler arasındaysa şunlar yer alır: - İşlenmiş ve İşlenmemiş Kırmızı Et Ürünleri:2021 yılında yapılan bir çalışmada işlenmemiş ve işlenmiş et bakımından zengin bir diyetin sonucunda zatürre riskinin arttığı görülmüştür. - Şekerli Besinler:Kan şekerini yükselten besinler zatürreye yakalandıktan sonra bireyin hastalıkla savaşmasını zorlaştırabilir. Zatürre Tedavisinde Doğru ve Yanlış Uygulamalar Zatürretedavisinde doğru ve yanlış uygulamalar hakkında bilgi sahibi olmak, hastalığın etkili bir şekilde yönetilmesi açısından son derece önemlidir. Zatürreyi evde tedavi etmek isteyen bireyler bazı hususlara dikkat ederek olası riskleri en aza indirebilirler. Zatürre bireyin vücudunu zayıf düşüren ve hayatı tehdit edebilen ciddi bir rahatsızlıktır. Bazı durumlarda bireylerin hastanede tedavi olmasını gerektiren bu rahatsızlığın iyileşme süreci aylarca sürebilir. Bu nedenle tıbbi tedavi şarttır ancak bazı doğal yöntemlerle hastalığın belirtilerini daha iyi şekilde yönetmek de mümkün olabilir. Örneğin zencefil çayı gibi doğal tedavi yöntemleri genellikle ana zatürre tedavisine yardımcı olarak değerlendirilir. Zatürre tedavisi genellikle bireyin belirtilerinin şiddetine ve başka rahatsızlıkları olup olmadığına göre kişisel olarak belirlenir. Bununla beraber zatürrenin temel tedavisi doktor tarafından reçete edilen ilaçlarla yapılır. Çoğu insan yaklaşık 2 ila 4 hafta içinde iyileşir. Ancak aşağıdaki durumlar nedeniyle hastaneye başvurulması gerekebilir: - 65 yaşından büyük olmak, - Kalp ve damar hastalığı veya uzun süreli bir akciğer hastalığının varlığı, - Hastalığın kötüleşmesi, - Zatürrenin bebeklerde ya da küçük yaştaki çocuklarda görülmesi. Zatürre için doğal tedavi yöntemleri belirtilerin azaltılmasında etkili olabilse de bu yöntemler medikal tedavilerin yerini almamalıdır. Doğal tedavilerin yanlış kullanılmasıyla ilgili olası riskler arasında şunlar yer alır: - Doktora gitmeden doğal yöntemlerle tedavi olmak, hastalığın kötüleşmesine ve doktor müdahalesinde gecikmeye neden olabilir. - Bazı doğal tedavi yöntemleri ve bitkiler alerjik reaksiyonlara yol açabilir. - Kan sulandırıcı ilaç kullanan bireyler tükettikleri zerdeçal miktarında dikkatli olmalılar. Zerdeçalın içerisinde yer alan kurkümin antikoagülan etki göstererek kanı çok fazla inceltebilir. Bu nedenle yüksek dozda zerdeçal bireyin kanama riskini artırabilir. - Zatürrede yanlış tedavi yöntemleri bireyin hayatını tehlikeye sokabilir. Başta bitkiler olmak üzere doğal tedavi yöntemleri, zatürre için kullanılmakta olan farmakolojik ilaçlarla etkileşime girebilir. Bu etkileşim sonucunda ilaçlar etkinliğini yitirebilir veya organlar önemli ölçüde zarar görebilir. Zatürreye karşı iyileşme belirtileri göstermeyen bireyler bu etkileşimlerden muzdarip olabilirler. - Zatürre belirtilerinin iyileştirilmesinde kullanılması gereken doğal tedavilerin dozları belirli olmayabilir. Sıkça Sorulan Sorular Zatürreyle mücadelede ilaçlarını aksatmadan alan bireyler evde dinlenmek, bol su içmek ve dengeli bir beslenme programı takip etmek gibi önlemlerle hastalığı kolayca atlatabilirler. Okaliptüs, nane, zencefil ve zerdeçal çayları zatürre belirtilerinin azaltılmasına yardımcı olabilir. Doğal yöntemler ciddi bir rahatsızlık olan zatürrenin tedavisinde tek başına yeterli olmayabilir. Hafif vakalarda zatürre 1 ila 2 hafta içerisinde iyileşmeye başlar ve bireyler normal rutinlerine dönebilirler. Ağır vakalardaysa tam iyileşme bir ay veya aylarca sürebilir. Bakteri ve virüs gibi patojenlerden kaynaklanan zatürre, bu mikroorganizmaların bir bireyden diğerine geçmesiyle ortaya çıkabileceği için bulaşıcı bir hastalıktır. Bununla beraber yiyeceklerin, gastrik sıvının ya da kusmuğun hava yollarına veya akciğerlere solunmasıyla meydana gelen zatürreyse genellikle bulaşıcı değildir. Zatürre doğrudan soğuk havadan kaynaklanmaz ancak insanlar kış aylarında iç mekanlarda daha çok vakit geçirdikleri için yakın temas nedeniyle bakterileri veya virüsleri daha kolay kapabilirler. Ayrıca soğuk hava bireyin bağışıklık tepkisini olumsuz etkileyerek enfeksiyonlarla savaşma becerisini zayıflatabilir.
20 Kasım 2024 Çarşamba
21 Kasım 2024 Perşembe
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/-zayiflama-cayi--adindaki-bitki-caylarina-dikkat/
‘Zayıflama çayı’ adındaki bitki çaylarına dikkat!
- ‘Bitki çayı’ deyip zayıflama çaylarına kanmayın - Zayıflamak için sağlığınızdan olmayın - ‘Kabızlığa iyi geliyor’ deyip sinameki içmeyin - Kekik çayını zayıflama çayı olarak görmeyin - ‘Yüzde 100 doğaldır’ ibaresine aldanmayın! - Mutlaka doktora danışın - Bitkileri karıştırmayın ‘Bitki çayı’ deyip zayıflama çaylarına kanmayın Kilo vermek için her yolu deneyenlerden misiniz? Diyetler bir sonuç vermezken duyduğunuz her yöntemi ve ürünü kullanıyor musunuz? Bu hataya düşüp sağlığınızla oynamayın. Hızlı zayıflamak uğruna ‘bitkisel’ adı altında satılan zayıflama çaylarından medet ummayın. “Bitki sonuçta, ne zararı olabilir ki?” demeyin. Bilinçsizce kullanılmadığında ani ölüme bile götürebilen zayıflama çayları konusunda bu uyarılarına kulak verin. Zayıflamak için sağlığınızdan olmayın Fazla kiloların altında genler, hormonal dengesizlikler, çevresel faktörler ve kullanılan ilaçlar gibi birçok neden yatabilir. İnce görünmek uğruna bitki çaylarına başvurulabilir. Zayıflama çayları adıyla satılan bitki çayları, böbrek yetmezliğinden kalp ritim bozukluğuna, yüksek tansiyondan bağırsak yapısında kalıcı zarara; hatta uzun vadede tümöre dek birçok soruna neden olabilir. ‘Kabızlığa iyi geliyor’ deyip sinameki içmeyin Özellikle içeriği bilinmeyen bazı bitkisel zayıflama çayları ve besin destekleri, vücuttaki su ve kas kütlesinde hızlı kayıplara neden olarak tartıda sizi mutlu etse bile gerçekte kilo kaybı sağlamaz. En iyi bilinen ve en tehlikeli örnek sinameki yaprağı çayıdır. Karışım zayıflama çaylarına konulan özellikle de konstipasyon (kabızlık) tedavisinde sıkça başvurulan bir çay olan sinameki, 3 haftayı aşan kullanımda bağırsakta kalıcı hasar, uzun vadede tümörlere sebep olabilir. Bağırsaklarda kronik bir tembellik ortaya çıkabilir. Kekik çayını zayıflama çayı olarak görmeyin Popüler olan sağlıksız zayıflama yöntemleri, kısa vadede ilgi çekici gözükse de geri dönüşümü zor olan sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle kişinin bilimsel veriler ışığında oluşturulmuş kendi metabolizması ve yaşam alışkanlıkları dikkate alınarak hazırlanmış kendine özel beslenme programları alışkanlık haline getirilmeli. Doğanın şifalı baharatlarından olan ve pek çoğumuzun günlük hayatta sıkça tükettiğimizkekik çayı, normal şartlarda idrar enfeksiyonlarında, sindirim problemlerinde, üst solunum yolu enfeksiyonlarında faydalı olmasına rağmen, yüksek tansiyonu olan kişilerde sanılanın aksine olumsuz sonuçlar doğurabilir. Gündelik yaşamda çok sık kullandığımız bitki zararsızdır düşüncesinden kurtulmak gerekir. ‘Yüzde 100 doğaldır’ ibaresine aldanmayın! Yapılan her reklama da inanmamak gerekir. Ürünlerin üzerinde yazılan yüzde 100 doğaldır ibaresi de yanıltıcı olabilir. “Açlık hissini bastırır, sindirimi kolaylaştırır, ödem atmaya fayda sağlar, vücuttaki fazla yağların yakılmasına ve toksinlerin atılmasına birebir. İçerisindeki doğal bitkilerle çeşitli hastalıklardan korunarak sağlıklı zayıflamanıza yardımcı olur” şeklindeki reklamlar, kişiyi kötüye götürebilir. Hatta ölümlere neden olabilir. Mutlaka doktora danışın Yeşil çay, içeriğindeki epigallokateşin galat sayesinde metabolik hızı arttırır. Ancak aşırı tüketiminde içerisindeki kafeinden kaynaklı hipertansiyon ve çarpıntısı olan kişiler rahatsız olabilir. Hipertansiyonu ve çarpıntısı olan kişiler yeşil çayı 1-2 fincandan fazla tüketmemelidir. Bitki çaylarının aşırı tüketimden kaçınmak gerekir. Yine bazı bitkiler bazı hastalıkları olanlarda olumsuz sonuçlar yaratabilir. O nedenle bitki çayı da olsa, herhangi bir hastalığı ya da şikayeti olanların doktoruna danışmadan kullanmaması gerekir. Bitkileri karıştırmayın İdrar sökücü özelliğe sahip olan zayıflama çayları, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu suyun, suda eriyen vitaminlerin ve minerallerin kaybına yol açar. Üstelik tek başına etkinliği iyi olan bir bitki, başka bitkilerle karıştırılıp çay haline getirildiği zaman zararlı hale dönüşebilir. Örneğin mısır püskülü, funda yaprağı, kiraz sapı karışımı zayıflama çaylarının vazgeçilmezi. ‘Zayıflama çayı’ olarak bilinen bu çayların her birinin diüretik etkili yani idrar sökücü etkisi bulunur. Üstelik birlikte kullanıldıklarında böbrekleri yorar ve kanda mineral eksikliği oluşturabilir. Ayrıca bu zayıflama çayları ilaçla birlikte alındığında ilacın etkisini azaltabilir.
20 Mayıs 2020 Çarşamba
10 Eylül 2024 Salı
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zayiflamaya-yardimci-8-sebze/
Zayıflamaya yardımcı 8 sebze
Zayıflama yöntemi olarak sebze tüketin Kilo probleminiz olduğu mu düşünüyorsunuz? Kilolarınızdan kurtulmak istiyorsanız güneşten yararlanın. Güneşin çıkmasıyla metabolizmanız hızlanacak ve diyetiniz daha iyi sonuç verecek. Bir de sebze tüketirseniz zayıflamanız daha kolay olur. Diyet yaparken hem vücut direncini güçlü tutacak hem de zayıflamaya yardımcı olacak sebzeler tüketin. İşte o sağlıklı ve kilo vermeye destekçi sebzeler… Karnabahar tok tutar Türk mutfağının geleneksel sebzelerinden biri olan karnabahar, 100 gramında yaklaşık 90 gram su barındırır. Doygunluk sağlama oranı oldukça yüksek olan karnabahar, C vitamininden zengin olması sayesinde kolajen yapımını destekler ve zayıflarken cildin sıkılaşmasını sağlar. Gaz problemi ve hassasiyeti yaşayan kişilerin kimyon, kişniş, anason, zencefil gibi baharatlar ile pişirerek tüketmesinde fayda var. Çiğ olarak tüketmek isteyenlere ise ardından rezene çayı önerilebilir. Brokoli mideyi rahatlatır Brokoli, çoğu kişi tarafından tercih edilen bir sebze olmamasına rağmen faydaları saymakla bitmez. Yapılan bir çalışmada brokolinin içeriğindeki sülforofanın, ülserin birincil nedeni olan helikobakter pilori enfeksiyonunu önlediği ortaya konulmuş. Mide sağlığını ve sindirimi bu şekilde desteklemesi kilo kaybı sürecini de kolaylaştırır. Ödem için ıspanak Ispanak, potasyumdan zengin bir sebze olması nedeniyle özellikle ödem problemi yaşadığınız dönemlerde vücuttan fazla suyun atılmasına yardımcı olur. Salatalarda çiğ olarak veya az suda çok uzun süre pişirmeden tüketilebilir. Diyet dostu kabak Enerji değeri oldukça düşük bir sebze olan kabağın 100 gramında sadece 20 kalori bulunur. Su oranı da oldukça yüksek olduğundan tok tutma özelliği ile ön plana çıkar. Diyet döneminde çiğ olarak rendelenerek salatası ve çorbası rahatlıkla tüketilebilir. Turp enerji verir Kırmızı ve siyah turp yüksek oranda potasyum barındırır ve vücut direncini, kas kabiliyetini artırır. Kişinin kendini daha enerjik hissetmesine yardımcı olur. Lif oranı oldukça yüksek olan turp, bağırsakların düzenli çalışmasını destekler. Salatalarda sıklıkla tercih etmenizde fayda var. Salatalarınızı pancarla süsleyin Kırmızı renkli sebzelerin artık kalp hastalıkları ve kanserden koruduğu tartışılmaz bir gerçek. İçeriğindeki antosiyaninlerle birlikte vücuttan toksik maddelerin atılmasına yardımcı olan pancar, karaciğerin yenilenmesine de destek verir. Kalori değeri oldukça düşük olup tok tutma özelliği ile de diyet dönemlerinde salatalarınızın sağlıklı süsü olacak. Kuşkonmaz bağışıklığınızı güçlendirir Mart ayı kuşkonmazın tam zamanı. Zayıflama sırasında yardımcınız olacak kuşkonmaz, enerji değeri düşük ama posa oranıyla birlikte doyuruculuğu yüksek bir sebzedir. Magnezyum ve potasyumdan yüksek olması kas ve kalp sağlığını desteklerken, A vitamini içeriği vücudu toksinlerden arındırır ve bağışıklığı güçlendirir. Vücuttan su atıcı özelliğe sahip olan kuşkonmazı, özellikle kadınların ödem problemi yaşadıkları dönemlerde tüketmesi çok faydalı. Zayıflamayı kafanıza koyduysanız kuşkonmazı, zeytinyağlı olarak ya da salatalarınızla tüketebilirsiniz. Sarkmalara karşı pırasa Lif ve C vitamini oranı oldukça yüksek bir sebze olan pırasa bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olurken, C vitamini ile de cildin elastikiyetini korumasını sağlar. Zayıflama sırasında sarkma probleminin önüne geçer.
15 Mayıs 2020 Cuma
18 Mayıs 2020 Pazartesi
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zehirli-temizlik-urunlerinden-korunmanin-yollari/
Zehirli Temizlik Ürünlerinden Korunmanın Yolları
- Zehirli Temizlik Ürünlerinin Tehlikeleri Nelerdir? - Zararlı Kimyasallardan Nasıl Korunabilirsiniz? - Güvenli Temizlik Alternatifleri Nelerdir? - Temizlik Sırasında Koruyucu Ekipman Kullanımı - Sağlık Risklerini Azaltmanın İpuçları - Çocukları ve Evcil Hayvanları Zararlı Maddelerden Koruma Yolları - Zehirli Temizlik Ürünlerine Karşı Çevre Dostu Alternatifler - Sıkça Kullanılan Doğal Temizlik Ürünleri - Zehirli Temizlik Ürünleri Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Zehirli Temizlik Ürünlerinin Tehlikeleri Nelerdir? Zehirli temizlik ürünlerinin kimyasal içerikleri sağlık üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Karbonmonoksit zehirlenmesine benzer semptomların görülmesi dahi mümkündür. Söz konusu maddeler boğazı tahriş etmenin yanı sıra çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilir: - Amonyak içeren temizlik ürünleri gözlerin ve solunum yollarının zarar görmesine neden olabilir. İçeriğinde amonyak bulunan çamaşır suyu kullanımı sonrasında öksürük gibi belirtiler ortaya çıkabilir. - Hidrojen peroksit içeren temizlik ürünleri de insan sağlığına zarar verebilir. Hidrojen doğrudan göze veya cilde temas ettiğinde tahrişe yol açabilir. Yüzde 10 oranında hidrojen peroksit içeren maddelerin solunması akciğerlere zarar verebilir. Bu nedenle hidrojen peroksit içeren dezenfektan kullanımında dikkatli olmak gerekir. - Sodyum peroksit ve kalsiyum peroksit de solunduğunda bireyi olumsuz etkileyebilir. Cilt veya gözle temas ettiğinde tahrişe ve yanmaya neden olabilir. Solunduğunda burun, boğaz ve akciğerleri tahriş edebilir, öksürüğe ve hırıltılı nefes almaya, akciğer zararına neden olabilir. - Bazı ürünlerin içerisinde uçucu organik bileşikler (VOC'ler) başta olmak üzere birçok tehlikeli madde vardır. VOC'ler oda sıcaklığında buharlaşarak diğer kimyasallarla etkileşime girebilen maddelerdir. Temizlik malzemelerinin kullanımı esnasında havaya salınan VOC'lerin ve diğer kimyasalların neden olduğu problemler arasında kronik solunum sorunları, alerjik reaksiyonlar, astım, kanser ve baş ağrısı bulunur. Bu kimyasalların astım ve diğersolunum yolu hastalıklarıolan kişiler üzerindeki etkilerini anlamak için yapılan ve yapılmaya devam edilen birçok çalışma vardır. Uçucu organik bileşikler ve diğer toksik maddeler içeren temizlik malzemeleri arasında oda spreyleri, klor bazlı ağartıcı, deterjan ve bulaşık yıkama deterjanı, kuru temizleme kimyasalları, halı ve döşeme temizleyicileri, mobilya ve yer cilaları bulunur. Zararlı Kimyasallardan Nasıl Korunabilirsiniz? Temizlik ürünlerinin içerisinde yer alan zararlı kimyasallardan korunmak için bazı stratejik adımlar atılabilir. Bu adımlar şu şekilde sıralanabilir: - Temizlik ürünlerinin etiketlerini doğru okumak etkili bir stratejidir. Böylece içerisinde toksik maddeler bulunan temizlik ürünleri satın alınmayacağından bu maddelere maruz kalmakla ilgili riskler de ortadan kalkar. Bu aynı zamanda hangi ürünün hangi içeriklerle temas etmemesi gerektiği hakkında da bilgi verir ve kimyasal reaksiyonla ortaya çıkabilecek olumsuz etkileri minimize eder. - Kimyasal içeriği azaltılmış veya tamamen doğal ürünler tercih edilebilir. Bu ürünler insan bedeniyle uyumlu ve tene temas ettiğinde veya solunduğunda toksik etkilere neden olmayan maddelerdir. - Evde sirke,karbonatve limon gibi malzemelerle doğal temizlik ürünleri yapılabilir. Güvenli Temizlik Alternatifleri Nelerdir? Güvenli temizlik ürünleri arasında bitki bazlı olanlar son derece etkilidir. Bitki bazlı temizleyicilerin içerisinde uçucu yağlar, bitkisel özler ve diğer bitki bazlı bileşikler başta olmak üzere doğal bileşenler bulunur. Doğal içerikleri sayesinde sert ve yıpratıcı olmayan bu temizleyici maddeler, toksik ürünlere karşı etkili ve güvenli bir seçimdir. Bu temizlik alternatifleri mutfak yüzeylerinden banyo zeminine kadar yaşam alanlarının pek çok noktasında rahatlıkla kullanılabilir. Hem etkili hem çevre dostu çeşitli bitki bazlı temizlik çözümlerinin faydalarıysa şunlardır: - Yeşildir:Zararlı kimyasallar içermeyen çevre dostu alternatifler, ev içerisinde yaşayan canlılar için daha güvenlidir. Toksik olmayan bu ürünlerin ciltle temasında veya solunmasında zararlı etkiler ortaya çıkmaz. - Biyolojik olarak parçalanabilir:Biyolojik olarak parçalanabilen maddeler toprakta çözünerek ekosisteme karışır. Bu maddeler çevreye zarar vermeyerek sürdürülebilirliğe katkı sağlar. - Hipoalerjeniktir:Güvenli temizlik alternatiflerinin alerjik reaksiyonlara veya cilt tahrişine neden olma olasılığı daha düşüktür. - Kirliliğe neden olmaz:Biyolojik olarak parçalanabilir bileşenlerden oluşan temizleyiciler, suyun ve toprağın kirlenmesine neden olmaz. - Sürdürülebilirdir:Genellikle geri dönüştürülebilir veya tekrar kullanılabilir ambalajlara sahiptir. Bu sayede plastik atık oranı düşüktür. Temizlik Sırasında Koruyucu Ekipman Kullanımı Zararlı kimyasallardan korunmak için alınacak önlemler arasında eldiven, maske ve gözlük kullanımı vb. bulunur. Bu kimyasalları kullananlar, eldiven takarak zararlı bileşenlerin ciltlerine temas etmesini engellerler. Ayrıca gözlük göze madde sıçramasını önlerken maske zararlı bileşenlerin daha az solunmasına yardımcı olur. Koruyucu ekipmanlar sayesinde kimyasal maddelerden olumsuz etkilenme olasılığı en aza indirilebilir. Sağlık Risklerini Azaltmanın İpuçları Temizlik yaparken daha az kimyasal madde solumak için uygun havalandırma yapmak büyük önem taşır. Bu amaçla pencerelerin ve kapıların mutlaka açılması gerekir. İyi bir havalandırma, odanın havasındaki toksik maddelerin en aza indirilmesine yardımcı olur. Temizlik bittikten sonra ciltte kalan toksik kimyasal maddeleri tamamen temizlemek için ellerin iyice yıkanması gerekir. İşlem sonrasında kıyafetleri değiştirmek de giysilerde kalan kimyasal maddelerden kurtulmak için önemli bir adımdır. Ayrıca bu kıyafetlerin tekrar giyilmeden önce de yıkanarak kimyasal madde kalıntılarından arındırılması önemlidir. Çocukları ve Evcil Hayvanları Zararlı Maddelerden Koruma Yolları Çocukları ve evcil hayvanları zararlı maddelerden korumak için bu ürünleri doğru şekilde depolamak gerekir. Öncelikle bu maddelerin buharlaşarak veya dökülerek yiyeceklere ve içeceklere bulaşmaması için bunların kapalı kaplarda saklanması gerekir. Yiyecek kaplarıyla temizlik ürünlerinin kapları kesinlikle farklı olmalı ve üzerlerinde ürünün ne olduğunu belirten bir yazı bulunmalıdır. Pestisitler ve toksik kimyasallar çocukların yiyecek veya içecek sanabileceği kaplara konmamalıdır. Zararlı maddelerin çöpleri çocukların ve evcil hayvanların erişemeyeceği veya açamayacağı kaplarda saklanmalıdır. Pestisit uygulandığında veya evde toksik madde içerebilecek ürünlerle temizlik yapıldığında çocuklar ve evcil hayvanlar evin dışında tutulmalıdır. Kimyasal temizlik ürünleriyle zehirlenme durumunda hemen tıbbi yardım almak gerekir. Zehirlenmeye neden olan ürünün adı, biliniyorsa içeriği, yutulduğu zaman ve miktar da bildirilmesi gereken önemli bilgiler arasında yer alır. Zehirli Temizlik Ürünlerine Karşı Çevre Dostu Alternatifler Ekolojik temizlik ürünleri, çevreye ve bireye zarar vermeyen bileşenlerden oluşan güvenli ürünlerdir. Doğrudan hazır satılan ekolojik temizlik ürünlerinin yanı sıra evde hazırlanabilecek yeşil temizlik ürünleri de bulunur. Çevreye zarar vermeyen ve evde hazırlanabilecek alternatifler arasında sirke, karbonat, çay ağacı yağı ve kastil sabunu bulunur. Bazısıantibakteriyel ürünlerarasına da giren bu malzemeler tek başına veya çeşitli kombinasyonlarla hazırlanarak doğal temizlik malzemeleri yapılabilir. Örneğin aynı oranda sirke ve suyu bir sprey şişesinin içine koyarak sert yüzeylerde kullanılabilecek antibakteriyel temizlik ürünü elde etmek mümkündür. Sıkça Kullanılan Doğal Temizlik Ürünleri Sirke ve karbonat, doğal temizlik çözümlerinin yapımında sıklıkla tercih edilen malzemelerdir. Asidik bir yapıya sahip olan sirke bu sayede kirleri ve kalıntıları rahatlıkla söker. Cam yüzeylerden mutfak tezgâhlarına kadar evin birçok yerinde sirke kullanılabilir. Karbonat da hem ev temizliğinde hem ağız bakımında kullanılabilecek doğal bir temizlik maddesidir. Kötü kokuları ortadan kaldırmak yerine onları maskeleyen bazı oda spreylerinden farklı olarak koku parçacıklarını nötralize eder. Böylece kokuyu tamamen ortadan kaldırabilir. Bu bakımdan kimyasal içermeyen iyi bir oda spreyi alternatifidir. Esansiyel yağlarla etkili bir şekilde yüzey temizliği yapılabilir. Bunun için 1 su bardağıbeyaz sirke, 1 su bardağı su ve 30 damla lavanta esansiyel yağı karıştırılır. Bu solüsyon temizlenecek yüzeylere püskürtülür. Zehirli Temizlik Ürünleri Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Zehirli temizlik ürünleri yerine karbonat, sirke, uçucu yağlar ve kastil sabun kullanılabilir. Temizlik sırasında koruyucu ekipmanlar kullanmak, birbiriyle reaksiyona girecek maddeleri birlikte kullanmamak önemlidir. Zehirli temizlik ürünleri solunduğunda aşağıdaki adımlar izlenmelidir: - Pencereler açılır ve oda havalandırılır. - Odadan direkt dışarı çıkılır çünkü temiz hava birçok rahatsız edici semptomu iyileştirebilir. - Tahriş olmuş gözler yıkanır. Boğaz için süt veya buzlu su içilir. Öksürük için banyoda sıcak suda buhar solunur. Mide bulantısı için karbonatlı içecekler içilebilir. - Semptomlar devam ederse mutlak doktora gidilmesi gerekir.
31 Ekim 2024 Perşembe
31 Ekim 2024 Perşembe
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zayif-karneyi-kriz-yerine-firsata-cevirin/
Zayıf karneyi kriz yerine fırsata çevirin
- Karnesine abartılı tepkiler vermeyin - Başarılı karneyi abartmayın! - Pahalı hediyeler yanlış! Karnesine abartılı tepkiler vermeyin Karnesinde zayıf olan çocuklara fiziksel ve psikolojik şiddetten kesinlikle kaçınılması gerekir. Bu davranışlar çocuğun benlik saygısının gelişimine yıkıcı zarar verir. Her çocuk başarılı olmak, büyükleri tarafından onaylanmak ve takdir edilmek ister. Zayıf karne notları nedeniyle sürekli eleştirilen, suçlanan ve hakarete uğrayan çocuklarda özgüven gelişimi kalıcı şekilde zedelenebilir. Anne ve baba, çocuğunun her durumda yanında olacağını hissettirmesi gerekir. Çocuğunuzla ilişkinizi iyi tutarak karne sonrası oluşabilecek bir krizi, ilişkinizi geliştirmek üzere bir fırsata çevirebilirsiniz. Çocuğunuza başarısını artırmak için ‘bizim yapabileceğimiz bir şey var mı?’ diye sorun. Gelecek dönem için sorumluluğu üzerine almasını ve bir eylem planı dahilinde nasıl çalışacağı hakkında konuşun. Başarılı karneyi abartmayın! Peki ya baştan aşağı ‘pekiyi’ ile donatılmış, teşekkür ve takdir belgesiyle taçlandırılmış karne ile gelen çocuklara sağlıklı yaklaşım nasıl olur? Abartılı sevinç gösterileri de öğrencinin, ailesi için başarının ne kadar önemli olduğu duygusunu yaşatır. Ve öğrencinin daha sonraları olası başarı düşmelerinden daha fazla tedirgin olmasına neden olabilir. Karne, sadece bir dönemki öğrenci başarısını yansıtır. Eğitim hayatının ise uzun bir süreçtir. Başarı düşmelerini de artışlarını da olağan karşılamak, başarı düşmelerinde şiddet, aşağılama ve suçlamadan kaçınmak kadar başarı artışlarını da ‘göklere çıkarmamak’ gerekir. Pahalı hediyeler yanlış! Çocukları büyük ve pahalı hediyelere boğmak, her istediğini yapmak olumsuz sonuçlara yol açabilir. Örneğin ilkokul 2. sınıfta notlarının hepsi 5 diye çocuğa tablet, playstation gibi hediyeleri hemen almayın. Bu yıl bunları yaparsanız 3. sınıfın sonunda daha üst hediyeler almak zorunda kalırsınız. Daha çok sözel ödülleri tercih edin. Örneğin öğrencinin başını okşamak, aferin demek, sevdiği bir yemeği hazırlamak ya da sevdiği bir filme götürmek onun için daha anlamlı olabilir. Özellikle küçük sınıflarda pahalı oyun konsülleri ya da oyun araçlarının kontrolsüz biçimde vermeyin. Bunun yerine ailenin ilgi ve sevgisini hissettirebileceği aktiviteler içerisinde olunması doğru olur.
4 Eylül 2020 Cuma
4 Eylül 2020 Cuma
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zencefilin-faydalari/
Zencefil Nedir? Zencefil Faydaları Nelerdir?
- Zencefil Nedir?Zencefil Besin Değerleri Nelerdir?Zencefil Ne İşe Yarar?Zencefil Faydaları Nelerdir?Zencefil Nasıl Tüketilir?Zencefil ÇayıZencefil TozuTaze ZencefilZencefil ShotZencefilin ZararlarıZencefil Hakkında Sık Sorulan Sorular Zencefil Nedir? Zencefil, bilimsel adıylaZingiber officinale, Güneydoğu Asya kökenli bir bitki olup hem baharat hem de doğal tedavi amaçlı yaygın şekilde kullanılır. Genellikle kök kısmı (rizom) tüketilir ve karakteristik keskin aroması ile tanınır. Taze, toz, kurutulmuş, yağ veya ekstrakt formunda bulunabilir. Antioksidan ve antiinflamatuar özellikleri sayesinde, geleneksel tıpta mide rahatsızlıkları, soğuk algınlığı ve bulantı gibi durumların hafifletilmesinde yaygın olarak kullanılır. Aynı zamanda bağışıklık sistemini destekleyici etkileriyle de bilinir. Zencefilin tadı keskin, baharatlı ve hafif limonsudur. Bu nedenle yemek tariflerinde, özellikle Asya mutfağında sıkça tercih edilir. Ayrıca bitki çayı olarak demlenerek tüketilmesi de oldukça yaygındır. Zencefil Besin Değerleri Nelerdir? Zencefil, düşük kalorili ve besin açısından zengin bir bitkidir. 100 gram zencefil yaklaşık 79 kalori içerirken, 1,8 gram protein, 0,8 gram yağ ve 18 gram karbonhidrat barındırır. Potasyum (415 mg) vemagnezyum(43 mg) açısından zengin olup, sindirim ve kas fonksiyonlarını destekler. AyrıcaC vitamini(5 mg), B6 vitamini (0,2 mg) ve demir (0,6 mg) içeriğiyle bağışıklık sistemine katkı sağlar. 100 gramzencefilin besin değerlerişunlardır: Çeyrek fincan dilimlenmiş taze zencefilin besin değerleri şu şekilde sıralanabilir: - Kalori:19 - Protein:1 gramdan az - Yağ:1 gramdan az - Karbonhidrat:4 gram - Lif:1 gramdan az - Şeker:0 gram Zencefil Ne İşe Yarar? Zencefil, mide bulantısını gidermek, sindirimi kolaylaştırmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek vesoğuk algınlığısemptomlarını hafifletmek gibi çok sayıda sağlık sorununa karşı doğal destek sağlar. İçeriğindeki gingerol maddesi sayesinde antiinflamatuar ve antioksidan etki gösterir; bu da onu hem koruyucu hem de tedavi edici amaçlarla ideal bir bitki haline getirir. Sindirim sistemi üzerindeki rahatlatıcı etkisi sayesinde gaz,şişkinlikve hazımsızlık gibi sorunlarda sıkça kullanılır. Özellikle hamilelikte görülen sabah bulantılarını ve seyahat kaynaklı mide rahatsızlıklarını hafifletmede oldukça etkilidir. Aynı zamanda kas ağrıları, adet sancıları ve romatizma gibi inflamatuar rahatsızlıklarda ağrıyı azaltıcı etkisiyle dikkat çeker. Soğuk algınlığıve grip gibi enfeksiyonlara karşı vücut direncini artırarak koruyucu bir kalkan oluşturur. Boğaz ağrısını hafifletir, öksürüğü yatıştırır ve tıkanıklığı giderir. Zencefil ayrıca metabolizmayı hızlandırarak enerji verir, kolesterol ve kan şekeri seviyelerinin dengelenmesine yardımcı olur. Zencefil Faydaları Nelerdir? Zencefil, mide bulantısını hafifletmek, bağışıklığı güçlendirmek, iltihapları azaltmak, sindirimi düzenlemek ve ağrıları hafifletmek gibi birçok alanda doğal iyileştirici etkiler sunar. İçeriğinde bulunan gingerol, shogaol ve zingeron gibi aktif bileşenler sayesinde vücutta sistematik olarak etki gösterir. Taze, toz, çay veya shot formunda tüketildiğinde sağlık üzerinde geniş kapsamlı faydalar sağlar. Ayrıca sinir sistemi, cilt sağlığı, karaciğer fonksiyonları ve zihinsel performans gibi daha az bilinen alanlarda da olumlu etkileri bulunur. Zencefil faydalarışunlardır: - Mide bulantısını azaltır. - Sindirimi kolaylaştırır. - Soğuk algınlığı semptomlarını hafifletir. - Bağışıklık sistemini güçlendirir. - Ağrı ve iltihapları azaltır. - Kolesterolü düşürmeye yardımcı olur. - Kan şekerini dengelemeye destek olur. - Metabolizmayı hızlandırır. - Adet sancılarını hafifletir. - Antioksidan etki gösterir. - Zihinsel fonksiyonları destekler. - Cilt sağlığını iyileştirir. - Karaciğer fonksiyonlarını destekler. - Mide asidini düzenler. - Solunum yollarını açar. - Ağız sağlığını korur. - Yorgunluğu azaltır. Zencefil, mide kaslarını yatıştırıcı etkisi sayesinde özellikle hamilelik, kemoterapi ve araç tutması gibi durumlarda görülen mide bulantılarını azaltmada etkilidir. Gingerol adlı aktif bileşeni, mide sinir uçlarını baskılayarak kusma hissini engeller. Zencefil, mide enzimlerini uyararak besinlerin daha kolay sindirilmesini sağlar. Bağırsak hareketlerini düzenleyerek kabızlık, gaz ve şişkinlik gibi sindirim problemlerinin önüne geçer. Yemek sonrası tüketimi sindirimi rahatlatır. Antiviral ve antimikrobiyal özellikleri sayesinde zencefil, grip ve soğuk algınlığı semptomlarını hafifletir. Boğaz ağrısını yatıştırır, öksürüğü azaltır ve burun tıkanıklığını gidermeye yardımcı olur. Sıcak çay formunda tüketimi önerilir. Antioksidan bakımından zengin olan zencefil, vücut savunma mekanizmasını güçlendirerek enfeksiyonlara karşı koruyucu etki gösterir. Serbest radikalleri nötralize ederek hücre hasarını önler, hastalıklara yakalanma riskini azaltır. Zencefil, gingerol bileşeni sayesinde güçlü bir antiinflamatuar etki gösterir. Kas ağrıları, eklem iltihapları, baş ağrısı ve adet sancıları gibi durumlarda doğal bir ağrı kesici olarak kullanılabilir. Zencefil, kötü kolesterol (LDL) seviyelerini düşürmeye yardımcı olurken, iyi kolesterol (HDL) seviyesini koruyabilir. Bu etkisiyle damar sağlığını destekler ve kalp-damar hastalıkları riskini azaltır. Zencefil, insülin hassasiyetini artırarak kan şekeri seviyelerinin düzenlenmesine yardımcı olabilir. Özellikle tip 2 diyabetli bireylerde kan şekeri kontrolü açısından doğal bir destek sunar. Termojenik etkisi sayesinde zencefil, vücut ısısını artırarak enerji harcamasını yükseltir. Bu durum, metabolizmanın hızlanmasına ve yağ yakımının desteklenmesine yardımcı olur. Zayıflama süreçlerinde sık tercih edilir. Zencefil, adet döneminde yaşanan kramp ve ağrıları azaltıcı etkisiyle öne çıkar. Kas gevşetici özellik göstererek rahim kasılmalarını yatıştırır. Adet öncesi ve döneminde çay olarak tüketilmesi faydalıdır. Zencefil, güçlü antioksidanlar içererek hücreleri serbest radikal hasarından korur. Bu sayede yaşlanma sürecini yavaşlatır, hücre yenilenmesini destekler ve genel sağlık üzerinde koruyucu etki gösterir. Zencefil, beyin sağlığı üzerinde olumlu etkiler göstererek odaklanma, hafıza ve zihinsel performansı artırabilir. Antioksidan ve antiinflamatuar özellikleri, bilişsel işlevlerin korunmasına katkıda bulunur. Zencefil, ciltteki iltihaplanmayı azaltarak sivilce, kızarıklık ve tahrişleri yatıştırır. Aynı zamanda serbest radikallere karşı koruma sağlayarak cilt yaşlanmasını geciktirir ve cilde doğal bir ışıltı kazandırır. Detoks etkisi sayesinde zencefil, karaciğerin toksinlerden arınmasına yardımcı olur. Özellikle yağlı karaciğer hastalığına karşı koruyucu etkiler gösterebilir. Karaciğerin doğal temizlenme sürecini destekler. Zencefil, aşırı mide asidi üretimini dengeleyerek reflü, mide yanması ve hazımsızlık gibi sorunların hafiflemesine yardımcı olur. Mide astarını koruyarak sindirim konforunu artırır. Balgam söktürücü özelliğiyle zencefil, bronşları rahatlatır ve solunum yollarının açılmasına yardımcı olur. Astım ve bronşit gibi kronik rahatsızlıklarda da destekleyici rol oynar. Antibakteriyel etkisi sayesinde ağız içi bakterileri yok ederek diş eti iltihaplarını önleyebilir. Aynı zamanda nefesin tazelenmesine yardımcı olur ve ağız kokusunu giderebilir. Zencefil, enerji metabolizmasını destekleyerek fiziksel ve zihinsel yorgunluğu azaltır. Gün içinde daha dinç ve zinde hissetmeye yardımcı olur. Sabahları zencefil çayı veya shot tüketimi önerilir. Zencefil Nasıl Tüketilir? Zencefil, farklı formlarda ve çeşitli yöntemlerle kolayca tüketilebilen çok yönlü bir bitkidir. Taze haliyle yemeklere aroma katmak için kullanılabilirken, kurutulmuş ya da toz haliyle çay olarak demlenebilir. Bu sayede hem lezzet hem de sağlık açısından faydaları pratik bir şekilde vücuda alınabilir. Zencefili tüketmenin en yaygın ve etkili yolları şunlardır: - Taze zencefil dilimleri: Kabukları soyulduktan sonra ince dilimlenip sıcak suya eklenerek çay yapılabilir veya doğrudan çiğnenerek tüketilebilir. - Toz zencefil: Baharat olarak çorbalara, soslara, tatlılara ya da yoğurt gibi gıdalara karıştırılarak kullanılabilir. - Zencefil çayı: Taze ya da toz zencefil sıcak suyla demlenerek çay formunda tüketilebilir. Limon ve bal ile tatlandırılması, etkisini artırır. - Zencefil suyu: Taze zencefil rendelenip suyu sıkılarak sabahları aç karnına içilebilir. Bu yöntem bağışıklık sistemini güçlendirmek amacıyla tercih edilir. - Zencefil yağı: Dıştan masaj yağı olarak kullanılabilirken, bazı ürünlerde içten kullanım için damla formunda da bulunabilir (kullanım öncesi uzmana danışılmalıdır). - Kapsül ve tablet formu: Takviye olarak zencefil ekstresi içeren ürünler eczanelerde bulunabilir; özellikle mide bulantısı gibi şikayetlerde kullanılır. - Zencefilli ballı karışım:Ballı zencefilkarışımı için, rendelenmişzencefil ve balkarıştırılıp sabahları bir kaşık şeklinde tüketilebilir. Zencefil Çayı Zencefil çayı, keskin aroması ve doğal iyileştirici özellikleriyle hem lezzetli hem de sağlıklı bir içecek seçeneğidir. Özellikle soğuk algınlığı, mide bulantısı ve hazımsızlık gibi şikayetlerde rahatlatıcı etkisiyle öne çıkar. Antioksidan ve antiinflamatuar bileşenler açısından zengin olan bu bitki çayı, bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olurken metabolizmayı da canlandırır. Taze veya toz zencefil kullanılarak kolayca hazırlanabilir ve limon, bal gibi malzemelerle tatlandırılarak tüketilebilir. Zencefil çayı faydalarıarasında özellikle hamilelikte sabahları yaşanan mide bulantılarına iyi gelmesi, gaz ve şişkinliği önlemeye yardımcı olması, antioksidan içeriği sayesinde soğuk algınlığı ve enfeksiyonlara karşı koruma sağlaması, anti-inflamatuar özellikleri artrit ve kas ağrılarına iyi gelmesi ve kalp sağlığını desteklemesi bulunur. Zencefil çayı hazırlamak için taze zencefili rendeleyerek ya da halkalar halinde doğrayarak kaynayan suya koyun. Ocakta 10 dakika tuttuktan sonra içime hazır hale gelir. İçmeden önce bal, limon, tarçın koyarak tadında değişiklikler yapabilirsiniz. Zencefil Tozu Zencefil tozu, kurutulmuş zencefil köklerinin öğütülmesiyle elde edilen, yoğun aromalı ve pratik kullanım sunan bir formdur. Özellikle mutfakta baharat olarak kullanılmasıyla bilinirken, sağlık açısından da pek çok faydası vardır. Raf ömrü uzun olduğu için evde sürekli bulundurulabilir ve farklı tariflerde rahatlıkla değerlendirilir. Zencefil tozu, içeriğindeki güçlü bileşenler sayesinde bağışıklığı desteklemekten sindirim sistemini rahatlatmaya kadar birçok alanda sağlığa katkı sağlar. Kurutulmuş formda olmasına rağmen tıbbi etkileri taze zencefile oldukça yakındır. - Bağışıklık sistemini güçlendirir: Gingerol bileşeni sayesinde hastalıklara karşı koruyucu etki sağlar. - Hazımsızlık ve şişkinliği azaltır: Sindirim sistemini rahatlatıcı etkisi vardır. - Soğuk algınlığı semptomlarını hafifletir: Öksürük, boğaz ağrısı ve burun akıntısına karşı destek olabilir. - İltihap önleyici etki gösterir: Vücutta oluşan iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olur. - Kan şekeri dengesini destekler: Diyabet riskini azaltıcı etkiler gösterebilir. Zencefil tozu, çok yönlü yapısıyla hem mutfakta hem de bitkisel tedavi amaçlı kullanımlarda geniş yer bulur. Günlük tariflere kolayca eklenebilir ve farklı damak zevklerine uyum sağlayabilir. - Çorba, et yemeği ve sebze yemeklerine baharat olarak eklenir. - Kek, kurabiye, puding gibi tatlı tariflerinde kullanılır. - Bitki çayı hazırlamak için, sıcak suya karıştırılarak tüketilir. - Yoğurt ve bal karışımlarında, günlük bağışıklık desteği sağlar. - Smoothie, latte ve sağlıklı içecek tariflerinde aroma verici ve fayda artırıcı olarak tercih edilir. Taze Zencefil Taze zencefil, zencefil bitkisinin doğal haliyle kullanılan formudur ve içeriğindeki aktif bileşenler en yüksek düzeydedir. Yemeklerde, çaylarda ve doğal kürlerde sıkça tercih edilir. Tazeliği sayesinde hem besin değeri yüksektir hem de sağlık açısından daha etkili sonuçlar sağlar. Taze zencefil, özellikle sindirim sistemi ve bağışıklık sağlığı üzerinde olumlu etkileriyle öne çıkar. Doğrudan tüketilebilmesi, etkin maddelerin daha hızlı emilmesini sağlar. - Mide bulantısını giderir: Seyahatlerde, hamilelikte ve sindirim sorunlarında etkilidir. - Doğal antioksidandır: Vücudu serbest radikallere karşı korur. - Ağrı kesici etkisi vardır: Kas ve baş ağrısı gibi durumlarda rahatlatıcı olabilir. - Solunum yollarını rahatlatır: Boğaz enfeksiyonlarında ve öksürükte etkilidir. - Kabızlık ve sindirim sorunlarına iyi gelir: Bağırsak hareketlerini destekler. Taze zencefil, mutfakta ve bitkisel kürlerde kullanılmak üzere oldukça esnek bir kullanım alanına sahiptir. Hem sıcak hem soğuk tariflerde doğal bir tamamlayıcı olarak yer bulur. - Çay olarak demlenerek boğaz yumuşatıcı içecek olarak kullanılır. - Çiğ olarak küçük dilimler halinde tüketilir veya balla karıştırılır. - Yemeklerde ve wok tariflerinde ferah aroma vermek için kullanılır. - Zencefil suyu hazırlayarak bağışıklık destekleyici kür olarak içilir. - Detoks içeceklerinde limon ve nane gibi malzemelerle karıştırılarak tüketilir. Zencefil Shot Zencefil shot, özellikle yoğun tempolu yaşam süren bireyler için geliştirilen, küçük hacimde yüksek etkili bir içecektir. Taze zencefil suyu başta olmak üzere, limon, bal, zerdeçal gibi besinlerle karıştırılarak hazırlanır. Günlük enerjiyi artırmak ve bağışıklık sistemini desteklemek amacıyla sabahları tüketilmesi önerilir. Zencefil shot, kısa sürede güçlü etki sağlayan bir form olduğundan dolayı yoğun dönemlerde tercih edilir. Doğal bileşenleri sayesinde vücuda hızlıca nüfuz eder ve genel sağlığı destekler. - Bağışıklık sistemini güçlendirir: Yüksek gingerol içeriği sayesinde hastalıklara karşı kalkan görevi görür. - Enerji verir: Sabahları zindelik hissi sağlar, yorgunluğu azaltır. - Soğuk algınlığına karşı koruma sağlar: Burun tıkanıklığı ve boğaz yanmalarını hafifletir. - Sindirim sistemine destek olur: Mideyi rahatlatır, gaz ve şişkinliği azaltır. - Detoks etkisi yaratır: Toksin atımını hızlandırır, vücut direncini artırır. Zencefil shot, özellikle günlük sağlık rutinine pratik ve etkili bir destek arayanlar için idealdir. Küçük dozda güçlü etki sağladığı için farklı ihtiyaçlara göre çeşitli şekillerde kullanılabilir. - Sabahları aç karnına içilerek enerji ve bağışıklık desteği sağlanır. - Soğuk algınlığı dönemlerinde vücut direncini artırmak için kullanılır. - Detoks programlarında kısa sürede yüksek etki amaçlı tercih edilir. - Seyahatlerde mide bulantısı için doğal bir çözüm sunar. - Yoğun tempolu günlerde zihinsel ve fiziksel dinçlik sağlar. Zencefilin Zararları Bazı durumlarda aşırı zencefil tüketimi, mide ekşimesi,reflü, ishal, kanama riski artışı, kan şekerinde ani düşüş (hipoglisemi), tansiyon düşüklüğü, safra taşı ağrılarında artış ve hamilelerde düşük riski gibi sağlık sorunlarına neden olabilir. Zencefil, kan inceltici etkisi nedeniyle yüksek miktarlarda tüketildiğinde kanama riskini artırabilir, bu sebeple kanama bozukluğu olanlar, ameliyat olacak kişiler veya antikoagülan ilaç kullananlar için risklidir.Hipoglisemigibi sorunlara yol açabileceği içindiyabethastalarında aşırı tüketimi kan şekeri dengesini bozabilir. Ayrıca kalp hastalığı ve hipertansiyon tedavisi görenlerde, kullanılan ilaçlarla etkileşime girip tansiyonu aşırı düşürebilir. Hamilelikte aşırı zencefil kullanımırahim kasılmalarını artırarak düşük riskini yükseltebilir.Safra taşıbulunan hastalarda ise safra üretimini artırarak ağrıların şiddetlenmesine neden olabilir. Bu nedenle kronik hastalığı olan kişilerin zencefili dikkatli ve kontrollü tüketmeleri önem taşır. Zencefilin küçük miktarlarda tüketilmesi halinde önemli yan etkileri yoktur. Günlük 5 gramın üzerindeki tüketimi yan etkilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Zencefilin olası yan etkileri şöyle sıralanabilir: - Ağızda tahriş - Mide sorunları ve bulantı - Gaz - Tansiyon düşüklüğü - Kan sulandırması nedeniyle kanama sorunu Zencefil tüketimi, kullanılan ilaçlara bağlı olarak farklı etkileşimlere neden olabilir. Bu nedenle ilaç kullanıyorsanız zencefil tüketimi konusunu doktorunuza danışmalısınız. Zencefil Hakkında Sık Sorulan Sorular Taze zencefili rendeleyerek ya da küçük parçalara bölerek kaynayan suya koyun ve ocakta 10 dakika bekletin. Daha sonra bal ekleyerek zencefil çayınızı içebilirsiniz. Toz zencefil kullanarak zencefil çayı yapmak için bir çay kaşığı toz zencefili bir bardak kaynar suya ekleyin. Beş dakika demlenmesini bekledikten sonra süzerek için. Zencefil; çiğ şekilde, çayı demlenerek, toz halde, suyu çıkartılarak, toz hali yemeklere baharat olarak serpilerek, turşu yaparak tüketilir. Zencefil; mide bulantısına, sindirim sorunlarına, ağrıya, soğuk algınlığı belirtilerini gidermeye, adet ağrılarına iyi gelir Zencefil, mide bulantısını azaltır, sindirim sistemine iyi gelir, iltihap ve ağrıyı hafifleştir, öksürük ve boğaz ağrısına iyi gelir, kan şekerini düzenler. Taze zencefil, küçük parçalara bölünüp çiğ olarak salatalara katılarak tüketilir. Taze zencefil ayrıca çayı demlenerek veya suyu çıkarılarak da tüketilir. Zencefil bağışıklığı güçlendirir, sindirimi düzenler ve iltihapları azaltır. Ayrıca mide bulantısı, adet sancısı ve soğuk algınlığı semptomlarını hafifletir. Zencefil, metabolizmayı hızlandırarak fiziksel aktivite ile birlikte kilo vermede yardımcı olabilir. Zencefil çayı, tozu veya taze haliyle günlük olarak kullanılabilir. Her gün bir miktar tüketmek, faydalarının sürekliliği açısından önemlidir. Zencefil, kök kısmı tüketilen, şifalı özellikleriyle bilinen tropikal bir bitkidir. Mutfakta baharat olarak ve doğal tedavi amaçlı yaygın şekilde kullanılır. İnce dilimlenip çay yapılabilir, rendelenerek yemeklere eklenebilir. Aynı zamanda çiğ olarak da çiğnenebilir. Taze zencefil, bitkinin henüz kurutulmamış kök kısmıdır. Yoğun aroması ve besin değeriyle bilinir. Taze zencefil, aktif bileşenler açısından daha yoğundur. Ancak toz formu pratiklik açısından öne çıkar. Zencefil shot bağışıklığı güçlendirir, vücudu canlandırır ve toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Kış hastalıklarına karşı koruyucu etki sağlar. Çorbalara, yemeklere ya da sıcak içeceklere karıştırılarak tüketilir. Aynı zamanda bal ve limonla karıştırılarak doğal karışımlar hazırlanabilir. Toz zencefil, taze zencefilin kurutulup öğütülmesiyle elde edilen baharat formudur. Kolay kullanımı sayesinde mutfakta ve bitkisel tedavide sık tercih edilir. Toz zencefil, yemeklere baharat şeklinde katılarak, çayı yapılarak, meyve sularına karıştırılarak, soslara katılarak, marinasyonlarda kullanılarak tüketilir. Evet, toz zencefil de sıcak suyla karıştırılarak çay haline getirilebilir. Ancak taze zencefil, etkisini daha güçlü gösterir. Normal dozda tüketildiğinde ballı zencefil zararsızdır. Ancak aşırıya kaçıldığında mide rahatsızlıkları ve alerjik reaksiyonlar görülebilir. Ağrı giderici ve mikrop kırıcı özellikleri zencefil öksürüğe iyi gelir. Ayrıca boğaz ağrısını azaltır ve nefes almayı kolaylaştırır.
28 Mayıs 2025 Çarşamba
28 Mayıs 2025 Çarşamba
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zayiflama-kuru/
Zayıflama kürü
Malzemeler - 5 salatalık (kabuklu) - 10-15 yaprak ıspanak - 4 yaprak pazı - 2 kereviz sapı - 3 çiçek brokoli - 1 avuç semizotu - 1 limon - Yarım yeşil elma Hazırlanışı - Tüm malzemeleri katı meyve sıkacağından geçirin. - Ek olarak isterseniz biraz zencefil, himalaya tuzu, çeyrek kırmızı pancar, her türlü kırmızı ve yeşil sebzeler ilave edebilirsiniz. Afiyet olsun.
1 Haziran 2020 Pazartesi
1 Haziran 2020 Pazartesi
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zayiflamak-icin-10-bin-adimla-spor-yapin/
Zayıflamak için 10 bin adımla spor yapın
- Zayıflamak için sporda 10 bin adım ideal - Zayıflamak için tempolu yürüyüş yapın - Neden günde 10 bin adım atılmalı? Zayıflamak için sporda 10 bin adım ideal Hareketli bir yaşam sürmenin zayıflamanın yanında sağlığa sayısız katkısı var. Fizyolojik olarak fayda sağlayan spor, psikolojik olarak da olumlu yönde bedeni etkiler. Peki spor denilince aklınıza ne geliyor? Özellikli salonlarında yoğun çalıştığınızda sadece bu, spor olmaz. Aslında bedenin istediği şey; ister bir salonda isterse dışarıda düzenli ve belirli şekillerde yapılan hareket. Ancak pek çok kişi hemen zayıflama uğruna hızlı ve yoğun şekilde spor yapmayı tercih eder. Zayıflamak için tempolu yürüyüş yapın Zayıflamak için yapılan bu sporun da zararları olabilir. Özellikle aşırı kilolu olan kişilerde vücudun yükünü taşıyan diz, kalça ve ayak bileklerine büyük yük biner. Bu nedenle de bu kişilerin eklemlerini yük altında tutan egzersizlerden uzak durmaları gerekir. Obezitesi olan kişilere genelde düşük tempolu uzun süreli egzersizler önerilse de, dönem dönem ciddi yüklenmelerin olduğu egzersizler çok daha etkin olur. Ama bu tip egzersizlerin mutlaka gözetim altında yapılması gerekir. Ayrıca bu kişilerin sadece kardiyovasküler egzersizler değil, mutlaka kuvvet egzersizleri de yapması gerekir. Bu tip egzersizler kilonun olabildiğince yağdan verilmesine, kas kitle kaybının azaltılmasına olanak sağlar. Neden günde 10 bin adım atılmalı? Zayıfladıktan sonra ya da ideal kilonun korunmasına yardımcı olabilecek bir nokta var ki o da adım atmaktır. Kilo vermek için günde en az 10 bin adım atmaya özen gösterin. Spor veya egzersiz yapmak denince akla büyük bütçeler ve saatler ayırmak gelmemelidir. Bazı pratik yollarla yaşamın içine egzersizleri dahil etmek mümkündür. İşte sizin zayıflamanıza yardımcı olabilecek öneriler… - İşe veya eve giderken bir iki durak önce inip yürüyün. - Adımsayar edinin ve her hafta günlük adım sayınızı arttırmaya özen gösterin. Zayıflamak için günde en az 10 bin adım atmak gerekir. On bin adım sayısal olarak 30 dakikalık jimnastiğe eşdeğerdir. - Asansör yerine merdiveni tercih edin. - Çocuklar ile oynayın. - Hafta sonları yakın mesafelere yürüyerek gidip gelmeyi tercih edin. - Eşiniz veya arkadaşınızla dans gibi aktivitelere katılmaya çalışın. - Arkadaşlarınızla evde, kafede ve restoranda değil, oyun, piknik alanı ve spor sahalarında randevulaşın.
16 Ekim 2020 Cuma
16 Ekim 2020 Cuma
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zencefil-shot/
Kış Aylarında Şifa: Zencefil Shot Tarifi ve Faydaları
- Zencefil Shot Tarifiyle Bağışıklığınızı Güçlendirin - Zencefil Shot Tüketmenin Faydaları - Zencefil Shot Tarifleri - Zencefil Shot Tüketim Şekilleri - Zencefil Shot Tarifinin Yan Etkileri ve Uyarılar - Sıkça Sorulan Sorular Zencefil Shot Tarifiyle Bağışıklığınızı Güçlendirin Zingiberaceae bitki ailesinin bir üyesi olan zencefil, insan vücudu için zararlı olan virüs ve bakterilerle savaşan antimikrobiyal ve iltihap önleyici bileşenler içerir. Bu özelliğiylebağışıklık sisteminigüçlendirir. Bununla birlikte zencefil shot genellikle C vitamini içeren portakal ve limon gibi malzemelerle hazırlandığından enfeksiyonlarla savaşmaya katkı sağlayabilir. Soğuk algınlığı ya da grip gibi durumlarda oluşan enfeksiyonun süresini ve şiddetini azaltabilir. Boğaz ağrısını hafifletebilir ve burun tıkanıklığını gidermeye yardımcı olabilir. Zencefil Shot Tüketmenin Faydaları Zencefilin faydalarıarasında bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanı sıra sindirim sistemine olan katkıları ve antiinflamatuvar özellikleri de sayılabilir. Zencefil shot hazırlayarak zencefilin bu faydalarından yararlanmak mümkündür. Zencefil shotların sindirim sistemine faydaları şu şekilde sıralanabilir: - Mide bulantısına ve kusmaya iyi gelebilir. - Şişkinliği gidermeye yardımcı olabilir. - Geğirme ve mide ekşimesi gibi sorunları ortadan kaldırabilir. - Kabızlığı ve hazımsızlığı hafifletebilir. Zencefil antiinflamatuvar ve antioksidan özelliklere sahip birçok bileşen içerir. Bu sayede zencefil shotların sağladığı faydalar şu şekilde sıralanabilir: - Romatoid artrit, inflamatuvar bağırsak hastalığı, astım ve bazı kanser türleri gibi hastalıklar sonucunda oluşabilen iltihabı azaltabilir. - Alzaymır, Parkinson ve Multipl Skleroz (MS) gibi nörodejeneratif hastalıkların önlenmesinde etkili olabilir. Beyindeki inflamatuvar tepkileri azaltarak bilişsel gerilemeyi engelleyebilir. - İltihap giderici ve antioksidan etkileriyle ruh sağlığına katkı sunabilir ve enerji seviyesini yükseltebilir. Bunların yanı sıra zencefil shot tüketmek: - Kolesterol seviyelerini iyileştirebilir. - Çeşitli kanser türlerine yakalanma riskini düşürebilir. - Kan şekeri düzeyinin kontrol edilmesine katkıda bulunabilir. - Adet kramplarını, kas ve eklem ağrılarını rahatlatabilir. - Metabolizma dengesini destekleyebilir. Zencefil Shot Tarifleri Çeşitli malzemelerle yapılan birbirinden farklı tatlara sahip birçok zencefil shot tarifi vardır. Bireyler kendi damak zevklerine ve ihtiyaçlarına uygun tarifi seçip hazırlayabilirler. En sık yapılan tariflerden bazıları şunlardır: Ekşi tatlardan hoşlananlara uygun limonlu zencefil shot tarifi için gerekli malzemeler: - 24 gram soyulmuş taze zencefil kökü, - 60 mililitre limon suyu. Hazırlanışı: - Malzemeler karıştırıcıya alınır ve pürüzsüz bir kıvama gelene kadar karıştırılır. - Bu noktada isteğe göre biraz toz tarçın ilave edebilir. - Karıştırılan shot süzgeçten geçirilir ve tüketmeye hazır hale gelir. Limonlu zencefil shot tarifini ekşi bulanlar portakallı tarife şans verebilirler. Portakallı zencefil shot tarifi için gerekli malzemeler: - 1 adet portakal, - Yarım bardak su, - 1 tatlı kaşığı bal, - 2,5 cm büyüklüğünde bir parça taze zencefil, - 2,5 cm büyüklüğünde bir parça taze zerdeçal. Hazırlanışı: - Tüm malzemeler karıştırıcıya alınır ve tamamen pürüzsüz olana kadar karıştırılır. - Karışım süzülerek bardağa alınır ve tüketmeye hazır hale gelir. Dileyenler limonu ve portakalı yarı yarıya kullanarak portakallı ve limonlu shot yapabilir. Tarifin içine elma, havuç veya pancar da eklenebilir. Taze zencefil shot tarifini tercih etmeyenler için ginger shot tarifi toz zencefille de hazırlanabilir. Toz zencefil shot tarifinde tek fark taze zencefil yerine toz zencefil kullanılmasıdır. Zencefil Shot Tüketim Şekilleri Zencefil shot günlük olarak tüketilebilir. Doğrudan içmek istemeyenlerzencefil çayıda hazırlayabilir. Zencefil çayı hazırlamak için şu adımlar izlenebilir: - Zencefil shot karışımı porsiyonluk olarak buz kalıplarına dökülür ve dondurulur. - Çay için donmuş shot sıcak su dolu bir fincana alınarak karıştırılır. - İsteyenler bu çaya bal da ilave edebilir. Zencefil shot için tüketim miktarı günde 30 ml ila 60 ml olmalıdır. Tarifi hazırlarken portakal suyu veya bal kullananlar tüketim miktarını daha az tutabilirler. Zencefil shot hazırlandıktan sonra hava geçirmeyen küçük şişelere porsiyonluk olarak doldurulabilir. Bozulmaması için buzdolabında ya da dondurucuda saklanması gerekir. Zencefil shot hazırlarken çok fazla miktarda yapmamaya, taze biçimde tüketmeye ve gerekirse tarifi tekrar hazırlamaya dikkat edilmelidir. Zencefil Shot Tarifinin Yan Etkileri ve Uyarılar Zencefil shot tarifleri doğru tüketildiği takdirde genellikle güvenlidir. Bununla birlikte zencefil alerjisi olanların dikkat etmesi gerektiğini belirtmek gerekir. Olası yan etkiler şu şekilde sıralanabilir: - Zencefil shot tariflerini meyve suyu ve şeker ilavesiyle hazırlayarak tüketmek fazla kalori alımına ve kan şekeri sorunlarına yol açabilir. - Zencefil bazı bireylerde mide ekşimesi gibi semptomlar oluşturabilir. Fazla tüketimi mide bulantısına ya da reflüye yol açabilir. - Zencefilin aşırı tüketimi tansiyonu düşürebilir veya kalp ritmini bozabilir. - Zencefil pıhtılaşma önleyici etkileri sebebiyle kanamaları etkileyebilir. - Safra taşı oluşturabilir. Sıkça Sorulan Sorular Zencefil shot genellikle taze zencefilin limon, portakal veya suyla karıştırılmasıyla hazırlanan bağışıklık güçlendirici bir içecektir. Farklı tüketim şekilleri bulunan zencefil shot, bağışıklık ve sindirim sistemlerine olan faydalarıyla bilinir. Zencefil shot tüketmek birçok kişi için güvenli olmakla birlikte hamile veya emziren annelerin, halihazırda herhangi bir hastalık için tedavi gören bireylerin zencefil tüketmeden önce doktora danışmaları önemlidir. Bununla birlikte zencefilin kan inceltici özelliği vardır ve bu sebeple kan inceltici ilaç kullananların zencefil shot tüketmeleri önerilmez. Hipoglisemisi yani düşük kan şekeri olan bireyler için de zencefilli tariflerin tüketilmesi uygun olmayabilir. Zencefilin 2 yaşının altındaki çocuklara verilmesi uygun değildir. 2 yaşından büyük çocuklara zencefil shot verilmeden önce mutlaka bir doktorla görüşmek gerekir. Özellikle çocuklar için doktora danışmadan hareket etmek tehlikeli olabilir. Zencefil yiyecekleri parçalamak için yakılan kalori miktarını artırabilir. Açlık seviyesinin kontrol edilmesine ve iştahın azalmasına olumlu etki sağlayabilir. Bu yönleriyle zencefil shot kullanımı kilo vermeyi destekleyebilir. Ancak yalnızca zencefil tüketmek kilo vermek için tek başına bir çözüm değildir.
13 Aralık 2024 Cuma
13 Aralık 2024 Cuma
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zencefil-cayi-nasil-yapilir-faydalari-nelerdir/
Zencefil Çayı Nasıl Yapılır, Faydaları Nelerdir?
- Zencefil Çayı Faydaları - Zencefil Çayının Faydaları - Bağışıklığı Güçlendirir - Mide Bulantısına İyi Gelebilir - Sindirim Sistemini Destekler - İltihabı Azaltabilir - Solunum Güçlüğünü Giderebilir - Kolesterol Seviyelerinin Düşmesinde Fayda Sağlayabilir - Ağrı Kesebilir - Stresi Azaltabilir - Kilo ve Kan Şekeri Kontrolü Sağlayabilir - Zencefil Çayı Nasıl Yapılır? Zencefil Çayı Faydaları Faydaları saymakla bitmeyen, hem sıcak hem soğuk olarak tüketilebilen zencefil çayının yerini hiçbir şey tutamaz. Hatta zencefil limon çayının vücutta sağladığı yararlar saymakla bitmez. C vitamini, magnezyum, potasyum ve daha pek çok vitamin ve mineral açısından zengin olan zencefil tam bir sağlık deposu. Üstelik tüketimi çok kolay. “Zencefil çayı nasıl yapılır?” sorusunun komplike olmadığı söylenebilir. Zencefil çayını nane, limon veya portakalla hazırlayarak aromatik bir lezzet katabilirsiniz. Zencefil B3, B6, C ve K vitaminleri, demir, potasyum, magnezyum, fosfor ve çinko içerir. Bu faydalı bitkinin çayı taze, kurutulmuş ya da tozuyla yapılır. Zencefil Çayının Faydaları Zencefil son yıllarda hayatımıza hızla giren ve faydalarını geç da olsa fark ettiğimiz bir besin. Tozunu baharat olarak daha sık tüketmeye başlasak da tazesi de mutfaklarda daha çok kendisine yer bulmaya başladı.Zencefilin faydalarışöyle açıklanabilir: Bağışıklığı Güçlendirir Zencefil, antioksidan ve anti-inflamatuvar özelliğe sahip birçok fitokimyasal içermektedir. Bunun yanı sıra C vitamini içeriğiyle birlikte bağışıklığın desteklenmesinde rol oynar. Hastalıklara karşı bağışıklığın güçlü olması gerekir. Yapılan araştırmalarda zencefil tüketiminin TNF-alfa, interlökin-6 gibi vücutta inflamatuvar yanıt gösteren bu belirteçlerin üzerinde azaltıcı etkiler gösterdiği saptanmıştır. Mide Bulantısına İyi Gelebilir Kusma ve mide bulantınız varsa bir fincan zencefil çayı rahatlama sağlayabilir. Yolculuk esnasında yaşanabilecek bu sorunların yanı sıra baş dönmesini de durdurabilir. Zencefilin yapısında bulunan gingerol adlı fitokimyasal mide bulantısı ve kusma semptomlarının iyileştirilmesinde faydalı etkilere sahiptir. Araştırmalar, zencefil çayının bulantıyı hafifletmede olumlu etkileri olduğunu göstermektedir. Özellikle sabah bulantılarında etkinliği gözlenmiştir. Sindirim Sistemini Destekler Zencefil çayının faydaları sindirim sistemi üzerinde de görülür. Sindirimi iyileştirmede birçok faydası bulunan zencefil, gaz şikayetlerini rahatlatmada tercih edilebilir. Zencefil, sindirim hareketlerini hızlandırıcı etkisiyle, kabızlık problemine çözüm yöntemlerinden olabilir veya kabızlığı önlemede kullanılabilir. Ayrıca sindirim enzimleri üzerinde faydalı etkilere sahiptir. İltihabı Azaltabilir Anti-inflamatuar özellik taşıyan zencefil, kas ve eklem sorunlarının giderilmesinde faydalı olabilir. Solunum Güçlüğünü Giderebilir Zencefil çayı, soğuk algınlığı semptomlarının iyileşmesinde destek sağlayabilir. Özellikle taze zencefil çayının solunum sistemini koruyucu etkileri olabileceği araştırmalar tarafından desteklenmektedir. Zencefil çayının buharını solumak burun tıkanıklığı ve solunum sorunlarında rahatlatıcı olabilir. Kolesterol Seviyelerinin Düşmesinde Fayda Sağlayabilir Yüksek kolesterol kalp hastalığı riski ile ilişkilidir. Zencefil çayındaki vitamin ve mineraller, kan dolaşımını iyileştirerek kardiyovasküler hastalıkların gelişme riskini düşürmeye yardımcı olabilir. Ağrı Kesebilir Zencefil çayı faydaları arasında ağrı dindirmede sayılabilir. Bir bardak zencefil çayı içmek, adet sancılarının dindirilmesinde faydalı olabilir. Ilık zencefil çayına batırılmış bir havluyu da karnın alt bölgesine koymak krampları azaltabilir. Baş ve kas ağrılarını da azaltmada etkili olabilir. Stresi Azaltabilir Zencefil çayı sakinleştirici bir özelliğe sahiptir. Gerginliğinizi ve stresi azaltmanıza yardımcı olur. Kilo ve Kan Şekeri Kontrolü Sağlayabilir Yapılan araştırmalar, zencefil çayı tüketenlerde tokluk sürelerinin uzadığı ve açlığın azaldığını gösteriyor. Zencefilin obeziteyi önlemede de yardımcı olabileceği belirtiliyor. Ayrıca tip 2 diyabetlilerde A1C, insülin ve trigliserid azaltmada ve kan şekerini dengelemede de etkilidir. Zencefil Çayı Nasıl Yapılır? “Taze zencefil çayı nasıl yapılır?” sorusu sizi korkutmasın. Çünkü taze zencefil çayı yapımı çok basittir. Bunun için 1 kök taze zencefil, ½ portakal ve/veya 1 limon yeterli olacaktır. Öncelikle zencefili soyup rendeleyin. Halka şeklinde dilimleyip ocakta kaynattığınız suya ilave edin. 10 dakika birlikte kaynamasını bekleyin ve altını kapatın. Portakalı/limonu sıkıp suyunu ekleyebilirsiniz. Zencefil çayını toz zencefille de yapabilirsiniz.
16 Mart 2022 Çarşamba
28 Mayıs 2025 Çarşamba
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zencefilin-faydalari/
Zencefil Nedir? Zencefil Faydaları Nelerdir?
- Zencefil Nedir?Zencefil Besin Değerleri Nelerdir?Zencefil Ne İşe Yarar?Zencefil Faydaları Nelerdir?Zencefil Nasıl Tüketilir?Zencefil ÇayıZencefil TozuTaze ZencefilZencefil ShotZencefilin ZararlarıZencefil Hakkında Sık Sorulan Sorular Zencefil Nedir? Zencefil, bilimsel adıylaZingiber officinale, Güneydoğu Asya kökenli bir bitki olup hem baharat hem de doğal tedavi amaçlı yaygın şekilde kullanılır. Genellikle kök kısmı (rizom) tüketilir ve karakteristik keskin aroması ile tanınır. Taze, toz, kurutulmuş, yağ veya ekstrakt formunda bulunabilir. Antioksidan ve antiinflamatuar özellikleri sayesinde, geleneksel tıpta mide rahatsızlıkları, soğuk algınlığı ve bulantı gibi durumların hafifletilmesinde yaygın olarak kullanılır. Aynı zamanda bağışıklık sistemini destekleyici etkileriyle de bilinir. Zencefilin tadı keskin, baharatlı ve hafif limonsudur. Bu nedenle yemek tariflerinde, özellikle Asya mutfağında sıkça tercih edilir. Ayrıca bitki çayı olarak demlenerek tüketilmesi de oldukça yaygındır. Zencefil Besin Değerleri Nelerdir? Zencefil, düşük kalorili ve besin açısından zengin bir bitkidir. 100 gram zencefil yaklaşık 79 kalori içerirken, 1,8 gram protein, 0,8 gram yağ ve 18 gram karbonhidrat barındırır. Potasyum (415 mg) vemagnezyum(43 mg) açısından zengin olup, sindirim ve kas fonksiyonlarını destekler. AyrıcaC vitamini(5 mg), B6 vitamini (0,2 mg) ve demir (0,6 mg) içeriğiyle bağışıklık sistemine katkı sağlar. 100 gramzencefilin besin değerlerişunlardır: Çeyrek fincan dilimlenmiş taze zencefilin besin değerleri şu şekilde sıralanabilir: - Kalori:19 - Protein:1 gramdan az - Yağ:1 gramdan az - Karbonhidrat:4 gram - Lif:1 gramdan az - Şeker:0 gram Zencefil Ne İşe Yarar? Zencefil, mide bulantısını gidermek, sindirimi kolaylaştırmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek vesoğuk algınlığısemptomlarını hafifletmek gibi çok sayıda sağlık sorununa karşı doğal destek sağlar. İçeriğindeki gingerol maddesi sayesinde antiinflamatuar ve antioksidan etki gösterir; bu da onu hem koruyucu hem de tedavi edici amaçlarla ideal bir bitki haline getirir. Sindirim sistemi üzerindeki rahatlatıcı etkisi sayesinde gaz,şişkinlikve hazımsızlık gibi sorunlarda sıkça kullanılır. Özellikle hamilelikte görülen sabah bulantılarını ve seyahat kaynaklı mide rahatsızlıklarını hafifletmede oldukça etkilidir. Aynı zamanda kas ağrıları, adet sancıları ve romatizma gibi inflamatuar rahatsızlıklarda ağrıyı azaltıcı etkisiyle dikkat çeker. Soğuk algınlığıve grip gibi enfeksiyonlara karşı vücut direncini artırarak koruyucu bir kalkan oluşturur. Boğaz ağrısını hafifletir, öksürüğü yatıştırır ve tıkanıklığı giderir. Zencefil ayrıca metabolizmayı hızlandırarak enerji verir, kolesterol ve kan şekeri seviyelerinin dengelenmesine yardımcı olur. Zencefil Faydaları Nelerdir? Zencefil, mide bulantısını hafifletmek, bağışıklığı güçlendirmek, iltihapları azaltmak, sindirimi düzenlemek ve ağrıları hafifletmek gibi birçok alanda doğal iyileştirici etkiler sunar. İçeriğinde bulunan gingerol, shogaol ve zingeron gibi aktif bileşenler sayesinde vücutta sistematik olarak etki gösterir. Taze, toz, çay veya shot formunda tüketildiğinde sağlık üzerinde geniş kapsamlı faydalar sağlar. Ayrıca sinir sistemi, cilt sağlığı, karaciğer fonksiyonları ve zihinsel performans gibi daha az bilinen alanlarda da olumlu etkileri bulunur. Zencefil faydalarışunlardır: - Mide bulantısını azaltır. - Sindirimi kolaylaştırır. - Soğuk algınlığı semptomlarını hafifletir. - Bağışıklık sistemini güçlendirir. - Ağrı ve iltihapları azaltır. - Kolesterolü düşürmeye yardımcı olur. - Kan şekerini dengelemeye destek olur. - Metabolizmayı hızlandırır. - Adet sancılarını hafifletir. - Antioksidan etki gösterir. - Zihinsel fonksiyonları destekler. - Cilt sağlığını iyileştirir. - Karaciğer fonksiyonlarını destekler. - Mide asidini düzenler. - Solunum yollarını açar. - Ağız sağlığını korur. - Yorgunluğu azaltır. Zencefil, mide kaslarını yatıştırıcı etkisi sayesinde özellikle hamilelik, kemoterapi ve araç tutması gibi durumlarda görülen mide bulantılarını azaltmada etkilidir. Gingerol adlı aktif bileşeni, mide sinir uçlarını baskılayarak kusma hissini engeller. Zencefil, mide enzimlerini uyararak besinlerin daha kolay sindirilmesini sağlar. Bağırsak hareketlerini düzenleyerek kabızlık, gaz ve şişkinlik gibi sindirim problemlerinin önüne geçer. Yemek sonrası tüketimi sindirimi rahatlatır. Antiviral ve antimikrobiyal özellikleri sayesinde zencefil, grip ve soğuk algınlığı semptomlarını hafifletir. Boğaz ağrısını yatıştırır, öksürüğü azaltır ve burun tıkanıklığını gidermeye yardımcı olur. Sıcak çay formunda tüketimi önerilir. Antioksidan bakımından zengin olan zencefil, vücut savunma mekanizmasını güçlendirerek enfeksiyonlara karşı koruyucu etki gösterir. Serbest radikalleri nötralize ederek hücre hasarını önler, hastalıklara yakalanma riskini azaltır. Zencefil, gingerol bileşeni sayesinde güçlü bir antiinflamatuar etki gösterir. Kas ağrıları, eklem iltihapları, baş ağrısı ve adet sancıları gibi durumlarda doğal bir ağrı kesici olarak kullanılabilir. Zencefil, kötü kolesterol (LDL) seviyelerini düşürmeye yardımcı olurken, iyi kolesterol (HDL) seviyesini koruyabilir. Bu etkisiyle damar sağlığını destekler ve kalp-damar hastalıkları riskini azaltır. Zencefil, insülin hassasiyetini artırarak kan şekeri seviyelerinin düzenlenmesine yardımcı olabilir. Özellikle tip 2 diyabetli bireylerde kan şekeri kontrolü açısından doğal bir destek sunar. Termojenik etkisi sayesinde zencefil, vücut ısısını artırarak enerji harcamasını yükseltir. Bu durum, metabolizmanın hızlanmasına ve yağ yakımının desteklenmesine yardımcı olur. Zayıflama süreçlerinde sık tercih edilir. Zencefil, adet döneminde yaşanan kramp ve ağrıları azaltıcı etkisiyle öne çıkar. Kas gevşetici özellik göstererek rahim kasılmalarını yatıştırır. Adet öncesi ve döneminde çay olarak tüketilmesi faydalıdır. Zencefil, güçlü antioksidanlar içererek hücreleri serbest radikal hasarından korur. Bu sayede yaşlanma sürecini yavaşlatır, hücre yenilenmesini destekler ve genel sağlık üzerinde koruyucu etki gösterir. Zencefil, beyin sağlığı üzerinde olumlu etkiler göstererek odaklanma, hafıza ve zihinsel performansı artırabilir. Antioksidan ve antiinflamatuar özellikleri, bilişsel işlevlerin korunmasına katkıda bulunur. Zencefil, ciltteki iltihaplanmayı azaltarak sivilce, kızarıklık ve tahrişleri yatıştırır. Aynı zamanda serbest radikallere karşı koruma sağlayarak cilt yaşlanmasını geciktirir ve cilde doğal bir ışıltı kazandırır. Detoks etkisi sayesinde zencefil, karaciğerin toksinlerden arınmasına yardımcı olur. Özellikle yağlı karaciğer hastalığına karşı koruyucu etkiler gösterebilir. Karaciğerin doğal temizlenme sürecini destekler. Zencefil, aşırı mide asidi üretimini dengeleyerek reflü, mide yanması ve hazımsızlık gibi sorunların hafiflemesine yardımcı olur. Mide astarını koruyarak sindirim konforunu artırır. Balgam söktürücü özelliğiyle zencefil, bronşları rahatlatır ve solunum yollarının açılmasına yardımcı olur. Astım ve bronşit gibi kronik rahatsızlıklarda da destekleyici rol oynar. Antibakteriyel etkisi sayesinde ağız içi bakterileri yok ederek diş eti iltihaplarını önleyebilir. Aynı zamanda nefesin tazelenmesine yardımcı olur ve ağız kokusunu giderebilir. Zencefil, enerji metabolizmasını destekleyerek fiziksel ve zihinsel yorgunluğu azaltır. Gün içinde daha dinç ve zinde hissetmeye yardımcı olur. Sabahları zencefil çayı veya shot tüketimi önerilir. Zencefil Nasıl Tüketilir? Zencefil, farklı formlarda ve çeşitli yöntemlerle kolayca tüketilebilen çok yönlü bir bitkidir. Taze haliyle yemeklere aroma katmak için kullanılabilirken, kurutulmuş ya da toz haliyle çay olarak demlenebilir. Bu sayede hem lezzet hem de sağlık açısından faydaları pratik bir şekilde vücuda alınabilir. Zencefili tüketmenin en yaygın ve etkili yolları şunlardır: - Taze zencefil dilimleri: Kabukları soyulduktan sonra ince dilimlenip sıcak suya eklenerek çay yapılabilir veya doğrudan çiğnenerek tüketilebilir. - Toz zencefil: Baharat olarak çorbalara, soslara, tatlılara ya da yoğurt gibi gıdalara karıştırılarak kullanılabilir. - Zencefil çayı: Taze ya da toz zencefil sıcak suyla demlenerek çay formunda tüketilebilir. Limon ve bal ile tatlandırılması, etkisini artırır. - Zencefil suyu: Taze zencefil rendelenip suyu sıkılarak sabahları aç karnına içilebilir. Bu yöntem bağışıklık sistemini güçlendirmek amacıyla tercih edilir. - Zencefil yağı: Dıştan masaj yağı olarak kullanılabilirken, bazı ürünlerde içten kullanım için damla formunda da bulunabilir (kullanım öncesi uzmana danışılmalıdır). - Kapsül ve tablet formu: Takviye olarak zencefil ekstresi içeren ürünler eczanelerde bulunabilir; özellikle mide bulantısı gibi şikayetlerde kullanılır. - Zencefilli ballı karışım:Ballı zencefilkarışımı için, rendelenmişzencefil ve balkarıştırılıp sabahları bir kaşık şeklinde tüketilebilir. Zencefil Çayı Zencefil çayı, keskin aroması ve doğal iyileştirici özellikleriyle hem lezzetli hem de sağlıklı bir içecek seçeneğidir. Özellikle soğuk algınlığı, mide bulantısı ve hazımsızlık gibi şikayetlerde rahatlatıcı etkisiyle öne çıkar. Antioksidan ve antiinflamatuar bileşenler açısından zengin olan bu bitki çayı, bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olurken metabolizmayı da canlandırır. Taze veya toz zencefil kullanılarak kolayca hazırlanabilir ve limon, bal gibi malzemelerle tatlandırılarak tüketilebilir. Zencefil çayı faydalarıarasında özellikle hamilelikte sabahları yaşanan mide bulantılarına iyi gelmesi, gaz ve şişkinliği önlemeye yardımcı olması, antioksidan içeriği sayesinde soğuk algınlığı ve enfeksiyonlara karşı koruma sağlaması, anti-inflamatuar özellikleri artrit ve kas ağrılarına iyi gelmesi ve kalp sağlığını desteklemesi bulunur. Zencefil çayı hazırlamak için taze zencefili rendeleyerek ya da halkalar halinde doğrayarak kaynayan suya koyun. Ocakta 10 dakika tuttuktan sonra içime hazır hale gelir. İçmeden önce bal, limon, tarçın koyarak tadında değişiklikler yapabilirsiniz. Zencefil Tozu Zencefil tozu, kurutulmuş zencefil köklerinin öğütülmesiyle elde edilen, yoğun aromalı ve pratik kullanım sunan bir formdur. Özellikle mutfakta baharat olarak kullanılmasıyla bilinirken, sağlık açısından da pek çok faydası vardır. Raf ömrü uzun olduğu için evde sürekli bulundurulabilir ve farklı tariflerde rahatlıkla değerlendirilir. Zencefil tozu, içeriğindeki güçlü bileşenler sayesinde bağışıklığı desteklemekten sindirim sistemini rahatlatmaya kadar birçok alanda sağlığa katkı sağlar. Kurutulmuş formda olmasına rağmen tıbbi etkileri taze zencefile oldukça yakındır. - Bağışıklık sistemini güçlendirir: Gingerol bileşeni sayesinde hastalıklara karşı koruyucu etki sağlar. - Hazımsızlık ve şişkinliği azaltır: Sindirim sistemini rahatlatıcı etkisi vardır. - Soğuk algınlığı semptomlarını hafifletir: Öksürük, boğaz ağrısı ve burun akıntısına karşı destek olabilir. - İltihap önleyici etki gösterir: Vücutta oluşan iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olur. - Kan şekeri dengesini destekler: Diyabet riskini azaltıcı etkiler gösterebilir. Zencefil tozu, çok yönlü yapısıyla hem mutfakta hem de bitkisel tedavi amaçlı kullanımlarda geniş yer bulur. Günlük tariflere kolayca eklenebilir ve farklı damak zevklerine uyum sağlayabilir. - Çorba, et yemeği ve sebze yemeklerine baharat olarak eklenir. - Kek, kurabiye, puding gibi tatlı tariflerinde kullanılır. - Bitki çayı hazırlamak için, sıcak suya karıştırılarak tüketilir. - Yoğurt ve bal karışımlarında, günlük bağışıklık desteği sağlar. - Smoothie, latte ve sağlıklı içecek tariflerinde aroma verici ve fayda artırıcı olarak tercih edilir. Taze Zencefil Taze zencefil, zencefil bitkisinin doğal haliyle kullanılan formudur ve içeriğindeki aktif bileşenler en yüksek düzeydedir. Yemeklerde, çaylarda ve doğal kürlerde sıkça tercih edilir. Tazeliği sayesinde hem besin değeri yüksektir hem de sağlık açısından daha etkili sonuçlar sağlar. Taze zencefil, özellikle sindirim sistemi ve bağışıklık sağlığı üzerinde olumlu etkileriyle öne çıkar. Doğrudan tüketilebilmesi, etkin maddelerin daha hızlı emilmesini sağlar. - Mide bulantısını giderir: Seyahatlerde, hamilelikte ve sindirim sorunlarında etkilidir. - Doğal antioksidandır: Vücudu serbest radikallere karşı korur. - Ağrı kesici etkisi vardır: Kas ve baş ağrısı gibi durumlarda rahatlatıcı olabilir. - Solunum yollarını rahatlatır: Boğaz enfeksiyonlarında ve öksürükte etkilidir. - Kabızlık ve sindirim sorunlarına iyi gelir: Bağırsak hareketlerini destekler. Taze zencefil, mutfakta ve bitkisel kürlerde kullanılmak üzere oldukça esnek bir kullanım alanına sahiptir. Hem sıcak hem soğuk tariflerde doğal bir tamamlayıcı olarak yer bulur. - Çay olarak demlenerek boğaz yumuşatıcı içecek olarak kullanılır. - Çiğ olarak küçük dilimler halinde tüketilir veya balla karıştırılır. - Yemeklerde ve wok tariflerinde ferah aroma vermek için kullanılır. - Zencefil suyu hazırlayarak bağışıklık destekleyici kür olarak içilir. - Detoks içeceklerinde limon ve nane gibi malzemelerle karıştırılarak tüketilir. Zencefil Shot Zencefil shot, özellikle yoğun tempolu yaşam süren bireyler için geliştirilen, küçük hacimde yüksek etkili bir içecektir. Taze zencefil suyu başta olmak üzere, limon, bal, zerdeçal gibi besinlerle karıştırılarak hazırlanır. Günlük enerjiyi artırmak ve bağışıklık sistemini desteklemek amacıyla sabahları tüketilmesi önerilir. Zencefil shot, kısa sürede güçlü etki sağlayan bir form olduğundan dolayı yoğun dönemlerde tercih edilir. Doğal bileşenleri sayesinde vücuda hızlıca nüfuz eder ve genel sağlığı destekler. - Bağışıklık sistemini güçlendirir: Yüksek gingerol içeriği sayesinde hastalıklara karşı kalkan görevi görür. - Enerji verir: Sabahları zindelik hissi sağlar, yorgunluğu azaltır. - Soğuk algınlığına karşı koruma sağlar: Burun tıkanıklığı ve boğaz yanmalarını hafifletir. - Sindirim sistemine destek olur: Mideyi rahatlatır, gaz ve şişkinliği azaltır. - Detoks etkisi yaratır: Toksin atımını hızlandırır, vücut direncini artırır. Zencefil shot, özellikle günlük sağlık rutinine pratik ve etkili bir destek arayanlar için idealdir. Küçük dozda güçlü etki sağladığı için farklı ihtiyaçlara göre çeşitli şekillerde kullanılabilir. - Sabahları aç karnına içilerek enerji ve bağışıklık desteği sağlanır. - Soğuk algınlığı dönemlerinde vücut direncini artırmak için kullanılır. - Detoks programlarında kısa sürede yüksek etki amaçlı tercih edilir. - Seyahatlerde mide bulantısı için doğal bir çözüm sunar. - Yoğun tempolu günlerde zihinsel ve fiziksel dinçlik sağlar. Zencefilin Zararları Bazı durumlarda aşırı zencefil tüketimi, mide ekşimesi,reflü, ishal, kanama riski artışı, kan şekerinde ani düşüş (hipoglisemi), tansiyon düşüklüğü, safra taşı ağrılarında artış ve hamilelerde düşük riski gibi sağlık sorunlarına neden olabilir. Zencefil, kan inceltici etkisi nedeniyle yüksek miktarlarda tüketildiğinde kanama riskini artırabilir, bu sebeple kanama bozukluğu olanlar, ameliyat olacak kişiler veya antikoagülan ilaç kullananlar için risklidir.Hipoglisemigibi sorunlara yol açabileceği içindiyabethastalarında aşırı tüketimi kan şekeri dengesini bozabilir. Ayrıca kalp hastalığı ve hipertansiyon tedavisi görenlerde, kullanılan ilaçlarla etkileşime girip tansiyonu aşırı düşürebilir. Hamilelikte aşırı zencefil kullanımırahim kasılmalarını artırarak düşük riskini yükseltebilir.Safra taşıbulunan hastalarda ise safra üretimini artırarak ağrıların şiddetlenmesine neden olabilir. Bu nedenle kronik hastalığı olan kişilerin zencefili dikkatli ve kontrollü tüketmeleri önem taşır. Zencefilin küçük miktarlarda tüketilmesi halinde önemli yan etkileri yoktur. Günlük 5 gramın üzerindeki tüketimi yan etkilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Zencefilin olası yan etkileri şöyle sıralanabilir: - Ağızda tahriş - Mide sorunları ve bulantı - Gaz - Tansiyon düşüklüğü - Kan sulandırması nedeniyle kanama sorunu Zencefil tüketimi, kullanılan ilaçlara bağlı olarak farklı etkileşimlere neden olabilir. Bu nedenle ilaç kullanıyorsanız zencefil tüketimi konusunu doktorunuza danışmalısınız. Zencefil Hakkında Sık Sorulan Sorular Taze zencefili rendeleyerek ya da küçük parçalara bölerek kaynayan suya koyun ve ocakta 10 dakika bekletin. Daha sonra bal ekleyerek zencefil çayınızı içebilirsiniz. Toz zencefil kullanarak zencefil çayı yapmak için bir çay kaşığı toz zencefili bir bardak kaynar suya ekleyin. Beş dakika demlenmesini bekledikten sonra süzerek için. Zencefil; çiğ şekilde, çayı demlenerek, toz halde, suyu çıkartılarak, toz hali yemeklere baharat olarak serpilerek, turşu yaparak tüketilir. Zencefil; mide bulantısına, sindirim sorunlarına, ağrıya, soğuk algınlığı belirtilerini gidermeye, adet ağrılarına iyi gelir Zencefil, mide bulantısını azaltır, sindirim sistemine iyi gelir, iltihap ve ağrıyı hafifleştir, öksürük ve boğaz ağrısına iyi gelir, kan şekerini düzenler. Taze zencefil, küçük parçalara bölünüp çiğ olarak salatalara katılarak tüketilir. Taze zencefil ayrıca çayı demlenerek veya suyu çıkarılarak da tüketilir. Zencefil bağışıklığı güçlendirir, sindirimi düzenler ve iltihapları azaltır. Ayrıca mide bulantısı, adet sancısı ve soğuk algınlığı semptomlarını hafifletir. Zencefil, metabolizmayı hızlandırarak fiziksel aktivite ile birlikte kilo vermede yardımcı olabilir. Zencefil çayı, tozu veya taze haliyle günlük olarak kullanılabilir. Her gün bir miktar tüketmek, faydalarının sürekliliği açısından önemlidir. Zencefil, kök kısmı tüketilen, şifalı özellikleriyle bilinen tropikal bir bitkidir. Mutfakta baharat olarak ve doğal tedavi amaçlı yaygın şekilde kullanılır. İnce dilimlenip çay yapılabilir, rendelenerek yemeklere eklenebilir. Aynı zamanda çiğ olarak da çiğnenebilir. Taze zencefil, bitkinin henüz kurutulmamış kök kısmıdır. Yoğun aroması ve besin değeriyle bilinir. Taze zencefil, aktif bileşenler açısından daha yoğundur. Ancak toz formu pratiklik açısından öne çıkar. Zencefil shot bağışıklığı güçlendirir, vücudu canlandırır ve toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Kış hastalıklarına karşı koruyucu etki sağlar. Çorbalara, yemeklere ya da sıcak içeceklere karıştırılarak tüketilir. Aynı zamanda bal ve limonla karıştırılarak doğal karışımlar hazırlanabilir. Toz zencefil, taze zencefilin kurutulup öğütülmesiyle elde edilen baharat formudur. Kolay kullanımı sayesinde mutfakta ve bitkisel tedavide sık tercih edilir. Toz zencefil, yemeklere baharat şeklinde katılarak, çayı yapılarak, meyve sularına karıştırılarak, soslara katılarak, marinasyonlarda kullanılarak tüketilir. Evet, toz zencefil de sıcak suyla karıştırılarak çay haline getirilebilir. Ancak taze zencefil, etkisini daha güçlü gösterir. Normal dozda tüketildiğinde ballı zencefil zararsızdır. Ancak aşırıya kaçıldığında mide rahatsızlıkları ve alerjik reaksiyonlar görülebilir. Ağrı giderici ve mikrop kırıcı özellikleri zencefil öksürüğe iyi gelir. Ayrıca boğaz ağrısını azaltır ve nefes almayı kolaylaştırır.
28 Mayıs 2025 Çarşamba
28 Mayıs 2025 Çarşamba
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zerdecal-faydalari/
Zerdeçal Nedir? Zerdeçal Faydaları Nelerdir?
- Zerdeçal Nedir?Zerdeçalın Besin Değerleri Nelerdir?Zerdeçal FaydalarıZerdeçal Neye İyi Gelir?Zerdeçal TozuZerdeçal Nasıl Tüketilir?Zerdeçal Tüketiminde Önemli NoktalarZerdeçal Zayıflatır mı?Zerdeçal ZararlarıZerdeçalı Kimler Kullanamaz?Zerdeçal Hakkında Sık Sorulan Sorular Zerdeçal Nedir? Zerdeçal, bilimsel adıylaCurcuma longa, zencefilgiller ailesine ait, Güneydoğu Asya kökenli çok yıllık bir bitkidir. Yaygın olarak Hint safranı olarak da bilinen zerdeçal, özellikle kök kısmından elde edilen ve yemeklere derin, altın sarısı bir renk ile hafif keskin bir tat veren değerli bir baharattır. Geleneksel Hint mutfağında olduğu gibi Asya ve Orta Doğu mutfaklarında da sıkça kullanılan bu baharat, aynı zamanda Ayurveda ve Çin tıbbında binlerce yıldır güçlü anti-enflamatuvar ve antioksidan özellikleri nedeniyle önemli bir şifa kaynağı olarak kabul edilir. İçerdiği aktif bileşik olan kurkumin, güçlü bir antioksidan olmasının yanı sıra bağışıklık sistemini güçlendirmeye, sindirimi desteklemeye, artrit ağrılarını hafifletmeye ve karaciğer sağlığını korumaya yardımcı olur. Altın sarısı rengiyle zenginleşen zerdeçal, hem mutfağa hem de sağlığa kattığı değerle, doğanın insanlığa sunduğu en özel armağanlardan biridir. Zerdeçalın Besin Değerleri Nelerdir? Zerdeçal bitkisi, içerdiği zengin besin değerleriyle ön plana çıkan bir baharattır. Özellikle yüksek miktarda diyet lifi (21 gram) içermesi sayesinde sindirim sisteminin düzenlenmesine yardımcı olur ve bağırsak sağlığını destekler.Demiraçısından da son derece zengin olan zerdeçal, 100 gramında yaklaşık 41,4 mg demir barındırarak kan sağlığını koruma ve kansızlık gibi durumları önleme konusunda önemli bir destek sağlar. Ayrıcapotasyum(2525 mg) ve magnezyum (193 mg) içeriğiyle kalp-damar sağlığını güçlendirmeye ve kas fonksiyonlarını düzenlemeye yardımcı olur. İçeriğindeki yüksek C vitamini (25,9 mg) ve B6 vitamini (1,8 mg) sayesinde bağışıklık sistemini destekleyerek, vücudun hastalıklara karşı direncini artırır. Protein bakımından da zengin olan zerdeçal, aynı zamanda güçlü bir antioksidan olan kurkumin maddesi sayesinde vücudu oksidatif strese karşı koruyarak genel sağlık üzerinde güçlü bir koruyucu etkiye sahiptir. En önemli bileşeni olan kurkumin, zerdeçalın toplam ağırlığının yaklaşık %3-5'ini oluşturur ancak kurkuminin vücut tarafından emilimi düşüktür. Emilimi artırmak için zerdeçalı karabiber ile birlikte tüketmek veya yağlı yiyeceklerle birlikte almak önerilir. Karabiberin içerdiği piperin maddesi, kurkuminin biyoyararlanımını %2000'e kadar artırabilir. Zerdeçal ayrıca güçlü antioksidanlar ve uçucu yağlar içerir. Bu bileşenler, zerdeçalın antinflamatuar ve antimikrobiyal özelliklerinden sorumludur. Düzenli zerdeçal tüketimi, vücudun vitamin ve mineral ihtiyacını karşılamaya yardımcı olurken, içerdiği aktif bileşenler sayesinde genel sağlığı destekler. Zerdeçalın içerdiği kurkumin maddesi, vücuttaki iltihaplanmayı azaltmada etkilidir ve bağışıklık sistemini güçlendirir. C vitamini, demir, potasyum ve magnezyum açısından zengin olan zerdeçal, metabolizmayı hızlandırır ve sindirim sisteminin düzenli çalışmasına katkıda bulunur. Ayrıca zerdeçalın içerdiği antioksidanlar, serbest radikallerle savaşarak hücre hasarını önler ve yaşlanma karşıtı etki gösterir. Zerdeçal Faydaları Zerdeçal, içerdiği güçlü antioksidan ve anti-enflamatuvar özelliklere sahip kurkumin bileşiği sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir, inflamasyonu azaltarak eklem ağrılarını hafifletir, sindirimi düzenler, karaciğer sağlığını destekler ve kalp-damar sağlığını koruyarak genel vücut sağlığı üzerinde çok yönlü ve koruyucu bir etki yaratır. Zerdeçal faydalarışunlardır: - Güçlü antimikrobiyal etkisiyle bakterileri ve mikropları yok eder. - Antienflamatuar özelliğiyleiltihap gidericietkisi bulunur. - Kronik eklem ağrılarını hafifletir. - Karaciğer sağlığını destekler ve detoks etkisi gösterir. - Anti-kanser özellikleri ilekanserhücrelerine karşı koruyucudur. - Kan şekeridengesini korur. - Bilişsel fonksiyonları ve hafızayı güçlendirir. - Depresyon ve anksiyete ile mücadelede yardımcıdır. - Kardiyovasküler sistem sağlığını korur. - Bağışıklık sistemini güçlendirir. - Şişkinlik ve sindirim sorunlarını iyileştirir. - Cilt sağlığını ve güzelliğini destekler. Zerdeçalın en önemli özelliği, kronik inflamasyonu önleyici etkisidir. Kurkumin, vücuttaki iltihaplanma sürecini düzenler ve inflamatuar belirteçleri azaltır. Bu özelliği sayesinde artrit,kalp hastalıklarıve kanser gibi kronik hastalıklarda destekleyici tedavi olarak kullanılabilir. Bilimsel araştırmalar, zerdeçalın kanser hücrelerinin büyümesini engelleme potansiyelini gösterir. Özellikle: - Kanser hücrelerinin çoğalmasını önler, - Tümör büyümesini yavaşlatır, - Metastaz riskini azaltır, - Sağlıklı hücreleri korur. Zerdeçal Neye İyi Gelir? Zencefil, zengin antioksidan içeriği ve güçlü anti-enflamatuvar etkileri sayesinde bağışıklık sistemini destekler, mide bulantısı ve hazımsızlık gibi sindirim sorunlarını giderir, üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruma sağlar, eklem ve kas ağrılarını azaltır ve kan dolaşımını iyileştirerek genel sağlık üzerinde oldukça faydalı ve iyileştirici bir rol üstlenir. Zerdeçal şu hastalıklar için faydalıdır: - Eklem ve kas ağrıları - Bağışıklık sistemi zayıflığı - Sindirim problemleri - Karaciğer sağlığı - Kalp ve damar hastalıkları - Beyin sağlığı - Depresyon ve stres - Diyabet - Cilt hastalıkları - Kanser önleyici etkiler Güçlü antimikrobiyal veantioksidanözellikleriyle bağışıklık sistemini güçlendirir, soğuk algınlığı ve grip gibi enfeksiyonlara karşı vücudu korur. Özellikle zencefil ve limonla birlikte tüketildiğinde etkisi artar. Antienflamatuar özelliği sayesinde romatoid artrit, osteoartrit ve fibromiyalji gibi eklem rahatsızlıklarında ağrı ve şişliği azaltır. Düzenli kullanımı eklem sağlığını destekler. Hazımsızlık, şişkinlik, gaz ve mide bulantısı gibi sindirim sistemi şikayetlerini hafifletir. Crohn hastalığı ve ülseratif kolit gibi kronik bağırsak hastalıklarında semptomları azaltabilir. Akne,egzama, sedef hastalığı ve yara iyileşmesi gibi cilt problemlerinde etkilidir. Cildi nemlendirir, yeniler ve yaşlanma belirtilerini geciktirir. Kan şekerini dengeler, kolesterolü düşürür ve metabolizmayı hızlandırır. Özellikle diyabet hastaları için destekleyici olabilir. Karaciğer yağlanmasını önleyici etkisi vardır. Depresyon ve anksiyete belirtilerini hafifletir, stresle mücadelede yardımcıdır. Zerdeçal, beyin sağlığını destekleyen BDNF proteinini artırarak Alzheimer ve demans gibi nörodejeneratif hastalıklara karşı koruyucu etki gösterir. Ayrıca hafıza ve öğrenme kabiliyetini geliştirir,depresyonbelirtilerini hafifletir. Zerdeçalın tüm bu faydalarından yararlanmak için düzenli kullanım önemlidir ancak herhangi bir sağlık sorununuz varsa, zerdeçal kullanımına başlamadan önce mutlaka doktorunuza danışmanız gerekir. Zerdeçal Tozu Zerdeçal tozu, taze zerdeçal kökünün kurutulup öğütülmesiyle elde edilen, altın sarısı renginde değerli bir baharattır. Doğal formda tüketilen zerdeçal tozu, takviye formlarına göre daha güvenli ve etkili bir seçenektir. Günlük beslenmeye kolayca dahil edilebilen bu baharat, vücudun doğal emilim mekanizmalarıyla uyumlu çalışır. Zerdeçal tozunun etkili kullanımı için önemli noktalardan bazıları şunladır: - Günlük tüketim miktarı: Yetişkinler için günde 1-3 çay kaşığı (2-6 gram) zerdeçal tozu önerilir. - Emilimi artırmak için: Karabiber ve sağlıklı yağlarla birlikte tüketilmesi, kurkuminin biyoyararlanımını önemli ölçüde artırır. - Saklama koşulları: Işık görmeyen, serin ve kuru bir ortamda, hava almayan bir kapta saklanmalıdır. - Kalite kontrolü: Saf zerdeçal tozu tercih edilmeli, güvenilir üreticilerden temin edilmelidir. Zerdeçal tozunun düzenli kullanımı, bu değerli baharatın antioksidan, antienflamatuar ve antimikrobiyal özelliklerinden maksimum düzeyde faydalanmayı sağlar. Yemeklerde, içeceklerde veya karışımlarda kullanılabilir ancak tüketim öncesi mutlaka doktora danışılmalıdır. Zerdeçal Nasıl Tüketilir? Zerdeçal, antik çağlardan beri kullanılan ve günümüzde modern mutfakların vazgeçilmez bir parçası haline gelen çok yönlü bir baharattır. Geleneksel tıpta ve güncel beslenme alışkanlıklarında önemli bir yere sahip olan bu değerli baharat, içerdiği kurkumin bileşeni sayesinde sağlık açısından da oldukça değerlidir. Hem toz hem detaze zerdeçal, günlük beslenmeye çeşitli şekillerde dahil edilebilir. Yemeklerde, içeceklerde ve çeşitli karışımlarda kullanılabilen bu çok yönlü baharatın tüketim yöntemleri, kişisel tercihlere ve kullanım amacına göre değişiklik gösterebilir. Zerdeçalın en etkili tüketim yöntemleri aşağıda listelenmiştir: Çorbalara, pilavlara ve sebze yemeklerine baharat olarak eklenerek yemeklere kendine özgü bir aroma kazandırır. Özellikle mercimek çorbası ve domates çorbasında muhteşem bir lezzet verir. Fırın yemeklerinde marine sosların içinde kullanılarak et ve sebzelerin daha yumuşak ve lezzetli olmasını sağlar. Fırında tavuk ve balık yemeklerinde sıklıkla tercih edilir. Yumurtalı tariflerde (omlet, menemen, sahanda yumurta, yumurtalı ekmek) lezzet verici olarak tercih edilebilir ve kahvaltılık tariflere benzersiz bir tat katar. Et ve tavuk yemeklerinde baharat karışımlarına eklenerek, özellikle kırmızı et ve tavuk ızgaralarda, köftelerde ve güveçlerde etin lezzetini zenginleştirir. Ayrıca marine edilmiş etlerde kullanıldığında penetrasyonu artırarak etin daha yumuşak olmasını sağlar Zerdeçal, güçlü antioksidan ve antiinflamatuar özellikleriyle öne çıkan bir baharattır. Özellikle içecek formunda tüketildiğinde, hembağışıklıkdestekleyici hem de sindirimi kolaylaştırır. Farklı tariflerle günlük rutine kolayca dahil edilebilen zerdeçal, düzenli kullanıldığında genel sağlığa katkı sağlayabilir. Zerdeçalı içecek olarak tüketmenin yolları şunlardır: - Altın Süt (zerdeçallı süt):1 bardak sıcak süte 1 tatlı kaşığı zerdeçal ve bir tutam karabiber eklenerek hazırlanır. Bu karışıma isteğe bağlı olarak bal veya hindistan cevizi yağı da eklenebilir. En iyi sonuç için malzemeleri blenderdan geçirmek önerilir. İdeal tüketim zamanı yatmadan 30 dakika öncedir. - Zerdeçal Çayı:Sıcak suya 1 tatlı kaşığı zerdeçal, ince dilimlenmiş taze zencefil ve yarım limon suyu eklenerek hazırlanır. İsteğe bağlı olarak tarçın ve bal ile tatlandırılabilir. Günde 2-3 fincan tüketilebilir. - Smoothie:Smoothie'leretoz zerdeçaleklenebilir. Özellikle mango, ananas gibi tropik meyveler veya muzla hazırlanan smoothie'lere çeyrek tatlı kaşığı zerdeçal eklemek hem lezzet hem de sağlık açısından faydalıdır. Protein tozlu smoothie'lerde de kullanılabilir. Zerdeçalın içerdiği kurkuminin emilimini artırmak için birkaç önemlikürbulunur. Bunlar: - Karabiber ile birlikte tüketilmelidir çünkü karabiberde bulunan piperin maddesi, kurkuminin vücutta emilimini yaklaşık %2000 oranında artırabilir. - Zeytinyağı, hindistan cevizi yağı gibi sağlıklı yağlarla kullanılmalıdır çünkü bu yağlar kurkuminin yağda çözünen bir bileşik olması sebebiyle emilimini destekler. - Avokado veya yağlı tohumlarla birlikte alınmalır çünkü bu besinlerin doğal yağ içeriği, zerdeçalın biyoyararlanımını önemli ölçüde artırır. - Sıcak yemeklerde veya içeceklerde kullanılmalıdır çünkü ısı, kurkuminin çözünürlüğünü artırır. - Düzenli ve günlük olarak tüketilmelidir çünkü süreklilik, faydalarından maksimum düzeyde yararlanmayı sağlar. Limonlu zerdeçal, hem bağışıklık güçlendiren C vitamini hem de antiinflamatuar etkileriyle bilinen kurkumin içeriği sayesinde vücut direncini artırır. Aynı zamanda toksinlerin atılmasına yardımcı olarak vücudu arındırır ve enerji seviyelerini yükseltir. Bukarışımsindirim sistemini destekleyerek şişkinlik, hazımsızlık gibi sorunların hafiflemesine yardımcı olabilir. Ayrıca cilt sağlığına katkı sağlayarak daha parlak ve sağlıklı bir görünüm kazandırabilir. Günlük önerilen tüketim 1-3 çay kaşığı (2-6 gram) toz zerdeçaldır. Günlük tüketim miktarı kişinin yaşına, sağlık durumuna ve kullanım amacına göre değişiklik gösterebilir. Hamileler ve özel sağlık durumu olanlar kullanmadan önce mutlaka doktorlarına danışmalıdır. Serin ve karanlık ortamda, hava almayan kaplarda saklanmalıdır. İdeal saklama sıcaklığı 15-20°C arasındadır. Güneş ışığından uzak, kuru ve serin bir yer tercih edilmelidir. Tazeliğini korumak için uzun süre açıkta bırakılmamalı. Hava ile teması minimumda tutulmalı ve her kullanımdan sonra kabı sıkıca kapatılmalıdır. Cam kavanoz veya hava geçirmez saklama kapları tercih edilmelidir. Zerdeçal Tüketiminde Önemli Noktalar Zerdeçal, sağlığa pek çok faydası olan doğal bir takviye olarak öne çıksa da, bilinçli ve dikkatli tüketilmesi gereken bir bitkidir. Özellikle kronik hastalıkları olanlar veya düzenli ilaç kullananlar için bazı riskler barındırabilir. Zerdeçal tüketmeden önce aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi önemlidir: - Zerdeçal takviyesi kullanmadan önce mutlaka doktora danışılmalıdır. - Mevcut ilaç tedavileri kesilmemelidir. - Vücudun tepkisi gözlemlenmelidir. - Herhangi bir olumsuz durumda kullanım hemen sonlandırılmalıdır. Düzenli ve doğru kullanımla zerdeçalın faydalarından maksimum düzeyde yararlanılabilir ancak her besin takviyesinde olduğu gibi, zerdeçal tüketiminde de aşırıya kaçmamak ve uzman görüşü almak önemlidir. Zerdeçal Zayıflatır mı? Zerdeçal, metabolizmayı hızlandıran ve kilo yönetimini destekleyen doğal bir besin olarak bilinir. Yapılan çalışmalar zerdeçalın aktif bileşeni kurkuminin kilo verme üzerindeki olumlu etkilerini ortaya koymuştur. Buna göre düzenli zerdeçal tüketiminin etkileri şöyledir: - Vücut kitle indeksinde azalma sağlar. - Bel çevresinde incelme yaratır. - Leptin (tokluk hormonu) seviyelerini düzenler. - Metabolik sendrom belirtilerini hafifletir. - Yağ yakımını destekler. Zerdeçalın kilo vermeye yardımcı olan özellikleri: - İnflamasyonu azaltarak metabolizmayı hızlandırır. - Kan şekerini dengeler ve insülin direncini düşürür. - Yağ dokusunun oluşumunu engeller. - Termogenezi artırarak kalori yakımını destekler. - Sindirim sistemini düzenleyerek toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Zerdeçal tek başına mucizevi bir zayıflama çözümü değildir. En etkili sonuç için sağlıklı ve dengeli beslenme programı uygulanmalı, düzenli fiziksel aktivite yapılmalıdır. Zerdeçalın diğer sağlıklı yaşam alışkanlıklarıyla birlikte desteklenmesi gerekir ve kullanım öncesi mutlaka bir sağlık uzmanına danışılmalıdır Zerdeçal Zararları Her doğal üründe olduğu gibi zerdeçalın da bazı yan etkileri ve dikkat edilmesi gereken durumlar vardır. Zerdeçal, geleneksel tıpta yaygın olarak kullanılan ve birçok faydalı özelliği bulunan bir baharat olmasına rağmen, herkes için uygun olmayabilir ve bazı durumlarda sağlık açısından risk oluşturabilir. Özellikle düzenli ilaç kullanan kişiler, hamile veya emziren anneler ve bazı kronik rahatsızlıkları olan bireyler için uygun olmayabilir. Zerdeçalı Kimler Kullanamaz? Zerdeçal, birçok faydası olmasına rağmen herkes için uygun bir bitki değildir. Özellikle bazı sağlık sorunlarına sahip bireyler için zerdeçal veya kurkumin takviyeleri risk oluşturabilir. Aşağıdaki durumlarda kullanımı sakıncalı olabilir: - Hamile kadınlar (kurkumin takviyesi kesinlikle kullanılmamalı) - Emziren anneler (doktor onayı olmadan) - Demir eksikliği anemisi olanlar - Safra taşı ve karaciğer rahatsızlığı olanlar - Kan sulandırıcı ilaç kullananlar - Mide rahatsızlığı ve hassasiyeti olanlar Zerdeçal genellikle güvenli kabul edilse de, özellikle yüksek dozlarda ya da uzun süreli kullanımda bazı yan etkilere yol açabilir. Bu yan etkiler şunlardır: - Sindirim sistemi sorunları (mide bulantısı, ishal) - Alerjik reaksiyonlar - Kan şekeri seviyelerinde değişiklik - Hormonal dengesizlikler - Kan pıhtılaşmasında yavaşlama Zerdeçal tüketimi bazı özel durumlarda daha dikkatli bir yaklaşım gerektirir. Bu durumlarda kullanım kararı mutlaka uzman görüşüyle verilmelidir. - Ameliyat öncesi:Herhangi bir cerrahi operasyon planlanıyorsa, güvenli bir iyileşme süreci için operasyondan en az 2 hafta öncesinde kullanımın tamamen durdurulması gerekir. Bu süre vücudun ameliyata optimal şekilde hazırlanmasını sağlar. - Doğurganlık:Erkeklerde sperm kalitesi ve hareketliliği üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Düzenli ve yüksek miktarda tüketim, sperm parametrelerinde değişikliklere yol açarak doğurganlığı etkileyebilir. - İlaç etkileşimleri:Birçok ilacın emilim mekanizmasını değiştirebilir ve etki düzeylerini artırabilir veya azaltabilir. Özellikle kan sulandırıcılar ve tansiyon ilaçları ile etkileşime girebilir. - Böbrek taşı riski:Uzun süreli ve kontrolsüz tüketim, böbrek taşı oluşum riskini önemli ölçüde artırabilir. Özellikle böbrek taşı öyküsü olan kişilerin tüketim konusunda daha dikkatli olması gerekir. Zerdeçal ürünlerinin kalitesi ve güvenliği, etkili ve sağlıklı bir kullanım için kritik öneme sahiptir. Aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir: - Güvenilir kaynaklardan temin edilmeli - Ağır metal kontaminasyonu riski nedeniyle kaliteli ürünler tercih edilmeli - Saklama koşullarına dikkat edilmeli - Önerilen dozlarda tüketilmeli Zerdeçal tüketmeye başlamadan önce mutlaka doktorunuza danışınız. Özellikle kronik bir rahatsızlığınız varsa veya düzenli ilaç kullanıyorsanız, zerdeçalın sizin için uygun olup olmadığını öğrenmelisiniz. Tüm bu kullanımlar için mutlaka bir sağlık uzmanına danışılması önerilir. Her bireyin ihtiyacı ve sağlık durumu farklıdır. Zerdeçal Hakkında Sık Sorulan Sorular Zerdeçal, kurkumin içeriği sayesinde güçlü antioksidan ve antienflamatuar özelliklere sahiptir. Bağışıklığı güçlendirir, sindirim sistemini düzenler, kanser hücrelerine karşı koruyucudur ve kalp damar sağlığını destekler. Zerdeçal toz halinde yemeklerde baharat olarak, kök şeklinde doğrudan, çay olarak (zencefil ve limonla), altın süt yapımında, smoothie'lerde, yağ veya kapsül formunda (doktor kontrolünde) kullanılabilir. Zencefil ve zerdeçal karışımı, bağışıklığı güçlendirir, metabolizmayı hızlandırır ve iltihap giderici etki gösterir. Özellikle soğuk algınlığı ve grip dönemlerinde etkilidir. Zerdeçal, içerdiği kurkumin sayesinde iltihaplanmayı azaltarak eklem romatizması, sindirim problemleri ve cilt hastalıkları gibi durumlara iyi gelebilir. Ayrıca bağışıklık sistemi, kalp sağlığı ve beyin fonksiyonları üzerinde de destekleyici etkiler gösterebilir. Zerdeçal hem mutfakta baharat olarak hem de bitkisel takviye formunda kullanılır. Ayrıca çay, altın süt, smoothie ve çeşitli doğal kürlerin içinde de yer alabilir. Zerdeçal, güçlü antioksidan ve antienflamatuar etkileriyle vücudu serbest radikallere karşı korur. Aynı zamanda bağışıklığı güçlendirir, sindirimi düzenler ve genel sağlığı destekler. Taze zerdeçal ince dilimlenerek salatalara eklenebilir ya da çay olarak demlenebilir. Aynı zamanda yoğurtla karıştırılarak ya da smoothielere rendelenerek de kullanılabilir. Günde 1 çay kaşığı toz zerdeçal, altın süt ya da zerdeçal çayı olarak düzenli tüketilebilir. Kurkumin içeren takviyeler, eklem ağrıları için daha yoğun etki sağlayabilir. Zerdeçal genellikle tansiyonu yükseltmez, aksine iltihaplanmayı azaltarak damar sağlığını destekleyebilir. Ancak tansiyon ilaçlarıyla birlikte kullanıldığında doktor onayı gereklidir. Günlük olarak çay, süt veya yemeklere baharat şeklinde eklenerek tüketilebilir. Kurkuminin emilimini artırmak için karabiber ve yağ ile birlikte alınması önerilir. Zerdeçal, güçlü antioksidan ve iltihap giderici özellikleri sayesinde bağışıklık sistemini destekler. Aynı zamanda sindirim sağlığını iyileştirir ve eklem ağrılarını hafifletmeye yardımcı olabilir. Uzmanlar günlük 1 ila 3 gram arası toz zerdeçal tüketimini yeterli ve güvenli bulur. Fazla tüketim mide rahatsızlığı ve karaciğer yüklenmesi gibi yan etkilere neden olabilir. 1 çay kaşığı toz zerdeçalı 1 su bardağı kaynar suya ekleyip 5-10 dakika demleyerek zerdeçal çayı hazırlayabilirsiniz. Dilerseniz içine karabiber, bal veya limon ekleyerek etkisini artırabilirsiniz. Zerdeçal mide asidini dengeleyici etkisiyle hazmı kolaylaştırabilir ve şişkinliği azaltabilir. Ancak aşırı tüketimi mide hassasiyeti olan kişilerde rahatsızlığa neden olabilir. Zerdeçal doğrudan kilo verdirmez ancak yağ metabolizmasını destekleyerek zayıflama sürecine katkı sağlayabilir. Aynı zamanda iştah kontrolü ve sindirim sistemine olumlu etkileri olabilir. Zerdeçal, metabolizma hızını artırarak dolaylı yoldan yağ yakımına destek olabilir. Özellikle düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenmeyle birlikte kullanıldığında etkisi artar. Emziren annelerin zerdeçalı besinlerle birlikte sınırlı miktarda tüketmesinde genellikle sakınca yoktur. Ancak takviye formundaki ürünler için mutlaka doktor onayı gereklidir. Zerdeçallı süt tüketen bireyler bağışıklık sistemlerinin güçlendiğini, uyku kalitelerinin arttığını, sindirim problemlerinin azaldığını, eklem ağrılarının hafiflediğini belirtebilir. Tiroid hastaları zerdeçal kullanmadan önce mutlaka doktorlarına danışmalıdır. Zerdeçal, tiroid ilaçlarının emilimini etkileyebilir. Sağlıklı zayıflama için sabah aç karnına 1 bardak zerdeçallı su, öğünlerde yemeklere toz zerdeçal, gece yatmadan önce zerdeçallı süt tüketilebilir. Bu karışım metabolizmayı hızlandırıcı, sindirim sistemini düzenleyici, bağışıklığı güçlendirici, kilo kontrolüne yardımcıdır. Curcumin, zerdeçalın aktif bileşenidir. Antienflamatuar ve antioksidan özelliklere sahiptir. Takviye olarak alınacaksa, karabiber özü içeren formları tercih edilmeli ve doktor kontrolünde kullanılmalıdır.
8 Nisan 2025 Salı
21 Nisan 2025 Pazartesi
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zeytinin-faydalari/
Zeytinin Faydaları Nelerdir?
- Zeytinin Besin İçeriği Nedir? - Zeytinin Faydaları - Zeytin Tüketiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler - Zeytin Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Zeytinin Besin İçeriği Nedir? Zeytin, besleyici özellikleriyle öne çıkan bir gıda olup sağlıklı yağlar, vitaminler ve mineraller açısından oldukça zengindir. Ortalama olarak 100 gram siyah zeytin, yaklaşık 115-120 kalori içerir ve bu enerjinin büyük kısmı tekli doymamış yağ asitlerinden, özellikle oleik asitten gelir. Oleik asit, kalp ve damar sağlığını desteklemede önemli bir rol oynar. Ayrıca zeytin, güçlü bir antioksidan olan E vitamini açısından zengindir. E vitamini, vücudu serbest radikallerin zararlarından korurken cilt sağlığını destekler ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Bunların yanı sıra zeytin, demir ve kalsiyum gibi önemli mineraller içermesiyle de dikkat çeker. Demir, kan hücrelerinin üretimi için gerekli bir elementken, kalsiyum kemik ve diş sağlığını korumada etkilidir. Zeytin, antioksidanlar açısından da oldukça güçlü bir besindir. İçeriğinde bulunan polifenoller ve oleuropein gibi bileşikler, hücresel hasarı azaltarak bağışıklık sistemini destekler ve inflamasyonu önlemeye yardımcı olur. Ancak zeytin, salamura işlemi nedeniyle genellikle yüksek miktarda tuz içerir. Bu yüzden, özellikle tuz tüketimini sınırlamak isteyenler için ölçülü bir şekilde tüketilmesi önerilir. Zeytinin Faydaları Zeytin, hem besleyici içeriği hem de içerdiği antioksidanlar ve sağlıklı yağlar sayesinde vücut için birçok fayda sunar. Tekli doymamış yağ asitleri ve polifenoller gibi bileşenler kalp sağlığını desteklerken, E vitamini gibi güçlü antioksidanlar hücreleri serbest radikallerin zararına karşı korur. Ayrıca zeytin, bağışıklık sistemini güçlendirme, sindirim sağlığını destekleme ve cilt sağlığını iyileştirme gibi çeşitli alanlarda olumlu etkiler gösterir. Dengeli bir diyetin parçası olarak düzenli zeytin tüketimi, genel sağlık üzerinde önemli katkılar sağlar. Zeytinin başlıca faydalarışunlardır: - Kalp ve damar sağlığını destekler. - Bağışıklık sistemini güçlendirir. - Sindirim sistemine fayda sağlar. - Cilt sağlığını iyileştirir. - Hücresel hasarı önlemeye yardımcı olur. Zeytinin kalp ve damar sağlığı üzerindeki faydaları, içerdiği tekli doymamış yağ asitleri ve polifenollerden kaynaklanır. Bu bileşenler, kötü kolesterolü (LDL) düşürmeye ve iyi kolesterolü (HDL) artırmaya yardımcı olur. Aynı zamanda damar sertliğini önleyerek kalp krizi ve felç riskini azaltabilir. Kalp sağlığını destekleyen faydaları şunlardır: - Kötü kolesterol (LDL) seviyelerini düşürür. - Damar sertliğini önler. - Kan basıncını düzenler. Zeytin, bağışıklık sistemini güçlendiren antioksidanlar ve E vitamini bakımından zengindir. Bu bileşenler, vücudu serbest radikallerin neden olduğu hücresel hasara karşı korur ve enfeksiyonlara karşı savunmayı artırır. Zeytinin düzenli tüketimi, bağışıklık sistemini destekleyerek hastalıklara karşı direnci artırabilir. Bağışıklık sistemini destekleyen faydaları şunlardır: - Serbest radikallerin neden olduğu hasarı azaltır. - Enfeksiyonlara karşı koruma sağlar. - Hücresel yenilenmeyi destekler. Zeytinin sindirim sistemi üzerindeki faydaları, içerdiği lifler ve probiyotik özellikleri ile öne çıkar. Lifler, bağırsak hareketlerini düzenleyerekkabızlıkgibi sorunların önlenmesine yardımcı olur. Ayrıca, bağırsak florasını destekleyerek sağlıklı bir sindirim sistemi sağlar. Sindirim sistemi üzerindeki faydaları şunlardır: - Bağırsak hareketlerini düzenler. - Kabızlığı önler. - Sağlıklı bağırsak florasını destekler. Zeytin, E vitamini ve sağlıklı yağlar sayesinde cilt sağlığı üzerinde olumlu etkiler gösterir. E vitamini, cildi serbest radikallerin zararına karşı korurken, sağlıklı yağlar cildin nem dengesini sağlar ve yaşlanma belirtilerini geciktirir. Cilt sağlığını destekleyen faydaları şunlardır: - Cildi serbest radikallerden korur. - Nem dengesini sağlar. - Yaşlanma belirtilerini geciktirir. Zeytin, içerdiği güçlü antioksidanlar ve vitaminler sayesinde hücresel hasarı önlemede önemli bir rol oynar. Polifenoller ve oleuropein gibi bileşikler, vücudu serbest radikallerin neden olduğu oksidatif strese karşı korur. Bu özellik, kronik hastalıkların riskini azaltırken hücre yenilenmesini destekler. Hücresel hasar üzerindeki faydaları şunlardır: - Serbest radikalleri etkisiz hale getirir. - Oksidatif stresin neden olduğu hasarı önler. - Hücre yenilenmesini destekler. Zeytin Tüketiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler Zeytin tüketirken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, işlenme şekline bağlı olarak değişen tuz oranıdır. Özellikle salamura zeytinler yüksek sodyum içerebilir ve bu durum, tansiyon ve böbrek hastalıkları olan bireyler için risk oluşturabilir. Ayrıca, aşırı tüketim fazla kalori alımına neden olabilir, bu nedenle porsiyon kontrolü önemlidir. Zeytinin tüketimi sırasında işlenme şekli, katkı maddeleri ve organik olup olmadığına da dikkat edilmelidir. Tuzsuz zeytin, özellikle yüksektansiyon, kalp hastalıkları ve böbrek sorunları olan bireyler için daha sağlıklıdır. Tuzlu zeytin, yüksek sodyum içeriği nedeniyle günlük tuz alımını artırabilir ve bu durum, özellikle tansiyon kontrolü için risk oluşturabilir. Tuzsuz zeytin isesodyumiçeriği daha düşük olduğu için hem sağlıklı bireyler hem de kronik hastalığı olanlar için daha güvenli bir alternatiftir. Tuzlu zeytintüketmek isterseniz, tüketim öncesi zeytini yıkayarak veya suda bekleterek sodyum miktarını azaltabilirsiniz. Zeytin, sağlıklı yağlar ve antioksidanlar açısından zengin bir besindir ancakaşırı tüketimbazı sağlık sorunlarına yol açabilir: - Kalori artışı:Zeytin, yüksek yağ içeriği nedeniyle fazla tüketildiğinde kilo alımına neden olabilir. - Sodyum fazlalığı:Tuzlu zeytin aşırı tüketildiğinde, yüksek tuz alımı sonucu tansiyon yükselmesi ve sıvı tutulumu görülebilir. - Sindirim sorunları:Fazla miktarda zeytin tüketimi, yağ içeriği nedeniyle hazımsızlık veya ishal gibi sindirim sorunlarına yol açabilir. Günlük 5-10 zeytin tüketimi genellikle dengeli bir miktar olarak kabul edilir. Ancak bu oran, bireyin sağlık durumuna ve diyetine göre değişebilir. Siyah ve yeşil zeytin arasında hangisinin daha faydalı olduğu, besin içeriklerine ve kişisel ihtiyaçlara bağlı olarak değişir. Yeşil zeytin, genellikle daha az olgunken toplandığı için antioksidan içeriği daha yüksektir ve kalori açısından daha hafiftir. Ancak sodyum miktarı genellikle daha fazla olduğundan tuz oranına dikkat edilmelidir. Siyah zeytin ise daha olgun olduğundan yağ içeriği ve kalori miktarı biraz daha yüksektir. Bununla birlikte, E vitamini ve demir açısından daha zengindir, bu da cilt sağlığı ve bağışıklık sistemi için avantaj sağlar. Sağlık açısından en doğru tercih, bireyin sağlık durumu ve diyetine göre değişebilir. Örneğin, tansiyon problemi olanlar genellikle sodyum içeriği daha düşük olan siyah zeytini tercih ederken, kilo kontrolü veya düşük kalorili beslenme hedefleyenler yeşil zeytini seçebilir. Zeytin Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Zeytin, sağlıklı yağlar ve düşük karbonhidrat içeriği sayesinde diyet için uygun bir besindir. Tokluk hissini artırarak gereksiz atıştırmaları önleyebilir. Ancak, yüksek kalori içeriği nedeniyle porsiyon kontrolüne dikkat edilmelidir. Zeytin, türüne ve boyutuna göre değişiklik gösterse de genellikle 1 adet siyah zeytin ortalama 6-7 kalori, 1 adet yeşil zeytin ise yaklaşık 4-5 kalori içerir. 100 gram siyah zeytin yaklaşık 115-120 kalori, 100 gram yeşil zeytin ise 120-150 kalori civarındadır. Zeytin, sağlıklı yağlar açısından zengin, besleyici bir gıda olduğu için porsiyon kontrolüne dikkat edilerek tüketilmelidir. Hamilelikte zeytin tüketimi, sağlıklı yağlar ve E vitamini içeriği sayesinde anne ve bebeğin sağlığına katkı sağlar. Tuz oranına dikkat edilerek ölçülü tüketildiğinde güvenlidir. Aşırı sodyum alımından kaçınmak için tercihen tuzsuz zeytin tercih edilmelidir. Zeytin, çocuklar için sağlıklı yağlar ve antioksidanlar açısından faydalıdır. Beyin gelişimine ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkıda bulunabilir. Ancak, tuz içeriği yüksek olduğu için çocuklara az miktarda verilmesi önerilir. Zeytini suda bekleterek veya yıkayarak fazla tuzdan arındırabilirsiniz. Zeytinleri doğal baharatlarla tatlandırarak daha sağlıklı bir lezzet elde edebilirsiniz. Ayrıca, evde zeytin salamurası yaparken tuz oranını kontrol edebilirsiniz. Zeytin, kalp sağlığını koruyarak yüksek tansiyon ve damar sertliği riskini azaltabilir. Antioksidan içeriği sayesinde iltihaplanmayı önleyerek bağışıklık sistemini güçlendirir. Ayrıca, sağlıklı yağlarıyla beyin sağlığını destekler ve Alzheimer riskini azaltabilir. Her gün zeytin tüketmek, sağlıklı yağlar ve vitaminler alımı için faydalı olabilir. Ancak, porsiyon kontrolü yapmak ve tuz oranına dikkat etmek önemlidir. Günde 5-10 adet zeytin, dengeli bir tüketim için idealdir. Zeytin, E vitamini, A vitamini ve bazı B grubu vitaminler bakımından zengindir. E vitamini, cilt sağlığını korurken güçlü bir antioksidan görevi görür. A vitamini ise göz sağlığını destekler ve bağışıklığı güçlendirir. Zeytin, sağlıklı yağlar sayesinde kalp sağlığını korur ve kötü kolesterolü düşürmeye yardımcı olur. Güçlü antioksidanlarla vücudu serbest radikallere karşı korur ve iltihaplanmayı azaltır. Ayrıca, cilt ve saç sağlığını destekleyerek güzellik bakımından da fayda sağlar.
10 Haziran 2020 Çarşamba
6 Aralık 2024 Cuma
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zirkonyum-dis/
Zirkonyum Diş Kaplama: Estetik ve Dayanıklılığın Buluştuğu Tedavi
- Zirkonyum Diş Kaplama Nedir? - Zirkonyum Diş Kaplamanın Faydaları - Zirkonyum Kaplama Nasıl Yapılır? - Zirkonyum Diş Kaplama Kimler İçin Uygundur? - Zirkonyum Diş Kaplama Tedavisi Ne Kadar Sürer? - Zirkonyum Kaplamanın Ömrü Ne Kadardır? - Zirkonyum Diş Kaplama ile İlgili Sık Sorulan Sorular Zirkonyum Diş Kaplama Nedir? Zirkonyum kaplama, dişlerin hem estetik görünümünü hem de fonksiyonel yapısını düzeltmek için uygulanan dayanıklı ve doğal görünümlü bir diş kaplama yöntemidir. İçeriğindekiyitriyum tetragonal stabilize zirkonya (Y-TZP)sayesinde dayanıklıdır ve dişlerin doğal yapısını taklit eden bir şeffaflık sunar. Bu kaplama yöntemi, dişte meydana gelen aşınma, kırık, çatlak ve renk bozuklukları gibi sorunlarda yaygın olarak tercih edilir. Zirkonyum kaplama, metal içermemesi nedeniyle diş etiyle biyolojik uyum sağlar ve alerji riskini en aza indirir. Hem ön dişlerde hem de arka dişlerde güvenle kullanılabilir. Yaygın olarak kullanılan metal, porselen ve seramik gibi diş kaplamalarının yanı sıra, zirkonyum son yıllarda dayanıklılığı ve doğalı taklit etmedeki başarısıyla popülerlik kazanmıştır. Dişler belirli sebeplerle aşınıp yıpranabilir, hatta kırılabilir.Diş çürükleri, yaralanmalar ve yaşlanma, diş hasarlarının en sık karşılaşılan nedenleri arasındadır. Ayrıca diş sıkma, diş gıcırdatma, yanlış kapanış ve sert nesneleri çiğneme alışkanlıkları, zamanla dişlerin şeklini kaybetmesine ve boyutlarında küçülme görülmesine neden olabilir. Zirkonyum diş, çürük dişlerin doğrudan tedavisi için uygulanmaz. Ancak, diş eti ve kesilmiş dişe uyumlu olarak yapılan bir zirkonyum kaplama, dişlerin daha fazla çürümesinin önüne geçebilir. Zirkonyum kaplama şu sebeplerle tercih edilir: - Zayıf ve çatlak dişlerin kırılmasının ve kaybının önlenmesi, - Dişlerin hareket eden aralarının açılmasının önlenmesi, - Gülümseme tasarımı, - Çiğneme fonksiyonunun geliştirilmesi ve düzeltilmesi, - Büyük dolguların, diş implantlarının ve kanal tedavisi sonrası zayıflayan dişlerin kaplanması, - Dişlerin daha beyaz bir görünüme kavuşması. Zirkonyum Diş Kaplamanın Faydaları Zirkonyum, seramik özelliği gösteren ancak periyodik cetvelde metal grubunda yer alan bir elementtir. Metaller gibi esneme özelliği olmayıp, ısırma dayanıklılığı açısından metallerle kıyaslanabilecek güçtedir. Metal destekli porselen kronlarda, zamanla çiğneme kuvvetleriyle porselen metalden ayrılarak kırıklar oluşabilir. Ancak, geliştirilmiş monolitik zirkonyum kronlar tek parça olup, üstlerinde herhangi bir porselen tabaka eklenmediğinde bu tarz “chipping” denilen yüzey kırıklarına sebep olmaz. Zirkonyum diş kaplama örnekleri deyince, çoğunlukla iki çeşit arasında durulur: altyapı zirkonyum ve tam kontur zirkonyum. Altyapı olarak uygulanan zirkonyum, dayanıklılığı daha fazla olduğu için uzun köprülerde daha çok tercih edilir. Tam kontur zirkonyum ise daha çok tekli dişlerin veya kısa köprülerin restorasyonunda uygulanır. Zirkonyum diş kaplamada herhangi bir katkı maddesi bulunmaz. Cam seramik ve dental kompozit ile karşılaştırıldığında kırılmalara karşı daha güçlü, daha sert ve daha dayanıklı kabul edilir. Bu yapısı sayesinde, altındaki dişlerde çatlama, kırılma ve ufalanmaları engelleyebilen bir özelliğe sahiptir. Zirkonyum kaplama faydaları şunlardır: - Yüksek dayanıklılık ve çiğneme kuvvetlerine karşı direnç, - Uzun ömürlü kullanım, - Biyo-uyumlu yapısıyla alerji riskinin düşük olması, - Doğal diş görünümüne yakın bir estetik, - Diş eti sağlığına uyum, - Yüzey kırıklarına karşı dirençli olması, - Hızlı ve kolay uygulanabilirlik. Zirkonyum kaplama, özellikle arka dişlerin çiğneme kuvvetlerine dayanabilecek şekilde tasarlanmıştır. Metallerle kıyaslanabilir bir güce sahip olmasına rağmen, metal içermeyen yapısı sayesinde kırılma ve çatlama gibi sorunlara daha az yatkındır. Ayrıca, monolitik yapısı sayesinde metal destekli kaplamalarda görülen yüzey kırıkları ("chipping") riskini ortadan kaldırır. Bu dayanıklılık özelliği, zirkonyum kaplamaları hem günlük çiğneme yüklerini karşılamak hem de uzun süreli bir çözüm sunmak için ideal hale getirir. Zirkonyum kaplamalar, klasik metal destekli kaplamalar kadar uzun ömürlüdür. Yapılan araştırmalar, zirkonyum diş kaplamalarının yıllarca güvenle kullanılabildiğini ve bu süre boyunca estetik özelliklerini koruduğunu göstermektedir. Ayrıca, zirkonyum malzemesi aşınmaya karşı dirençli olduğu için kaplama yüzeyinde zamanla meydana gelebilecek deformasyon riski oldukça düşüktür. Bu da hem fonksiyonel hem de estetik açıdan uzun süreli bir çözüm sunar. Zirkonyum, biyo-uyumlu malzemeler sınıfına girdiği için vücudun iltihaplanma veya immünolojik bir reaksiyon verme riski oldukça düşüktür. Metal içermemesi sayesinde özellikle alerjik reaksiyonlara eğilimli bireyler için güvenli bir seçenek olarak öne çıkar. Bu özellik, kaplamanın diş etiyle uyumunu artırır ve diş etlerinde renk değişikliği veya tahriş gibi problemleri en aza indirir. Zirkonyum kaplamaların şeffaf yapısı, doğal diş minesini taklit etme becerisini artırır. Bu sayede, özellikle ön dişlerde uygulandığında estetik kaygıları en aza indirir ve doğal bir gülümseme sağlar. Zirkonyumun ışık geçirgenliği, metal destekli kaplamalarda görülen "mat ve yapay" görünüm sorununu ortadan kaldırır. Dişlerin doğal rengine yakın bir görünüm sunması, bu kaplamayı estetik diş hekimliği uygulamalarında vazgeçilmez kılar. Zirkonyum kaplamalar, diş etiyle uyumlu yapısı sayesinde diş eti sağlığını destekler. Metal içermediği için diş eti kenarlarında görülebilecek renk değişiklikleri bu kaplamalarda oluşmaz. Ayrıca, düzgün hazırlanmış bir zirkonyum kaplama, diş etiyle tam uyum sağlayarak bakteri birikimini en aza indirir. Diş eti sağlığını koruması ve estetik bir görünüm sunması nedeniyle, zirkonyum kaplama hem uzun vadeli sağlık hem de estetik hedefler için ideal bir çözümdür. Zirkonyumun monolitik yapısı, porselen destekli kaplamalarda görülen yüzey kırıkları ("chipping") problemini ortadan kaldırır. Tek parça olarak üretilmesi sayesinde çiğneme sırasında oluşan kuvvetlere daha iyi direnç gösterir. Bu özellik, kaplamanın dayanıklılığını artırır ve kırılma gibi nedenlerle oluşabilecek onarım gereksinimlerini en aza indirir. Zirkonyum kaplama, diş hekimi tarafından hızlı bir şekilde uygulanabilir. İlk seansta dişler hazırlık sürecinden geçirilir, ikinci seansta ise kaplama yerleştirilir. Bu süreç, hem hasta konforunu artırır hem de zamandan tasarruf sağlar. Diş hekimlerinin, laboratuvara ihtiyaç duymadan zirkonyum kaplamayı klinik ortamda hazırlayabilmeleri, uygulama sürecini daha verimli hale getirir. Zirkonyum Kaplama Nasıl Yapılır? Zirkonyum diş kaplama işlemi, dişlerin hem estetik hem de fonksiyonel ihtiyaçlarını karşılayan bir tedavi yöntemidir. Bu süreç, genellikle üç aşamadan oluşur: hazırlık, uygulama ve tedavi sonrası bakım. Her bir aşama, kaplamanın başarılı bir şekilde uygulanmasını ve uzun ömürlü olmasını sağlamak için önemlidir. İlk olarak dişlerin durumu değerlendirilir ve kaplamaya uygun hale getirilir. Daha sonra, hazırlanan kaplamalar dişlere yerleştirilir ve sabitlenir. Son olarak, tedavi sonrası dikkat edilmesi gereken bazı basit adımlarla hem kaplama hem deağız ve diş sağlığıkorunur. Zirkonyum diş kaplama, tüm ölçüler ve hazırlıklar yapıldıktan sonra kısa sürede uygulanabilir. Gerekli olmadıkça sedasyona ihtiyaç duyulmadan, lokal anestezi ile işlem gerçekleştirilebilir. Zirkonyum diş kaplama işleminin temelini hazırlık aşaması oluşturur. Bu adımda dişler, kaplama için uygun hale getirilir ve sağlıklı bir başlangıç yapılır. Dişlerin genel sağlık durumu değerlendirildikten sonra çürük veya enfeksiyon gibi sorunlar varsa tedavi edilir. Daha sonra diş yüzeyinden az miktarda doku kaldırılarak kaplama için yer açılır. Bu işlem sırasında, dişin şekli estetik ve işlevsel bir sonuç için yeniden tasarlanır. Ardından diş ölçüleri alınır ve laboratuvara gönderilir. Bazı durumlarda, CAD/CAM teknolojisi kullanılarak kaplama aynı gün içinde hazırlanabilir. Kaplamanın dişe uygulanması, zirkonyum diş kaplama tedavisinin en önemli aşamalarından biridir. Bu süreç, hem estetik hem de konfor açısından mükemmel bir sonuç elde etmek için özenle gerçekleştirilir. Laboratuvarda hazırlanan kaplama, dişe prova için yerleştirilir. Prova sırasında kaplamanın uyumu, rengi ve konforu kontrol edilir. Eğer herhangi bir sorun tespit edilirse kaplamada gerekli düzeltmeler yapılır. Tüm kontroller tamamlandıktan sonra, kaplama dişe özel bir yapıştırıcıyla sabitlenir. İşlem sonunda dişlerin kapanışı kontrol edilerek tedavi tamamlanır. Tedavi sonrası dikkat edilmesi gereken noktalar, zirkonyum diş kaplamanın uzun ömürlü olması için oldukça önemlidir. Kaplama uygulandıktan sonra, ilk birkaç gün sıcak-soğuk hassasiyeti oluşabilir. Bu durum genellikle geçicidir ve kısa sürede ortadan kalkar. Dişlerin düzenli olarak fırçalanması ve diş ipi kullanılması, kaplama çevresindeki diş eti sağlığını korumaya yardımcı olur. Ayrıca, sert gıdalardan kaçınılmalı ve dişlerin gereksiz yere zorlanmaması sağlanmalıdır. Rutin diş hekimi kontrolleriyle kaplamanın durumu düzenli olarak takip edilmelidir. Bu basit adımlar, zirkonyum kaplamaların hem estetik hem de işlevsel özelliklerini uzun yıllar korumasına yardımcı olur. Zirkonyum Diş Kaplama Kimler İçin Uygundur? Zirkonyum diş kaplama, estetik ve dayanıklılık özellikleri  sayesinde birçok kişi için uygun bir tedavi seçeneğidir. Dişlerinde ciddi çürükler, renk değişiklikleri veya yapısal bozukluklar olan bireylerde bu tedavi sıklıkla tercih edilir. Ayrıca, diş kayıplarının telafisi için uygulananimplantüzerine veya kanal tedavisi sonrasında güçsüzleşen dişleri desteklemek amacıyla da kullanılabilir. Zirkonyum, biyolojik uyumu yüksek bir malzeme olduğundan, alerji riski düşük ve diş eti sağlığına dosttur. Estetik kaygıları olan ve doğal bir diş görünümü isteyen kişiler için de ideal bir seçenektir. Zirkonyum diş kaplama şu kişiler için uygundur: - Dişlerinde çürük, aşınma veya kırık bulunan kişiler, - Dişlerinde ciddi renk değişimi olan ve beyazlatma tedavisinden sonuç alamayanlar, - Kanal tedavisi sonrası zayıflayan dişlerini korumak isteyenler, - Diş implantlarının üzerine kaplama yapılması gereken hastalar, - Dişlerinde estetik görünüm bozukluğu bulunan bireyler, - Metal alerjisi olan ve metal destekli kaplama kullanamayan kişiler. Zirkonyum Diş Kaplama Tedavisi Ne Kadar Sürer? Diş hekiminiz, zirkonyum kaplamayı genellikle iki ziyaretle takabilir. İlk ziyarette diş hazırlığı yapılır ve gerekirse geçici bir kaplama uygulanır. İkinci ziyarette ise kalıcı zirkonyum kaplama dişe yerleştirilir. Dijital diş hekimliği uygulamaları sayesinde bu süreç daha hızlı tamamlanabilir. Final aşaması, çalışılan laboratuvarın iş akışına bağlı olarak genellikle 2-4 gün içinde yapılabilir. Zirkonyum Kaplamanın Ömrü Ne Kadardır? Zirkonyum diş kaplamaları, modern bir yöntem olarak uzun vadeli dayanıklılık sağlamaktadır. En az 5 yıl kullanım ömrüne sahip olduğu bilinmekte, monolitik zirkonyumların daha da uzun ömürlü olduğu ifade edilmektedir. Ortalama olarak, zirkonyum kaplamaların ömrü 5-10 yıl arasında değişebilir. Ancak, kaplamanın ömrü yalnızca malzeme kalitesine değil, ağız hijyeninin düzenli bir şekilde sağlanmasına da bağlıdır. Günde en az iki kez etkili diş fırçalama ve düzenli diş hekimi kontrolleri, kaplamaların ömrüne olumlu katkı sağlar. Zirkonyum diş kaplamanın ömrünü kısaltan nedenler şunlardır: - Tedavi edilmeyen diş sıkma problemi, - Buz veya kabuklu gıdaları dişlerle kırma, - Paketleri veya şişeleri dişlerle açma, - Yetersiz ağız hijyeni. Zirkonyum kaplamanın ardından hassasiyet veya sızlama hissi oluşabilir. Bu durum, genellikle kullanılan yapıştırıcıya bağlıdır ve birkaç hafta içinde azalarak tamamen geçer. Zirkonyum Diş Kaplama ile İlgili Sık Sorulan Sorular Zirkonyum kaplamalar, yüksek dayanıklılıklarıyla bilinir ve uygun bakım ile 10-15 yıl veya daha uzun süre kullanılabilir. Düzenli ağız hijyeni ve periyodik diş hekimi kontrolleri, kaplamanın ömrünü uzatır. Ancak, diş sıkma veya gıcırdatma gibi alışkanlıklar kaplamanın ömrünü kısaltabilir. Zirkonyum kaplamalar, metal destekli porselen kaplamalara göre daha estetik bir görünüme sahiptir ve ışık geçirgenliği sayesinde doğal dişe daha yakındır. Ayrıca, zirkonyumun biyouyumluluğu yüksektir ve alerji riski düşüktür. Dayanıklılık açısından da zirkonyum kaplamalar faydalıdır. Uygulama sırasında lokal anestezi kullanıldığı için ağrı hissedilmez. İşlem sonrasında hafif bir hassasiyet oluşabilir, ancak bu genellikle kısa sürede geçer. Eğer ağrı devam ederse, diş hekiminize başvurmanız önerilir. Doğru uygulandığında ve iyi bakım yapıldığında zirkonyum kaplamalar uzun yıllar yerinde kalır. Ancak, sert cisimleri ısırmak veya diş sıkma gibi alışkanlıklar kaplamanın zarar görmesine neden olabilir. Düzenli diş hekimi kontrolleriyle olası sorunlar erken tespit edilebilir. Kaplama uygulamasından birkaç saat sonra yemek yenebilir. Ancak, anestezinin etkisi geçmeden yemek yememek önerilir, çünkü yanak veya dili ısırma riski olabilir. İlk gün sert ve çok sıcak yiyeceklerden kaçınılması önerilir. Zirkonyum kaplamalar diş eti ile biyolojik uyumlu olduğu için doğru şekilde uygulandığında diş eti çekilmesine neden olmaz. Ancak, yetersiz ağız hijyeni veya yanlış uygulanmış kaplama diş eti sorunlarına yol açabilir. Düzenli diş hekimi kontrolleri bu tür sorunların önüne geçebilir. Zirkonyum kaplamalar, lekelenme ve renk değişimine karşı oldukça dayanıklıdır. Yüzeyi pürüzsüz ve geçirgen olmadığı için kahve, çay veya sigara gibi etkenlerden çok az etkilenir. Ancak, düzenli temizlik yapılmazsa, kaplamanın çevresindeki diş eti kenarlarında renklenme oluşabilir. Zirkonyum kaplamalar, ışık geçirgenliği ve doğal rengi ile gerçek dişe çok benzeyen bir görünüme sahiptir. Özellikle ön dişlerde, estetik kaygıları olan kişiler için ideal bir seçenektir. Metal destekli kaplamaların aksine, mat ve yapay bir görüntü oluşturmaz.
23 Ocak 2025 Perşembe
23 Ocak 2025 Perşembe
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zeytinyaginin-faydalari/
Zeytinyağının Faydaları
- Hangi Zeytinyağı Daha Faydalı? - Zeytinyağı Faydaları - Hangi Zeytinyağı Daha Faydalı? - Zeytinyağının Saça Faydaları - Zeytinyağı Saça Nasıl Uygulanır? - Zeytinyağının Cilde Faydaları Hangi Zeytinyağı Daha Faydalı? Akdeniz tipi beslenmede önemli bir yeri olan zeytinyağı, zeytinler sıkılarak çıkarılan sudan elde ediliyor. Zeytinyağının insan sağlığına pek çok faydası var. Bir yemek kaşığı ekstra sızma zeytinyağında yaklaşık 120 kalori bulunur. Zeytinyağının faydalarını şöyle sıralayabiliriz… Zeytinyağı Faydaları Zeytinyağının faydaları: - Kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltır, - Felç ihtimalini düşürür, - İltihabı azaltır, - Hastalıklara karşı daha dirençli olmanızı sağlar, - Zararlı bakterileri yok eder, - Kanserin önlenmesine katkıda bulunur, - Beyin sağlığını destekler. Yapılan araştırmalara göre zeytinyağı tüketmek kalp hastalıklarına yakalanma riskinizi azaltır. Zeytinyağında bulunan aktif bileşenler kan basıncının düşmesine yardımcı olur.  Zeytinyağı tüketmek ayrıca atardamarlarınızın sertleşmesini önlemeye katkıda bulunur. Felç İhtimalini Düşürür: Yemeklerinizde kullandığınız zararlı yağları beslenme düzeninizden çıkararak yerine sızma zeytinyağı eklerseniz, felç geçirme riskinizi yüzde 40 oranında düşürebilirsiniz. İnsan bedeninde bulunan iltihap sağlığı olumsu etkileyerek kronik hastalıklara neden olur. Zeytinyağında bolca bulunan bazı antioksidanlar, vücudunuzdaki iltihabı azaltarak antiinflamatuar etki gösterir. Böylece kronik hastalıklara yakalanma riskiniz azalır. Zeytinyağında bulunan antioksidanlar, vücudun çevresel ve diğer streslere tepki olarak ürettiği “kararsız moleküller” olarak nitelendirilen serbest radikallerin hücrelere verdiği zararı önler ve yavaşlatır. Zeytinyağı bu özellikleri sayesinde pek çok hastalığa yakalanma ihtimalinizi azaltır, genel olarak sağlığınızı güçlendirir. Zeytinyağındaki bazı bileşenler, sağlığa zarar veren bakterilerle mücadele eder. Zeytinyağı, bu özelliği ile ülser ve kanser nedenlerinden biri olan helikobakter piloriyi etkisiz hale getirmeye yardımcı olur. Akdeniz diyetinde bitkilerle birlikte tüketilen zeytinyağı kolorektal, endometriyal, meme, pankreas ve prostat kanserleri gibi bazı kanser türlerine yakalanma riskini düşürmeye destek olur. Yine zeytinyağı açısından zengin bir beslenme biçimi olan Akdeniz diyeti, beyin sağlığına katkıda bulunur. Bu sayede hafızamız güçlenir, daha sağlıklı düşünebiliriz. Zeytinyağının bir diğer sağlıklı yanı ise Alzheimer hastalığını önlemeye yardımcı olabilmesidir. Hangi Zeytinyağı Daha Faydalı? Zeytinyağının en faydalı olanı en az işlemden geçenidir. Bu nedenle en sağlıklı zeytinyağı ekstra sızma ve sızma zeytinyağlarıdır. Bunların ardından ise rafine zeytinyağı gelir. Ekstra sızma ve sızma zeytinyağında, rafine zeytinyağlarına göre daha fazla antioksidan ve diğer besin öğeleri bulunur. Zeytinyağının Saça Faydaları - Zeytinyağı saçın nemlenmesine, güçlenmesine destek olabilir. - Zeytinyağı saçın yumuşamasına, parlaklık ve hacim kazanmasına yardımcı olabilir. - Zeytinyağında bulunan oleik asit, palmitik asit ve skualen yumuşatıcı nitelikte bileşenlerdir. Zeytinyağı Saça Nasıl Uygulanır? - Saç bakımı için daha önce zeytinyağı kullanmadıysanız, ilk uygulamanızda 1-2 çorba kaşığı zeytinyağı kullanın. - Zeytinyağını saçınıza sürerek birkaç dakika boyunca saçınıza derinlemesine masaj yapın. Kuru saç derisi olanlar zeytinyağını saç diplerine sürerek masajla yedirebilir. - Dilerseniz zeytinyağını saçınıza uyguladıktan sonra 15 dakika kadar boneyle bekleyerek daha fazla emilmesini sağlayabilirsiniz. - Saçınızı yıkamadan önce geniş aralıklı bir tarakla tarayabilirsiniz. Böylece yıkadıktan sonra saçınızı daha rahat tarayıp şekil verebilirsiniz. - Tüm işlem bittikten sonra saçınızı iki kez şampuanlayıp iyice durulayın. Zeytinyağının Cilde Faydaları Zeytinyağının cilde faydaları şunlardır: - Zeytinyağının içerisinde, cilt sağlığına katıda bulunabilecek bolca vitamin, sağlıklı yağlar ve antioksidanlar vardır. - Cildi Nemlendirir: Zeytinyağında bulunan skualen cildin nem tutmasını destekler. Zeytinyağındaki E vitamini ise cildin su emme ve tutma kapasitesini artırır. - Cilt Yaşlanmasını Azaltır:  Zeytinyağı bulunan antioksidanlar, cilt yaşlanmasıyla ilişkili oksidatif strese karşı etkilidir ve ciltteki kolajeni de artırabilirler. - Cildi Temizler: Zeytinyağı, ciltteki yağlı kalıntıları çözmeye yardımcı olur. - Yara İyileşmesine Katkıda Bulunur: Zeytinyağı, yara iyileşmesine yardımcı olabilecek antiinflamatuar ve antimikrobiyal özellikler içerir.
22 Ocak 2024 Pazartesi
22 Ocak 2024 Pazartesi
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zihinsel-saglik-icin-bilincli-farkindalik-mindfulness-nedir/
Zihinsel Sağlık İçin Bilinçli Farkındalık (Mindfulness) Nedir?
- Mindfulnessın Zihinsel Sağlığa Faydaları - Bilinçli Farkındalık Teknikleri - Mindfulness Uygulamalarında Dikkat Edilmesi Gerekenler - Mindfulnessın Gündelik Hayata Entegrasyonu - Mindfulness Uygulamalarına Yeni Başlayanlar İçin Öneriler - Sıkça Sorulan Sorular Mindfulnessın Zihinsel Sağlığa Faydaları Mindfulness yani bilinçli farkındalık, zihinde ve çevrede olanlara yargısız ve kasıtlı bir şekilde dikkatini vermektir. Farkındalık, yaşanılan deneyimi değiştirmek veya kontrol etmek yerine tam o anda neler olduğunu gözlemleyip kabul etmeyi öğretir.Psikolojide önemli bir yeri olan mindfulness, Bilişsel Davranışçı Terapi gibi bazı terapi yöntemlerinin de bir parçasıdır. Kökleri Budist meditasyon ilkelerine dayanan bu uygulamayı her insan öz farkındalığını ve zihinsel refahını artırmak için kullanabilir. Mindfulnessın zihinsel sağlığa faydalarından bazıları şunlardır: - Anksiyete ve Stres Yönetimi:Mindfulness, anksiyete bozukluğu ve yüksek stres seviyelerine sahip olan bireylerin semptomlarını hafifletebilir. Şu ana odaklanmak geleceğe yönelik kaygıyı azaltmak için de kullanılabilir. Farkındalık uygulamaları, bireyin stres yaratan düşüncelerden uzaklaşıp mola vermesini sağlayarak daha sağlıklı bakış açıları kazanmasına destek olabilir. - Depresyon:Yapılan biraraştırmada depresyon belirtileri gösteren bireylerin farkındalık teknikleri içeren çeşitlipsikoterapiuygulamalarından sonra daha az semptom göstermeye başladıkları tespit edildi. Bireyler farkındalık çalışmalarıyla karamsarlık veya pişmanlık içeren geleceğe ve geçmişe dair düşüncelere kapılmaktansa ana odaklanarak negatif düşüncelerden uzaklaşabilir. Bu sayedepsikiyatrik hastalıklardan biri olan depresyonun semptomlarını daha kolay yönetebilir. - Konsantrasyon ve Hafıza:Mindfulness pratikleri sayesinde birey yaptığı işlere zorlanmadan odaklanmaya başlayabilir. Böylece günlük sorumluluklarını kolayca ve kısa sürede tamamlayabilir. Çevresine odaklanmasıyla birlikte etrafında olup bitenleri de daha kolay bir şekilde hatırlayabilir. - Uyku:Mindfulness teknikleri uykuya engel olan dikkat dağıtıcı düşüncelerden bireyi uzaklaştırıp zihinsel olarak rahatlama sağlayabilir. Bu sayede uyumakta veya uykuya dalmakta zorlanan bireylere yardımcı olabilir. - İlişkiler:Farkındalık arttıkça birey etrafındaki insanların bakış açılarını fark edebilir ve onlara daha anlayışlı yaklaşabilir. Ayrıca biraraştırmamindfulness pratiklerini hayatına dâhil eden bireylerin ilişkilerindeki çatışmalar sırasında daha düşük stres tepkilerine sahip olduğunu ortaya koydu. - Yeme Bozuklukları:Farkındalık kazanmak bireyin yemek yeme deneyimine odaklanmasını sağlayarak yemekle olan ilişkisini düzenleyebilir. Tüm bunlara ek olarak bireyler mindfulness pratikleri sayesinde bilinçli bir farkındalık geliştirerek stres, endişe veya depresyon sinyallerini daha erken fark edebilir. Böylecepsikolojik hastalıkların belirtilerine daha bilinçli şekilde yaklaşılabilir ve hastalıkların gelişimi önlenebilir. Bilinçli Farkındalık Teknikleri Bilinçli farkındalık tekniklerini uygulamak için herhangi bir materyal gerekmediği için bunlar günlük hayatta birçok deneyime dâhil edilebilir. Bazı bilinçli farkındalık tekniklerini şöyle detaylandırabiliriz: - Nefes Farkındalığı Meditasyonu:Nefese konsantre olmak için zaman ayırmayı ve süreç boyunca deneyimlenen herhangi bir duyguyu hissetmeyi içerir. Pratik esnasında odaklanma seviyesini artırabilmek için nefes alıp verme arasındaki süre sayılabilir. Örneğin nefesi 4 saniyede alıp 7 saniye boyunca tutmak ve ardından 8 saniyede vermek odaklanma seviyesini artırabilir. - Yürüyüş Meditasyonu:Yürüyüş meditasyonu başlangıçta her adımda vücuttaki değişiklikleri hissederek yavaşça yürümeyi içerir. Ayak kaslarına ve vücudun yere temas ettiğinde hissedilenlere odaklanmak önemlidir. Bu meditasyon sakin bir şekilde yürüyerek yapılabileceği gibi koşma esnasında da deneyimlenebilir. Bedenin yüzeylerdeki farklı dokulara ve çevresindeki seslere veya kokulara karşı farkındalıkla yaklaşmasını zamanla artırabilir. - Vücut Taraması Meditasyonu:Bu teknik yavaşça bedenin farklı bölümlerine odaklanmayı içerir. Önce baş kısmından başlayıp bedenin her bir bölümüne dikkat verilerek sırayla ayak parmaklarına varınca sona erer. Bu pratik esnasında vücudun farklı bölgelerinde sıcaklık, gerginlik, karıncalanma ve gevşeklik gibi çeşitli hisler deneyimlenebilir. - Dinleme Pratiği:Bireyin karşısındakini aktif olarak dinlemesini içeren bir tekniktir. Bu teknik, odaklanılan bireyin kelimeleri nasıl telaffuz ettiğine, beden diline veya mimiklerine dikkat kesilerek yapılabilir. - Yemek Yeme Pratiği:Bu teknikle yapılmak istenen yemek yeme esnasında tüm dikkati yemeğe vermektir. Yemeğin tadı, kokusu, ağızda nasıl hissettirdiği ve boğazdan ne zaman geçtiği gibi aşamalar ve ayrıntılar üzerine odaklanmayı içerir. Yemek yeme pratiği sayesinde zamanla yemekten daha fazla keyif alınmaya başlanabilir. - Çizim Pratiği:Özel olarak bir çizim yapmak yerine zihni serbest bırakarak tekrarlayan şekiller veya o an gelen hislerle çizgiler çizmeyi içerir. Bu teknik için bir mindfulness boyama kitabı kullanılabilir veya boyama resimleri indirilebilir. - Meditasyon Pratiği:Nefese, düşüncelere, duygulara veya duyumlara odaklanıp sessizce durmaktan oluşur. Meditasyon oturuşunda veya sırtüstü yatarak yapılabilir. Zihin odaktan uzaklaşmaya başlayınca odak şu ana yeniden getirilmeye çalışılır. Bu pratik sırasında tek amaç akıp giden düşüncelere takılmadan anda kalmaya çalışmaktır. Mindfulness Uygulamalarında Dikkat Edilmesi Gerekenler Mindfulness uygulamalarında dikkat edilmesi gereken bazı noktalar şunlardır: - Farkındalık pratikleri için zaman ve alan yaratılmalıdır. Odağın bozulmaması adına başlangıçta günün daha sakin zamanları tercih edilebilir. - Uygulamalar sırasında dikkat dağılabilir. Bireyin kendisine karşı yargılayıcı olmadan ve sabırla pratiğe devam etmesi önemlidir. Bu şekilde süreklilik sağlanarak zamanla dikkat yeteneği de gelişir. - Geçmişi, geleceği ve hatta saati düşünmeden şimdiki ana odaklanmak asıl amaç olduğu için pratiğin ne kadar sürdüğüne ve ne kadar süre odak seviyesini koruyabildiğine takılmadan uygulamayı tamamlamaya özen gösterilebilir. - Pratik esnasında yargı içeren düşünceler fark edildiğinde bu düşüncelerin geçip gitmelerine izin vermek önemlidir. Düşünceler gelip geçici ve o anlık olabilir. Bu yüzden yargıların da kalıcı olmadığını unutmamak gerekir. - Mindfulnessı en iyi şekilde yapmak gibi bir durum söz konusu değildir. Bu nedenle mükemmel şartlar ve koşullar sağlanarak yapmaya çalışmak yerine olduğu kadar yapmaya çalışmak daha iyi bir ilerleme sağlar. Mindfulnessın Gündelik Hayata Entegrasyonu Hayatın yoğunluğunda yeni alışkanlıklara zaman ayırmak zor olabilir. Ancak mindfulness için günlük rutinde belirli bir zaman planlayarak bu uygulama bir alışkanlık hâline getirilebilir. Farkındalık çalışmalarını gündelik hayata entegre edebilmek için yapılabileceklerden bazıları şunlardır: - Farkındalık meditasyonuna sabahları veya geceleri sadece birkaç dakika ayırmak bile etkili olabilir. - Yemek yeme, yürüme veya nefes alma gibi günlük aktivitelere bilinçli farkındalıkla yaklaşılabilir. - Zihinsel rahatlama ve yeniden enerji toplamak için gün boyu kısa farkındalık molaları vermek iyi gelebilir. - Başka bireylerin konuşmalarını kesmeden veya kendi konuşacaklarını düşünmeden başkalarının söylediklerine gerçekten dikkat ederek aktif dinleme alıştırması yapılabilir. - Meditasyon veya yoga yapmaya başlamak ve bu uygulamalara zaman ayırmak farkındalık çalışmalarının daha verimli hissettirmesini sağlayabilir. - Günlük mindfulness rutinlerine rehberlik etmesi adına bir farkındalık uygulaması bulunabilir. Aynı zamanda bu tür uygulamalar çeşitli görevler vererek motivasyonu arttırabilir ve bildirimleriyle hatırlatıcı görevi görebilir. Mindfulness Uygulamalarına Yeni Başlayanlar İçin Öneriler Mindfulness yapmaya henüz yeni başlayacaklar için şu öneriler faydalı olabilir: - Her seferinde tek bir nesneye, duruma veya düşünceye odaklanma alıştırması yapmak başlangıç için ideal olabilir. Çoklu görevler dikkatin kolayca dağılmasına sebebiyet verebilir. - Farkındalık pratikleriyle ilgili birçok telefon uygulaması bulunur. Başlangıç için bilgi, kaynak ve rehberlik sağlayan bir uygulama kullanmak yardımcı olabilir. - Zaten hâlihazırda var olan aktiviteleri farkındalıkla yapmak da mindfulness için başlangıçtır. Örneğin yemek yeme pratiği bunlardan biridir. - Yürüyüş alışkanlığı edinmek de farkındalık pratiklerini yapmayı rutin hâline getirmeye yardımcı olabilir. Yürümek ve dışarıda vakit geçirmek anı yaşamaya ve manzaraya, seslere ve hislere odaklanmaya katkı sağlayabilir. Ayrıca yürüyüş yapmak zihnen ve fiziken yenilenmiş hissettirebilir. - İlk başlarda dikkatin dağılması veya zor toparlanması anormal bir durum değildir. Böyle durumlarda bireyin kendisine karşı sert ve yargılayıcı olmaması önemlidir. Farkındalık aynı zamanda kendini olduğu gibi kabul etmek ve kendine şefkatle davranmakla ilgilidir. Zaman alacak ancak sonucunda iyi hissettirecek bir pratik için çabalamak bile kendine karşı sevginin bir göstergesi olarak görülebilir. - Küçük adımlarla başlamak ve uygulamaların zamanını ve sıklığını kademeli olarak artırmak fayda sağlayabilir. - Farkındalık pratiği yapmayı unutmamak için çeşitli hatırlatıcılar ve bildirimler kullanılabilir. Örneğin evin bazı noktalarına not bırakmak eğlenceli ve faydalı olabilir. Sıkça Sorulan Sorular Bu soruya doğrudan net bir cevap verebilmek mümkün değildir. Her bireyin deneyimi birbirinden farklıdır. Ancak günlük hayatta mindfulnessa zaman ayırmak ve bu pratikleri rutin hâline getirmek zihinsel sağlığı da olabildiğince hızlı şekilde olumlu yönde etkileyebilir. Düzenli olarak mindfulness yapmaya vakit ayırmak kısa sürede duygusal dengeyi sağlayabilir. Yeni bir kavram öğrenildiğinde önce onu en basit hâliyle deneyimlemek hem ana fikri anlamayı kolaylaştırabilir hem o uygulamayı sevmeyi sağlayabilir. Bu yüzden çok yapılandırılmış ve uzun pratiklerden önce kısa süreli ve günlük yaşamın içine dâhil edilebilecek uygulamalarla ilerlemek daha yararlıdır. Özellikle bireyin zaten hayatının içinde olan bir rutine farkındalıkla yaklaşması mindfulness tekniklerine alışmasını daha kolay hâle getirebilir. Bu tarz küçük eklemeler sonucunda daha uzun süreli pratikler de hayatın bir parçası hâline getirebilir. Pratiğin süresi ve yapılması uygun olan zaman dilimi farkındalık egzersizinin türüne bağlıdır. Basit farkındalık egzersizleri her yerde ve her zaman uygulanabilir. Vücut tarama meditasyonu veya oturma meditasyonu gibi daha yapılandırılmış farkındalık egzersizleri için dikkat dağıtıcı unsurlar barındırmayan, sessiz bir yerde olunabilecek bir zaman dilimini seçmek gerekir. Mindfulnessın alışkanlık hâline gelebilmesi için günlük, haftalık ve aylık hedefler belirlenebilir. Tüm bunlarla birlikte ilk defa mindfulness yapacak olanlar başlangıçta 5 ila 10 dakika pratik edebilirken bir süredir yapanlarsa 15 ila 20 dakika uygulayabilir.
18 Eylül 2024 Çarşamba
18 Eylül 2024 Çarşamba
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zika-virusu-nedir/
Zika virüsü nedir?
- Zika virüsü belirtileri - Zika virüsü nasıl bulaşıyor? - Zika virüsü nerelerde görülüyor? - Zika virüsü belirtileri Zika virüsü belirtileri Sivrisinekler yaz aylarında sizi rahatsız edebiliyor. Isırdığında kızarıklık ve kaşıntıya neden olan sivrisinekler aslında hastalık saçıyor. Sivrisineklerin yaydığı hastalıklar düşünüldüğünde akla ilk gelen sıtmadır. Ancak yeni bir salgın vakasıyla da karşılaşılabiliyor. Zika virüsü nasıl bulaşıyor? Zika virüsü, sivrisinek ısırığıyla bulaşıyor. Virüsün insandan insana geçip geçmediği hakkında henüz bir bilgi mevcut değil. İlk kez 1947 yılında maymunlarda saptanan zika virüsü, insanda ilk olarak 1954 yılında Nijerya’da görülmüş. Çoğunlukla Afrika, Güneydoğu Asya ve Pasifikler’de görülen virüs ortalama yılda 1000 vaka olarak saptanıyordu. Ancak Mayıs 2015 sonrasında Brezilya’da görülüp ve son 6 ayda 3 bin-4 bin vaka saptanmıştır. O zamandan bugüne ise zika virüsüne 21 ülkede rastlanmıştır. Son zamanda Amerika’da 6 vaka görülmüş bu vakaların Güney Amerika’ya ziyareti olan kişilerde ortaya çıktığı gözlenmiş. İngiltere’de ise 3 vaka görülmüş ve yine bu vakaların seyahat eden kişilerde olduğu saptanmıştır. Zika virüsü nerelerde görülüyor? Amerika Kıtası - Barbados Barbados - Bolivya Bolivya - Brezilya Brezilya - Kolombiya Kolombiya - Dominik Cumhuriyeti Dominik Cumhuriyeti - Ekvador Ekvador - El Salvador El Salvador - Fransız Guyanası Fransız Guyanası - Guadeloupe Guadeloupe - Guatemala Guatemala - Guyana Guyana - Haiti Haiti - Honduras Honduras - Martinique Martinique - Meksika Meksika - Panama Panama - Paraguay Paraguay - Porto Riko Porto Riko - Saint Martin Saint Martin - Surinam Surinam - ABD Virjin Adaları ABD Virjin Adaları - Venezuela Venezuela Okyanusya / Pasifik Adaları - Samoa Samoa Afrika - Cape Verde Cape Verde Zika virüsü belirtileri Hastalığın ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, döküntü, eklem ağrısı ya da konjüktivit ile seyrettiği gözlenmiştir. Bu hastalıktan ölüm çok nadirdir. Ancak özellikle hamile kişilerde fetusu etkilerse bebek, ‘mikrosefali’ denilen hastalık ile doğuyor. Zika virüsünden kaynaklı hastalığın tedavisi ise henüz yok ve aşı çalışmaları da devam ediyor. Bu nedenlerle hamileler, zika virüsünün görüldüğü Güney Amerika ve diğer bölgelere mümkünse seyahat etmemeli. Herhangi bir nedenle bu bölgelere ziyaret etmesi gereken kişiler ise mutlaka uzun ve kalın giyinmeli. Seyahat sonrasında herhangi bir şikayet olması halinde ya da seyahat sırasında doktor kontrolünde olunmalı.
13 Kasım 2024 Çarşamba
13 Kasım 2024 Çarşamba
2025-07-04
https://www.acibadem.com.tr/hayat/zona-hastaligindan-asi-ile-korunabilirsiniz/
Zona hastalığından aşı ile korunabilirsiniz
- Zonaya karşı bağışıklığınızı güçlendirin - Zona aşısı kimlere önerilir? - 14 kat daha güçlü - Zona aşısı kaç doz uygulanır? - Yan etkileri var mı? Zonaya karşı bağışıklığınızı güçlendirin 50 yaş pek çok hastalık için bir eşik olarak görülür.Zona hastalığıiçin de 50 yaş önemlidir. 50 yaşından sonra belirgin olarak artan zona hastalığı riski, 60 yaşından itibaren 8-10 kata çıkar. Eğer bağışıklık sisteminiz düşükse zona hastalığına yakalanma riskiniz 80-100 kat daha fazla olur. Zona hastalığından korunmak için 50 yaşından sonra tek doz aşı yeterli olabilir. 2006 yılında FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) tarafından onaylanan ve 40 bin zona hastalığına yakalanan kişiye yapılan zona aşısı, hastalık riskini yüzde 50-60, ağrılı tabloyu oluşturan postherpetik nevraljiyi ise yüzde 70 oranında azaltıyor. Zona aşısı kimlere önerilir? Postherpetik nevralji hem ekonomik hem tıbbi açıdan maliyetlidir, riski yaşla birlikte artar. Zona aşısı olunmasında tıbbi ve ekonomik açıdan fayda bulunur. Mevcut zona tedavileri, zonanın semptomlarını tam anlamıyla engelleyemez. Zona hastalığının antiviraller, antibiyotikler ve ağrıyı hafifletme yöntemlerinden oluşan tedavileri hastalığı iyileştirir ancak postherpetik nervralji olasılığını tamamen ortadan kaldıramaz ya da ağrıyı hafifletmez. Bu nedenle FDA onayıyla 50 yaş üstü zona hastalığına yakalanan tüm kişilere zona aşısı yapılması önerilir. Aşının, geçirilmiş zona öyküsünden bağımsız olarak yapılması tercih edilir çünkü tıbbi kaydı olmayan hastaların gerçekten zona hastalığı geçirip geçirmediğinden emin olunamaz. Bu aşıyı en çok da zona hastalığını geçirmiş olanlar yaptırmak ister. Çünkü zonanın yarattığı sıkıntılı tabloyu bilirler ve tekrar yaşamak istemezler. 14 kat daha güçlü Zayıflatılmış canlı virüs içeren bu aşı suçiçeği aşısına çok benzer; ancak ondan 14 kat daha güçlüdür. Etki mekanizması bilinmez, ancak bu virüse karşı hücresel bağışıklığı artırdığı düşünülür. Dışarıdan virüs kaynağı göstererek, bağışıklık sistemine “Bu virüsü tanı ve ona karşı antikor oluştur” diyorsunuz ve böylece hem antikor hem de savaşçılar oluşuyor. Bu sayede mevcut virüsün tekrar aktive olması engellenir. Zona aşısı kaç doz uygulanır? Şu anda tek doz yapılması önerilen zona hastalığı aşısı, deri altına uygulanır. Bir doz yapılması en az 4-7 yıl, bazı yayınlara göre ise 10 yıla dek koruma sağlayabilir. 50 yaştan büyük her zona hastalığı olan kişiye yapılabilir. Ancak aşının saklama koşulları çok hassastır. Aşının Türkiye’deki formlarının 2-8 derecede saklanması ve kesinlikle dondurulmaması gerekir. Oda sıcaklığına gelen aşının 30 dakika içinde yapılması önem taşır. Saklama koşullarına uyulmazsa aşının etkinliği kalmaz. Yan etkileri var mı? Zona hastalığı aşısının ciddi yan etki oranı yüzde 1,7’den azdır. Bütün aşılarda olduğu gibi enjeksiyon bölgesinde kızarıklık, şişlik, kanama oluşumu, sıcaklık hissi ve hafif ağrı görülebilir. Bunlar birkaç gün ile bir hafta içinde geçer. Nadiren aşıdaki zona hastalığı virüsünün suçiçeği geçirmemiş kişilere bulaşma riski bulunur ancak geniş kapsamlı çalışmalarda bu durum bildirilmez. Aşı yapılan kişide aşıya bağlı zona hastalığı oluşum riskinin ise çok düşük olduğu belirtilir.
2 Haziran 2020 Salı
11 Kasım 2024 Pazartesi
2025-07-04