Kur'ân-ı Kerim ve sahih hadisler ışığında Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnetinin delilleri
"O (Peygamber), hevâsından (kendi arzusuna göre) konuşmaz. O'nun konuşması, kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir." (Necm Suresi, 53:3-4)
Bu ayet, Peygamberimizin (s.a.v.) sözlerinin vahye dayandığını açıkça belirtmektedir. Dolayısıyla sünneti reddetmek, vahyi reddetmek anlamına gelir.
"Resûl size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının." (Haşr Suresi, 59:7)
Ayette açıkça Peygamber'in emir ve yasaklarına uymamız emredilmektedir. Bu emirlerin çoğu sünnet yoluyla bize ulaşmıştır.
"Kim Resûl'e itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur." (Nisâ Suresi, 4:80)
Peygamber'e itaatin Allah'a itaat sayılması, onun söz ve davranışlarının (sünnetinin) bağlayıcı olduğunu gösterir.
"Andolsun ki, Resûlullah'ta sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır." (Ahzâb Suresi, 33:21)
Peygamberimizin örnek alınması emredilmektedir. Bu örnekliğin kaynağı ise onun sünnetidir. Sünneti reddetmek, bu emri reddetmek demektir.
"Dikkat edin! Bana Kitap (Kur'ân) ve onunla birlikte bir benzeri (sünnet) verilmiştir." (Ebû Dâvûd, Sünnet, 5)
Peygamberimiz (s.a.v.) açıkça Kur'ân'ın yanında sünnetin de vahiy kaynaklı olduğunu belirtmiştir. Bu hadis, sünnetin dinde ikinci kaynak olduğunu gösterir.
"Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir." (Buhârî, Nikâh, 1; Müslim, Nikâh, 5)
Bu hadis, sünneti terk etmenin kişiyi İslam cemaatinden uzaklaştıracağını açıkça ifade etmektedir.
"Size benim sünnetime ve benden sonraki doğru yolu bulmuş râşid halifelerin sünnetine sarılmanızı tavsiye ederim." (Ebû Dâvûd, Sünnet, 5)
Peygamberimiz (s.a.v.) ümmetine açıkça sünnetine sarılmayı emretmektedir. Bu emir, sünnetin dindeki yerini göstermektedir.
"Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız müddetçe asla sapıtmazsınız: Allah'ın Kitabı ve Peygamberinin sünneti." (Muvatta', Kader, 3)
Bu hadis, Kur'ân ve sünnetin İslam'ın iki temel kaynağı olduğunu ve ikisinin birlikte ele alınması gerektiğini açıkça ifade etmektedir.
Kur'ân-ı Kerim'in birçok ayeti genel hükümler içerir ve detayları Peygamberimizin (s.a.v.) sünnetiyle açıklanmıştır. Örneğin:
Sünnet olmadan bu ibadetlerin nasıl yapılacağını bilmek mümkün değildir.
Peygamberimizin (s.a.v.) vefatından sonra sahabeler, Kur'ân'ı sünnet ışığında anlamış ve uygulamışlardır. Hiçbir sahabe "sadece Kur'ân" dememiş, sünneti hayatlarının merkezine almışlardır.
Örnek: Hz. Ebû Bekir (r.a.), "Ben Allah'ın Kitabı'nda bulamadığım bir şeyde Resûlullah'ın (s.a.v.) sünnetine bakarım" demiştir.
İslam tarihi boyunca hiçbir dönemde "sadece Kur'ân" anlayışı kabul görmemiştir. Tüm İslam mezhepleri ve âlimleri sünneti dinde ikinci kaynak olarak kabul etmişlerdir.
14 asırlık İslam tarihinde sünnetin reddedilmesi ancak modern dönemde ortaya çıkan bir sapmadır.
"Sadece Kur'ân" diyenler dahi pratikte sünnete muhtaç kalmaktadır:
Kur'ân-ı Kerim'in birçok ayeti, sahih hadisler ve mantıksal deliller, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnetinin İslam'ın vazgeçilmez bir parçası olduğunu açıkça göstermektedir. Sünneti reddetmek:
Kur'ân'ın emirlerine aykırıdır
14 asırlık İslam geleneğine terstir
Pratikte birçok ibadetin nasıl yapılacağını belirsiz bırakır
Allah Teâlâ bizi, "Kitap ve Sünnet" ikilisine sımsıkı sarılan ve Peygamberimizin (s.a.v.) örnekliğini hayatına geçiren kullarından eylesin.