diff --git "a/wmt16/dev/en-tr.jsonl" "b/wmt16/dev/en-tr.jsonl"
deleted file mode 100644--- "a/wmt16/dev/en-tr.jsonl"
+++ /dev/null
@@ -1,1001 +0,0 @@
-{"translation": {"en": "Norway's rakfisk: Is this the world's smelliest fish?", "tr": ["Norveç'in rakfisk'i: Dünyanın en kokulu balığı bu mu?"]}}
-{"translation": {"en": "Norway's five million people enjoy one of the highest standards of living, not just in Europe, but in the world.", "tr": ["Norveç'in beş milyon insanı en yüksek yaşam standartlarının tadını çıkarıyor, sadece Avrupa'da değil, dünyada."]}}
-{"translation": {"en": "Could the secret of the country's success be connected to the local appetite for some exceedingly smelly fish?", "tr": ["Ülkenin başarısının sırrı aşırı kokulu bazı balıklara olan yerel iştahla bağlantılı olabilir mi?"]}}
-{"translation": {"en": "Take a selection of over-ripe cheeses.", "tr": ["Bir zamanı geçmiş peynir seçkisi alın."]}}
-{"translation": {"en": "Place them in the midst of a pile of dirty, wet soccer kit.", "tr": ["Bunları pis, ıslak bir futbol forması yığınının ortasına yerleştirin."]}}
-{"translation": {"en": "Leave for a week.", "tr": ["Bir hafta bırakın."]}}
-{"translation": {"en": "Now you have the nose-numbing smell of rakfisk, one of the great Norwegian delicacies.", "tr": ["Şimdi burnunuzu uyuşturacak büyük Norveç tatlarından biri, rakfisk kokusuna sahipsiniz."]}}
-{"translation": {"en": "I am in the small town of Fagernes, about three hours from Oslo.", "tr": ["Küçük Fagernes kasabasındayım, Oslo'dan yaklaşık üç saat uzakta."]}}
-{"translation": {"en": "There is snow, spectacular scenery - and that odour, ever present, hangs in the air.", "tr": ["Kar var, muhteşem manzara – ve bu koku, her zaman havada asılı."]}}
-{"translation": {"en": "Rakfisk is trout sprinkled with salt and fermented in water for - depending on how smelly you like your fish - up to a year.", "tr": ["Rakfisk tuzlanmış ve suda - ne kadar kokulu balık sevdiğinize bağlı olarak - bir yıla kadar fermente edilmiş alabalıktır."]}}
-{"translation": {"en": "As the dark sets in and the weather turns cold, Norwegians flock to a festival here in Fagernes devoted to this most, well, captivating of foods.", "tr": ["Karanlık olup hava soğuduğunda Norveçliler bu en büyüleyici yemeğe adanmış bir festival için burada toplanırlar."]}}
-{"translation": {"en": "\"You eat it raw, and then swallow a glass of aquavit,\" says Havard Halvarsen, full-time local firefighter but also the so-called \"Rakfisk General,\" in charge of running the festival.", "tr": ["Festivali düzenleme sorumluluğundaki tam zamanlı yerel itfaiyeci ve sözde “Rakfisk Generali” Havard Halvarsen, “Bunu çiğ yersin, sonra bir bardak aquavit yutarsın” diyor."]}}
-{"translation": {"en": "All around us people are eating little cubes of the fish and knocking back quantities of drink.", "tr": ["Etrafımızda insanlar küçük balık küpleri yiyor ve bol miktarda içki dikiyor."]}}
-{"translation": {"en": "\"Some people like the aquavit more than the rakfisk,\" says Havard.", "tr": ["Havard, “Bazı insanlar aquavit'i rakfisk'ten daha fazla seviyor” diyor."]}}
-{"translation": {"en": "The drink can kill the smell.", "tr": ["İçki kokuyu öldürebilir."]}}
-{"translation": {"en": "I try a few pieces.", "tr": ["Ben birkaç parça deniyorum."]}}
-{"translation": {"en": "If you can avoid passing it under your nose, it is not bad - not unlike a slice of sushi that has been on rather a long bus journey.", "tr": ["Burnunun altından geçirmekten kaçınabilirsen, kötü değil – biraz uzun bir otobüs yolculuğundan sonraki bir sushi diliminden farksız."]}}
-{"translation": {"en": "Rakfisk is a product of very different, poverty-stricken times in Norway when, pre-refrigeration, fish was soaked in airtight barrels of water and salt in autumn.", "tr": ["Rakfisk Norveç'in buzdolabından önce balıkların sonbaharda hava geçirmez su varillerinde su ve tuzda bekletildiği kıtlık zamanlarının çok farklı bir ürünüdür."]}}
-{"translation": {"en": "Then in the depths of winter, well and truly fermented, it is taken out and - no doubt with the senses knocked out by alcohol - eaten.", "tr": ["Sonra kışın derinliklerinde iyice fermente olunca dışarı alınır ve – şüphesiz alkolle yıkılan duyularla – yenir."]}}
-{"translation": {"en": "Only a generation ago, thousands of Norwegians were forced to leave their country in search of work, emigrating mainly to the US.", "tr": ["Sadece bir nesil önce binlerce Norveçli iş aramak için ülkelerinden ayrılmaya zorlandı, çoğunlukla ABD'ye göç etti."]}}
-{"translation": {"en": "Now the population is expanding fast - more than 13% are immigrants, attracted by plentiful jobs, high wages and a comprehensive care system.", "tr": ["Şimdi nüfus hızla genişliyor - %13'ten fazlası iş bolluğu, yüksek maaşlar ve kapsamlı bir bakım sistemi tarafından çekilen göçmenler."]}}
-{"translation": {"en": "People from Sweden, the old rival and not so long ago far richer than Norway, stream in to work.", "tr": ["Eski rakip ve çok yakın zamanda Norveç'ten çok daha zengin olan İsveç'ten insanlar iş için akıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Rakfisk is seen as signifying something important, a vital if rather smelly part of Norway's past.", "tr": ["Rakfisk önemli bir şeyi temsil ediyor, Norveç'in geçmişinin biraz kokuluysa da hayati bir bölümü."]}}
-{"translation": {"en": "It is among the more expensive dishes you can buy.", "tr": ["Satın alabileceğiniz en pahalı yiyecekler arasında."]}}
-{"translation": {"en": "But then everything is expensive - a small glass of beer or a sandwich knock you back £9 ($14) each.", "tr": ["Ancak her şey pahalı – bir küçük bardak bira veya bir sandviç başına £9 ($14) verirsiniz."]}}
-{"translation": {"en": "Norway does not often make it on to the global news agenda - and most seem to like it that way.", "tr": ["Norveç çoğu zaman küresel haber gündemine gelmiyor – ve çoğu kişi böyle seviyor."]}}
-{"translation": {"en": "People here are still loath to mention by name Anders Breivik, the right-wing, racist extremist who gunned down and killed 77 men, women and children last year.", "tr": ["Buradaki insanlar hala geçen yıl 77 erkek, kadın ve çocuğu silahla öldüren aşırı sağcı ırkçı Anders Breivik ismiyle bahsedilmek konusunda isteksiz."]}}
-{"translation": {"en": "Instead, the shootings are referred to as \"the July the 22nd incident.\"", "tr": ["Bunun yerine, öldürme olayına “22 Temmuz olayı” deniyor."]}}
-{"translation": {"en": "Norwegians find it very difficult to believe that in their peace-loving country one of their own was capable of such brutality and murder.", "tr": ["Norveçliler barışçı ülkelerinde kendilerinden birinin bu gibi bir gaddarlık ve cinayeti yapabilecek olmasına inanmakta zorlanıyor."]}}
-{"translation": {"en": "The growth since the early 1970s of one of the world's biggest oil and gas industries lies behind much of Norway's present-day wealth.", "tr": ["Norveç'in bugünkü zenginliğinin altında 1970'lerin başından beri dünyanın en büyük petrol ve benzin endüstrilerinden birinin büyümesi yatıyor."]}}
-{"translation": {"en": "\"But oil is not the only reason we are doing so well,\" says Anna our waitress, handing round trays of maturing rakfisk and, with her long blond hair and startlingly blue eyes, the image of Nordic well-being.", "tr": ["Garsonumuz Anna Nordik refahın imgesi uzun sarı saçları ve ürpertici mavi gözleri ile zamanı gelen rakfisk tepsilerini dağıtırken “Ama petrol bu kadar iyi olmamızın tek nedeni değil”, diyor."]}}
-{"translation": {"en": "We are a - how you say - prudent people.", "tr": ["Biz, nasıl dersiniz, mütevazı bir halkız."]}}
-{"translation": {"en": "Her English, like that of most people here, is flawless.", "tr": ["İngilizcesi, buradaki çoğu insanınki gibi, kusursuz."]}}
-{"translation": {"en": "We are not very showy, we do not like ostentation.", "tr": ["Çok gösterişçi değiliz, şatafattan hoşlanmayız."]}}
-{"translation": {"en": "Norway has handled its oil wealth very carefully - all but a small percentage of money from the industry is invested in a special fund for the benefit of future generations.", "tr": ["Norveç petrol zenginliğini çok dikkatlice yönetti – endüstriden gelen paranın küçük bir yüzdesi hariç hepsi gelecek nesillerin yararına özel bir fona yatırılıyor."]}}
-{"translation": {"en": "When everyone else was throwing around money they did not have, in the years leading up to the global financial crash, Norway kept its purse strings tightly bound.", "tr": ["Diğer herkes sahip olmadığı parayı saçarken, küresel mali krize giden yıllarda, Norveç çantasının iplerini sıkıca bağladı."]}}
-{"translation": {"en": "\"As long as we can ski in winter and go hiking in summer we are happy,\" says Anna.", "tr": ["“Kışın kayak yapıp yazın dağ yürüyüşü yapabildiğimiz sürece mutluyuz,” diyor Anna."]}}
-{"translation": {"en": "\"And eat rakfisk,\" she adds with a carefree laugh.", "tr": ["“Ve rakfisk yedikçe”, diye ekliyor rahat bir kahkahayla."]}}
-{"translation": {"en": "I stand in the snow and queue for something to eat - I have had enough rakfisk.", "tr": ["Karda ayakta duruyorum ve yiyecek bir şey için sırada bekliyorum – yeterince rakfisk yedim."]}}
-{"translation": {"en": "Now an elk burger is certainly something different and rather succulent to the taste.", "tr": ["Şimdi bir elk hamburgeri kesinlikle farklı bir şey ve daha lezzetli bir tadı var."]}}
-{"translation": {"en": "But in the evening, it is more of that smelly fish.", "tr": ["Ama akşam daha fazla o kokulu balıktan var."]}}
-{"translation": {"en": "The hotel I am staying in is one of a number of venues hosting a rakfisk dinner where guests vote on the best - or perhaps the most nasally challenging - fish.", "tr": ["Kaldığım otel rakfisk akşam yemeği düzenleyen sayılı mekanlardan biri, burada misafirler en iyi – ve belki de burnu en zorlayıcı – balığa oy veriyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "There is a live TV link up to a compere in a bow tie surrounded by plates of rakfisk.", "tr": ["Rakfisk tabaklarıyla çevrili papyonlu bir sunucunun üzerinde canlı bir televizyon bağlantısı var."]}}
-{"translation": {"en": "It is like the Eurovision song contest.", "tr": ["Bu Eurovision şarkı yarışması gibi."]}}
-{"translation": {"en": "\"What score do you have for the best fish up there in the mountains Thor-Juergen?\"", "tr": ["“Orada dağlarda en iyi balık için kaç puanınız var Thor-Juergen?”"]}}
-{"translation": {"en": "\"Here are our points, Havard.\"", "tr": ["“Puanlarımız burada, Havard.”"]}}
-{"translation": {"en": "There is clapping, laughter.", "tr": ["Alkışlar, kahkahalar var."]}}
-{"translation": {"en": "A man falls off his chair, perhaps overcome with aquavit.", "tr": ["Bir adam sandalyesinden düşüyor, belki de aquavit'in etkisinde."]}}
-{"translation": {"en": "Or maybe it is the fumes from all that fish.", "tr": ["Ya da belki tüm bu balıkların kokusundan."]}}
-{"translation": {"en": "Mexico's Enrique Pena Nieto faces tough start", "tr": ["Meksikalı Enrique Pena Nieto zorlu başlangıçla yüzleşiyor"]}}
-{"translation": {"en": "As Mexico's incoming President Enrique Pena Nieto prepares to take office, the BBC's Will Grant looks at the challenges facing him and the mixed expectations of his population.", "tr": ["Meksika'nın yeni başkanı Enrique Pena Nieto ofise geçmeye hazırlanırken, BBC'den Will Grant karşılaştığı zorluklara ve halkının karışık beklentilerine bakıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Traffic in Mexico City is particularly bad at present.", "tr": ["Şu anda Meksika'nın trafiği özellikle çok kötü."]}}
-{"translation": {"en": "A congested city at the best of times, a ring of steel has been erected since Monday cutting off several key routes into the capital and causing chaos on the roads.", "tr": ["En iyi zamanlarda sıkışık bir şehirken, Pazartesi gününden beri başkentteki çeşitli ana rotaları kesen çelik bir halka ortaya çıkarak yollarda kaosa neden oldu."]}}
-{"translation": {"en": "The aim, however, wasn't to stop commuters getting to work but prevent protesters from reaching parliament.", "tr": ["Ancak amaç insanların işe gitmesini engellemek değil, protestocuların meclise ulaşmasını engellemekti."]}}
-{"translation": {"en": "On Saturday, Mexico's new president Enrique Pena Nieto will receive the presidential sash and take over the running of the nation.", "tr": ["Cumartesi günü Meksika'nın yeni başkanı Enrique Pena Nieto başkanlık kuşağını alacak ve ulusu yönetme görevini üstlenecek."]}}
-{"translation": {"en": "He faces a complicated task.", "tr": ["Zorlu bir görevle karşı karşıya."]}}
-{"translation": {"en": "Mexico has been performing well economically under the outgoing administration of Felipe Calderon, but the country is in the grip of a drug war, which has already claimed an estimated 60,000 lives in six years.", "tr": ["Devam eden Felipe Calderon yönetiminde Meksika ekonomik açıdan iyi bir performansa sahipti, ancak ülke altı yıl içinde tahminen 60.000 ölüme yol açmış bir uyuşturucu savaşının kontrolünde."]}}
-{"translation": {"en": "\"My government has a great commitment to the Mexican people to reduce the violence,\" Mr Pena Nieto told US President Barack Obama in the Oval Office earlier this week.", "tr": ["Bay Pena Nieto bu hafta Oval Ofiste ABD Başkanı Barack Obama'ya “Hükümetimin şiddeti azaltmak için Meksika halkına büyük bir sözü var,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "I will be proposing a new security strategy which will allow us to achieve that aim.", "tr": ["Bu amaca ulaşmamızı sağlayacak yeni bir güvenlik stratejisi sunacağım."]}}
-{"translation": {"en": "Before rubbing shoulders with the US president, Mr Pena Nieto's previous political experience was as governor of his home state, the State of Mexico.", "tr": ["ABD başkanıyla omuz omuza vermeden önce Bay Pena Nieto'nun önceki siyasi deneyimi kendi eyaleti Meksika eyaletinde valilikti."]}}
-{"translation": {"en": "A populous, sprawling state surrounding the capital, opinions about the new leader are divided in his old stomping ground.", "tr": ["Başkenti çevreleyen kalabalık, büyüyen bu eyalette yani eski mekanında yeni lider hakkındaki görüşler bölünmüş durumda."]}}
-{"translation": {"en": "A straightforward man", "tr": ["Açık sözlü bir adam"]}}
-{"translation": {"en": "In the bucolic town of Valle del Bravo, for example, he is remembered fondly.", "tr": ["Örneğin, kırsal Valle del Bravo kasabasında sevgiyle hatırlanıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Residents credit him with boosting tourism in the resort and building infrastructure.", "tr": ["Burada yaşayanlar onun tatil yerinde turizmi canlandırdığına ve altyapıyı yarattığına itibar ediyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "To reach the town you can drive along one of Mr Pena Nieto's new motorways, a vast improvement on the cracked and bumpy roads it replaced.", "tr": ["Kasabaya ulaşmak için Bay Pena Nieto'nun yeni otoyollarından gidebilirsiniz, değiştirilen çatlak ve tümsekli yollar üzerinden büyük bir gelişim."]}}
-{"translation": {"en": "Plaques bearing his name also hang outside a modern sports centre and an impressive interactive museum about climate change.", "tr": ["Ayrıca adını taşıyan plaketler de modern spor merkezinin ve etkileyici etkileşimli iklim değişikliği müzesinin dışında asılı."]}}
-{"translation": {"en": "\"We are looking to him to bring about real and lasting change,\" says friend and political ally Gabriel Olvera Hernandez, a state congressman for Mr Pena Nieto's party, the PRI.", "tr": ["“Gerçek ve kalıcı değişikliği getirmesi için ona bakıyoruz” diyor Bay Pena Nieto'nun arkadaşı ve siyasi müttefiki PRI partisinin eyalet kongre üyesi Gabriel Olvera Hernandez."]}}
-{"translation": {"en": "Particularly in terms of security and the economy, we're hoping for an interesting and true change which our country so badly needs.", "tr": ["Özellikle güvenlik ve ekonomi açısından ülkemizin çok ihtiyacı olan ilginç ve gerçek bir değişim umuyoruz."]}}
-{"translation": {"en": "After an unbroken 81 years in power, the PRI was ousted in 2000 by Vicente Fox.", "tr": ["81 yıllık kesintisiz güçten sonra PRI 2000 yılında Vicente Fox tarafından devrildi."]}}
-{"translation": {"en": "Congressman Olvera admits that after 12 years outside the presidential palace of Los Pinos, there is much expectation within the party about Enrique Pena Nieto.", "tr": ["Kongre üyesi Olvera, Los Pinos başkanlık sarayının dışındaki 12 yıldan sonra partide Enrique Pena Nieto hakkında çok beklenti olduğunu itiraf ediyor."]}}
-{"translation": {"en": "And he rejects the opposition's characterisation of the new president as lacking substance.", "tr": ["Ve muhalefetin yeni başkanı özü eksik olarak nitelendirmesini reddediyor."]}}
-{"translation": {"en": "He's a very straightforward man, very committed with an excellent vision of the country.", "tr": ["Açık sözlü bir adam, harika bir ülke vizyonuyla kendini adıyor."]}}
-{"translation": {"en": "He's an excellent statesman and, above all, he's someone who knows how to listen.", "tr": ["Harika bir devlet adamı ve hepsinin ötesinde dinlemeyi bilen bir insan."]}}
-{"translation": {"en": "But on the other side of the state, that is not the impression many people have of their former governor.", "tr": ["Ancak eyaletin diğer tarafında birçok insanın eski valileriyle ilgili sahip oldukları fikir bu değil."]}}
-{"translation": {"en": "In Nezahualcoyotl, also known as Ciudad Neza, the contrast with the cobbled streets of Valle del Bravo couldn't be sharper.", "tr": ["Ciudad Neza olarak da bilinen Nezahualcoyotl'da Valle del Bravo'nun parke taşlı sokaklarıyla karşıtlık daha keskin olamazdı."]}}
-{"translation": {"en": "Tucked away under motorway flyovers, it is in many ways a suburb of Mexico City itself.", "tr": ["Otoyol üst geçitlerinin altında birçok açıdan Mexico City'nin bir banliyösü."]}}
-{"translation": {"en": "And the problems in the municipality are also gritty and urban.", "tr": ["Ve belediyedeki problemler de zor ve şehirsel."]}}
-{"translation": {"en": "Earlier this year, the military was called in to help tackle the drug gangs operating in the neighbourhoods, and violence against women is particularly acute.", "tr": ["Bu yıl ordu mahallelerde işleyen uyuşturucu çeteleriyle mücadeleye yardımcı olmak için çağırıldı ve kadınlara karşı şiddet özellikle fazla."]}}
-{"translation": {"en": "On a patch of wasteland by a vast landfill site, the bodies of dozens of murdered women have been dumped over the past two years alone.", "tr": ["Geniş bir atık gömme alanının yanındaki boş bir arazi parçasına yalnızca geçtiğimiz iki yıl içinde öldürülmüş düzinelerce kadının cesedi atıldı."]}}
-{"translation": {"en": "More than 1,000 women were killed in Mexico State while Mr Pena Nieto was governor, a rate much higher than in the notoriously violent city of Ciudad Juarez - a place synonymous with the murder of innocent women.", "tr": ["Bay Pena Nieto vali olduğu sürede 1.000'den fazla kadın Meksika eyaletinde öldürüldü, bu oran şiddetle ünlü masum kadınların cinayetleriyle bilinen Ciudad Juarez şehrinden çok daha fazla."]}}
-{"translation": {"en": "Mr Pena Nieto's critics say, at best, he failed to adequately address the problem of femicide while he was in office.", "tr": ["Bay Pena Nieto'yu eleştirenler en iyi şekilde bile görevdeyken kadın cinayeti problemine yeteri kadar yönelmeyi başaramadı diyor."]}}
-{"translation": {"en": "At worst, they accuse his administration of turning a blind eye.", "tr": ["En kötü şekilde, onun yönetimini görmezden gelmekle suçluyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "In a concrete home typical of the rundown neighbourhood, Irinea Buendia struggles to fight back the tears as she shows me photos of her late daughter, Mariana Luna.", "tr": ["Köhne mahallenin tipik beton bir evinde Irinea Buendia merhum kızı Mariana Luna'nın fotoğraflarını bana gösterirken göz yaşlarıyla savaşmaya ��alışıyor."]}}
-{"translation": {"en": "According to the official version of events, Mariana committed suicide in 2010.", "tr": ["Olayların resmi versiyonuna göre, Mariana 2010 yılında intihar etti."]}}
-{"translation": {"en": "However her family believes she was murdered by her partner.", "tr": ["Ancak ailesi partneri tarafından öldürüldüğüne inanıyor."]}}
-{"translation": {"en": "\"When I arrived at her house it seemed her body had been washed,\" Senora Buendia recalls.", "tr": ["“Evine gittiğimde cesedi yıkanmış gibiydi,” diye hatırlıyor Senora Buendia."]}}
-{"translation": {"en": "There were signs she'd been beaten, and rigor mortis had already set in.", "tr": ["Dövüldüğünü gösteren izler vardı ve ölüm sertliği çoktan başlamıştı."]}}
-{"translation": {"en": "As her mother recounts the story, a picture of Mariana looks down from the walls, next to a cross bearing a single word: Justice.", "tr": ["Annesi hikayeyi tekrar anlatırken Mariana'nın bir resmi duvardan aşağıya bakıyor, üzerinde tek bir kelime bulunan bir hacın yanında: Adalet."]}}
-{"translation": {"en": "However, that is exactly what the family say they have been denied.", "tr": ["Ancak, bu ailenin tam da inkar edildiğini söylediği şey."]}}
-{"translation": {"en": "The state authorities have treated me like I'm an old gossip, a trouble-maker, a whiner.", "tr": ["Eyalet yetkilileri bana yaşlı dedikoducu, sorun çıkaran, dırdırcı biri gibi davrandılar."]}}
-{"translation": {"en": "What they want is that one simply accepts what they say and shuts up.", "tr": ["İstedikleri şey insanların söylediklerini basitçe kabul etmesi ve çenelerini kapatması."]}}
-{"translation": {"en": "\"But that can't be right when there were so many irregularities and omissions,\" she says.", "tr": ["“Ama bu kadar çok düzensizlik ve eksiklik varken bu doğru olamaz,” diyor."]}}
-{"translation": {"en": "As President Pena Nieto receives the sash on Saturday, it comes with a heavy responsibility.", "tr": ["Başkan Pena Nieto Cumartesi günü kuşağı alırken yanında ağır sorumluluklarla geliyor."]}}
-{"translation": {"en": "Tens of thousands of families have been affected by violent crime in Mexico over the past six years and the new president has promised to make them a priority during his time in office.", "tr": ["On binlerce aile geçtiğimiz altı yıl boyunca Meksika'daki şiddetli suçlardan etkilendi ve yeni başkan görevi sırasında onlara öncelik vermeye söz verdi."]}}
-{"translation": {"en": "\"I hope he's the same kind of president as he was a governor,\" says PRI Congressman Olvera in Valle del Bravo.", "tr": ["PRI kongre üyesi Olvera, Valle del Bravo'da “Umarım vali olduğu gibi bir başkandır” diyor."]}}
-{"translation": {"en": "That, however, is exactly what victims' families in Ciudad Neza most fear.", "tr": ["Ancak bu Ciudad Neza'daki kurbanların ailelerinin en çok korktukları şey."]}}
-{"translation": {"en": "Bradley Manning didn't complain about mistreatment, prosecutors contend", "tr": ["Bradley Manning kötü davranma hakkında şikayet etmedi, diye iddia ediyor savcılar."]}}
-{"translation": {"en": "Prosecutors try to counter Bradley Manning's claims of abuse in confinement", "tr": ["Savcılar Bradley Manning'in kötüye kullanma iddialarına karşı gelmeye çalışıyor"]}}
-{"translation": {"en": "The hearing focuses on Manning's time in the military brig at Quantico, Virginia", "tr": ["Duruşma, Manning'in Quantico, Virginia'daki askeri hapishanede kaldığı zamana odaklanıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Defense wants case dismissed on grounds that Manning's confinement was harsh", "tr": ["Savunma Manning'in hapsedilmesinin sert olduğu gerekçesiyle davanın kapanmasını istiyor"]}}
-{"translation": {"en": "The Army private is accused of stealing thousands of classified documents", "tr": ["Ordudaki er binlerce gizli belge çalmakla suçlanıyor"]}}
-{"translation": {"en": "Prosecutors tried to establish Friday that Army private Bradley Manning -- charged in the largest leak of classified material in U.S. history -- missed multiple opportunities to complain about the mistreatment he's alleging he suffered in military custody.", "tr": ["Savcılar Cuma günü ABD tarihindeki en büyük gizli materyal sızıntısıyla suçlanan ordudaki er Bradley Manning'in askeri gözaltı sırasında yaşadığı kötü davranış iddiaları hakkında birden fazla şikayet etme fırsatını kaçırdığını belirtmeye çalıştı."]}}
-{"translation": {"en": "While cross-examining Manning at a pre-trial hearing at Ft. Meade, Maryland, prosecutor Maj. Ashden Fein asserted that records of weekly visits Manning had with unit officers during nine months of detention at Quantico, Virginia, show no complaints about his treatment.", "tr": ["Ft. Meade Maryland'deki duruşma öncesi celsede savcı Maj. Ashden Fein Manning'i çapraz sorgularken, Quantico, Virginia'da dokuz ay gözaltında kaldığı sürece birim memurlarıyla haftalık ziyaretlerinin kayıtlarının kötü davranılmasıyla ilgili bir şikayet göstermediğini ortaya koydu."]}}
-{"translation": {"en": "The cross-examination -- during a hearing on a defense motion to have Manning's case dismissed on grounds that his confinement has been harsh and has amounted to enough punishment -- came a day after Manning testified that he had considered suicide while in custody.", "tr": ["Celsede hapsedilmesinin sert olduğu ve yeteri kadar ceza aldığı gerekçesiyle Manning'in davasının sonlandırılması için savunma hareketindeki çapraz sorgu Manning gözaltındayken intiharı düşündüğünü ifade ettikten bir gün sonra geldi."]}}
-{"translation": {"en": "The Army intelligence analyst, arrested in June 2010, is accused of stealing thousands of classified documents while serving in Iraq.", "tr": ["Haziran 2010'da tutuklanan ordu istihbarat analisti Irak'ta görev yaparken binlerce gizli belgeyi çalmakla suçlanıyor."]}}
-{"translation": {"en": "The material was then published online by WikiLeaks.", "tr": ["Materyal daha sonra WikiLeaks tarafından çevrimiçi yayınlandı."]}}
-{"translation": {"en": "WikiLeaks has never confirmed that Manning was the source of its information.", "tr": ["WikiLeaks hiçbir zaman Manning'in bilgi kaynağı olduğunu doğrulamadı."]}}
-{"translation": {"en": "In Friday's hearing, Fein reviewed with Manning the forms that officers filled out after meeting with Manning during his detention at Quantico's brig, where he was held under a heightened confinement status from July 2010 to April 2011.", "tr": ["Cuma günkü duruşmada Fein, Haziran 2010'dan Nisan 2011'e kadar artırılmış hapis cezasıyla tutulduğu Quantico askeri hapishanesinde gözaltındayken Manning ile yapılan toplantıdan sonra memurların doldurduğu formları Manning ile inceledi."]}}
-{"translation": {"en": "Officers would ask Manning questions and write down his responses.", "tr": ["Memurlar Manning'e sorular sorup yanıtlarını not ettiler."]}}
-{"translation": {"en": "When Fein asked about the forms Friday, Manning acknowledged that he rated treatment by his guards as \"excellent\" and treatment by the facility overall as \"very professional.\"", "tr": ["Fein Cuma günü formlar hakkında soru sorduğunda Manning gardiyanları tarafından yapılan davranışların “mükemmel” olduğunu ve tüm tesisteki davranışların “çok profesyonelce” olduğunu bildirdi."]}}
-{"translation": {"en": "The forms show no complaints of mistreatment, even though the officers asked Manning directly about his treatment, Fein contended.", "tr": ["Formlar kötü davranma şikayeti göstermiyor, memurlar Manning'e doğrudan davranış konusunda soru sorsa da, diye iddia ediyor Fein."]}}
-{"translation": {"en": "Manning responded that he would verbally express concern about issues and that the visiting officers would talk through the concerns and indicate that they would be addressed, but they didn't record the issues.", "tr": ["Manning konular hakkında sözlü endişesini dile getirdiği ve ziyaretçi memurların endişeleri hakkında konuştuklarını ve bunlara yönelineceğini söyledikleri ancak konuları kaydetmedikleri yanıtını verdi."]}}
-{"translation": {"en": "\"They would write down 'no issues' (after discussing the concerns), and it didn't necessarily mean I didn't bring something up,\" Manning said.", "tr": ["Manning, “'sorun yok' yazdıklarını (endişelerinden bahsettikten sonra) ve bunun bir şey dile getirmediği anlamına gelmeyeceğini” söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "The judge, Army Col. Denise Lind, also asked Manning why he didn't complain about his treatment during a January 2011 meeting with a board examining the suicidal thoughts he expressed in a form months earlier.", "tr": ["Yargıç Yarbay Denise Lind de Manning'e Ocak 2011 toplantısı sırasında aylar öncesinde dile getirdiği intihar düşüncelerini inceleyen kurula davranışlar hakkında neden şikayet etmediğini sordu."]}}
-{"translation": {"en": "Manning replied that his intention during that meeting was to get his \"prevention of injury\" status downgraded.", "tr": ["Manning toplantıdaki niyetinin \"yaralanmanın önlenmesi\" durumunun indirilmesi olduğunu söyleyerek yanıtladı."]}}
-{"translation": {"en": "The military said they put him on this restrictive status -- a step below suicide watch -- for his protection and the safety of others.", "tr": ["Ordu kendisinin ve başkalarının korunması için onu intihar gözetiminin bir adım altı olan kısıtlı duruma koyduklarını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "\"I wanted staff to know I was fine, and (I wanted to) get off the POI status ... to enjoy an increased quality of life from my viewpoint,\" Manning said.", "tr": ["“İyi olduğumu bilmek için bir şeyler istedim ve POI durumundan çıkmak istedim ... benim bakış açımdan artırılmış bir yaşam kalitesinin tadını çıkartmak için,” dedi Manning."]}}
-{"translation": {"en": "Manning testified Thursday about his arrest in Iraq and his transfer to Kuwait, where he was held for nearly two months before being transferred to the brig at Marine Base Quantico in Virginia in July 2010.", "tr": ["Manning Perşembe günü Irak'ta tutuklanması ve Haziran 2010'da Virginia'daki Marine Base Quantico'daki askeri hapishaneye transfer edilmeden önce yaklaşık iki ay tutulduğu Kuveyt'e transferi hakkında ifade verdi."]}}
-{"translation": {"en": "He said he contemplated suicide in Kuwait and once passed out there due to the heat.", "tr": ["Kuveyt'te intiharı düşündüğünü ve sıcak yüzünden orada bir kez bayıldığını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "He said not being allowed to know what was happening to him or in the outside world was distressing.", "tr": ["Kendisine olanları ve dış dünyada olanları bilmesine izin verilmemesinin stres verici olduğunu söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "\"My world just shrink to Camp Arafjon, to that cage,\" Manning said Thursday.", "tr": ["“Dünyam o kafese, Camp Arafjon'a küçüldü” dedi Manning Perşembe günü."]}}
-{"translation": {"en": "I thought I was going to die in that cage.", "tr": ["O kafeste öleceğimi düşündüm."]}}
-{"translation": {"en": "Once at Quantico, Manning said, he spend most days in a small cell -- at least 21 hours and often more than 23 hours -- with no company.", "tr": ["Manning, Quantico'ya gidince günlerinin çoğunu, en az 21 saat ve sıklıkla 23 saatten fazla, küçük bir hücrede yalnız geçirdiğini söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "Manning said he was allowed only a mattress, blanket, flip-flops, some clothes and his glasses.", "tr": ["Manning yalnızca bir yatak, battaniye, parmak arası terlikler, biraz giysi ve gözlüklerinin verildiğini söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "He said he tried to keep moving, because sleeping during the day or even lying down was against the rules.", "tr": ["Hareket etmeye çalıştığını çünkü gün içerisinde uyumanın ve hatta uzanmanın kurallara aykırı olduğunu söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "Manning said he always slept with light from outside his cell in his eyes.", "tr": ["Manning her zaman hücresinin dışından gözüne gelen ışıkla uyuduğunu söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "If guards could not see his face when he rolled over at night, he said they would wake him to roll back over.", "tr": ["Gece döndüğünde gardiyanlar yüzünü göremezse onu uyandırıp geri döndürdüklerini söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "Manning's lawyer filed a formal objection to Manning's treatment in January 2011.", "tr": ["Manning'in avukatı Ocak 2011'de Manning'e yapılan davranışlara resmi itirazda bulundu."]}}
-{"translation": {"en": "Manning was moved to the military prison at Fort Leavenworth, Kansas, in April 2011.", "tr": ["Manning Nisan 2011'de Fort Leavenworth, Kansas'taki askeri hapishaneye taşındı."]}}
-{"translation": {"en": "Also Friday, the judge asked Manning about an allegation that he made in Thursday's testimony -- that after being forced to sleep naked one night in his Quantico cell, he was forced to stand naked in front of guards and other inmates during a morning head count.", "tr": ["Aynı zamanda Cuma günü yargıç Manning'e Perşembe günkü ifadesinde yaptığı bir iddia, Quantico'daki hücresinde bir gece çıplak uyumaya zorlandığı, bir sabah sayımında gardiyanların ve diğer mahkumların önünde çıplak ayakta durmaya zorlandığı hakkında soru sordu."]}}
-{"translation": {"en": "Manning had testified that he was never given a chance to cover himself with his blanket during the head count.", "tr": ["Manning sayım sırasında kendisini battaniyeyle örtme şansı verilmediğini ifade etti."]}}
-{"translation": {"en": "Under questioning from the judge Friday, Manning said that he inferred from his guard's order that he should drop a blanket that could have covered him, but he acknowledged that no one had ordered him to drop it.", "tr": ["Cuma günü yargıcın sorgulamasında Manning gardiyanın emrinden onu sarabilecek bir battaniyeyi atması gerektiğini çıkardığını ancak hiç kimsenin atma emri vermediğini söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "Manning testified Thursday that he was forced to sleep naked the previous night because of his attempt to show an officer that he wasn't a danger to himself.", "tr": ["Manning Perşembe günü memura kendisi için bir tehlike olmadığını gösterme teşebbüsü nedeniyle bir önceki gece çıplak uyumaya zorlandığını ifade etti."]}}
-{"translation": {"en": "Manning said that he told the officer that he could have used the waistband of his underwear or his flip-flops to hurt himself but hadn't done so.", "tr": ["Manning memura iç çamaşırının bel lastiğini veya parmak arası terliklerini kullanarak kendine zarar verebileceğini ancak bunu yapmadığını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "That night, Manning testified, his underwear, flip-flops and glasses were removed from his cell.", "tr": ["Manning, o gece iç çamaşırının, parmak arası terliklerinin ve gözlüklerinin hücresinden alındığını ifade etti."]}}
-{"translation": {"en": "His lawyers hope the judge will at least take his experiences during confinement into account and sharply reduce his sentence should he be convicted at his court-martial, which is expected to begin early next year.", "tr": ["Avukatları yargıcın en azından hapisteki deneyimlerini hesaba katacağını ve önümüzdeki yılın başında gerçekleşmesi beklenen askeri mahkemede mahkum edilmesi durumunda cezasını büyük ölçüde azaltacağını umuyor."]}}
-{"translation": {"en": "The defense has said it plans to have Manning plead guilty to lesser offenses and fight other charges as being too extreme.", "tr": ["Savunma Manning'in daha küçük suçlarda suçunu kabul edeceğini ve çok aşırı olan suçlarda mücadele edeceğini planladıklarını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "The hearing is scheduled to resume this weekend, with prosecutors expected to argue that the detention conditions were warranted.", "tr": ["Duruşma bu hafta sonunda devam edecek şekilde planlandı, savcıların gözaltı durumunun garanti edildiği konusunu tartışmaları bekleniyor."]}}
-{"translation": {"en": "The Pentagon has maintained that Manning was held in accordance with rules governing all maximum-custody detainees at Quantico.", "tr": ["Pentagon Manning'in Quantico'daki tüm maksimum gözaltı mahkumlarıyla ilgili kurallara uygun olarak tutulduğunu belirtti."]}}
-{"translation": {"en": "Counts against Manning include aiding the enemy, wrongfully causing intelligence to be published on the Internet, transmitting national defense information and theft of public property or records.", "tr": ["Manning'e karşı varsayımlara dahil olanlar, düşmana yardım etmek, istihbaratın yanlış bir şekilde internette yayınlanmasına neden olmak, ulusal savunma bilgilerini iletmek ve kamu malı veya kayıtlarının hırsızlığı."]}}
-{"translation": {"en": "If he's convicted on all counts, he could face a life sentence.", "tr": ["Tüm varsayımlardan hüküm giyerse, müebbet hapisle yüzleşebilir."]}}
-{"translation": {"en": "My Mexican-American identity crisis", "tr": ["Meksikalı Amerikalı kimlik krizim"]}}
-{"translation": {"en": "He says many were forced to leave Mexico because of the lack of opportunities there", "tr": ["Birçok insanın buradaki fırsat azlığı nedeniyle Meksika'dan ayrılmaya zorlandığını söylüyor"]}}
-{"translation": {"en": "Mexicans tend to fault those who left; they remind Mexicans of hard times, he says", "tr": ["Meksikalılar ayrılanları kınama eğilimindeler; Meksikalılara zor zamanları hatırlatıyorlar, diyor"]}}
-{"translation": {"en": "Navarrette says Mexican-Americans are caught between two worlds", "tr": ["Navarrette Meksikalı Amerikalıların iki dünya arasında sıkıştığını söylüyor"]}}
-{"translation": {"en": "On a recent trip to Mexico City, I had barely made my way down the concourse and arrived at the immigration processing area when I got stumped.", "tr": ["Mexico City'ye yaptığım yakın bir seyahatte kalabalıktan zor geçerek göçmen işlem alanına vardım, şaşkına döndüm."]}}
-{"translation": {"en": "Signs pointed the way to two lines: one for \"Mexicanos\" (\"Mexicans\"), another for \"Extranjeros\" (\"Foreigners.\")", "tr": ["İşaretler iki sırayı gösteriyordu: biri “Mexicanos” (“Meksikalılar”) için, diğeri “Extranjeros” (“Yabancılar”) için"]}}
-{"translation": {"en": "I stood there for a few seconds, unsure of where to go.", "tr": ["Birkaç saniye orada durdum, nereye gideceğimden emin değildim."]}}
-{"translation": {"en": "Growing up in Central California, I had been called a \"Mexican\" my entire life.", "tr": ["California'nın merkezinde büyüdüğüm için bütün hayatım boyunca “Meksikalı” olarak çağırıldım."]}}
-{"translation": {"en": "It's ethnic shorthand in the same way that my friends in Boston refer to themselves as \"Irish\" or my friends in New York describe themselves as \"Italian.\"", "tr": ["Bu etnik stenoda aynı şekilde Boston'daki arkadaşlarım kendilerine “İrlandalı” diyor veya New York'taki arkadaşlarım kendilerine “İtalyan” diyor."]}}
-{"translation": {"en": "Later, I settled on \"Mexican-American.\"", "tr": ["Daha sonra Meksikalı Amerikalı'da karar kıldım."]}}
-{"translation": {"en": "But, this was Mexico.", "tr": ["Ama, bu Meksika'ydı."]}}
-{"translation": {"en": "And, in the homeland of my grandfather, there was no need for shorthand or hyphens.", "tr": ["Ve büyükbabamın memleketinde stenoya veya tireye gerek yoktu."]}}
-{"translation": {"en": "I was simply an American.", "tr": ["Basitçe Amerikalıydım."]}}
-{"translation": {"en": "I speak Spanish, good enough to handle either end of an interview in that language.", "tr": ["İspanyolca konuşuyorum, bu dilde bir görüşmenin iki tarafını da yönetecek kadar iyiyim."]}}
-{"translation": {"en": "But I don't have the vocabulary of a native, and I can't shake my American accent.", "tr": ["Ama yerli kelimelerine sahip değilim ve Amerikalı aksanımdan kurtulamıyorum."]}}
-{"translation": {"en": "So I took my U.S. passport and got in the line for Extranjeros.", "tr": ["Bu yüzden ABD pasaportumu aldım ve Extranjeros için sıraya geçtim."]}}
-{"translation": {"en": "I thought about that moment this week when Mexican president-elect Enrique Pena Nieto visited the White House to meet with President Obama.", "tr": ["Bu hafta Meksika'nın seçilen başkanı Enrique Pena Nieto Başkan Obama'yla görüşmek için Beyaz Saray'ı ziyaret ettiğinde o anı düşündüm."]}}
-{"translation": {"en": "On the agenda, as usual, when the leaders of these two countries meet: immigration, drugs and trade.", "tr": ["Gündemde iki ülkenin liderleri buluştuğunda her zaman olduğu gibi: göç, uyuşturucu ve ticaret."]}}
-{"translation": {"en": "Pena Nieto was also eager to talk about the growth of the Mexican economy, which is one reason that Mexicans are now just as likely to stay in Mexico as venture to the United States.", "tr": ["Pena Nieto da Meksikalılarının şimdi Birleşik Devletlere girmeye çalışmak kadar Meksika'da kalma olasılığının da olma nedeni olan Meksika ekonomisindeki büyüme hakkında konuşmaya hevesliydi."]}}
-{"translation": {"en": "He wants to partner with the United States and Canada, and create a European Union-style trading bloc in North America.", "tr": ["Birleşik Devletler ve Kanada'yla ortak olmak ve Kuzey Amerika'da Avrupa Birliği tarzında bir ticaret bloğu oluşturmak istiyor."]}}
-{"translation": {"en": "And Pena Nieto vowed to continue Mexico's war against the drug cartels, even though he offered no specifics.", "tr": ["Pena Nieto belirgin bir şey önermese de Meksika'nın uyuşturucu kartelleriyle savaşına devam edeceğine yemin etti."]}}
-{"translation": {"en": "For Mexico, the relationship with the United States is complicated and filled with hard feelings.", "tr": ["Meksika için Birleşik Devletlerle ilişki karmaşık ve olumsuz duygularla dolu."]}}
-{"translation": {"en": "Most Americans probably never give a thought to the fact that, in 1848, the United States invaded Mexico and forced its leaders to sign over half their territory at the point of rifle.", "tr": ["Çoğu Amerikalı muhtemelen 1848 yılında Birleşik Devletlerin Meksika'yı işgal ettiği ve liderlerini topraklarının yarısını tüfek zoruyla vermeye zorladığı hakkında hiç düşünmemiştir."]}}
-{"translation": {"en": "But for Mexicans, who think in terms of centuries, not minutes, the reminders are everywhere.", "tr": ["Ama dakikalar değil, yüzyıllar bazında düşünen Meksikalılar için hatırlatıcılar her yerdedir."]}}
-{"translation": {"en": "So the minute that a U.S. official says anything the least bit critical of Mexico, you start hearing -- in the Mexican press, and among the elites -- complaints about how the Americans are encroaching upon their neighbor's sovereignty.", "tr": ["Bu nedenle bir ABD yetkilisi Meksika hakkında birazcık eleştirel bir şey söylediği anda Meksika basınında ve elitler arasında Amerikalıların komşusunun egemenliğine tecavüz ettiği hakkında şikayetler duymaya başlarsınız."]}}
-{"translation": {"en": "And the children of Montezuma go on the warpath.", "tr": ["Ve Montezuma'nın çocukları savaş yoluna gider."]}}
-{"translation": {"en": "And yet, for Mexico, the really challenging relationship is with the more than 35 million Mexican-Americans living in the United States.", "tr": ["Ve yine de, Meksika için gerçekten zorlayıcı ilişki Birleşik Devletlerde yaşayan 35 milyondan fazla Meksikalı Amerikalıyladır."]}}
-{"translation": {"en": "You want to talk about hard feelings?", "tr": ["Olumsuz duygular hakkında mı konuşmak istiyorsunuz?"]}}
-{"translation": {"en": "There is plenty.", "tr": ["Çok var."]}}
-{"translation": {"en": "Mexico has winners and losers, people for whom the country provides opportunities and others for whom it doesn't.", "tr": ["Meksika'da kazananlar ve kaybedenler var ülkenin fırsat yarattığı insanlar ve yaratmadığı insanlar."]}}
-{"translation": {"en": "The only reason you have so many people of Mexican ancestry living in cities like Los Angeles, Las Vegas, Phoenix, Denver or San Antonio is because, at some point in our family tree, there was a person, maybe a parent or grandparent, who was shut out from opportunity in Mexico and had to go north.", "tr": ["Meksika kökenli çok fazla insanın Los Angeles, Las Vegas, Phoenix, Denver veya San Antonio gibi şehirlerde yaşamasının tek nedeni soy ağacımızda bir noktada bir kişinin, belki bir ebeveyn veya büyük ebeveynin Meksika'da fırsat dışında kalması ve kuzeye gitmek zorunda olmasıdır."]}}
-{"translation": {"en": "And more often than not, that person fit a profile -- dark skin, little education, from a poor village, etc.", "tr": ["Ve çoğunlukla bu kişi bir profile uyuyor – koyu ten, az eğitim, fakir bir köyden vs."]}}
-{"translation": {"en": "We're their offspring, and we're loyal to them.", "tr": ["Biz onların soyuyuz ve onlara sadığız."]}}
-{"translation": {"en": "Not Mexico.", "tr": ["Meksika değil."]}}
-{"translation": {"en": "And even though we may now be living the American Dream, having gone to good schools and taken good jobs, we can never lose sight of the fact that it's the American Dream we're living, and not the Mexican one.", "tr": ["Ve şimdi Amerikan Rüyasını yaşamıyor olsak da, iyi okullara gitmiş ve iyi işler bulmuş olarak yaşadığımız şeyin Meksika değil Amerikan Rüyası olduğu gerçeğini asla gözden kaçıramayız."]}}
-{"translation": {"en": "Our identity might sometimes be fuzzy, but our loyalty is clear.", "tr": ["Kimliğimiz bazen belirsiz olabilir ama sadakatimiz açıktır."]}}
-{"translation": {"en": "It's to the United States.", "tr": ["Birleşik Devletleredir."]}}
-{"translation": {"en": "Besides, we're aware that many of the elite Mexicans in the ruling class don't like us.", "tr": ["Ayrıca, yönetici sınıftaki elit Meksikalılarının çoğunun bizi sevmediğinin farkındayız."]}}
-{"translation": {"en": "The feeling is mutual.", "tr": ["Bu duygu karşılıklı."]}}
-{"translation": {"en": "They see us as a reminder of a humiliating defeat and look down on us as inferior stock that isn't sufficiently Mexican.", "tr": ["Bizi aşağılayıcı bir yenilginin hatırlatıcısı olarak görüyorlar ve bize yeteri kadar Meksikalı olmayan alt grupmuşuz gibi yukarıdan bakıyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "Our Spanish will never be good enough, our ties to Mexico never strong enough.", "tr": ["İspanyolcamız asla yeterince iyi olmayacak, Meksika'yla bağlarımız asla yeteri kadar güçlü değil."]}}
-{"translation": {"en": "Our existence is, as they see it, all about failure.", "tr": ["Varlığımız onların gözünde tamamen başarısızlıkla ilgili."]}}
-{"translation": {"en": "If our families hadn't failed in Mexico, they wouldn't have left.", "tr": ["Ailelerimiz Meksika'da başarısız olmasaydı gitmezlerdi."]}}
-{"translation": {"en": "And we wouldn't now find ourselves trapped behind the silk curtain, living well in the United States but lost souls nonetheless.", "tr": ["Ve biz şimdi kendimizi ipek perdenin arkasında kapana kısılmış bulmazdık, Birleşik Devletlerde iyi yaşayan ama yine de kayıp ruhlar."]}}
-{"translation": {"en": "My wife, who was born in Guadalajara and came to the United States legally as a child, reminds me that there is friction between Mexicans and Mexican-Americans because Mexicans have a firmer grasp of who they are and Mexican-Americans resent that.", "tr": ["Guadalajara'da doğan eşim yasal olarak Birleşik Devletlere çocukken geldi, bana Meksikalıların kim olduklarına daha sıkı tutundukları ve Meksikalı Amerikalıların buna içerledikleri için Meksikalılar ve Meksikalı Amerikalılar arasında anlaşmazlık olduğunu hatırlatıyor."]}}
-{"translation": {"en": "While she's a U.S. citizen, she sees herself as a part of two countries.", "tr": ["ABD vatandaşı olmasına rağmen kendini iki ülkenin bir parçası olarak görüyor."]}}
-{"translation": {"en": "Meanwhile, many Mexican-Americans I know don't feel like they're a part of either.", "tr": ["Aynı zamanda, tanıdığım çoğu Meksikalı Amerikalı ikisinin de parçası gibi hissetmiyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "We love listening to the Mexican band, Los Tigres del Norte, but also to Bruce Springsteen.", "tr": ["Hem Meksikalı grup Los Tigres del Norte'yi hem de Bruce Springsteen'i dinlemeyi seviyoruz."]}}
-{"translation": {"en": "You get the best of both worlds, but you're rooted in neither.", "tr": ["İki dünyanın da en iyilerini alıyorsun ama hiçbirinde köklü değilsin."]}}
-{"translation": {"en": "In Mexico, we're seen as Americans.", "tr": ["Meksika'da Amerikalı olarak görülüyoruz."]}}
-{"translation": {"en": "And in the United States, we're considered Mexican.", "tr": ["Birleşik Devletlerde Meksikalı olarak kabul ediliyoruz."]}}
-{"translation": {"en": "Now, to complicate the relationship even further, as I learned during my trip, some Mexican leaders and parts of the intelligentsia want to reconnect with the Diaspora.", "tr": ["Şimdi ilişkiyi daha da karıştırmak için seyahatimde öğrendiğim gibi bazı Meksikalı liderler ve aydınların bazı kesimleri Diaspora'yla yeniden bağlantı kurmak istiyor."]}}
-{"translation": {"en": "They want to put Mexican-Americans to work as makeshift \"ambassadors\" for Mexico, representing its interest in the United States.", "tr": ["Birleşik Devletlere ilgilerini göstermek üzere Meksikalı Amerikalıları geçici Meksika “elçileri” olarak çalıştırmak istiyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "We would tell our fellow Americans what a great country this is to visit and pressure political leaders to strengthen ties with Mexico.", "tr": ["Bizim gibi Amerikalılara ziyaret etmek için ne kadar güzel bir ülke olduğunu söyleyip siyasi liderleri Meksika'yla bağlarını güçlendirmeye zorlarız."]}}
-{"translation": {"en": "Yeah.", "tr": ["Evet."]}}
-{"translation": {"en": "That's not going to happen.", "tr": ["Bu olmayacak."]}}
-{"translation": {"en": "Too many hard feelings.", "tr": ["Çok fazla olumsuz duygu var."]}}
-{"translation": {"en": "And, with income inequality and rampant corruption and drug violence, many of us are not so sure that it is a great country.", "tr": ["Ve, gelir eşitsizliğiyle ve yaygın yozlaşma ve uyuşturucu şiddeti ile çoğumuz bunun harika bir ülke olduğundan emin değiliz."]}}
-{"translation": {"en": "I'm afraid you're on your own, amigos.", "tr": ["Korkarım tek başınasınız arkadaşlar."]}}
-{"translation": {"en": "That's fair.", "tr": ["Bu adil."]}}
-{"translation": {"en": "If at least some Mexicans aren't yet ready to forgive the United States for how it treated Mexico a century and a half ago, then they have to accept the fact that some Mexican-Americans still hold a grudge for how their family members were treated much more recently than that.", "tr": ["En azından bazı Meksikalılar Birleşik Devletleri bir buçuk yüzyıl önce Meksika'ya davranışı yüzünden affetmeye henüz hazır değilse, o zaman bazı Meksikalı Amerikalıların bundan çok daha yakın zamanda aile üyelerine yapılan davranışlar için hala kin tuttuğunu kabul etmek zorundadırlar."]}}
-{"translation": {"en": "Hmmm.", "tr": ["Hmmm."]}}
-{"translation": {"en": "Maybe we're more \"Mexican\" than I thought.", "tr": ["Belki de düşündüğümden daha “Meksikalıyızdır”."]}}
-{"translation": {"en": "Old battles, new Middle East", "tr": ["Eski savaşlar, yeni Orta Doğu"]}}
-{"translation": {"en": "The ceasefire between Israel and Hamas could yet be an unlikely foundation for peace", "tr": ["İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes barış için muhtemel olmayan bir temel olabilir."]}}
-{"translation": {"en": "Can there ever be a lasting peace between Arabs and Jews in the Middle East?", "tr": ["Orta Doğu'da Araplar ve Yahudiler arasında sürekli bir barış olabilir mi?"]}}
-{"translation": {"en": "Another round of bloodshed suggests that any such hope is vain.", "tr": ["Bir başka kan dökümü böyle bir umudun boşa olduğunu gösteriyor."]}}
-{"translation": {"en": "Amid the usual futile arguments over who started it, scores of buildings have been reduced to rubble; more than 140 Palestinians, most of them civilians, and six Israelis have been killed; and, for the first time, missiles from Gaza have landed near Tel Aviv, Israel's metropolis, and the holy city of Jerusalem.", "tr": ["Kimin başlattığı hakkında olağan sonuçsuz tartışmalar arasında, çok sayıda bina enkaza dönüştü, çoğu sivil olmak üzere 140'tan fazla Filistinli ve altı İsrailli öldürüldü, ve ilk kez Gazze'den füzeler İsrail'in büyük şehri Tel Aviv ve kutsal şehir Kudüs'ün yakınlarına indi."]}}
-{"translation": {"en": "But though the Israelis and Palestinians seem stuck in their ancient conflict, all around them the Middle East is changing.", "tr": ["Ancak İsrailliler ve Filistinliler eski çatışmalarında sıkışmış görünse de, etraflarında Orta Doğu değişiyor."]}}
-{"translation": {"en": "The Arab spring has thrown the pieces up in the air, and, like it or not, the Palestinians and Israelis are caught up in the regional turmoil.", "tr": ["Arap baharı parçaları havaya kaldırdı ve beğenin veya beğenmeyin, Filistinliler ve İsrailliler bölgesel çalkantıya yakalandı."]}}
-{"translation": {"en": "Maybe this will make their struggle bloodier than before.", "tr": ["Belki bu onların mücadelesini eskisinden daha kanlı yapar."]}}
-{"translation": {"en": "However, there are reasons for thinking it could just break their lethal stalemate.", "tr": ["Ancak, bunun onların öldürücü çıkmazlarını bozabileceğini düşünmek için nedenler var."]}}
-{"translation": {"en": "A war that is neither lost or won", "tr": ["Ne kazanılan ne kaybedilen bir savaş"]}}
-{"translation": {"en": "At first sight, optimism looks very hard to justify now.", "tr": ["İlk bakışta iyimserliği şimdi haklı çıkarmak çok zor görünüyor."]}}
-{"translation": {"en": "Even if the ceasefire agreed on November 21st holds, this week's fighting has strengthened the hawks on both sides.", "tr": ["21 Kasım'da kabul edilen ateşkes devam etse de, bu haftaki savaş iki tarafta da atmacaları güçlendirdi."]}}
-{"translation": {"en": "The leaders of Hamas, the Islamist movement that has ruled Gaza since 2007, will claim to have forced the Israelis to back off, even though Gaza has taken a drubbing.", "tr": ["2007'den beri Gazze'yi yöneten İslamcı hareket Hamas liderleri Gazze'nin yenilmiş olmasına rağmen İsraillileri geri çekilmeye zorladıklarını iddia edecek."]}}
-{"translation": {"en": "Despite killing some of its leaders and bottling up Gaza's 1.7m people in one of the most wretched and crowded corners of the planet, Israel has failed to destroy Hamas.", "tr": ["Liderlerinden bazılarını öldürmelerine ve Gazze'nin 1,7 milyon insanını dünyanın en berbat ve kalabalık köşelerinden birinde tutmalarına rağmen İsrail Hamas'ı yok etmeyi başaramadı."]}}
-{"translation": {"en": "Indeed Hamas is gaining on the West Bank, the other bit of Palestine currently run by its bitter rivals in Fatah, the more moderate Palestinian faction.", "tr": ["Tabi ki Hamas Filistin'in şu anda Fatah'daki büyük rakipleri tarafından yönetilen diğer kısmı Batı Şeria'da daha orta Filistin kavgasını kazanıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Moreover, Hamas's leaders may well conclude that time is on their side.", "tr": ["Dahası, Hamas'ın liderleri zamanın yanlarında olduğu sonucunu da çıkartabilir."]}}
-{"translation": {"en": "As Islamists across the Arab world have gained clout, so Hamas has made powerful and rich friends.", "tr": ["Arap dünyasında İslamcılar nüfuz kazandıkça Hamas güçlü ve zengin dostlar edindi."]}}
-{"translation": {"en": "Turkey, a resurgent regional power that was once Israel's closest Muslim ally, has taken up Hamas's cause; so has Qatar, one of the richest and most dynamic of the Gulf states.", "tr": ["İsrail'in bir zamanlarki en yakın Müslüman müttefiki olan yeniden dirilen bölgesel güç Türkiye Hamas'ın amacını aldı, Körfez eyaletlerinin en zengin ve en dinamiklerinden biri olan Katar da öyle."]}}
-{"translation": {"en": "Jubilant Hamas people say an Islamist crescent is curving around Israel, from Lebanon in the north, where the Hizbullah party-cum-militia holds sway, through Syria, where rebels of an increasingly Islamist bent may topple Bashar Assad, and on down through Jordan, where Hamas's allies are menacing the king.", "tr": ["Sevinçli Hamas halkı İslamcı bir hilalin İsrail etrafında Hizbullah askeri partisinin yönettiği Lübnan'dan kuzeye artan İslamcı eğimin Beşar Esad'ı devirebileceği Suriye'ye doğru kıvrıldığını ve Hamas'ın müttefiklerinin kralı tehdit ettiği Ürdün'e indiğini söylüyor."]}}
-{"translation": {"en": "Above all, on Israel's southern flank, the rise of the Muslim Brotherhood under President Muhammad Morsi in Egypt, by far the most populous and pivotal of Arab countries, has changed the region's balance.", "tr": ["Hepsinin ötesinde, İsrail'in güney kanadındaki Arap ülkeleri arasında açık ara en kalabalık ve önemli olan Mısır'da Başkan Muhammad Mursi altında Müslüman Kardeşlerin yükselişi bölgenin dengesini değiştirdi."]}}
-{"translation": {"en": "Hosni Mubarak, the secular despot who ran Egypt for 30 years until his downfall in 2011, had little time for Hamas.", "tr": ["2011'deki düşüşüne kadar 30 yıl Mısır'ı yöneten laik zorba Hüsnü Mübarek'in Hamas için çok az zamanı vardı."]}}
-{"translation": {"en": "By contrast, the Brotherhood is a cousin of Hamas, and its leaders are more subject to popular opinion.", "tr": ["Tam tersine, Kardeşlik Hamas'ın kuzeni ve liderleri kamuoyunda daha çok konu oluyor."]}}
-{"translation": {"en": "In future diplomacy Hamas may emerge as an actor that cannot be shut out even by Israel and America.", "tr": ["Gelecekteki diplomaside Hamas, İsrail ve Amerika tarafından bile engellenemeyen bir aktör olarak belirebilir."]}}
-{"translation": {"en": "Meanwhile, Israel's hardliners will draw the opposite conclusions.", "tr": ["Bu sırada, İsrail'in muhafazakarları tam ters sonuçları çıkaracak."]}}
-{"translation": {"en": "In military terms, Hamas has been put back in its box.", "tr": ["Askeri açıdan, Hamas kutusuna geri koyuldu."]}}
-{"translation": {"en": "Israel's Iron Dome anti-missile system has proved its worth and many of Hamas's missiles have been destroyed.", "tr": ["İsrail'in Demir Kubbe anti füze sistemi değerini kanıtladı ve Hamas'ın füzelerinden çoğu yok edildi."]}}
-{"translation": {"en": "Israelis will sleep more soundly - for a while.", "tr": ["İsrailliler bir süre için daha rahat uyuyacak."]}}
-{"translation": {"en": "In diplomatic terms, America is as steadfast as ever; many European countries also blamed Hamas for starting the latest round of violence.", "tr": ["Diplomatik açıdan, Amerika hiç olmadığı kadar kararlı, çoğu Avrupa ülkesi de son şiddet olaylarını başlatma konusunda Hamas'ı suçladı."]}}
-{"translation": {"en": "Above all, Israel has prospered, especially under Binyamin Netanyahu, a prime minister who has largely ignored the peace process.", "tr": ["Hepsinin ötesinde, İsrail, özellikle de barış sürecini büyük ölçüde görmezden gelen başbakan Binyamin Netanyahu'nun yönetiminde büyüdü."]}}
-{"translation": {"en": "Although rockets from Gaza have killed around 30 Israelis since 2004, Israel has been fairly free of suicide-bombers, thanks in part to the barrier that bites into the West Bank, the main chunk of a would-be Palestinian state, and protects the Jewish settlements that continue to expand despite their illegality in international law.", "tr": ["Gazze'den gelen roketler 2004 yılından beri yaklaşık 30 İsrailliyi öldürmüş olsa da İsrail, istenen Filistin eyaletinin ana parçası olan Batı Şeria'ya inen ve uluslararası hukuka aykırılıklarına rağmen genişlemeye devam eden Yahudi yerleşim yerlerini koruyan bariyer yüzünden intihar bombacılarından çok az kurtulabildi."]}}
-{"translation": {"en": "Mr Netanyahu, whose Likud party has merged with an even more hawkish lot under Avigdor Lieberman in the run-up to an election on January 22nd, is sitting pretty.", "tr": ["Likud partisi 22 Ocak'taki seçime giderken Avigdor Lieberman'ın daha da savaş yanlısı grubuyla birleşen Bay Netanyahu'u rahat."]}}
-{"translation": {"en": "Why coddle those twisty Palestinians by giving them a state of their own?", "tr": ["Bu yalancı Filistinliler kendi devletlerini vererek neden şımartılsın?"]}}
-{"translation": {"en": "If they really ran the West Bank, would they not fire rockets, just as their compatriots have done in Gaza?", "tr": ["Batı Şeria'yı gerçekten yönetirlerse Gazze'de yurttaşlarının yaptığı gibi roket ateşlemezler mi?"]}}
-{"translation": {"en": "Better to keep them behind that wall and smite them if they raise their heads.", "tr": ["Onları duvarın arkasında tutmak ve kafalarını kaldırdıklarında cezalandırmak daha iyidir."]}}
-{"translation": {"en": "Maybe the hardliners will win out; yet the Arab spring may change their calculations.", "tr": ["Belki de muhafazakarlar kazanır, yine de Arap baharı hesaplarını değiştirebilir."]}}
-{"translation": {"en": "Even if the Islamists taking power in Egypt and elsewhere have little love for Israel, their priority will be tackling difficulties at home.", "tr": ["İslamcılar Mısır'da güç kazansa ve diğer yerler İsrail'i çok az sevse de, öncelikleri evlerindeki zorluklarla mücadele etmektir."]}}
-{"translation": {"en": "Israel's defence budget is bigger than that of its four Arab neighbours combined.", "tr": ["İsrail'in savunma bütçesi Arap komşularının birleşiminden daha büyüktür."]}}
-{"translation": {"en": "Starting a war with the local superpower will hardly help the new Arab governments mend their economies.", "tr": ["Yerel süper güç ile savaş başlatmak yeni Arap hükümetlerinin ekonomilerini düzeltmelerine pek yardım etmez."]}}
-{"translation": {"en": "That the pragmatic Mr Morsi worked with Barack Obama to obtain a ceasefire augurs well - and might just mark the start of something.", "tr": ["Pragmatik Bay Mursi iyi görünen bir ateşkes sağlamak için Barack Obama'yla birlikte çalıştı ve belki de bir şeyin başlangıcını yapabilirler."]}}
-{"translation": {"en": "Israelis too should look to the longer term.", "tr": ["İsrailliler de uzun vadeye bakmalı."]}}
-{"translation": {"en": "With the rest of the Arab world becoming more democratic, depriving Palestinians of their right to self-determination is creating a powder keg that is bound one day to explode in the territories occupied by Israel - much as a bus exploded in Tel Aviv this week.", "tr": ["Arap dünyasının geri kalanı daha demokratik olurken, Filistinlileri özerklik haklarından mahrum etmek bu hafta Tel Aviv'de patlayan bir otobüs gibi bir gün İsrail işgali altındaki bölgelerde patlaması kaçınılmaz olan bir barut fıçısı oluşturuyor."]}}
-{"translation": {"en": "Repression is already undermining democracy in the Jewish state, and demography exacerbates this as the Arab population swells.", "tr": ["Yahudi devletinde baskı zaten demokrasiyi baltalıyor ve Arap nüfusu büyürken demografi alevleniyor."]}}
-{"translation": {"en": "Bloody missions against Gaza every few years to knock back Hamas will exact a growing diplomatic toll.", "tr": ["Her birkaç yıl içinde Hamas'ı devirmek için Gazze'ye karşı kanlı görevler büyüyen bir diplomatik bedele ulaşacaktır."]}}
-{"translation": {"en": "Both sides need prodding by outsiders", "tr": ["İki tarafında dıştan teşvike ihtiyacı var"]}}
-{"translation": {"en": "The answer remains the one trumpeted by sensible people on both sides, most of the outside world and this newspaper: two states, with Israel ceding territory for security.", "tr": ["Yanıt iki taraftan da çoğu dış dünya ve bu gazete olan mantıklı insanlar tarafından ilan edilen olarak kalıyor: İsrail'in güvenlik için bölgesi temsil ettiği iki devlet."]}}
-{"translation": {"en": "The hope - a small one in the short term - is that the ceasefire will give a little more leverage to outsiders pushing that cause.", "tr": ["Kısa vadede küçük bir umut ateşkesin bu amacı zorlayan yabancılara biraz daha baskı gücü vereceğidir."]}}
-{"translation": {"en": "Egypt, which must now set about stopping the flow of arms into Gaza, along with Turkey and Qatar, is better placed than ever to persuade Hamas to accept the idea of a Jewish state based on the 1967 boundaries with land swaps and a shared Jerusalem.", "tr": ["Şimdi Gazze'ye silah akışını durdurmaya başlaması gereken Mısır, Türkiye ve Katar'la birlikte Hamas'ı 1967'deki sınırlara dayanan Yahudi devleti fikrini toprak değişimi ve ortak Kudüs ile kabul etmeye ikna etmede daha iyi bir yerde."]}}
-{"translation": {"en": "Arab outsiders should also press Hamas and Fatah to come together.", "tr": ["Yabancı Araplar da Hamas ve Fatah'ı birleşmeye zorlamalı."]}}
-{"translation": {"en": "That would do more to create a Palestinian state than the imminent bid for virtual statehood at the UN.", "tr": ["Bu, bir Filistin devleti oluşturma konusunda BM'deki yaklaşan sanal devlet teklifinden daha çok işe yarar."]}}
-{"translation": {"en": "Mr Obama also has a part in getting Israel to the table.", "tr": ["Bay Obama da İsrail'i masaya getirmede rol oynuyor."]}}
-{"translation": {"en": "During his first term, he neglected to present his own plan for peace.", "tr": ["İlk dönemde, kendi barış planını sunmayı ihmal etti."]}}
-{"translation": {"en": "Back in the White House, he is looking just as reluctant to be drawn in.", "tr": ["Beyaz Saray'da içeri alınma konusunda isteksiz görünüyor."]}}
-{"translation": {"en": "This is woefully short-sighted.", "tr": ["Bu acı verici bir şekilde ileriyi görmüyor."]}}
-{"translation": {"en": "America has a vital interest in a stable Middle East.", "tr": ["Amerika'nın istikrarlı bir Orta Doğu'da yaşamsal çıkarı var."]}}
-{"translation": {"en": "That means a peace settlement between Israel and the Palestinians.", "tr": ["Bu da İsrail ve Filistinliler arasında bir barış anlaşması anlamına geliyor."]}}
-{"translation": {"en": "Cigarette plain packaging laws come into force in Australia", "tr": ["Sigara sade paketleme kanunları Avustralya'da yürürlüğe giriyor"]}}
-{"translation": {"en": "Smoking warnings and diseased body parts emblazoned on dull green boxes that are the same for all tobacco brands", "tr": ["Sigara içme uyarıları ve hastalıklı organlar tüm tütün markaları için sade yeşil kutulara yerleştiriliyor"]}}
-{"translation": {"en": "Australia's world-first laws on cigarette and tobacco plain packaging have come into force, replacing brand logos and colours with generic drab olive green coverings, gruesome pictures of diseased body parts and depictions of children and babies made ill by their parents' smoking.", "tr": ["Avustralya'nın sigara ve tütünle ilgili dünyada ilk yasaları yürürlüğe girdi, marka logoları ve renkleri yerini genel zeytin yeşili kaplama, hastalıklı organların ürkütücü resimleri ve ebeveynlerinin sigara içmesi yüzünden hasta olan çocuk ve bebek tasvirlerine bırakıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Apart from the varying health warnings and images the only difference between the packs, mandatory from Saturday, are the brand names, and these are all printed in identical small font.", "tr": ["Çeşitli sağlık uyarıları ve görüntüler haricinde paketler arasındaki tek fark Cumartesi gününden itibaren zorunlu olacak marka adlarının aynı küçük yazı tipiyle basılması."]}}
-{"translation": {"en": "It is the world's most strict regime for the packaging of tobacco.", "tr": ["Bu dünyada tütünün paketlenmesi için en katı rejim."]}}
-{"translation": {"en": "Australia's federal government says the aim is to deter young people from smoking by stripping the habit of glamour.", "tr": ["Avustralya'nın federal hükümeti amacın genç insanları cazibe alışkanlığından sıyırarak sigara içmekten vazgeçirmek olduğunu söylüyor."]}}
-{"translation": {"en": "It is relying on studies showing that if people have not started smoking by age 26 there is a 99% chance they will never take it up.", "tr": ["Bu, insanların 26 yaşına kadar sigaraya başlamazlarsa %99 olasılıkla hiç başlamayacaklarını gösteren araştırmalara dayanıyor."]}}
-{"translation": {"en": "\"Even from a very early age you can see that kids understand the message that the tobacco company is trying to sell through their branding,\" said the federal health minister, Tanya Plibersek, citing studies that showed, for example, children linking a crown in a logo with the idea of being a princess.", "tr": ["“Çok küçük yaştan itibaren bile çocukların tütün şirketlerinin markalar üzerinden satış yapmaya çalıştığını anladığını görebilirsiniz,” diyerek örneğin çocukların taç logosunu prenses olma fikriyle bağdaştırdığını gösteren çalışmalardan alıntı yaparak federal sağlık bakanı Tanya Plibersek."]}}
-{"translation": {"en": "While Australia has one of the world's lowest smoking rates and the changes will have little impact on multinationals' profits, other countries are considering similar steps.", "tr": ["Avustralya dünyanın en düşük sigara içme oranlarından birine sahip ve değişiklikler çok ulusluların karlarına çok az etkide bulunacak olsa da, diğer ülkeler de benzer adımları düşünüyor."]}}
-{"translation": {"en": "The tobacco industry lobbied hard against the laws.", "tr": ["Tütün endüstrisi kanunlara karşı sert lobi yaptılar."]}}
-{"translation": {"en": "Tobacco firms said they would boost black market trade, leading to cheaper, more accessible cigarettes.", "tr": ["Tütün firmaları kara borsa ticaretini destekleyeceklerini ve daha ucuz ve daha erişilebilir sigaralara yol açacaklarını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "\"There will be serious unintended consequences from the legislation,\" said Scott McIntyre of British American Tobacco Australia.", "tr": ["British American Tobacco Avustralya'dan Scott McIntyre “Yasamanın ciddi istenmeyen sonuçları olacak,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Counterfeiters from China and Indonesia will bring lots more of these products down to sell on the streets of Australia.", "tr": ["Çin ve Endonezya'dan kalpazanlar bu ürünlerin çok daha fazlasını Avustralya sokaklarında satmak için getirecek."]}}
-{"translation": {"en": "Others say the laws have boosted their business.", "tr": ["Diğerleri kanunların işlerini artırdığını söylüyor."]}}
-{"translation": {"en": "Sandra Ha of Zico Import Pty Ltd, a small family business, said demand for cigarette cases, silicon covers to mask the unpalatable packages, had shot up from almost nothing two months ago since British American Tobacco, Britain's Imperial Tobacco, Philip Morris and Japan Tobacco lost a challenge to the laws in Australia's high court.", "tr": ["Küçük bir aile şirketi olan Zico Import Pty Ltd'den Sandra Ha sigara kutularına, hoş olmayan paketleri maskelemek için silikon kılıfların iki ay önce British American Tobacco, İngiltere'deki Imperial Tobacco, Philip Morris ve Japan Tobacco Avustralya yüksek mahkemesinde kanunlara meydan okumayı kaybedince neredeyse sıfırdan yukarı fırladı."]}}
-{"translation": {"en": "Ha said Zico had sold up to 6,000 to wholesale outlets and was awaiting new stock.", "tr": ["Zico'nun toptan satış yerlerine 6.000'den fazla satış yaptığını ve yeni stok beklediğini söylüyor."]}}
-{"translation": {"en": "This is good business for us.", "tr": ["Bu bizim için iyi bir iş."]}}
-{"translation": {"en": "The potential hitch, experts say, is the popularity of social media with the very demographic the plan is targeting.", "tr": ["Uzmanlar, potansiyel aksamanın planın hedeflediği demografide sosyal medyanın popülerliği olduğunu söylüyor."]}}
-{"translation": {"en": "After a series of Australian laws banning TV advertising and sports sponsorship and requiring most sellers to hide cigarettes from view, tobacco marketing has moved online.", "tr": ["Bir dizi Avustralya kanunu televizyon reklamlarını ve spor sponsorluğunu yasakladıktan ve çoğu satıcının sigaraları görünür yerlerden saklamalarını istedikten sonra tütün piyasası çevrimiçi hareket etti."]}}
-{"translation": {"en": "Australia has banned web advertising by local companies and sites but cannot restrict overseas sites.", "tr": ["Avustralya yerel şirketlerin ve sitelerin internet reklamlarını yasakladı ancak deniz aşırı siteleri kısıtlayamıyor."]}}
-{"translation": {"en": "\"If you are a tobacco marketer and you've only got this small window left to promote your products, online is the compelling place for you to be in,\" said Becky Freeman, a public health researcher at Sydney University.", "tr": ["Sydney Üniversitesi'ndeki bir halk sağlığı araştırmacısı olan Becky Freeman, “Tütün piyasasındaysanız ve ürünlerinizi tanıtmak için yalnızca bu küçük pencere kaldıysa, mecburen katılmanız gereken yer çevrimiçidir,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Freeman noted an increase in \"average Joe\" reviews of brands on social media sites such as YouTube, Twitter and Facebook.", "tr": ["Freeman markaların YouTube, Twitter ve Facebook gibi sosyal medya sitelerindeki “ortalama insan” incelemelerinde artış olduğunu belirtti."]}}
-{"translation": {"en": "We have to ask, is that just a private citizen who really loves Marlboro cigarettes and they've gone to the trouble of making a video, or is there a marketing company involved?", "tr": ["Sormamız gereken bu Marlboro sigaralarını gerçekten seven sivil bir vatandaş ve video çekme zahmetine mi girdi, yoksa bir pazarlama şirketi bunun içinde mi?"]}}
-{"translation": {"en": "British American Tobacco Australia said the industry was focused on dealing with the new rules rather than marketing.", "tr": ["British American Tobacco Avustralya endüstrinin pazarlamadan ziyade yeni kurallarla başa çıkmaya odaklandığını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "The industry has gone as far as paying for Ukraine, Honduras and the Dominican Republic to challenge the new rules - the countries are claiming at the World Trade Organisation that trade is being unfairly restricted, despite none of the countries having significant trade with Australia.", "tr": ["Endüstri Ukrayna'ya, Honduras'a ve Dominik Cumhuriyeti'ne yeni kurallara meydan okumaları için para ödemeye kadar ilerledi, bu ülkeler Dünya Ticaret Organizasyonunda ülkelerin hiçbirinin Avustralya'yla önemli ölçüde ticareti olmamasına rağmen ticaretin adaletsiz bir şekilde kısıtlandığını iddia ediyor."]}}
-{"translation": {"en": "A WTO ruling is likely in mid-2013.", "tr": ["Bir WTO kararının 2013 ortasında çıkması muhtemel."]}}
-{"translation": {"en": "Plibersek said the government had held discussions with other countries considering similar laws on packaging.", "tr": ["Plibersek, hükümetin benzer paketleme kararlarını düşünen diğer ülkelerle görüşmeler yaptığını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "Canada was the first country to make photograph warnings mandatory in 2001.", "tr": ["2001'de fotoğrafları uyarıları zorunlu yapan ilk ülke Kanada'ydı."]}}
-{"translation": {"en": "They now extend to more than 40 countries including Brazil, Turkey and Ukraine.", "tr": ["Şimdi bunlar Brezilya, Türkiye ve Ukrayna da dahil olmak üzere 40'tan fazla ülkeye yayıldı."]}}
-{"translation": {"en": "Tougher laws are being considered in Britain, New Zealand, South Africa and India.", "tr": ["İngiltere, Yeni Zelanda, Güney Afrika ve Hindistan'da daha katı kanunlar düşünülüyor."]}}
-{"translation": {"en": "Many smokers in Australia remain defiant.", "tr": ["Avustralya'daki çoğu sigara içen kişi meydan okuyor."]}}
-{"translation": {"en": "The pictures don't affect me.", "tr": ["Resimler beni etkilemiyor."]}}
-{"translation": {"en": "I just ignore them.", "tr": ["Onları görmezden geliyorum."]}}
-{"translation": {"en": "\"You just grab a smoke and put it away,\" said Victor El Hage as he purchased a pack with a photograph of a mouth tumour.", "tr": ["Ağız tümörü fotoğrafı olan bir paket satın alırken Victor El Hage, “Bir sigara al ve yerine koy,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Honestly, there's only one reason I'd stop, and that's my little girl.", "tr": ["Dürüst olmak gerekirse, bırakmam için sadece bir neden var, o da küçük kızım."]}}
-{"translation": {"en": "James Yu, who runs the King of the Pack tobacconist in central Sydney, said the uniform packaging made it harder to stack his shelves", "tr": ["Sydney'in merkezinde Paketlerin Kralı tütün dükkanını çalıştıran James Yu tek tip paketlemenin rafları stoklamayı zorlaştırdığını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "\"It used to take me an hour to unload a delivery, now it takes me four hours,\" Yu said.", "tr": ["Yu, “Bir teslimatı boşaltmam eskiden bir saatimi alırdı, şimdi dört saatimi alıyor”, dedi."]}}
-{"translation": {"en": "\"The government should have just banned them altogether and then we'd go OK, fine, we're done, we'll shut up shop,\" he said, throwing his hands up in the air.", "tr": ["“Hükümet tümden yasaklamalıydı, o zaman Tamam, iyi, işimiz bitti, dükkanı kapatacağız derdik”, dedi ellerini havaya kaldırarak."]}}
-{"translation": {"en": "In a Constantly Plugged-In World, It's Not All Bad to Be Bored", "tr": ["Sürekli Fişe Takılı Bir Dünyada Sıkılmak Çok Da Kötü Değil"]}}
-{"translation": {"en": "I spent five unexpected hours in an airport this Thanksgiving holiday when our plane had mechanical difficulties and we had to wait for another plane to arrive.", "tr": ["Bu Şükran Günü tatilinde uçağımız mekanik zorluklar yaşadığında ve başka bir uçak beklemek zorunda kaldığımızda havaalanında beklenmedik beş saatimi geçirdim."]}}
-{"translation": {"en": "So I had plenty of time to think about the subject of boredom.", "tr": ["Böylece sıkılma konusunda düşünmek için çok vaktim oldu."]}}
-{"translation": {"en": "I won't lie to you.", "tr": ["Size yalan söylemeyeceğim."]}}
-{"translation": {"en": "Half a day in an airport waiting for a flight is pretty tedious, even with the distractions of books, magazines and iPhones (not to mention duty-free shopping).", "tr": ["Havaalanında yarım gün uçak beklemek oldukça can sıkıcı, kitaplar, dergiler ve iPhone'lar gibi dikkat dağıtıcı şeyler olsa da (gümrüksüz alışverişten bahsetmiyorum bile)."]}}
-{"translation": {"en": "But increasingly, some academics and child development experts are coming out in praise of boredom.", "tr": ["Ama artan bir şekilde bazı akademisyenler ve çocuk gelişimi uzmanları sıkılmayı övüyor."]}}
-{"translation": {"en": "It's all right for us - and our children - to be bored on occasion, they say.", "tr": ["Bizim ve çocuklarımız için bazen sıkılmanın normal olduğunu söylüyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "It forces the brain to go on interesting tangents, perhaps fostering creativity.", "tr": ["Beyni ilginç tanjantlara gitmeye zorluyor ve belki de yaratıcılığı artırıyor."]}}
-{"translation": {"en": "And because most of us are almost consistently plugged into one screen or another these days, we don't experience the benefits of boredom.", "tr": ["Ve çoğumuz bir ekrandan diğerine fişle bağlı olduğumuz için sıkılmanın faydalarını deneyimlemiyoruz."]}}
-{"translation": {"en": "So should we embrace boredom?", "tr": ["Yani sıkılmaya kucak mı açmalıyız?"]}}
-{"translation": {"en": "Yes.", "tr": ["Evet."]}}
-{"translation": {"en": "And no.", "tr": ["Ve hayır."]}}
-{"translation": {"en": "But I'll get back to that.", "tr": ["Ama buna geri döneceğim."]}}
-{"translation": {"en": "First of all, like many people, I assumed that boredom was a relatively recent phenomenon, with the advent of more leisure time.", "tr": ["İlk olarak, pek çok insan gibi daha fazla boş vakit ortaya çıkmasıyla sıkılmanın göreceli olarak yeni bir kavram olduğunu farz ediyordum."]}}
-{"translation": {"en": "Not so, says Peter Toohey, a professor of Greek and Roman history at the University of Calgary in Canada and the author of \"Boredom: A Lively History\" (Yale University Press, 2011).", "tr": ["Kanada'da Calgary Üniversitesi'nde Yunan ve Roma tarihi profesörü olan ve “Sıkılma: Canlı Bir Tarih” (Yale Üniversitesi Yayınevi, 2011) yazarı olan Peter Toohey öyle değil diyor."]}}
-{"translation": {"en": "\"Boredom actually has a very long history,\" he said.", "tr": ["“Sıkılmanın aslında çok uzun bir tarihi var”, dedi."]}}
-{"translation": {"en": "There's Latin graffiti about boredom on the walls of Pompeii dating from the first century.", "tr": ["Pompeii'nin duvarlarında sıkılmayla ilgili birinci yüzyıldan kalma Latince bir duvar yazısı var."]}}
-{"translation": {"en": "Then there's the question of how we define boredom.", "tr": ["Ardından sıkılmayı nasıl tanımlarız sorusu geliyor."]}}
-{"translation": {"en": "The trouble is that it has been defined, and discussed, in many different ways, said John D. Eastwood, an associate professor of psychology at York University in Ontario, Canada.", "tr": ["Sorun şu ki bu birçok farklı şekilde tanımlandı ve tartışıldı diyor Ontario, Kanada'daki York Üniversitesi'nde psikoloji doçenti olan John D. Eastwood."]}}
-{"translation": {"en": "After looking over the research literature and putting the idea in front of a focus group of about 100 people, Professor Eastwood and his colleagues defined boredom as an experience of \"wanting to, but being unable to engage in satisfying activity.\"", "tr": ["Araştırma literatürüne bakıp fikri yaklaşık 100 kişilik bir odak grubunun önüne koyduktan sonra, Profesör Eastwood ve meslektaşları sıkılmayı bir “isteme ama tatmin edici etkinlikle meşgul olamama” olarak tanımladı."]}}
-{"translation": {"en": "What separates boredom from apathy, he said, is that the person is not engaged but wants to be.", "tr": ["Sıkılmayı miskinlikten ayıran şey kişinin meşgul olmaması ama olmak istemesi, dedi."]}}
-{"translation": {"en": "With apathy, he said, there is no urge to do something.", "tr": ["Miskinlikte bir şey yapma dürtüsü yoktur, dedi."]}}
-{"translation": {"en": "The core experience of boredom, he said, is \"disruption of the attention process, associated with a low mood and a sense that time is passing slowly.\"", "tr": ["Sıkılmanın çekirdek deneyimi “düşük mod ve zamanın yavaş geçme hissi ile ilgi sürecinin bozulmasıdır”, dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Boredom can sound an awful lot like depression.", "tr": ["Sıkılma depresyona çok benzeyebilir."]}}
-{"translation": {"en": "But Professor Eastwood said that while they can be related, people who are bored tend to see the problem as the environment or the world, while people who are depressed see the problem as themselves.", "tr": ["Ama Profesör Eastwood, ilgili olabilirler ancak sıkılan insanlar sorunu çevre ya da dünya olarak görme eğilimindedir, ancak depresyondaki insanlar sorunu kendileri olarak görürler dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Sometimes we think we're bored when we just have difficulty concentrating.", "tr": ["Bazen sadece konsantre olma zorluğu yaşadığımızda sıkıldığımızı sanırız."]}}
-{"translation": {"en": "In their study, \"The Unengaged Mind: Defining Boredom in Terms of Attention,\" which appeared in the journal Perspectives on Psychological Science in September, Professor Eastwood and his colleagues pointed to an earlier experiment in which participants listened to a tape of a person reading a magazine article.", "tr": ["Profesör Eastwood ve meslektaşları Eylül ayında Psikolojik Bilime Bakış Açıları dergisinde yayınlanan “Meşgul olmayan Zihin: Sıkılmayı İlgi Açısından Tanımlama” çalışmalarında katılımcıların bir dergi makalesi okuyan bir kişinin kaydını dinledikleri eski bir deneye işaret ettiler."]}}
-{"translation": {"en": "Some groups heard a loud and unrelated television program in the next room, others heard it at a low level so it was barely noticeable, while the third group didn't hear the soundtrack at all.", "tr": ["Bazı gruplar yan odadaki yüksek sesli ve ilgisi olmayan bir televizyon programını duydu, diğerleri bunu çok düşük seviyede çok az fark edilir olarak duydu, ancak üçüncü grup sesi hiç duymadı."]}}
-{"translation": {"en": "The ones who heard the low-level TV reported more boredom than the other two groups - they had difficulty concentrating but were not sure why, and attributed that difficulty to boredom.", "tr": ["Düşük seviyeli televizyonu duyanlar diğer iki gruptan daha çok sıkılma raporladılar, konsantre olmada zorluk yaşadılar ama neden olduğundan emin değillerdi ve bu zorluğu sıkıntıyla ilişkilendirdiler."]}}
-{"translation": {"en": "When you're trying to focus on a difficult or engaging task, disruption of attention can lead to boredom, said Mark J. Fenske, an associate professor of neuroscience at the University of Guelph in Ontario and one of the authors of the study.", "tr": ["Çalışmanın yazarlarından biri ve Ontario'daki Guelph Üniversitesi'nde sinirbilimi do��enti olan Mark J. Fenske, zor veya meşgul edici bir göreve odaklanmaya çalıştığınızda ilginin bozulması sıkıntıya neden olur, dedi."]}}
-{"translation": {"en": "On the other hand, when you're doing something dull, \"such as looking for bad widgets on a factory line, distracting music can help you not be bored.\"", "tr": ["Diğer taraftan, sıkıcı bir şey okuduğunuzda “bir fabrika bandında kötü araçlara bakmak gibi, dikkatinizi dağıtan müzik sıkılmamanıza yardımcı olabilir.”"]}}
-{"translation": {"en": "In fact, he said, we now know that squirming and doodling, often seen as a sign of boredom, can actually help combat it by keeping people more physically alert.", "tr": ["Aslında, genellikle sıkıntı işareti olarak görülen kıvranma ve karalamanın insanları fiziksel olarak daha ayık hale getirerek bununla mücadele etmesini sağlayabilir."]}}
-{"translation": {"en": "\"Research shows that kids who are allowed to fidget learn more and retain more information than those who are forced to sit still,\" Professor Fenske said.", "tr": ["“Araştırmalar hareketli olmasına izin verilen çocukların hareketsiz durmaya zorlanan çocuklardan daha fazla öğrendiğini ve daha fazla bilgi aldığını gösteriyor,” dedi Profesör Fenske."]}}
-{"translation": {"en": "We all experience boredom at some points - my flight delay, a droning speaker, a particularly tedious movie.", "tr": ["Hepimiz bazı noktalarda sıkıntıyı deneyimliyoruz, uçuşumun gecikmesi, monoton bir konuşmacı, sıkıcı bir film."]}}
-{"translation": {"en": "But some individuals are more likely to be bored than others.", "tr": ["Ama bazı kişiler diğerlerine göre daha fazla sıkılma eğiliminde."]}}
-{"translation": {"en": "To help measure this, researchers developed a \"Boredom Proneness Scale\" in the 1980s.", "tr": ["Bunu ölçmeye yardımcı olmak için araştırmacılar 1980'lerde bir “Sıkıntı Eğilimi Ölçeği” geliştirdiler."]}}
-{"translation": {"en": "The scale includes questions like, \"Many things I have to do are repetitive and monotonous,\" and \"I have so many interests, I don't have time to do everything.\"", "tr": ["Ölçek “Yapmak zorunda olduğum çoğu şey tekrar edici ve monoton” ve “Çok fazla ilgi alanım var, her şeyi yapacak zamanım yok.” gibi sorular içeriyor."]}}
-{"translation": {"en": "Using such scales, researchers have discovered that boys tend to be bored more often than girls, said Stephen Vodanovich, a professor of psychology at the University of West Florida, especially when it comes needing more, and a variety of, external stimulation.", "tr": ["West Florida Üniversite'sinde psikoloji profesörü olan Stephen Vodanovich, bu gibi ölçekleri kullanarak araştırmacılar erkeklerin kızlara göre özellikle daha fazla ve çeşitli dış dürtüye ihtiyaç duyma konusunda daha sık sıkılma eğilimi olduğunu keşfettiler, dedi."]}}
-{"translation": {"en": "But in general, teenagers are a pretty jaded lot.", "tr": ["Ancak genelde ergenlik çağındakiler oldukça miskin bir grup."]}}
-{"translation": {"en": "In 1991, Reed Larson, a professor of human and community development at the University of Illinois, conducted an experiment in which he contacted almost 400 teenagers and their parents seven to eight times a day by beeper.", "tr": ["1991 yılında Illinois Üniversitesi'nde insan ve topluluk gelişimi profesörü Reed Larson yaklaşık 400 ergen ve ebeveynleriyle çağrı cihazı aracılığıyla günde yedi sekiz kez iletişim kurduğu bir deney yaptı."]}}
-{"translation": {"en": "He found that 32 percent of adolescents said they were bored in school and doing homework, while 23 percent said they were bored when they weren't in school.", "tr": ["Ergenlerin yüzde 32'sinin okulda ve ödev yaparken sıkıldıklarını ancak yüzde 23'ünün okulda olmadıklarında sıkıldıklarını buldu."]}}
-{"translation": {"en": "On the other hand, 3 percent of parents said they were bored.", "tr": ["Diğer taraftan, ebeveynlerin yüzde 3'ü sıkıldıklarını söylediler."]}}
-{"translation": {"en": "Professor Larson said he did not know whether the boredom percentages now, 21 years later, would be higher or lower.", "tr": ["Profesör Larson şimdi 21 yıl sonra sıkılma yüzdelerinin daha yüksek mi daha düşük mü olacağını bilmediğini söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "But he said he did know that \"adolescence is a peak period for boredom,\" largely because children and teenagers are not given a lot of control over what they want to do.", "tr": ["Ancak çocuklar ve ergenlere yapmak istedikleri şey üzerinde fazla kontrol verilmediğinden “ergenliğin sıkılmanın zirve dönemi” olduğunu bildiğini söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "So back to my original question: Is boredom good for you?", "tr": ["Bu yüzden ilk soruma geri dönüyorum: Sıkılmak insan için iyi midir?"]}}
-{"translation": {"en": "Sometimes no, because in its extreme it can lead people to take absurd physical risks, gamble or indulge in substance abuse as a way to ease it, research shows.", "tr": ["Bazen hayır, çünkü araştırmalar aşırı olduğunda bir azaltma yolu olarak insanların saçma fiziksel risklere girmelerine, kumar oynamalarına veya madde kullanımına bulaşmalarına yol açabileceğini gösteriyor."]}}
-{"translation": {"en": "On the other hand, many philosophers and writers discuss the connection between boredom and creativity, said Professor Vodanovich, who has been studying the issue for more than two decades.", "tr": ["Diğer taraftan, konuyu iki onyıldan fazladır çalışan Profesör Vodanovich birçok filozof ve yazar sıkılma ve yaratıcılık arasındaki bağlantıyı tartışıyor, dedi."]}}
-{"translation": {"en": "\"Boredom is the brain's way to tell you you should be doing something else,\" said Gary Marcus, a professor of psychology at N.Y.U.", "tr": ["N.Y.U.'da psikoloji profesörü olan Gary Marcus, “Sıkılma beyninizin size başka bir şey yapıyor olmanız gerektiğini söyleme şeklidir”, dedi."]}}
-{"translation": {"en": "But the brain doesn't always know the most appropriate thing to do.", "tr": ["Ancak beyin her zaman yapılacak en uygun şeyi bilmez."]}}
-{"translation": {"en": "If you're bored and use that energy to play guitar and cook, it will make you happy.", "tr": ["Sıkılıyorsanız ve bu enerjiyi gitar çalmak ve yemek yapmak için kullanıyorsanız, bu sizi mutlu edecektir."]}}
-{"translation": {"en": "But if you watch TV, it may make you happy in the short term, but not in the long term.", "tr": ["Ama televizyon izlerseniz, bu sizi kısa vadede mutlu edebilir, ama uzun vadede etmez."]}}
-{"translation": {"en": "So if your child is bored and you give him an iPad, he may not be bored anymore, but he hasn't learned how to entertain himself, or self regulate, Professor Fenske said.", "tr": ["Bu yüzden çocuğunuz sıkıldığında ona bir iPad verirseniz artık sıkılmayabilir, ancak kendisini eğlendirmeyi veya kendisini düzenlemeyi öğrenmez, dedi Profesör Fenske."]}}
-{"translation": {"en": "And \"that self-regulation transfers from one situation to other,\" he said.", "tr": ["Ve “bu kendini düzenleme bir durumdan diğerine transfer olur,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Your kid doesn't just learn to entertain himself, but gets more self-control in other areas.", "tr": ["Çocuğunuz yalnızca kendini eğlendirmeyi öğrenmez, diğer alanlarda da daha fazla kendini kontrol eder."]}}
-{"translation": {"en": "I don't think we really want to celebrate boredom.", "tr": ["Sıkılmaya gerçekten sevinmek isteyeceğimizi düşünmüyorum."]}}
-{"translation": {"en": "Nor should we be too critical of it.", "tr": ["Çok eleştirili de olmamalıyız."]}}
-{"translation": {"en": "Rather, our goal should be to feel comfortable away from the constant chatter of activity and technology.", "tr": ["Bunun yerine, amacımız etkinlik ve teknolojiyle ilgili sürekli çene çalmadan uzakta rahat olmak olmalıdır."]}}
-{"translation": {"en": "Professor Eastwood agreed.", "tr": ["Profesör Eastwood katıldı."]}}
-{"translation": {"en": "\"We frame it as we need to be bored more, but boredom is an agonizing, restless desire to be connected with something meaningful,\" he said.", "tr": ["“Bunu daha fazla sıkılmaya ihtiyacımız var olarak çerçeveliyoruz ama sıkılma acı verici, rahatsız bir anlamlı bir şeyle bağlantılı olma isteğidir,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "What people are really searching for, he said, is a way to unplug and enjoy down time.", "tr": ["İnsanların gerçekten aradıkları şey fişten çıkmanın ve boş zamanın tadını çıkartmanın bir yoludur, dedi."]}}
-{"translation": {"en": "\"In an environment where we are constantly overstimulated,\" he said, \"it's hard to find ways to engage when the noise shuts down.\"", "tr": ["“Sürekli olarak aşırı uyarıldığımız bir çevrede ses kapandığında meşgul olmanın yollarını bulmak zordur,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "In Colorado, No Playbook for New Marijuana Law", "tr": ["Colorado'da Yeni Marihuana Kanunu için Senaryo Yok"]}}
-{"translation": {"en": "Anthony Orozco, 19, a community college student and soccer player in southeastern Colorado, is facing criminal charges for something that will soon be legal across this state: the possession of a few nuggets of marijuana and a pipe he used to smoke it.", "tr": ["Anthony Orozco, 19, güneydoğu Colorado'daki bir bölge üniversitesi öğrencisi ve futbol oyuncusu yakında eyalette yasal olacak bir şey için suçlamayla karşı karşıya: birkaç parça marihuana ve bunu içmek için pipo taşımak."]}}
-{"translation": {"en": "Mr. Orozco said that one day in September he and a few friends were driving in Lamar, on the plains near the Kansas border, when they were pulled over.", "tr": ["Bay Orozco Eylül ayında bir gün kendisi ve arkadaşlarının Lamar'da, Kansas sınırının yakınındaki düzlüklerde araba sürerlerken durdurulduklarını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "After the police officer found marijuana in the car, Mr. Orozco was issued a summons for possession and drug paraphernalia - petty offenses that each carry a $100 fine - and given a court date.", "tr": ["Polis memuru arabada marihuana bulduktan sonra Bay Orozco her biri 100$'lık para cezası olan küçük suçlar, taşıma ve uyuşturucu aleti için bir çağrı aldı ve mahkeme tarihi verildi."]}}
-{"translation": {"en": "\"We get treated like criminals,\" Mr. Orozco said.", "tr": ["“Bize suçlu gibi davranıldı,” dedi Bay Orozco."]}}
-{"translation": {"en": "But is he one?", "tr": ["Ama öyle biri mi?"]}}
-{"translation": {"en": "In the uncertain weeks after Colorado's vote to legalize small amounts of marijuana for recreational use, the answer in hundreds of minor drug cases depends less on the law than on location.", "tr": ["Colorado'nun eğlence amaçlı kullanım için küçük miktarda marihuanayı yasallaştırma oylamasının belirsiz haftalarında yüzlerce küçük uyuşturucu davasının cevabı kanundan çok konuma bağlı."]}}
-{"translation": {"en": "Hundreds of misdemeanor marijuana cases are already being dropped here and in Washington State, which approved a similar measure.", "tr": ["Yüzlerce hafif suçlu marihuana davası burada ve benzer bir tedbiri onaylayan Washington eyaletinde zaten kapatılıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Police departments have stopped charging adults 21 years and older for small-scale possession that will be legally sanctioned once the laws take effect in the coming weeks.", "tr": ["Polis birimleri 21 yaş ve üstü yetişkinleri önümüzdeki haftalarda kanunlar yürürlüğe girince yasal olarak onaylanacak küçük ölçekli taşıma için suçlamayı bıraktı."]}}
-{"translation": {"en": "But prosecutors in more conservative precincts in Colorado have vowed to press ahead with existing marijuana cases and are still citing people for possession.", "tr": ["Ancak Colorado'da daha tutucu bölgelerdeki savcılar mevcut marihuana davalarını kararlı bir şekilde sürdürmeye yemin ettiler ve hala insanları taşıma nedeniyle mahkemeye çağırıyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "At the same time, several towns from the Denver suburbs to the Western mountains are voting to block new, state-licensed retail marijuana shops from opening in their communities.", "tr": ["Aynı zamanda, Denver banliyölerinden Batı Dağlarına kadar uzanan birkaç kasaba yeni eyalet lisanslı perakende marihuana dükkanlarının bölgelerinde açılmasını engellemek için oy kullanıyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "\"This thing is evolving so quickly that I don't know what's going to happen next,\" said Daniel J. Oates, the police chief in Aurora, just east of Denver.", "tr": ["Denver'ın doğusundaki Aurora'nın polis şefi Daniel J. Oates, “Bu şey o kadar çabuk büyüyor ki bir sonrasında ne olacağını bilmiyorum,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Regulators in Washington State are also scratching their heads.", "tr": ["Washington Eyaletindeki düzenleyiciler de kafalarını kaşıyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "And they are looking for guidance on how to set up a system of licenses for production, manufacturing, distribution and sales - all by a deadline of Dec. 1, 2013.", "tr": ["Ve son tarihi 1 Aralık 2013 olan üretim, imalat, dağıtım ve satış için bir lisans sistemini kurma konusunda yönlendirme arıyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "They say that Colorado, for better or worse, is ahead of most states in regulating marijuana, first for medical use and now recreationally.", "tr": ["Colorado'nun öyle ya da böyle ilk önce tıbbi kullanım şimdi de eğlence amaçlı kullanımda marihuana düzenlemesi konusunda çoğu eyaletin önünde olduğunu söylüyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "\"Colorado has a more regulated market, so they will be a good guide,\" said Brian E. Smith, a spokesman for the Washington State Liquor Control Board.", "tr": ["Washington Eyaleti İçki Kontrol Kurulu sözcüsü Brian E. Smith, “Colorado daha düzenli bir piyasaya sahip, bu nedenle iyi bir yol gösterici olacaklar,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "But no place or system, Mr. Smith conceded, can do more than suggest what might work.", "tr": ["Ama hiçbir yer veya sistem neyin işe yarayacağını önermekten daha fazlasını yapamaz diye devam etti Bay Smith."]}}
-{"translation": {"en": "\"There's no real precedent for us to follow,\" he said.", "tr": ["“İzleyeceğimiz gerçek bir örnek yok,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Washington's law, called I-502, takes effect on Dec. 6, which also leaves a year of limbo during which the state licensing system will not yet exist, but legalized possession will.", "tr": ["Washington'ın I-502 adı verilen kanunu 6 Aralık tarihinde yürürlüğe girecek ve eyalet lisans sisteminin henüz var olmadığı ama yasal taşımanın olacağı bir belirsizlik yılı bırakacak."]}}
-{"translation": {"en": "And there are thorny mechanical questions that must be resolved during that time, like how to balance the state's mandate of \"adequate access\" to licensed marijuana with its prohibitions on cannabis businesses within 1,000 feet of a school, park, playground or child care center.", "tr": ["Bu süre içerisinde çözülmesi gereken zorlu mekanik sorular var, eyaletin okulların, parkların, çocuk parklarının veya çocuk bakım merkezlerinin 1.000 feet mesafesi içinde kenevir işletmeleri üzerindeki kısıtlamalarıyla lisanslı marihuanaya “yeterli erişim” direktifini nasıl dengeleyeceği gibi."]}}
-{"translation": {"en": "\"Nowhere will it be more difficult to site a licensed cannabis business than in urban areas, particularly in the Seattle metropolitan area,\" said Ben Livingston, a spokesman for the Center for Legal Cannabis, a recently formed research group.", "tr": ["Yeni kurulan araştırma grubu Yasal Kenevir Merkezi sözcüsü Ben Livingston, “Hiçbir yerde lisanslı kenevir işletmesi bulundurmak şehir alanlarından daha zor olamaz, özellikle de Seattle büyük şehir bölgesi”, dedi."]}}
-{"translation": {"en": "On Nov. 21, Chief Oates in Aurora sent his officers an e-mail announcing that the city attorney would no longer be prosecuting small marijuana violations for anyone 21 years or older, and that the police would stop charging people for those crimes \"effective immediately.\"", "tr": ["21 Kasım'da Aurora'daki Şef Oates memurlarına “hemen yürürlüğe girmek üzere” şehir avukatının 21 yaş ve üstü hiç kimse için küçük marihuana ihlallerine dava açmayacağını ve polisin insanları bu suçlarla suçlamayı bırakacağını duyuran bir e-posta gönderdi."]}}
-{"translation": {"en": "Chief Oates said that the police would enforce city codes regulating medical marijuana growers, and that they would still pursue drug traffickers and dealers.", "tr": ["Şef Oates polisin tıbbi marihuana yetiştiricilerini düzenleyen şehir yasaları koyacağını ve uyuşturucu ticareti ve satıcılarını yine takip edeceklerini söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "In northern Colorado's Weld County, the district attorney, Ken Buck, represents a stricter view.", "tr": ["Kuzey Colorado'nun Weld bölgesinde bölge başsavcısı Ken Buck daha katı bir görüşü temsil ediyor."]}}
-{"translation": {"en": "After the vote, he said his office would continue pursuing marijuana possession cases, mostly as a way to press users into getting treatment.", "tr": ["Oylamadan sonra ofisinin çoğunlukla kullanıcıları tedavi olmaya zorlamanın bir yolu olarak marihuana taşıma davalarını izlemeye devam edeceğini söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "Right now, 119 people face charges of possessing two ounces or less of marijuana, though many are facing other charges.", "tr": ["Şu anda 119 kişi iki ons veya daha az marihuana taşımakla suçlanırken birçoğu başka suçlamalarla karşı karşıya."]}}
-{"translation": {"en": "\"Our office has an obligation to prosecute offenses that were crimes at the time they occurred,\" Mr. Buck said in a statement.", "tr": ["Bay Buck bir ifadesinde “Ofisimizin yaşandıkları zaman içerisinde suç olan suçlara dava açma zorunluluğu vardır” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "The response has been complicated even in places like rural Mesa County, where voters rejected the marijuana initiative.", "tr": ["Oy verenlerin marihuana girişimini reddettiği kırsal Mesa Bölgesi gibi yerlerde bile yanıt karmaşık oldu."]}}
-{"translation": {"en": "The police in Grand Junction, the county's largest city, are no longer citing adults for possession of small amounts.", "tr": ["Bölgenin en büyük şehri Grand Junction'daki polisler artık yetişkinleri küçük miktarlar için dava etmiyor."]}}
-{"translation": {"en": "The county's district attorney, Pete Hautzinger, supported that decision, but also decided not to dismiss all of the pending possession cases.", "tr": ["Bölgenin bölge başsavcısı Pete Hautzinger bu kararı destekledi ancak aynı zamanda bekleyen taşıma davalarını da kapatmamaya karar verdi."]}}
-{"translation": {"en": "\"I do not think I'm wasting my time continuing to enforce the law until it changes,\" he said.", "tr": ["“Değişene kadar kanunu uygulamaya devam etmekle zamanımı boşa harcadığımı düşünmüyorum,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Although 55 percent of Colorado voters supported the measure, bringing recreational marijuana into the folds of government and the legal system was never going to be simple.", "tr": ["Colorado'da oy verenlerin yüzde 55'i tedbiri desteklese de eğlence amaçlı marihuanayı hükümet ve yasal sistemin içine getirmek asla kolay olmayacaktı."]}}
-{"translation": {"en": "And the contradictory reactions across the state lay bare a deep ambivalence among local officials about the state's big green experiment.", "tr": ["Ve eyalette yaygın olan tartışmalı tepkiler eyaletin büyük yeşil deneyi hakkında yerel yetkililer arasında derin bir ikilem ortaya çıkartıyor."]}}
-{"translation": {"en": "\"It's a cultural barrier\" with district attorneys, said Sean McAllister, a Denver lawyer who represents marijuana defendants and is a local spokesman for the National Organization for the Reform of Marijuana Laws.", "tr": ["Marihuana savunucularını temsil eden Denverlı avukat ve Marihuana Kanunları Reformu Ulusal Organizasyonunun yerel sözcüsü Sean McAllister bunun bölge başsavcılarıyla “kültürel bir bariyer” olduğunu söylüyor."]}}
-{"translation": {"en": "\"They spent so much of their lives prosecuting people that they still don't really accept that this is legal,\" he said.", "tr": ["“Hayatlarının çok fazlasını insanları dava ederek geçirdiler bu yüzden hala bunun yasal olduğunu kabul etmiyorlar,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "As the first states to treat small amounts of marijuana like alcohol, Colorado and Washington are poised to become national test cases for drug legalization.", "tr": ["Küçük miktarda marihuanaya alkol gibi davranan ilk eyaletler olarak Colorado ve Washington uyuşturucuyu yasallaştırma konusunda ulusal test vakaları olmaya hazırlar."]}}
-{"translation": {"en": "As advocates and state officials plan for a new frontier of legalized sales, they are also anxiously awaiting direction from the federal government, which still plans to treat the sale and cultivation of marijuana as federal crimes.", "tr": ["Avukatlar ve devlet yetkilileri yasal satışlar için yeni bir sınır planlarken aynı zamanda endişeli bir şekilde marihuana satışı ve üretimine federal suç olarak yaklaşmayı planlayan federal hükümetten yönlendirme bekliyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "Advocates for legalized marijuana are hoping the Justice Department yields.", "tr": ["Yasallaştırılmış marihuana avukatları Adalet Bakanlığının geri çekilmesini umuyor."]}}
-{"translation": {"en": "Despite some high-profile arrests of medical marijuana patients and sellers, the federal government has mostly allowed medical marijuana businesses to operate in Colorado, Washington and 16 other states.", "tr": ["Tıbbi marihuana hastaları ve satıcılarının yüksek profilli tutuklamalarına rağmen federal hükümet Colorado, Washington ve diğer 16 eyalette tıbbi marihuana işletmelerine çoğunlukla izin verdi."]}}
-{"translation": {"en": "While drug agents will probably not beat down doors to seize a small bag of the drug, they are likely to balk at allowing the state-regulated recreational marijuana shops allowed under the new laws, said Kevin A. Sabet, a former drug policy adviser in the Obama administration.", "tr": ["Obama yönetiminde eski uyuşturucu politikası danışmanı Kevin A. Sabet, uyuşturucu ajanları muhtemelen küçük bir uyuşturucu torbasını yakalamak için kapıları yumruklamayacaktır ancak yeni kanunlarla izin verilen eyaletin düzenlediği eğlence amaçlı marihuana dükkanlarına izin vermelerine engel olmaları muhtemeldir, dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Several cities in Colorado are not waiting for federal authorities to act.", "tr": ["Colorado'daki birkaç şehir federal yetkililerin harekete geçmesini beklemiyor."]}}
-{"translation": {"en": "Even before Election Day, some local governments approved moratoriums on any new marijuana shops, even though it will be about a year before any can open.", "tr": ["Seçim Gününden önce bile bazı yerel hükümetler açılabilmeleri için yaklaşık bir yıl daha olan yeni marihuana dükkanlarının borç ertelemelerini kabul etti."]}}
-{"translation": {"en": "Last week, the western city of Montrose took up a six-month ban, and is likely to pass it next week.", "tr": ["Geçen hafta batıdaki Montrose şehri altı aylık bir yasak getirdi ve önümüzdeki hafta kabul edilmesi muhtemel."]}}
-{"translation": {"en": "\"We don't want to be put in a position where we license somebody and then have a big federal issue,\" said Bob Nicholson, a City Council member.", "tr": ["Şehir Konseyi üyesi Bob Nicholson, “Birine lisans verip bunun büyük bir federal sorun olduğu bir duruma getirilmek istemiyoruz,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Our community voted against this amendment.", "tr": ["Bizim bölgemiz değişikliğe karşı oy kullandı."]}}
-{"translation": {"en": "We're looking at what the community voted for versus what the state voted for.", "tr": ["Eyaletin oyladığına karşı bölgenin oyladığına bakıyoruz."]}}
-{"translation": {"en": "There's an awful lot of questions.", "tr": ["Aşırı fazla soru var."]}}
-{"translation": {"en": "Petronella Wyatt: I was bullied out of Oxford for being a Tory", "tr": ["Petronella Wyatt: Muhafazakar olduğum için Oxford'dan koparıldım"]}}
-{"translation": {"en": "It is not just today's university students who are attacked for their views", "tr": ["Sadece bugünün öğrencileri görüşleri yüzünden saldırıya uğramıyor"]}}
-{"translation": {"en": "I can't remember a time when I didn't dream of winning a place at Oxford University.", "tr": ["Oxford Üniversitesi'nde bir yer kazanmayı hayal etmediğim bir zaman hatırlayamıyorum."]}}
-{"translation": {"en": "Both my father and my elder brother had been at what I imagined was the world's greatest seat of learning, a modern-day wine-blushed Greek symposium encouraging the dual pillars of civilisation, free thinking and tolerance.", "tr": ["Hem babam hem de büyük erkek kardeşim hayalimde dünyanın en iyi öğrenim yeri olan modern şarap kırmızısı Yunan sempozyumunda medeniyetin iki sütununu düşünce özgürlüğü ve toleransı teşvik eden yerde bulunmuşlardı."]}}
-{"translation": {"en": "Yet, within two weeks of taking up my place at Worcester College in the late Eighties to read history, I'd packed my bags, precipitating the first scandal of my life.", "tr": ["Ancak seksenlerin sonunda tarih okumak için Worcester College'da yerimi aldığım iki hafta içerisinde çantalarımı topladım, hayatımın ilk skandalını başlattım."]}}
-{"translation": {"en": "My father broke down and cried.", "tr": ["Babam yıkıldı ve ağladı."]}}
-{"translation": {"en": "Friends were baffled.", "tr": ["Arkadaşlar şaşkına döndü."]}}
-{"translation": {"en": "The Evening Standard diary claimed I'd quit because I objected to fellow undergraduates having sex in the room next to mine.", "tr": ["Evening Standard gündemi yanımdaki odada lisans arkadaşlarımın seks yapıyor olmasına karşı çıktığımdan ayrıldığımı iddia etti."]}}
-{"translation": {"en": "The writer A N Wilson announced waggishly that I'd departed because I was forced to drink out of chipped mugs.", "tr": ["Yazar A N Wilson esprili bir şekilde kırık fincandan içmeye zorlandığım için ayrıldığımı duyurdu."]}}
-{"translation": {"en": "The truth was less droll.", "tr": ["Gerçek daha az komikti."]}}
-{"translation": {"en": "I ran away.", "tr": ["Kaçtım."]}}
-{"translation": {"en": "Yes, ran, because I had been subject to systematic bullying and intimidation.", "tr": ["Evet, kaçtım, çünkü sistematik sataşma ve korkutmayla karşı karşıya kaldım."]}}
-{"translation": {"en": "Not on account of my rather outré name, or the fact that I came from a private school.", "tr": ["Biraz garip olan ismim yüzünden veya özel okuldan geliyor olmam yüzünden değil."]}}
-{"translation": {"en": "I was persecuted for one reason only, and in this cradle of supposed enlightenment it was both bigoted and barbaric: my father, the late Woodrow Wyatt, was a high-profile adviser to Margaret Thatcher and I was a Conservative supporter.", "tr": ["Sadece tek bir nedenden yargılandım ve bu sözde aydınlanmanın beşiğinde bu hem geri kafalı hem de barbarcaydı: babam, merhum Woodrow Wyatt, Margaret Thatcher'ın yüksek profilli danışmanıydı ve ben Muhafazakarları destekliyordum."]}}
-{"translation": {"en": "Why bring this up now, you might ask.", "tr": ["Bu konuyu neden açtığımı sorabilirsiniz."]}}
-{"translation": {"en": "Well, recent reports suggest that a new generation of Right-of-centre students are suffering a similar persecution.", "tr": ["Son raporlara göre yeni nesil sağ merkezli öğrenciler benzer yargılamalardan çekiyor."]}}
-{"translation": {"en": "Such is the institutionalised and increasing hatred of Tory students at Oxford that last week a group of them demanded the same equal-rights protection as gays, disabled people and ethnic minorities.", "tr": ["Oxford'da muhafazakar öğrencilere karşı kurumsallaşmış ve artan nefret o kadar çok ki geçen hafta bir grup eşcinseller, engelli insanlar ve etnik azınlıklarla aynı eşit hakları talep ettiler."]}}
-{"translation": {"en": "Conservative members of Corpus Christi College's junior common room (JCR) claim they are \"often actively isolated, personally attacked and made to feel unwelcome\" because of their political views.", "tr": ["Corpus Christi College'ın üçüncü sınıf ortak odasının (JCR) muhafazakar üyeleri politik görüşleri yüzünden “sıklıkla aktif bir şekilde yalnız bırakıldıklarını, kişisel olarak saldırıya uğradıklarını ve istenmediklerinin hissettirildiğini” iddia ettiler."]}}
-{"translation": {"en": "They want to create a post on the college's equal opportunities committee to ensure that their opinions can be aired freely.", "tr": ["Görüşlerinin özgürce yayınlanabilmesi için üniversitenin eşit fırsat komitesinde bir yayın oluşturmak istiyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "Their situation wasn't helped by a recent BBC Two documentary, Wonderland: Young, Bright and on the Right, about student politics, which portrayed Tories as oddballs and neo-Nazis.", "tr": ["Yeni BBC Two belgeseli Wonderland de duruma yardımcı olmadı: Öğrenci siyaseti hakkındaki Genç, Parlak ve Sağda muhafazakarları tuhaf ve neo-Nazi gibi gösterdi."]}}
-{"translation": {"en": "It featured graduate Joe Cooke, former president of the Oxford University Conservative Association (OUCA), travelling in a Rolls-Royce, sporting a silver suit and silver-topped cane.", "tr": ["Oxford Üniversitesi Muhafazakarlar Birliği (OUCA) eski başkanı tanınan mezun Joe Cooke'u Rolls-Royce ile gümüş rengi takım elbise ve gümüş başlı bastonla gezerken görüntüledi."]}}
-{"translation": {"en": "At other universities, Conservative students say they are being treated as \"scapegoats\" for the introduction of higher tuition fees.\"", "tr": ["Diğer üniversitelerde muhafazakar öğrenciler kendilerine yükselen öğrenim ücretleri için “günah keçisi” gibi davranıldığını söylüyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "Luke Black, 20, vice-president of Nottingham University Conservative Association, told a Sunday newspaper that \"there is a growing Left-wing bias at universities.", "tr": ["Luke Black, 20, Nottingham Üniversitesi Muhafazakarlar Birliği başkan yardımcısı bir Pazar gazetesine “üniversitelerde büyüyen bir sol kanat ayrımcılığı olduğunu” söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "People assume we are like the Bullingdon Club without meeting us.\"", "tr": ["“Bizimle tanışmadan önce insanlar Bullingdon Club gibi olduğumuzu düşünüyorlar.”"]}}
-{"translation": {"en": "Samuel Roberts, 21, a history student at Corpus Christi, who proposed the motion for greater protection, says such a climate is \"uncomfortable,\" while Stephanie Cherill, 19, president elect of OUCA, says there has been a deterioration in the attitude of JCR members towards people who are Right of centre.", "tr": ["Daha iyi koruma için hareketi öneren Corpus Christi'de tarih öğrencisi Samuel Roberts, 21, böyle bir ortamın “rahat olmadığını” söylüyor, ancak Stephanie Cherill, 19, OUCA'nın seçilen başkanı JCR üyelerinin sağ merkezli insanlara karşı tavırlarında bir bozulma olduğunu söylüyor."]}}
-{"translation": {"en": "\"This poses a threat to the atmosphere of intellectual discussion, as well as to the welfare of members,\" she says.", "tr": ["“Bu, entelektüel tartışma atmosferine ve üyelerin huzuruna karşı bir tehdit oluşturuyor,” diyor."]}}
-{"translation": {"en": "I was in a minority of one during my first few weeks at Oxford.", "tr": ["Oxford'daki ilk birkaç haftamda tek kişilik bir azınlıktım."]}}
-{"translation": {"en": "I had gone up in September 1986, a cripplingly shy 18-year-old.", "tr": ["Eylül 1986'da 18 yaşında rahatsız edici derecede utangaç olarak gittim."]}}
-{"translation": {"en": "Hatred of the Conservative Party was at its most febrile.", "tr": ["Muhafazakar Partiye karşı nefret en ateşli zamanındaydı."]}}
-{"translation": {"en": "The year before, the university had voted to refuse Margaret Thatcher - a former student - an honorary degree, because of cuts in higher education funding.", "tr": ["Bir önceki yıl, üniversite yüksek eğitim ödemelerindeki kesintileri nedeniyle eski öğrencisi Margaret Thatcher'ın onur derecesini reddetmek için oy vermişti."]}}
-{"translation": {"en": "The atmosphere would have made a Stalinist shudder with apprehension.", "tr": ["Bu atmosfer bir Stalin yanlısını korkuyla titretirdi."]}}
-{"translation": {"en": "During the first few days of freshers\" week, when new students socialise with each other and the dons, I had a taste of the wormwood that was to come.", "tr": ["İlk haftanın ilk birkaç gününde öğrenciler birbirleriyle ve öğretim görevlileriyle sosyalleşirken ben gelecek olan acılığın tadına baktım."]}}
-{"translation": {"en": "I was to find that the dons not only connived in the taunting of Tory undergraduates but took part with relish.", "tr": ["Öğretim görevlilerinin muhafazakar öğrencilerle alay edilmesini görmezden gelmenin yanı sıra keyfini çıkardıklarını görecektim."]}}
-{"translation": {"en": "The politics of the miners\" strike, privatisation and the government's opposition to sanctions against apartheid South Africa were brought into the wood-panelled rooms of the tutorial.", "tr": ["Madenci grevinin, özelleştirmenin ve hükümetin ayrılan Güney Afrika'ya karşı yaptırımlara muhalefet siyaseti eğitimin ahşap panelli odalarına getirilmişti."]}}
-{"translation": {"en": "My first one involved translating 18th-century French texts into English, and I was unprepared for what followed.", "tr": ["İlki 18. yüzyıl Fransız metinlerini İngilizce'ye çevirmemle ilgiliydi ve sonrasında gelenlere hazırlıksızdım."]}}
-{"translation": {"en": "\"Miss Wyatt,\" said the don, Harry Pitt (now deceased), \"please translate the first paragraph.\"", "tr": ["Öğretim görevlisi Harry Pitt (vefat etti), “Bayan Wyatt, lütfen ilk paragrafı çevirin,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "I stumbled over it.", "tr": ["Bunda tökezledim."]}}
-{"translation": {"en": "A small man with a face like cake batter, Pitt was big on bile.", "tr": ["Yüzü pasta hamuruna benzeyen küçük bir adam olan Pitt'in aksiliği çoktu."]}}
-{"translation": {"en": "\"Do Thatcherites refuse to learn French or are they just stupid?\" he demanded.", "tr": ["“Thatcher'cılar Fransızca öğrenmeyi ret mi ediyor yoksa sadece aptallar mı?” diye sordu."]}}
-{"translation": {"en": "The other undergraduates giggled.", "tr": ["Diğer lisans öğrencileri kıkırdadı."]}}
-{"translation": {"en": "Tears pricked the back of my eyes.", "tr": ["Gözyaşları gözlerimin arkasını acıttı."]}}
-{"translation": {"en": "\"I suggest you take some basic French lessons in your spare time - that is, if you're not too busy socialising,\" Pitt snarled.", "tr": ["“Boş zamanında, sosyalleşmekle çok meşgul değilsen, temel Fransızca dersleri almanı öneririm,” diye homurdandı Pitt."]}}
-{"translation": {"en": "I walked back to my rooms a disconsolate figure.", "tr": ["Acılı bir suratla odama geri yürüdüm."]}}
-{"translation": {"en": "At dinner in college that evening I sat by myself; then I felt a light tap on my shoulder.", "tr": ["O akşam üniversitede akşam yemeğinde tek başıma oturdum; sonra omzumda hafif bir dokunuş hissettim."]}}
-{"translation": {"en": "It was a second-year English student named James who introduced himself as a member of the OUCA.", "tr": ["Bu, kendini bir OUCA üyesi olarak tanıtan James adında bir ikinci sınıf İngilizce öğrencisiydi."]}}
-{"translation": {"en": "\"I know who you are,\" he said kindly.", "tr": ["Kibar bir şekilde “kim olduğunu biliyorum,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "I'm afraid it's like that.", "tr": ["Korkarım bu böyle."]}}
-{"translation": {"en": "Anyone suspected of being a Tory is picked on.", "tr": ["Muhafazakar olduğundan şüphe edilen herkesle uğraşılıyor."]}}
-{"translation": {"en": "It's bad enough for me, but they know your father is close to Margaret Thatcher, so it will be worse for you.", "tr": ["Bu benim için yeterince kötü, ama onlar babanın Margaret Thatcher'a yakın olduğunu biliyor, bu yüzden senin için daha kötü olacak."]}}
-{"translation": {"en": "Most Tory freshers pretend they're Labour.", "tr": ["Çoğu muhafazakar birinci sınıf öğrencisi işçi partisi yanlısı gibi davranır."]}}
-{"translation": {"en": "Later, at a local pub, I cravenly attempted to dissimulate.", "tr": ["Sonra, yerel bir barda, korkakça taklit yapmayı denedim."]}}
-{"translation": {"en": "I insisted that I didn't agree with everything Mrs Thatcher said.", "tr": ["Bayan Thatcher'ın söylediği her şeye katılmadığım konusunda ısrar ettim."]}}
-{"translation": {"en": "This ploy proved unsuccessful.", "tr": ["Bu taktik başarısızlığını kanıtladı."]}}
-{"translation": {"en": "A first year PPE student, who, ironically, had been to Eton, said: \"You're the daughter of a fascist pig.\"", "tr": ["İronik bir şekilde Eton'da bulunmuş olan bir birinci sınıf PPE öğrencisi, “Sen faşist bir domuzun kızısın,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "You're contaminated.", "tr": ["Sen kirlenmişsin."]}}
-{"translation": {"en": "Other students took up the refrain.", "tr": ["Diğer öğrenciler kendilerini tuttu."]}}
-{"translation": {"en": "I was perverted, dirty.", "tr": ["Ben sapıktım, kirliydim."]}}
-{"translation": {"en": "\"How do Tories have sex?\" one asked.", "tr": ["Birisi “muhafazakarlar nasıl seks yapıyor?” diye sordu."]}}
-{"translation": {"en": "They beat each other, don't they?", "tr": ["Birbirlerini dövüyorlar, değil mi?"]}}
-{"translation": {"en": "I felt the way homosexuals must have felt before the liberal legislation of the Sixties.", "tr": ["Altmışlardaki liberal yasamadan önce eşcinsellerin hissetmiş olacağı gibi hissettim."]}}
-{"translation": {"en": "Would I ever be able to lead a normal life at Oxford?", "tr": ["Hiç Oxford'da normal bir yaşam sürebilecek miydim?"]}}
-{"translation": {"en": "Would I be forced to meet like-minded people only after dark?", "tr": ["Aynı fikirde olan insanlarla yalnızca karanlık olunca buluşmaya mı zorlanacaktım?"]}}
-{"translation": {"en": "Would I have to turn to Labour and suppress my natural inclinations?", "tr": ["İşçi partisine dönüp doğal eğilimlerimi bastıracak mıydım?"]}}
-{"translation": {"en": "The three years before me stretched out as a purgatory of ostracism and isolation.", "tr": ["Önümdeki üç yıl sürgün ve yalnızlık dolu bir araf gibi uzanıyordu."]}}
-{"translation": {"en": "The only openly Tory don was Norman Stone, Professor of Modern History, who was based at my college.", "tr": ["Üniversitemde bulunan tek açık muhafazakar Modern Tarih Profesörü Norman Stone'du."]}}
-{"translation": {"en": "He was hated for being not only a Conservative but a foreign policy adviser to Thatcher and one of her speech writers.", "tr": ["Hem muhafazakar hem de Thatcher'ın yabancı politika danışmanı ve metin yazarlarından biri olduğu için ondan nefret ediliyordu."]}}
-{"translation": {"en": "He was hardly ever there.", "tr": ["Çok az orada bulunuyordu."]}}
-{"translation": {"en": "He loathed the place as provincial and petty, and for its adherence to the Marxist-determinist view of history.", "tr": ["Oradan küçük ve taşra olduğu için ve Marksist gerekirci tarih görüşüne bağlılığı yüzünden tiksiniyordu."]}}
-{"translation": {"en": "In 1997 he took up a professorship at the University of Bilkent, in Ankara, Turkey.", "tr": ["1997'de Ankara, Türkiye'de Bilkent Üniversitesi'nde profesörlüğe başladı."]}}
-{"translation": {"en": "\"You won't be happy here,\" he told me.", "tr": ["Bana, “orada mutlu olmayacaksın,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "I began commuting from Oxford to my parents\" house in London, finding refuge with my more open-minded metropolitan friends and family.", "tr": ["Oxford'dan ebeveynlerimin Londra'daki evine gidip gelmeye başladım, daha açık görüşlü büyük şehirli arkadaşlarım ve aileme sığındım."]}}
-{"translation": {"en": "I told my father I hated Oxford and why.", "tr": ["Babama Oxford'dan nefret ettiğimi ve sebebini söyledim."]}}
-{"translation": {"en": "He was incredulous.", "tr": ["İnanamadı."]}}
-{"translation": {"en": "During his time there in the Forties, all political views had been accepted.", "tr": ["Kırklarda kendisinin zamanında tüm siyasi görüşler kabul ediliyordu."]}}
-{"translation": {"en": "\"But it's the best place in the world,\" he said pathetically.", "tr": ["Acınası bir şekilde “ama orası dünyadaki en iyi yer,” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "They wouldn't do that, not among my dreaming spires.", "tr": ["Bunu yapmazlar, hayal kulelerimin arasında olmaz."]}}
-{"translation": {"en": "Even my Communist friends always had impeccable manners.", "tr": ["Komünist arkadaşlarımın bile her zaman mükemmel davranışları vardı."]}}
-{"translation": {"en": "His rheumy eyes began to cloud.", "tr": ["Nemli gözleri bulutlanmaya başladı."]}}
-{"translation": {"en": "Give it a chance.", "tr": ["Bir şans ver."]}}
-{"translation": {"en": "I'm sure it's all just a tease.", "tr": ["Eminim tüm bunlar bir şakadır."]}}
-{"translation": {"en": "It would break my heart if you left.", "tr": ["Ayrılırsan kalbim kırılır."]}}
-{"translation": {"en": "Exhausted by my frequent trips to London, my emotional resistance was deteriorating.", "tr": ["Londra'ya sık ziyaretlerimden yorulan duygusal dayanıklılığım zayıflıyordu."]}}
-{"translation": {"en": "A male friend of mine, also a Tory supporter, had succumbed to pressure and renounced his creed.", "tr": ["Muhafazakar bir erkek arkadaşım baskıya boyun eğdi ve inancını reddetti."]}}
-{"translation": {"en": "During a tutorial the following week, when another history don had suggested, in complete seriousness, that I was an \"enemy of the people,\" I decided to do the same.", "tr": ["Bir sonraki hafta bir eğitim sırasında bir başka tarih öğretim görevlisi tamamen ciddi bir şekilde benim bir “halk düşmanı” olduğumu söyleyince ben de aynı şeyi yapmaya karar verdim."]}}
-{"translation": {"en": "Inwardly blushing with shame, I admitted to being \"brainwashed by my parents\" and called them \"old fools.\"", "tr": ["Çekingen bir şekilde utançtan kızararak “ebeveynlerim tarafından beynimin yıkandığını” itiraf ettim ve onlara “yaşlı aptallar” dedim."]}}
-{"translation": {"en": "The respite was short.", "tr": ["Soluklanma kısa sürdü."]}}
-{"translation": {"en": "It was my father who drove the nail into the coffin of my Oxford career.", "tr": ["Oxford kariyerimin tabutuna çiviyi çakan babam oldu."]}}
-{"translation": {"en": "At the time, he wrote two columns in the Murdoch press each week.", "tr": ["O zaman, her hafta Murdoch yayınında iki köşe yazısı yazıyordu."]}}
-{"translation": {"en": "My door was locked.", "tr": ["Kapım kilitliydi."]}}
-{"translation": {"en": "I cowered inside, and after five minutes, my pursuers gave up.", "tr": ["İçeride sindim ve beş dakika sonra peşimdekiler pes etti."]}}
-{"translation": {"en": "When they left, I packed a suitcase and caught the first train to London.", "tr": ["Gittiklerinde bir bavul hazırladım ve Londra'ya ilk treni yakaladım."]}}
-{"translation": {"en": "I never went back.", "tr": ["Asla geri dönmedim."]}}
-{"translation": {"en": "You may call me a snivelling wimp.", "tr": ["Bana sızlanan bir pısırık diyebilirsiniz."]}}
-{"translation": {"en": "But no 18-year-old should be subject to such intimidation and vitriol in an educational institution.", "tr": ["Ancak 18 yaşındaki hiç kimse bir eğitim kurumunda böyle bir korkutma ve iğnelemeye maruz kalmamalı."]}}
-{"translation": {"en": "Even more tragic is that it was Oxford, which not only produced 14 Tory prime ministers, but, to this day, hides behind an ill-deserved reputation for equality and freedom of thought.", "tr": ["Daha da trajik olan Oxford'un hem 14 muhafazakar başbakan çıkarması hem de bu güne kadar haketmediği bir eşitlik ve düşünce özgürlüğü ününün arkasına saklanmasıdır."]}}
-{"translation": {"en": "Two people drowned in floods in Trabzon", "tr": ["Trabzon'da sel iki kişiyi yuttu"]}}
-{"translation": {"en": "The Ikisu creek overflowed on account of heavy rainfall in the district of Yomra in Trabzon.", "tr": ["Trabzon’un Yomra ilçesinde etkili olan sağanak yağış nedeniyle İkisu deresi taştı."]}}
-{"translation": {"en": "Two women disappeared in the floodwaters in the village of Tasdelen and the road to the village of Sayvan was closed.", "tr": ["Taşdelen köyünde sele kapılan iki kadın kaybolurken, Sayvan köyü yolu ulaşıma kapandı."]}}
-{"translation": {"en": "The body of one of the women drowned in the floods was found.", "tr": ["Selde kayıp olan iki kadından birinin cesedine ulaşıldı."]}}
-{"translation": {"en": "There was precipitation in the highlands of Yomra at around 15:00.", "tr": ["Yağış, Yomra’nın yüksek kesiminde saat 15.00 sıralarında etkili oldu."]}}
-{"translation": {"en": "When the Ikisu creek overflowed, a section almost 200 meters of the road connecting Ikisu to Sayvan was flooded.", "tr": ["İkisu deresi taşınca İkisu Köyü’nü Sayvan Köyü’ne bağlayan yolun yaklaşık 200 metrelik bölümü sular altında kaldı."]}}
-{"translation": {"en": "One of the village’s residents, Ibrahim Karslı, said that work on opening the road had not started despite the authorities being alerted. “The road has been closed for 3 hours.", "tr": ["Yetkililere haber vermelerine rağmen yolun açılması için çalışma başlatılmamasından yakınan köy sakinlerinden İbrahim Karslı, \" Yol 3 saattir kapalı."]}}
-{"translation": {"en": "We experience the same after every heavy rainfall.", "tr": ["Her şiddetli yağışta aynı şeyi yaşıyoruz."]}}
-{"translation": {"en": "We have alerted the authorities but no one has come so far.", "tr": ["Yetkililere haber verdik ama gelen, giden yok."]}}
-{"translation": {"en": "The local residents are unhappy.", "tr": ["Vatandaşlar perişan oluyor."]}}
-{"translation": {"en": "We endure this hardship every year.", "tr": ["Her yıl bu sıkıntıyı yaşıyoruz."]}}
-{"translation": {"en": "When the trees block the creek, the water reaches up to the road,” he said.", "tr": ["Ağaçlar dereyi tıkayınca su yola çıkıyor\" diye konuştu."]}}
-{"translation": {"en": "ONE PERSON'S BODY WAS FOUND", "tr": ["BİR KİŞİNİN CESEDİNE ULAŞILDI"]}}
-{"translation": {"en": "The mayor of Yomra, Ibrahim Sağıroğlu, reported that the body of one of the women who drowned in the floods after heavy rainfall in the district has been found, the search for the other person was being continued.", "tr": ["Yomra Belediye Başkanı İbrahim Sağıroğlu, ilçede etkili sağanak sonucu meydana gelen selde kaybolan iki kadından birinin cesedine ulaşıldığını, diğer kişiyi arama çalışmalarının devam ettiğini bildirdi."]}}
-{"translation": {"en": "Sağıroğlu reminded that two women collecting nuts in the village of Taşdelen village were washed away in the floodwaters caused by yesterday's torrential rains in the district.", "tr": ["Sağıroğlu, ilçede dün etkili olan sağanak nedeniyle sel afetinin yaşandığını, Taşdelen köyünde fındık toplayan iki kadının sel sularına kapılarak kaybolduğunu anımsattı."]}}
-{"translation": {"en": "Sağıroğlu said that the search was conducted until late in the night and started again early in the morning: “Thanks to the machinery and work by the municipal corporation, the body of one of our fellow countrymen has been found, the search is being continued for the other,” he said.", "tr": ["Gece geç saatlere kadar süren arama çalışmalarının, sabah erken saatlerde yeniden başlatıldığını ifade eden Sağıroğlu, \"Belediye makinelerinin çalışması sonucu bir vatandaşımızın toprak altındaki cesedine ulaşıldı, diğerini arama çalışmaları devam ediyor\" dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Sağıroğlu added that the impact of the rainfall has diminished, the weather has become more sunny, and the search for the missing person and the work on closed roads were progressing easily.", "tr": ["Yağışın etkisini yitirdiğini, yerini güneşli havaya bıraktığını belirten Sağıroğlu, kayıp kişiyi arama ve kapalı yollardaki çalışmaların rahatlıkla yürütüldüğünü sözlerine ekledi."]}}
-{"translation": {"en": "He said that while the search for the missing women was in progress, the road to Tasdelen village is now open to traffic.", "tr": ["Kaybolan kadınları arama çalışmaları sürerken, Taşdelen köyü yolunun ulaşma açıldığı bildirildi."]}}
-{"translation": {"en": "\"IT WOULD BE LEVELLED TO THE GROUND\"", "tr": ["\"TAŞ ÜSTÜNDE TAŞ KALMAYACAKTI\""]}}
-{"translation": {"en": "The residents of Tasdelen in the district of Yomra are trying to reconcile themselves to the loss and damage caused by the torrential floods and landslide.", "tr": ["Trabzon'un Yomra ilçesine bağlı Taşdelen köyünde vatandaşlar, sağanak sonucu meydana gelen sel ve heyelan afetinin yaralarını sarmaya çalışıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Derya, a resident of Tasdelen said that the rainfall continued for about three hours uninterruptedly and said \"It was not a rainfall, but a natural disaster\".", "tr": ["Taşdelen köyü sakinlerinden Derya yağmurun yaklaşık 3 saat aralıksız sürdüğünü belirterek, \"Yağmur değil sanki felaket yağdı\" dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Taşkara said that many people evacuated their homes fearing a landslide during the torrential rains; \"We stopped collecting nuts.", "tr": ["Yağmur sırasında heyelan tehlikesine karşı çok sayıda kişinin evlerini boşalttığını ifade eden Taşkara, \"Fındık toplamayı bıraktık."]}}
-{"translation": {"en": "That is when such a disaster struck.", "tr": ["Daha sonrasında da böyle bir felaket meydana geldi."]}}
-{"translation": {"en": "The bride and her mother-in-law were collecting nuts during the flood.", "tr": ["Heyelanda kaybolan gelin ve kayınvalide ise yağmur sırasında fındık topluyordu."]}}
-{"translation": {"en": "They were trapped in a landslide on their way home,\" he said.", "tr": ["Daha sonra evlerine dönerken heyelana yakalandılar\" diye konuştu."]}}
-{"translation": {"en": "Taşkara added that supply of electricity and water to the village had been disrupted.", "tr": ["Taşkara, köylerinde elektriğin kesik olduğunu ve sularının akmadığını da sözlerine ekledi."]}}
-{"translation": {"en": "Hasan Selim said that in 60 years of his life, he had never seen such torrential rains and added, \"If the rains had continued for an hour longer, everything there would have been flattened\".", "tr": ["Hasan Selim ise 60 yaşına geldiğini, bu yaşına kadar böyle bir yağmur görmediğini vurgulayarak, \"Eğer yağmur bir saat daha devam etseydi buralarda taş üstünde taş kalmazdı\" ifadesini kullandı."]}}
-{"translation": {"en": "Doğa College rewards success", "tr": ["Doğa Koleji başarıyı ödüllendiriyor!"]}}
-{"translation": {"en": "Doğa College provides students with scholarships of up to 100% based on their OYP scores.", "tr": ["Doğa Koleji, öğrencilere OYP başarı puanına göre %100’e varan burs imkanı sağlıyor."]}}
-{"translation": {"en": "To highlight the importance attributed to education, Doğa College, which is introducing new educational models in Turkey and the world with its innovative and visionary approach to education, supports successful students with 4-year scholarships of up to 100% at Doğa Anatolian High Schools that have implemented the t-MBA education model.", "tr": ["Yenilikçi ve vizyoner eğitim anlayışıyla Türkiye ve dünyaya yepyeni eğitim modelleri kazandıran Doğa Koleji, eğitime verdiği önemi vurgulamak için başarılı öğrencileri, t-MBA eğitim modelinin uygulandığı Doğa Anadolu Liselerinde 4 yıl boyunca %100’e varan burs imkanıyla destekliyor."]}}
-{"translation": {"en": "Students start courses at the University and their lives ahead by studying business administration education while they are still at high school with the t-MBA graduate program for high schools that is offered only by Doğa College Anatolian High Schools.", "tr": ["Sadece Doğa Koleji Anadolu Liselerinde uygulanan, liseler için yüksek lisans programı olan t-MBA ile öğrenciler, daha lise sıralarında işletme eğitimi alarak, üniversiteye ve hayata önde başlıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Doğa College achieved the highest SBS school average for the past three years successively and it encourages success by rewarding students with scholarships in addition to supporting education.", "tr": ["Son 3 yıldır üst üste SBS’de en başarılı okul ortalamasına ulaşan Doğa Koleji, öğrencilere sunduğu burs imkanları ile başarıyı ödüllendirerek teşvik ediyor ve eğitime destek veriyor."]}}
-{"translation": {"en": "The scholarships are valid for 4 years at Doğa Anatolian High Schools implementing the t-MBA education model and vary from 5% to 100% of the costs depending on the students’ scores.", "tr": ["t-MBA eğitim modelinin uygulandığı Doğa Anadolu Liseleri’nde 4 yıl boyunca geçerli olan burslar, öğrencinin başarı puanına göre %5’ten %100’e kadar değişiyor."]}}
-{"translation": {"en": "Doğa College offers scholarships of 100% to students with an OYP score of 491 and above, 80% scholarships to those with scores between 481 and 490, 60% to those with scores between 471 and 480, and 50% to students with scores between 451 and 470.", "tr": ["OYP’de 491 ve üzeri puan alan öğrencileri %100 burs ile ödüllendiren Doğa Koleji, 481-490 arasında puan alan öğrencilere %80, 471-480 arası puan alan öğrencilere %60 ve 451-470 arası puan alan öğrencilere %50 burs imkanı sunuyor."]}}
-{"translation": {"en": "Doğa College offers scholarships ranging from 5% to 40% to students with OYP scores between 321 and 450 to support and sponsor student success.", "tr": ["Doğa Koleji, öğrenci başarısını teşvik etmek için 321-450 arası OYP puanı alan öğrencileri de %5’ten %40’a kadar değişen oranlarda burs ile ödüllendiriyor."]}}
-{"translation": {"en": "Turkey's most successful students opt for pursuing a t-MBA.", "tr": ["Türkiye’nin en başarılı öğrencileri t-MBA’i tercih ediyor."]}}
-{"translation": {"en": "Turkey’s most successful students whose SBS scores make them eligible for scholarships from many schools choose the t-MBA education model, which is offered to Turkey and the world by Doğa College’s innovative and visionary educational approach.", "tr": ["SBS’de elde ettikleri başarı puanıyla pek çok okuldan burs olanağı kazan Türkiye’nin en başarılı öğrencileri, Doğa Koleji’nin yenilikçi ve vizyoner eğitim anlayışıyla Türkiye ve dünyaya kazandırdığı t-MBA eğitim modelini tercih ediyor."]}}
-{"translation": {"en": "Students start university and their career by completing courses on business administration while still at high school with the t-MBA high school graduate programme offered only by Doğa College Anatolian High schools.", "tr": ["Sadece Doğa Koleji Anadolu Liseleri’nde uygulanan, liseler için yüksek lisans programı t-MBA ile öğrenciler, daha lise sıralarında işletme eğitimi alarak, üniversiteye ve hayata önde başlıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Students pursuing the t-MBA education model, which brings university business administration graduate programmes to the high-school level, enhance their worth both academically and socially with student councils, t-MBA applications, foreign languages, international projects, interdisciplinary associations and educational coaching components.", "tr": ["Üniversitelerin işletme yüksek lisans programlarını lise düzeyine çeken t-MBA Eğitim Modeli’nde öğrenciler, Öğrenci Meclisleri, t-MBA Uygulamaları, Yabancı Dil, Uluslararası Projeler, Disiplinler arası İlişkilendirme ve Eğitim Koçluğu bileşenleriyle hem akademik hem de sosyal alanda gelişiyor."]}}
-{"translation": {"en": "Doğa's scholarship opportunities are also available for campuses following the Oxford concept…", "tr": ["Doğa’nın burs imkanları Oxford konseptli kampüslerde de geçerli…"]}}
-{"translation": {"en": "Scholarship opportunities ranging from 2% to 75% are available for Doğa College's campuses that follow the education model of the Oxford concept, which was developed in collaboration with Oxford Quality School, and marked its success by producing an SBS Turkey Champion in its first year.", "tr": ["Doğa Koleji’nin Oxford Quality School işbirliği ile geliştirdiği ve başarısını daha ilk yılında SBS Türkiye Şampiyonu çıkararak tescil ettiren Oxford konseptli eğitim modelinin uygulandığı kampüslerde de geçerli olan burs imkanları, %2’den %75’e kadar değişiyor."]}}
-{"translation": {"en": "Doğa College grants students having OYP scores between 481 and 490 with 75% scholarships, between 471 and 480 with 60% scholarships, and between 451 and 470 with 50% scholarships.", "tr": ["481-490 arası OYP puanı alan öğrencilerin %75 bursla ödüllendirildiği Doğa Koleji’nde 471-480 arası puan alan öğrencilere %60, 451-470 arası puan alan öğrencilere %50 burs imkanı sağlanıyor."]}}
-{"translation": {"en": "“Our investment in our students is an investment in the future of Turkey.”", "tr": ["“Öğrencilerimize yaptığımız yatırım, Türkiye’nin geleceğine yapılan yatırımdır”"]}}
-{"translation": {"en": "With regard to the scholarship grants and underlining that they are always proud of their students, CEO of Doğa College Uğur Gazanker said, “Doğa College strives to raise generations who are successful not only in academics but also in every walk of life.”", "tr": ["Öğrencileri ile her zaman gurur duyduklarının altını çizen Doğa Koleji CEO’su Uğur Gazanker, burs imkanları ile ilgili; “Doğa Koleji, sadece akademik alanda değil, hayatın her alanında başarıyı yakalayan nesiller yetiştirmeyi hedefliyor."]}}
-{"translation": {"en": "In line with this objective, we are guiding our students towards better achievements by acknowledging and rewarding all their accomplishments, from academic to sports and from art to music.", "tr": ["Bu hedef doğrultusunda öğrencilerimizin akademik alandan spora, sanattan, müziğe kadar tüm başarılarını ödüllendirerek onları daha iyi ve güzel başarılar elde etmeye yönlendiriyoruz."]}}
-{"translation": {"en": "As academicians, we are aware that the area of success for each student is different.", "tr": ["Biz eğitimciler olarak biliyoruz ki; her öğrencinin başarılı olduğu alan farklıdır."]}}
-{"translation": {"en": "The important thing is to identify their areas of success by discovering them and encouraging them to fortify their strengths.", "tr": ["Önemli olan, onların başarılı oldukları alanları keşfederek ortaya çıkarmak, onları cesaretlendirerek başarılarını pekiştirmektir."]}}
-{"translation": {"en": "We act with the awareness that the investment in the education of our students is an investment in the future of Turkey and reward every success that they achieve,\" he said.", "tr": ["Öğrencilerimizin eğitimine yaptığımız yatırımın, Türkiye’nin geleceğine yapılan yatırım olduğu bilinciyle hareket ediyor ve onların her türlü başarısını ödüllendiriyoruz” şeklinde konuştu."]}}
-{"translation": {"en": "Winning is always good", "tr": ["Kazanmak her zaman güzeldir"]}}
-{"translation": {"en": "Ümit Davala said that they played a tough match. “It was not easy to win the three points but winning is gratifying,” he said.", "tr": ["Ümit Davala zorlu bir maçı geride bıraktıklarını söyledi. “3 puan kolay alınmıyor ama kazanmak mutluluk verici” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Galatasaray assistant coach Ümit Davala said it was gratifying to have started the season with a victory over Gaziantepspor.", "tr": ["G.Saray Yardımcı Antrenörlerinden Ümit Davala, Gaziantepspor galibiyetiyle sezona başlamalarının mutluluk verici olduğunu söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "Davala said that they won two trophies before the new season and played a comfortable football game in general, despite having trouble in some aspects, and said, “Winning always feels nice.", "tr": ["Yeni sezon öncesi iki kupa aldıklarını ve Gaziantepspor karşısında bazı bölümlerde sıkıntı yaşasalar da oyun genelinde rahat bir futbol sergilediklerini kaydeden Davala, “Kazanmak her zaman güzeldir."]}}
-{"translation": {"en": "Gaziantepspor is an effective team. However, everything was easy for us after we scored the goals\", he said.", "tr": ["Gaziantepspor etkili bir takım. Ancak, bulduğumuz goller sonrası herşey bizim için kolay oldu” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "THE MATCH WITH BURSA WILL NOT BE EASY", "tr": ["BURSA MAÇI KOLAY OLMAZ"]}}
-{"translation": {"en": "Adding that the fans and players missed each other and they granted three points to the finish, Ümit Davala said, \"We now have a tough match to displace Bursaspor.", "tr": ["TARAFTARLARDA, oyuncuların birbirini özlediğini ve hasreti bitirirken 3 puan hediye ettiklerini de sözlerine ekleyen Davala, “Şimdi önümüzde zorlu bir Bursaspor deplasmanı var."]}}
-{"translation": {"en": "Matches are not won easily.", "tr": ["Maçlar kolay kazanılmıyor."]}}
-{"translation": {"en": "We do not take the victory over our opponents for granted as they claim. The Gaziantepspor match is proof of that,\" he said.", "tr": ["Biz rakiplerimizi denildiği gibi çantada keklik görmüyoruz. Gaziantepspor maçı da bunun kanıtı” diye konuştu."]}}
-{"translation": {"en": "Who is considered disabled and how do you receive a pension", "tr": ["Kim malul sayılır nasıl aylık alır"]}}
-{"translation": {"en": "Valuable Hürriyet readers: From now on, I will try to solve problems in your professional lives and social security issues and to discuss anything that you are curious about and share my experiences with you.", "tr": ["Siz değerli Hürriyet okurlarına bundan böyle çalışma hayatı ve sosyal güvenlik alanında karşılaştığınız sorunların çözümünde veya merak ettikleri her konuda katkı sağlamaya ve tecrübelerimi sizler için aktarmaya çalışacağım."]}}
-{"translation": {"en": "Dear readers, you come across hundreds of news stories about social security and professional life in both the print and electronic media.", "tr": ["Okuyucularımız gerek yazılı gerek görsel basında sosyal güvenlik ve çalışma hayatı alanında yüzlerce haberle karşılaşıyorsunuz."]}}
-{"translation": {"en": "From now on, I will present you with the most accurate, credible and reliable news in the Hürriyet newspaper and on hurriyet.com.tr.", "tr": ["Bundan böyle Hürriyet gazetesinde ve hurriyet.com.tr’de en doğru, en sağlıklı ve güvenilir haberleri size sunacağım."]}}
-{"translation": {"en": "First, I want to take a look at the disability dossier, which has had a great impact on the public.", "tr": ["İlk olarak kamuoyunda çok ses getiren maluliyet dosyasını ele almak istiyorum."]}}
-{"translation": {"en": "We will deal with this dossier in various stages in the form of a series of articles.", "tr": ["Yazı dizisi şeklinde devam edecek olan bu yazılarımızı bölümler halinde ele alacağız."]}}
-{"translation": {"en": "You can find answers to all questions on disability outlined in our articles.", "tr": ["Yazımızda ana hatlarıyla malullükle ilgili tüm sorulara cevap bulabilirsiniz."]}}
-{"translation": {"en": "You can send in your queries that are of specific interest to you to which you cannot find answers at alipekten@hurriyet.com.tr.", "tr": ["Cevabını bulamadığınız ve özel olarak sizi ilgilendiren sorularınızı alipekten@hurriyet.com.tr adresine gönderebilirsiniz."]}}
-{"translation": {"en": "I will put in all efforts to respond to you as soon as possible.", "tr": ["Size en kısa sürede cevap vermek için yoğun gayret içinde olacağım."]}}
-{"translation": {"en": "What is retirement due to disability?", "tr": ["Malulen emeklilik nedir?"]}}
-{"translation": {"en": "Retirement due to disability means that, regardless of age, if those insured with SSK or Bağ-Kur lose at least 60% of their working ability and become dysfunctional, to sustain their lives and provided that they meet the insurance requirements as stipulated by the SGK legislation, they are given option of early retirement.", "tr": ["MALULEN emeklilik yaşına bakılmaksızın çalışma işgücünü en az yüzde 60 oranında kaybedip de çalışamaz duruma düşen SSK’lı ve Bağ-Kur’lu sigortalıların hayatını idame ettirebilmesi için SGK kanununda sayılan sigorta şartlarını karşılamaları kaydıyla, kendilerine tanınan erkenden emekli edilebilme imkânıdır."]}}
-{"translation": {"en": "Public servants, apart from the above-mentioned, may be given early retirement if they lose their occupational earning power to the extent that they cannot perform their duties.", "tr": ["Kamu çalışanlarında yukarıda belirtilenlerden ayrı olarak vazifelerini yapamayacak derecede meslekte kazanma gücünü kaybettikleri durumlarda da emekli edilebilmeleri halidir."]}}
-{"translation": {"en": "Who are considered disabled?", "tr": ["Kimler malul sayılır?"]}}
-{"translation": {"en": "I am writing from Diyarbakir, my name is Mehmet Gültekin and I have 920 days of insurance with an additional 540 days credit from my military service making up a total of 1,460 days of insurance premium paid in all.", "tr": ["Diyarbakır’dan yazıyorum, ismim Mehmet Gültekin, benim 920 gün sigortam var ayrıca 540 gün de askerlik borçlanmamla birlikte 1460 gün sigortam var."]}}
-{"translation": {"en": "Also, I have renal disease.", "tr": ["Ayrıca, ben böbrek hastasıyım."]}}
-{"translation": {"en": "I am undergoing dialysis treatment.", "tr": ["Diyaliz makinasına bağlanıyorum."]}}
-{"translation": {"en": "I am currently employed.", "tr": ["Halen bir işyerinde çalışıyorum."]}}
-{"translation": {"en": "Am I entitled to get disability pension?", "tr": ["Ben malullük aylığı alabilir miyim?"]}}
-{"translation": {"en": "Mehmet, first of all, please get well soon.", "tr": ["- Mehmet Bey öncelikle geçmiş olsun."]}}
-{"translation": {"en": "Among the circumstances you have indicated in your query, you have not indicated when you first started work.", "tr": ["Sorunuzda belirttiğiniz hususlardan ilk defa ne zaman işe girdiğinizi belirtmemişsiniz."]}}
-{"translation": {"en": "However, let me tell you how you could be entitled to a disability pension.", "tr": ["Ancak, biz size nasıl malullük aylığı bağlanacağını kısaca anlatalım."]}}
-{"translation": {"en": "First, the most important requirement specified by law is that you must be insured for 10 years and must have paid insurance premium for a total of 1,800 days.", "tr": ["Öncelikle kanunda belirtilen şartlardan en önemlisi 10 yıldan beri sigortalı olması ve 1800 gün toplam prim gününüz olması gereklidir."]}}
-{"translation": {"en": "Moreover, you are deemed disabled when it is diagnosed by the SGK Health Council that you have lost at least 60% of your working ability caused by work-related accident or an occupational disease.", "tr": ["Ayrıca, SGK sağlık kurulunca çalışma gücünüzün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az yüzde 60’ını kaybettiğiniz tespit edildiğinde malul sayılırsınız."]}}
-{"translation": {"en": "However, you meet the 60% requirement by being a dialysis patient, but you are not entitled to pension because you did not complete payment of premium for 1,800 days.", "tr": ["Ancak, siz burada diyaliz hastası olduğunuz için yüzde 60 şartını sağlıyorsunuz 1800 prim gün sayısını doldurmadığınız için aylık bağlanamaz."]}}
-{"translation": {"en": "Of course, we do not know how long you have been working.", "tr": ["Tabi sizin kaç yıldır çalıştığınızı bilmiyoruz."]}}
-{"translation": {"en": "You will be granted pension if you apply to the SGK on the day you relinquish work when you complete 10 years and premium payment for 1,800 days.", "tr": ["10 yılınızı ve 1800 günü birlikte tamamladığınız gün işten ayrılışınızı yapmanız kaydıyla SGK ya başvurmanız halinde size aylık bağlanacaktır."]}}
-{"translation": {"en": "Conditions for entitlement to disability pension", "tr": ["Malullük aylığına hak kazanmanın koşulları"]}}
-{"translation": {"en": "Can a person retire without meeting the criteria of 10 years and premium payment for 1,800 days required for entitlement to pension?", "tr": ["Maluliyet aylığı bağlama şartı olan 10 yıl, 1800 günü olmayan hiç kimse emekli olamaz mı?"]}}
-{"translation": {"en": "- You must complete payment of premium for 1,800 days.", "tr": ["- 1800 gün prim ödeme koşulu muhakkak tamamlanmalıdır."]}}
-{"translation": {"en": "There is only one exception: For those for whom it has been decided that they are in need of constant nursing and care by someone else, they may be entitled to disability pension without the 10-year requirement as long as they meet the other conditions.", "tr": ["Ancak bir tek istisna var; o da başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul olduğuna karar verilenler için ise sigortalılık süresi olan 10 yıl şartı aranmaksızın diğer koşulları karşılaması kaydıyla maluliyet aylığı bağlanır."]}}
-{"translation": {"en": "We will talk about the illnesses or conditions that are considered in determining the dependence on constant care later in the article.", "tr": ["Hangi hastalıklar veya rahatsızlıklara sahip kişilerin sürekli bakıma muhtaç kapsamına gireceği konusuna yazımızın ilerleyen bölümlerinde değinilecektir."]}}
-{"translation": {"en": "The status of those who are disabled before starting work", "tr": ["Çalışmaya başlamadan malul olanların durumu"]}}
-{"translation": {"en": "I am Ahmet Güler.", "tr": ["Ben Ahmet Güler."]}}
-{"translation": {"en": "I was told that I am not entitled to disability pension even though I met all the requirements in the SGK law since I was disabled before I started working.", "tr": ["SGK kanununda yer alan tüm koşulları taşıdığım halde bana, ilk defa işe girmeden önce hasta olduğum için malul aylığı alamazsın dediler."]}}
-{"translation": {"en": "I have been treated unjustly.", "tr": ["Ben çok mağdurum."]}}
-{"translation": {"en": "Is this not unfair?", "tr": ["Haksızlık değil mi."]}}
-{"translation": {"en": "How can I retire?", "tr": ["Ben nasıl emekli olurum?"]}}
-{"translation": {"en": "- Ahmet, you have written that you meet all the requirements of the law but one of the main requirements of the law is that those insured with SSK and Bağ-Kur should not have been suffering from any illnesses that prevent you from working before you even start working.", "tr": ["- Ahmet Bey, Kanunda yer alan tüm koşulları sağladığınızı yazmışsınız ancak ana koşullardan birisi olan ve kanunda yer alan SSK ve Bağ-kur sigortalıları için çalışma kaybına esas olan hastalığın işe girmeden önce mevcut olmaması şarttır."]}}
-{"translation": {"en": "Disability pension cannot be granted to you since you do not meet this criterion.", "tr": ["Bu şartı taşımadığınız için malullük aylığı bağlanamaz."]}}
-{"translation": {"en": "However, you can retire when you meet all the conditions for receiving an old-age pension.", "tr": ["Ancak, yaşlılık sigortası kapsamanda emeklilik şartlarını taşıdığınızda emekli olabilirsiniz."]}}
-{"translation": {"en": "- I have 3980 days and I am insured for 16 years.", "tr": ["- 3980 günüm var, 16 yıldır da sigortalıyım."]}}
-{"translation": {"en": "The SGK has diagnosed that my disability commenced before I started work.", "tr": ["Maluliyetimin işe girmeden önce olduğu SGK tarafından tespit edilmiştir."]}}
-{"translation": {"en": "They said I could not retire on grounds of disability.", "tr": ["Bana malulen emekli olamazsın dediler."]}}
-{"translation": {"en": "In this case, what can I do?", "tr": ["Bu durumda ben ne yapacağım."]}}
-{"translation": {"en": "Will I not be able to retire?", "tr": ["Emekli olamayacak mıyım."]}}
-{"translation": {"en": "Can you show me a way?", "tr": ["Yol gösterir misiniz?"]}}
-{"translation": {"en": "- Yes, you heard right.", "tr": ["- Evet doğru duymuşsunuz."]}}
-{"translation": {"en": "You cannot retire on account of disability.", "tr": ["Malulen emekli olamazsınız."]}}
-{"translation": {"en": "But in the SGK legislation, there is a retirement option for you too.", "tr": ["Ancak SGK kanununda size göre de bir emeklilik reçetesi var."]}}
-{"translation": {"en": "In other words, there are two situations: before October 2008 and after October 2008.", "tr": ["Şöyle ki, 2008 Ekim’den önce ve sonraya göre iki durum var."]}}
-{"translation": {"en": "If you first started working before that date, and in case SGK establishes that you were disabled before starting work, you may be granted partial old-age pension with the condition of having been insured for at least 15 years and having paid insurance premium for 3,600 days.", "tr": ["İlk defa bu tarihten önce çalışmaya başladıysanız, SGK sizin çalışmadan önce malul olduğunuzu tespit etmesi halinde, sizde en az 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 prim gün sayısı şartı ile kısmi yaşlılık aylığı alabilirsiniz."]}}
-{"translation": {"en": "For this reason, we recommend that you contact your nearest SGK Directorate and apply for pension.", "tr": ["Bu nedenle size en yakın bir SGK Müdürlüğüne başvurarak aylık bağlama talebinde bulunmanızı öneririz."]}}
-{"translation": {"en": "- But if you started work after October 2008, you may be granted old-age pension on the condition that you were insured for at least fifteen years and have paid at least 3,960 days of premium for disability, old age and life insurance.", "tr": ["- Peki 2008 ekimden sonra işe girseydiniz o zaman da, en az on beş yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3960 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak şartıyla yaşlılık aylığı alabilirdiniz."]}}
-{"translation": {"en": "Do I have to quit work in order to apply?", "tr": ["Başvururken işten ayrılmak şart mı?"]}}
-{"translation": {"en": "At present, I am employed as a driver.", "tr": ["Halen bir işyerinde şoför olarak çalışıyorum."]}}
-{"translation": {"en": "I was diagnosed with cancer when I visited the hospital.", "tr": ["Hastaneye gittiğimde bana kanser tanısı kondu."]}}
-{"translation": {"en": "I want to retire on grounds of disability.", "tr": ["Malulen emekli olmak istiyorum."]}}
-{"translation": {"en": "In this case, do I have to quit work?", "tr": ["Bu durumda işyerinden ayrılmam mı lazım?"]}}
-{"translation": {"en": "Can I apply for pension without quitting work?", "tr": ["Ayrılmadan malullük aylığına başvuramaz mıyım?"]}}
-{"translation": {"en": "I do not want to be out of work until pension is granted.", "tr": ["Ayl��k bağlanana kadar işsiz kalmak istemiyorum."]}}
-{"translation": {"en": "- You heard right.", "tr": ["- Doğru duymuşsunuz."]}}
-{"translation": {"en": "To submit your pension request, you must quit work.", "tr": ["Aylık bağlanma dilekçesi vermeniz için işten ayrılmış olmanız gerekmektedir."]}}
-{"translation": {"en": "However, before applying for pension, you must be diagnosed as being disabled according to the SGK law.", "tr": ["Ancak, aylığa başvurmadan önce sizin SGK kanununa göre malul sayılmanız lazım."]}}
-{"translation": {"en": "However, if you are disabled you are granted pension with the other conditions.", "tr": ["Ancak, malul olursanız diğer şartlarla beraber size aylık bağlanır."]}}
-{"translation": {"en": "There is no point in making an application for pension before being diagnosed as being disabled, but there is a risk of being unemployed.", "tr": ["Malul sayılmadan aylık bağlanma dilekçesi vermenin anlamı yok, işsiz kalma riskiniz var."]}}
-{"translation": {"en": "For this, it is enough that you have 1,800 days.", "tr": ["Bunun için 1800 gününüz olması yeterli."]}}
-{"translation": {"en": "When you submit your application to the SGK to diagnose your disability, the SGK will direct you to an authorized hospital.", "tr": ["SGK’ya gidip, benim maluliyetimi tespit edin diye bir dilekçe verdiğinizde SGK sizi yetkilendirilmiş hastanelerden birisine sevk edecektir."]}}
-{"translation": {"en": "When you submit the health council report (concerning your cancer diagnosis) to the SGK, the latter will evaluate it by its own health council and if they decide that because of the cancer you have lost more than 60% of your working ability, then this will be the reason for your pension application.", "tr": ["Siz de buradan alacağınız sağlık kurulu raporunu (kanser olduğunuza dair) SGK'ya getirdiğinizde SGK bu raporu kendi Sağlık kurulunda değerlendirecek ve kanser hastalığınızın sizin çalışma gücü kaybınızı yüzde 60 üzerinde etkilediğine karar verirse aylık bağlanma başvurusunda bulunmanız için bir neden olacaktır."]}}
-{"translation": {"en": "However, to be granted pension you must complete 10 years of payment of premium to the insurance company, and if you have completed this period you will be granted pension.", "tr": ["Ancak, aylığınızın bağlanması için ayrıca 10 yıllık sigortalılık süresini de doldurmanız gerektiğinden bu süre de varsa size aylık bağlanabilecektir."]}}
-{"translation": {"en": "In other words, we can say briefly that it is unwise for those employed and insured to make applications without the decision of the SGK health council that they are disabled.", "tr": ["Yani kısaca şunu söyleyebiliriz, çalışan sigortalıların SGK sağlık kurulunun, “siz malulsünüz” kararını görmeden başvuru yapması akılcı değildir."]}}
-{"translation": {"en": "But every unemployed insured, if they meet all the conditions, can request the diagnosis of disability status and pension from the SGK at the same time.", "tr": ["Fakat herhangi bir işte çalışmayan sigortalılar tüm şartları taşıyorsa SGK dan malullük durumunun tespitini ve aylık bağlanmasını aynı anda isteyebilir."]}}
-{"translation": {"en": "This may be helpful in order to get pension granted at a somewhat earlier date if they are disabled and meet all the other requirements.", "tr": ["Bu durum eğer malul ise ve diğer şartları da taşıyorsa kendisine biraz daha erken aylık başlangıcı için faydalı olabilir."]}}
-{"translation": {"en": "Can a Bağ-Kur debtor retire on account of disability?", "tr": ["Bağ-Kur borçlusu malulen emekli olur mu?"]}}
-{"translation": {"en": "I am insured by Bağ-Kur.", "tr": ["Bağ-Kur sigortalısıyım."]}}
-{"translation": {"en": "I meet all the conditions.", "tr": ["Tüm şartları taşıyorum."]}}
-{"translation": {"en": "However, they said that I could not retire since I have a debt.", "tr": ["Ancak, borcum olduğu için malulen emekli olamazsın dediler."]}}
-{"translation": {"en": "What should I do?", "tr": ["Ne yapmalıyım."]}}
-{"translation": {"en": "- Dear reader,", "tr": ["- Değerli okurum."]}}
-{"translation": {"en": "Whoever told you that is correct.", "tr": ["Size kim söylemişse doğru söylemiş."]}}
-{"translation": {"en": "You did not write what the other conditions are, but if you think that you meet those conditions, it is a legal requirement that you must pay your 4/b premium debt.", "tr": ["Diğer şartların ne olduğunu yazmamışsınız ancak bu şartları taşıdığınızı düşünüyorsanız 4/b prim borcunuzu ödemeniz kanuni zorunluluktur."]}}
-{"translation": {"en": "But I can give you special advice.", "tr": ["Ancak size özel bir tiyo verebilirim."]}}
-{"translation": {"en": "Since you will be granted pension, I suggest that you repay your debt by involving the banks or similar institutions.", "tr": ["Size maaş bağlanacağı için borcunuzu bankaları veya buna benzer kuruluşları aracı yaparak ödemenizi tavsiye ederim."]}}
-{"translation": {"en": "The earlier you are granted pension, the more you will be paid, and you will be able to repay your debt.", "tr": ["Ne kadar erken aylık bağlanırsa o kadar fazla aylık alır ve borcunuzda bir an önce ödersiniz."]}}
-{"translation": {"en": "It will be easy to get credit since these institutions will deduct the repayment installments from your pension.", "tr": ["Bu kuruluşlar sizin aylığınızdan kesinti yaptıkları için borçlanmanız kolay olacaktır."]}}
-{"translation": {"en": "What is the basis for granting the disability pension?", "tr": ["Malullük aylığı hangi statüye göre bağlanır?"]}}
-{"translation": {"en": "I worked in accordance with the SSK, Bağ-Kur and Retirement Funds.", "tr": ["Hem SSK hem Bağ-Kur hem de Emekli Sandığına tabi olarak çalıştım."]}}
-{"translation": {"en": "When am I entitled to a pension and which institution will grant me the pension?", "tr": ["Aylığı hak ettiğimde nereden bana aylık bağlanacak?"]}}
-{"translation": {"en": "- Dear reader, if you have worked with more than one status – as Bağ-Kur, SGK or a civil servant – your disability pension will be granted by the very last insurance status. In other words, if your last position was insured by SGK, you will be paid by SGK if you resign from work and meet all the other conditions.", "tr": ["- Değerli okurum, Bağ-Kurlu, SSK’lı ve memur olarak birden fazla statüde çalıştıysanız malullük aylığınız, en son ki sigortalılık haline göre bağlanır. Yani en son SSK’lı olarak bir yerden sigortalı iseniz işten ayrılmanız ve diğer şartları da taşımanız kaydıyla SSK’dan aylık alırsınız."]}}
-{"translation": {"en": "Hospital reports that are valid at the SGK", "tr": ["SGK da geçerli olan hastane raporları"]}}
-{"translation": {"en": "How do I apply for disability?", "tr": ["Malullük başvurusu nasıl yapılır?"]}}
-{"translation": {"en": "Which are the hospitals from where I can get a health report?", "tr": ["Hangi hastanelerden sağlık raporu alabilirim?"]}}
-{"translation": {"en": "For health council reports, it is sufficient to apply to the provincial social security directorates or social security centres.", "tr": ["- Sağlık kurulu raporları için bağlı olduğunuz sosyal güvenlik il müdürlükleri veya sosyal güvenlik merkezlerine başvurmanız yeterlidir."]}}
-{"translation": {"en": "The SGK will ask you to visit an educational and research hospital associated with the Ministry of Health, a University hospital (excluding private university and foundation hospitals) or a military hospital of the Turkish Armed Forces.", "tr": ["SGK sizi Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerine, Üniversite hastanelerine (Özel üniversite ve vakıf hastaneleri hariç), Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı asker hastanelerine sevk edecektir."]}}
-{"translation": {"en": "However, if those hospitals are not present in the province where you live, you may be sent to a fully established hospital run by the Ministry of Health.", "tr": ["Ancak, ikamet ettiğiniz ilde bu hastanelerin bulunmaması durumunda, Sağlık Bakanlığının tam teşekküllü hastanelerine de sevk işlemi yapılabilir."]}}
-{"translation": {"en": "Can I be sent to a private hospital?", "tr": ["Özel bir hastaneye sevk yapılması mümkün değil mi?"]}}
-{"translation": {"en": "- It is possible, but there are conditions applicable.", "tr": ["- Mümkün ancak şartları var."]}}
-{"translation": {"en": "According to the former legislation, only those patients in state hospital intensive care units with an emergency risk can be referred to the hospitals where they are, but with the new regulations coming into force with effect from 1 September, 2013, as long as the hospital has an agreement with the SGK, intensive care patients with an emergency risk can be referred to the hospital where they are even if this hospital is private and the health council reports of those hospitals will also be valid.", "tr": ["Eski düzenlemede sadece devlet hastaneleri olmak kaydıyla yoğun bakımda yatan ve hayati riskli hastaların sevki, yattığı hastaneye yapılabilmekte iken 01.09.2013 de yürürlüğe girecek olan yeni yönetmelik ile artık SGK ile anlaşmalı olmak kaydıyla, yoğun bakımda tedavi gören ve başka bir hastaneye nakledilmesi hayati risk taşıyan hastaların sevki bulunduğu özel hastaneye de yapılabilecek ve buradan almış olduğunuz sağlık kurulu raporları da geçerli sayılacaktır."]}}
-{"translation": {"en": "What are the requirements for an operation prescribed by referral?", "tr": ["Sevk işlemleri için aranan şartlar neler?"]}}
-{"translation": {"en": "To carry out referral operations that diagnose the disability status of the insured, it is sufficient to have paid the premium for 1,800 days.", "tr": ["SEVK talebinde bulunan sigortalının malullük durumunun tespitine ilişkin sevk işleminin yapılabilmesi için 1800 gün primin olması yeterlidir."]}}
-{"translation": {"en": "Hospital expenses related to establishing the disability status are paid by the SGK.", "tr": ["Malullük tespitine ilişkin hastane masrafları SGK tarafından ödenecektir."]}}
-{"translation": {"en": "Moreover, the 10-year insurance period is not required. What the SGK looks for is this:", "tr": ["Ayrıca 10 yıl sigortalılık süresi aranmayacaktır. SGK burada şuna bakıyor."]}}
-{"translation": {"en": "In case of a disability pension grant, if the person is in need of care, only 1,800 days will be sufficient without the 10-year requirement and the pension is granted on the basis of the health council report.", "tr": ["Malullük aylığının bağlanması durumunda eğer kişi bakıma muhtaç derecede malül ise sigorta şartları arasında olan 10 yıl sigortalılık süresi aranmadan sadece 1800 günü yeterli bularak sağlık kurulu raporuna göre aylık bağlanıyor."]}}
-{"translation": {"en": "For this reason, when the person requests diagnosis of his or her disability for the first time, the SGK checks only the 1,800 day requirement in case of a disability that needs nursing care.", "tr": ["Bu nedenle kişi ilk defa maluliyetinin tespitine geldiğinde bakıma muhtaç derece de malul olabilme ihtimaline karşı SGK sadece 1800 gününe bakarak maluliyet tespitine gidiyor."]}}
-{"translation": {"en": "Narghile operation", "tr": ["Nargile operasyonu"]}}
-{"translation": {"en": "The police have begun to check the bans introduced in Narghile cafes.", "tr": ["Nargile kafelere uygulanmaya başlanan yasaklar için zabıta denetimlere başladı."]}}
-{"translation": {"en": "Many shops and establishments had to stop selling narghile after inspections were carried out over the weekend.", "tr": ["Hafta sonu yapılan denetimler sonucu birçok işletme nargile satışını durdurmak zorunda kaldı."]}}
-{"translation": {"en": "The police began to organize operations at narghile cafes in Istanbul in response to new regulations that were being enforced.", "tr": ["Zabıta, İstanbul’daki nargile kafelere yürürlüğe giren tebliğle operasyon düzenlemeye başladı."]}}
-{"translation": {"en": "Narghile sales were stopped in establishments without a licence after conducting an operation in narghile cafes in the Beşiktaş area.", "tr": ["Beşiktaş bölgesindeki nargile kafelere gerçekleştiren operasyon ile ruhsatı olmayan işletmelerin nargile satışı durduruldu."]}}
-{"translation": {"en": "While almost all narghile cafes were affected by the raids, penalties shall be imposed on cafes that continue to sell narghile.", "tr": ["Neredeyse tüm nargile kafeleri denetimlerden etkilenirken nargile satışına devam eden işletmecilere ilk aşamada para cezası kesilecek."]}}
-{"translation": {"en": "Shops and establishments that continue selling shall be shut down.", "tr": ["Satışa devam eden işletmeler ise mühürlenerek kapatılacak."]}}
-{"translation": {"en": "SALES HAVE BEEN BANNED", "tr": ["SATIŞLAR DURDURULDU"]}}
-{"translation": {"en": "The Tobacco and Alcohol Market Regulatory Authority (TAPDK) published the \"Regulations on the Issue of Conformity Certificates to the Area(s) of Narghile Tobacco Product Smoking Shops and Establishments and the Requirements to be met in order to operate such Places\" last February.", "tr": ["Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (TAPDK) “Nargilelik Tütün Mamulü İçilen İşyerine Ait Alan/ Alanlara Sunum Uygunluk Belgesi Verilmesi ile Bu Yerlerin İşletilmesinde Uyulması Gerekli Hususlar Hakkında Tebliği” geçen şubat ayında yayımlandı."]}}
-{"translation": {"en": "A notification was issued granting a five-month period to move narghile cafes at least 200 meters away from schools.", "tr": ["Yapılan tebliğ ile nargile kafelerin, okullardan en az 200 metre uzağa taşınması beş aylık süre tanındı."]}}
-{"translation": {"en": "It is also prohibited to smoke narghile in public indoor venues.", "tr": ["Ayrıca kapalı mekanlarda nargile içilmesi de yasak."]}}
-{"translation": {"en": "The first set of raids against shops and establishments not complying with the notification commenced yesterday in Beşiktaş.", "tr": ["Söz konusu tebligata uymayan işletmelere ilk operasyon geçen gün itibariyle Beşiktaş’tan başladı."]}}
-{"translation": {"en": "Many establishments without a narghile licence had to discontinue sales, including the most popular narghile cafes in the neigbourhoods of Istanbul such as Al Faker in Bebek, İkram Narghile in Ihlamur Kasri and Mis Narghile Cafe in the Beşiktaş marketplace.", "tr": ["İstanbul’un en popüler nargile mekanları olan Bebek’teki Al Faker, Ihlamur Kasrı’ndaki İkram Nargile Kafe ve Beşiktaş çarşındaki Mis Nargile Kafe başta olmak üzere birçok nargile ruhsatı olmayan işletme de satışlarını durdurmak zorunda kaldı."]}}
-{"translation": {"en": "Fines start from 23,000 TL", "tr": ["Cezalar 23 binden başlıyor"]}}
-{"translation": {"en": "The police will impose fines starting from 23,000 TL if these establishments without a licence continue selling narghile.", "tr": ["Zabıta, ruhsatı olmayan mekanların nargile satışına devam etmesi durumunda 23 bin TL’den başlayan cezalar kesecek."]}}
-{"translation": {"en": "The shops and establishments that are fined three times will be shut down and sealed.", "tr": ["Üç kez para cezası alan mekanlar ise mühürlenecek."]}}
-{"translation": {"en": "Apparently, there are only five shops and establishments at present having a valid narghile cafe license in Istanbul.", "tr": ["İddialara göre şu anda İstanbul’da yaklaşık beş işletmecide nargile kafe ruhsatı bulunuyor."]}}
-{"translation": {"en": "Warnings were affixed to bottles", "tr": ["Şişelere uyarı yapıştırıldı"]}}
-{"translation": {"en": "The TAPDK made it mandatory to put a 'warning' hologram on narghile bottles with effect from July 27. In compliance with the notification published, the health warnings must be in cylindrical or conical form according to the form of the bottle.", "tr": ["TAPDK, 27 Temmuz itibariyle işletmecilerin nargile şişelerini ‘uyarılı’ hale getirmesini zorunlu hale getirmişti. Yayınlanan tebliğe göre sağlık uyarıları nargile şişesinin biçimine göre silindirik veya konik biçimde olmuştu."]}}
-{"translation": {"en": "Warning stickers are affixed to the device starting from the mouthpiece of the bottle.", "tr": ["Uyarılar, şişelerin ağız bölümünden başlayacak şekilde uygulanıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Stickers with health warnings printed in blue, red, yellow and black can be used.", "tr": ["Sağlık uyarılarının basımı için mavi, kırmızı, sarı ve siyah renkler kullanılabiliyor."]}}
-{"translation": {"en": "At the moment, such warning stickers are affixed to many cafes.", "tr": ["Şu anda birçok nargile kafede söz konusu uyarılar bulunuyor."]}}
-{"translation": {"en": "A critical warning has been issued by the Police to families", "tr": ["Emniyetten ailelere kritik uyarı"]}}
-{"translation": {"en": "The Security General Directorate is warning families about events called \"summer camps\" and \"student camps\" by illegal organizations in order to recruit followers.", "tr": ["Emniyet Genel Müdürlüğü, yasa dışı örgütlerin taraftar toplamak için \"yaz kampı\", \"öğrenci kampı\" adı altında düzenlediği etkinlikler konusunda aileleri uyarıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Teams from the Anti-Terror Branch Directorate, based on intelligence collected in 17 cities, discovered a new plan by organizations that apparently engaged in acts of violence during the Gezi Park event including the DHKP-C, MLKP, TKP, TKIP and some legal groups.", "tr": ["Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 17 ilde toplanan istihbarat sonucu, gezi sürecinde şiddet eylemleri yapan ve aralarında DHKP-C, MLKP, TKP, TKİP ile bazı legal yapıların da bulunduğu örgütlerin yeni planını ortaya koydu."]}}
-{"translation": {"en": "Security forces identified terror organizations that were organizing camps under the name of \"summer camp\" and \"student camp\" for young people to recruit followers and warned families not to send their children to these camps.", "tr": ["Terör örgütlerinin taraftar toplamak için gençlere yönelik \"yaz kampı\" \"öğrenci kampı\" adı altında kamplar düzenlediğini tespit eden güvenlik güçleri, çocukların bu kamplara gönderilmemesi konusunda aileleri uyardı."]}}
-{"translation": {"en": "Anti-terror police units established that the organizations were planning 41 camps in different provinces and met with families to request them not to send their children to these camps.", "tr": ["Terör örgütlerinin farklı illerde 41 kamp düzenlemeyi planladığını tespit eden terör polisi, ailelerle görüşerek çocuklarını bu kamplara göndermemelerini istedi."]}}
-{"translation": {"en": "350 families deterred from sending their children to camps", "tr": ["350 aile çocuklarını kampa göndermekten vazgeçti"]}}
-{"translation": {"en": "Anti-terror police established that the organizations, especially the DHKP-C, MLKP and TKIP, planned to recruit young people by using their legal extensions and warned the families that they contacted about the events being organized under the guise of camps.", "tr": ["Özellikle DHKP-C, MLKP ve TKİP gibi terör örgütlerinin legal uzantılarını kullanarak örgüte gençleri kazandırmayı amaçladıklarını tespit eden terör polisi, görüştüğü aileleri, örgütlerin kamp adı altında düzenlediği etkinliklere karşı uyardı."]}}
-{"translation": {"en": "350 families followed the advice given by the Police and decided not to send their children to the camps.", "tr": ["Polisin yaptığı uyarıları dikkate alan 350 aile, çocuklarını söz konusu kamplara göndermekten vazgeçti."]}}
-{"translation": {"en": "After the police warnings, 14 of 41 planned camps were cancelled.", "tr": ["Polisin uyarılarının ardından örgütlerin düzenlemeyi planladığı 41 kamptan 14'ü iptal edildi."]}}
-{"translation": {"en": "The organizations held 20 camps despite the reduced level of attendance.", "tr": ["Terör örgütleri, katılımın azalmasına karşın 20 kampı gerçekleştirdi."]}}
-{"translation": {"en": "Security forces indicated that two camps are still in progress and five others are scheduled to be held in the days to come.", "tr": ["Güvenlik güçleri, 2 kampın halen devam ettiğini, 5 kampın ise gelecek günlerde düzenlenmesinin planlandığını belirtti."]}}
-{"translation": {"en": "The Security General Directorate also sent warning letters regarding the camps to the relevant security organizations in all the provinces.", "tr": ["Emniyet Genel Müdürlüğü, ayrıca, tüm illerde ilgili birimlere bu kamplarla ilgili uyarı yazısı gönderdi."]}}
-{"translation": {"en": "Young people are being trapped", "tr": ["Gençler tuzağa düşürülüyor"]}}
-{"translation": {"en": "It was discovered that 20 terror organization's camps were organized in Izmir, Kocaeli, Balıkesir, Çanakkale, Niğde, Eskişehir, Bursa, Bartın, Artvin, Mersin and Hatay, while those cancelled were in Ordu, Samsun, Trabzon, Bartın, Izmir, Bolu and Adana.", "tr": ["Terör örgütlerinin gerçekleştirdiği 20 kampın İzmir, Kocaeli, Balıkesir, Çanakkale, Niğde, Eskişehir, Bursa, Bartın, Artvin, Mersin ve Hatay'da düzenlendiği, Ordu, Samsun, Trabzon, Bartın, İzmir, Bolu ve Adana kamplarının ise iptal edildiği öğrenildi."]}}
-{"translation": {"en": "According to security reports, most of those attending the camps were students who joined the University recently.", "tr": ["Emniyet raporlarına göre, bu kamplara çoğunlukla üniversiteyi yeni kazanmış gençler katılıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Illegal organizations are trapping and recruiting young people with the propaganda spread in the camps.", "tr": ["Yasa dışı örgütler, kamplarda yaptıkları propagandayla gençleri tuzağa düşürerek örgüte kazandırıyor."]}}
-{"translation": {"en": "At the camps, new recruits are trained to enhance loyalty to the organization.", "tr": ["Bu kamplarda, örgüte yeni katılan gençlere de örgütsel eğitim verilerek gençlerin örgüte bağlılığı arttırılıyor."]}}
-{"translation": {"en": "In these camps, under the mask of \"summer camps\", training on such questions as \"how to convert actions into violence\" was also imparted along with organizational training.", "tr": ["Yaz kampı görüntüsü altındaki bu kamplarda; örgütsel eğitimin yanı sıra \"eylemlerin şiddete nasıl dönüştürülebileceği\" gibi konularda eğitim veriliyor."]}}
-{"translation": {"en": "Message revealed after half a century", "tr": ["Yarım asır sonra ortaya çıkan mesaj"]}}
-{"translation": {"en": "A message in a bottle thrown into the Atlantic Ocean 50 years ago by a child called Dennis Komsa was found by someone in the state of New Jersey, USA.", "tr": ["Dennis Komsa adlı bir çocuk tarafından 50 yıl önce Atlantik Okyanusu'na atılan şişe, ABD'nin New Jersey eyaletinde sahibini buldu."]}}
-{"translation": {"en": "The glass bottle was found in debris around a house after Hurricane Sandy struck last year in the USA.", "tr": ["Cam şişe, ABD'de geçtiğimiz yıl meydana gelen Sandy Kasırgası'nın ardından bir evin etrafındaki enkazdan çıktı."]}}
-{"translation": {"en": "The message read: \"To the person concerned, please answer the questions given below and send them to the following address.", "tr": ["Şişede, \"İlgili şahsa, lütfen aşağıdaki soruları cevaplayın ve alttaki adrese gönderin."]}}
-{"translation": {"en": "This is a scientific study being conducted by Dennis Komsa (12).\"", "tr": ["Bu, Dennis Komsa (12) tarafından yapılan bilimsel bir araştırmadır\" yazısı bulunuyor."]}}
-{"translation": {"en": "The message requested that the finder of the bottle to replies about where, when and how they found it.", "tr": ["Yazıda, şişeyi bulan kişinin, bunu nerede, ne zaman ve nasıl bulduğunu anlatması isteniyor."]}}
-{"translation": {"en": "In the bottle, there was also an envelope and small change for the postage.", "tr": ["Şişenin içinde ayrıca bir zarf ve posta ücretini karşılaması için bozuk para yer alıyor."]}}
-{"translation": {"en": "The bottle was found about 35 kilometers from where it was thrown into the ocean on the coast off New Jersey, dated 16 August 1963, and was recently returned to its owner.", "tr": ["New Jersey sahilinde okyanusa atıldığı yerden yaklaşık 35 kilometre uzaklıkta bulunan 16 Ağustos 1963 tarihli şişe, geçtiğimiz günlerde sahibine verildi."]}}
-{"translation": {"en": "Komsa, who was 12 years old in 1963, said he was surprised to see the bottle he threw into the ocean almost half a century earlier, and said: \"I threw it to the water thinking that someone would find it. But I never thought that it would get back to me.\"", "tr": ["1963'te 12 yaşında olan Komsa, yaklaşık yarım asır sonra okyanusa attığı şişeyi görmenin sürpriz olduğunu belirterek, \"Birilerinin bunu bulacağını düşünerek suya atmıştım. Ancak şişenin bana döneceğini hiç tahmin etmemiştim\" diye konuştu."]}}
-{"translation": {"en": "Audio frequencies can make you fall in love", "tr": ["Ses frekansları aşık ediyor"]}}
-{"translation": {"en": "I was so surprised when one of Turkey's first audio engineers, Süden Pamir, said what could be done with audio frequencies.", "tr": ["Türkiye'nin ilk ses mühendislerinden Süden Pamir ses frekansları ile neler yapılabileceğini anlattı, şaştım kaldım."]}}
-{"translation": {"en": "When you talk of sound technologies or sound engineering, I believe that almost every one immediately thinks of sound systems related to music.", "tr": ["Ses teknolojileri veya ses mühendisliği deyince hemen herkesin aklına müzik ile ilgili ses sistemleri geliyordur herhalde."]}}
-{"translation": {"en": "But did you know that sound technologies could prevent acts of terrorism, commit the perfect murder with an audio frequency point pulse, make anyone you wish to fall in love with you, make someone confess a secret or could help you harmonize with the rhythm of the world?", "tr": ["Peki ses teknolojileri ile terörizmin engellenebileceğini, nokta ses frekansı atışıyla kusursuz cinayet işlenebileceğini, istediğiniz kişiyi kendinize aşık edebileceğinizi, bir sırrı itiraf ettirebileceğinizi veya dünyanın ritmine uyum sağlayabileceğinizi biliyor muydunuz?"]}}
-{"translation": {"en": "After graduating from the Department of Interior Design at Bilkent University, Süden Pamir took a degree in audio engineering from SAE College in the UK and completed his Master's on audio technologies at Middlesex University.", "tr": ["Süden Pamir, Bilkent Üniversitesi İç Mimari Bölümünü bitirdikten sonra İngiltere'deki SAE kolejinden ses mühendisliği diploması almış ve Middlesex University'de ses teknolojileri üzerine master yapmış."]}}
-{"translation": {"en": "He now trains audio engineers at the Communication Technology Music Academy ITM, which he founded in Galatasaray, Beyoğlu, and teaches subjects such as music technology, audio technology, performance technologies, electronic music and advance recording techniques.", "tr": ["Beyoğlu Galatasaray'da kurduğu İletişim Teknoloji Müzik Akademisi İTM'de de ses mühendisi yetiştiriyor ve müzik teknolojisi, ses teknolojisi, performans teknolojileri, elektronik müzik ve ileri kayıt teknikleri gibi dersler veriyor."]}}
-{"translation": {"en": "A subliminal message to terrorism", "tr": ["Terörizme subliminal mesaj"]}}
-{"translation": {"en": "\"What is sound technology exactly?\" was my first question.", "tr": ["\"Nedir ses teknolojisi tam olarak?\" oluyor ilk sorum."]}}
-{"translation": {"en": "\"A technology that can be applied to several fields all over the world.", "tr": ["\"Dünyada pekçok alanda kullanılabilen bir teknoloji."]}}
-{"translation": {"en": "Our brain perceives everything with the help of electrical currents.", "tr": ["Beynimiz her şeyi elektrik akımlarıyla algılar."]}}
-{"translation": {"en": "Sound frequency is also a type of electrical current; it is energy.", "tr": ["Ses frekansı da bir tür elektrik akımıdır, enerjidir."]}}
-{"translation": {"en": "By using this energy, you can change people's perception or make them move with under the control of your command.”, I got the answer.", "tr": ["Bu enerjiyi kullanarak insanların algısını değiştirebilir, istediğiniz komutla hareket etmesini sağlayabilirsiniz..\" yanıtını alıyorum."]}}
-{"translation": {"en": "One of the important sub-branches of sound technology is subliminal messaging.", "tr": ["Ses teknolojisinin en önemli alt dallarından biri ise subliminal mesaj."]}}
-{"translation": {"en": "A message can be placed in music or song at a frequency beyond the limits of human perception, which cannot be identified by the conscious but it gets registered by the subconscious.", "tr": ["Müziğin veya şarkının içine insanın algı sınırının dışında bir frekansta söylenmiş mesaj yerleştiriliyor, bu üst bellek tarafından tanımlanamıyor ama alt belleğe gidiyor."]}}
-{"translation": {"en": "For example, when the threat of a terrorist attack is received, music can be broadcast in that area, according to Pamir.", "tr": ["Örneğin bir terörist saldırı ihbarı alındığında o bölgeye bir müzik yayını yapılabilir Pamir'in anlattığına göre."]}}
-{"translation": {"en": "If in the broadcast song, a message such as \"Do not carry out this attack\" is placed at a different frequency, the terrorist registers this message by selective perception.", "tr": ["Yayınlanan şarkıya frekansı değiştirilmiş olarak \"Bu saldırıyı yapma\" gibi bir mesaj yerleştirilirse terörist algıda seçicilikle bu mesajı farkeder."]}}
-{"translation": {"en": "He cannot understand what he hears but his subconscious perceives it and he feels a voice from inside saying, \"Don't do it.\"", "tr": ["Duyduğu şeyin ne olduğunu anlamaz ama alt belleği bunu algılar ve içinden bir ses ona \"yapma\" demiş gibi gelir."]}}
-{"translation": {"en": "He may even perceive it as if it were a message from God.", "tr": ["Hatta bunu kendisine Allah'tan bir mesaj gibi görür."]}}
-{"translation": {"en": "However, this type of subliminal message is controlled strictly since it constitutes a public safety risk in Turkey and in the world.", "tr": ["Ancak dünyada ve Türkiye'de bu tür mesajların toplum güvenliği dışında kullanılması kesinlikle yasak ve cezası var."]}}
-{"translation": {"en": "Süden Pamir only once prepared a subliminal message during a conference at Istanbul Technical University to explain the subject to students.", "tr": ["Süden Pamir ise yalnızca bir kereliğine İstanbul Teknik Üniversitesi'nde verdiği bir konferansta öğrencilere konuyu anlatabilmek için hazırlamış subliminal bir mesaj."]}}
-{"translation": {"en": "\"I made the students listen to music during the conference.", "tr": ["\"Konferans süresince bir müzik dinlettim öğrencilere."]}}
-{"translation": {"en": "I incorporated a voice begging for water at a certain frequency in the music.", "tr": ["Müziğin içine 'Suu' diye yalvaran bir sesi frekansı yerleştirdim."]}}
-{"translation": {"en": "At the end of my presentation, I asked the students if they were thirsty.", "tr": ["Sunumun sonunda öğrencilere susayıp susamadıklarını sordum."]}}
-{"translation": {"en": "Surprisingly, they were all very thirsty,\" he explained this experiment.", "tr": ["Şaşkın bir şekilde hepsi çok susadıklarını söylediler.\" diye anlatıyor bu tecrübesini."]}}
-{"translation": {"en": "According to Pamir, subliminal messages are used illegally and says, \"In our country, it has been established that some radio channels in our country did this but the details are unknown.", "tr": ["Pamir'in söylediğine göre kaçak olarak subliminal mesaj kullananlar var, \"Ülkemizde bazı radyo kanallarının bunu yaptığı tespit edilmiş ama detaylar henüz bilinmiyor."]}}
-{"translation": {"en": "There is a channel called Radio of the Black Voice in Germany, a frequency used by radical Islamists.", "tr": ["Almanya'da 'Kara Sesin Radyosu' diye bir kanal var, radikal İslamcılara ait bir frekans."]}}
-{"translation": {"en": "It subliminally spreads extremely violent, religious messages calling for jihad and encouraging the use of drugs.", "tr": ["Subliminal yöntemle aşırı saldırgan, dini içerikli, cihad çağrısı yapan, uyuşturucu hap kullanmayı komutlayan mesajlar yayıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Both German and Turkish police are aware of this but they cannot prevent it since the perpetrators keep changing frequencies,\" he says.", "tr": ["Alman polisi de Türk polisi de bunu biliyor ama sürekli frekans değiştirdikleri için baş edilemiyor.\" diyor."]}}
-{"translation": {"en": "These types of dangerous messages are being used in the music world too.", "tr": ["Ayrıca müzik dünyasında da bu tür tehlikeli mesajlar kullanılıyormuş."]}}
-{"translation": {"en": "Especially in the songs of some heavy metal groups…", "tr": ["Özellikle de bazı heavy metal gruplarının şarkılarında…"]}}
-{"translation": {"en": "Allegedly, there were no terrorists in the planes that hit the towers; the attacks were made by subliminal commands sent directly to the pilot’s sub-conscious mind.", "tr": ["Bu iddialara göre kulelere giren uçaklarda bir terörist bile yokmuş, saldırı direk pilotların alt bilincine seslenen subliminal komutlarla gerçekleştirilmiş."]}}
-{"translation": {"en": "Confidant Table", "tr": ["Sırdaş masa"]}}
-{"translation": {"en": "Audio technologies can be used for crime as well.", "tr": ["Ses teknolojileri suç olaylarında da kullanılabiliyor."]}}
-{"translation": {"en": "This science is used especially during bank robberies in the USA.", "tr": ["ABD'de özellikle banka soygunlarında faydalanılıyor bu bilimden."]}}
-{"translation": {"en": "For example, when the police contact the robber on the phone, audio engineers can determine where, in which room of the bank the person is from the sound of the telephone.", "tr": ["Örneğin polis soyguncu ile telefon temasına geçtiği anda ses mühendisleri telefondaki sesten kişinin bankanın neresinde, hangi odasında olduğunu tespit edebiliyorlar."]}}
-{"translation": {"en": "The echo generated by a sound when it impinges on metal, wood, plastic, a wall or any other surface is different in each case.", "tr": ["Bir sesin metale, tahtaya, plastiğe, duvara veya herhangi başka bir maddeye çarptığında verdiği yankı birbirinden farklı."]}}
-{"translation": {"en": "Depending on the nature of the sound’s echo, it is possible to determine the size and even the shape of the room he or she is in, and how many corners there are.", "tr": ["Sesin yankılanış biçimine göre bulunduğu odanın büyüklüğünü de tespit etmek hatta odanın şeklini, kaç köşesinin olduğunu tanımlamak da mümkün."]}}
-{"translation": {"en": "In this manner, by the criminal's voice it can be determined, which kind of objects there are and the size and shape of the room he or she is in.", "tr": ["Dolayısıyla suçlunun sesinden hangi tür eşyaların bulunduğu, hangi büyüklük ve şekilde bir odada olduğu tespit edilebiliyor."]}}
-{"translation": {"en": "There is a computer program to do this and Pamir has made drawings for an opera building in Tatarstan with this program, \"I calculated the location of 175 audio speakers in the building to achieve a perfect sound system.", "tr": ["Bunun için kullanılan bir bilgisayar programı da varmış ki Pamir bu programla Tataristan'dan bir opera binasının çizimlerini bile yapmış, \"175 hoparlörün binanın nerelerine yerleştirilirse mükemmel ses düzeneğinin sağlanabileceğini hesapladım."]}}
-{"translation": {"en": "It is not an expensive technology, and costs 4000-5000 dollars” he says.", "tr": ["Pahalı bir teknoloji de değil, 4-5 bin dolar değerinde.\" diyor."]}}
-{"translation": {"en": "Audio frequencies are used in architecture and interior design too.", "tr": ["Ses frekansları mimari ve dekorasyonda da kullanılıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Pamir does a lot of work in this subject.", "tr": ["Pamir'in bu konuda yaptığı bir çok iş var."]}}
-{"translation": {"en": "For example, in a restaurant where businessmen are holding a meeting, a mechanism can be installed to prevent sound waves moving away from the meeting table.", "tr": ["Mesela iş adamlarının gittiği, üst düzey ihale toplantılarının yapıldığı bir restorantta, seslerin toplantı masasının dışına çıkamadığı bir düzenek yapmış."]}}
-{"translation": {"en": "Only those at the table can hear what is said at the table.", "tr": ["Masada konuşulanları yalnızca masadakiler duyabiliyor."]}}
-{"translation": {"en": "Somebody standing two steps away cannot hear anything said at the table.", "tr": ["İki adım ötedeki başka biri masada konuşulan hiçbir şeyi duyamıyor."]}}
-{"translation": {"en": "The general principle of such mechanisms is as follows: \"If you want to destroy a sound, you have to make it clash with another sound at the same frequency, and with the opposite of its own molecular structure and cancel the existing sound energy by converting it to heat.", "tr": ["Bu türlü düzeneklerin genel sistemi ise şu: \"Bir sesi yok etmek isterseniz onu kendi molekül yapısının zıttı aynı frekansta başka bir ses ile çarpıştırırsınız ve mevcut ses enerjisini yok ederek ısıya dönüştürürsünüz."]}}
-{"translation": {"en": "One could never get on a plane if such a system did not exist.", "tr": ["Zaten bu sistem olmasa kimse uçağa binemezdi."]}}
-{"translation": {"en": "The reason is that the sound of the plane’s engines are too loud to tolerate.", "tr": ["Çünkü uçak motorlarının sesi tahammül edilemeyecek kadar yüksektir."]}}
-{"translation": {"en": "On a plane, these sounds are made to clash with each other to cancel themselves.", "tr": ["Uçakta bu sesler birbirleriyle çarptırılarak kendilerini yok ederler."]}}
-{"translation": {"en": "With this system you can create a peaceful environment away from the noise in your home and even if your windows are open.\"", "tr": ["Bu sistem ile pencereleriniz açık olsa bile evinizde gürültüden uzak huzurlu bir ortam yaratabilirsiniz.\""]}}
-{"translation": {"en": "Were the Egyptian Pyramids made by sound?", "tr": ["Mısır piramitleri ses ile mi yapıldı?"]}}
-{"translation": {"en": "There are other interesting works done by Pamir, one of the Turkey's first audio engineers.", "tr": ["Türkiye'nin ilk ses mühendislerinden olan Pamir'in yaptığı başka ilginç işler de var."]}}
-{"translation": {"en": "For example, he developed a mechanism that prevents the sound of music from being heard outside an open-air disco in Ayvalık.", "tr": ["Mesela Ayvalık'ta bir açık hava diskosuna müzik sesinin dışarıdan duyulamayacağı bir düzenek yapmış."]}}
-{"translation": {"en": "The sound cannot go any further than the boundary; it clashes with another audio frequency and gets cancelled.", "tr": ["Ses çizilen sınırdan öteye çıkamıyor, başka bir ses frekansı ile karşılaştırılıp yok ediliyor."]}}
-{"translation": {"en": "If desired, it can be cancelled even beyond a defined line inside a room.", "tr": ["İstenirse bir odanın içinde bile belli bir çizgiden sonrası sessiz yapılabiliyor."]}}
-{"translation": {"en": "Pamir made a school’s sports arena suitable for both sports and concerts.", "tr": ["Pamir bir okulun spor salonunu hem spor hem konser için uygun hale de getirmiş."]}}
-{"translation": {"en": "It has dual use.", "tr": ["Çift kullanımlı yani."]}}
-{"translation": {"en": "An echo is required when playing basketball but during a concert there should be no echo.", "tr": ["Çünkü basketbol oynarken yankıya ihtiyaç var ama konserlerde yankı olmaması gerekiyor."]}}
-{"translation": {"en": "It is possible with sound technologies to provide sound quality such that only music can be heard in open-air concerts.", "tr": ["Açıkhava konserlerinde de yalnızca müziğin duyulabileceği bir ses kalitesi sağlamak mümkün ses teknolojileriyle."]}}
-{"translation": {"en": "\"We cancel unnecessary sounds perceived as noise, and use frequencies that correct human perception and facilitate better perception of music.", "tr": ["\"Gereksiz, gürültü olarak algılanan sesleri yok edip, insanın algısını düzelten, müziğin daha net algılamasını sağlayan frekanslar kullanıyoruz."]}}
-{"translation": {"en": "MTV is very advanced in this subject.", "tr": ["MTV bu konuda çok ileri."]}}
-{"translation": {"en": "They held open-air concerts and the sound was like that of a studio record in the field,” he explains.", "tr": ["Açıkhava konserleri düzenliyor ve ses alanda stüdyo kaydı gibi duyuluyor.\" diye anlatıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Tubitak did such an experiment too.", "tr": ["Tübitak'ın da böyle bir deneyi olmuş."]}}
-{"translation": {"en": "Separate two plates of aluminum with frequencies in the audio range.", "tr": ["Ses frekanslarıyla iki alüminyum levhayı birbirinden ayır."]}}
-{"translation": {"en": "There are scientists who claim that Egyptian Pyramids were made by sound.", "tr": ["Mısır piramitlerinin de ses ile yapıldığını iddia eden bilim adamları varmış."]}}
-{"translation": {"en": "They think that the stones could have been be moved and put in place by sound.", "tr": ["Taşların ses ile kaldırılıp yerleştirilmiş olabileceğini düşünüyorlarmış."]}}
-{"translation": {"en": "\"Can sound be easily used for malicious purposes?\" I ask.", "tr": ["\"Ses kötü amaçlarla kullanılabilir rahatlıkla değil mi?\" diye soruyorum."]}}
-{"translation": {"en": "\"I was already very scared when I read the studies by the University of York on the Internet since others could read it too.", "tr": ["\"Zaten York Üniversitesi'nin çalışmalarını internetten okuduğumda çok korktum, ya başkaları da okursa diye."]}}
-{"translation": {"en": "The reason is that it can lead to unbelievably bad consequences if the studies documented were tried beyond lab conditions even if this were to be done by people in good faith,\" he answers.", "tr": ["Çünkü yazılanlar iyi niyetli kişilerce bile laboratuvar koşulları dışında denense inanılmaz kötü sonuçlara sebebiyet verebilir.\" diye yanıtlıyor."]}}
-{"translation": {"en": "\"Prayers are effective in Arabic\"", "tr": ["\"Dualar Arapçasıyla etkili\""]}}
-{"translation": {"en": "Süden Pamir says that noise pollution can affect people unfavourably and explains, \"all sounds that enter the ears are transmitted to the brain.", "tr": ["Gürültü kirliliğinin de insanı olumsuz yönde etkileyeceğini söyleyen Süden Pamir, bunun nedenini şöyle açıklıyor: \"Çünkü kulağın duyduğu tüm sesler beyne iletiliyor."]}}
-{"translation": {"en": "Actually, people hear only those sounds that they focus on, but all the other sounds are also transmitted to the brain and it is tiring.", "tr": ["Gerçi insan yalnız konsantre olduğu sesi duyar ama diğer sesler de beyne iletiliyor aslında ve yorgunluğa yol açıyor."]}}
-{"translation": {"en": "That is why the brain needs to be cleared; walking barefoot on the ground and hiking in natural terrain can help.", "tr": ["Beyni boşaltmak gerekiyor bu yüzden, toprakta çıplak ayak yürümek, doğa yürüyüşleri yapmak iyi gelir."]}}
-{"translation": {"en": "In my opinion, mechanisms need to be set up in schools to absorb noise.", "tr": ["Bence okullarda gürültünün emilmesi için düzenekler kurulmalı."]}}
-{"translation": {"en": "In this way, students can focus entirely on the teacher’s voice and they can maintain their concentration for longer periods of time.\"", "tr": ["Böylece öğrenci yalnız öğretmenin sesine konsantre olur ve daha uzun süre konsantrasyon sağlayabilir.\""]}}
-{"translation": {"en": "Pamir says that based on the properties of audio frequencies, prayers are more effective when they are read in Arabic, and he indicates that Arabic has a very rich range of audio frequencies and points out that the words are organized in a way to create positive effects when they are read out together.", "tr": ["Ses frekanslarının özelliklerinden dolayı duaların da Arapçasından okunursa etkili olacağına inandığını söyleyen Pamir, Arapça'nın çok zengin bir frekans yelpazesine sahip olduğunu belirterek, kelimelerdeki seslerin yan yana geldiğinde çok olumlu etkiler bırakacak şekilde düzenlenmiş olduğuna dikkat çekiyor."]}}
-{"translation": {"en": "\"But the prayers must be read out loud. I tremble like a flower when I read the verse of Yasin.\" he says.", "tr": ["\"Ama duaları sesli okumak lazım. Ben Yasin suresini okuduğumda zangır zangır titrerim.\" diyor."]}}
-{"translation": {"en": "Describing love with frequency", "tr": ["Frekansla aşk tarifi"]}}
-{"translation": {"en": "The question that arises is whether it is possible to make someone fall in love with audio frequencies.", "tr": ["\"Bir insanı ses frekanslarıyla aşık etmek de mümkün müdür?\" sorusu geliyor aklıma."]}}
-{"translation": {"en": "Pamir so describes the frequency that makes fall in love, or rather, stimulate one's feelings, by saying, \"First, you need to find the dominant frequency that the person you want to fall in love uses when talking.", "tr": ["Pamir'in verdiği aşık etme, daha doğrusu kişinin duygularını harekete geçirme frekans tarifi ise şöyle: \"Önce aşık etmek istediğiniz kişinin konuşurken kullandığı baskın frekansı bulmanız gerekir."]}}
-{"translation": {"en": "You can impress him or her by using a higher frequency than this frequency.", "tr": ["Bu frekanstan daha yüksek bir frekans kullanarak onu etkileyebilirsiniz."]}}
-{"translation": {"en": "For example, let us consider that a person’s dominant frequency is 300 Hz.", "tr": ["Örneğin kişinin baskın frekansının 300 olduğunu düşünelim."]}}
-{"translation": {"en": "And you want to play music to stimulate his or her feelings when you are together.", "tr": ["Ve onunla birlikteyken duygularını canlandıracak bir müzik çalmak istiyorsunuz."]}}
-{"translation": {"en": "If you reduce the strength of the single digit frequencies and increase that of the double-digit frequencies of over 300 Hz in the music that you are playing, then the person is more likely to be impressed.", "tr": ["Çalacağınız müziğin 300 frekansın üzerindeki frekanslarından tek basamaklı olanların gücünü düşürüp çift basamaklı olanları baskın hale getirirseniz o kişinin etkilenme kapasitesi artar."]}}
-{"translation": {"en": "In this way, he or she may even fall in love with the person in front of him or her.\"", "tr": ["Belki bu şekilde o an karşısında bulunan kişiye aşık olabilir.\""]}}
-{"translation": {"en": "Pamir talks about special audio systems in the world for the politicians to deliver their speeches impressively, and when the bass frequencies are in the foreground, a politician can be perceived to be a strong one and performing artists can be perceived as a spectacular and supernatural being.", "tr": ["Dünyada politikacıların daha etkili konuşabilmeleri için özel ses sistemleri olduğundan da söz eden Pamir, bas sesler ön plana çıkarıldığında politikacı çok güçlü, bir sahne sanatçısı da doğa üstü muhteşem bir varlık gibi hissettirilebiliyor."]}}
-{"translation": {"en": "I ask Pamir: \"At the moment in Japan, they are trying to develop a horn sound that people believe will be blown by Michael on the Day of Resurrection, so what do you think it will be like?\" He says: \"I think it will sound close to a human voice because humans are most impressed by sounds similar to their own.", "tr": ["\"Şu an Japonya'da kıyamet günü Mikail tarafından üfleneceğine inanılan sur sesi yapılmaya çalışılıyor, bu nasıl bir şey olur sizce?\" sorusuna da Pamir'in verdiği yanıt şöyle: \"Bence insan sesine yakın bir ses olur çünkü insanı en çok etkileyen ses kendi sesine yakın seslerdir."]}}
-{"translation": {"en": "For example, the ney is a spectacular instrument, as if it were made of human breath.\"", "tr": ["Mesela ney muhteşem bir alettir, adeta insan nefesinden üretilmiş gibidir.\""]}}
-{"translation": {"en": "Gold prices will rise", "tr": ["'Altın fiyatları yükselecek'"]}}
-{"translation": {"en": "Dan Hrushewsky, senior Gold analyst at Canada Jennings Capital Inc, indicated that Governments are trying to reduce debt by depreciating the value of currencies, and this is why gold prices would rise above its current level, and said, \"Gold will continue to be a secure savings commodity.\"", "tr": ["Kanada Jennings Capital Inc.'nin Kıdemli Altın Analisti Dan Hrushewsky, hükümetlerin para birimlerinin değerini düşürme yoluyla borçlarını azaltmak için uğraştıklarını, bu nedenle de altın fiyatlarının şimdiki seviyesinden yükseleceğini belirterek, \"Altın, güvenli tasarruf aracı olma rolüne devam edecek\" dedi."]}}
-{"translation": {"en": "The global demand for gold, which was the most profitable avenue of investment last week, increased in the first half of the year, and Hrushewsky made his assessments based on the price rise observed to the AA correspondent and indicated that investors in China and India appear to support the prices by purchasing gold at lower prices and said, “The demand for gold in China is rising compared to that in India, and Chinese investors are playing a big role in this scenario.\"", "tr": ["Geçen haftanın en fazla kazandıran yatırım aracı altına olan küresel talebin yılın ilk yarısında artmasıyla, fiyatlarda gözlenen yükselişe ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Hrushewsky, Çin ve Hindistan'daki yatırımcıların, düşük fiyattan altın alım yoluyla, fiyatlara destek sağlıyor gibi göründüklerini belirterek, \"Çin'den gelen altın talebi, Hindistan'la ilişkili olarak yükseliyor ve Çinli yatırımcılar bunda büyük rol oynuyor\" diye konuştu."]}}
-{"translation": {"en": "Saying that India is traditionally the biggest purchaser of gold, Hrushewsky said, \"I believe that the Government is attempting to manage trade accounts by restricting gold imports but this is not getting much support any further.", "tr": ["Hindistan'ın geleneksel olarak en büyük altın alıcısı olduğunu anımsatan Hrushewsky, \"Hükümetin altın ithalatını kısıtlayarak cari hesaplarını yönetme girişimlerinin, artık çok rağbet görmediğine inanıyorum."]}}
-{"translation": {"en": "People will find a way in this setup\", he explained.", "tr": ["İnsanlar bu çerçevede bir yol bulacaktır\" ifadelerini kullandı."]}}
-{"translation": {"en": "Hrushewsky advised investors to invest in gold in the long term and expressed his assessment: \"Gold will continue to serve as a secure savings commodity.", "tr": ["Hrushewsky, yatırımcılara altına uzun vadede yatırımlar yapmaları yönünde tavsiyede bulunarak, \"Altın, güvenli tasarruf aracı olma rolüyle hizmet etmeye devam edecek."]}}
-{"translation": {"en": "It is sometimes overlooked that the high debt levels of many Western Governments are attributable to 'lack of discipline'.", "tr": ["Birçok Batılı hükümetin sahip olduğu 'disiplin eksikliği'nden kaynaklı yükselen borç seviyeleri unutuluyor."]}}
-{"translation": {"en": "Governments are trying to reduce their debts by depreciating the value of their currencies.", "tr": ["Hükümetler, para birimlerinin değerini düşürme yoluyla borçlarını azaltmak için uğraşıyor."]}}
-{"translation": {"en": "This is why gold prices will rise above current levels\", was his evaluation.", "tr": ["Bu nedenle altın fiyatları şimdiki seviyelerinden yükselecektir\" değerlendirmesinde bulundu."]}}
-{"translation": {"en": "\"In the long term, gold is improving its ability to reduce market risks\"", "tr": ["\"Uzun vadede altın, piyasa risklerini azaltma yeteneğinde iyileşme kaydediyor\""]}}
-{"translation": {"en": "Marcus Grubb, investment general manager of the World Gold Council, indicated that gold is a simple, transparent and secure physical entity, and financial markets are getting increasingly complex and volatile, and said, \"In the long term, gold is improving instead of deteriorating in terms of its basic developed features and ability to reduce market risks.", "tr": ["Dünya Altın Konseyi Yatırım Genel Müdürü Marcus Grubb ise, altının giderek daha karmaşık ve volatil olan finansal piyasalarda sade, şeffaf ve güvenilir olma özelliklerini sunan fiziksel bir varlık olduğunu belirterek, \"Uzun vadede altın düşmektense, temeldeki gelişmiş özellikleri ve piyasa risklerini azaltma yeteneği açısından iyileşme kaydediyor."]}}
-{"translation": {"en": "Portfolios of small quantities of gold – demonstrating improved yield stability – are usually far more durable and they have proved to be better in coping with the uncertainties in the market,\" he said.", "tr": ["Küçük miktarlardan oluşan altın portföyleri, getiri istikrarının geliştiğini göstererek, genellikle çok daha dayanıklı ve piyasa belirsizlikleriyle başa çıkmada daha iyi olduğunu kanıtladı\" dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Pointing out that investment in gold has been on the rise steadily over the past 10 years, Grubb said, \"Gold represents less than 1% of global investments in various entities.", "tr": ["Altın yatırım talebinin son 10 yılda durmadan yükseldiğine işaret eden Grubb, \"Altın, toplam küresel yatırım varlıklarının yüzde 1'inden daha azını temsil etmekte."]}}
-{"translation": {"en": "It means that market opportunities are still very significant for the growth of investments in gold.", "tr": ["Bu, altın yatırımında büyüme için piyasa fırsatlarının hala çok önemli olduğu anlamına geliyor."]}}
-{"translation": {"en": "During this quarter, strong capital inflows in gold bullion and coins, which increased by 78% compared to the previous year, is an indication that the investors' interest is protected,\" he said.", "tr": ["Bu çeyrekte, geçen yıla göre yüzde 78 artan külçe altın ve sikkeye yapılan güçlü sermaye girişleri, altına olan yatırımcı ilgisinin korunduğunun göstergesidir\" diye konuştu."]}}
-{"translation": {"en": "To support economic growth, India should increase its national gold stocks\"", "tr": ["\"Hindistan, ekonomik büyümeyi desteklemek için ulusal altın stoklarını artırmalı\""]}}
-{"translation": {"en": "Grubb responded to the questions on the largest gold markets in India and China by saying that the drop in gold prices in the second quarter encouraged the demand for jewellery, gold bullion and coins, and this has enhanced the investment appetite of Asian consumers.", "tr": ["Dünyanın en büyük altın piyasası Hindistan ve Çin'e yönelik soruları da yanıtlayan Grubb, altın fiyatlarındaki düşüşün yılın ikinci çeyreğinde mücevher, külçe altın ve sikkeye olan talebi teşvik ettiğini, bunun Asya'daki tüketicilerin yatırım iştahını artırdığını aktardı."]}}
-{"translation": {"en": "Grubb said that in the above-mentioned period, the demand for gold jewellery increased by 54% in China and 51 % percent in India.", "tr": ["Grubb, söz konusu dönemde Çin'deki mücevher talebinin yüzde 54, Hindistan'da ise yüzde 51 arttığını hatırlattı."]}}
-{"translation": {"en": "Grubb explained that Chinese consumers had an advantage by buying gold at lower prices and selling it when the price has a rising trend, and said, \"In terms of jewellery demand, China generally remained silent in the second half of the year.", "tr": ["Çinli tüketicilerin düşük fiyattan altın alarak avantaj elde ettiklerini, yükselen bir trendin olması durumunda ise sattıklarını dile getiren Grubb, \"Mücevher talebi açısından Çin ikinci yarıda genelde sessiz olurdu."]}}
-{"translation": {"en": "Following the unexpected fall in gold prices in April, there was an increase in demand and jewellery stocks were sold out quickly.\"", "tr": ["Nisanda altın fiyatlarının beklenmedik bir şekilde düşmesinin ardından, talepte yükseliş yaşandı ve kuyumcu stokları hızla tükendi\" dedi."]}}
-{"translation": {"en": "Grubb said that in India, apart from restrictions imposed by the Government on gold imports, the Indian Central Bank implemented measures to support the depreciating value of the rupee and preventing foreign currency outflows and said: \"The nature of gold demand – restricting the retail demand level for gold – looks difficult and hence the demand can be met by unauthorized channels.", "tr": ["Grubb, Hindistan'da ise hükümetin altın ithalatı kısıtlamalarının yanında, Hindistan Merkez Bankası'nın da düşen rupiyi desteklemek ve döviz çıkışlarını azaltmak için birçok önlem aldığını belirterek, \"Altın talebi doğasında, altının perakende seviyesindeki kısıtlayıcı talep uygulamalarının yürütülmesi zor gibi ve bu nedenle de talep yetkisiz kanallarla tanışabilir."]}}
-{"translation": {"en": "The World Gold Council believes that in line with the India's policies, gold should be regarded as a strategic investment commodity.", "tr": ["Dünya Altın Konseyi, Hindistan'ın politikaları doğrultusunda, altını stratejik bir yatırım varlığı olarak görmesi gerektiğine inanıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Moreover, in line with long-term policy targets and to support economic growth, it must increase its national gold stocks\", was his evaluation.", "tr": ["Ayrıca, uzun vadeli politika hedefleri doğrultusunda ekonomik büyümeyi desteklemek için ulusal altın stoklarını artırmalı\" değerlendirmelerinde bulundu."]}}
-{"translation": {"en": "Global Gold Trends", "tr": ["Küresel Altın Trendleri"]}}
-{"translation": {"en": "According to the World Gold Council’s report on global gold trends, global gold demand in the second quarter of the current year was 856.3 tons while investments in global gold bullion and coins were 508 tons.", "tr": ["Geçen hafta açıklanan Dünya Altın Konseyi küresel Altın Trendleri raporuna göre, bu yılın ikinci çeyreğinde küresel altın talebi 856,3 ton, küresel sikke ve külçe altın yatırımları da 508 ton olmuştu."]}}
-{"translation": {"en": "While seeing a significant increase in the demand for jewellery by countries in the second quarter of the year, compared to the same period in the previous year, jewellery demand in China increased by 54 %, in India by 51%, in Turkey by 38% and in the Middle East by 33%.", "tr": ["Yılın ikinci çeyreğinde ülkelerin mücevher talebinde önemli bir artış gözlenirken, bir önceki yılın aynı dönemine göre mücevher talebi Çin'de yüzde 54, Hindistan'da yüzde 51,Türkiye'de yüzde 38 ve Ortadoğu'da ise yüzde 33 yükselmişti."]}}
-{"translation": {"en": "During this period, consumer demand in China continued to grow strongly, with the expectation of price increase in the periods to come, and gold purchases rose by 87% compared to the same quarter last year and reached 276 tons this year.", "tr": ["Söz konusu dönemde, Çin'deki tüketici talebi güçlü büyümeye devam ederek, fiyatların gelecek dönemde artacağı beklentisiyle altın alımı geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 87 artmış ve bu yılın toplamda 276 tona ulaşmıştı."]}}
-{"translation": {"en": "In India, despite the Government raising taxes to discourage gold imports during the first quarter, consumer demand increased by 71% compared to the previous year and reached 310 tons.", "tr": ["Hindistan'da ise hükümetin ilk çeyrekteki altın ithalatındaki yükselişi önlemek amacıyla vergileri yükseltmesine rağmen, tüketici talebi geçen yıla göre yüzde 71 yükselerek 310 ton olmuştu."]}}
-{"translation": {"en": "A Warm Black Sea Film: Youths of the Hill", "tr": ["Sıcacık bir Karadeniz filmi: Tepenin Uşakları"]}}
-{"translation": {"en": "The film’s director is a doctor from Trabzon.", "tr": ["Yönetmeni Trabzon'da doktor..."]}}
-{"translation": {"en": "The actors in the film are the cute, rosy-cheeked, smiling residents of Ciceklidüz village, where the film was shot.", "tr": ["Oyuncular ise filmin çekildiği Çiçeklidüz Köyü’nün birbirinden sevimli, al yanaklı, güler yüzlü sakinleri..."]}}
-{"translation": {"en": "Love is Free", "tr": ["Sevda Serbest"]}}
-{"translation": {"en": "The film was shot with a budget of only 400,000 TL and while there was no script, there was plenty of improvisation and laughter.", "tr": ["Sadece 400 bin TL bütçe ile çekilmiş filmde replik yok, bol doğaçlama ve kahkaha var."]}}
-{"translation": {"en": "\"Youths of the Hill 1980,\" hitting the large screen today with the leadership of Ismet Eraydın, who has a great love for cinema, made it his objective to \"make everyone watch a true Black Sea story\".", "tr": ["Sinema aşkı ile yanıp tutuşan İsmet Eraydın önderliğinde bugün vizyona giren “Tepenin Uşakları 1980” filmi \"herkese gerçek bir Karadeniz hikayesi izletmek istiyoruz\"u amaç edinmiş."]}}
-{"translation": {"en": "The premiere of the film \"Youths of the Hill 1980,\" which was shot in the village of Ciceklidüz near Akcaabat and starred an all-amateur cast, depicted fun images just like the film itself.", "tr": ["Çekimleri Akçaabat’ın Çiçeklidüz Köyü’nde yapılan ve tamamı amatör oyunculardan oluşan “Tepenin Uşakları 1980” filminin galası da filmin kendisi gibi eğlenceli görüntülere neden oldu."]}}
-{"translation": {"en": "The press showed remarkable interest in the premiere, which was held at the Forum AVM Cinemaximum theater.", "tr": ["Forum AVM Cinemaximum Sinemaları’nda gerçekleşen galaya basın mensuplarının ilgisi dikkat çekiciydi."]}}
-{"translation": {"en": "The crew, seeing quite a crowd at the gala night, performed a spectacular night show with folk dances and Black Sea Folk songs.", "tr": ["Oldukça kalabalık bir gala gecesi yaşayan ekip, horonlarla, Karadeniz türküleriyle muhteşem bir geceye imza attılar."]}}
-{"translation": {"en": "The premiere was attended by several guests including Deputy Minister of Environment and Urban Planning, Muhammet Balta, Trabzon Mayor, Dr. Orhan Fevzi Gumrukcuoglu, Provincial Police Director, Ertan Yavaş, Provincial Culture and Tourism Director, Ismail Kansız, Akcaabat Governor, Abdul Rauf Ulusoy, Akcaabat Mayor, Sefik Turkmen, executives of companies sponsoring the show and representatives of the national and local media.", "tr": ["Galaya başta Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Muhammet Balta, Trabzon Belediye Başkanı Dr.Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, İl Emniyet Müdürü Ertan Yavaş, İl Kültür ve Turizm Müdürü İsmail Kansız, Akçaabat Kaymakamı Abdul Rauf Ulusoy, Akçaabat Belediye Başkanı Şefik Türkmen ve çok sayıda davetlinin yanı sıra, sponsor firmaların yöneticileri, ulusal ve yerel basın temsilcileri katıldı."]}}
-{"translation": {"en": "The film was written and directed by Dr. Ismet Eraydın, the cinematography was handled by Altuğ Küçük, and the leading roles were performed by Samet Karahasanoğlu, Ayşe Öztürk, Koral Koç, Selahattin Çakır, Özgür Saral, Adem Eraydın and Vahide Eraydın.", "tr": ["Dr.İsmet Eraydın’ın yazıp yönettiği, Altuğ Küçük’ün görüntü yönetmenliğini yaptığı filmde başrolleri Samet Karahasanoğlu, Ayşe Öztürk, Koral Koç, Selahattin Çakır, Özgür Saral, Adem Eraydın ve Vahide Eraydın paylaşıyor."]}}
-{"translation": {"en": "The film \"Youths of the Hill 1980,\" released today with 61 prints, has Turkish subtitles to enable the Black Sea dialect to be better understood for the first time in Turkey.", "tr": ["Bugün 61 kopya ile vizyona giren Tepenin Uşakları 1980'de Türkiye’de ilk kez Karadeniz şivesi daha iyi anlaşılsın diye Türkçe alt yazı kullanıldı."]}}
-{"translation": {"en": "Star shining on the hill!", "tr": ["Tepede parlayan yıldız!"]}}
-{"translation": {"en": "One of the leading actors of the film, Samet Karahasanoğlu, is only 18 years old.", "tr": ["Filmin başrol oyuncularından Samet Karahasanoğlu henüz 18 yaşında."]}}
-{"translation": {"en": "You watch everything at its best in the name of acting from Samet, who lives in Trabzon.", "tr": ["Trabzon'da yaşayan Samet'ten oyunculuk adına ne varsa en iyisini seyrediyorsunuz."]}}
-{"translation": {"en": "The actor who has a history of performing in amateur theatres handled the comedy and drama scenes in the film competently.", "tr": ["Amatör bir tiyatro geçmişi olan oyuncu, filmdeki komedi ve dram yüklü sahnelerin altından başarıyla kalkıyor."]}}
-{"translation": {"en": "Samet Karahasanoğlu, who was applauded until the end, had the audience unanimously commenting that \"he will be an actor sought after in the future\" based on his impressive and great performance.", "tr": ["Alkışları sonuna kadar hak eden Samet Karahasanoğlu, devleşen performansı ile izleyicilerden \"geleceğin aranır oyuncularından biri olacak\" cümlesini kapıverdi."]}}
-{"translation": {"en": "Comedy and Drama rolled into one", "tr": ["Komedi ve dram bir arada!"]}}
-{"translation": {"en": "The subject of the film, which describes the events that took place in the village of Ciceklidüz in Trabzon during the coup of September 12, 1980, is as follows:", "tr": ["Trabzon’un Çiçeklidüz Köyü’nde, 12 Eylül 1980 darbesinin yaklaştığı bir dönemde yaşanan olayları anlatan filmin konusu ise şöyle:"]}}
-{"translation": {"en": "\"The father of the leading character of the film, Hikmet, is working in Germany.", "tr": ["“Filmin baş karakteri genç Hikmet’in babası Almanya'da çalışmaktadır."]}}
-{"translation": {"en": "Hikmet, going to school during the winter season and engaged as a shepherd during the summer season, dreams of becoming a doctor after completing his education.", "tr": ["Kışın okuluna devam edip yaz aylarında çobanlık yapmakta olan Hikmet'in en büyük hayallerinden biri eğitimini tamamlayıp, doktor olabilmektir."]}}
-{"translation": {"en": "However it is not very easy to study when you are working.", "tr": ["Ne var ki hem okuyup hem çalışmak çok olay değildir."]}}
-{"translation": {"en": "The love he has for Zuleyha, the daughter of the richest family in the village, only makes things all the more difficult.", "tr": ["Hele bir de köyün en zengin ailesinin kızı Züleyha'ya duyduğu aşk eklenince işler iyice zorlaşmaktadır."]}}
-{"translation": {"en": "Deciding to disclose to Zuleyha about his love for her that he suppressed for years with the advice he gets from his friends, Hikmet finds there is a very difficult obstacle for him to surmount in the form of Zuleyha's father Sabri Aga.", "tr": ["Yıllardır içinde sakladığı bu aşkı, arkadaşlarından aldığı telkinlerle Züleyha'ya anlatmaya karar veren Hikmet'in karşısında Züleyha'nın babası, Sabri Ağa gibi zorlu bir engel bulunmaktadır."]}}
-{"translation": {"en": "Sabri Aga has different plans for his daughter.", "tr": ["Sabri Ağa'nın kızı için başka planları vardır."]}}
-{"translation": {"en": "Meanwhile, the ‘hill' where people from the surrounding village get together and play matches, is one of his obsessions and he almost declared war on the villagers from this hill.\"", "tr": ["Öte yandan çevre köylerin birleşip üzerinde maç yaptıkları 'tepe' de en büyük takıntılarından biridir ve bu tepe üzerinden köylülere karşı adeta bir savaş açmıştır.”"]}}
-{"translation": {"en": "From a short film to a full length…", "tr": ["Kısa filmden uzun metraja…"]}}
-{"translation": {"en": "At the gala, the film’s screenwriter and director, Dr. Ismet Eraydın said they made the film with a very tight budget:", "tr": ["Galada filmin senaristi ve yönetmeni Dr.İsmet Eraydın çok küçük bütçeyle çektikleri Tepenin Uşakları 1980 hakkında şu açıklamaları yaptı:"]}}
-{"translation": {"en": "\"Our purpose was to shoot a short film when we started.", "tr": ["“Bu filme başlarken amacımız kısa film yapmaktı."]}}
-{"translation": {"en": "But the first scenes that they shot attracted such great interest in the social media that we were started feeling motivated about making it a long film and we made it.", "tr": ["Ama ilk çekimlerin görüntüleri sosyal medyada o kadar büyük ilgi gördü ki bizi uzun metraj çekmek için heyecan duymaya başladık ve çektik."]}}
-{"translation": {"en": "When we approached a distribution company in Istanbul, they asked us if we had any popular actors.", "tr": ["İstanbul’a dağıtımcı firmaya gittiğimizde bize \"Ünlü oyuncunuz var mı?\" dediler."]}}
-{"translation": {"en": "I said that we did not have any popular actors, but that we have 86 actors from the Black Sea who you can never find elsewhere.”", "tr": ["Ben de \"Şöhretimiz yok ama hiçbir yerde bulamayacağınız 86 tane Karadenizli oyuncum var\" dedim."]}}
-{"translation": {"en": "The films and TV shows made so far have had plenty of poor quality dialects used and the Black Sea people were portrayed incorrectly.", "tr": ["Bu güne kadar yapılan film ve dizilerde çok kötü şiveler kullanıldı ve Karadeniz insanı yanlış tanıtıldı."]}}
-{"translation": {"en": "You will see 86 people originally from the Black Sea people in the film a little later.", "tr": ["Birazdan izleyeceğiniz filmde 86 orijinal Karadeniz insanını izleyeceksiniz."]}}
-{"translation": {"en": "I tried to shoot a Black Sea film.", "tr": ["Bir Karadeniz filmi çekmeye çalıştım."]}}
-{"translation": {"en": "I wish that others could have shot a film before I did, in which case we could have watched a comedy film without swear words being used.", "tr": ["Keşke başkaları benden önce çekseydi de küfürsüz bir komedi filmi izleseydik."]}}
-{"translation": {"en": "If the people from the Black Sea had not been portrayed incorrectly, I would not have had to shoot the film.", "tr": ["Karadeniz insanı yanlış anlatılmasaydı da bende bu filmi çekmeseydim."]}}
-{"translation": {"en": "We used Turkish subtitles in a Turkish film for the first time.", "tr": ["Türkçe filme ilk kez bir Türkçe alt yazı koyduk."]}}
-{"translation": {"en": "This is a first too.", "tr": ["Bu da bir ilk olacak."]}}
-{"translation": {"en": "We did it so that the Black Sea dialect could be understood better.", "tr": ["Karadeniz şivesi daha iyi anlaşılsın diye bunu yaptık."]}}
-{"translation": {"en": "We put subtitles for the English dialogue in the film to get it translated into the Black Sea dialect.", "tr": ["Ayrıca filmdeki İngilizce konuşma sahneleri de Karadeniz şivesine çeviren alt yazı koyduk."]}}
-{"translation": {"en": "Whoever the camera focused on happened to be an actor when shooting that film.", "tr": ["Bu filmi çekerken kamerayı kime çevirdiysek oyuncu çıktı."]}}
-{"translation": {"en": "\"Youths of the Hill\" is our first film.", "tr": ["Tepenin Uşakları bizim ilk filmimiz."]}}
-{"translation": {"en": "There may be mistakes and shortcomings\" he said.", "tr": ["Hatalarım, eksiklerim olabilir.\" diye konuştu."]}}
-{"translation": {"en": "Do not miss this warm-hearted film, which blows fresh breath into the Black sea movies.", "tr": ["Karadeniz filmlerine yeni bir soluk getiren bu sıcacık filmi kaçırmayın!"]}}
-{"translation": {"en": "Pay attention when selecting your perfume", "tr": ["Parfümünüzü Seçerken Dikkat!"]}}
-{"translation": {"en": "You need to pay attention if you are highly concerned about personal care and if you exaggerate and swing around with the perfume bottle in your hand.", "tr": ["Kişisel bakımınıza özen gösterme konusundaki hassasiyetiniz yüksek; hatta abartıp elinizde parfüm şişesiyle dolaşanlardansanız dikkat edin."]}}
-{"translation": {"en": "The perfume you use may cause skin diseases.", "tr": ["Kullandığınız parfüm cilt hastalıklarına neden olabilir."]}}
-{"translation": {"en": "We discussed with dermatologist Dr. Funda Ataman of Hisar Intercontinental Hospital about Poikiloderma of Civatte, which is more common in women than men and may be caused by various cosmetic articles, primarily perfumes.", "tr": ["Kadınlarda daha sık görülen ve parfümler başta olmak üzere çeşitli kozmetiklerden kaynaklanan Civatte Poikiloderması’nı Hisar Intercontinental Hospital Dermatoloji Uzmanı Dr. Funda Ataman ile konuştuk."]}}
-{"translation": {"en": "Poikiloderma of Civatte is a skin pigmentation disorder seen on the sides and back of the neck and cleavage (not the area shadowed by chin), Dr. Ataman explained, and said, \"It occurs primarily in light-skinned people depending on their exposure to sunlight.", "tr": ["Civatte Poikiloderması’nın boyun yan kısımları, ense ve göğüs dekoltesinde (çenenin gölgelediği çene altı alan tutulmaz) görülen deri renklenme bozukluğu olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Ataman; ‘Çoğunlukla açık renk kişilerde güneşte kalmaya bağlı olarak ortaya çıkar."]}}
-{"translation": {"en": "It is manifested as brown and red marks.", "tr": ["Kahverengi kırmızı lekeler şeklinde görülür."]}}
-{"translation": {"en": "The skin becomes thinner, veined and hair roots are more evident.", "tr": ["Deri incelmiştir, damarlıdır ve kıl kökleri belirgindir."]}}
-{"translation": {"en": "Pulse dye laser treatment and protection from sunlight is one treatment option.", "tr": ["Pulse dye lazer tedavisi ve güneşten korunma tedavi seçeneklerinden biridir."]}}
-{"translation": {"en": "Another option is the use of creams containing retinoic acid.", "tr": ["Bir diğeri ise retinoik asit içeren kremlerin kullanımıdır."]}}
-{"translation": {"en": "These creams must be used for a long time.", "tr": ["Bu kremlerin uzun süre kullanılması gerekir."]}}
-{"translation": {"en": "Redness, drying and itching during use are side effects or an allergic reaction.", "tr": ["Kullanım sırasında ortaya çıkabilen kızarıklık, kuruma, kaşıntı bir yan etki ya da alerji değildir."]}}
-{"translation": {"en": "In this case, treatment should continue intermittently.", "tr": ["Bu durumda aralıklı olarak tedaviye devam edilmelidir."]}}
-{"translation": {"en": "Since it could be hereditary, those whose parents have Poikiloderma of Civatte must be informed about protection and treatment at an early age,\" she explained.", "tr": ["Ailesel olabileceği için anne babasında Civatte Poikiloderması olanların erken yaşta korunma ve tedavi konusunda bilinçlendirilmeli gerekir.’ açıklamasında bulundu."]}}
-{"translation": {"en": "A large decrease in cigarette consumption", "tr": ["Sigara tüketiminde büyük düşüş"]}}
-{"translation": {"en": "The number of cigarettes smoked in the first six months this year in Turkey decreased by 10 percent compared to the same period last year and fell to 41 billion 779 million.", "tr": ["Türkiye'de bu yılın ilk 6 ayında içilen sigara miktarı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10 azalarak 41 milyar 779 milyon adede geriledi."]}}
-{"translation": {"en": "The number of cigarettes smoked in the first six months this year in Turkey decreased by 10 percent compared to the same period last year and fell to 41 billion 779 million 190 thousand 560.", "tr": ["Türkiye'de bu yılın ilk 6 ayında içilen sigara miktarı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10 azalarak 41 milyar 779 milyon 190 bin 560 adede geriledi."]}}
-{"translation": {"en": "According to the information from the Tobacco and Alcohol Market Regulatory Authority (TAPDK), the Global Adult Tobacco Survey (GATS) conducted by Turkish Statistical Institute, whose objective was to obtain information about the status of the adults in Turkey who use tobacco products and to create a database as a source for researchers and decision makers, has been completed.", "tr": ["Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumundan (TAPDK) verilen bilgiye göre, Türkiye'de yetişkinlerin tütün ürünü kullanma durumu konusunda bilgi elde etmek ve bu konuda karar alıcılara ve araştırmacılara veri kaynağı oluşturmak amacıyla Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen Küresel Yetişkin Tütün Araştırması (KYTA) tamamlandı."]}}
-{"translation": {"en": "According to the results of the survey, 31.2 percent of individuals 15 years and above (16 million people) in Turkey used tobacco products every day or occasionally in 2008, while in 2012 this number fell to 27.1 percent (14.8 million people) and the frequency of use of tobacco products decreased by 13.4 percent.", "tr": ["Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki bireylerin 2008 yılında yüzde 31,2'si (16 milyon kişi) her gün veya ara sıra tütün ürünleri kullanırken, 2012'de bu oran yüzde 27,1'e (14,8 milyon kişi) düştü ve tütün ürünü kullanma sıklığı yüzde 13,4 oranında azaldı."]}}
-{"translation": {"en": "41.5 percent of men and 13.1 percent of women use tobacco", "tr": ["Erkeklerin yüzde 41,5'i, kadınların yüzde 13,1'i tütün kullanıyor"]}}
-{"translation": {"en": "The usage rate of tobacco products in men fell from 47.9 percent to 41.5 percent and in women it reduced from 15.2 percent to 13.1 percent.", "tr": ["Tütün ürünü kullananların oranı da erkeklerde yüzde 47,9'dan yüzde 41,5'e; kadınlarda ise yüzde 15,2'den yüzde 13,1'e düştü."]}}
-{"translation": {"en": "According to the survey, 6 out of 10 people using tobacco products are contemplating quitting smoking.", "tr": ["Araştırmaya göre, tütün ürünü kullanan 10 kişiden 6'sı sigarayı bırakmayı düşünüyor."]}}
-{"translation": {"en": "The ratio of those contemplating quitting in one month's time was 12.9 percent and those doing so in 12 months' time was 35.4 percent.", "tr": ["Tütün ürününü bir ay içinde bırakmayı düşünenlerin oranı yüzde 12,9, 12 ay içinde bırakmayı planlayanların oranı ise yüzde 35,4 olarak belirlendi."]}}
-{"translation": {"en": "In the evaluation section of the study the following views were expressed:", "tr": ["Araştırmanın değerlendirme bölümünde ise şu görüşlere yer verildi:"]}}
-{"translation": {"en": "\"The net result in terms of consumption of tobacco products indicates that the tobacco control laws and the National Tobacco Control Programme and Action Plan in Turkey have been implemented effectively.", "tr": ["\"Tütün ürünlerinin tüketimi açısından ortaya çıkan net sonuç, Türkiye'de tütün kontrolü yasalarının ve Ulusal Tütün Kontrol Programı ve Eylem Planının etkin uygulandığına işaret etmektedir."]}}
-{"translation": {"en": "In this manner, the number of consumers of tobacco products decreased by 2 millions 200 thousands people from 2008 to 2012, and the frequency of use reduced by 4.1 percent. Significant reduction of the cigarettes consumption took place among price-sensitive consumers such as youngsters and the less-educated section of the population.", "tr": ["Bu sayede, tütün ürünü tüketenlerin sayısı 2008'den 2012'ye 2 milyon 200 bin kişi azalmış, kullanım sıklığı yüzde 4,1 gerilemiştir. Sigara kullanımındaki en belirgin azalma gençler ve az eğitimli kişiler gibi fiyat artışına duyarlı kesimlerde olmuştur."]}}
-{"translation": {"en": "According to the report of the World Health Organization published in 2013 on the Global Tobacco Epidemic, Turkey, in terms of tobacco control, achieved a high degree of success and became the first and only country to have met all the criteria.", "tr": ["Dünya Sağlık Örgütünün 2013 yılı Küresel Tütün Salgını Raporu'na göre, Türkiye, tütün kontrolü açısından üst düzeyde başarı sağlayarak tüm kriterleri sağlayan ilk ve tek ülke olmuştur."]}}
-{"translation": {"en": "In the report, other countries were asked to follow the example set by Turkey.\"", "tr": ["Raporda diğer ülkelerin Türkiye'yi takip etmesi ve örnek alması istenmiştir.\""]}}
-{"translation": {"en": "The ban on smoking in indoor areas continues to have a favourable impact.", "tr": ["Kapalı alanlarda sigara içme yasağı, etkisini göstermeye devam ediyor."]}}
-{"translation": {"en": "The number of cigarettes smoked in the first 6 months this year reduced by 10 percent compared to the same period last year and fell to 41 billion 779 million 190 thousand 560.", "tr": ["Bu yılın ilk 6 aylık döneminde içilen sigara miktarı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10 azalarak 41 milyar 779 milyon 190 bin 560 adede geriledi."]}}
-{"translation": {"en": "This figure was 46 billion 325 million 440 thousand 100 units in the same period in 2012.", "tr": ["Bu rakam 2012'nin aynı döneminde 46 milyar 325 milyon 44 bin 100 adet düzeyinde bulunuyordu."]}}
-{"translation": {"en": "Walls are now touch-screens", "tr": ["Duvarlar artık dokunmatik ekran olacak!"]}}
-{"translation": {"en": "Ubi Interactive launched a very interesting product that uses Microsoft's \"Kinect\" technology.", "tr": ["Ubi Interactive, Microsoft'un 'Kinect' teknolojisini kullanan çok ilginç bir ürün satışa çıkardı."]}}
-{"translation": {"en": "To support projects that use Kinect on Windows, Microsoft included 11 new companies in the Kinect Accelerator Programme last year.", "tr": ["Microsoft, Kinect'i Windows'ta kullanacak projeleri desteklemek üzere geçtiğimiz sene 11 yeni şirketi Kinect Accelerator programına dahil etmişti."]}}
-{"translation": {"en": "The software giant has been supporting these companies with funds, business premises and hardware.", "tr": ["Yazılım devi bu şirketlere para, yer, donanım desteğine bulunuyordu."]}}
-{"translation": {"en": "Ubi Interactive has unveiled one of the most interesting software demos created by the Kinect Accelerator.", "tr": ["Kinect Accelerator sayesinde ortaya çıkan en ilginç yazılım demolarından bir tanesi, Ubi Interactive tarafından gösterildi."]}}
-{"translation": {"en": "At the demo, an ordinary projector used Kinect for Windows and the projection on the wall becomes a giant touch-screen.", "tr": ["Demoda sıradan bir projektör, Kinect for Windows ile bir araya geliyor ve duvardaki projeksiyon dev bir dokunmatik ekrana dönüştürülüyor."]}}
-{"translation": {"en": "According to a new message on the Kinect for Windows website, there are several companies testing the technology.", "tr": ["Kinect for Windows web sitesindeki yeni bir gönderiye göre bu teknolojiyi test eden birkaç şirket var."]}}
-{"translation": {"en": "The software was tested by more than 50 institutions during the special beta testing period and is now on sale from Ubi for all users.", "tr": ["Özel beta süreci içerisinde 50'nin üzerinde kurumun test ettiği yazılım, şimdi Ubi tarafından herkese satışa sunuluyor."]}}
-{"translation": {"en": "You can browse the prices at the Ubi website.", "tr": ["Fiyatlara Ubi'nin web sitesinden ulaşmak mümkün."]}}
-{"translation": {"en": "The price will be 149 dollars for a 45-inch touch-screen.", "tr": ["45 inç'lik bir dokunmatik ekran için 149 doları gözden çıkarmanız gerekiyor."]}}
-{"translation": {"en": "A 100-inch touch-screen that can detect a 20-point touch will cost 1,499 dollars.", "tr": ["20 noktadan dokunmayı algılayabilen 100 inç'lik bir dokunmatik ekran ise size 1.499 dolara mal olacak."]}}
-{"translation": {"en": "Ubi's software and Kinect for Windows are included in the price, but you need to buy the projector separately.", "tr": ["Ubi'nin yazılımı ve Kinect for Windows fiyatlara dahil ancak projektörü ayrı olarak satın almanız gerekiyor."]}}
-{"translation": {"en": "Another innovation from Android", "tr": ["Android'e bir yenilik daha!"]}}
-{"translation": {"en": "This patent taken by Google will simplify 'sending and receiving files' even further.", "tr": ["Google aldığı bu patent ile 'dosya alıp-gönderme' işlemini daha da kolaylaştıracak."]}}
-{"translation": {"en": "By far, Android is the leader among mobile Operating Systems and Google has been awarded a patent for a new interface technology that works for those who frequently share files with friends.", "tr": ["Mobil işletim sistemleri arasında Android ile açık ara birinci olan Google, arkadaşlarıyla sıklıkla dosya paylaşanların işine yarayacak yeni bir arayüz teknolojisinin patent ini aldı."]}}
-{"translation": {"en": "The function supports content sharing over wireless technologies such as NFC and Bluetooth, and in fact, is not very different from Android Beam and Apple Airdrop.", "tr": ["NFC ve Bluetooth gibi kablosuz teknolojiler üzerinden içerik paylaşımına yarayan fonksiyon, aslında Android Beam ve Apple Airdrop örneklerinden çok da farklı değil."]}}
-{"translation": {"en": "Google’s latest innovation implements this feature by allowing sending data to groups of users that are nearby instead of single sharing and offers users the ease and comfort of drag and drop.", "tr": ["Google imzası taşıyan son yenilik ise bu işlevi tek seferlik paylaşımlar yerine civardaki kullanıcı gruplarına yaymaya olanak veriyor olması ve sürükle - bırak kolaylığını kullanıcılara sunması."]}}
-{"translation": {"en": "It is almost certain that this new feature will be a part of new versions of Android.", "tr": ["Yeni özelliğin gelecek Android sürümlerinde yer alması ise kesin gibi..."]}}
-{"translation": {"en": "This is Turkey's first local smartphone", "tr": ["İşte Türkiye'nin ilk yerli akıllı telefonu"]}}
-{"translation": {"en": "Turkcell entered the smartphones business segment", "tr": ["Turkcell de akıllı telefon işine girdi."]}}
-{"translation": {"en": "The smartphones factory will be based in Turkey and the phones shall be produced in partnership with China.", "tr": ["Çin ile ortak üretilecek akıllı telefonların fabrikası Türkiye'de olacak."]}}
-{"translation": {"en": "It is called the T40", "tr": ["İsmi de T40"]}}
-{"translation": {"en": "Turkcell has introduced Turkey's first local smartphone.", "tr": ["Turkcell, Türkiye'nin ilk yerli akıllı telefonunu tanıttı."]}}
-{"translation": {"en": "TCELL is launching the T40 smartphone designed in Turkey and to be produced in collaboration with China in Turkey by the end of September.", "tr": ["TCELL tasarımı Türkiye'de yapılan ve Çin'le birlikte Türkiye'de de üretilecek olan akıllı telefonu T40'ı Eylül ayı sonunda piyasaya sunacak."]}}
-{"translation": {"en": "Turkcell CEO Sureyya Ciliv said that they are planning to sell the T40 smartphone, which was developed in collaboration with US chip manufacturer Qualcomm, presented as Gebze project in February, in all nine countries where Turkcell has its operations.", "tr": ["Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, ABD'li çip üreticisi Qualcomm işbirliğiyle geliştirilen ve Şubat ayında Gebze projesi olarak tanıtılan akıllı telefon T40'ı, Turkcell'in faaliyet gösterdiği dokuz ülkede de satışa sunmayı planladıklarını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "Making a presentation at the launch of T40, Ciliv said that they met Turkish manufacturers and added, \"Part of the T40 production is in China and its production will start in Turkey until the end of 2013.\"", "tr": ["T40'ın lansmanında bir sunum yapan Ciliv, Türk üreticilerle de görüşmeler yaptıklarını söylerken, \"T40'ın bir kısmı Çin'de; 2013 yılı içinde yıl bitmeden Türkiye'de üretilmeye başlanacak\" dedi."]}}
-{"translation": {"en": "IT WILL BE AFFORDABLE", "tr": ["UYGUN FİYATA OLACAK"]}}
-{"translation": {"en": "Saying that they would launch the telephone at an affordable price, Ciliv informed that the final price would be announced shortly prior to the commencement of sales.", "tr": ["Telefonu uygun bir fiyatla piyasaya sunacaklarını söyleyen Ciliv, nihai fiyatı satışa yakın duyuracaklarını açıkladı."]}}
-{"translation": {"en": "Ciliv said that with the T40, they intended to launch an affordable smartphone in the market, and to encourage and increase data usage and enhance revenues in this way rather than making profits from sales of the device.", "tr": ["Ciliv, T40 ile cihaz satışından fayda sağlamaktan daha çok erişilebilir bir fiyat ile pazara akıllı telefon sunarak data kullanımını artırıp, gelirlerini büyütmeyi hedeflediklerini söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "Saying that 1 million units of the T series phones have been sold since it was launched by Turkcell in 2010, Ciliv indicated that these sales reduced the foreign trade deficit by 500 million TL.", "tr": ["Turkcell'in 2010 yılından itibaren satışa sunduğu T serisi telefonlardan 1 milyon adet satıldığını söyleyen Ciliv, bu satışların dış ticaret açığını 500 milyon liraaşağı çektiğini belirtti."]}}
-{"translation": {"en": "THE PRICE WILL BE ANNOUNCED SHORTLY PRIOR TO LAUNCHING THE UNIT", "tr": ["FİYATI PİYASAYA ÇIKMASINA YAKIN BELLİ OLACAK"]}}
-{"translation": {"en": "Turkcell CEO Sureyya Ciliv said that the T40 would have features such as noise elimination, high-definition audio, surround sound and an adjustable user interface.", "tr": ["Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, T40'ın gürültü engelleme, yüksek çözünürlüklü ses, surround ses ve ayarlanabilir kullanıcı arayüzü gibi özellikleri olacağını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "Ciliv said that the price of T40 would be announced just before its launch, but indicated that it would be affordable.", "tr": ["Ciliv, T40'ın fiyatının telefon piyasaya çıkmadan önce açıklanacağını, telefonun fiyatının uygun olacağını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "EVERY YEAR 5 BILLION DOLLARS IS SPENT ON IMPORTS", "tr": ["HER YIL 5 MİLYAR DOLAR DIŞARI GİDİYOR"]}}
-{"translation": {"en": "In a speech at the meeting, President of the Information and Communication Technologies Authority (ICTA), Tayfun Acarer said that they supported local production: \"57 percent of the phones coming to Turkey are smartphones.", "tr": ["Toplantıda bir konuşma yapan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer de yerel üretimi desteklediklerini söylerken, \"Türkiye'ye gelen telefonların yüzde 57'si akıllı telefon."]}}
-{"translation": {"en": "The average phone price has reached 300 dollars as a result of the increase in this ratio.", "tr": ["Bu oranın artması nedeniyle satılan telefonların ortalama fiyatı 300 dolara geldi."]}}
-{"translation": {"en": "Out of 15 million units, we import phones worth 5 billion dollars every year and my concern is that this amount will keep increasing\" he said.", "tr": ["15 milyon adetten her yıl 5 milyar dolarlık telefon ithal ediyoruz, endişem bunun giderek artacak olması\" dedi."]}}
-{"translation": {"en": "The T40 will use the Android Operating System and it will have a Qualcomm dual-core processor and 1 GB of RAM.", "tr": ["Android işletim sistemi platformunda çalışacak olan T40, Qualcomm çift çekirdek işlemci ve 1 GB RAM özelliğine sahip olacak."]}}
-{"translation": {"en": "They all go to Imam hatip!", "tr": ["Hepsi imam hatipli oldu!"]}}
-{"translation": {"en": "Students studying at normal secondary school became students of the imam hatip religious secondary school.", "tr": ["Normal ortaokulda okuyan öğrencilerin kayıtları imam hatip ortaokulu öğrencisi olarak yenilendi"]}}
-{"translation": {"en": "The Ministry of Education, following the 4+4+4 education system, converted all primary schools in Turkey to primary schools, secondary schools and imam hatip secondary schools last year.", "tr": ["MEB, eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin ardından geçtiğimiz yıl Türkiye’de bulunan tüm ilköğretim okullarını ilkokul, ortaokul ve imam hatip ortaokulu olarak dönüştürmüştü."]}}
-{"translation": {"en": "After one year of education, the Ministry converted a large number of schools into imam hatip schools in line with new \"requirements\", and these, as signed by the Ministry have been revealed as a scandal in the course of conversions.", "tr": ["1 yıllık eğitim döneminin ardından, yeniden oluşan “ihtiyaç” doğrultusunda çok sayıda okulu imam hatipe çeviren bakanlığın, dönüştürme işlemleri sırasında yeni bir skandala imza attığı ortaya çıktı."]}}
-{"translation": {"en": "The conversion scandal may be of interest to all current students at schools that were converted into imam hatip secondary schools and which surfaced in the course of renewing the registrations at Seker Secondary School in Konya’s Meram district.", "tr": ["Türkiye’de bu yıl imam hatip ortaokuluna çevrilen tüm okulların mevcut öğrencilerini ilgilendirebilecek “dönüşüm” skandalı, Konya’nın Meram ilçesinde bulunan Şeker Ortaokulu’nda yapılan dönüştürme ve kayıt yenileme işlemleri sırasında gündeme geldi."]}}
-{"translation": {"en": "One year of normal secondary school", "tr": ["1 yıl normal ortaokul"]}}
-{"translation": {"en": "Seker Primary School, following the 4+4+4 system, has been converted into a secondary school at the beginning of last year.", "tr": ["Şeker İlköğretim Okulu, 4+4+4 düzenlemesinin ardından geçen sene başında ortaokula çevrildi."]}}
-{"translation": {"en": "At the school, students in the 3 and 4 grades who will go to another school as required by the system, and those in the 6, 7 and 8. grades of secondary school had been studying together.", "tr": ["Okulda, sistem gereği başka bir okula kademeli geçiş yapacak ilkokul 3 ve 4. sınıf ile ortaokul 6, 7 ve 8. sınıf öğrencileri birlikte eğitim görüyordu."]}}
-{"translation": {"en": "After operating as a normal secondary school for one year, it was converted into imam hatip secondary school at the end of the 2012-2013 academic year.", "tr": ["1 yıl süreyle normal ortaokul olarak hizmet veren okul, 2012-2013 eğitim öğretim yılının sona ermesiyle birlikte imam hatip ortaokuluna dönüştürüldü."]}}
-{"translation": {"en": "After being converted into imam hatip, the school accepted its 5 grade students as \"imam hatip students\" for the first time.", "tr": ["İmam hatipe çevrilen okul, bu yıl ilk defa 5. sınıf öğrencilerini okula “imam hatip öğrencisi” olarak kabul etti."]}}
-{"translation": {"en": "However, students who were registered in 5 grade of a normal secondary school last year, and who would have been in the 6 grade this year, have been automatically re-registered as students of an imam hatip secondary school.", "tr": ["Ancak geçen sene 5. sınıfı normal ortaokulda okuyan ve bu yıl 6. sınıfa geçecek öğrencilerin kayıtları elektronik ortamda otomatik olarak imam hatip ortaokulu öğrencisi olarak yenilendi."]}}
-{"translation": {"en": "\"If you don't like it, go to another school\"", "tr": ["‘İstemeyen başka okula’"]}}
-{"translation": {"en": "Parents who became aware of the situation went to school to complain.", "tr": ["Durumu öğrenen veliler, okula gelerek durumdan şikayetçi oldu."]}}
-{"translation": {"en": "However, the school administration, based on instructions from the Provincial National Education Directorate, said, \"Parents who do not want their children to continue at imam hatip may register at another secondary school.\"", "tr": ["Ancak okul yönetimi, il milli eğitim müdürlüğünden gelen talimat doğrultusunda velilere “Çocuklarının imam hatipte devam etmesini istemeyen veliler, kaydını başka bir ortaokula aldırabilir” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "The declaration made by Konya Province National Education Directorate contained some interesting expressions.", "tr": ["Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada ise ilginç ifadeler yer aldı."]}}
-{"translation": {"en": "The declaration said: \"By taking the number of students into account and schools with the approval of Konya Governorship, we have converted some schools again. In this context, 15-20 schools in Konya were converted into imam hatip.”", "tr": ["Açıklamada, “Öğrenci ve okul sayıları ile tercihleri dikkate alarak Konya Valiliği’nin oluru ile yeniden bazı okulları dönüştürdük. Bu kapsamda Konya’da 15-20 okul da imam hatipe çevrildi."]}}
-{"translation": {"en": "Schools enter the e-school system of the ministry with their school codes.", "tr": ["Okullar, bakanlığın e-okul sistemine okul kodları ile giriş yapıyor."]}}
-{"translation": {"en": "But when the school is converted into an imam hatip, its previous school code is deleted from the system.", "tr": ["Ancak okul imam hatipe çevrilince eski okulun kodu sistemden siliniyor."]}}
-{"translation": {"en": "A new school code must be assigned and the students must be re-registered.", "tr": ["Yeni okul kodu açılarak sisteme öğrencilerin kaydının yapılması gerekiyor."]}}
-{"translation": {"en": "For not victimizing the students and the teachers of the schools with the changed codes, these schools transferred the students to imam hatip secondary school using the new school code.", "tr": ["O okullar da hem türü değişen okulun öğrencileri, hem de öğretmenleri mağdur olmasın diye yeni kurum kodunu kullanarak öğrencileri imam hatip ortaokuluna aktardılar."]}}
-{"translation": {"en": "Parents can transfer their children to another school if they want\", so it was said.", "tr": ["İsteyen veliler çocuklarının nakillerini bu okullardan alıp başka okullara verebilir” denildi."]}}
-{"translation": {"en": "A luxury yacht operation in Istanbul", "tr": ["İstanbul'da lüks yat operasyonu!"]}}
-{"translation": {"en": "Eight yachts worth 160 million Turkish lira were seized", "tr": ["160 milyon liralık 8 yata el konuldu"]}}
-{"translation": {"en": "During an operation carried out by customs teams eight yachts, which were sold from one foreign country to another, and which should not have not entered the Turkish Customs zone, were seized in Istanbul.", "tr": ["İstanbul'da gümrük ekiplerince gerçekleştirilen operasyonda, yabancı bir ülkeden diğerine satılan ve Türkiye gümrük bölgesine girmemesi gereken 8 yata el konuldu."]}}
-{"translation": {"en": "According to a written statement by the Ministry of Industry and Trade, it was established in the course of an operation organized by Istanbul Customs and the Regional Directorate of Trade and the Istanbul Sea Customs Security Smuggling and Intelligence Directorate that Turkish citizen Ö.E.A., who is residing in Turkey, received eight yachts that he purchased from France on behalf of his flagship company by way of \"flag renting\" at Haydarpasa Customs.", "tr": ["Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, İstanbul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü ve İstanbul Deniz Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü tarafından yapılan operasyonda, Türkiye'de yerleşik Türk vatandaşı Ö.E.A'nın Fransa'dan satın aldığı 8 yatı, \"bayrak kiralama\" suretiyle Haydarpaşa Gümrüğü'nden paravan şirketi adına teslim aldığı tespit edildi."]}}
-{"translation": {"en": "After an inspection by Customs security teams, it was understood that Ö.E.A bought the yachts with the purpose of selling them in Turkey.", "tr": ["Gümrük muhafaza ekiplerince yapılan incelemenin ardından Ö.E.A'nın, yatları Türkiye'de satmak amacıyla getirdiği anlaşıldı."]}}
-{"translation": {"en": "Eight yachts, as well as a service boat, radar systems and generators that were sold by one foreign country to another, were seized because they should not have entered the Turkish Customs zone.", "tr": ["Yabancı bir ülkeden diğerine satılan ve Türkiye gümrük bölgesine girmemesi gereken 8 yat ile içlerinde bulunan hizmet botu, radar sistemi, jeneratör gibi eşyalara el konuldu."]}}
-{"translation": {"en": "The total value of the seized yachts assessed by the Customs authorities was estimated at 160 million Turkish liras.", "tr": ["El konulan motor yatların toplam gümrüklenmiş değerinin 160 milyon lira olduğu belirlendi."]}}
-{"translation": {"en": "A Metrobus hit a pedestrian!", "tr": ["Metrobüs yayaya çarptı!"]}}
-{"translation": {"en": "When crossing the street in Zincirlikuyu…", "tr": ["Zincirlikuyu'da yolun karşısına geçerken..."]}}
-{"translation": {"en": "A Metrobus that left Söğütlüçeşme to go towards Avcılar hit Yavuzcan Dulgun, who suddenly crossed the road near the Zincirlikuyu bus stop at around 00:30 hours.", "tr": ["Söğütlüçeşme'den Avcılar'a hareket eden metrobüs, saat 00.30 sıralarında Zincirlikuyu durağında aniden yolun karşısına geçmek isteyen Yavuzcan Dulgun'a çarptı."]}}
-{"translation": {"en": "Mr Dulgun was knocked to the ground by the impact.", "tr": ["Dulgun, çarpmanın etkisiyle yere savruldu."]}}
-{"translation": {"en": "The injured Yavuzcan Dulgun was taken to the Bezmialem Foundation University Medical Faculty by an ambulance that arrived at the scene.", "tr": ["Yaralanan Yavuzcan Dulgun, olay yerine gelen ambulansla Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne kaldırıldı."]}}
-{"translation": {"en": "It was discovered subsequently that the life of Mr Dulgun who was treated in the hospital, was not in danger.", "tr": ["Hastanede tedavi altına alınan Dulgun'un hayati tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi."]}}
-{"translation": {"en": "In the meantime, bystanders said that the ambulance was late in arriving at the scene.", "tr": ["Öte yandan, vatandaşlar ambulansın olay yerine geç geldiğini iddia etti."]}}
-{"translation": {"en": "The police started an investigation into the accident.", "tr": ["Polis, kazayla ilgili soruşturma başlattı."]}}
-{"translation": {"en": "The prosecutor said to the ministry, \"Let it be\"", "tr": ["Savcı, bakanlığa ‘karışma’ dedi"]}}
-{"translation": {"en": "A demand made by the Family Ministry was rejected", "tr": ["Aile Bakanlığı’nın talebi reddedildi"]}}
-{"translation": {"en": "SEYMA ULUSOY / VATAN INTELLIGENCE", "tr": ["ŞEYMA ULUSOY / VATAN İSTİHBARAT"]}}
-{"translation": {"en": "At the trial of Abbas Şahin, who killed his wife Pınar Şahin, 24, because she filed for divorce, the prosecutor rejected a demand for intervention by the Family Ministry on the grounds that it was not a case of violence.", "tr": ["Boşanma davası açan eşi 24 yaşındaki Pınar Şahin’i öldüren Abbas Şahin’in yargılandığı davada savcı, davaya müdahillik talebinde bulunan Aile Bakanlığı’nın talebini şiddet davası olmadığı gerekçesiyle reddetti."]}}
-{"translation": {"en": "The victim’s mother, Ayşe İkiz and sister, Hediye İkiz attended the first hearing of the trial proceedings held at the Fifth Bakirköy Criminal Court of prisoner Abbas Şahin, who murdered his wife Pınar Şahin.", "tr": ["Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına tutuklu Abbas Şahin, öldürülen Pınar Şahin’in annesi Ayşe İkiz, ablası Hediye İkiz katıldı."]}}
-{"translation": {"en": "Defendant Abbas Şahin presented a 4 page defence to the court.", "tr": ["Sanık Abbas Şahin mahkemeye 4 sayfalık savunma sundu."]}}
-{"translation": {"en": "In his defence, Mr Şahin said, \"My wife wanted my help to make a new beginning.", "tr": ["Şahin savunmasında, “Eşim benden yeni bir başlangıç yapmak için yardım istedi."]}}
-{"translation": {"en": "When we met she asked to rent a house but did not want me to know where the house was.", "tr": ["Buluştuğumuza benden ev tutmamı, ancak evin nerede olduğunu bilmememi istedi."]}}
-{"translation": {"en": "I lost control and pulled out a gun that I had with me.", "tr": ["Kontrolümü kaybederek yanımda bulunan silahımı çıkardım."]}}
-{"translation": {"en": "At the time my wife was holding on to the steering wheel.", "tr": ["Bu sırada eşim direksiyona sarıldı."]}}
-{"translation": {"en": "The gun went off when the car swerved to the side.", "tr": ["Arabanın yan dönmesiyle silah patladı."]}}
-{"translation": {"en": "My wife fell on my arm.", "tr": ["Eşim kolumun üstüne düştü."]}}
-{"translation": {"en": "I later took her to a polyclinic.", "tr": ["Sonra polikliniğe götürdüm."]}}
-{"translation": {"en": "“I regret it,” he said.", "tr": ["Pişmanım” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "If we accept it, they will intervene in every case", "tr": ["Kabul etsek her davaya katılır"]}}
-{"translation": {"en": "“My daughter was 14 when she got married,” said mother Ayşe İkiz.", "tr": ["Anne Ayşe İkiz, “Kızım evlendiğinde 14 yaşındaydı."]}}
-{"translation": {"en": "“He indulged in violence on my daughter during the entire time that they were married,\" she said and the victim’s sister Hediye İkiz said that the defendant had kidnapped her sister twice.", "tr": ["Evlilik süresi boyunca sürekli kızıma şiddet uyguladı” derken abla Hediye İkiz ise sanığın kardeşini 2 kez kaçırdığını söyledi."]}}
-{"translation": {"en": "Following complaints from the mother and the sister, a lawyer for the Ministry of Women and Social Welfare requested that the ministry be allowed to participate in the trial.", "tr": ["Anne ve ablanın şikayetinin ardından Kadın ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı davaya katılma talebinde bulundu."]}}
-{"translation": {"en": "Describing his opinion to the court about the plea, the court prosecutor Tarık Dursun Bendez said, \"Even though it says in Article 20 of Law 6284 that ‘A ministry, in case of need, can participate in all kinds of administrative, criminal, litigations and contentious jurisdiction involving violence on women, children and family members,’ the trial mentioned is not a case of violence but a criminal case, and even the plea is contrary to the equality and gender discrimination clause of Article 10 of the constitution, and if the opinion is not accepted, the Ministry of Women and Social Welfare will want to be associated with every trial involving a woman victim, so we propose that the plea be rejected.”", "tr": ["Talebin üzerine görüşünü açıklayan mahkeme savcısı Tarık Dursun Bendez, “6284 yasasının 20. Maddesinde ‘Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir’ dese de söz konusu davanın bir şiddet davası olmayıp bir cinayet davası olduğu, kaldı ki anayasanın 10. maddesinin eşitlik ve cinsiyet ayrımı maddesine söz konusu talebin aykırı olduğu, aksine düşüncenin kabulü halinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın mağduru kadın olan bütün davalara katılma durumunun yaşanacağı düşüncesiyle talebin reddine karar verilmesi talep ve mütalaa olunur” dedi."]}}
-{"translation": {"en": "The court granted the request of the prosecutor.", "tr": ["Mahkeme savcının bu talebine uydu."]}}
-{"translation": {"en": "It was accepted until today", "tr": ["Bugüne kadar kabul ediliyordu"]}}
-{"translation": {"en": "In Ağrı, the Ministry of Women and Social Welfare requested for being allowed to intervene in the trial of a man and his family who murdered his wife Melek Karaaslan.", "tr": ["- Ağrı’da eşi ve onun ailesi tarafından sürekli şiddet gören ve yaşamını yitiren Melek Karaaslan’ın ölümünden sonra açılan davaya Aile ve sosyal Politikalar Bakanlığı müdahillik talebinde bulunmuştu."]}}
-{"translation": {"en": "The court considered the ministry’s request to be justifiable and granted it.", "tr": ["Mahkeme, bakanlığın bu talebini haklı görerek kabul etmişti."]}}
-{"translation": {"en": "The Ministry of Women and Social Welfare is involved in the trial of the man who pushed his wife, a teacher named Esin Güneş off a cliff.", "tr": ["- Eşi tarafından uçuruma itildiği ortaya çıkan öğretmen Esin Güneş’in davasına da Aile ve sosyal Politikalar Bakanlığı müdahil."]}}
-{"translation": {"en": "In Izmir in October last year, Fatma Şahin, Minister of Women and Social Welfare, pleaded for rigorous life imprisonment at the trial of S.Ç. and 6 relatives who were alleged to have stabbed his wife to death because she wanted a divorce.", "tr": ["- İzmir’de geçen yılın ekim ayında, boşanmak üzere olduğu eşini bıçaklayarak öldürdüğü iddiasıyla, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle hakkında dava açılan S.Ç. ve 6 yakınının yargılandığı davaya da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Hukuk Müşaviri Birsel Kurt aracılığı ile davaya müdahil olmak istedi."]}}
-{"translation": {"en": "The court granted the plea.", "tr": ["Mahkeme, bu talebi kabul etti."]}}
-{"translation": {"en": "In Van, the Ministry of Women and Social Welfare is involved in the trial of Kerem Çakan, 32, who has been arrested for stabbing and running his car over his partner Eylem Pesen, 17, who was six-months pregnant.", "tr": ["- Van’da, nikahsız yaşadığı 6 aylık hamile 17 yaşındaki Eylem Pesen’i bıçakladıktan sonra otomobille üzerinden geçerek öldürmek suçundan tutuklu bulunan 32 yaşındaki Kerem Çakan’ın davasında da Aile ve Sosyal Politiklar Bakanlığı’da müdahil olarak yer alıyor."]}}